Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6.Bölüm

@e_nurr54

Sarp ile Doruk'un birbirlerini nereden tanıdıklarını öğrenmek için hâlâ bön bön suratlarına bakıyorduk ki bu duruma dur diyen Doruk oldu.


"Babam ve babası iş ortağı olma yolunda ilerliyorlar. O yüzden tanışıyoruz." dediğinde bütün taşlar yerine oturmuştu.


Kafamızdaki soru işaretleri kalmayınca gölün kenarına örtüyü serip oturduk. Bahar bize sandviç hazırlamış, Doruk ise içecek ve tatlı almıştı. Bize ise sadece yemek kalmıştı. Hava çok soğuk olmadığı için montu çıkarıp yan tarafıma koydum. Bahar ile göz göze geldiğimiz de attığı değişik bakışlardan dolayı arabada güzel bir konuşma olduğunu tahmin etmek zor değildi. Doruk'a bakarken gözlerinin içi parlıyor, ve farkında olmadan ağzı kulaklarına varıyordu.


Ama Doruk'un bakışları da farklı değildi. Daha önce bu şekilde sevgilisine baktığını görmemiştim. Bahar tam karşımda onun yanında Doruk oturuyordu. Sarp benim sağ tarafıma kurulmuştu. Bahar'ın voleybol maçlarından bahsettiğimiz sırada Doruk bana dönerek, "E siz ne zaman tanıştınız?" gözlerim Sarp'a döndüğünde onun çoktan bana baktığını görünce gözlerimi hemen kaçırdım.

"Okulun ilk günü." diye kısa bir cevap verdim. Hınzır Doruk durur mu? "Çok yakışmışsınız ama." içtiğim içeceğin boğazıma kaçması ile birlikte öksürmeye başlamam bir oldu. Bahar telaş yaparak sırtıma vurmaya başladı. "Kız bir dur. Boğularak değil de senin şu tokatların yüzünden öleceğim." diyince hemen eski yerini aldı ama bu defa Doruk'a bir tık daha yakın oturdu.

"Bunu söyleyen tek sen değilsin." Bahar gülerek Doruk'a cevap verdiğinde ayıplar şekilde Bahar'a bir bakış attım. O da 'Ne var?' manasında omuz silkti. "Herkes diyorsa doğrudur." tam bir şey diyeceğim sırada, "Sıradan arkadaşız abartmayın." diye araya girdi Sarp. Ha? Sıradan mı? Sıradan arkadaşlar birbirinin dudağında kalan çikolatayı alıp yiyor mu acaba? Geri zekâlı. Onaylar şekilde mırıldandım.


"Doruk şurada manzara çok güzel duruyor. Fotoğrafımı çeker misin?" Bahar çok fenasın kızım. "Tabii ki çekerim. Gerçi senin güzelliğinden arkadaki manzara görünmez ama olsun." diyerek ayaklandı. Oha yani Doruk yürümeden uçuşa geçiş yaptı. Bahar garibim Leyla gibi süzüldü resmen. Bahar'a öncelik vererek ormana doğru ilerlemeye başladılar.


Ben alık alık onlara bakarken dizimde bir hareketlilik hissettim. Bakışlarımı dizime indirince kafası dizimde yeşillikleri ise gözlerimde olan Sarp vardı. O gözlerde ne vardı beni çeken bilmiyorum ama bu duygudan nefret etmeye başlıyorum. Baktıkça bakasım geliyor. Zor da olsa bakışlarımı çekip başka şeyler ile ilgilenmeye çalıştım. Ama kucağıma yatan Sarp buna pek yardımcı olmuyordu.

Hafif ve ılık bir rüzgârın esmesi ile önden çıkan saçlarım tekrardan yüzüme gözüme geldi. Tam geriye itecektim ki Sarp yine ellerini saçlarıma götürerek hırçın tutamları kulağımın arkasına sıkıştırdı. Gözlerim gözlerinde asılı kaldı. Ama o bana değil dudaklarıma bakıyordu. Yavaşça yutkundu. O paha biçilmez Adem Elması harekete geçmişti. Çocuğa sanki onu yiyecekmiş gibi bir bakış arttığımdan o kadar eminim ki o yüzden gözlerimi kırpıştırarak kendime geldim. Sarp'ın eli boynumdan çeneme doğru harekete geçerek en sonunda elini tenimden çekti.


Hah sıradan arkadaşmış. Sıradan arkadaşlar birbirlerine böyle flörtöz mü davranıyor acaba, Sarp Bey? Gözlerimi devirerek Bahar ve Doruk'un gittiği yöne doğru bakmaya başladım. İnşallah göz devirdiğimi görmemiştir.

"Duru."

"Efendim."

"Sıradan arkadaş mevzusuna takılmamışsındır umarım." İçimi falan mı okuyor acaba çocuk. Şüphelenmedim değil.

"Hayır. Neden takılayım söylediğin şey doğru sonuç olarak."

'Yalancı.' ay iç sesim vallahi sen geri dur. Bir de sen karışma.


"Onu söyledikten sonra kızdın gibi bir tık. Sen geçen rahatsız olduğun için öyle dedim." of yoruyorsun be aslan parçası. Neden benim karşıma çıktın ki sen? Ne güzel Aleyna var bak peşinden ayrılmayan onun yanına gitsen, benimde aklımı karıştırmaya son versen nasıl olur? Bence çok güzel olur.

'Sol tarafın doldu taştı artık sus.'

Yani tamam Aleyna'ya yapışmasın tabii ki ama bana da böyle davranmasını istemiyorum üzülen o olur.


"Kızmadım Sarp. Aksine iyi yaptın çünkü bizden arkadaş haricinde bir şey olmaz, olmamalı." bunu dediğim an o yeşillikler de farklı bir hareketlilik oldu. Anlamadığım bir duygu peyda oldu o gözlere. Ama biraz daha anlamak için derin derin bakarsam o gözlerde boğulacaktım.


"Katılıyorum. Şimdi iznin olursa biraz burada yatmak istiyorum." cevap vermedim ancak onaylar bir şeyler mırıldandım.


Gözlerimi kapatıp bu güzel havanın kokusunu içime çektim. Rüzgârın yüzümü okşamasına izin vererek içime huzur dolmasını sağladım.


Bir kaç dakika sonra adım sesleri ile gözlerimi aradım. Bizim çifte kumrular yan yana gülerek geliyordu. Doruk'un kolu Bahar'ın belindeydi. Onları görünce içim nedensizce sıcacık olmuştu.


"Duru bizim acilen gitmemiz gerekiyor da sizin için sıkıntı olmaz değil mi?" bakışlarım Doruk'a döndü, "Hayır tabii ki. Biz de Sarp uyanınca gideriz." evet Sarp uyuya kalmıştı. Nefes alış verişi düzenliydi. Yüzünde uykunun verdiği huzur vardı.


Bahar yanıma geldi, yanağımdan öpüyormuş izlenimi vererek kulağımı fısıldadı, "Çok güzel şeyler oldu akşam arayacağım." diğer yanağıma ciddi anlamda öpücük kondurarak göz kırptı.


Doruk'a sadece el sallamak ile yetindim ama onun gözlerinde de akşam arayacağım bakışı vardı. Anlaşılan akşama işimiz vardı.


Gülerek arabaya binip yavaşça uzaklaştırdılar. Bende tutulan sırtımı ağaca yaslayıp telefon ile ilgilenmeye başladım. Arkamda ki manzara güzel olduğu için kendime anı bırakmak istedim. Kamerayı açtığım an kadrajda Sarp vardı. Çok tatlı duruyordu. Bir iki fotoğraf çeksem ne olurdu ki. Aman banane, ne yapacağım onun fotoğrafını. Ön kamerayı açarak iki üç tane farklı poz verdim.

Sarp öküzü ise hâlâ uyuyordu.


"Merak etme biraz daha dinlenince gideriz." sesin gelmesi ile birlikte kafamı aşağıya eğdim. Ulan bu çocuk ermiş bir insan evladı mı yoksa? İçimden her geçen şeyi nasıl anlıyor da cevap veriyor. Geri zekâlı beni korkutmuştu ama bunu belli etmedim. Kalbim korkudan hızlı atmaya başlamıştı. Eğer biraz daha hızlı atarsa malum yerlerimden fırlayıp uçacağı kesindi.


"Tamam." diyerek karşılık verdim. Ama sohbet etmek istiyordum. Normalde asla sıkılmam ama biri daha benimle beraber ise sohbet etmek zorundaydı. Sıkılıyordum çünkü. Göremeyeceğini bildiğim için göz devirdim.


Sağa sola bakarken yanımda minik minik sarı ve mor renkli çiçeklerin açtığını gördüm. Çok güzel duruyorlardı.


Üç beş tane koparıp Sarp'ın saçlarına gelişi güzel yerleştirdim. Çok hoş durmuştu. İşte bunun fotoğrafını çekmeden asla duramazdım. Çiçekler gözüme az geldiği için bir kaç tane daha ekledim ve fotoğraflarını çektim.


Daha sonra belki kızar diye hemen çiçekleri saçlarından aldım. Yanımda duran montun cebine özenli bir şekilde yerleştirdim. Eve gidince anı kutuma koyacaktım.


Yaklaşık on dakika sonunda Sarp uyanmıştı. Şükür yani bıraksak iki saat daha uyuyacak gibiydi.

"Çok sıkıldın mı?" yok canım ne sıkılması az kalsın patlıyordum.

"Yani sayılır."

"Kusura bakma ya hava o kadar güzel geldi ki kendimi uyumaktan alamadım." sesi o kadar masum çıkmıştı ki ne diyebilirdim ben bu çocuğa.

"Önemli değil. Bende uzun zamandır buraya gelmek istiyordum zaten. İyi oldu benim için de." kendini kötü hissetmemesi için bu kelimeler döküldü ağzımdan.


Ama doğruluk payı da vardı. Doğa ile iç içe olmayı çok seviyordum.


Saat henüz ikiye geliyordu ama hava git gide soğumaya başlamıştı. Montumu giyerek ayaklandım. Bizimkiler piknik sepetini götürmeyi akıl etmişlerdi fakat örtü bize kalmıştı. Onu da güzelce katlayarak elime aldım.


Motora binmeden önce bizim için rutin haline gelen kask giyme olayını bu defa rüzgarsız bir şekilde atlattık.


Sarp geri dönüşte hiç hız yapmamıştı. Çünkü hız yaptıkça hava daha da soğuk oluyordu.


Kırmızı ışıkta durduğumuz sırada yanımıza yanaşan araba ile sanki hissetmiştim. Kafamı döndürdüğüm gibi adi herif pis bakışlarını benim ve Sarp'ın üzerinde dolaştırıyordu. Gözlerimiz kesiştiğinde bakışlarımı yeterince tehditkâr bir şekilde tutmaya çalıştım. Neyse ki Sarp bunu fark etmemiş, yeşil ışığın yanmasını bekliyordu.


Yeşil ışığın yanması ile birlikte Bora'nın arabasının tekerlekleri asfaltta acı birer çığlık koparmıştı. Bizimle aynı hizada giderek ara sıra bizim olduğumuz şeride kayıyordu. Sarp bunu fark ettiği anda İyice sağ tarafa kaymıştı. Fakat adi herif durmak bilmiyordu. En sonunda Sarp dönecek bir yer bulmuştu.


İlk fırsatta oraya dönerek bu sıkıştırma olayından kurtulmuştuk. Tabii biz öyle sandık çünkü geri zekâlı çocuk peşimize takılmış bu defa da arkamızdan sıkıştırmaya çalışıyordu.

Sarp belinde olan elime uzanarak daha da sıkılaştırmam için işaret verdi. Ona daha sıkı sarıldığım anda diğer bir sokağa saparak anayola çıkmıştı. Aynadan kontrol ettiğimde hâlâ arkamızda duruyordu.


Sarp zigzaglar çizerek bir sağ şeritte bir de sol şeritte ilerliyordu. Sarp gazı daha da köklediğinde gözlerimi kapattım ve sanki dahası mümkünmüş gibi sıkı sıkı beline sarıldım.


Bir iki dakika içinde çoktan sitenin olduğu tarafa gelmiştik. Kapıdaki güvenlik bizi tanıdığı an otomatik kapıyı açtı.

Artık güvende olduğumuz için yavaş yavaş ilerledik. Motordan indiğimde zangır zangır titriyordum. Çünkü çok korkmuştum. Sürekli kaza haberleri ile doluydu gündem.


Korkunun ve titremenin verdiği rahatsızlıktan dolayı nefes alamıyor gibiydim. Aldığım nefes ciğerlerime ulaşmıyordu sanki. Sarp motoru yerine park etmeye gittiği için kaskı çıkarmayı unutmuştu. Titreyen ellerimin verdiği imkân kadar klipsi açmaya çalıştım fakat açamadım. Ama biraz daha bu kafamdaki baskıdan kurtulamazsam boğulacağımdan emindim.


Bir anda ellerimde bir el hissettim sonra da o aşina olduğum ses, "Sakin ol, geçti. Bak ben buradayım çıkarıyorum şimdi kaskı tamam mı? Sakin ol güzelim."

Güzelim mi? Yapma işte oğlum kalp var bende eriyor. Dayanamıyor.


Sarp beni kasktan kurtardığı anda bile elimi bırakmamıştı. "Derin nefes al. Geçti." geçmişti biliyorum ama ellerimin titremesine engel olamıyordum. Sarp, kaskı koluna geçirdikten sonra elini belime atıp kendi evinin bahçesine yönlendirdi.


Bir anda dünya tersine dönmeye başlamıştı sanki. Sarp sanki bıraksa ellerinden kayıp gidecekmişim gibi sımsıkı tutuyordu beni. Cebinden anahtarlı çıkararak evinin kapsını açtı. Beni salona oturtarak kendisi benim için su almaya mutfağa yöneldi.

Getirdiği bardağı titreyen ellerim ile aldım. Bardağı elinden alırken teninin tenime değmesi ile vücuduma sanki büyük bir elektrik dalgası hücum etti.


Yavaşça suyu içip boş bardağı ortada duran sehpaya koydum. Etrafı incelemeye başladığımda salonda genellikle gri ve lacivert renginin hâkim olduğunu fark ettim. Kim dizayn ettiyse çok hoş olmuştu. Dekorlar bile mobilyalar ile uyum içerisindeydi.


Sarp yanıma oturarak ellerimi avucunun içine aldı. "Daha iyi misin?" başımı evet anlamında salladım. Çünkü korkudan sesimin kısık çıkacağından emindim. Ne zaman korksam ya ellerim titredi ya da sesim kısılırdı. Korkudan çok nadir ağlardım. Genelde sinir olduğumda ve sinirimi tamamen atamadığım anlarda ağlardım. Ben üzüntümü kahkahalar arkasında saklamayı tercih edenlerdendim.


'Hayır tercih etmedin. Zorunda kaldın.'


Sanırım bu defa iç sesim haklı olabilirdi. Boğazımı temizledim sesimin düzgün çıkmasını umarak konuşmaya çalıştım. "Özür dilerim bunlara maruz kaldığın için." kendimi Sarp'a karşı suçlu hissediyordum.

"Saçmalama o ruh hastası yüzünden sen niye özür diliyorsun."

"Bilmiyorum kendimi sebepsiz yere suçlu hissediyorum."

"Eğer illa kendimi suçlu hissedeceğim diyorsan evet suçlusun. Sebebi de o Habeşistanlı maymun ile sevgili olman." dediği şeyi idrak etmem ile birlikte gülmeye başladım. O da benimle birlikte gülmeye başladı. Ama onun güldüğü şeyler benim dramım. Bundan hiç haberi yok sanırım.


"Gönül bu ota da konur boka da demişler ama benimki bok çukuruna konmuş sanırım." dedim ortamı daha fazla germemek adına.

"Biraz öyle olmuş." diyerek yanıt verdi bana.

"Neyse artık benim eve gitmem gerekiyor. Annem daha fazla merak etmesin. Çok teşekkürler bugün için. Çok güzeldi." diyerek ayaklandım.

"Rica ederim. Bence sık sık tekrar etmemiz gerekiyor."


Kapıya ulaştığımda arkamı dönerek, "İyi akşamlar." dedim.


O da aynı şekilde karşılık veremden önce akşam sahile gidip gidemeyeceğimizi sordu. Her zamanki gibi klasik 'Bakarız.' cevabını vererek neşeli bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Kapıdan çıktıktan sonra bahçe kapısının yanına gelmiştim içimden bir ses arkamı dönmem gerektiğini söylüyordu. Bu defaya mahsus iç sesimi dinleyerek arkamı döndüm.


Karşımda ki manzara tam olarak şöyleydi: Kollarını bağlamış, kafasını kapının çıkıntısına yaslamış ve o erkeksi gülüşü ile beni izleyen bir Sarp vardı. Onu gördüğüm an çok utanmıştım. Neden öyle olduğunu asla anlayamamıştım. Utancımdan neredeyse koşar adımlar ile eve ilerledim.



Lütfen bölüm ile ilgili görüşlerinizi belirtmeyi ve yıldıza basmayı unutmayın.

İyi ki varsınız!


Loading...
0%