@ebi_books
|
Müzik: Zaman sizi her zaman bir yere sürükler. Ama yanlış zaman sizi bir anda oraya bırakabilir. Ve o yerin yanlışlığı hakkında düşünme vaktinizi olmaz. Gün doğuyordu.Camın kenarındaki tekli koltuğuma oturmuş üzerime battaniyemi almıştım. Uyuyamıyordum.Sebebini bilmiyordum belki de son büyü hatası olduğum için dakika muhafızlarından daha fazla etkileniyordum. Burada ne kadar zamanımız vardı bilmiyordum ama eminim ki çok yoktu. Derince nefes aldım.Hava sabah olduğu için hafif serindi.Üşümeme rağmen camı açık bırakıyordum.Yaşadığımı hissetmek istiyordum. Birazdan annem okul için kaldırıcaktı. Bu nedenle yatağıma geçtim ve küçük lambamı da kapattım.Üzerime yorganı çektim ve derin bir uykuya daldım. *************** Gözlerimi araladığımda yine kasabadaydım. Ama sanki bu sefer her şeyi uzaktan izliyor gibiydim.Bana verilen bir bisiklet yoktu. Ben bir şeylerin olmasını beklerken kendimi okulun yakınındaki parkta buldum. Her şeyi uzaktan izlerken üç küçük kız çocuğu girdi.Üçü de on yaşından küçük duruyordu. "Ece!Hadi gel yerde biri var oynayacağız." Sesin sahibine baktığımda bunun Betül olduğunu anladım.Çocukluklarının içerisinde olmalıydım. Aralarındaki üçüncü kız da Ceylin'di. Beraber parkta oyun oynamak istiyorlardı.Ama Ece uzakta duruyordu. "Ece!"Betül bir kez daha seslendi ama Ece duymadı. Ece'nin uzaklaştığı yere gitmek istedim ama bir şeyler beni sıkıca tuttu. Ne olduğunu anlamadım. Oraya gidememem beni bunaltırken bulunduğum ortam değişti.Bu sefer içlerinden birinin bahçesindeydim. Az önce gördüklerimden çok daha küçüklerdi. Bahçede ev kurmuş evcilik oynuyorlardı.İlayda,Ceylin,Betül ve Esila vardı. Ama bu sefer tıpkı Ece'de olduğu gibi Ceylin'de de garip bir şeyler vardı. Esila,"Ceylin!Şuradaki bebeği bana ver."dediğinde Ceylin duymadı. Bir yere odaklanmış gibiydi. Betül onu dürttüğünde tepki vermedi.Seslenmeleri duymadı.Nereye baktığına bakmak istedim ama bakamadım. Yine bir güç beni engelledi.Ve nereye baktığını görmedim. Yine bulunduğum ortam benden bağımsız değişti ve bu sefer kendimi başka bir evde buldum. Yalnızca bir çocuk vardı.Ecrin. Önündeki masaya kitlenmiş bakıyordu ve ne kadar seslenirsem sesleniyim ona sesimi duyuramıyordum. Ve tüm bunların ardından içeriye Betül girdi. "Bazılarına sesini asla duyuramayacaksın Umay." Kafamı ona çevirdiğimde donuk ve içi dolu gözlerle bakıyordu. "Onlar neden böyle?"diye sorduğumda Betül gülümsedi. "Normalde böyle değiller ama şu anda içinde bulunduğumuz olgu sana bir şeyler göstermeye çalışıyor." İçinde bulunduğumuz olgu mu? "Çok fazla düşünme Umay.Yalnızca şunu bil.Muhafızı bulmanız zannettiğiniz kadar zor olmayacak.Her zaman yanı başınızda olucak.Sadece gerçek dışı bir hareketini kollayın.Tıpkı bu rüyada olduğu gibi." Bu rüyada olduğu gibi. "Yani rüyadaki üç kızdan şüphelenebilir miyim?" Betül duraksadı. "Rüya."dediğinde her şey bilincime yerli yerince oturdu. Bir rüyadaydım.Her zaman olduğu gibi. Ve rüyanda rüyada olduğunu anlarsan rüya sona erer. Farkındalık rüyayı bitirir. ****************** Gözlerimi yeni yeni alışmakta olduğum odamda açtım. Yatağımda yavaşça doğrulurken hala rüyanın etkisindeydim. Üç kişi. Üçü de normal dışı hareketler yapıyor. Belki de onlarda şüphelenmemiz gerekiyordur.Çekmeceme koyduğum defterimi alıp yazmaya başladım. Tüm rüyayı yazmayı bitirdiğimde bir başka deftere bu üç kızın ismini yazdım. Ceylin,Ece,Ecrin. Bu isimler bende hiç bir şey çağrıştırmıyordu ve onlarla geçirdiğim vakitte oldukça iyi kızlardı. Üzerimdeki örtüyü kenara çektiğimde gözlerim kapının orada bana gıcık gıcık bakan Eren'e kaydı. "Ne yapıyorsun sabah sabah kuzen?" Dediğimde gıcık ifadesinden hiç bir şey eksilmedi. Küçük bir çocuk olunca çok daha çekilmez oluyordu.Olgunluğundan eser yoktu.Gereksiz fazla uyum sağlamıştı. Odam,çatı katındaydı.Katta benim için ayrılmış küçük bir tuvalet vardı. Oraya ilerlerken Eren arkamdan geldi ve önüme geçip kapıyı tuttu. "Ne gördün rüyanda?" "Git oku Eren.Yüzümü yıkayacağım." Göz devirdiğimde bana sinirle baktı.Çok komikti.Benden kısa bir şey yukarıya bakarak bana sinir olduğunu gösteren bakışlar atıyordu. Gülerek banyoya girdim ve kapıyı kapattım. İşlerimi halletim yüzümü yıkadım.Saçlarımı taradım ve at kuyruğu şeklinde topladım.Bu gün çok işimiz vardı önüme gelmeleri işime gelmezdi. Banyodan çıktığımda üzerimdeki çizgili pijamayı değiştirmek için dolabıma yöneldim. Aşırı renkli kıyafetlere yüzümü buruşturdum. Mecburen lacivert diz üstüme gelen bir şort aldım elime.Hemen ardından kırmızı desensiz bir tişört adlım. Eren, defterimi de alıp çıktığında üzerimi değiştirip okul çantamı aldım. Aşağı kata indim ve masanın üzerinde gördüğüm menemen ile mutluluktan ağlamak üzereydim. Hemen sofraya oturdum ve ekmek banmaya başladım. Annem,"Kızım seni aç mı bıraktılar,hayırdır."dedi. "Ben menemen çok severim anne."dedim. Gülümsedi.Ve yanıma portakal suyumu bıraktı.Eren de sofraya gelip karşıma oturdu. Babam çıkmış olmalıydı.Kahvaltım bittiğinde tekrar ellerimi yıkadım ve çantamı alıp çıktım. Çıkarken annem kapıya geldi. "Kızım, Eren de sıkılıyor biliyorum sevmiyorsun ama gelsin sizle bu gün.Belki arkadaş edinir." Annemin arkasından bakan Eren'e sırıtarak baktım. "Tabi olur anne ama ben uyarıyım bu soğuk nevalenin arkadaş edineceği falan yok."dedim. "Öyle deme kızım kuzenin o senin."dediğinde Eren yanımıza geldi ve beraber evden çıktık. Derince nefes aldım. "İrem'in pastanesine uğrayalım eminim Demir de oradadır.Hem simit yeriz." Eren,"Daha ne simidi lan.Sabah bir tam ekmekle menemen yedin."dediğinde göz devirmemek için zor durdum. Dün akşam yatağımın kenarında bir not bulmuştum. Notta burası hakkında bilgiler yazıyordu Yasemin'in el yazısıydı. Notun birinde,orada onlara verilen büyüyen ya da küçülen yaşlara zaman geçtikçe uyum sağlayacaklar.Çünkü zihinleri de o yaşa inecek,yazıyordu. Bu nedenle Eren'i ciddiye almıyordum çünkü on beş yaşında bir erkek çocuğunun düşünceleri çok da önemli değildi. Pastaneye geldiğimizde kapıda kapalı yazıyordu ama ben yine de kapıyı açtım. Burası çok sevimli bir pastaneydi.Üç tane masa sandalye takımı vardı ve sandalyeler pembe masalar beyazdı. Vitrindeki pastaları ve en önemlisi ekleri görünce gözlerim kamaştı. Arka taraftaki mutfağa girdik. Demir ve İrem içerideydi ama bulduğumuz pozisyon hiç normal değildi. Farklı bir bakış açısıyla deja vu yaşamıştım. Çünkü Demir,İrem'i mutfak tezgahına yaslamış keyifle öpüyordu. Hızla elimi Eren'in gözlerinin üstüne kapattım. "Çok bakma kuzen.Bunlar farklı bir üretime geçmiş."dedim. Bu esnada ikisinin de gözleri bize kaydı.Birbirlerine gülümseyerek ayrıldılar. "Siz burada kalıp aşkınızı yaşayın diye mi on be yaşındayım lan ben." Eren'in haklı isyanı karşısında Demir gülümsedi. "Hadi masalara geçelim."dedi. Masalara oturduğumuzda İrem camların önüne kalın bir perde çekti.İçerisi artık görünmüyordu. Demir boğazını temizledi,"Rüyanda ne gördün Umay?"dediğinde Eren defterlerimi çıkardı ve Demir'e uzattı. "Henüz tam bir sonuç yok ama şüphelilerimiz var.Rüyada normal dışı olan üç kız." Demir okuduktan sonra İrem'e uzattı ve İrem de dikkatlice okudu. Geldik geleli o soğuk enerjisi yoktu.Başına meteor düşmüştü sanki diye düşünürken aklıma nottakiler geldi. Tıpkı yaşlarına olduğu gibi karakterlerine de uyum sağlayacaklar.Zaman onları alıştırır,yazıyordu. Rüyayı okuduktan sonra Demir,"O halde elimizde üç şüpheli var.Umay,sen kağıda evlerini yazıcaksın.Üçe ayrılıcaz ve her birimiz birini takip edicek.Rüyanın en sonunda olduğu için Ecrin bana göre çok daha şüpheli.Bu nedenle onu Umay takip edicek.Ece'yi ise Eren,"dediğinde hızla söze girdim. "Ece'nin on beş yaşında bir kardeşi var.Eren onunla arkadaşlık ederse işler çok daha kolay olur."dedim. Demir başını olumlu anlamda salladı. "Ben ve İrem de Ceylin'i takip edicez." Hepimiz onaylarken konuyu notlara getirdim. "Dün akşam çekmeceme biri not bıraktı.Yasemin'in el yazısıydı." Defterin arasına sıkıştırdığım notları çıkardım. "Buradaki yaşlarınızı uyum sağlıyorsunuz.Zaman geçtikçe Eren gerçekten on beş yaşında bir birey gibi düşünüyor.Siz de otuzlu yaşlarda gibi.Aynı zamanda burada bize verilen karakterlere de alışıyoruz.İrem'in buradaki karakteri kasabada büyümüş sıcak bir yapıya sahipmiş.Bu yüzden İrem de geldiğimizden beri eski haline kıyasla daha sıcakkanlı."dedim. Demir bunları da temize çekip kendi defterine not aldı. Saatime baktığımda dersin başlamasına üç dakika olduğunu öğrendim. "Demir kalk derse üç dakika var."dediğimde o da ayaklandı. İrem ve Eren bir birbirlerine bir bize bakıyordu. O ikisini yan yana bırakıp yılın intikamını almak çok istedim ama,"Eren bu gün benimle annem sosyalleşmesi için yolladı."dedim. Eren yanıma geldiğinde beraber okula yürüdük.Demir de bisikletiyle bizden ayrı şekilde geldi. Okula geldiğimde bizim kızlar da derse girmemişti. Yanlarına giderken Ayşe arkamdan geldi ve kolunu omuzuma koydu,"Bu gün ilk iki derse girmeyelim."dedi. Hemen başımı olumlu anlamda salladım. Ayşe,Eren'in saçlarını karıştırdığında güldüm."Naber lan."dediğinde Eren ona ters bakışlar sundu.Kulağıma eğilip,"Kuzenin hiç sana çekmemiş.Şuna bak asosyal velet."dedi. Güldüm. Diğer kızların yanına kamelyaya geldiğimizde Esila,Ece,Aslı,Kübra ve Betül çantalarını almıştı. "Nereye,hani ilk derse girmeyecektik."diye sordu Ayşe. Esila,"Salak olmayın.Son senemiz derslere girmemiz gerekiyor."dedi. Ebrar,"İşte bu yüzden girmiyoruz Esila.Son senemiz.Beraber dersten kaçacağımız da son sene.Seneye bu kasabada hiç birimiz olmayacağız.Ayrıca yaz ayındayız o kadar önemli değil."dedi. Bu sefer Aslı,"Olsun yine de girenler derse girsin."dedikten bir süre sonra geride Elifnur,ben,Ebrar,Ayşe,Ecrin kalmıştı. Ecrin'i takip edeceğim için benim için iyi bir şeydi. Ayrıca Demir,Ceylin'i takip edicekti bu nedenle derste olması çok daha iyiydi. Eren'i de Ece'nin kardeşiyle tanışmak için yollayacaktım.Nasıl yapacağına dair en ufak bir fikrim yoktu.Onu da bir zahmet o düşünsün dedim içimden. "Şu yandaki pastaneye gidip oturalım mı?" Ecrin'in söylediğini onayladım.Herkes onayladığında üç,dört dakikalık bir mesafeden sonra yine İrem'in pastanesindeydik. Birer simit ve çay alıp oturduk. Eren,hala yanımızdayken kolunu cimcirdim.Kulağına eğildim,"Git Ece'nin kardeşiyle mi tanışıyorsun ne yapıyorsan yap Eren."dedim. O da çok fazla diretmeden gitti. Geldiğimizden beri dikkatle Ecrin'e bakıyordum.Biraz fazla bakmış olacağım ki Ecrin,"Neye bakıyorsun Umay sabahtan beri?"dedi. Gülümsedim,"Dalgınım biraz ondandır.Şahsi algılama."dedim. Sohbet devam ederken hala acemi olmama şaşırıyordum.O kadar zaman arasına sıkıştın Umay. İrem'in bize servis yapmasını gururumu okşuyordu.İnadına dakika başı yeni bir şey istiyordum. Ama normalde bu tavrıma sinir olacak İrem sırıtarak bize servis yapıyordu. Hepsi de bir anda pamuk kesilmişti.Bana da on beş yaşındaki ergen Eren kalmıştı. Simit ve çaylarımız bittiğinde okula döndük ve tıpış tıpış derslere girdik. Tüm gün gördüğüm sayısal dersler midemi bulandırırken son derse yaklaşıyorduk. ************** Demir'in son dersi bitiyordu. Okulun bitmesine daha iki ders varken derslerinin bitmesi işine geliyordu. Çünkü aklındaki güneş sarısı saçlara en kısa zamanda kavuşmak istiyordu. Ceylin denen kız da henüz derste olduğu için derslerin bitmesini bekleyecekti. Bu esnada bisikletini alıp pastaneye ilerledi. Bu kasaba Demir'e düşündüğünden çok daha iyi geliyordu ve artık emindi. Zaman arasından çıktığında da öğretmen olucaktı. Tabi çıktıklarında her şey için çok geç,yaşanmamış zamanlar bitmiş olmazsa. Bunları şimdilik geri plana attı çünkü şu sıralar mutluydu.Ve garip bir şekilde İrem de mutluydu.Özellikle zaman arasından sonra İrem'in yüzündeki gülümseme Demir'i çok mutlu ediyordu. Sabah Umay'ın söylediği sözler canlandı zihninde.Yalnızca buradaki benliğine uyum sağlıyor.Bu düşünce Demir'i ne kadar kırsa da umursamadı. Sonuç olarak zaman arasında da aşkına karşılık veriyordu.Önemli olan sevgi görmek değildi.Bir yerlerde sevdiğini bilmesi yeterliydi. Pastaneden içeriye girdiğinde İrem gülümseyerek oturuyordu köşedeki sandalyede. Demir içeriye girdiğinde gülümsemesi büyüdü. "Eve mi gidiyoruz?"diye sorduğunda Demir olumsuz anlamda başını salladı. İrem ayaklanıp Demir'in yanına geldi ve kollarını boynuna doladı. "Neden evimize gitmiyoruz?"dedğinde Demir buranın büyüsüne kapılmaması gerektiğini bir kez daha hatırlattı kendinde. İrem gözlerine bu denli güzel bakarken kendini tutması zaten mucizeydi.Kolları,İrem'in beline dolandı. Üzerindeki elbise ince belini ortaya çıkarmıştı. "Gidemeyiz güzelim,"derken ellerinden biriyle İrem'in sarı saçlarından bir tutamı kulağının arkasına itti,"Halletmemiz gereken bir görev var ve iki ders sonra okul biticek.Ceylin'i takip etmem gerekiyor." İrem dudaklarını büzdü ama o da biliyordu burada kendini tanıyamıyordu.Sanki Demir olmadan nefes alamayacak gibiydi ve sürekli onu arzuluyordu. Demir de öyleydi.Şu anki benliklerini tanımıyorlardı ama birbirlerine çok aşık olarak evlendikleri barizdi. Demir,dayanamayarak İrem'in dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. "Bu gün yaptıklarımızdan sonuç alamazsak okuldan izin alıp büyü için evde çalışıcam.O zaman tüm gün bize ait olucak güzelim."dedi. İrem gülümsedi. Demir'in elini tutup arkadaki mutfağa götürdüğünde Demir başını iki yana sallayarak güldü. Ve yine zaman arasının,evrenlerin,yaşların,sıkışan ruhların ve daha nice sayılamayacak terim,dudaklarının buluşmasına engel olamadı. Her şeyi geri plana attı Demir.Düşünmedi ve düşünmemek ona o kısa an için iyi geldi. Her şeyi geri plana attı İrem.İlk defa düşündü.Ve düşünmek o an için ona güzellikleri gösterdi. Geçen bu dakikaların ardından Demir,pastaneden çıktı. Bisikletinin yanına geldiğinde direksiyona kıstırılmış bir mektup fark etti. Mektubun içinde küçük bir fener vardı ve bir de not. Yine o tanıdığı el yazısıyla yazılmıştı. "Doğru anda ve doğru zamanda yanıcak.Doğru kişiyi bulduğunuzda ışık size zamanın çıkışına giden yolu göstericek.Yalnızca acele etmelisiniz.Dakika muhafızı sizden önce kendini göstermemeli." Yasemin. Bu bir fenerdi ama normal bir fener değil. Dakika muhafızını gösterecekti.Fakat zannettikleri kadar kolay değildi. Çünkü dakika muhafızını yanlız buldukları bir anda fener çalışıcaktı. Ve dakika muhafızı yanlız kalmamak için elinden geleni yapacaktı. Demir,okula döndüğünde işini çok daha kolay olacağının farkındaydı artık. Sadece yanlız kalmalıydı kendi şüphelisiyle. Ceylin,diğer kızlarla beraber evine doğru yürürken bisikletini okulun önünde bıraktı. Evlerin arasından geçmeliydi,yoksa fark edilirdi. Herkes evlerine dağılırken Umay ve Ecrin kol kolaydı.Umay,yine işini yapıyordu.Beraber Ecrin'in evine girdiler ve Demir tekrar Ceylin'e odaklandı. Betül'ün evinin hemen karşısındaydı. Ceylin gülümseyerek evine girerken diğerlerine el salladı.O an ne yapacağını bilemedi Demir.Evine giremezdi. Cebindeki feneri sıktı.Hemen ardından evin biraz uzağına bir ağacın ardına saklandı. Tek umudu Ceylin'in çıkmasıydı. Ve evren yine yanındaydı.Yaklaşık yarım saat sonra Ceylin elinde yastığı ve üstünde pijamasıyla Betül'ün evine ilerliyordu. Demir'in sevinci kısa sürdü. Betül'in evindeyken Ceylin'i nasıl yanlız yakalayabilirdi.Ayrıca bir öğretmen olarak bu şekilde görünmesi hiç doğru değildi. Duraksadı bir an. O bir öğretmen değildi ki.Kendi kendine göz devirirken aklına gelen şeyle fazla düşünmeden Betül'ün evinin kapısını çaldı. Kapıyı hafif sarı saçlı otuzlu yaşlarda bir kadın açtı. Kadın Demir'e sessizce bakarken Demir de bir süre bekledi.Ardından boğazını temizledi. "Merhaba."dediğinde kadın garip bakışlar ve tereddüt ile,"Merhaba."dedi. Demir toparlanıp elini uzattı,"Ben Demir.Kızınızın Fizik öğretmeniyim."dedi. Kadın elini sıkarken sonunda gülümsedi. "Buyrun Demir Bey."dediğinde Demir gülümseyerek içeriye girdi. Demir koltuğa oturduğunda ne diyeceğini bilmiyordu.Neyseki çay hayatını kurtardı. "Siz oturun ben hemen bir çay koyayım." Kibarlık olsun diye,"Zahmet etmeseydiniz."dedi Demir.Ama çaya gittiği için öylesine memnundu ki. "Estağfurullah hocam ne zahmeti." Demir gülümserken Betül'ün annesi mutfağa gitti. Demir derince nefes aldı.Derslerinin kötü gittiğini söyleyecekti.Ama öyle bir şey yoktu.Umarım kadın kızı fazla azarlamaz dedi içinden. Ama o buradan çıktığında zaten burası var olmayacaktı. Çünkü buradaki herkes yansımaydı ve yansımalar görevler için ortaya çıkardı. Bu nedenle fazla umursamamaya karar verdi.Ama üst kata nasıl çıkacaktı? Aklına gelen şeyle rezil bir hareket yapacağının farkında vardı.Ama yapmak zorundaydı. Mutfağa gidip bir anda önceden yapıldığı belli olan keki ve borcamı yere düşürdü.Yanlışlıkla yapmış imajı vermeye çalıştı. "Çok özür dilerim çok pardon."dediğinde kadın,"Sorun değil ben toparlarım Hocam."dedi. Demir bu esnada bir anda kendi kafasına vurdu ve,"Lütfen kusura bakmayın ben sizinle konuşucaktım ama karıştırmışım.Konuşacağım kişi Ayşe'nin annesiydi."dedi. Kadın şaşkınlıkla bakarken,"Sorun değil Hocam."dedi. Demir hızla,"Hemen gitmem gerekiyor kusura bakmayın tekrar."dedi ve koşar adım kapıya gitti. Kadın camı temizlediği için peşinden gelmedi.Ve Demir kapıdan çıkmış imajı vermek için kapıyı açıp kapattı. Hızla merdivenlerden yukarıya çıktığında Betül ve Ceylin'in gülme sesleri geliyordu. Üçüncü bir gülme sesi daha duyduğunda kapı aralığından baktı ve Esila'nın da orada olduğunu fark etti. Anlından terler akıyordu ama beklemekten başka çaresi yoktu. Ceylin'in en azından tuvalet için oradan çıkmasını bekleyecekti. Bu yüzden balkona ilerledi ve sessizce kızın yanlız kalmasını bekledi. İçerideki gülmeler hiç sona ermedi.Beraber uzun uzun konuştular,dans ettiler ve şarkı söylediler. Hava karardığında evlerine gitmediler.Zaten pijamaları ve yastıklarından anladığı kadarıyla yatıya gelmişlerdi. Aradan bir kaç saat geçti. Demir,buraya geldiğinde kolunda bulduğu saate baktığında neredeyse gece yarısı olduğunu fark etti. Kızların kapısı açıldığında çıkan çok şükür ki Ceylin'di. Ceylin çıkıp ardından kapıyı kapattığında Betül ve Esila sohbet etmeye devam etti. Demir,balkondan çıkıp Ceylin'in ardından feneri yaktı. Fakat bir sorun vardı.fener yanmıyordu.Ve etrafa toz yaymıyordu.Yalnızca kırmızı bir ışık yanıp sönüyordu. Ceylin,dakika muhafızı falan değildi. Fakat şu an için daha farklı bir sorun vardı. Ceylin,kafasını döndürdüğünde fizik öğretmeninin ona fener tutan şekilde göreceğinden habersizdi ve oldukça şaşırmış görünüyordu. İşte tam o an Demir mantıklı düşünmeyi bıraktı ve ayak tabanlarını bir yerlerine vura vura balkona çıktı,hemen ardından çok yüksek olmayan balkondan aşağı atladı. Çalılıkların üzerine düştüğünde bağırmamak için çok zor durdu.Fakat dayandı. Ceylin ise anın şokuyla çığlığı basamadı.Hatta onun için öylesine olağandışı bir hareketti ki bunun bir halüsilasyon olduğuna inandı. Demir,inanılmaz hızlı koşarak evine gitiğinde kapıyı açan İrem'e nefes nefese baktı. Bu gün ki görevi tamamlanmıştı.Yorgunlukla eve girdi. Aynı saatler içerisinde Eren,Ece'nin kardeşi Eylül ile saatlerdir sohbet ediyordu. Tek sorun ailesi de masadaydı. Eren,rol yapma işini abartmış ve bir anda fazla sosyal bir çocuk gibi davranmaya başlamıştı. Midesi bulanıyordu ama devam ettirdi.Nefret ederdi çok fazla konuşmaktan ve yeni tanıştığı birine bu denli güvenmekten. Eylül ile kasabanın fırınında tanışmıştı.Eren hala nasıl yaptığına anlama verememişti ama bir anda kaynaşmışlardı. Bunun sebebinin yakışıklı dış görünüşü olduğuna ve on beş yaşındaki insanların aşkta dış görünüşe önem verdiğine emindi. Beraber uzun uzun konuştular ve ayrılmadılar.Eren iyice sıkılmaya başlıyordu. Bir anda cebinde bulduğu fener ve nottan anladığı kadarıyla yanlız kalmaları gerekiyordu. Akşam yemeği sürerken Eren derin bir of çekti. Eylül hala bir şeyler anlatıyordu.Ece,yemeğini bitirip odasına çıktığında Eren'in gözleri ondaydı. Eylül,"Hadi gel odama gidelim."dedi. Eren onayladığında Eylül'ün odasına gittiler.Eren tuvalete çıkmak için izin aldı ve Ece'nin odasına ilerledi. Ece masasının başına oturmuş ders çalışırken arkasından yaklaştı ve feneri ona doğrulttu. Fener yanmıyordu.Yalnızca küçük kırmızı bir ışık verdi ve etrafta hiç toz yoktu. Eren,onun dakika muhafızı olmadığını anladığında Ece çoktan ona kafasını çevirdi. "Sapık mısın sen?Çıksana odamdan."dediğinde Eren odadan çıktı. Fakat gece boyunca Eylül'ün okul anılarına maruz kalmak zorundaydı. ************ Umay Ecrin ile onların eve yürüdük ve birer kahve yaptık.Hemen ardından Elifnur da yanımıza geldi ve hep beraber bir şeyler yiyip saçma sapan şeyler konuştuk.Ardından Ebrar da yanımıza geldi. Özellikle bu üçlü bir araya gelince sürekli bel altı espriler yapıyorlardı. Ve öylesine komiklerdiki nerdeyse her şeyi unutacak kadar gülmüştüm. Ama unutmamalıydım. Ecrin,asla diğerlerinden ayrılmıyordu. Okul çantamın içerisindeki fener ve not cebimde bekliyordu. Her an her şey olabilirdi. Vaktin daralıp daralmadığını düşündüm.Ya biz bulamamışken dakika muhafızı her kimse ortaya çıkarsa? O zaman ne olucaktı? Bu kadar çabaya rağmen her şeyi bırakıp ruhlarımızın sıkıştırılmasına izin mi vericektik? Cama kaydı gözlerim.Zamanı düşündükçe bir takıntı haline geldi ve o takıntı bana artık nefes aldırmıyordu. İyi gibi görünsem de eskisi gibi olmak istesem de asla olamıyor gibiydim. Aynanın karşısındaki Umay'ı tanıyamıyordum. Bunları düşünmeyi bırakıp tekrar ana odaklanmak istedim.Ama bu aralar sürekli düşünmeyi geri plana attığımı fark ettim. Ve sürekli birikiyordu. Tıpkı zaman gibi. Kullanamadığımız zamanlar sürekli birikiyordu. Daraldığımı hisssettim.Nefeslerimin sıklaştığını. "Ben bir tuvalete gidiyim."dediğimde kızlar beni onayladı ve lavaboya ilerledim. Aynanın karşısına geçip gözlerimin içine baktım. Doğruyu söyle Umay her şeyi zannettiğin kadar kolay atlatamıyorsun. Ve yine doğruyu söyle Umay her zaman mutlu ve pozitif o kız olamıyorsun. Bazı şeyleri gerektiğinden fazla kafaya takıp takıntı yapmaya başladın ve bunu hayatın boyunca yapmadığın için şu anda sana zor geliyor. Ama düşünemeyecek bir ortamda değilsin çünkü her gün zaman arasına sıkışmıyorsun. Üzerinde büyük bir sorumluluk var,yaşanmamış anıları yaşatman gerekiyor. Aynı zamanda tüm bu beyin sarsıntılarının yanında kalbinle oynanıyor hissediyorsun. Hayatında ilk defa kendine olan saygını yitiriyorsun çünkü kendinle başa çıkamıyorsun. Ve tüm bunları kendine şu an itiraf ediyorsun. Kendi kendime patladım.Ve koca bir çığlık atmak istedim.Ama atamadım. Burada çığlık atsam kimse beni duyamazdı.Tıpkı ruhu sıkıştırılan kızların çığlıklarının duyulmadığı gibi. Çünkü zaman arasının en iyi yaptığı şey,çığlıkları,direnişleri bir büyü uğruna feda edip yok etmekti. Gözümden bir damla yaş akarken neden bu kadar kötü durumdayım biliyordum.Kendime açıklamadığım düşünceler üzerime geliyordu çünkü. Hızla yüzümü yıkadım.Odaklan Umay.Yalnızca odaklan ve işini yap. Buradan çık ve kendine iyileşmek için süre tanı. O zaman eski benliğine geri dönebilirsin. Banyodan çıktım.Yanlızca Ecrin'i yanlız yakalayacaktım.Hepsi buydu. Odaya gittiğimde ise Elifnur ve Ebrar'ın orada olduğunu gördüm. Başka kimsecikler yoktu."Ecrin nerede?"diye sorduğumda Ebrar,"Aşağıya annesinin yanına indi."dedi. Bir şey demeden aşağı indim. Annesi,mutfakta kalan bulaşıkları yıkıyordu ama Ecrin burada değildi. Evde bulamayınca bahçeye çıktım ve yanlız başına oturduğunu fark ettim. Tam sırası dedim içimden.Arkasından yaklaşıp feneri kaldırdım. Bir anda arkasını döndü ve omuzlarımdan yakaladı.Gözleri yaşlı ve kırmızıydı. Gözlerinin içine bakarken dakika muhafızlarında hissettiğim tehlike yoktu. Yanlızca derin bir hüzün vardı. "Hala bulamadın!"dediğinde sesi stemliydi. Ben ne olduğunu anlamadan ağzım açık bakarken,"Git ve bul onu daha fazla bekleme.O içimizde dolaştıkça bizden ve sizden birilerine zarar vericek.Acele et artık."dedi. Yine de feneri ona doğrulttum fakat fener yanmadı.Kırmızı küçük bir ışık yandı. Toz yoktu. Ecrin,"Bekleme artık Umay,zamanın daralıyor.Yarın burada göreceğin son şafak doğacak ve üçüncü gün biticek.Şafaktan önce gidin buradan."dedi. Korkmalı mıydım?Ne tepki vermem gerektiğini bilmiyordum. O dakika muhafızı değildi ama biliyordu. "Dakika muhafızı değilsen nasıl biliyorsun?"diye sordum. Derince nefes aldı,"Ferda'yı hatırlayan tek kişi Betül değildi.Ruhu alınırken ben oradaydım."gözlerinden bir damla daha yaş düştü.Ve devam etti. "Buraya gelmek size yardım etmek istedim ama tam olarak gelemedim.Kısa zamanım var.Dakika muhafızı kim bilmiyorum hissedemiyorum ya da size etki edemiyorum,konuşamıyorum.Ece ve Ceylin de bu halde."dediğinde aklıma gelen şeyle gözlerim açıldı. Üçü de dakika muhafızı değildi. Yalnızca arkadaşları için buraya kısa süreli geldiler. Belki de dostları için ruhlarının yarım da olsa sıkışmasına izin verdiler. "Ama bize yardım etmen yasak benimle nasıl konuşabilirsin?" Buruk bir gülümseme sundu ve hemen ardından gökyüzüne baktı. "Bu sondu."dediğinde yüzündeki gülümseme silinmedi ve tozlarla gökyüzüne karıştı. Derince nefes alırken gözlerimden bir damla yaş düştü. Dostluğunuz için feda edebileceklerinizin bir sınırı yoktur. Her zaman dilimi her an ve her sonsuzluk için. Eve geri döndüm.İşim bitmişti ama görüşürüz diyerek çıkmam lazımdı. Odaya girdiğimde ise Ecrin oradaydı.Bu sefer yansımaydı.Bu sefer gerçek değildi. Rüyanın beni yanıltması ise büyük bir zaman kaybıydı. Oysaki rüyalarıma sonuna kadar inanırdım. Gitmek istediğimi söyleyecekken Elifnur,"Umay otur kezban."dedi. Komik bir kızdı.Uzun zamandır gülmediğim kadar çok gülüyordum yanında.Bu nedenle bir nebze olsun kafam dağılsın istedim. Uzun bir süre daha absürt esprilerine devam etti.Bende güldüm.Karnım ağrıyacak kadar güldüm. Elifnur,tıpkı Neslihan gibiydi.Sanki daha önce tanışmış gibiydik. Bana arkadaşımı hatırlattığı için de o evde kalmıştım belki de. Yine gülerek evden çıktım. Evime ilerledim.Ve kapıyı açtığımda koltukta oturan Demir,Eren ve İrem'i beklemiyordum. "Ne işiniz var sizin burada?" Demir yorgun bakışlarını kaldırarak,"Annenlere uyku ilacı vermiş olabiliriz.Nereden buldun diye sorma ergen Eren'in dolabından çıktı.Ve son olarak bu gece konuşmamız gerekiyor."dedi. Olumlu anlamda başımı salladım. "Konuşmamız gerekiyor."dedim. Onlar otururken yukarıya çıkıp pijamalarımı giyindim. Geri geldiğimde hepsi sehpanın yanına yere oturmuştu.Önlerinde defterler vardı. Bende yere bağdaş kurarak oturdum ve defterlerimi ortaya koydum. "Şimdi,"dedim ve derince nefes aldım,"Ecrin,Ece ya da Ceylin dakika muhafızı değil." Demir yine notları tutuyordu.İrem uyukluyordu. "Hatta üçü de arkadaşlarının ruhunun alınışına şahit olmuş ve onun için bedel ödeyip gelmişler.Bize yardım etmeleri yasakmış ama bana tüm bunları Ecrin anlattı." Eren,"Yasaksa sana nasıl anlatabiliyor?"diye sordu. "Anlattıktan hemen sonra tozlaşarak gökyüzüne karıştı.Tüm bunların dışında bana yarın şafaktan önce gitmemiz gerektiğini üçüncü günün tamamlanacağını söyledi." Herkesin bedeni gerildi ve korku dolu bakışlar geçti. Son bir gün. İrem,"Yani rüyanda gördüklerin aslında muhafız falan değildi ve biz tüm gün onları mı aradık?"dedi.Sesinde nefret vardı. Olumlu anlamda başımı sallarken,"Nasıl yanlış anlayabilirsin.Her şey bariz bir şekilde ortaya çıkmıyor mu?"dediğinde sanki eski İrem'e geri dönüyordu. "Ne saçmalıyorsun İrem elbette hiç bir şeyi pat diye önüme sermiyorlar.Yanlış anlamış olabilirim."dedim. İrem sinirleniyordu,"Burada son bir günümüz Umay.Son şansımız ve eğer bu gün en azından bir adım dahi ileri gidebilseydik şu an bu halde olmayacaktık."dedi. "Saçmalamayı ne zaman kesiceksin?"dediğimde Demir hiç bu tarafa bakmıyordu.Gözlerini Eren'e dikmişti. İrem kendine dönüyordu ve kafamı çevirdiğimde gördüğüm şey ile aklımda yeni bir teori belirdi. Eren,tekrar on sekiz yaşındaydı.Bir anda eski haline geri dönmüş gibiydi. Dağınık saçları,uzun boyu ve eskisi gibi bakan siyah gözleri artık karşımızdaydı. Demir konuşmaya başladı. "Bu da demek oluyor ki burada kaldığımız sürece buraya uyum sağladığımız kadar,"bitirmesine izin vermeden devam ettim. "Dönme vakti yaklaştığında kendimize dönüyoruz." Eren ayaklanıp aynaya baktığında morali yerine gelmiş gibiydi. "Şükürler olsun."dediğinde bende gülümsedim. Küçük Eren ile uğraşmak eğlenceli oabilirdi ama büyük halini özlemiştim. Özlemek derken Umay? Özlemedin. İrem ise aynı siniriyle,"Neden hiç biriniz şu kıza kızmıyorsunuz.Rüyasını yanlış yönettiği için yarın son günümüz."dedi. Sinirle döndüm,"İrem ne saçmaladığını anlamakta inan zorluk çekiyorum." Bunu söyledikten sonra ayağa kalktı,"Saçmalamak mı?Senin yüzünden tüm emeklerimiz boşa gidecekti."dedi. Bu sefer sinir kat sayım oldukça yukarıdaydı ve bende ayağa kalktım. "Ne saçmalıyorsun sen?Ne emeğinden bahsediyorsun.Kendimi bir anda bu hiçliğin ortasında üzerime yıkılan koca bir sorumlulukla buldum İrem.Senin aksine burada tanıdığım kimse yoktu.Acı kıyaslamam ama konuştuklarına dikkat et.Çünkü ben geldiğimden beri kendi benliğimi feda ettim ve bunu kimse göz ardı edemez.Ve yanlış yorumladığım rüyalarım olmasaydı bir adım öteye dahi gidemezdiniz." Son söylediğimden sonra,"Ne biliyor musun Umay,kendini her zaman başrol zannediyorsun.Bencil bir insansın."dedi. Duyduklarıma inanamadım."İnan bana İrem başrol olmak istediğim film bu değildi ve bu tarz bir ortamda dahi kıskançlık yapabilmek tıpkı senin gibi bir karaktere yakışırdı."dedim. Yorgundum ve yoktan yere üzerime geliyordu. Demir,"Yeter bu kadar.Umay biliyorsun İrem sinirlendiğinde böyle olabiliyor,"dediğinde patlama noktama geldim. "Ne saçmalıyorsunuz lan siz?Sinirlendiğinde patlıyor diye önüne gelen herkese patlayabileceğini mi zannediyor bu kız.Delirmek üzereyim.O sinirlendiğinde böyle oluyor diye sessiz mi kalmalıyım?Asla yapmam.Biz yorulmuyor muyuz Demir?Biz geride bir aile bırakmadık mı?Her zorluk yaşadığında ağlayıp insanları kırabiliyor ve ben buna inanamıyorum.Bende zorlanmıyor muyum?Eren geride annesini bıraktı çıtını dahi çıkarmıyor.Burada İrem'in ağlamasına hiç bir şey demiyorum.Ama kendi sorunlarını insanlara yükleyip insanlarınkini görmezden geliyor." Gözümden bir damla yaş düşerken Eren ve Demir şaşkındı. Herkes yavaş yavaş geldiğim zamanki mutluluğumu kaybettiğimin farkındaydı. Ama kimse benden bu tarz bir patlama beklemiyordu. Ben bile. "Kısa zaman içerisinde çok zaman yaşadığımız için birbirimizi yıllardır tanıyor gibiydiz.Ama emin olun bilmediklerimiz var.Ve sessiz kalmama rağmen bencil olmakla suçlanmayı hak etmedim.Biraz tanısanız bencillikle suçlanmaktan ne kadar nefret ettiğimi anlarsınız.Çünkü ben geldiğimden beri kendi kurtuluşumu hayal etmiyorum.Tüm o sıkışmış ruhların evlerine dönmesini istiyorum.Yaşamadığınız günleri yaşamanızı istiyorum ve tüm bu sorumluluk benim üzerimde." Yüzümü Demir'e çevirdim,"Kız kardeşin Asel'i gördüğümden beri burada attığım her adım senin için Demir.Ona kavuşabilmen için.Ve hepiniz için." Dayanamadım ve gözyaşlarım benden bağımsız akıp gitti. "Şimdi lütfen peşimden gelmeyin uyuyacağım ve eski halme dönmek için dua edeceğim.Hepsi bu kadar." Arkamı dönüp odama çıkarken İrem arkamdan,"Bende tam olarak bundan bahsediyorum."dedi. Hala konuşabilmesi beni deli ederken devam etti,"Çıkıp gittiğinde geride bıraktıklarının seni düşüneceğini her zaman biliyorsun Umay.Ve bu hoşuna gidiyor."dedi. Cevap vermedim ama durakladım. Eren sessizliğini bozdu. "Kendini düşündürmek için çaba sarf eden hiç bir zaman Umay olmadı."dediğinde sesi sakindi. İrem şaşkınca bakarken ben de Eren'e bakıyordum.Ve devam etti. "Seninle tartışmak hayatta en son isteyeceğim şey İrem.Zaten bunu yapmam ama sessiz kaldıkça kendini haklı bulduğun bir zihnin var.Şunu bil,bencil olup tüm sevgiyi kendine isteyen her zaman sendin." Ve bu İrem için son noktaydı.Asla dolmayan gözleri doldu. Demir bilmek istemiyordu bazı şeyleri.Geri plana attı,"Yeter bu kadar.Gel İrem gidelim.Bu geceyi unutun hepimiz dolduk ama birbirimize patlamanın bir anlamı yok.Yarın sakin kafayla bu işi bitirelim."dedi. Ve İrem ile beraber evden çıktılar. Gözlerim Eren'e kaydı.Onun gözleri bana kaymazken sessiz adımlarla odama çıktım. Yatağa uzandığımda tüm bu dolulukla ağladım. Cenin pozisyonunda yatıp yorgana gömüldüm. Göz yaşlarım sona ererken ağladıktan sonra gözlere çöken o ağırlık çöktü gözlerime. Kapımın açıldığını duydum.Kafamı çevirdiğimde onu gördüm.Eren'i. İşaret parmağını dudaklarına götürdü ve sessiz ol işareti yaptı. Yavaşça yatağa doğru ilerledi. Arkama uzanıp kollarını belime sardığında tüm bu duyguların yanında şaşkınlık girdi bünyeme. Üzerimize yorganı örttüğünde yüzünü boynuma gömdü. Bir eli belimi okşarken,"Asla gidemiyorum senden Umay."dedi. Titrek bir nefes aldım.Sesi uykuluydu. "Ama bir gün birbirimizden gitmemiz gerekebilir."dedim. Bende ondan gidemiyordum ve şu an tek ihtiyacım olan oydu. "O zaman gitme benden."dedi fısıltıyla ve iyice sokuldum ona. "Bu da önceki gibi yarın unutacağımız bir uyku mu?"diye sordum. "Olabilir ama bu seferkinin sebebi seninle aynı çatı altındayken aşağıda yanlız yatmayı çok anlamsız bulmam." Gülümsedim. "Zaman arasında aşk yaşamak yasal olmamalıydı."dediğimde iyice sarıldı bana. "Zaman arasında beni bu denli etkilemen de yasal olmamalıydı." Şaşkınlığım sevgiye dönüştü ve o sevgiyi yeterince tutmuştum. Bu sefer her zerreme dağıldı ama hala zihnim beni durduruyordu. "Öylesine bir şey olduğunu söylemiştin Eren."dedim. Bu sefer içli bir nefes verdi,"Zihni kalbinin önüne geçen yanlızca sen değilsin Umay."dediğinde kalbim uzun zamandır görmediğim sevgiyi gördü. Nefeslerim düzene girerken bir elinin saçlarımda oyalandığını hissettim. Ama sesimi çıkarmadım.Çünkü biliyordum sesimi çıkarsam da çıkarmasam da birbirimizi tıpkı bu şekilde bulucaktık. Ve ona ihtiyacım vardı. ************** Gözlerimi açtığımda yatakhanedeydim. Alışık olduğum gibi ayaklandım ama aklıma gelen şeyle durdum. Burada olmamalıydım. Çünkü sonraki şafak doğmamıştı ve okula gelmemeliydik. Ama buradaydım. Ayaklandığımda odanın boş ve camın açık olduğunu gördüm. Bacaklarımı yataktan sarkıttığımda çıplak olduklarını gördüm.Üzerimde beyaz uzun bir gecelik vardı. Tıpkı sıkışık ruhlarınki gibi. Tedirginlik sardı bedenimi.Başaramamış mıydık? Yatakhanenin dışına çıktığımda koridorda kimse yoktu. Korkuyordum,hiç olmadığım kadar.Unutulma düşüncesi tüm bedenime işlerken ne yapacağımı bilemedim.Titriyordum.Tanıdığım ve tanıyacağım kimsenin hayatında artık olmayacaktım. Merdivenleri inip bahçeye çıtkım.Kimsecikler yoktu ve ben hala titriyordum. Okul binasına ilerledim korkak adımlarla içeriye girdiğimde hala bir yaşam belirtisi göremiyordum. Sınıflara çıktım.Korkudan koşuyordum. "Kimse yok mu?"diye bağırdım. En sonunda ışığı yanık duran tek sınıfın önüne geldim. Zaman arasındaki sınıfımın önüne. İçeriye girdiğimde Eren,Demir ve İrem arka sırada oturuyorlardı.Onları görmemle derince nefes aldım ama içeriye girmeme rağmen yüzlerini bana çevirmiyorlardı. "Eren!"dedim korkuyla. "Demir!" "İrem!" Duymuyorlardı,görmüyorlardı. Çünkü unutulmuştum.Yok edilmiştim ve kimsem yoktu. Nasıl oldu bilmiyordum ama buradaydım. Korku hala bedenimdeyken İrem,diğer ikisinin yanından ayrıldı. Sınıftan çıkarken sınıfın ışığı söndü ve Eren ile Demir yok oldu.Mecburen İrem'i takip ettim. Üst kata çıkıyordu.Ardından müdürün odasına giriyordu.Kimse yoktu. Odanın hemen arkasındaki duvara geçip bir şeyler fısıldadı ve bir kapı açıldı. İçeriye girdiğinde kapı kapanıcakken tuttum ve bende girdim. İçeride gördüğüm manzara beni o kadar korkuttu ki nefes alamadım. Burası bembeyaz bir odaydı.Bir sedye,masa ve adamın üzerinde önlük vardı. Sedyenin üzerinde uzanan bedene baktım.Gördüğüm kişi nefeslerimi boğazıma sardı. Bedenim sedyenin üzerinde acıyla kıvranıyordu. Arkası dönük adam cama bakıyordu.İrem mimiksiz bakarken sedyedeki kendime baktım. Üzerimde pijamalarım vardı.Kendi kıyafetlerim. İrem,"Artık onu rüyadan çıkaralım mı?"dedi. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Arkası dönük adam buğulu bir sesle,"Kendisini sıkışık ruhları kurtarmaya gönderdiğimize inanmaya devam etsin.En sonunda en başından beri zaman arasına sıkışık olduğunu anlayacak."dedi. Korku zihnime doldu. Benim de ruhum alınmış mıydı?Sadece bir rüyanın içindeydim. En başından beri böyleydi.Her şey bir rüyaydı.bende sıkışıtırılmıştım ve yalnızca benimle daha çok oynayabilmek için yedi görev yalanı uydurulmuştu. O halde ben büyü hatası değildim. Sıkışmış ruhtum.Otuz sekizinci ruh.2024 yılında unutturulan kız bendim. En başından beri. İrem'in varlığını anlamazken yüzüne dikkatlice baktım.Yüzünde mimik yoktu ve İrem'e benzemiyor gibiydi.Adam kaybolduğunda sedyedeki bedenim yok oldu.İrem de öyle . Odanın kapısı hala aralıkken buradan çıktım. Sıkışık ruhsam diğerleri neredeydi?Eren ve Demir'de mi sıkışmıştı? Bu imkansızdı çünkü sıkışık ruhların hepsi kızdı. O halde İrem de sıkışmıştı.Otuz dokuzuncu oydu. Yasemin ve Kiraz neredeydi?Ferda ve diğerleri de ortalarda yoktu. Korkuyla koridorlarda yürüdüm.Tekrar bahçeye çıktığımda fark ettiğim şeyle rahatlamalı mıydım bilmiyordum. Çünkü güneş yoktu ve gökyüzü koca biraynaydı.Yalnızca aşağıyı gösteriyordu. Bunların hepsi olağandışıydı. Bir gün olağandışı varlıklar,ya da yansımalar görürseniz o an yanlızca bir rüyanın içinde olduğunuzu fark edin.Fark etmezseniz olağandışılığın içine hapsolursunuz. Ve fark ederseniz. Farkındalık rüyayı bitirir. ************** Yataktan bir anda sıçradım. Işıklar kapalıydı ve hala sabah olmamıştı. Eren'in kolu hala belimdeydi ve uyuyordu. Nefeslerimi düzenlemeye çalışırken beni sıkıca tutan kolundan zorlukla ayrıldım. Lavaboya gidip aynanın karşısına geçtim ve yüzümü yıkadım.Titreyen bedenime engel olamıyordum. Hava almam lazımdı.Merdivenleri inip hızla bahçeye çıktım. Derin nefesler alarak gözlerimi aya çevirdim. Kapının önündeki iki basamaklı merdivene oturdum. Bu esnada bir süredir görmediğim biri de yanıma geldi.Ve tıpkı benim gibi merdivene oturdu. Onu artık tanıdığım için garipsemiyordum. "Korktun mu Umay?"diye sorduğunda başımı olumlu anlamda sallayıp yüzümü ona çevirdim. "Korktum Sinan abi."dedim. "Korkmana gerek yok o bir Mentior rüyaydı."dedi. "Mentior rüya ne demek?"diye sordum. "Yalan rüyalar.Bilinç altın hem seni uyarıyor hem de korkularını gösteriyor.Burada gördüğün her rüya sana ışık tutmaz.Bazıları karanlığa sürükler ve ışığını senden almaya çalışır.Bilinçaltın sana düşman olur." Titrek bir nefes alırken o tekrar söze girdi. "Ama ben küçükken çok sevdiğim bir Profesör bana ,'Karanlığın olduğu yerde ışık,ışığın olduğu yerde karanlık mutlaktır Sinan.Bilinçaltınla savaşabilirsin ve savaşın sonu ne olursa olsun galip gelen sen olucaksın çünkü bilinçaltın seni oluşturur,'demişti." Kurduğu cümle gülümsememe sebep oldu. "Teşekkür ederim."dediğimde gülümseyerek,"Rica ederim Umay."dedi. Ve kafamı tekrar çevirdiğimde onu göremedim. Yine de gülümsemem yanımdaydı. Çünkü o,nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde cümleleriyle içimi rahatlatmıştı. Tekrar odaya çıktım. Eren'in yanına uzandım.Saatime baktığımda yanlızca iki saat uyumuş olduğumu fark ettim. Yatağa girer girmez Eren,uykulu gözleriyle bana baktı. "Nereye gittin güzelim?Kabus mu gördün?"diye sordu. Gülümsedim."Evet,hava almam gerekti."dedim. Kolunu belime tekrar sardı ve bende ona iyice sokuldum. "Ben yanındayım."dediğinde bu beni tekrar uyumaya ikna eden cümle oldu. ************ !!BURAYI OKUYUN BENCEE!! Naberrrrrr. Beğendiniz mi bölümüüü. Biraz garip bir iki bölüm oldular ama beğendim. Bölümlerle alakalı şunu söyliyim normalde düzenli ilerliyordum ama kafam doluyken zaman arası yazamadığımı fark ettim. Bu nedenle geçen haftaki bölümü de bu hafta yazıp atıyorum. Yazma dönemimde olduğumda bir haftada üç bölüm bile atarım ama yazamadığımda olmuyor. 12.Bölüm muhtemelen çok beklemezsiniz.Ama daha sonra zaman arasına küçük bir ara verip yeni kurgumu yazıcam. O kurgu için de baya heyecanlıyım kurgulaması ve giriş bölümü bitti. Her neyse wattpad de 1k olduk.Bu arada okumaların artması en büyük temennim. Bunun için yardımınıza baya ihtiyacım var oy ve yorum yapmanız benim için çok değerli ve sizde öylesiniz. Ama biliyorsunuzki kitap tanıtma yolu videolardan geçiyor. Çoğunuz tik tokda o videoyu paylaşmasam burada olmayacaktınız ve belki bu kurgu kenarda kalıcaktı. Bu yüzden sizden ricam aranızda tik tok kullananların #zamanarası ile video,alıntı vb paylaşması. Yaparmısınız bilmiyorum ama beni çok mutlu edersiniz canlar. Hatta etiketlerseniz çok esvinirim hesabim ebi_books Her neyse çok uzattım öpüyorum. Zaman arasına sıkışmamaya dikkat edin. |
0% |