@dylasa
|
Duy melodiyi ♤ Bir balo salonunun merkeziydi Harzon, ahenkle dans ediyordu davetlileri; balo sahipleri ise köşelerinde davetlileri selamlayıp manzaranın tadını çıkarıyorlardı, kendilerini büyük katliama hazırlıyorlardı. Bu düzenin ardında, görünmeyen katmanda, çatlayan faylar vardı. Gecenin ortasına gün gibi doğan Güneş vardı. Sarsılmıştı Harzon küçük bir depremle ve hakim olmuştu içinde yaşayanların yüzüne o şaşkın ifade. Kasabanın ücra köşesindeki kütüphanede bu sallantıya daha fazla dayanamayıp rafından kendini atan kitaplar, kütüphanedeki kalabalığa bir işaret verir nitelikte onları çembere almıştı. Harzon'un onlara söyleyecekleri vardı. "Neler oluyor" sarsıntının ardından Lyra'nın ağzından dökülen kelimelerdi. "Deprem oldu" dedi Elfania. "Evet" dedi Alfie etraflarında oluşmuş kitap çemberine ilerlerken ve kitapların üzerinde isimleri ile verilmiş mesajı fark etti. Elindeki kahverengi ciltli kitabı Cien'in kucağına bıraktı, iyice yoğunlaştı. Cien kitaptaki güneş mührü hakkında yazanları okuduğunda bir şaşkınlık ifadesi daha yüzünde yer alırken eli çenesinde olan Alfie'nin de ondan kalır farkı yoktu. "Yok artık" dedi belli belirsiz Alfie şaşkınlığını daha fazla gizleyemeden " Yerdeki kitap çemberine bakın Harzon'un bize bir mesajı var". Çözümlediği mesajı sesli söyleyerek onların da bilgilenmesini sağladı "Sonsuz geceler boyunca korktuğunuz her şey, günün doğmasıyla ortaya çıkacak; Harzon kıyamete kucak açacak.". Kısa bir süre sessizlik oldu; düşünceler dolandı kafalarda, dile olan yolu aradı. İlk konuşan Elfania oldu. "Bu da ne demek?" "Güneş mührüne sahipsin. Harzon'da gün doğmaz." Lyra kafasını iki yana salladı " Bize kıyameti getirdin" ani bir hamleyle Güneş'in karşısına dikildi, kollarına yapıştı. Elfania gözlerini sıkıca kapadı. "Lyra dur" dedi Cien Lyra'nın bir hamle yapmasına karşılık " Elfania veliaht; istesen de istemesen de ona sen zarar veremezsin. Sadece hükümdar verebilir." elindeki kitabı kapatarak devam etti " Yazanlara göre veliaht mührüyle ortaya çıktığında hükümdarın yok oluşu yakındır anlamına geliyor. Hükümdar eğer veliahtı öldürüp onun ömrünü kendine katmazsa tabi". "Ama kıyamet? Gün doğumunun bize kıyameti getireceğini söylüyor şifre" dedi Lyra. "Bizler gölgede gizlenenleriz Lyra. Işık olmadan; güneş olmadan gölge olmaz, biz yaşayamayız" Alfie karşılık verdi. "Haklısın Alfie ama bu soruma bir cevap değil" kızı bırakmıştı Lyra. "Ö-öldürülmek mi?" Elfania tedirginliği diline yansımıştı, istemsizce kekeliyordu " Sizi bilmem ama.. bu.. benim.. kıyametim.. olabilir." histerik bir gülüş hakim olmuştu kızın yüzüne. "Kıyamet bu kadar basit olamaz, ki deprem de buna bir işaret bizi çok daha fazlası bekliyor." Alfie yerdeki kitapları toplamaya yeltendi. Bu esnada iki davetli dans pistine giriş yapmıştı. "Biri kıyamet mi dedi?" Danxin'in sesi duyuldu yukarı merdivenlerin başında " Kıyamet bizim peşimizde ve onu buraya sürükledik" aşağıya inip oradakilerin yüzüne bakınca mahçup bir şekilde ekleme ihtiyacı hissetti "Sanırım". "Elçi, Danxin'i bulmuşsun" Buzul prensesin ardına gizlenmiş Zhoso'yu görünce Cien içtenlikle gülümsedi. "Ah evet, Bahsettiğim kıyamet tam da onunla ilgili" Zhoso'nun konuşmasına izin vermeden Danxin sözü devraldı " Yolda gelirken Zhoso'nun zamanı olması gerekenden hızlı ilerliyor ve bir çok Harzonlu onun peşinde" gözleri yukarı kata kaydı " Bu kütüphane bizi ne kadar muhafaza edebilir?" gelirken bir kaç raf itmişti kapının önüne ama bunun onları tutmayacağı aşikardı, hepsi üstün yaratıklardı. "Bu nasıl mümkün olabilir? Daha Süresi olmalıydı." Alfie bir çıkar yolu düşünüyordu. Her şey sarpa sarmaya başlamıştı. "Emin değilim ama o ışık patlamasından sonra hızlanmış olabilir" Dedi Zhoso "Ondan öncesine kadar normaldi". "Ah kıyamet" yüksek doz sesinde ima, ak gözlerinde içinde bulunduğu duruma nefret vardı Lyra'nın. "Eğer buraya gelmeye kalkmasaydı bunlar olmayacaktı" bakışları Elfania'ya kaydı. Elfania ise suçlulukla kafasını yere eğdi " Böyle olsun istemezdim. İnanın bana neyin içine düştüm bilmiyorum bile". "Elfania'ya yüklenme Lyra, onun elinde olan hiçbir şey yok" Cien ortamı yumuşatmaya çalıştı. "Neden geldiği yere gitmiyor?" Ama Lyra duygularını bastıramıyordu tıpkı yüksek sesi gibi. "Çünkü orada güvende olmaz onu korumalıyız" yanıtladı Cien. "Onu korumak zorunda değiliz, başının çaresine baksın. Bir veliaht kendini koruyamıyorsa hükümdarımız olmamalı" Lyra küçümsüyordu veliahtı. "İçinde Hiltzeila'ya olan öfkenden böyle söylüyorsun. Sen insan olamadın diye" Lyra'nın itiraf etmekten çekindiği duygularını, onun yüzüne savurdu Cien. "Hah, komiksin Cien." öfkeyle karışık yapmacık bir kahkaha attıktan sonra kendini toparlayarak devam etti " O geçmiş bir mesele; onun kızından intikam alacak değilim. Hükümdarla olan savaşında ikisine de zarar veremeyeceğimiz belliyken onu nasıl koruyalım?". Zhoso sadece Cien'ın duyacağı biçimde mırıldandı " Sizi bu hale getiren insan neslinden de intikam almayı bıraksanız keşke". Cien küçük bir baş hareketiyle Zhoso'yu onaylayarak Lyra'ya karşılık verdi " Korumak zarar vermeden de yapılabilir Lyra". Danxin konuya oldukça yabancı kalmıştı; olan biteni anlamak için dinlemek yetmiyordu şuan ona, bu yüzdendir ki bir soru ile tartışmalarını böldü " Ne savaşından bahsediyorsunuz siz, hükümdarla?". Soruyla birlikte Lyra da, Cien de bir anda Lâl oldu, orkestra sustu. Durumu hükümdarın kızına açıklamak oldukça zordu. Zanlı düşlerdi bunlar; karanlığın rehin aldığı öylece bırakamazlardı aydınlığa. Derken yukarı kattan gelen tıkırtılar imdatlarına yetişti ve orkestra yeniden çalmaya devam etti. "Çabuk merdivenlerden aşağı inin, yakındalar, şuan korumamız gereken Elçi" Alfie kendi laboratuvarına inen yolu işaret etti. Önden Danxin dar merdiven hole giriş yaptı, ardından Zhoso takipledi. Lyra ise yatışmamış öfkesiyle karşılık verdi " Ben gelmiyorum". "Üzgünüm Lyra ama güvenliğimiz için seni salamam" Alfie gözleriyle Cien ve Elfania'ya geçmesi için işaret verdi ve Lyra'yı da aniden sürükleyerek geçiti kapattı, diğer yaratıklara bilgi uçurması şuan bu kaos da istediği son şey olabilirdi. "Bu zorbalık Alfie" söylendi Lyra; hareketine karşılık dahi verememişti, boş bulunmuştu. "Bunu seninle tartışmayacağım" cevabı netti. Cien kıkırdadı " Elçi'nin de Hilzeila'nın oğlu olduğunu fark etmiş miydin Lyra? Korkusunun kokusunu alamasan da ondaki bu tanıdık kokuyu fark etmeni beklerdim". "Kapa çeneni Cien. Yoksa elçiyi, diğerlerinin dokunmasına gerek kalmadan, ben parçalayacağım" kendi sivri tırnaklarına kısa bir bakış attı Lyra. Cien küçük bir gülümsemeyle ilerlemeye devam etti. Laboratuvara vardıklarında leş kokusu onları selamladı. Harzonlular yemek kokusuyla mest olurken Zhoso ve Elfania tiksinti ile burnunu kırıştırdı; olabildiğince nefeslerini tutmayı denediler. Sağ tarafta içerisinde renkli sıvılar olan tüplere ve kesici aletlere yuva olmuş büyük bir masa vardı. Sol tarafta ise tuhaf görünüme sahip farelerin olduğu küflü, demir bir kafes ve kafesin üzerinde tek tek saksılanmış bir demet solmuş çiçek ölümle yaşam arasında mücadele veriyordu. Biraz daha derinlere ilerlediğimizde ölü bedenler birer deney aracı olarak karşılarına çıkmaktaydı; şüphesiz o kötü kokunun kaynadığı bu cesetlerdi. Alfie mecbur kalmadıkça onları yemiyordu, diğerleri gibi intikam hırsıyla da dolu değildi. Hayatta başka bir şekilde kalmanın yolunu arıyordu. Elfania farkında olmadan bu cesetlerden birine dokundu. Ne olduğuna bakmak için döndüğünde bir çığlık kaçtı dudaklarından. Soluk, cansız bir ten oyuk gözlerle karşısındaydı. "Herkes uygun bir köşeye geçsin ve hiçbir şeye dokunmasın" durumu kontrole almak için konuştu Alfie, yavaş adımlarla Elfania'ya yaklaştı. Kırık camlı gözlüğünü çıkarıp ona taktı ve bir eliyle bir tabure çekerken diğer eliyle onun bileğinden tuturak bu tabureye oturmasını sağladı. "Sakin ol" dedi fısıltıyla " Eğer hükümdarımız olacaksan bundan çok daha fazlasına alışman gerekecek" kızın önüne diz çöktü . " Biliyorum bir insan olarak doğdun, insanların arasında büyüdün ama damarlarındaki akan bu kan bir gölgede gizlenenlene de ait" Elfania'nın sol kolunu tuttu ve iki parmağıyla damarlarını belli etmek için vurdu. "Kendini yerimize koy, içindeki gücü keşfet" çöktüğü yerden kalktı saksı demetinden bir tane alarak Güneş'in önüne bıraktı. " Senin sıran" dedi usulca, çekildi kenara. Şimdi balo salonuna biraz renk, biraz da kıyamet katma zamanıydı.
|
0% |