Yeni Üyelik
15.
Bölüm

Tutulma ♤ - 14

@dylasa

Bir elinde Güneş bir elinde Ay

Hadi koy şimdi onları yan yana

Kıvılcımı Çak

 ♤ 

Lanetli karanlığın ortasına düşmüş Güneş, ilk defa solgun bir çiçek görmüşçesine kaşlarını çattı. İnsan yiyen canavarların arasında ona sunulmuş; sanki umut dileniyordu. " Yardım et bana" gölgeler üşüşmüştü yapraklarına, iç çekiyordu.

Güneş, doğumundan önce, o gece kulağına dolan fısıltıları anımsadı.

"Kurtarıcı.. ".

Şimdi gerçek bir kurtarıcı olma zamanıydı işte. Yaşam onun ellerindeydi. Kendine inanmalı ve mucizesini sunmalıydı.

Çiçekten kaldırdı kafasını, onu izleyen meraklı gözleri taradı; hepsinin derinlerinde yaşama tutunma arzusu vardı, onlar da umut dileniyordu.

İlk önce gözleri " Yaşat bizi, biz seninle varız" diye haykırmak isteyen Alfie ile buluştu. Ardından Cien'e kaydı; inançla bakıyordu ona. Lyra ise kollarını önünde birleştirmiş; biraz öfkeliydi, gururuna yediremiyordu belli ki ama o da en az diğerleri kadar bir şeyler olsun istiyordu artık; her şeyin bir çıkmaza doğru sürüklendiğini fark edecek kadar zekiydi. Son olarak Danxin ve Zhosa'ya baktı; canavarımsı görüntüsü olmayan onlarla, tam olarak tanışmamıştı lakin kendi tarafında oldukları mimiklerindeki meraktan okunuyordu, heyecanla tebessüm ediyorlardı ona.

Dar holde yürürken Cien'in Lyra'ya söylediği cümleler bir anda zihninde yıldırım etkisi yarattı. Küçük yaratık resmen, bu genç adamın; kendisinin kardeşi olduğunu söylemişti.

Bir elçi, bir abi... Daha daha yeni, sıra dışı neler olabilirdi hayatında?

Kafasını iki yana salladı, odağı dağılıyordu. Derin bir nefes...

Bunları daha sonra düşünmeliydi.

Saksıyı kucağına aldı. Gözleri hala Zhoso'daydı. "Burada parlak bir ışık var.. Hayalleri kötülüklerden saklar.. " bir müzikal salındı dudaklarından "Gölgeler yuvan olsa da, koruyacağım seni karanlıktan daima..".

"Burada parlak bir ışık var.. Hayalleri kötülüklerden saklar.." nakarata Elçi'den kısık sesle bir eşlik duyuldu "Ölüme köprü olsan da.. Yaşamla seveceğim seni daima.." güneş ve ay bir araya geldi, bir tutulma yaşandı gözleri buluşunca; ikisi de sustu.

Boynu bükük çiçek daha sıkı tutundu toprağına, sarıldı Güneş'ine; doğruldu yavaşça, renk geldi yapraklarına.

Tebessümler belirdi yarık ağızlarda. Umudun bir çiçeği açtı paslı yüreklerinde.

"Tebrik ederim Elfania. Güneş'inle hükmetmek senin kanında var" dedi Alfie gururla.

Hafif bir gülümseme ile nazikçe kafasını öne eğdi Elfania.

"Evet" onayladı Cien "Ve onun varlığını şimdilik gizli tutmalıyız, herkes Zhoso'yu isterken onu da korumamız zor olur".

Diğer yaratıkların arayış çığlıkları kesik kesik duyuluyordu.

"Yakında bizi bulurlar" dedi Danxin.

"Kararını verdin mi? Elçiliği kabul ediyor musun?" sordu Alfie, Zhoso'ya hitaben.

"İnsanları size kurban edemem ama sizi açlığa da sürükleyemem. Kalbinizdeki intikam hırsını da anlıyorum fakat şu da bir gerçek size bunları yapanların çoktan hayata veda ettiği gerçeği var. Yeni nesilden bu acıyı çıkartmanız doğru değil."

"Vay vay ne kadar düşünceli bir yaklaşım" alayla ellerini çırptı Lyra " ama zaten bu odada ki herkes de sen gibi düşünüyor.

"Herkesi kurtarmanın bir yolu yok mu?" bir melez olan Danxin, Alfie'nin engin bilgisine güvenerek bu soruyu yöneltti.

"İnanıyor musunuz sahiden buna? Bizler canavarız doğamız bu; intikam hikaye. Avlarız, parçalarız, yok ederiz ve bundan büyük haz duyarız" bir kaç saniye duraksadı ve Alfie'nin çatık kaşlarıyla karşılaştı " Ah, sen hariç Alfie" ona zarif hareketlerle bir kaç adım yaklaştı " Özün canavarlık iken buna karşı gelmeyi nasıl başarıyorsun anlayamıyorum. İzin verin yapışayım boynuna; bir elçinin tadına bakmanın hazzına erişelim hep beraber" sivri dişleriyle arzulu bir gülümseme yerleşti yüzüne.

Dikkatleri toplamak adına taburelerden birinin üstüne çıkan küçük boylu Cien ellerini çırparak konuştu " Tantanayı bir kenara bırakın artık! Bir çözüm bulmamız lazım".

Lyra'nın karaltısından umursamayarak uzaklaştı Alfie " İnsana olan açlığımı bastırmak için yıllardır bir çözüm arıyorum bu laboratuvarda. Denemediğim, tatmadığım şey kalmadı. Aradığınız cevap bende yok" umutsuzca başını iki yana salladı sonra bakışlarını Zhoso'ya kitledi "Eğer bir yolu varsa bunu kendin bulmak zorundasın Elçi. Ben sana sadece düşünmek için zaman yaratabilirim. Burada bizi bulmaları biraz vakit alır; korkunuzu dizginlediğiniz taktirde".

"Bir çözüm" mırıldanırken elçi bakışları Elfania'nın yüz hatlarını kesiyordu; sözlerine nereden hakim olduğunu bilmediği şarkısını mırıldanırken kızın bal rengine çalan gözleri, yavaşça kahverengiye dönüyordu. Neydi onu böylesine kendine çeken bağ? Olabilir miydi çözüm?

Ah hayır o veliahttı, hükümdarın yerini alacak kimse; ancak hükümdar olduğunda, belki, işleyişe yeni bir düzen getirebilirdi o da açlık sorununa çözüm olamazdı.

"Bu evren nasıl oluştu? Duygularla beslenirken nasıl bir anda buraya geldiniz?" Dedi düşünceleri yön değiştirerek evrenin oluşumundan yola çıkarak bir şeyler bulabileceği fikrine evrildi.

"Bunu biliyor olmalıydın, bunlar sana anlatıldı." dedi Lyra.

"Evet anlatıldı ama belki kaçırdığımız bir detay vardır, anlatılmayan bir şeyler" Zhoso eli çenesinde ileri geri hareketlere başladı.

"Neden bizi uyandıran Akio ile konuşmaya gitmiyoruz?" bir öneri attı Lyra " Ölü ruhlar mezar taşlarına bağlılar, onunla iletişime geçebiliriz. Belki bilmediğimiz bir şey biliyordur; en azından şu kıyamet hakkında", kafasını sağa sola sallayarak " Yok olmak isteğimi sanmıyorum" dedi.

"Güzel fikir ama buradan çıkıp oraya nasıl gideceğiz, bu Zhoso'yu tehlikeye atar" dedi Danxin.

"Ben giderim, siz kalın" dedi Lyra bu defa "Mezarlık benim bölgem ne de olsa".

"Sana nasıl güveneceğiz Lyra? Seni buraya zorla sürükledik, bizi ele vermeyeceğine ve dürüst olacağına nasıl emin olabiliriz?" Cien kısık ak gözleriyle Lyra'yı süzdü.

Lyra ise kendinden taviz vermeyen ahengi ile" Güvenemezsin tatlım" diyerek kapıya yöneldi ardından arkası dönük bir el hareketiyle ekledi " Alfie Kapı".

Alfie önce Lyra'ya sonra, bir sığınak kapısından farklı olmayan, demir alaşım laboratuvar kapısına tereddütle bakarken Cien'den bir atak geldi "Bende seninle geliyorum".

Alfie rahatlayarak kapının kolunu kaldırdı "Böylesi daha iyi Cien, fazla oyalanmayın".

Cien ve Lyra, yol üstüne kurdukları barikatları kaldırarak mezarlığa yöneldiler.

"Sakın bir hilekarlık yapayım deme gözüm üstünde" dedi Cien fısıltıyla.

"Eğer hayatımız risk altında olmasa o elçiyi çoktan yemiştim emin ol bücür. Etrafına bir baksana çökükler başlamış, kasabamız yok oluyor. Bunun sorumlusu kim bilmiyorum ama halkımızın Elçi'yi ya da Veliahtı suçlayacağı kesin. Bu yüzden benimle uğraşmayı bırakıp onlara ve kurtuluşumuza odaklansan iyi olur." dedi Lyra önlerine açılmış ince bir yarıktan atladıktan sonra.

"Elçinin bizi kurtaracağına inanıyorsun yani ve veliahtı bu durumdan sorumlu tutmuyorsun, öyle mi?" Cien şaşkınlıkla yanıt verdi.

"Şansını fazla zorlama Cien" Küçük yaratığın yaklaşımını ukalaca buluyordu.

"Beni şaşırttın doğrusu Lyra"

"Ben sadece kendimi düşünüyorum, önümde başka bir çözüm önerisi olmadığından sizleyim ki siz de daha ne yapmanız gerektiğini bulamıyorsunuz" kaşları çatık, hedef odaklıydı "Ve bu durum fazla can sıkıcı olmaya başladı, her şey.." nefesini bıkkınlıkla dışarı üfledi "Her şey fazla belirsiz."

"Olanların bizim elimizde olmadığını sende biliyorsun. En azından çabalıyoruz, olan biteni anlamaya çalışıyoruz."

"Eğer o isyankar elçi bozuntusu buraya gelmeye kalkmasaydı; veliaht, veliaht olmayacaktı. Kendini keşfedip buraya gelmeyecekti, yıkımlar başlamayacaktı, her şey eski düzeninde akıp gidecekti. Ve biz mutlu ve huzurlu yaşamımıza devam edecektik! Anlıyor musun Cien?" Lyra'nın sesi yükselmişti.

"Mutlu ve huzurlu mu" sahte bir kahkahayla karşılık verdi Cien " Gerçekten mutlu ve huzurlu muyduk? Bu kasabaya tıkılıp kaldığımızdan beri buradan çıkmak istemeyen tek bir gölgede gizlenen gösterebilir misin bana? Ki bunu en çok isteyenlerden biri de sendin hatırlatırım. Ay ve Güneş buradan çıkmak için bize verilmiş en büyük şans olabilir. Onlar bizlere verilmiş gitmek istediğimiz o Dünya'nın birer yansıması." sözcüklerinin sonlarına doğru ince sesi fısıltı halini almıştı.

Lyra duraksadı konuşmak için ağzını açsa da karşılık vermedi. Cien'i gözlerinin ucuyla süzdü, küçük yaratığın yaklaşımı onu can evinden vurmayı başarmıştı. İçindeki öfkeyi kovaladı, zihnini toparladı. Tekrar mezarlığa yöneldi. Cien'da takipledi ve tabi ki yüzündeki Lyra'da bazı düşünceleri uyandırmayı başarmanın hazzı ile.

 

 

Loading...
0%