Yeni Üyelik
15.
Bölüm

13.Yalnız

@ebi_books

Müzik:
David Kushner-Mr.Forgettable
Pinhani-Hele Bi Gel

Eren

Etrafıma şaşkınca bakmaya devam ederken masanın üzerindeki siyah kum saatine gözlerim takıldı.

Kumlar yavaş yavaş dökülüyordu.

Bir artı, bir küçük bir evdeydim.Evin içerisi siyah renklerle bezenmişti.

Eşyalar çok yeni değildi ama idare ederdi.Yattığım yatak ise biraz eskimişti.

Kum saatinin yanındaki kağıda baktım.

"Günün akışı.
Eren genelde sabah erken kalkarak çalıştığı şirkete gider.
Ulaşım için otobüs kullanır.
Ulaşım ve kimlik kartları cüzdanında."

Günün akışını da öğrendiğine göre Eren işe koyulabilirsin.

İçimde ne korku ne endişe vardı.Diğerlerini bulacaktım ve onlara kendimi hatırlatıcaktım.

Unutulmaktan hiç bir zaman çok korkmadım.Çünkü ben geride olandım.

Zaten hatırlatacak şeyleri silerdim.Bu nedenle bu bende büyük bir yara açmıyordu.

Cüzdanımın içini açıp kimliğime baktım.

Doğum yılı 2004.

Zaman arasına sıkıştığım yıl doğduğum yıldı.

Masanın üzerinde cüzdanın hemen yanında bulunn telefona uzandım.Ekranı oldukça geniş görünüyordu.

Umay'ın telefonuna benziyordu.

Açtığımda üzerinde saatin ve tarihin yazdığını fark ettim.

6 Kasım 2024.

Gözlerim kocaman açıdlı.Umay'ın zamanındaydım.

Ve yirmi yaşındaydım.

Mutlu olmalı mıydım ya da üzülmeli miydim bilmiyordum.Ama Umay ile aynı zamanda olduğumuz bir gerçeklik hayal ederken bundan bahsetmediğim kesindi.

Mutfağıma ilerleyip dolabımı açtım.Dolabım,tıpkı cüzdanım gibi bomboştu.

Fakirdim ve bu şu anda canımı en az sıkan şeydi.

Tezgahın üzerindeki saate gözüm çarptı ve hemen alıp koluma taktım.Saatler bizi kurtarır.

Üzerinde,"Eren'in sıkışık zamanı."yazıyordu.

Sanki bu görev çok öncesinden planlanmıştı,yalnız hissettiğimin farkındalardı.

Dolabıma ilerleyip üzerime giyinecek bir şeyler aradım.Ama hepsi o kadar kötüydüki bunları alanın ben olamayacağımı fark ettim.

Bir tane siyah tişörtü elime aldım.Siyah düz bir kot pantolon daha bulduğumda çok mutluydum.Sandalyenin arkasında asılı duran güzel,suni deri bir ceket gördüm.

Hemen üzerime geçirdim ve cüzdanımı alıp evden çıktım.

Otobüs durağının yanına
geldim.Telefonumu kurcalamalıydım.Bilemezsem çağa ayak uyduramam.

Durakta bekleyen herkes de telefonuyla ilgileniyordu zaten.

Telefonumu açtığımda ise ekran resminde bir kız olduğunu fark ettim.

O oldukça uzaktaydı.Fotoğraf yüksek ihtimalle uzaktan çekilmişti.

Tanıyamazken kumral saçları gözlerime çarptı.Telefonumla ilgilenmeye devam ederken otobüs geldi ve hemen binip cüzdanımdaki kartı okuttum.

Oturur oturmaz telefona bakmaya devam ettim.Galeri adında bir uygulamaya girdim.Bu,fotoğraf makinelerinin çektiği fotoğrafları burada saklıyor olmalıydı.

Klasörler kısmına girdiğimde ise gizli bir klasör olduğunu gördüm.Zihnimin içerisine dolan şifreyi yazdığımda kilit açıldı.

Ne olursa olsun Eren'dim.

Klasörün adı ise gülümsememe sebep oldu.

Umay.

Gezerken fotoğrafların hepsinin uzaktan çekilmiş olduğunu fark ettim.

Umay'ın sapığı falan mıydım?

İneceğim durağı da biliyordum.Geldiğimizde indim ve karşımda büyük camdan bir bina vardı.

Şirketin burası olduğunu tahmin ediyordum.Ne okumuştum ben?

Fakir olduğuma göre hademe falandım.Kendi kendime güldüm.Fakir olduğum çıkarımını bu kadar erken yapmak anca bana yakışırdı.

İçeriye girdiğimde güvenlik beni tanımış olucak ki gülümsedi ve kanara çekildi.

Nereye gideceğimi bilemeden ilerlerken yanıma bir anda bir kadın geldi.Ellerime kağıtları tutuşturdu.

"Patron kağıtları bekliyor Eren Bey.Ardından toplantı düzenlemelerini yapmanız gerekiyor en üst kattaki odasında."dedi.

Olumlu anlamda başımı salladım.Bozuntuya vermeden asansöre bindim.

Bu koca dünyada Demir ve Umay'ı nereden bulacaktım?

En üst kata bastım ve sıkışık asansör ile en üst kata çıktım.

Zaten katta bir oda vardı ve üzerinde yönetici yazıyordu.İçeriye girmek için kapıyı tıklattım.Sinirli bir ses,"Gel."dediğinde içeriye girdim.

Gördüğüm yüz ise beni öylesine şaşırtmıştı ki donakaldım.Karşımdaki Demir'di.Fakat üzerinde güzel bir takım elbise vardı ve otuzlu yaşlarda görünüyordu.

Bana sinirle bakarken,"Sana mesai saatini erkene alman gerektiğini söylemiştim.Nerede kaldın?"diye sordu.

Cevap vermeyip bakmaya devam ederken,"Ne bakıyorsun aval aval Eren?"dedi.

"Kusura bakmayın."dedim.

Sinirle ayağa kalktı,"Kusura bakmayın öyle mi?Önümüzdeki ayın bizim için öneminin farkında değilsin galiba.Bu gün bu şirketteki herkes neden işini aksatıyor?Git sade kahvemi getir daha sonra işine dön."dedi.

Kağıtları masasına bırakıp odadan çıktım ve kattaki çay ocağına ilerledim.

Demir patronumdu.Peki Umay neredeydi?

Derince nefes aldım.Bu adamla hiç bir samimiyetimiz yokken ona kendimi nasıl hatırlatacaktım ki?

İçeriye girdiğimde birinin daha burada olduğunu fark ettim.Fakat bu kişinin geçtiğimz günlerde öldüğüne emin olduğum Sadık olmasını beklemedim.

"Günaydın Eren."dediğinde başımı salladım.

"Patronun kahvesini mi yapıcaksın?"diye sordu.

Yine olumlu anlamda başımı salladım.Burada olması garipti.Zannedersem yok olmuş bir yansıma olduğu için zaman aralarında var olabiliyordu.

"Öğleden sonra odama uğrarsan güzel olur.Beraber otururuz."dedi.

"Olur tabi."dedim.

Gülümseyerek yanımdan ayrıldı ve bende türk kahvesi aramaya başladım.

Etrafta cezve falan göremiyordum.Önümde kahve makinesi olduğunu tahmin ettiğim bir olay vardı.

Sinirle soludum.Bu lanet insanlar her şeyi niye bu kadar hızlı değiştirmişti.

Ben değişimden asla haz etmezken koca bir değişikliğin içerisine düşmeyi beklemiyordum.

Cezve gibi duran şeyin içine malzemeleri koydum ve makinenin içerisine yerleştirdim.

Neyseki bir tane düğme vardı ve basınca çalıştı.Bittiğini anladığımda da kahveyi doldurup tekrar Demir'in odasına yol aldım.

Kapıyı tıklattığımda yine öfkeli bir,"Gir!"sesi duydum.

İçeriye girdiğimde sinirle telefon konuşuyordu beni görünce kapattı ve ben de kahvesini masaya bıraktım.

"Eren hala anlamadın galiba.Vakit nakittir.Elini biraz çabuk tutmayı öğren.Ne bu tutukluğun."dedi.

Sessiz kalırken odanın kapısı tekrar tıklatıldı.

Demir yine sinirle,"Gir!"diye bağırdı.

Ama giren kişiyi görünce yüzü yumuşadı ve bende kafamı o tarafa çevirdim.

Bir kız girdi içeriye.Güzel uzun kumral saçları vardı.Yeşile çalan mavi gözleri de vardı.Ve en önemlisi tanıyordum onu.

Asla unutmayacak şekilde hemde.

O benim Umay'ımdı.Ne kadar süredir onu bu denli sahiplendiğimi bilmiyordum ama öyleydi.

Altında kalçasının biraz daha altında biten bir etek vardı.

Üzerinde ise güzel bir kazak.Yaptığı hafif makyaj gözlerini ortaya çıkarmıştı.

Nefes kesici bir kadın olmuştu.

"Abicim."dediğinde Demir gülümsüyordu.

"Hoşgeldin Umaycım.Burada ne işin var?"

"Yengemle beraber alışverişe çıkıyoruz sende bu aralar yoğunsun uğrayayım dedim."

"İyi yaptın balım,Eren hemen sana da kahve getiriyor değil mi Eren?"

Boğazımı temizledim.Umay'ı daha fazla süzmemeliydim.

Çünkü öylesine güzel görünüyordu ki.

Ve çok daha kötü bir şey fark etmiştim.

Ben patronumun kız kardeşine platoniktim.

Daha da kötüsü Demir evliydi.Ve tahmin ettiğim kişiyle evliyse kendimi camdan aşağı atmamak için bir sebebim yoktu.

Ve tıpkı tahmin ettiğim gibi.

Üzerinde leopar desenli bir elbiseyle içeriye İrem girdi.

Nefret dolu bakışlarımı gizlemeye çalıştım.

Sarı saçlarını arkaya savurup gözlüğünü çıkardı.Üzerindeki kürkü de çıkardı.

"Günaydın kocacım."dediğinde Demir hem gergin, hem mutluydu.

İrem ise gönderme yapıyor gibiydi.

O esnada Umay ile göz göze geldik.Gülümsedim.O da sevimli bir gülümseme sunarken Demir'in derdi çok başkaydı.

İrem'in kucağında bir köpek vardı.Süs köpeği.

"Küçük Krepimizin dişleri çürümüş kocacım."dediğinde İrem tam tahmin ettiğim gibiydi.

Demir onun gibi bir sesle,"Öyle mi olmuş karıcım?"dedi.

Sevimli olmaya çalışıyordu ama korkunç komikti.

Umay gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken göz göze geldik.

İkimiz de gülmemek için zor duruyorduk.

Demir kafasını buraya çevirdiğinde hemen kendimi düzelttim.

"Ben minik Krepimizi veterinere bırakıyım.Eren size alışverişte eşlik etsin canım.Poşetlerinizi taşır."

Bana ceza vermiş gibi davranıyordu ama Umay ile yakınlaşacaktım.

Kendimi pezevenk gibi hissettim bir an.Patronunun kız kardeşine yavşamak için an kollayan bir am rambosu gibi.

Ama sonra Umay ile zaten birbirimizi sevdiğimizi ve Demir ile de arkadaş olduğumuzu hatırladım.

İrem bu habere sevinmiş gibiydi.

"O halde biz çıkalım kocacım.Hoşçakal."diyip Demir'in dudaklarına öpücük kondurdu ve hızla bulunduğumuz yerden ayrıldı.

"O halde biz de gidelim abicim.Hoşçakal."

Umay çıktıktan sonra peşlerinden gidecekken Demir arkamdan seslendi,"Eren,İrem gergin bu gün.Sakın yanlış birşey konuşma.Tamam mı?"

Başımı olumlu anlamda salladım.

Beraber şirketten çıktık ve arabanın yanına geldiğimizde kapıyı açtım.

Lüks arabanın arkasına oturduk.İkisi yan yana ve bende önlerindeydim.

Bir kaç dakika sonra da arabadan inip avm ye geldik.

İrem çoktan çantasını elime tutuşturmuştu.Gergin hallerinin ne kadar sinir bozucu olduğunu bildiğim için ona cevap vermiyordum.

Bir de şımarık,zengin İrem'i asla çekemezdim.

Mağazalardan birine girdi ve yine inanılmaz sinir bozucu bir şekilde kıyafetlere bakmaya başladı.

Yanında ise haline üzüldüğüm bir çalışan vardı.

Umay'a yaklaşmalıydım.Emindim beni her şekilde hatırlardı.

Dudaklarımız mühürlenmişti bir kere.Artık unutamazdık anılarımızı.

İrem,"Eren,hiç bir şey yapmıyorsun bari ayak bağı olma."diye çığırdı.

Canıma minnetti hemen mağazadan çıktım ve ortadaki koltuklardan birine oturdum.

Umay sabahtan beri burada oturuyor ve biriyle yazışıyordu.

Aklımda binlerce teori vardı ama gerçek Umay olmadığını düşünerek geri plana atıyordum.

Telefonu kapatıp gözlerini bana çevirdi ve gülümsedi.

"Acıktım biraz.Yiyecek bir şeyler alıcam sende ister misin?"

Olumsuz anlamda başımı salladım.

"Sağol,ama sana eşlik edebilirim."dedim.

Gülümseyip onayladı ve beraber yemek katına çıktık.

Umay ile normal çiftler gibiymişiz gibi hissettim.

Beraber yemek yiyecek iki kişi.Beraber arabaya binip alışverişe gelmiş iki kişi.

Normal.

Ve Umay'ın zamanında.

Geri döndüğümüz doğru zaman neresi olur bilmiyorum ama Umay'a ait bir zaman olmasını istiyorum.

Onun yaşanmışlıkları ve onun kahkahalarıyla dolu olsun.

"Ne istersin?Alıp geliyim."dedim.

"Zahmet olmazsa iki lahmacun istiyorum Eren. "

Gülmemek için zor durdum.

Karşımdaki Umay'dı ve İrem'de olduğu gibi karakteri değişmiyordu.

Bu da demek oluyor ki Umay ne kadar zengin olursa olsun lahmacun yiyordu.

Gülümseyerek iki lahmacun söyledim.Parasını şirket kartıyla ödeyip tepsiyi aldım.

Masaya geldiğimde Umay ortalarda görünmüyordu.

Etrafa bakarken elinde bir tepsiyle yanıma geldi.

"Kızıcaksın biliyorum ama karşımdaki yemek yemezken ben yiyemiyorum Eren.O yüzden sana da hamburger aldım.İnşallah seviyorsundur."dedi.

"Bunu yapmana gerek yoktu ben zaten bu işler için buradayım dedim."

Bir gözünü kısıp sevimli bakışını kuşanınca kabul etmek zorunda kaldım.

Bir süre sessizlik devam etti.

Umay telefonuyla ilgilenmeye devam ettiğinde gerçekten kiminle yazıştığını çok merak ediyordum.

Fakat tam bu esnada telefonum çaldı.

Bu işlere henüz alışamadığım için kısa bir süre ekrana baktım ama ekrandaki, İrem Hanım ,yazısını görünce hızla toparlanıp açtım.

"Alo,efendim İrem Hanım."

İrem,"Neredesin sen?Üç mağaza gezdim elimde poşetler var tırnağımı yaptırmamız lazım kırılıcaklar senin yüzünden!"diye bağırıyordu.

Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp yüzümü buruşturdum.Umay da aynı şekilde yüzünü buruşturdu ve telefonu kulağımdan aldı.

"Benim yanımdaydı Yenge.Arabaya geliyoruz şimdi."dedi.

İrem sinirle soluyup telefonu kapattı.Umay ile ayaklanıp yürüyen merdivenlere ilerledik.

"Yengem gerçekten bazen garip bir insan olabiliyor."

"Sence bazen mi?"

Güldüğünde ben de güldüm.Ardından Umay söze girdi.

"Abimin böyle bir insana aşık olabileceği hiç aklıma gelmezdi.b
Bakma gergin hallerine.Normalde insana insan olduğu için değer veren bir insan.Fakat İrem,"derince nefes alırken İrem'in ne halt olduğunu çok iyi biliyordum,"İrem iyi bir insan diyemem ama abim bir şekilde onu sevdi.Annemleri kaybettikten sonra ilk defa bu kadar iyi olduğunu görmüştüm,bu yüzden ben de mani olmadım."

"Başınız sağ olsun."dedim.

O da başını sallayarak karşılık verdi.

İrem'i gördüğümüzde elinde bir sürü poşetle bize sinirli bir şekilde bakıyordu.

Poşetleri hemen elinden aldım.Beraber arabaya geçerken İrem yüksek sesle telefon konuşuyordu.

Şoför arabayı çalıştırdı ve bir güzellik merkezine getirdi.

İçeride bir sürü kadın vardı,bu nedenle girmeyi tercih etmedim.İrem içeride arkadaşlarını görüp keyifle sandalyeye oturdu.Umay da yanında bir sandalyeye oturdu ama bir süre geçmesine rağmen ona bir şey yapmıyorlardı.

Yüksek ihtimalle istememişti.

Şoför çocuk yirmili yaşlardaydı.Yanımda durmuş sigarasını içiyordu.

Bir süre daha Umay'ı inceledim.Sadece bana mı öyle geliyordu,bilmiyordum ama öylesine sade ve güzel görünüyordu ki ne diyeceğimi bilemiyordum.

Açık kumral saçlarını savurup telefonuna bakmaya devam etti.Yüzünde çok bir makyaj yoktu ama yüzünde renk vardı.

Zaman arasında bu kadar renkli değildi.Onu bu şekilde kendi zamanında görmek bana çok farklı duygular hissettiriyordu.

Hem mutlu etmiş hem de üzmüş gibiydi.Çünkü Umay'ın hangi zamana ait olduğunu biliyordum.

Ama kendimin Umay'ın zamanına ait olmadığımı da biliyordum.

Omuzuma değen elle kafamı çevirdim.

"Sana söylemiştim Eren.O patronunun kız kardeşi,bu imkansız."

Bu şoför çocuktu.

Başımı olumlu anlamda sallayıp,"Haklısın."dedim.

Gülümseyip arabaya ilerledi."Ayakta bekleme istersen.İrem Hanım'ın işi uzun sürer."

"Sandalye alır otururum."dedim.

Bu esnada Umay,dükkandan çıktı,"Eren ,bana eşlik eder misin?Hemen aşağı sokakta bir arkadaşım bana sunum ödevini teslim edicek."dedi.

Hemen başımı olumlu anlamda salladım,"Ben bırakayım sizi Umay hanım."

"Sağol Mustafa.Hava güzel yürüsem iyi olur."

Adamın adını sonunda öğrenebilmiştim.Umay ile ara sokaktan caddeye doğru inmeye başladık.

İnerken,"Boks nasıl gidiyor Eren?"diye sordu.

Boks yaptığımı bilmesi beni şaşırtmıştı.Anlaşılan burada da yapıyordum.

"İşlerden dolayı çok ilgilenemiyorum."diye geçiştirdim.

Elini omuzuma koydu,"Bence devam etmelisin.Sevdiğin işi yapmalısın."dedi.

Omuzumda ki eli bile ona olan sevgimi öylesine taşırıyordu ki ne yapacağımı bilemiyordum.

Gülümsedim.

"Sizin tiyatro nasıl gidiyor?"diye sorduğumda şaşırdı.

"Sen bunu nereden biliyorsun?"dedi.

Afferin Eren.Nereden biliyorsun tabi?Çalışansın sen.İyi de o zaman o benim boks yaptığımı nereden biliyor?

"Geçen bazı replik kağıtlarınızı gördüm."dedim.

Umay rahatlamış gibiydi.

"Abim bilmiyor,yani söylemezsen iyi olur."

"Neden?Yapmanızı istemez mi?"

Ciddi misin der gibi baktı.

"Abimi tanımıyor musun Eren?O biraz fazla korumacıdır sevmez öyle ortamları.Onun yüzünden üniversiteye iki korumayla başladım.Üstüne üstlük yanımdan sen hariç erkek sinek dahi uçurmuyor."

İçim öylesine rahatlamıştı ki Demir'in ağzını yüzünü öpecektim.

Canım kardeşim benim.Geri döner dönmez ona telekinezi şakası yapmayı bırakıcaktım ve harika büyü yeteneklerinin olduğunu söyleyecektim.

Kafelerin önüne geldiğimizde genç esmer bir kız Umay'ın yanına geldi.Elinde bir kaç kağıt vardı.Onları Umay'a verip sarıldı ve gitmeden önce göz göze geldik.

"Eren?"diye adımı söylediğinde kızın adından haberim yoktu.

"Buyrun."dedim.

"Geçtiğimiz gün instadan konuşmuştuk.Hatırlamıyor musun?"

Umay şaşkınca bana bakarken elim enseme gitti,"Hatırlıyorum tabi ya."dedim.

Kız cilveyle gülümsediğinde gözlerimi kısa bir an kapattım.Kim bilir neler yaşamıştık.

Aklıma zaman arasından önceki yaşantım geldiğinde kendim hakkında bir sürü teorim vardı.

"Her neyse sonra görüşürüz."diyip öpücük attı.

Mal gibi kaldım ama en sonunda gülümsemek aklıma geldi.

Umay ile yolu geri dönerken Umay'ın yüzünde sinir kırıntıları gördüğüme emindim ama kanıtlayamazdım.

"Sizin Berra ile ne işiniz var?"

İnan bana Umay hiç bir fikrim yok.

"Sadece instadan yazmıştı konuşmuşuzdur,unutmuşum bile.İnan bana,simasını görünce zor hatırladım."

Umay derince nefes aldı.

"Berra pek iyi bir kız değildir dikkat et.Okulun yarısıyla işi pişirmiştir."

Ah Umay.Keşke bilsen kesin benimle de pişirmiştir bu işi.Kendimi kirli hissediyordum.

"Çok sevmedim zaten.Gereksiz bir samimiyet."dedim.

Umay rahatlamış gibiydi.Beni kıskanıyordu.

Ama bu olmazdı.Patronumun kız kardeşiydi ve anladığım kadarıyla platoniktim.

Umay anladığımı anlamış gibi,"Her neyse.İnşallah İrem'in işi bitmiştir."dedi.

Başımı olumlu anlamda sallarken gerçekten sinir olduğunu fark ettim ve bu bana inanılmaz keyif verdi.

Güzellik merkezine tekrar geldiğimizde İrem arkadaşlarıyla sarılıyordu.Hızla arabaya bindik.

Bu esnada telefonum çaldı arayan Demir'di,"Eren,şimdi eve git.Akşam bizde kal.İşimiz var."dedi.

"Tamamdır Demir Bey."dedim.

Bu iyi olmuştu.Gerçekten işime yarayacaktı.Artık ilerlemeliydim birilerinin beni hatırlaması gerekiyordu.

Şoför beni evime bıraktığında teşekkür edip eve çıktım.

Kapıyı açtığımda ise içeride Berra'yı görmeyi beklemiyordum.

Yatağıma kurulmuş üzerindeki oldukça fena bir elbiseyle bana nazlı nazlı bakıyordu.

"Neden tanımıyormuş gibi yaptın Eren?"

Derince nefes aldım.Ulan Eren,kurtul bakalım bu işin içinden.

"Tanımıyorum çünkü."dedim.

"Yapma Eren.Sen bir gecelik ilişkilerini hep böyle unutur musun?"

Bacım bir git Allah'ını seversen.

"Evime nasıl girdin Berra?"

Güldü anahtarları sallayıp,"Sarhoşken anahtarlarını bana verdiğini unutmuşsun."dedi.

Derince nefes aldım,"Gitmem gerekiyor Berra.Rahatsız etme beni."dedim.

"Hadi ama neden böylesin sen bu gün?"dedi.

Sinirle soludum."Patronum çağırıyor Berra.Gidiyorum ben."dedim.

Hızla dolabıma ilerleyip küçük bir çantaya pijama koyarken ayaklanıp omuzlarıma sarıldı.

"Neden böylesin Eren?"derken ondan iğrendiğimi fark ettim.

Sanki zaman arasındayken Umay bana bir şeyler yapmıştı ve ben artık yalnızca onunla olabilirdim.Başka kadınları ise gözüm görmüyor.

Uzaklaşıp,"Berra çık evimden.Artık öyle bir insan değilim".dedim.

Berra şaşkınlıkla bakarken,"Bir haftada ne değişti Eren?"diye sordu.

Gözlerine baktım,"Bir haftada çok şey değişebilir Berra.Bir haftayı sakın küçümseme."dedim.

"Sana mı kaldım Eren?Ne yaparsan yap."diyerek üzerine uzun kabanını aldı ve evden çıktı.Çıkarken anahtarı sertçe fırlattı.

Umrumda bile değildi.

Bende banyodan diş fırçamı ve diğer eşyalarımı alıp evden çıktım.

Kapının önünde arabasına yaslanmış uzun kabanı ve üzerindeki takım elbise ile oldukça karizmatik görünen Sadık'ı beklemiyordum.

Onu görünce şaşırdım ve o da güldü,"Hadi gel antrenmana gidelim.Sonra bırakırım ben seni Demir Bey'in evine."dedi.

Antrenman derken akla tek bir şey geliyordu.

Boks.

Çocukluğumun en büyük tutkusu.Ve en büyük hırsım.

Öyle uzun süredir yapmıyordum ki ve buna o kadar ihtiyacım vardı ki.

"Boks çantam yanımda değil hemen alıyım."dedim keyifle.

Sadık,"Bagajda,hadi atla arabaya."dedi.

Keyifle yan koltuğuna oturdum ve o arabayı sürerken camı açıp gökyüzünü seyrettim.Uzun zamandır bu kadar özgür değildim.

Ya da uzun zamandır bu kadar tutsak değildim.

İlerlerken,"Çıkan kadın kimdi Eren?"diye sordu.

"Hatırlamıyorum bile,sarhoşken olmuş olmalı."dedim.

Kafasını iki yana salladı gülerek,"Akıllan oğlum artık.Ne demişler çok kadın hiç kadındır oğlum yalnızlıktır sonu."dedi.

Güldüm."Artık benim için tek bir kadın var zaten.Bitti o günler."dedim.

Sadık ise güldü.

Salona geldiğimizde her yer boştu.

İçeride hafif yaşlı bir adam vardı.Arkası dönüktü.

Kafasını buraya çevirdiğinde içimde uzun süre sonra kendime dair bir şeyler vardı.

Bu altı yaşından beri koçum olan adamdı.Başar abi.

Bana kendi öz babamdan daha çok babalık yapmıştı ve herkes ne kadar berbat bir çocuk olduğumu söylerken bana enerjimi ve öfkemi nasıl atabileceğimi öğretmişti.

O an onu gerçekten özlediğimi fark ettim.

Beni görünce gülümsedi.

"Vay,Eren bey buranın yolunu bilir miydi?"

Gülümsedi.

"Bilmez miyim Koç."dedim.

Gülerken soyunma odasına ilerledim üzerimi değiştirdim.

Altıma bir şort giyindim ve üzerime hiç bir şey giyinmedim.Aynanın karşısına geçtiğimde gerçekten çok iyi hissediyordum.

Geride bıraktıklarıma ve yaşayacaklarıma rağmen.

Yapılı vücudumdan hiç bir şey eksilmemişti.Ve şimdi Berra'yı gerçekten çok iyi anlıyordum.

Çünkü fiziğim çoğu kızın hayran kalacağı türdendi.

Odadan çıkıp Sadık ile ringe geldik.

Ve o an kendimi tekrar buldum.Tüm enerjimi harcarken kötü enerji de benden öylesine akıp gitti.

***************

Zaman Arası/Okul

Umay

Sabah hepimiz Eren'in yokluğuyla uyandık.

Fakat uyandığımızda İrem ben ve Demir sığınakta oturuyorduk ve duvarda koca bir ekran vardı.

Ne olduğunu anlamazken saat muhafızının notunu bulduk.

"Kalabalığın içerisinde kendini yalnız hisseden büyü hatası,bir sonraki göreve gitti.Size ise onun yalnızlığını izledğiniz gibi her anını izlemek kaldı."

Sonraki görev Eren'e aitti.Ve yalnızca on dakikadır onun bir kaç saatini izliyorduk.

Duvara doğru tozlar uçuşuyor ve bize Eren'i gösteriyordu.

Sıkıntılı bir nefes daha aldım.Üzerimdeki kalın kazak ile hala üşüyordum ve altımda Eren'in eşofmanı vardı.

Ekranı izlerken endişem yüzüme yansımış olucak ki Demir elini omuzuma koydu,"Sakin ol Umay.Eminim kendini hatırlatabilecektir."dedi.

Başımı olumsuz anlamda salladım.İrem yanımızda uyukluyordu.Görev falan umurunda değildi.Hatta görevi bizim değil de yalnız başına Eren'in hallediyor olması onu sevindirmiş olmalıydı.

"Konu başarıp başaramaması değil Demir.Onu kalabalığın içerisinde yalnız bırakmamız.Şu koca zaman arasında tek başına olmak ne demek biliyor musun?"

Gülümsedi.

"Bu yalnızca senin suçun değildi Umay."

Olumsuz anlamda başımı salladım.

"Eren öylesine hislerini yansıtmıyorki başta hislerini görmezden geliyorsun.En başından beri ona karşı bir şeyler hissediyordum ama elim kolum bağlıydı.Sanki o evrende yalnız olmaya hep alışık ve buna ihtiyacı yok gibiydi.Ama varmış."dedim.

"Bunu bilemezdin Umay."dedi.

Derince nefes alıp ekranı izlemeye devam ederken Eren evine giriyordu.Akşam patronunun evinde kalacaktı.

Kendimi gördüğümde neler hissettiğimi dahi anlamamıştım.

Demir abimdi.Ve ben üniversiteye başlamıştım.

Belki de şu an kendi zamanımda çoktan başlamıştım ve o anıları yaşamamıştım.

İrem ise tam beklediğim gibiydi.

Değişik gelmişti kendi zamanımı görmek.Daha doğrusu kendi zamanımda zaman arasındaki insanları görmek.

Sanki buradan döndükten sonra hiç bir zamana ait olamayacak gibiydim.

Yalnızca benim için açılan zaman arasına ait olacak gibi.

İzlemeye devam ederken Eren eve giriyordu ve gözlerim kocaman açıldı.

Yatakta duran o kız da neydi öyle?

Hakkını yememek lazımdı afet gibi bir ablaydı ve esmer teniyle çok güzeldi.

Ama benimkine yanıktı.

Demir uzun süre sonra gülerken bana baktığını fark ettim.

"Sakın gülme Demir,hiç komik değil."dedim.

"Kusura bakma Umay sinirlerim bozuldu."dedi.

Kız kalkıyor ve Eren'in omuzuna sarılıyordu.

Benimkinin omuzuna!

Sinirden köpürmüyordum çünkü Eren geçiştirip evden kovuyordu.

Demek Eren zaman arasından önce böyle bir tipti.

Sadık ile arabaya bindiklerinde ise aklım Kenan Hoca'ya gitti.Ve onu hatırlamaya çalışan dostuna.

Boksa geldiklerinde ise Eren aynada keyifle kendine bakıyordu ve o an bende gözlerimi ondan ayıramadım.

Gerçekten harika görünüyordu.

Onu bir kere bile boks yaparken seyretmek çok istedim o an.Canlı bir şekilde.

Kendine gel Umay,zamanı kurtarmaya çalışıyorsunuz burada.

Ekranda saatler geçerken burada saniyeler dakikalar geçiyordu.Zaman algım zaten yoktu şimdi iyice karışıyordu.

Dizi sahnesi izler gibiydim.

Ve her geçen sahnede yanaklarım kızarıyordu.Çünkü gördüklerim hayallerimin çok ötesindeydi.

Öyle anlar gelmişti ki Demir ve İrem'i sığınaktan yollamak zorunda kalmıştım.

Ve en önemlisi bir anda önümdeki masada bir kağıt belirdi.Kağıtta Yasemin'in yazısı vardı.

"Her görevde size not bıraktığım kağıt.İhtiyacın olacak gibi duruyor.Sakın unutma,yazmak büyüsüz bir büyüdür.Her şeyi taşıyabilir ve her şeyi güçlendirebilir.Tıpkı aşkın gibi."

Yasemin.

Ekranı izlerken Eren ve diğer kendimi uyurken izlemek ise beni de uyumaya teşvik etmişti.

**************

Eren

Antrenman bittiğinde soluklanırken buldum kendimi.

Koçum yanıma gelip bana su şişesi uzattı.

Sadık iyiydi.Ama benim kadar değil.

Anladığım kadarıyla kafa dağıtmak için benimle boksa geliyordu.

Soyunma odalarına gidip üzerimdekileri çantaya tıktım ve duşa girdim.

Su bedenimden akıp giderken ister istemez güldüm.kendim gibiyidim.

Eren gibi.Ama bu Eren'de bir değişiklik vardı.Eskisinden daha çok gülüyordu.Daha çok eğleniyordu.Yaşamanın kıymetini anlamış gibiydi.

Her şeyin ötesinde artık ona güneşli günleri hatırlatan birileri vardı.Tekrar gülümsemeyi öğreten birileri.

Çıkıp havluyu belime sarıdım ve saçlarımı hafif nemli bırakıcak şekilde kuruladım.

Üzerimi giyinip her şeyi topladım ve çıktım.

Sadık,aynı şekilde üzerini giyinmişti.Bu sefer üzerinde çok daha spor kıyafetler vardı.Saçları onun da nemliydi.

"Hadi gel seni bırakıyım."dedi ve bende arabaya bindim.

Demir ile ne iş yapacağımızı bilmiyordum ama evinde kalıyorsam güvendiği bir adam olmalıydım.

O halde neden fakirdim?

Neyseki para sorgulamak için yanlış ortamdı.

Eve geldiğimizde Sadık ile vedalaşıp kapıyı çaldım.

Burası kocaman gösterişli bir villaydı.Bahçenin etrafı yüksek ağaçlarla çevriliydi.Bahçede ise koca bir havuz vardı.

Kapıyı,saçı başı dağılmış Demir açtı.

"Nerelerdesin lan sen?"diye çıkıştı.

"Dediğiniz gibi geldim Demir Bey."

"Seni çağırmamın sebebi sence gerçekten iş miydi Eren?Bu gece bu evdeki tek erkek olmamam gerekiyordu."dedi.

Anlamaz gözlerle baktım.

"Geç içeri."dedi.

İçeriye girdiğimde ise salonun darmadağın olduğunu fark ettim.

İrem ağlıyordu ve,"Küçük Krepimizin başında beklemen gerekirdi Demir!"diye çığırıyordu.

O esnada Demir'e acıdığım kadar başka hiç kimseye acımadım.

İrem beni görünce,"Eren!Patronunun ne haltlar yediğini duydun mu?Krep'in başında beklememiş!Bu ne demek biliyor musun?"diye bağırdı.

O esnada merdivenlerden başında havluyla Umay indi ve gülerek,"Bizim töremize göre senin ölüm hakkın gelmiştir abi!"diye bağırdı.

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

İrem sinirle,"Kes sesini Umay!Burada küçük bebeğimin hayatı söz konusu."diye bağırdı.

Umay hala gülerken göz göze geldik.

Altında kısa bir şort vardı,üzerinde ise bol bir sweatshirt.Ev botları ve havluya sarılmış saçlarıyla sade ve güzel görünüyordu.

Enseme vurulan el ile kafamı çeviridm.Demir,"Hayırdır?"dedi.

Hızla,"Bir şey yok efendim.En iyisi ben Krep'i gidip alayım.İrem Hanım mutlu olsun."dedim.

Demir bu sefer etrafında göz gezdirdi ardından kulağıma eğildi,"Eren kimseye söylemezsen sana bir şey söyleyeceğim."dedi fısıldayarak.

Bende aynı şekilde fısıldadım,"Buyrun Demir Bey."

"Ben,Krep'ten oldum olası nefret ediyorum.Ve onu sattım.Ama İrem'in haberi yok.Bir kaç güne yeni bir kedi alıcam onunla ilgilenir artık."dedi.

Kahkaha atacaktım fakat durdum.

İrem,"Bu gece odaya gelme Demir!"diye bağırdığında işte o an kendimi tutmak için bir sebep bulamadım.

Kahkaha atarken neyseki Umay da bana katıldı.Demir ise sinirle ikimize bakmaya başladı.

Yanıma hafif yaşlı bir kadın geldi.

"Eren bey gelin odanızı göstereyim."dedi.

Olumlu anlamda başımı sallayıp peşinden gittim.Oda,eksi birinci kattaydı.Alt katı kimse kullanmıyor gibiydi.Temizlik eşyaları buradaydı.

Odada,iki tek kişilik yatak vardı.Küçük bir komodin de vardı.

Çantamı komodinin üzerine bırakıp tekrar yukarıya çıktım.

Demir hala sinirliydi.Umay ise tekli koltuğa oturmuş bacaklarını sehpaya uzatmış televizyon izliyordu.

Çıkar çıkmaz Demir,"Önce akşam yemeğini yiyelim sonra çalışmaya geçeriz Eren."dedi.

Olumlu anlamda başımı salladım.Sinirle mutfağa gitti.

Öylece ayakta kaldığımda Umay televizyonu kapattı ve kafasını arkaya yatırıp saçlarını savurdu.Bana yandan bir bakış attığında karşımdaki görüntüsü çok etkileyiciydi.

"Neden ayakta bekliyorsun Eren.İlk defa gelmiş gibi davranma otur hadi."dedi.

Yanındaki koltuğa oturdum temkinli bir şekilde.

Demir, anlattığı gibiyse beni vurabilirdi.

Umay sıkıntılı bir nefes aldı.

"Abime yemekte, tiyatro yaptığımı söylemeye karar verdim."

"Emin misin?"

Başını olumlu anlamda salladı.

"Sevdiğimiz duyguları saklamak bize iyi gelmez Eren.Zamanımız varken göstermek gerekir.Hayatta her şey böyledir."

Başımı olumlu anlamda salladım.Zamanımız varken göstermemiz gerekir.Öylesine haklı bir yorumdu ki.

Ve onu öptüğüm için asla pişman değildim.

Zamanınız varken yapmazsanız,zaman arasına sıkışan sonsuzluğunuz keşkeler ve neyseler ile dolar.Keşke ve neyse mutlu duygular değillerdir.

Az önceki yaşlı kadın tekrar yanımıza geldi,"Umay Hanım yemek hazır.Eren Bey geçin lütfen."dedi.

Ayaklanıp sofraya ilerlerken kadın merdivenleri çıktı ve İrem'e de aynı teklifte bulundu.

Fakat karşılığında,"Bir de yemeğe inmemi kimse beklemesin!"diye bir bağırtı duyduk.

Umay ile birbirimize bakıp aynı anda güldük ve Umay gözlerini devirdi.

Onu secmeye başladığımdan beri farkındaydım.Gözlerini sürekli olarak deviriyordu ve ben gözünü deviren insanlardan nefret ederdim.Ama kimi seveceğinizi siz seçmiyorsunuz.

Öyle ki hayatınızı yönlendiren zamaı bile siz seçmiyorsunuz.

Sofraya oturduğumuzda Demir oldukça gergindi.

Elimde olsa Umay'a şu an söylememesi gerektiğini söylerdim.

Önüme konan çorbayı kaşıkla karıştırıp bir kaşık aldım.Sofra gerçekten mükemmel görünüyordu.

"Abi sana bir şey söylemem gerekiyor."

Demir,oturduğumuzdan beri ilk kez kafasını masadan kaldırdı ve Umay'a gözlerini çevirdi.

Aralarındaki bağ gerçek olmamasına rağmen kuvvetliydi.Bunu hissedebiliyordum.

Umay derince nefes aldı.

"Abi ben lise birden beri devlet tiyatrosunda oynuyorum."dedi.

Demir tepki vermedi ve Umay onun gözlerinin içine bakarak devam etti.

"Ve konservatuvar sınavına girdim.Kazandım.Üniversitemi değiştirmek istiyorum.Hukuk okumak istemiyorum."

Demir tepkisizliğini sürdürürken masada kasvetli bir hava vardı.Demir başını yavaşça olumlu anlamda salladı.

"Bilmiyorum mu zannediyorsun?"

Sesi öylesine sinirliydiki.Umay şaşkınca ona baktı.

"Her zaman yanında adamlarım vardı Umay.Her adımından haberdardım."

Umay,"Bana,beni takip etmeyeceğini söylemiştin."diye çıkıştı.

Umay ayağa kalktığında Demir sinirle söze girdi.

"Takip ettirmeseydim haberim olmayacaktı.Bana yine yalan söylemiş olucaktın Umay.Üstüne üstlük bu konu hakkındaki düşüncelerimi o kadar iyi biliyorsunki.O kadar aptal bir olaya hayatını adamana izin veremem."

"Ne saçmalıyorsun abi?Neresi aptalmış?"

Umay'ın sert çıkan sesine karşılık Demir de ayaklandı ve sinirli bir sesle,"Neresi mi aptal?Bir sürü serseri ipsiz sapsız insanın toplandığı saçma sapan işler yapılan,başınızda kimsenin durmadığı bir ortam orası Umay.Sen ,devlet tiyatrolarında sürünecek bir insan değilsin."dedi.

"Hiç biri serseri ipsiz sapsız değil.Bunu sende çok iyi biliyorsun abi.Başımızda birinin durmasına gerek yok çünkü hepimiz on sekiz yaşındayız.Artık büyüdüm.kimse beni zorla alıkoymuyor ya da bana yanlış bir şey yapıldığında bunu anlayabiliyorum!"

"Büyüdün öyle mi?Neden şaşırıyorum ki ben zaten senin büyümen için koca bir gençlik feda ettim."

"Konunun bununla hiç bir alakası yok abi!"

Umay'ın gözleri dolmuştu.Bir damla yanaklarından süzülürken sessizce onları izledim.

"Bal gibi de var hanımefendi.Sen öyle saçma sapan insanlarla bir arada büyüme, kimse seni küçük görmesin diye on altı yaşında köpek gibi çalışmaya başladım ben.Ailemi toprağa verdim ve dimdik durdum sadece senin geleceğin için.Umay olarak yaşayabil diye genç Demir'i,ailemle beraber toprağa verdim ben."

Umay sinirle,"Vermeseydin o zaman Demir'i falan.Sana ver diyen mi oldu?Sadece sen mi gömdün aileni toprağa.Abim olman ve benim için fedakarlık yapmış olman üzerimde söz sahibi olabileceğin anlamına gelmez.Ve ne biliyor musun?Kurduğun bu düzende mutlu falan değilim."

Demir sanki kurşun yemiş gibiydi ve Umay devam etti.

"Umay kim biliyor musun?Abisinin gölgesinde yaşayan bir kız değil.Ya da İrem'in saçma sapan triplerini çekebilecek bir kız değil."

Demir,"Yengen hakkında doğru konuş."diye çıkıştı.

"Konuşmuyorum.Ne kadar iğrenç kalpli bir insan olduğunun farkında bile değilsin.Öylesine sevdin ki onu yaşayan hiç bir şeye saygı duymadığının da farkında değilsin.Sırf senin uzun zaman sonra yüzün güldü diye o şımarık kadına katlanmak ne kadar zor haberin var mı?Kendimi o kadar kötü hissediyorumki.Onun senden sakladıklarını sana söyleyemediğim her an kendimden nefret ediyorum."

Demir ,bu sefer şaşkınlıkla baktı ve sesi çok daha kısıktı,"Sakın dile getirme."dedi.

Umay ise durmadı.

"Sende biliyorsun ve sessiz kalıyorsun.İrem en başından beri bu eve gelen tüm yakışıklı korumalarla,tüm o değişen şoförlerle yattı.Ve sen bunu o kadar iyi biliyorsunki.Bunu öyle geri plana atıyorsun ki."

Bu sefer Demir'in canı daha çok yandı.Bunu hissettim.

Ve gözleri işte o an donuklaştı.

"Ben mi seçtim lan?Seveceğim yanında hayat bulacağım kadını ben mi seçtim zannediyorsun?Sevdim lan ben.Tüm varlığımla sevdim ve öyle sevdim ki her şeyi geri plana attım.İşte sende bunu biliyorsun,"Umay tam ağzını açıcakken Demir işaret parmağını kaldırdı,"Sakın devam etme.Çünkü sende sevdiğin adamı seçemeyceksin.İşte bu yüzden o adamın iyi biri olması için dua edicem.Şimdi çık odana.Bir daha bu konuyu açarsan okul hariç evden çıkmanı yasaklarım ve peşine beş adam takarım."

Umay şaşırarak geriledi.Bu sefer o da kısık bir sesle,"Hayır yapamazsın."dedi.

Demir ise,"Öyle bir yaparım ki,öyle bir yaparım ki Umay aklın almaz."dedi.

Ve Umay ağlayarak merdivenleri çıktı.

Boğazımı temizledim ve Demir'in bakışları bana döndü,"Ben en iyisi odaya geçiyim."dedim.

Sessizce başını olumlu anlamda salladı.

Odama geldiğimde yatağa uzanıp telefonumu elime aldım.

Biraz daha kurcalayacaktım.

Üzerimdeki tişörtü çıkarıp yatakta rahat bir pozisyon aldım.

Duvara değen kolum bir anda ısındığında kolumu kendime doğru çektim.

Neydi bu şimdi?

Kafamı çevirdiğimde ise duvarda bir yazı vardı.

"Ben kendimi şu kadar olsun tanıyorsam bakışlarımdan çoktan anlarım Eren.Yukarıdaki Umay da seni seviyor.Ama onu,bana yaptığın gibi şüphe de bırakma.Şüphe Umay'a uzak bir duygu ve bu duygudan nefret eder.Ayrıca her şeyi izliyorum.Tavırlarına dikkat et çarpmıyım bir tane."

Umay

Son cümleden sonra keyifli bir kahkaha çıktı dudaklarımdan.Beni izliyordu en başından beri.

Yeşile çalan mavilikleri en başından beri üzerimdeydi ve o gözler beni öylesine güvende hissettirmiştiki bu işin içinden kolayca çıkabileceğimi anlamıştım.

Telefonumu keyifle karıştırmaya devam ederken instagrama girdim.

Dşündüğüm gibiyse çoğuyla instagramdan konuşmuştum.

Önce anasayfaya anlam vermeye çalıştım.Dönem garipti.Çabuk adapte oluyordunuz ama şaşırmaya devam ediyordunuz.

Sürekli,daha ne olabilir duygusu ile yaşamak gibiydi.

Kendi profilime girdim ve her şey tıpkı tahmin ettiğim gibiydi.

Üç bin kişi ile takipleşiyordum.

Aynada çekilmiş bir kaç fotoğrafım vardı çoğunda yüzüm kapalı kaslarım ön plandaydı.

Ve yorumlar,mesaj kutum efsaneydi.

Bir fotoğrafta altımda havlu vardı ve üzerim çıplaktı.

Bu kadar bozulabileceğimi asla tahmin etmezdim.Mesajkutuma girdiğimde ise gülmeye başladım.

Bir sürü mesaj vardı.Hepsi birbirinden farklı kadınlar bana yazmıştı.

Gülmemin sebebi yalnızca kendime hayret etmemdi.Asla hoşuma gitmiyordu çünkü.

Hatta tanımadığım bir sürü kadının bana yazması obje gibi hissettirmişti.

Telefonu kenara koydum ve Umay'ı dinlemeye karar verdim.

Odadan çıkıp sessizce merdivenleri çıktım.Hangisi onun odasıydı bilmiyordum ve herhangi birinin beni burada bulması rezalet olurdu.

Fakat kapısı açık tek oda vardı ve içerisi boştu.

İçeriye girdiğimde masadaki fotoğraflardan bu odanın Umay'ın olduğunu anlamıştım.

Fakat odada değildi.Nerede olduğunu çok iyi biliyordum.

Umay, her bunaldığında tıpkı diğer insanlar gibi hava almaya çıkıyordu.Bahçeye geldiğimde ise tahminim doğru çıkmıştı.

Umay oturmuş gözlerindeki yaşı siliyordu.Arka bahçe de ,evin içi gibi özel olarak dizilmişti.

Beyaz,şık oturma takımının bir sandalyesini çekmiş geceden ötürü siyah gökyüzünü seyrediyordu.

Bozuntuya vermeden yanına bir sandalye de ben çektim.

"Nasılsın?"

Bir an afallayarak bana döndü ardından gözlerini tekrar uzaklara çevirdi.

"Konuşmak istemiyorum Eren."dedi.

"Tamam bende konuşmak için gelmedim zaten.Senin aksine pek sevmem."

Yüzünü bana çevirdi ve bir süre baktı.

"Hakkımda bildiğini bildiğimden çok daha fazla şey bilmen beni endişelendirmeli mi sence?"

"Bilmem."

Güldü.

"Çok garip bir çocuksun farkındasın değil mi?"

Sorduğu soruyla bende güldüm.

"Ne varmış halimde?"

Umay sıkıntılı bir nefes verdi.

"Bir öyle bir böylesin sanki.Duygularını tam anlamıyla vermiyorsun ve sanki verdiğin an değişecekmiş gibi geliyor.Soğuk bir insansın az konuşuyorsun ama aynı zamanda çok konuşuyormuşsun gibi geliyor,gözlerime bakıyorsun ve,"ellerini yüzüne kapattı,"Ben ne dediğimi inan bilmiyorum."

Güldüm ve sandalyeyi tamamen yanına çektim.

"Bazen ne diyeceğini bilmemek oldukça olasıdır Umay.Senin için bile.Ve sende benim senin benim hakkımda bildiğini bildiğimden çok daha fazla şey biliyorsun."

Yanakları kızarmıştı.Daha fazla kızarmasını istedim.

"Yoksa sen beni mi izliyorsun?"

Tıpkı istediğim gibi yanakları daha fazla kızardı.Hoşuma gitse de konuyu değiştirmesine izin verdim.

"Zaman bizim yanımızdayken yapmamız gerekenleri yapmamız gerektiğini düşündüm.Ve söyledim.Neyi yanlış yaptım anlamıyorum ama kötü hissettirdi."

Başımı olumlu anlamda salladım ve söze girdim.

"İnan bana söylemeseydin bu çok daha can sıkıcı olurdu.Çünkü bu sefer belirsiz bir zaman arasına sıkışırdı anıların."

Kafasını çevirdi ve şaşkınca bakmaya başladı.

"Ne demeye çalışıyorsun yani?"

Gülümsedim.

"Şunu dmeye çalışıyorum.Aslında yaşadığımız her an kendi içerisinde bir sonsuzluğa gömülür ve o an için o anı ilk defa yaşarız.Daha açıklayıcı olmama gerekirse,"

Kocaman gözlerini bana dikmiş dikkat ve umutla dinliyordu bende devam ettim.

"Mutlu olduğun her an kendi zaman arasında sonsuz olur.Ve üzüldüğün anlar da öyle.Zamanın hem artı hem eksi yönleri vardır.Ama en korkutucu olan nedir biliyor musun?"

Merakla,"Nedir?"diye sordu.

Gülümseyerek cevapladım.

"Belirsiz zaman araları.İşte onlar,ne mutlu ne de üzgündür.Ve belirsizlik seni her zaman huzursuz eder."

Gözlerime derince baktı o an.Fazla yakınlaştığımızın farkındaydım ve hızla atan kalbini hissedebiliyordum.

Benim için yeni değildi.

İşte bu yüzden kendini bana teslim etmesine izin vermek istedim.

"Benim en büyük belirsizliğim ne biliyor musun Eren?"

Dudakları ile dudaklarımın arasında küçük bir mesafe varken mırıldanmıştı bu sözleri.

Gözlerim dudakları ve gözleri arasında gezinirken,"Neymiş senin en büyük belirsizliğin?"

"Sensin ve ben senin belirsiz kalmanı istemiyorum."

Gülümsedim ve dudaklarımız birbirine kavuştu.

Bir elim yanağını okşarken baştaki tereddütlü hareketleri son buldu ve sanki uzun zamandır istiyormuş gibi öptü.

Elimden gelse onu her, zaman aralığında öperdim ve artık zaman da bilirdi.

Bizi gerçek anlamda yenemeyeceğini her an için sevgimizin birbirimizi bulacağını.

Buradan el ele çıkıp hala birbirimizin gözlerini emin bir şekilde bakacağımızı.

Ayrıldığında utançla gözlerini kaçırdı.

Bu haline gülerken kaçırdığı gözlerini bana çevirmesi için çenesini hafifçe kaldırdım.

"Seni seviyorum Umay."dedim.

"Bunu öyle uzun zamandır söylemeni bekliyorum ki Eren."

Gülümsediğimde bu sefer utanarak kaçtı yanımdan ve ben yine arkasından güldüm.

*********

Zaman Arası/Okul

Umay

Öylesine farklıydıki.Sanki beni her zaman diliminde öpmesi beni sonsuz kılıyordu.

Ve arafta kalacak hiç bir hücrem yoktu artık.

Ben Eren'e aşıktım.

Her şeyimle.

Sonsuzluğum,belirsizliğim,
mutluluğum ve üzüntüm ile.

Ve emin olmuştum tekrardan.Çıktığımızda ne olursa olsun,beraber geçirdiğimiz bu dakikalar kendi içerisinde bir sonsuzluğa gömülücekti.

Bizim kendimize ait bir zaman aramız vardı.

Ve hep var olucaktı.

El ele buradan çıktığımızda dahi.

Ve ben onu en çok da kayıp zamanım ile sevmiştim.

*****************

Naberrr.

ve garip bir şekilde günde bir bölüm yazıyorum bu hız şaka mı?

Eğer bu hizda giderse her gun bir bölüm size.

Tatil boyunca günde bir bölüm yazıp finale yaklaşma planım var.

En azından 20. bölüme kadar gelsem güzel olur.

Neyse bu esnada kurgunun ünlenmesi için gerçekten desteğiniz lazım.İş sosyal medyadan yürüyor ve ben yetiştiğim kadar yapmaya çalışıyorum.

Her neyse sizden ricam edit vb.paylaşmanız ve en azından finalden önce biraz daha okunmaya ulaşmak.

Sizi seviyorum wattpad de 2k olduk her şey için teşekkürlerrr.

Kitappad de de ayni performansi bekliyorum

Öpüldünüzz.

Zaman arasına sıkışmamaya dikkat edin.


Loading...
0%