@ebi_books
|
Müzik: Eren Gerçekten size ait bir kaç parçanın zaman arasına sıkıştığını düşünmek bazen huzursuz hissettirebilir. Fakat çoğu zaman size ait olan iyi parçalarında sonsuz bir zaman arasına sıkıştığını bilmek iyi de gelebilir. İşte bu yüzden yaptıklarımdan artık pişman değildim. Belirsiz değillerdi. Karanlık geceyi izlerken geri dönüşü düşündüm. Hangi yılda olacaktık?Kaç yaşında olucaktım?Acaba yaşamadığımız zamanları yaşayacak ve kendi zamanımızda mı uyanacaktık? Kendimizi nasıl tekrar bulucaktık?Kaybolan zamanı bize kim geri getirebilirdi? Benim için ayrılan odaya girmek için içeriye girdim.Odaya geldiğimde ise ne mutlu,ne de üzgündüm. Uyuyabileceğimi düşünmüyordum.Ancak beynim yorgunluğumu kabul ederse uyurdum. Sırtüstü uzanıp kollarımı birleştirdim ve tavanı seyretmeye başladım. Seyrederken yine az önce olduğu gibi tavanda bir yazı belirdi. "İyi geceler benim zaman arama sıkışmış adam." Umay. Gülüp başımı iki yana salladım.Cevap yazmak istedim. "İyi geceler benim zaman arama sıkışan kadın." yazmak istedim. İlk defa bir zaman arasına sıkışmaktan bu denli mutlu olduğumu yazmak istedim.Fakat yapamadım. Sadece fısıldayabildim,"Kendi zaman aramızda sonsuz olmak dileğiyle sevgilim." Yine tavanda bir yazı belirdi. "Amin Eren.Amin." Umay. Güldüm.Sanki hayır duası alıyordu.Sevdiğim kadınla aynı zaman arasına sıkışmış,kısa zaman içerisinde çok zaman yaşamıştık.Ve şimdi de aynı zaman arasında farklı zaman aralarına sıkışmış birbirimiz ile ütopik bir iletişim kuruyorduk. Başkasına söylesem ya rüya olduğunu ya da benim delirdiğimi düşünürdü. Biri daha düşünmüş olucak ki,"Delirdin mi lan sen?"diye bir ses duydum. Kafamı kaldırdığımda ise Demir'in burada olduğunu fark ettim.Ayaklandığımda,"Demir Bey,burada ne işiniz var?"diye sordum. "Sen boşver beni kiminle konuşuyorsun onu söyle." "Kimseyle,sadece şarkı mırıldanıyordum." Şüpheli bakışı sürerken,"Neyse şu an bununla uğraşmayacağım."dedi. Ona hala tip tip bakarken derin bir nefes aldı ve daha sessiz bir sesle,"Yengen beni yatağa almadı."dedi. Gözlerimi kapatıp gülmemek için derin bir nefes aldım.Elinde yastık vardı. Yanımdaki yatağa bıraktı ve üzerine oturdu.Rahatlığını kontrol etmek için üzerinde oturarak zıpladı. Ona hayretle bakarken,"Efendim, burada mı uyuyacaksınız?"diye sordum. Başını olumlu anlamda salladı. "Işığı söndürmezsem rahatsız olmazsın değil mi?"diye sordu. Şaşkınca bakarken,"Af buyur?"dedim bir anda. Hızla toparlandı,"Ne af buyur, kendi evimde nerede yatacağımı sana mı sorucam?" "Yok estağfurullah Demir Bey.Sadece affınıza sığınarak soruyorum koca evede yatacak başka yer yok muydu?Ne biliyim misafir odası falan." Sıkıntıyla nefes aldı. "Şey ben,"dedi ve zorlanarak,"Uzun süredir yalnız uyumuyorum.İrem kovduğunda da Umay'ın odasında uyurdum.Şimdi onunla da aram bozuk."dedi. Gerçekten kırk yıl düşünsem aklıma bu kadar absürt bir an gelmezdi. Fazla ileri seviyeydi. "Peki siz bilirsiniz."dedim. Yine ciddileşmeye çalıştı,"Ben bilirim tabi Eren."dedi ve yorganı açıp yatağa uzandı. Bende uzanıcakken ayağa ışığı kapatmak için ayaklandım bu esnada Demir,"Eren ışığı kapatmasak olur mu?Ben ayrı yataklarda yatınca huzursuz hissediyorum."dedi. Şaşkınca bakarken sırtı duvara dönüktü."Demir Bey kusura bakmayım ama ben ışığı söndürmeden uyuyamam." Bedenini döndürmeden sadece kafasını döndürdü ve yalvaran gözlerle baktı. "Olmaz Demir Bey.hem sizde alışın biraz."dedim. "Peki ,ama bak gece uyanırsam açarım." Işığı söndürüp yatağa gittim.Bir süre telefonda oyalandım.Mesajlara sadece baktım ve biraz sonra da kapatıp yatağa iyice yerleştim. Uyuyamayacağım belliydi.Bir süre sonra saate baktığımda yarım saattir yatakta debelendiğimi fark ettim.Yüzüm duvara dönükken duvarın ısısını hissettim. Bana mesaj yazıyor aşk kadınım, diye düşünürken farklı bir el yazısı vardı karşımda. "Ben niye senin yanında yatıyorum lan,hani İrem ile evliydim ben?" Demir. Cevap vermeyecektim.Demekki Umay bir ara ikisini göndermişti.Sebebi ise çok malumdu.Utanmıştı aşk böceğim. Bir anda duraksadım.Kendimi garipsedim.Ne zamandan beri böyle bir aşk kelebeği olmuştum ben? Derince nefes alırken bir mesaj daha geldi. "Aptal Demir ve İrem'i yolladım.Sende uyumaya çalış yarın daha beni hatırlatacaksın." Umay. Gerçekten uyumak için iyice yerleştiğimde belime uzun kolların dolandığını fark ettim. Gözlerim kocaman açılırken temkinli bir hal ile arkamı döndüm ve o an karanlıkta Demir ile burun buruna geldik. Bir o bana bakıyordu, bir ben ona.Bir şey yapmasını beklerken bu bakışma yaklaşık beş dakika sürdü. Fısıldayarak,"Demir Bey ne yapıyorsunuz burada?"diye sordum. O da aynı fısıltıyla,"Eren,ben kabus gördüm tamam mı?" Kafamı olumlu anlamda sallarken,"Tamam ne yapabilirim?"diye sordum. Kollarını iyice bana sardığında tehlikede hissediyordum."Yani beraber uyursak sorun olur mu senin için?" Gözlerim hala kocaman açıkken aynı fısıltıyla,"Sorun olur mu ne demek Demir Bey?Tabiki olur.Kollarınız belimde, amacınız ne sizin?" "Abartma lan!Kollarım belinde işte dua et götünde değil." "Ha olabilirdi yani.Demir Bey lütfen gidermisiniz?" Başını olumsuz anlamda sallayıp bana iyice sokuldu."Demir Bey gidin lütfen." "Kovma beni nolur.Çok kötü bir kabus gördüm." "Demir Bey şaka mısınız şu anda?" "Çok ciddiyim Eren,maaşına zam yapıcam söz.Ama ne olur bırakma beni." Ne yapacağımı bilemediğim için öylece durdum.Daha sonra sırtımı ona döndüm o da sırtını bana döndü.Tek kişilik yatakta iki koca adam yatıyorduk şu düştüğümüz hale bak. Gece bir ara üzerimdeki yorganın çekildiğini hissettim,"Demir Bey yorganı çekmeyin lütfen." "Üşüyorum Eren."derken sesi çok nazlıydı. Bir ara da kolları yine belime gitti.Derince nefes alırken bu sefer kolları malum yerlere kayarken,"Demir Bey!"diye bağırdım. "Of tamam be!" Bu inanılmaz saçma geceyi atlattığımda her şeyi atlatabileceğime dair inancım tamdı. *********** Zaman Arası okul/Umay Elimdeki yastığı Demir'in kafasına fırlatırken kafayı yemek üzereydim. O sığınağın içerisinde benden kaçıyordu ve bende onu kovalıyordum. İrem,öğle yemeği için çıkmıştı.Bir an olsun ekranın önünden ayrılmıyordum.Yanlış sahneler geldiğinde Demir'in gözlerini kapatmam gerekebilirdi çünkü. İki gündür benimle dalga geçiyordu.Kezban diyordu bana.Hemen yandın abinin çalışanına diyordu. O benimle böyle dalga geçerken Eren'in yanında uyuduğu anlar ekrana yansıdı ve kahkahalara boğuldum.Ama tam bu esnada Demir'in eli herifimin malum yerlerine gitti. "Umay o kişi ben bile değilim bak,ben buradayım." Yastığı kafasına geçirdim ve o da masanın arkasına kaçtı. "Sen olmayabilirsin ama oradakiler karakterlerimizden parçalar taşıyor.Doğruyu söyle pis amaçların mı var?" "Saçmalama Umay.Öyle şey mi olur?Erkekliğime de laf ettirmem." "O zaman niye elliyorsun lan herifimi?" "Ya daha kaç kez söyleyeceğim o ben değilim.Hem alışkanlık olmuştur.Hani İrem ile evliymişiz ya.Onunla uyumaya alışmışım ya." Çırpındıkça batıyordu. "Ha yani İrem'ide elliyorsun?Bu kulaklarım daha neler işitecek Demir.Sapık mısın oğlum sen?" "Ya ne saçmalıyorsun Umay,ben İrem ile evli değilim.Yemin ederim şu yaşıma kadar bir tane kıza yanlış manada dokunmuşluğum yok." Durakladım.Haklı olabilirdi.İrem ile evli değildi sonuç olarak. Ben duraklayınca o da durakladı ama aklıma bana sürekli,"Kezban ,gördüğün ilk erkeğe vardın."deyişi geldi ve yastığı kafasına tam isabet fırlattım. İkimizde durulduğumuzda koltuğa çöküp izlemeye devam ettim.Demir sakinleştiğimi anlayınca temkinli bir şekilde yanıma oturdu.Kollarımı önümde birleştirip ona ters bir bakış attım. Eren gittiğinden beri Demir ile vakit geçiriyorduk.Ve birbirimizi gerçekten çok iyi anladığımzı fark etmiştim.Olaylar kaşısında yaptığımız yorumlar dahi birbirine katılan cinstendi. Bir süredir ona karşı hissettiğim güven iyice artmıştı.Gerçekten abimmiş gibi geliyordu. Eren'i izlemeye devam ettim.İrem hala gelmemişti ve bende Demir'e başımı çevirdim.O da pür dikkat Eren'i izliyordu ve ben dönünce yüzünü bana çevirdi. "İrem hala gelmedi değil mi?" Olumlu anlamda başını salladı. "Son günlerde sence de çok şüpheli davranmıyor mu Demir?" Demir sessiz kaldı.Artık İrem uğruna geri plana attığı şeyler midemi bulandırıyordu.Bence oldukça saçmaydı.Sevginin sonsuzluğuna inanırdım ama sevginin de bir saygısı vardı. Bu kadar kötülüğe gelemezdi.Ve İrem hakkında büyük şüphelerim vardı.Yasemin'i bu gün hiç görmemiştim eğer görseydim ondan takip etmesini isteyecektim. Demir'e ise bu teklifimi asla söyleyemedim.Çünkü vereceği tepkiden ve kırılmasından korkuyordum.Sürekli birilerine İrem'i savunmanın onu ne kadar yorduğunun da çok farkındaydım. Gerçekten seveceğiniz kişiyi siz seçemiyordunuz.Ve o da seçememişti.Tabi son zamanlarda bunun sevgi değil alışmışlık olduğunu fark etmiştim. Demir'in anlattığına göre çocukluktan beri tanışıyorlardı.Ve Demir çok küçük yaşta sevmişti İrem'i.Ona sadece alışmıştı ve kendini hatırlattığı için sevdiğini zannediyordu. Öyle bir şey yoktu.İlk bakışta herkes seviyor zannedebilirdi ama bu sevgi değildi.Alışmışlıktı. En sonunda cesaretimi topladım,"Neden İrem hakkındaki her kötü şeyi unutuyorsun Demir.Sevmek bu değil biliyorsun."dedim. Bekliyordu bu çıkışımı. "Ne yapıyım Umay,ne yapmamı istersin?Sevdiğimi ve İrem'in nasıl bir insan olduğunu biliyorsunuz.Oturup kalkıp bunu mu konuşalım?" "Konu bunu konuşmak değil biliyorsun değil mi?Sadece bize zarar verse inan gıkımı çıkarmazdım.Ama burada konu sensin Demir.Ve ben senin gibi sevmesini bilen az insanın olduğu bir zamandan geliyorum.Bak gördün işte dönemi.İki erkek yan yana yatınca bile aklımıza neler geliyor.Berbat yozlaşmış bir dönem.Ve senin gibi bir insanın bu tarz bir dönemden gelen biri için ne kadar değerli olduğunu düşün.Lütfen bir kere, elini kalbine değil aklına koy ve düşün senin ki sevgi falan değil." "Sevgi değil de ne?" Sesi yorgun geliyordu. "Seninki alışmışlık Demir.Karşında düşmanın ya da kötülüğünü isteyen biri durmuyor.Gerçekten buraya geldiğimden beri sana karşı inanılmaz bir güven hissediyorum ve sana bu kadar kısa süre için fazla gelebilir ama gerçekten abimmişsin gibi geliyor.Sanki hayatımın her anında varmışsın gibi.Bu yüzden lütfen anla.Sadece iyiliğini istiyorum.İrem ile mutlu olucaksan gerisi umrumda değil.Ama bir süre sonra bu arafta kalma duygusu seni yiyip bitirecek." Gerçekten yorgundu.Ve onu yoranın zaman arası değil de kalbi olması, durumun ne kadar ağır olduğunu gösterirdi. Gözlerinin dolduğunu gördüm.Her an olgunluğunu koruyan Demir bu sefer iyi görünmüyordu. Elimi omuzuna koydum,"Demir,yanındayım." Bana bakıp gülümsedi ve buna ne kadar ihtiyacı olduğunu gördüm. Dostça doladım kollarımı ona.Ve sıkıca sarıldım."Yalnız savaşmıyorsun.Bu zaman arasında kimse kendini yalnız hissetmeyecek artık, tamam mı?" Başını olumlu anlamda sallarken göz yaşlarının aktığını biliyordum. "Teşekkür ederim."dedi fısıltıyla. "Alıştıklarımızdan ayrılmak zordur Demir.Ama bazen alıştığımız şeylerin bize zarar verdiğinin farkına vardığımızda beklememiz anlamsız olur.O yüzden bu sevginin senin için aşk mı,yoksa alışmışlık mı olduğunu kendine dürüstçe açıkla." Başını olumlu anlamda salladı. Sanki aramızda bir bağ oluştu o an.Zamanın ötesinde bir bağ.Zamanın ötesindeki bağlarda ancak zamanın ilerisinde bir yerde oluşabilirdi zaten. Gülümsedim. ************** Eren Sabah kalktığımda Demir hala uyuyordu.Yorgan ikimizin de üzerinde değil yerdeydi. Ayaklanıp yerdeki yorganı aldım ve üstüne örttüm.Saatime baktığımda henüz sabah altı olduğunu fark ettim. Açılmaya ihtiyacım vardı.Yürüyüş yapmak istiyordum.Evin dışında büyük,oldukça boş görünen bir park olduğunu fark etmiştim gelirken. Burası aralıklı müstakil evlerle dolu bir yerdi ve çoğunun bahçesi zaten park kadardı.Bu nedenle parkı kullanmadıklarına çok emindim. Demir'i dürttüm. "Demir Bey ben koşuya çıkıyorum haberiniz olsun."dedim. Homurdandı ama bu saatten sonra umrumda değildi.Dün koyun koyuna yatmıştık çünkü. Kum saatini yanıma almayı unutmuş olmam da çok kötüydü.Ne kadar süremin kaldığını bilmiyordum elimi çabuk tutmalıydım. Gitmeden Umay'a bakacaktım bu yüzden.İlk onun hatırlayacağını düşünüyordum. Merdivenleri çıkıp etrafta çalışan olup olmadığına baktım.Sadece mutfaktan sesler geliyordu onun haricinde ses yoktu.Merdivenleri yavaşça çıktım ve emin adımlarla Umay'ın kapısını açtım. Yatakta uzanmış beline kadar açılmış sweatshirt ile uyuyordu.İzlememeliydim ama bu görüntüden gözlerimi alamadım. Balkon kapısı açıktı ardımdaki kapıyı etrafı kontrol ederek kapattım.Balkon kapısını da örttüm. Yanına gidip üzerindekini düzelttim ve örtüyü üstüne çektim. "Şurada görev peşindeyiz niye böyle uyuyorsun be kadın." Kapıdan sessizce çıkıp bu sefer dış kapıya geldim.Çalışan kadınlardan biri arkamdan seslendi,"Eren Bey.Kahvaltı etmeyecek misiniz?" "Yok,yürüyüş yapacağım.Diğerleri uyanınca ederiz zaten."dedim ve gülümseyerek çıktım evden. Güvenlik en dıştaki Demir kapıyı da açtığında parkı görebiliyordum. Biraz ısınıp koşmaya başladım.Sabahın serin havası çok hoşuma gidiyordu ve tekrar formda olup enerjimi atabilmenin, sandığımdan daha iyi geldiğini fark ettim. Çocukken de sinirli bir çocuktum çoğu kişi hiperaktif olduğumu söylerdi,genelde sessizdim ama sinirlendiğimde diğer çocuklara kıyasla çok daha büyük tepkiler verebiliyordum. Hala aynı özelliklerin devam etmesi artık canımı sıkmıyordu ama tehlikeliydi.Çevremdekileri üzüp kendimden uzaklaştırmak istemiyordum.Sürekli bunun pişmanlığını duymak hiç istemiyordum. Yürüyüş bandında onuncu turum bitti ve soluklandım.Beşinci turdan sonra elinde köpeği ve üzerindeki marka,spor kıyafetiyle buralarda oturduğuna emin olduğum bir kadın gelmişti. Ve geldiğinden beri beni süzdüğü çok barizdi.Daha önce kendimin bu kadar farkında olmamam çok daha garipti.Ya da benim dönemimde asosyal,siyah giyimli soğuk çocuklar normal karşılanmıyordu.Ama bu tarz bir zamanda kadınlar için hazineydim. Bu saçma çıkarımları geri plana atıp yürüyerek parkın çıkışına geldim. "Merhaba." Arkamdan gelen sesle kafamı o tarafa çevirdim. Tereddütle,"Merhaba."dedim. "Nerede olduğunuzun farkında mısınız acaba?"diye sorduğunda anlama vermedim. "Neredeyim?" "Parkın ismine neden bakmadınız büyü hatası." Yanımdaki tabelayı görmek için geriledim.Tabelada,"Sıkışık zaman parkı."yazıyordu. Köpek havlarken gökyüzü griye bulandı.Tuzağa düşmüştüm. Kadına baktığımda yaratığa dönüşmemişti.Gerilerken gülümsedi,"Sakin olun burası sonsuz değil." "Ama sıkışık zamanlar sonsuzdur." "Buna siz karar verirsiniz." Arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı.Etrafıma baktığımda her yerin bembeyaz olduğunu fark ettim.Yalnızca park vardı.Etraftaki evler de yoktu artık. "Bekleyin,buradan nasıl çıkıcam?" Kadın tekrar bana döndüğünde artık gözleri siyahtı. "Sıkışıklığı kabullenmezsen dönebilirsim.Her şey zihninde bitiyor büyü hatası." Kadın uzaklara gitti.Çok uzaklara.Parkta tek başımaydım.Dışarıya adım attığımda beyaz bir hiçliğin ortasında buluyordum kendimi.Parka geri girdiğimde ise sanki hiçlik büyüyordu. "Sıkışıklığı kabullenme." Fısıldadım kendi kendime.Korkuyordum.Burası kalbimi sıkıştırıyordu sanki.Hiç bir yaşam belirtisi yoktu etrafımda.Sanki herşey ve herkes ölmüş gibiydi. Yok olmuş gibi. Bunları aklımdan çıkardım.Kabullenme Eren.Ne olursa olsun kabullenme.Sıkışıklık kabul edildiği an sıkışıklık olur. Her şey böyledir.Kabul edildiğinde gerçek olur.Kabul etmediğimi nasıl gösterecektim? Yüksek bir sesle,"Sıkışık değilim."dedim.Yeterli olmadığını fark ettiğimde ise bağırdım,"Ben buraya sıkışmadım."sesim yankılandı. Köpek havlama sesleri duydum.Canlı belirtisi.Bu iyiye gittiğimi gösterirdi. Sekiz,köpeğe benzeyen yaratık bana doğru koşmaya başladığında onlardan kaçmak için bende yuvarlak yürüyüş bandında koşmaya başladım. Sürekli olduğum yere dönüyordum.Yuvarlak.Sürekli olduğun yere dönmek.Bunlar sıkışıklığı gösterirdi. Köpekler bana doğru inanılmaz bir hızla koşarken daireyi terk edemezdim.Ama aynı yere geldiğim yeri terk etmezsem kaçamazdım. Bir kez daha bağırdm,"Sürekli aynı yerde dönmüyorum.Vardığım her yer kendi içerisinde bir ilk.Ve ben sıkışmıyorum." Köpekler daha çok havladı.Bu işe yarıyordu ama yeterli değildi.Daha hızlı koştum ve yolumu değiştirdim.Ortaya doğru koştum.Köpeklerin sayısı arttı ve artık bana çok yakınlardı. "Aynı yere gelmedim!Sıkışık değilim!Özgürüm ve her şey olması gereken düzende!" Koşmaya devam ettim.Yoruluyordum soluklanmam gerekiyordu. Yoruluyordum.Yorulmak için emeğe ve zamana ihtiyaç vardı.Zaman akıyordu. Bir kez daha bağırdım. "Yoruldum,zaman akmaya devam ediyor,sıkışık değilim." Ve köpeklerin sayısı bir kez daha arttı.Korkuyordum havlama sesleri yükseliyordu.Aynı yerde dönüp dolaşmamak için sürekli yolumu değiştiriyordum. Yağmur yağmaya başlamıştı.Suyun tenime değdiğini ve rüzgarın beni ürperttiğini hissedebiliyordum.Tam bir yere dönecekken aniden bir ateş yükseldi. "Her şeyi hissedebiliyorum döngüde değilim her şey olması gerektiği gibi!" Bir anda ayağım çamurla beraber kaydı ve düştüm.Köpekler üzerime doğru gelirken,donakaldım ve o an yere baktım. Çamur,yağmur,ateş,rüzgar. Elementlerin hepsi yerli yerindeydi.Ve elementlerin yerli yerinde olması her şeyin yolunda olduğunun bir kanıtı olabilirdi. Köpeklerden biri gelirken gözlerinin içine baktım ve korkuyu silip attım. "Bunlar gerçek köpekler değil!Burada işleri yok!Burada tüm elementler yerli yerinde köpekler burada olmamalı."dediğim an köpeklerin çoğu rüzgara karışıp yok oldu. Biri hariç.Üzerime gelip hızla kolumu ısırdığında acı yüzünde büyük bir çığlık attım. Acı. Hisler. "Hala hissedebiliyorum.Köpek gerçek değil ama ben ve çevrem gerçek.Bunlar köpek değil!" Ve bu sefer köpeklerin hepsi yok oldu.Derince nefes alıp soluklandım.Kolumdaki acıya rağmen zorlukla ayaklandım. Etrafta bir kapı aradım.Ama aklıma gelen düşünceyle kapı aramanın aptallık olduğunu fark ettim. Ben kapının orada olduğuna inanmadıkça orada bir kapı falan belirmeyecekti.Ben istediğim yere kapıyı getirebilirdim. Çünkü zaten düşündüğümüz her şey kendi zaman aralarında varlardı.Önemli olan onları bulundukları zaman aralarından çıkarmaktı. Kafamı kaldırıp tabelanın olduğu tarafa odaklandım.Gözlerimi kapatıp açtığında orada bir kapı olduğuna tüm benliğimle inanmıştım ve artık oradaydı. Büyük,kahverengi ,eski kapıyı tüm ayrıntılarıyla hayal ettim ve çok gerçek olduğunu gördüm.Yaklaşıp kulpunu kavradım. Gözlerimi olmayan gökyüzüne çıkardım ve bağırdım. "Buradan çıkıcaz büyücü.Ve sen buna asla mani olamayacaksın.Yalnızlığım beni yenemeycek.Kimsenin zaafı onun sonunu getirmeyecek.Sen yalnızca yanına alamadığın ruhlarla kalıcaksın.Duydun mu beni sikik herif!" Kapıyı açıp büyük bir hızla çıktım. Az önce geldiğim parktaydım ve aynı konumdaydım.Kafamı hızla tabelaya çevirdiğimde bu sefer tabelada,"Vadi Parkı."yazıyordu. Az önce gördüklerimin hayal olmadığını anlayacak kadar çok olağanaüstü olay görmüştüm. Bu nedenle emindim.Bu görevin içerisinde küçük bir tuzak gibiydi. Köpeğini gezdiren kadın da kulağındaki kulaklığıyla inanılmaz umursamaz bir şekilde yürüyordu.Yine de daha fazla burada durmak istemedim ve koşar adım parktan uzaklaştım. Hatta fark etmeden öyle hızlı yürümüştüm ki güvenlik klubesinin yanına geldiğimde nefes nefeseydim. İçeriye girdiğimde ise herkes kahvaltı sofrasındaydı.Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu ve ben hala soluklanıyordum. Hepsinin gözleri bana döndüğünde çalışan kadın,"Eren Bey,iyi misiniz?Ne oldu?"diye sordu. "İyiyim,sadece kendimi fazla kaptırmışım."dedim hızla. Masaya oturduğumda Demir söze girdi. "Beraber şirkete geçelim Eren.Bu gün çok işim var kalan işlerle senin ilgilenmen gerekiyor,zaten malum, akşam çalışamadık." Akşam çalışamadık ama sen benim üzerimde çalıştın demek çok isterdim ama her neyse. Sofraya oturduğumda az önce yaşadığım adrenalinden ötürü ağzımı bıçak açmıyordu. Umay da sessizdi ve bir şeyler yemiyordu.Üniversite için hazırlanmıştı. Üzerinde güzel bir pantolon ve hoş v yaka bir kazak vardı.Saçlarını at kuyruğu yapmış ve hafif makyaj ile süslemişti yüzünü. Demir,"Neden yemiyorsun?"diye sordu. "İştahım yok Demir Bey.Gece de uyku tutmadı pek." Sizin yüzünüzden tutmadı demek de çok isterdim ama Demircim şartlar böyle yapacak bir şey yok. "İyi,hadi o zaman gidelim artık." Umay da bizimle beraber ayaklandı,kafasını bir an olsun kaldırıp bana bakmıyordu. Üçümüz arabaya bindik Demir ve Umay karşıma oturmuştu bende tek oturuyordum. İkisi de mutsuzdu.En sonunda Demir söze girdi. "Umay,bak ben seni hiç bir zaman kırmak istemedim abicim,"Umay devam etmesine izin vermeden sözünü kesti. "Ama kırdın öyle değil mi?O halde konuşmanın bir anlamı yok." Demir söyleyeceklerini yutmuşken sinirlenmemek için gözlerini kapattı. "Aramızın bozuk olmasını istemiyorum.Konservatuvar öğrencisi olmayacaksın ama özel yerlerde yapmaya devam edebilirsin hobi olarak." Umay derince nefes alıp camı seyretmeye devam etti. "Bana karşı bu tavrın devam ederse de hiç birini yapamazsın." Ve Umay hala sessizliğini koruyordu,Demir ise sinirlenmeye başlamıştı. "Umay bak daha fazla uzamasını istemiyorum." Umay susması için,"Konuşmak istemiyorum.Öyle küçük şeylerle dün kırdığın bir kalbi toparlayamazsın."dedi. Onlar hakkında düşünmeyecektim çünkü yine gerçek değillerdi.Umay ve Demir'in kardeş olduğu bir gerçeklik yoktu.Ama bir zaman aralığı vardı. Bu teoriler aklımı çok doldurduğunda yalnızca bana iyi gelen kısımlarını düşünüyordum. Umay,"Mustafa abi beni bırakır mısın?Kalan yolu yürümek istiyorum."dedi. Mustafa, aynadan Demir'e baktı ve Demir onayladığında arabayı kenara çekti.Umay indiğinde ise araba çalışmaya devam etti. Bir kaç dakikanın ardından şirkete geldik.Ve Demir'in odasına çıktık. Demir'e kendimi nasıl hatırlatacaktım?Zaman arasında ikimize dair en büyük ortak özellik beraber olduğumuzda sorunları çözebiliyor olmamızdı. Beraber ip uçları buluyor olmamız. Fakat burada hiç bir, dakika muhafızından Biz her zaman bir sorunun içerisindeydik ve normal zamanda ortak noktamızı bulmakta zorlanıyordum. Dostmuyduk?Galiba evet.Ama bizi bir araya getiren neydi? Zamana arasından başka.Her zaman arasına sıkışanla iyi anlaşmıyordum sonuçta. Mesela İrem'e oldum olası ısınamamıştım.Ama Demir öyle değildi.Yalnızca kurtulmak için beraber değildik. Ama bizi bağlayan şey neydi? Bunu bulduğum zaman Demir'in de beni hatırlayacağını biliyordum. Önümdeki dosyaları düzenliyordum ve Demir de bilgisayarıyla ilgileniyordu.O kadar çok dosya vardi ki düzenlemek zaman alacak gibiydi.Ama bu işime gelirdi. Bilgisayarın başına geçmemeliydim.Çünkü bilmiyordum. Ne kadar süremin kaldığını da bilmiyordum kum saatini yanıma almalıydım.Dosyalar bittiğinde Demir'e,"Demir Bey,evden önemli bir eşya almam gerekiyor izin verirseniz alıp geliyim."dedim. Demir kafasını kaldırdı ve ilk başta izin vermeyeceğini düşünürken,"Arabayı şoförden al.Evinden eşyanı aldıktan sonra da Umay'ı almaya üniversiteye git.O şoför ile Umay'ı baş başa bırakmak istemiyorum."dedi. Olumlu anlamda başımı salladım ve bana uzattığı anahtarı alıp aşağı indim.Garaja gelip arabayı açtım ve bindim. Kullanmayı bildiğim için sıkıntı çekmeden aracı garajdan çıkardım. Yol ezberim de oldukça iyiydi bu nedenle otobüsle geldiğim,evimin yolunu çok iyi biliyordum.Arabanın hoparlörünü açmak için uzandım ve rastgele bir şarkı açtım. Gelen şarkının sözleri ise türkçe olmasına rağmen çok anlamsız gelmişti. "Tanga Savage X Fenty,tanga üstümde designer" Gözlerim şaşkınlıkla açılırken sanatçı kısmında yazan Alizade yazısını gördüm.Bu sözler de neyin nesiydi?Türkçeye yeni bir anlam mı getirmişti bu sanatçı? Şarkıyı değiştirdiğimde bu müzik türünün hiç hoşuma gitmediğini fark ettim. Sonraki açtığım şarkıda sözler türkçeydi fakat bu sefer de sözler çok anlamsızdı.Nakarat ise daha anlamsız. Bir adam bağıra bağıra,"Madem prenses olmak istiyorsun,o zaman prenses gibi davran."diyordu. Şarkıyı beğenmemiştim ama sözleri bana İrem'i hatırlatmıştı.Sinir bozukluğuyla güldüm. Bu sözleri 1900'lü yılların ortalarında doğan biri duysaydı bu zamanları görmekten korkar erken ölürdü. Evime geldiğimde bu saçma şarkıları kapatmanın tam zamanı olduğunu anlamıştım zaten. İçeriye girip kum saatini almak için odama girdim.Fakat o an başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Kum saati masanın üzerinde değildi ve masanın üzerinde bir not vardı.Ahşap masaya kazınmış bir not. "Zamanı başı boş bırakırsan, zaman kaybolur büyü hatası." Korku bedenimi sararken evin içinden sesler geldiğini fark ettim.Yatağın yanındaki süpürgenin demir sopasını söküp elime aldım. Mutfağa geldiğimde mor bir yaratık gördüm.Elinde tuz vardı.Lezzet aldığını belli eden mırıltılarla eline döktüğü tuzu yalıyordu. Benden biraz kısa gibiydi.Bedeni mordu ve oldukça kiloluydu.Bedeninin çoğu kısmında kabarıklıklar vardı ve gözleri kocamandı.Vucudu hem yanmış gibiydi ,hemde mora boyanmış gibi. Üzerinde ise yırtık,gri uzun bir kıyafet vardı.Elinde sekiz parmağı vardı ve her bir parmağı birbirinden şişti. Beni görünce başını kaldırdı ve gülümsedi.O an diğer elinde tuttuğu kum saatini gördüm.Benim kum saatimi. Sopayı ona doğrulttum,"Nesin sen?"diye sorduğumda tuzu yalamayı bıraktı ve parmaklarını keyifle emip bana gülümseyerek baktı. "Sakin ol büyü hatası.Sadece bir muhafızım." Arkasındaki duvarda bir yazı belirdi. "Önündeki mor dakika muhafızı Eren.Korkunu belli etme.Büyü yetkisi var ama büyü hatalarından sorumlu değil.Onlara bir şey yapamıyor.Sıkışan ruhlardan sorumlu.Sakın unutma onunla dövüşme,anlaşma yap.Anlaşma konusunda iyi." Demir. Muhafız arkasındaki duvarı okuduğumu anlamış gibi kafasını çevirdi fakat yazı çoktan kaybolmuştu. Sopayı yavaşça kenara bıraktım. "Ne istiyorsun?"diye sordum. Sanki şarkı mırıldanır gibi,"Sevdiğim şeyler vardır anılar zamanlar.Ve en çokta sıkışıkların anılarıdır.Benliğin içerisindeki küçük ışıklar da olabilirler."dedi. "Ne saçmalıyorsun anlaşılır şekilde konuş." Yüzünü bana çevirdi ve gözlerimin içine baktı.Gözleri çok çirkindi.Kocamandı,içerisinde kahverengi vardı ama akmış bir kahverengi.Ortadaki siyahlar küçük ve en çok maviler göze batıyordu.Bir gözü erimişti. Yanıma iyice yaklaştı. Demir'in dediği gibi korkumu belli etmeden baktım ona. "Korkmuyorsun."dedi keyifle. "Çirkin bedenin dışında korkulacak bir yanın yok muhafız."dedim. Kahkaha atarken sivri dişleri ve yine şişmiş dili önüme geldi.Ondan gerçek anlamda korkmuyordum.Aptal bir yaratığa benziyordu. "İkimizin de istediği malum büyü hatası."dedi ve elindeki kum saatini havaya kaldırdı. "Fakat şu anda benim elimde." Eline ulaşıcakken hızla geri çekti. "Onu bana vereceksin!"dedim sinirle. Başını olumsuz anlamda salladı,"Neden vereyim?"diye sordu. "Çünkü o bana ait ve ait olan şeyler er ya da geç doğru yerlerine kavuşur." Güldü.Hatta gülüşü kahkahaya dönüştü. "Er ya da geç öyle mi?Ben bir bozuk zaman muhafızıyım büyü hatası.Er ya da geç kavramlarının olmadığı yerlerde hiç kimse ait olduğu yere geri dönemez."dedi. Sinirle soludum.Sopaya tekrar uzanmayı düşündüm ama aklıma yazı geldi."Onunla anlaşma yap Eren."dedim içimden. "Kum saati karşılığında ne istersin?" Keyifle güldü. "İşte şimdi doğru yere geliyorsun büyü hatası."dedi. Daha fazla uzatırsa sinirlerime engel olamayacaktım. "Uzatma da söyle!"diye çıkıştım. Geriye doğru gitti,"Sana ait olan önemsiz bir anıyı istiyorum."dedi. Bunun neler getirebileceğini düşündüm. "Sadece önemsiz olan bir anı mı?Ne kadar süre bir anı?" "Sadece yedi saniye sürecek bir anı.Oldukça önemsiz."dedi. Yalnızca yedi saniye.Önemsiz.Ona güvenmeli miydim?Ya bu yedi saniye adımı öğrendiğim anıysa? "Önemsiz olup olmadığını nereden bilicem?" Güldü."Kilit anılara erişilemez büyü hatası.Senden alacağım çok önemsiz bir anı olucak."dedi. "Sana güvenmiyorum,"dediğimde o da hızla,"Başka çaren var mı?Bir sürü büyü yeteneğim var kum saatini istediğim an yok edebilirim."dedi. Haklıydı.Başka çarem yoktu.Zamanım da yoktu. Derince nefes alıp,"Kabul ediyorum."dedim. O ise keyifle,"Bunu cümlelerle açıkla."dedi. Sinirle soludum. Elini yavaşça kaldırdı ve benden bir şeyler kopardığını hissettim. Tozlar halinde bir anım onun elindeki küçük tüpe girdi. Benden asırlar gitmiş gibi hissettim bir anda.Yorgunlukla yere çöküp başımı kaldırdığımda keyifli bakışı sürüyordu. Kum saatini bana fırlattığında zorlukla yakaladım ve onu yanıma aldım. "Hoşçakal büyü hatası."dedi ve tozlaşarak kayboldu. Öylesine yorgundumki ayağa kalkamadım.Kalkmaya çalıştığımda ise büyük bir baş dönmesiyle yere düştüm. Yere düştüğümde kapımın açıldığını duydum. "Eren,orada mısın?"Bu Sadık'ın sesiydi."Dün arabamda cüzdanını unutmuşsun onu getirdim." Mutfağa geldiğinde yerde yatan beni gördü ve endişeyle yanıma geldi. "Eren,iyi misin?" Zorlukla nefes aldım."İyiyim sadece,bir an gözümün önü karardı." "Hadi gel hastaneye gidelim." Hızla başımı olumsuz anlamda salladım. "Geçer birazdan sabah kafamı vurdum ondan olmuştur."dedim. Omuzuma destek vererek beni odama getirdi ve yatağıma oturttu. "Oluyor muydu hep böyle?"diye sordu. Telaş yapmasın diye,"Olur böyle.Çocukluğumdan beri boks yapıyorum.Kafaya darbe almaktan oluyor dediler."dedim. Başını olumlu anlamda salladı. O an aklıma,Sadık'a da kendimi hatırlatmak geldi.Evet,bir yansımaydı ama okuldaki zaman arasına aitti. "Sadık sana bir şey söyleyeceğim?" "Buyur söyle Eren'im."dedi. Başımı yana yatırdım.Onun benim ile en büyük ortak noktası geride bıraktıklarıydı.Ve Sadık'ın zaman arasıyla en büyük ortak noktası da Kenan'dı. "Kenan diye biriyle lisede sıra arkadaşlığı yaptın mı?" Sorduğum sorudan sonra gözlerime uzun uzun baktı.Göz bebekleri büyüdü ve donuklaştı.Bazı anılar aklına gelmiş gibiydi sanki.Her şey gözlerinin önünden geçmiş gibi. "Eren?" Adımı söylediğinde artık beni eski Eren gibi görmediği belliydi. "Sadık."dedim aynı şekilde. Bulunduğu yeri sorguladı bir an.Ardından üzerindekilere baktı.Sonra aynanın karşısına baktı ve bir kez daha bana baktı. "Neredeyim ben?" "Benim sıkışık zamanımdasın.Görev için buradayım.Aslında sen ölmüştün yansıma olarak ama seni tekrar burada görünce kendimi hatırlatmam gerektiğini düşündüm." Hala şaşkınca bana bakarken ona olayları anlatarak vakit kaybetmemem gerektiğini fark ettim. "Bak Sadık.Buradan çıkma.Olayları sorgulama.Her şey bitince sonunun ne olacağını zaten bilmiyoruz.Zamanım yok."dedim. Tam çıkacakken,"Her şey tamam ama sana bir şey sormam lazım Eren."dedi. "Sor." "Kenan hala hayatta öyle değil mi?Filiz hiç bir yere gitmedi." Sessiz kaldım. "Bunu bilemeyiz Sadık.Her şey bittiğinde öğrenebiliriz."dedim ve evden çıkıp arabaya bindim. Umay'ın okuluna sürerken gözüm kum saatine kaydı.Yarısından çoğu bitmiş gibiydi.Kırmızı ışıkta beklerken telefonuma bir mesaj geldi. Kayıtlı olmayan numara. "Eren, ben Umay.Bak dün gece olanları unutalım tamam mı?Bizden olmaz.Farklı dünyaların insanıyız ve sende tereddütlüsün.Bu zamana kadar hep öyleydin ve anla işte bir gecede her şeyin olup bitmesini kaldıramadım.Lütfen beni affet.Arkadaş kalalım." Kaşlarımı kaldırdım şaşkınlıkla.Umay,emin olmamaktan nefret ederdi. Zaten gerilmişken bu tarz bir mesajı ciddiye almam hiç iyi olmayacaktı. O halde bende ona neyden emin olması gerektiğini öğretecektim. Evet bu gerçek Umay bile olmayabilirdi ama benim Umay'ım her zaman arasında benimdi.Bunu onun da bilmesi gerekiyordu. Okulun önüne geldim ve camı indirdim.Umay ile göz göze geldik.Beni görünce biraz şaşırmıştı ama sessizce yan koltuğuma bindi. Camı geri kapattığımda arabanın camlarının siyah bir filmle kaplı olmasının birazdan çok işime yarayacağını fark ettim. Bilmesi gerekiyordu.Her zaman arasında benim olduğunu. Sessizliği bozan o oldu,"Eren bak mesajımı görmüşssün.Dediğim gibi dün geceyi unutalım."dedi. Gülerek kafamı iki yana salladım.Bana şaşkınca bakıyordu.Araba hızla ilerlerken evin yoluna dönmedim.Ara sokağa girdim.Umay bunu fark etmedi bile. "Unutmak ve unutulmaktan nefret ederken bir insana onun için önemli bir anı unutması gerektiğini söyleyemezsin Umay."dedim. Yine şaşkınca baktı bana. "Sen bunu nereden biliyorsun?" "Belli etmediğini mi zannediyorsun sen?" Sessiz kaldı arabayı durdurdum ve gözlerinin içine baktım. "Tıpkı söylediğim gibi.Belirsiz zaman aralarından nefret ederim.Ve şu an içerisinde bulunduğumuz zamana arası belirsizlik ile son bulmayacak Umay.Şimdi söyle bana,arkadaş kalmamız seni tatmin edicek mi?" Başını olumsuz anlamda salladı. "O halde yapman gerekeni biliyorsun."dediğimde anlayacağını biliyordum. Ve bir süredir bu anı beklediğiminde çok farkındaydım. O benim için Umay'dı.Her zaman arasında gördüğüm Umay benim için tek bir kişiydi.Okulda şaşkın gözlerle bakan Umay,kasabada kuzenim olan Umay ve patronumun kız kardeşi olan Umay. Ben onun her zaman arasında var olacaktım, tek bir Eren olarak. Ve o da benim zaman aralarımda var olacaktı tek bir Umay olarak. Koltuğundan kalkıp kucağıma yaklaştı ve o kucağıma kurulurken ellerimi kazağının içerisinden beline sardım. Dudakları ile dudaklarımın arasında kısa bir mesafe kalmışken fısıldayarak,"Belirsizlikten bu kadar hoşlanmazken beni belirsizliğin ortasında bırakmanın bedeli ağır olucak."dedim. Gözlerime suç işlemiş çocuklar gibi baktı.Belindeki ellerim sıkılaştığında sonunda dudakları dudaklarımdaydı. Elim ,gevşemiş at kuyruğuna gitti ve tokayı saçından narince alırken bir an olsun dudaklarından ayrılmadım. Saçları açıldığında elim kumral saçlarında gezindi. İstek ve arzuyla öperken ikimizde oldukça istekliydik. Bu ,dakikalarımızı alırken Umay'ın telefonunun çalmasıyla durmak zorunda kaldık. Ayrıldığında hala gözlerimin içine bakıyordu. Telefonuna uzanan elinden önce yanındaki telefonunu ben aldım. Bitiresim yoktu.Devam etmek istiyordum. Fakat telefonda,"Demir abim."yazısı belirdi. Umay telaşa düşerken işaret parmağımı dudaklarına götürdüm ve telefonu açtım,ona konuşması için uzattığımda telefon hala benim elimdeydi. "Efendim abi."derken sesini sakinleştirmeye çalışıyordu. "Eren aldı mı seni Umay?" Umay gözlerimin içine baktı. Gülümseyip saçlarını düzelttim. "Aldı abi,eve gidiyoruz şimdi."dedi. "Tamam varınca yaz." Telefonu kapattığında Umay'ın kalp atışları hala arabada duyuluyordu.Saçlarını geriye doğru ittirip düzelttim ve yanağını okşadım. Hala istekle bakarken,"Bu işi burada devam ettiremeyiz güzelim."dedim. Üzülmüş gibi baktı gözlerime.Bu kadar harika görüneceğini bilseydim çok daha erken öperdim. Yerine geçtiğinde yolun geri kalanı oldukça sessizdi.Eve geldik ve arabayı park edip Umay'a içeriye girerken eşlik ettim. "Ben odama geçiyorum.Duş falan alacağım."diyip koşar adım yukarı çıktı. Acaba Umay gerçekte de bu kadar utangaç mıydı? Bunları düşünürken üst kattan sesler geldiğini duydum.Hızlı adımlarla üst kata çıktım. Ses en üst kattan geldiği için bir katı daha geride bıraktım.Kapıyı açtığımda İrem merdivenin üzerindeydi. Burası yatak odası olmalıydı.Beyaz mobilyalarla dizayn edilmişti.Altın rengi işlemeleri vardı. Yerdeki halı da beyazdı ve tavan oldukça yüksekti.En üst katı diğer katlardan ayıran bir kapısı daha vardı. "İrem Hanım iyi misiniz?"diye sordum ama hiç içimden gelmemişti. Dolabın üzerinden bir şey almaya çalışıyordu ama beceremiyordu. Üzerinde saten geceliği vardı.Yeni uyandığı belliydi.Biz gittikten sonra tekrar uyumuş olmalıydı. Kafasını çevirdiğinde beni görmeyi beklemiyor gibiydi. "Eren,şuradaki sandığı almama yardım eder misin?" O merdivenlerden inerken başımı olumlu anlamda salladım ve ben merdivene çıktım. Sandığa uzanıp büyük sandığı merdivenden temkinli bir şekilde indirdim. "Sağol Erencim ya.Demir'e demiştim bu dolapları bu kadar yüksek yaptırma diye ama işte." Sandığı yatağa bıraktığımda hızla çıkışa ilerledim.Fakat ben ilerlemeden önce İrem ulaşmıştı. "Dur gitme." Şaşkınlıkla bakarken gülümsedi,"Şuraya küçük kutulardan biri düştü az önce onu da yerine koyarsan çok iyi olur."dedi. Sinirle solurken göz devirmemek için çok zor durdum.Ama patronumun karısı sayılıyordu. İrem'e de kendimi hatırlatmalıydım ve bundan daha iyi bir fırsat olmadığını fark ettim. Çünkü onunla bir daha yalnız kalmak istemiyordum. Fakat bizim İrem ile hiç bir ortak noktamız yoktu.Olmaması genelde beni mutlu ediyordu ama şu an için aynı şeyler söz konusu değildi. Yerine koyarken arkamı bir an için döndüm ve bana alıcı gözle baktığını fark ettim. İşte İrem'e dair aklımda kalan tek şey buydu. İhanet. Sonuna kadar iğrençleşebilirdi.Ve onun için önemli olan tek şey kendisiydi. Başta onu yargıladığımı düşünürken sonrasında bu yargılarımın ne kadar haklı olduğunun farkına varmıştım.Çünkü bu tarz bir anı yine yaşamıştık. Aklım o ana gitti bir an. Demir,o gün çok yorgundu.Zaman arasının ilk günleriydi. Buraya alışmaya çalışıyorduk ve Demir gece fazla araştırma yaptığı için uyuyakalmıştı. İrem,korktuğu için onu sabah yatakhanenin kapısından biz alırdık.Ders başlamıştı ve kızlar çıkmıştı.Çıktıkları için içeriye rahatlıkla girebilmiştim. İrem'in odasına geldiğimde hala üzerinde pijamaları olduğunu ve yatakta oturduğunu görmüştüm. "Neden hala hazırlanmadın?"diye sorduğumda gülümsedi. O an ,önyargılı olma demiştim kendime.Ama önyargımın çoğu zaman beni kurtardığını unutmuş gibiydim. Ayaklanıp kollarını boynuma doladığında donuk bakışlarımı ondan çekmemiştim. Çok iyi hatırlıyordum.Demir, Ama aynı zamanda beni de beğendi ve benden ona sevgi vermemi istedi. Gözlerinde ise asla pişmanlık yoktu.Kendimi hızla geri çekmiştim. "Demir'e bu tarz bir ihanette bulunamazsın İrem.Ve beni buna alet asla edemezsin."dedim. Anının içerisinden çıktığımda merdivenden iniyordum.Dalmıştım. Deja vu yaşıyordum.Çünkü İrem yatakta oturur pozisyona gelmişti.Ve kafasını yana yatırarak bana bakıyordu. "Eren,senden bir şey rica edebilir miyim?"diye sordu. Neler olacağını biliyordum ama bunun bana bir şey getireceğinin de farkındaydım. İrem ayaklanıp yanıma yaklaştı ve kollarını boynuma doladı. "Acaba bu gece,"derken sesi oldukça cilveliydi ve ben o cümleyi tekrar kurdum. "Dostuma,bu tarz bir ihanette bulunamazsın İrem.Ve ben buna asla alet olmam." İşte o an Sadık'ta olduğu gibi,İrem'in göz bebekleri büyüdü ve elektrik çarpmış gibi benden ayrıldı. Gerilerken elini başına götürdü ve yatağa oturdu. Kafasını kaldırıp,"Eren?"dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. "Seni hatırladım."dedi. Ve bir kişiye daha kendimi hatırlatmış oldum. *************** Zaman Arası/Okul Umay Gözlerim ekrandayken son olanlardan sonra artık İrem'den daha çok nefret ediyordum. Bunun sebebi Eren değildi.Eren'e olan duyguları hiç değildi. Bir erkek için bu tarz bir düşünceye kapılmazdım zaten. Bunun sebebi İrem'in geride bıraktığı hiç bir şeyi umursamayacak kadar ileri gidebileceğiydi. Eren,İrem'i hatırladığında ise yanımızdaki İrem bir anda uyuyakaldı. O an Demir ile anlamış olduk.Eren'i hatırlayan kişi uykuya dalıyordu. Demir ise az önceki konuşmamızdan sonra artık İrem'den çok daha fazla şüpheleniyordu. Şüphelenmekte haklıydı çünkü geride onu koşulsuz şartsız seven bir adamı bırakan kişi, geride hepimizi bırakırdı. Bundan artık adımız kadar emindik. Ve ben Eren'in dönüşünü artık çok daha fazla istiyordum. Sanki onu asırlardır görmüyor gibiydim. Ve bizim zamana aramızda hava yeni kararıyordu.Onun ise ikinci günüydü. ************* Naberr. Bölümdeki favori sahneniz??? Yazarınız tatil boyunca her gün bir bölüm yazmaya çalışıyor. Fakat bu emeğin karşılığı için tekrar söylüyorum elimden geldiğinde sosyal medyada aktif olmaya çalışıyorum ama bunun için size de ihtiyacım var. Onun haricinde oylar eskisinden daha iyi aramıza yeni kişiler katıldı ve onlara oylarıyla varlıklarını gösterdikleri için teşekkür ediyorum. Ama yorum sayısı özellikle son bölümlerde az ve bu beni üzüyor. Bu işi çözersek sevinirim çok öpüyorum ballar. Zaman arasına sıkışmamaya dikkat edin. |
0% |