Yeni Üyelik
6.
Bölüm

YOLCULUK

@eah1015

Herkes hayvanları ile beraber havalandı. Ben ve Alisa Lemi ile en önde duruyoruz. Herkese yol göstermeliyiz.

"Alisa, Yıldırım Krallığı'na gitmek ne kadar sürer?" Diyorum.

"Eğer hızlı olursak 1 gün."

"O zaman hızlanalım Lemii!"

Biz hızlanınca herkes hızlandı. Aron ve Ava'nın kanatlı kurda benzeyen hayvanları vardı. Mile'nin hayvanı en güzel olan bence. Çünkü çok sakin,kibar ve zarif duruyor. Aynı sahibi gibi.

Ben düşüncelere dalmışken akşam olmadan Yıldırım Krallığı'nın güvenliklerini görüyoruz. Bize doğru işaret yapınca aşağı inmemiz gerektiğini anlıyorum.

"Lemi! Aşağıya!"

Biz inince diğerleride iniyor. Nöbetçiler hepimizi tanıyormuş gibi bakıyor.

"Kapıyı açmak için neyi bekliyorsunuz? Bizi tanımadığınızı söylemeyin sakın!"

"Kusura bakmayın Perenses Ella sadece sizi bir arada görünce şaşırmamak elde değil."

"Anlıyorum. Bir yolculuğa çıktık. Malum eğer belli kişiler durmazsa savaş çıkabilir. Sadece dinlenmeye geldik."

"Buyurun Krallığımız sizi ağırlamaktan onur duyar."

Hepimiz içeri geçiyoruz. Burayı hiç görmemiştim. Gerçekten Yıldırım Krallığı olduğu belli oluyor.

 

Yoldan geçen birkaç asker yanımıza geliyor.

"Prenses ve prenslerim buyurun"

"Hayvanlar?" Diyor Khloe. Sanırım hayvanına çok değer veriyor.

"Onlarıda dinlenecekleri yere götürücez."

"Peki,tamam ama baştan söyleyeyim Syri'yi kızdırırsanız onunla başa çıkmak çok zor."

"Özellikle dikkat edilecek."

Demek adı Syri. Onu gördüğümde Khloe'nin onu çok sevdiğini anlamıştım. Ama gerçektende birbirlerine benziyorlar. Birbirlerine çok bağlı oldukları kesin.

 

Askerler bize yolu gösterirken Mile yanıma geliyor.

"Ne diyorsun? Burayı beğendin mi?"

"Beğenmek mi? Mükemmel!"

Gülüyoruz.

"Bencede öyle. Kızıl Krallığı gibi karanlık hissine bayıldım."diyor Ava.

"Bugün beraber oturup sohbet etmeye ne dersiniz?"

"Olur Mile."diyorum.

"Sen gelmiyorsun Aron haberin olsun."

"Biliyorum Ava. Siz kızların sohbetlerini merak etmiyorum."

Hepimiz kahkaha atıyoruz. Görevli bizi sarayın girişinde durduruyor.

"Sarayda Kraliyet Ailesi ile tanışmak istersiniz diye düşündüm."

"İyi düşünmüşsünüz."diyip gülümsüyorum.

Asker sarayın kapısındaki nöbetçilere el işareti yapınca kapılar açılıyor. İçerisi Ava'nın dediği gibi Kızıl Krallığı gibi karanlık bi havası var ama bence olması gereken bu. Etraf mavi,lacivert renklerle dolu ve çok güzel bir uyum içindeler. Saraya girince bizi salona götürüyorlar. Salonda iki merdiven var. Kral ve kraliçe duyurular için vs buradan iniyor olmalılar. Asker bizi durduruyor.

"Benim görevim bitti. Dinlenmek isterseniz odalarınız girişte sağ tarafta hazır varisler."diyip gülümseyerek uzaklaşıyor. Etrafı inceliyoruz. Her krallıkta yeni tarzlar görüyorum. Bir süre daha bakındıktan sonra Prenses geliyor. Hepimiz önünde duruyoruz. Merdivenden inmiyor. Hemen başlıyorum

"Prensesim sizinle tanışmak bir onur"

Bizimle konuşmuyor. Arkasında bir kadın

"Prensesimiz önünde saygı ile eğilmeyen kimseyle konuşmaz."

Gülüyorum.

"Bende bir prensesim öyleyse gerek yok."

"Eğil!"sesi o kadar etkileyici ki diğerleri hafifçe eğiliyor. Bende eğiliyorum. Bana bunu yaptırdığına inanamıyorum. Bütün krallıklarda tanınırım ve bana saygı duyulur. Bu kız kim?

"Ben Yıldırım Krallığı Prensesi Celine Dill"

"Tanışmaktan onur duyduk prenses." Diyip kibarca gülümsüyor Mile.

"Bende. Dilerseniz bahçede oturup derdinizi anlatabilirsiniz."

Kızın koruması buyurun diyor. Bahçeye geçiyoruz. Yüzünü görünce çok asil bir prenses olduğunu anlıyorum. Ona ve gücüne hayran kalmamak mümkün değil.

Aron beni dürterek önüme bakmamı söylüyor. Önüme baktığımda tam karşımda çok değişik bir bahçe var. Her zaman değişik yerler görmeyi seviyorum ama burası muazzam. Aşağıya bakınca kılıç talimi yapılan yeri ve hayvanların eğitim gördüğü yerleri görüyorum. Ben manzarayı incelerken Celine bize oturmamız için masa hazırlatıyor.

"Buyurun geçin"

Hala onun sesi kulağımda, kolayca kimseden etkilenmem ama o sesi duyunca o kızın ne kadar güçlü biri olduğunu anladım. Benden bile fazla güçlü.

 

Hepimiz oturuyoruz. Mile söze başlıyor.

"Samimi konuşabilir miyim?"

"Evet"

"Bak Celine, Su Krallığı Kraliçesi Kayle gerçekten savaş çıkarabilir. Hatta şuan Buz Krallığı Kraliçesi Misty'i ikna etmiş bile. Yani savaş kapıda. Biz Kraliçe Kayle'yi durdurmak istiyoruz. Bunun için Do-

"Peki nasıl durdurucaksınız bakalım?"

"Doğa Krallığı'na giderek." Diyor Mile.

Celine şaşırıyor. Mile tam açıklayamadı sanırım.

"Şöyle ki Kalyle'nin bir sırrı var ve bu sır ortaya çıkmamalı. Bu sırrı bilen herkes ölmüş. Tek biri hariç. Ölüm Büyücüsü."

Celine biraz korku biraz şaşkın bir bakışla bana dönüyor.

"Siz de O'nu görmek için-

Duraksıyor. Bir yere bakıp donakalmış gibi odaklanıyor.

"Şimdi anladım. Bu yol çok tehlikeli ancak yapılmazsa daha çok tehlike ile karşılaşacağız."

"Aynen öyle Prenses" diyor Aron.

Tek kaşım havada Aron'a bakıyorum. Aron bana ne oldu dermiş gibi bir bakış atıyor. Bakışlarımı geri çeviriyorum.

"Bende gelmek isterim. Benim gibi birine ihtiyaç duyarsınız. Ayrıca buz askeri olayını duymuştum. O olayıda beraber çözelim."

"Çok sevindim Celine. " diyor Khloe.

Celine hafif gülüyor. Gülümserken çok tatlı gözüküyor bence. Sanırım tanımadıklarına karşı sert bir duruşu var. Celine bana doğru bakıp

"Sen Ateş Krallığı Varisi Ella olmalısın. Senin adını çok duydum. Tüm prenseslerin en güçlüsü deniyordu."

Gülüyorum.

"Genelde bana öyle hitap ederler ancak ben sadece prenses olduğum için güçlü olmak istemem. Aynı zamanda kendi gücüm sayesinde güçlü diye anılmak isterim. "

"Bende. İnsanlar prensesler havalı sanıyorlar. Sanki her şeyi yapabiliyormuşuz gibi ancak gerçekler hiçde öyle değil."

"Kesinlikle katılıyorum. Beni sırf prenses olduğum için çok kısıtladılar. Özellikle annem bana her zaman bükme yeteneğimi geliştirmemi söylerdi. Bu yüzden Earlot'da ki en iyi toprak bükücü benim." Diyor Khloe.

"Benim ailem Aron ve beni karşılaştırmaktan kendilerine vakit ayıramazdı. Hangimiz daha iyi? Hangimiz daha güçlü? Hangimiz daha iyi yönetir? Böyle sorular her zaman babamın aklında dolanırdı. Onlardan uzaklaşmak bana iyi geliyor." Dedi Ava.

O akşam anladım ki herkesin yaşadığı zorluklar vardır. Bazıları bunu gülerek, bazıları ise ağlayarak anlatır. Mesela benim gibi. Aklıma abimin baskıları, annemin verdiği cezalar, herkesin beni en güçlü diye anmasına rağmen hiçbir zaman en güçlü olmadığımı düşünmek beni yiyip bitiriyor.

"Ben küçükken kaçırılmıştım. Annem ile babamdan nefret eden bir suikastçı beni kaçırmıştı. Eğer o çocuk olmasa annem çoktan ölüm fermanımı vermişti bile ama ama o çocuk beni kurtardı. Ona adını sorduğumda bana buz askerlerinin beni kaçırdığını söyledi. Sonrasında bir şey hatırlamıyorum." Dedi Khloe. Herkes şok içinde Ona bakıyordu. Khloe o sert duruşuyla bir anda ağlamaya başladı. Travması tetiklenmiş olmalı. Ona sarıldım.

"Merak etme Khloe. Artık öyle birşey olamaz." Diye teselli etmeye çalıştım. Khloe biraz daha iyi hissettiğini söyleyerek uyumaya gitti. Ardından Celine ve Ava da gitti. Mile ve ben başbaşa kaldık.

"Bakıyorumda yaşadıklarını anlatmadın."

"Ben bile hatırlamazken nasıl anlatabilirim?"diyince bi kahkaha kopuyor.

"Ella beybi benim çok uykum geldi. Kusuruna bakmazsan-

"Tabii git uyu."

Mile gidince kendimle başbaşa kalıyorum.

Ta ki arkamda Aron'ı görene kadar.

Loading...
0%