Yeni Üyelik
18.
Bölüm

Kan Yağmurları♤ - 17

@dylasa

Alacakaranlık çökerken, umutlar tükenir;

Fırtınalar koparken, gölgeler ürpertir.

Ruhlar gezinir, kan yağmurları yağar,

Toprak titrer, geceyle savaş başlar.

Gecenin karanlığı, öfkeyle parlar;

Cellatlar uyanır, intikamla yanar.

Adımlar yankılanır, duvarlarda çınlar,

Korkunun melodisi, kulaklarda ağlar.

Al bulutlar sardı Ak ayın önünü, şimşekler aydınlattı karanlığa gömülen geceyi. Ruhlar sığmadı evrene, toprağın emdiği kan yağmur oldu yağdı; Zhoso'nun cellatları ayaklandı.

"Elçiyi istiyoruz!"

"Elçiyi istiyoruz!"

Yankılanıyordu sesler bu köhne kütüphanenin önünde.

"Elçiyi verin bize!"

"O görevine yerine getirmediğinden oluyor tüm bunlar."

"Lanetledik isyankar elçi yüzünden."

Kalabalığın öfkesi, geceyi yararak içeriye sızıyordu.

Danxin, kütüphanenin kırık camından, kendini göstermeden dışarı göz attı. Kırmızılara boyanmış bir grup, ellerinde alevli meşalelerle toplanmıştı. Ardından hızla aşağı indi.

"Burada daha fazla saklanamayız," dedi nefes nefese. "Bizi buldular. Bir plan yapmamız lazım."

Elfania, güneş mührünü sımsıkı tutarak kararlı bir şekilde ayağa kalktı. "Onlarla konuşmalıyız," dedi. "Bu öfkeyi başka türlü dindiremeyiz."

Tam o anda, Wakupha bileğinden tutup Elfania'yı yerine tekrar oturttu. "Onlarla konuşulabileceğini mi sanıyorsun?" dedi sert bir sesle. "Seni çiğ çiğ yerler."

Elfania, gözlerini büyüterek yerine pusarken, Zhoso sakin bir şekilde konuştu. "Wakupha haklı, denedim."

Danxin, telaşını bastırmaya çalışarak "Bir plan yapmalıyız," diye yineledi. "Hem öfkeli Harzonluları atlatmak için hem de..." sesindeki titremeyi kontrol etmeye çalıştı. "Kan yağmurları yağıyor," dedi endişeyle. "Kıyamet geliyor. Kıyameti durdurmamız lazım."

Odada bir anlık sessizlik oldu, ardından herkes birbirine baktı.

Wakupha boğazını temizleyerek öksürdü "Benim bir planım var," dedi. "Hükümdarın sarayına giden gizli bir geçit biliyorum. Eğer hükümdarı öldürürsek..."

Elfania ve Zhoso'nun gözleri Wakupha'ya döndü, Danxin öfkeyle kaşlarını çattı. "Hükümdarı öldürmek mi?" diye parladı. "Ne saçmalıyorsun sen?"

Wakupha, sakinliğini koruyarak cevap verdi. "Hükümdar zaten ölecek, Danxin," dedi. "Veliaht geldi. Biz sadece süreci hızlandırıyoruz. Elfania'yı güçlendirmek için."

"Anlayamadım" dedi açıklama beklercesine.

Alfie araya girdi. "Kaynaklara göre, Güneş Mührü hükümdarlığı temsil eder. Bu mühür, eğer ikinci bir kişide ortaya çıkarsa, o kişi veliaht olur. Veliaht ise hükümdarın ölüm vaktinin yaklaştığını gösterir."

Danxin, içindeki öfkeyle mücadele ederken, gözleri yaşlarla doldu. "Bu, çözüm olamaz," dedi, sesi kırılgan bir tonda. "O benim annem."

Wakupha, derin bir nefes alarak devam etti. "Hükümdar ölmezse Elfania ölecek. Hükümdar sadece Elfania'yı öldürürse onun yaşamını kendine katabilir."

Zhoso, umutsuzca başını iki yana salladı. Gözleri Elfania'ya ardından Danxin'e kaydı "Kimsenin ölmesini istemiyorum," dedi.

"Kapana kısılmış durumdayız farkında mısınız?" Lyra araya girdi " Akio fedakarlıktan, ödememiz gereken bedelden bahsetti; belki bu o bedel olabilir. Kurtuluş için."

"Belki de oylama yapmalıyız," diye fikir attı Cien.

"O zaman hedef hükümdar diyenler," dedi Wakupha ve direkt elini kaldırdı. Lyra ona katıldı.

"Özür dilerim, Danxin," dedi mahcup bir şekilde, elini kaldırırken Cien "Sadece mantıklı olanı yapmaya çalışıyorum, hepimiz için. Bir fedekarlık gerekiyorsa...". sözlerine devam etmedi kafasını yere eğdi.

"Üzgünüm ama denememiz gerektiğini düşünüyorum," Alfie de elini kaldırdı.

Zhoso gözlerini ayırmadan Danxin'i izlerken, Danxin gözyaşlarını silerek mırıldandı, "Hepiniz gerçekten canavarsınız."

Herkesin sessizliği, odadaki gerginliği daha da artırdı. Lyra, gözlerinde kararlılıkla, "Bu kararı birlikte verdik," dedi " Hükümdarın ölmesini istemiyorsun ama Elfania'nın ölmesinde sakınca yok öyle mi?"

Danxin, Lyra'nın sözleriyle daha da öfkelendi. "Elfania'nın ölmesini istemiyorum!" diye bağırdı. "Ama annemi de kaybedemem. Bu çözüm değil, sadece daha fazla acı getirecek."

Wakupha, araya girerek yineledi "Danxin, hükümdar zaten ölecek. Biz sadece süreci hızlandırıyoruz. Hükümdar Elfania'yı öldürürse, onun yaşamını kendine katacak. Elfania'nın yaşaması için başka çaremiz yok."

Elfania, sessizce Danxin'in yanına yaklaşarak, "Bu benim kaderimse, buna razıyım," dedi. "Ama Harzon'u kurtarmak için başka bir yol varsa, onu bulmalıyız."

Danxin, Elfania'dan destek alınca derin bir nefes aldı. "Belki başka bir yol bulabiliriz," dedi zayıf bir umutla. "Bu kadar hızlı pes etmek zorunda değiliz."

Cien, öne çıkarak, "O zaman ne yapmayı öneriyorsun, Danxin?" diye sordu. "Zamanımız daralıyor. Artık harekete geçmeliyiz."

Danxin, gözlerinde belirsizlikle etrafa bakındı. "Bilmiyorum," dedi çaresizce. "Ama annemi öldürmek, doğru çözüm gibi gelmiyor."

Alfie, derin bir iç çekerek, "Hepimiz zor bir durumdayız," dedi. "Ama Harzon'un geleceği için bu fedakarlığı yapmalıyız."

" Hükümdara saygımız sonsuz, lakin bu olmalı" ekledi Cien.

Lyra "Zamanımız yok," dedi. " Bu şekilde vakit kaybedersek değil hükümdar, hepimizin sonu gelecek."

Danxin tamam anlamında başına salladı, eliyle Wakupha'ya yön göstererek planını anlatması için ona söz verdi.

Wakupha, planını detaylandırmaya başladı. "İki kişi canavarları oyalamak için burada kalmalı. Diğerlerimiz ise arka kapıdan gizlice çıkıp yeraltı geçidine girmeli. Hükümdarın sarayına bu yoldan ulaşabiliriz."

Lyra ve Alfie, canavarları oyalamak için gönüllü oldular. "Biz burada kalırız," dedi Lyra. "Diğerleri geçidi kullanarak ilerlesin."

Danxin, Wakupha, Cien, Elfania ve Zhoso, arka kapıdan gizlice çıkarak yeraltı geçidine doğru ilerlediler. Gizli kapıyı bulduklarında Wakupha, taşın arkasındaki gizli bir mekanizmayı çekerek ağır kapıyı açtı. Kapının açılmasıyla soğuk bir rüzgar esti ve karanlık geçidin girişi ortaya çıktı. Girişe adım atarken, Elfania güneş mührünü öne doğru tuttu. Sıcak ışığıyla taş duvarlarda titrek gölgeler, dans etti durdu. Dar ve karanlık geçitte ilerlerken, adımlarının yankısı duvarlarda duyuldu.

"Bu geçit nereye kadar gidiyor?" diye sordu Danxin, endişeyle etrafına bakarak. Sesi, geçidin soğuk ve nemli havasında yankılandı.

Wakupha, sessizce ilerlemeye devam ederken, "Sarayın altına kadar," dedi. "Biraz daha sabredin."

Geçitte ilerledikçe hava daha da soğudu, soğuk kemiklere işledi. Nefesler çekildi. Toprak ve yosun karışımı, sarhoş edici bir hava ciğerleri doldurdu. Duvarlardan seken adımlarının sesleri kulaklara çarptı, her adımda yankılanan bu sesler, geçidin derinliklerinde kayboldu.

Bir süre sonra, geçidin sonuna yaklaştıklarını düşündükleri bir noktada Wakupha durdu. Gözleri, eski ve ağır bir kapının üzerinde gezindi. Kapının yüzeyinde, yılların ağırlığını taşıyan paslı demirden süslemeler ve karmaşık desenler vardı. Taş duvarlara oyulmuş semboller, geçidin eski bir büyünün etkisi altında olduğunu fısıldıyordu.

Elfania, mührün ışığını kapıya doğru tuttuğunda Wakupha ellerini çırptı "Buradan sonra dikkatli olmalıyız," dedi. "Bu kapının ardında bizi bekleyenler var."

Danxin, şüpheyle Wakupha'ya bakarak, "Neden bu kadar emin konuşuyorsun?" diye sordu. Kalbindeki endişe, sesine yansıdı.

Wakupha, gülümsedi ve kapıyı açtı. Kapının ardında, geniş bir mağara ortaya çıktı. Mağaranın içi, derin karanlıkla doluydu ve duvarlardan sarkan yosunlar, zayıf bir fosforlu ışıkla parlıyordu. Tavandan sarkan sarkıtlar ve yerden yükselen dikitler, mağaranın vahşi güzelliğini sergiliyordu.

Mağaranın ortasında, bekleyen gölgede gizlenenlerin silüetleri belirdi. Gözlerinde açlık ve öfke parlıyordu. Wakupha bir adım geri çekilerek, yüzüne yamuk bir gülümseme yerleştirdi. Alaycı bir tonda konuştu. "Size tuzak kurmak zorundaydım," dedi.

 

Loading...
0%