Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.Bölüm - Bıçak🔪

@duygusuz_duygusal

"Bir ölüm sessizliği tüm sokaklarımda şimdi, üşüyorum ve adımlarım kaybediyor tüm hayallerimi.."

~Arya Çelik~


Hava sonbaharda olduğumuzu hissettirecek derecede soğuktu ve ben durakta gelmek bilmeyen otobüsü bekliyordum. Canımdan çok sevdiğim arkadaşıma süpriz yapmak için dersten çıkıp yola koyulmuştum. Bugün okula gelmemişti ve bende onu görmeye gidiyordum. Beklediğim otobüsün gelmesiyle hızla binip boş yer aramam bir oldu, her zaman ki gibi gene oturacak bir yer bulamamıştım, "hadi ama o kadar bekleyip ayakta mı gidecektim?" diye söylenerek arka taraflara ilerlemeye çalıştım.

Şiddetli gök gürültüsü ile olduğum yerde irkildiğimde elim istemsiz kalbime gitmişti. Hiçbir zaman narin, çıt kırıldım bir kız olmamıştım ama bugün içimde olan huzursuzluğun üstüne eklenen bu kötü hava daha da kötü hissettiriyordu ve umarım bir sebebi yoktur bunun. Yağan yağmuru seyretmek içimdeki huzursuzluğu arttırırken beni neyin bu kadar huzursuz ettiğini düşünüyorsum. Güne gayet normal bir şekilde başlamıştım oysa ki. Sabah annemin seslenişiyle uyanmış ve güzel bir kahvaltı ettikten sonra okula gitmiştim. Okulda da her şey güzel ilerlemişti. Tek sorun Eylül'ün yokluğuydu. Tüm gün yokluğunu çekmek belki de beni bu kadar huzursuz etmişti. Bilirsiniz eğer okulda yakın bir arkadaşınız varsa ve bu arkadaş okula gelmemişse o gün çekilmez bir gün olurdu.

İneceğim durağın gelmesiyle vakit kaybetmeden inip koşar adımla arkadaşımın evinin yolunu tutmuştum, her ne kadar yağan yağmura maruz kalmaktan kendimi kurtaramayacağımı bilsem de koşuyordum. Yağmurda koşmak kadar iğrenç bir şey yoktu benim için, her an düşeceğimi sanıp hızlı koşamazdım ve sırılsıklam olurdum ve ben yağmurda, sabahın köründe uykumdan feragat ederek yaptığım saçlarımın bozulmasından da nefret ederdim.İlk defa Eylül'ün evinin durağa bu kadar uzak olmasından şikayet etmekten kendimi alıkoyamadım. (ilk defa mı?) Evet iç ses bu ilk değil, aynen sen haklısın, şimdi defol. Evet arada bende herkes gibi iç sesimle kavga edebiliyorum ne var yani olamaz mı?

Koşmaktan nefes nefese kalmış bir şekilde hiç sevmediğim ama canım arkadışımın yaşadığı o sokağa girdim. Eylül'ün yaşadığı yer biraz değişik bir yerdi, geri kafalı demek ne kadar doğru olurdu bilmiyorum ama burada yaşayan insanlar bazen fazla garip düşüne biliyordu. Onlara göre erkekler her şeyi yapmakta serbestti ancak genç kızlar her zaman biraz daha arka planda tutmak zorundaydı kendini ve bu o kadar normal bir şeymiş gibi lanse ediliyordu ki bu semtte ve kimse buna karşı gelemiyordu. Eylül her ne kadar bu insanlarla aynı görüşte olmasa da sesini çıkaramıyordu biraz da maddi durumundan dolayı göz yummak zorunda kalıyordu aksi halde bu devirde öğrenci olarak bi yerde ev kiralamak o kadar kolay olmuyordu. Tam da bu yüzden bu sokağı, bu mahalleyi ve hatta burada ki insanları hiçbir zaman sevmeyecektim, sevemeyecektim.

Eylül'ün evinin önüne neyse ki gelmiştim artık ama bir sorunumuz vardı. Evinin kapısı mı açıktı onun? Eylül mahallesinin nasıl bir yer olduğunu bildiğinden kapısını asla açık bırakmazdı ki. "İçimde hissettiğim korku ve huzursuzluğun sebebi bu olmasın, lütfen bu olmasın." diyerek kapıya biraz daha yaklaştım, kalp atışlarım o kadar hızlıydı ki etrafımda ki her şey donmuş gibiydi. İçeriden gelen sesleri duymamla olduğum yerde kaldım, "lütfen yanlış duyuyor olayım" diye Allah'a yalvarıyordum."Ne bu kapı açık olsun ne de bu sesleri duymuş olayım. Her şey iğrenç bir kabus olsun Allah'ım lütfen."

Boş sokakta hiçbir ses çıkmazken ve ben öylece kapının önünde ne yapacağımı bilmezken zaman durmuş gibiydi. Çantam omuzumdan düşmüş ve ben öylece beynimde ki seslerle baş başa kalmıştım. Beynimde ki tüm sesler arkadaşımın çığlıklarını kesen kişiyi yok etmekti. Bu düşünce adeta beynimi uyuşturuyordu ve ben şuan içeride Eylül'e zaran veren kişiyi yok etmek istiyordum. Bu düşünceyle içeriye girdim, gözlerimin önünü simsiyah bir sis kaplamıştı ve ben düşüncelerimin beni yönetmesine izin vererek hareket etmeye başlamıştım.

Sessizce mutfağa gidip çekmeceye elimi uzattım, gözüm o kadar kararmıştı ki her şeyi bir çırpıda yapıyordum. Düşünme yetimi kaybetmiş gibiydim artık duyduğum tek şey de arkadaşımın boğuk çığlıklarıydı. Bu çığlıklar yaptıklarımı daha da tetikliyordu ve ben kafama koyduğum o şeyi yapayım diye beni harekete geçiriyordu.İçimdeki ses 'arkadaşına zarar veren o kişiyi yok et' diye bağırıyordu.

Sesleri takip edip oturma odasına gittiğimde gördüğüm görüntü içimde ki tüm nefret dolu senaryoları gözümün önüne sermişti. Karşımda korku ve çaresizlik içinde çırpınan arkadaşım vardı, karşımda öldürülmeye ve tacize uğrayan arkadaşım vardı. Üzerine çullanmış babamız yaşında bir adam vardı. Ben nasıl sakin kalabilirdim? O anki hisle elimde tuttuğum bıçağı nasıl havaya kaldırdım, nasıl önümde ki bedene sapladım bilmiyorum. Demiştim ya gözümü simsiyah bir sis perdesi kaplamıştı. gözümün önünde canlanan tüm nefret dolu senaryolar bir ölüm sessizliğine gömülüyordu, belki de fırtınadan önce ki sessizlik dedikeriydi bu?

Sapladığım bedende ki bıçağı geri çektiğimde geriye sendelemiştim elimde ki kanlı bıçakla. Yere damlayankanların damlalrı ortamdaki ölüm sessizliğine tezat çığlık çığlığaydı.Eylül kurtulmuştu. Ben ne yapmıştım bilmiyordum ama arkadaşım kurtulmuştu. Bundan sonra bizi nelerin beklediğini bilmediğimiz derin bir boşluğanbırakmıştım, bunu çok değil yaptığım şeyin şoku üstümden geçtiğinde fark edecektim ama iş işten geçecekti...


Loading...
0%