Yeni Üyelik
1.
Bölüm

TANITIM

@ealena

Nergüzar, yoksulluğun pençesinde doğmuş bir kızdı. Dünyaya geldiği ev, en temel ihtiyaçlardan bile yoksundu; bir çocuğun büyümesi için gerekli olan sıcaklık, güven, ve bolluktan uzaktı. Annesi, onu dünyaya getirdiğinde yüzünde hem derin bir yorgunluk hem de belki de acının altında gizli bir umut vardı. Bu yedi çocuklu, hayatla çetin bir savaşa girmiş ailede, Nergüzar'ın varlığı hem bir yük hem de bir teselli olarak karşılandı.

 

Nergüzar’ın ablası ve dört ağabeyi, evdeki en büyük sorumluluğu taşıyan kişilerdi. Günleri çalışarak, tarlalarda, inşaatlarda ya da eline ne geçerse onu yaparak geçiyordu. O yaşta bir çocuk için fazla ağır olan sorumlulukları vardı. Ablaları ise, evin içinde annenin omuzlarındaki yükü azaltmaya çalışırken, onunla ilgilenmek için çabalıyordu. Fakat ellerinden gelenler, evin sefaletini bir nebze olsun hafifletmeye yetmiyordu. Öyle ki, sofraya oturduklarında bile ekmeğin her kırıntısı, çorbanın her kaşığı özenle pay edilirdi.

 

Yıllar geçtikçe, Nergüzar hayatın en sert yanlarını erken yaşta öğrenmeye başladı. Çocukluğun masum hayalleri, gece soğukta tir tir titrerken, yarım yamalak örtebildiği battaniyenin altında eriyip gidiyordu. Okul çağına geldiğinde, diğer yaşıtlarının neşeyle okula koşarken onun kendini biraz daha unuttuğu, biraz daha içine kapandığı fark edildi. Babası, kendi bitmek bilmeyen çilesinde bile çocuklarına bir gelecek sağlayamamanın suçluluğunu her geçen gün biraz daha hissetse de, yoksulluğun onlara bahşettiği kaderi değiştirmek kolay değildi.

 

Ancak Nergüzar, zorluklar içinde büyüyen güçlü bir ruh geliştirdi. Çektiği acılar ve gördüğü yoksulluk, içindeki direnci ve azmi alevlendirmişti. Fakirliğin ve imkânsızlığın ona dayattığı sınırlardan, hayal gücüyle bir kaçış yolu arar; bu küçük hayallerle kendini teselli ederdi. Belki bir gün, daha iyi bir hayat, farklı bir geleceğin kapısını aralayabilecekti. Nergüzar’ın küçücük kalbinde büyüttüğü bu umut, ona zorlu günlerinde ışık olmaya devam etti.

Loading...
0%