@dylasa
|
Kaderinle Sürüklendin Buralara Az Cesur Ol Korkma! Yakalandın Kapana Anlamaya Çalışma! ♤ Laboratuvar da kalan dörtlüye kütüphanenin aralık kalan kapısından sızarak biri daha katıldı. "Bizi nasıl buldun Wakupha" dedi kaşlarını çatarak Danxin. Eğer biri bu kadar rahat Zhoso'nun yerini bulabiliyorsa, burası güvenli değil demektir. "Hiç zor olmadı prensesim, herkes sizin Alfie ile olan dostluğunuzu bilir" "İçeri nasıl girdin kapıya engeller koymuştuk" "Hayır, yoktu" Wakupha kafasını iki yana salladı. "Doğru Cien ve Lyra çıkarken kaldırmış olmalılar" laboratuvar kapısına yöneldi "Ben yukardayım Cien ve Lyra gelene kadar bir şeylerle tutarım kapıları, onlar sana emanet Alfie" diyerek yukarı kata ulaştı. Ardından sorgu sırası Alfie'ye geçti "Neden buradasın Wakupha". "Çünkü ben de sizin tarafınızdayım" "Senin gibi kaos sever bir gölgede gizlenen için, elçiyi koruma görevi pek alışıldık değildir. Bunu herkes bilir Wakupha" bakışlarını onun gözlerine sabitledi "Söylesene bu işten çıkarın ne?" Wakupha bir kahkaha attı "Çıkar mı? Beni Lyra ile karıştıyorsun; asıl çıkarcı sinsi bir yılan olan o," kahkahasının ardına saklıyordu tüm sırlarını; örtüyordu tüm söylemek istemediklerini. "Wakupha'nın üstüne gitmeyin bu kadar, ben onun yanımızda yer almasını anlıyorum" dedi Zhoso ufak bir baş hareketiyle Wakupha'yı selamladı ve bakışlarıyla "Sırrın benimle güvende" imajı verdi. Herkesten gizlediği Beth Wakupha'nın en büyük sırrı idi ve onun isteği üzerine onun burada yer aldığını düşünüyordu. Bu yaratığın tek amacı aslında Beth'in mutluluğuydu çünkü Beth ona ,tüm çirkinliklerine rağmen, sevgi ve merhametle bağlıydı. Güzel ve Çirkin masalının başka bir versiyonunu görüyordu onlarda. Fakat gerçek aşk ile bu lanet bozulup canavar Wakupha bir prense dönüşemiyordu, dönüşemeyecekti çünkü kendi benliği buydu. Bir insan veya bir gölge de gizlenen değiştirebilir miydi özünü? Neydi ki benliği değişsin? Saf iyilik ve saf kötülük, mümkün müydü bunlardan birine tamamen bürünmek? Elbette değildi. Her şey zıttıyla vardı, bütündü. Baktığın açı ve görmek istediğin şeydi önemli olan; ama elbette bu yeterli değildi, bir taraf diğer taraftan daha baskın olabilirdi. Baskın olan taraf bu yaratılmış olanın kendi özü diyebilir miydik? Hiçte bile! Kesinlikle öyle! Aldığımız kararlar ve tercihlerimiz bizim benliğimizdir. Bu kararları almamız da etkin olan gözlemlerimiz, yaşadıklarımız özetle hayat tecrübelerimiz bizi oluşturur. O halde bizler yaşadıkça özümüz gelişim ve değişim gösterebilir. Bir diğer yandan herkes göremez özümüzü, yargılarlar; mecburi dış görünüş kimlik, benlikdir onlar için. Bilmezler çekirdeğini, inemezler merkezine. İnmek istemezler de çünkü böylesi daha kolaydır. Ve insan kolayı sever; gölgede gizlenenler de öyle olmalı. Kafasında yargı yoktu Zhoso'nun, tüm bu gölgede gizlenenleri oldukları gibi kabul edebiliyordu; onları böyle olmaya iten yaşanmışlıkları, acıları anlıyordu ki haksız da değillerdi. Ama Zhoso merhamet arayışı içindeydi. Sevgi olmasa bile barış istiyordu. Bir kitabın mürekkep yerine kanla yazılması etik değildi. "Sen.. Neden hayatından olma pahasına insanlığı kurtarmaya çalışıyorsun "Elfania'nın sesi Zhoso'yu dalıp gittiği düşüncelerinden çıkarıp sıvazladı. Meraklı kahve gözlerini ayırmadan onu izliyordu. "Çünkü ben bir yanlışa itaat etmem. Sadece insanlığı değil bu yaratıkları da kurtaracağım." dedi Zhoso kararlılıkla " Sen olsan, bu görevi yerine getirmeyi kabul eder miydin?". "Etmezdim ki sanırım bu yüzden beni kandırdılar, bir kurtarıcı olduğumu söylediler ve senin görevini üstlenmemi istediler" gözleri önünde birleştirdiği parmaklarına kaydı, alaycı bir şekilde gülümsedi " Ama şu hale bak ki hükümdarlık mührü tarafından seçildim." . "Belki de gerçekten bir kurtarıcı olduğun içindir" "Sahiden mi?" bakışlarını ellerinden alıp Zhoso'nun gözlerine sabitledi "Hükümdar tarafından öldürülmezsem tabi". "Karamsar olma, öldürülmeyeceksin" "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" Wakupha araya girdi. Wakupha'nın sorusu karşında Elfania kafasıyla ona hak verdiğini işaret etti ve ekledi " Karamsar olmamak mı" kinaye ile kıkırdadı " Tüm şu yaşadıklarımıza baksana; senin peşinde isyankar elçi diye gezen yaratıklar var, yılların hükümdarı beni öldürerek tahtına ömür katmak istiyor ve tüm bunların üstüne bir de yaşadığımız evren kıyamet uyarıları saçıyor. Ve biz kaosun merkezinde bu laboratuvarda hapis kaldık. ". "Lyra gibi konuştun" dedi Alfie. Zhoso ise parmaklarını birbirlerine kenetleyerek gerindi; kafasını hafif yana eğdi gülümsedi " Sana güveniyorum". "Hah?" kaşlarını çattı Elfania " Bu mu yani tüm eminliğin, bana olan güvencen?" kafasını iki yana salladı " Beni tanımıyorsun bile!". " Çok tedirginsin, rahatla biraz ve sende kendine güvensen iyi edersin" "Elçilik görevini yerine getirseydin kızın başına bunlar gelmeyecekti Zhoso" kafasını iki yana sallayarak konuştu Wakupha. Öksürerek alevli bir tartışmaya dönüşmesini engelledi Alfie. "Yerimde olsa o da bu görevi reddeterdi " dedi Elçi. Elfania başıyla onayladı" Doğru söylüyor" dedi " Ama nasıl bu kadar rahat anlayamıyorum, gerçekten". Rahat değildi Zhoso, tüm belirsizlikler içi içini yerken bir de canavarların yemesine gerek olmayacak kadar zihni düşünceler ile mücadele ediyordu. Herkesi yatıştırmak için büründüğü rahatlık rolü gerçek duyguları gölgeleyerek gizliyordu, ne de olsa insanlaşmış bir gölgede gizlenen kanı taşıyordu. Ellerini cebine attı Zhoso, bir kağıt parçası eline ilişti. O bu kağıdın nerden nasıl geldiğini bilmesede; Cien bir kitaptan koparıp üzerine notlar ilistirerek bırakmıştı onun cebine. Bir gölge de gizlenenin gökte parlayan bir yıldızın işareti ile bir insan kalbi yediğinde insana dönüşeceğini dair efsaneyi barındıran bu sayfa ve üzerindeki Elfania ile kendisinin bir dönüşmüşün çocukları olabileceğine dair not Zhoso'yu şaşkına çevirdi. "Bu mümkün mü?" dedi şaşkın bakışlarını ayırmadan kağıttan " Bir Harzonlunun insana dönüşmesi? Böyle bir şey oldu mu daha önce?" " Oldu" dedi kesik bir sesle Wakupha. Beth'i bu ölüm çukurundan kurtarma umudunu elinden alan Hiltezalia'ya içsel bir küfür savurdu. Zhoso'nun elinden kağıdı çekti aldı, notları da okudu. "Ne yani şimdi tüm kaderimiz insanlaşmış bir Harzonlunun çocuklarının elinde mi?" kinle parladı gözleri " Bu saçmalık". Alınamamış intikam hırsı yeniden alevlendi içinde; üstelik kendi türünden birine. "İnsanlaşmış bir Harzonlunun çocukları derken, anlayamadım" dedi Elfania. "Sen ve elçi yıllar önce insana dönüşen bir Harzonlunun çocukları oluyorsunuz" dedi Alfie. Elfania şaşkınlık ile Zhoso'yu süzerek konuştu "Veliaht olduğum yetmezmiş gibi bir de kayıp kardeş mi?" Kafasını iki yana salladı "Gerçekten çok ilginç". Kabullenmesi gereken gerçekler burada geçirdiği her dakika için artıyordu; bunca yıl bu kadar bilinmezliklerle nasıl yaşamış algılayamıyordu. Yaşananların bir rüya olma ihtimaline karşı kendine küçük cimcikler atsa da, uyanamıyordu. Elçi ise tüm gariplikleri kabulleniyor, alternatif yollar arıyordu. Her bir gölgede gizlenenin insana dönüşmesi aradığı çözüm olabilir miydi? Kalplerindeki intikam alevine su serpebilir miydi? Her biri kabul eder miydi nefret ettikleri bu ırktan biri olmayı, etseler bile mümkün müydü tamamının dönüşümü? Mümkünse başka bir cana kıymadan nasıl olacaktı ki? Onları bu lanetli kasabada hapis olmaktan kurtarmak kolay olacak mıydı? Tehlike ile sarılmışken etrafı, kalabilecek miydi hayatta? Çözebilecek miydi bu kara kabus kapanının kilitlerini? ♤ Sessizliği ile seni yutmaya ant içmiş bu ormanda attığın her adım tehlike, eğer insansan. Gizlen gizlenebildiğin kadar karanlığa, dizginle korkularını; dene onlardan birine bürünmeyi, saklan bir yaratığın ardına. Nafile. Atamazsın üstündeki o insan kokusunu. Hele ki yaratıkların ruhları intikama bu denli açken tehlike çanları senin için çalıyor, duyuyor musun? Merakına yenik düştün, çıktın o güvenli kulübünden; takıldın bir elçinin peşine. Şimdi bunun bedelini ödüyorsun. Fark etti elçinin peşindeki sinsi yaratıklar kokunu, sardılar etrafını. Rüzgarda savrulan beyaz eteğinden yakaladılar seni. Korkusuzluğun bu defa durduramaz onları, çığlıkların kurtaramaz seni artık. Bu kara kabus kapanına yakalandın işte sonunda. Ne kadar daha kaçabilecektin ki? Zavallı Beth. Zavallı Wakupha. Kalbine ekilen sevgi tohumları yetecek miydi; insana aç bu yaratıkların da kalbini yeşertmeye? Ne toprak ne de pamuk değildi ki kalpleri, nasıl yeşersin. Sen merhamet etsen de bir güzele, onlar anlamazdı ki sevdadan. İstiyorsun kurtarmak ama itimat edilir miydi bir Harzonlunun sözüne. Edilmezdi elbet. Kendinden bilirsin. Döner zihinde oyunlar, vurulur kalpten hançer; her şey kendi bencilce hazzın için, yeter ki olsun elde bir kazanç. Kazılsın kuyu, itekle kendinden birini; hiç yapmadığın şey sanki.
|
0% |