18. Bölüm

16.Yansıma

Ebrar Aydın
ebi_books


Müzik:
Sia-Snowman
Hümeyra-Kirli Beyaz Kedi


Büyü hatalarının ve sıkışık ruhun sığınakta geçirdiği kısa sürenin ardından Umay ve Eren kedi ile ilgilenmeye başlamış,Yasemin'in ise gitmesi gerekmişti.

Demir,bu zaman içerisinde hava almak istediğini fark etmiş ve bahçeye çıkmıştı.

Yavaş adımlarla bahçeye çıktı.Beyaz karlar üzerine yağarken soğuğu hissetti.Çıkarken üzerine aldığı deri ceketinin önünü kapattı ve ellerini cebine koydu.

Banklardan birine oturdu üzerinde kar olmasına rağmen.Küçük sorunların sorun olmadığı o evredeydi artık.

Biliyordu zaten, o halde neden acı çekiyordu?

Sakladığı göz yaşları kendini göstermek ister gibi Demir'in gözlerinin içine doldu.

Geride bıraktıklarına üzülürken her şeyin üstüne gelen kalp ağrısı onu bir hayli yormuştu.

Aşk olmayabilirdi ama alıştığını terk etmekte zordu.

Derince nefes alırken gözünden akıp gitmek isteyen yaşı sildi.Başını iki yana salladı.

"Aptal olma Demir.Olması gereken oldu!"dedi kendine sitem ederek.

Geçicekti.Bunu biliyordu.Zaman her şeyin ilacı olmayabilirdi ama unutturması dahi kalp ağrısını azaltabilirdi.

Demir,akan bir gözyaşını daha silerken onu uzaktan izleyen sıkışıktan habersizdi.

Yasemin.

Zamana arasının kararlı kızı.Zaman arasının mantıklı kızı.Zaman arasının görünmeyen kahramanı.

İlk kurban.

Diğer sıkışık ruhlar her acı çektiğinde onların yanında olan o kız.Geride bıraktığı yaşanmamış hayatına rağmen yalnızca kendi için değil çevresindekiler için de nefes alabilen o kız.

En çok da biricik dostu Sinem için savaşıyordu.

Biliyordu,bir daha karşılaşamasalar dahi buradan çıktığında Sinem'e dair bir iz bulucaktı hayatında.

O da,Demir'de birbirlerine ne kadar benzediklerinin farkındaydı.

İkisi de hiç bir zaman seçilmiş olan olmayacaktı.Başrol olmak için gelmemişlerdi dünyaya.

Çünkü ikisinin de kalbi yalnızca kendileri için atmıyordu.Bencil değillerdi.Yanlarındaki insanları en az kendileri kadar düşünüp hayatta tutmaktı gayeleri.

Yasemin,çekinen duygularını bir kenara bıraktı ve Demir'in yanına ilerledi.

Oturmaları yasaktı fakat kısa bir süre fark edilmeyeceğinin farkındaydı.Demir'in oturduğu bankın üstündeki karları ittirdi ve sessizce oturdu.

Demir yavaşça başını kaldırdı ve Yasemin'i görünce göz yaşlarını gizlemedi.İkisi de farkındaydı dik durmak için ne kadar çok gizlediklerini göz yaşlarını.

İkisi de yalnızca sevmek istemişti.Sonuçlar onlar için önemli değildi.An önemliydi.

Demir,toparlanarak,"Burada ne işin var?Bir şey mi oldu?"diye sordu.

Yasemin,gülümseyerek başını olumsuz anlamda salladı.O da bir süredir üzerinde taşıdığı yükü atmak istiyordu sanki.

Gözlerinin dolmasına o an için izin verecekti.Demir şaşkınlıkla bakarken,"Yasemin,sen oturuyorsun."dedi.

Yasemin gülümserken gözlerinden bir damla yaş aktı ve Demir kendi derdini yine unuttu.Yanındaki ağlıyordu bir kere.

"Hey,iyi misin Yasemin?"

Yasemin olgunlukla gülümsedi,"Sen iyi misin asıl?"diye sordu.

Kendi için yaşamayan iki insanın gözleri, buldu birbirini.

Demi sıkıntılı bir nefes verdi ve başını aşağı yukarı salladı.Ardından Yasemin'in üzerindeki ince kıyafete baktı.

"Üşümüyor musun sen?"diye sordu.Cevap gelmesini beklemeden üzerindeki deri ceketi çıkardı ve Yasemin'in üzerine bıraktı.Yasemin sessizce gözlerinin içine baktı.

Ruhlarının sonsuzluğa sıkışması gibi bir sorun ile savaşırken üşümek yalnızca hala yaşadıklarını hissettiriyordu.

"Yaralarımızı sarmaya vaktimiz yok Demir.Son iki görev kaldı.her şey bittiğinde,"yutkundu Yasemin.

Hepimiz geri döneceğiz demek istedi ama sonsuzluğa sıkışıp parçalanan bedenlerini temizlemek zorunda kaldığı kızlar geldi aklına,"En azından bazı şeyler düzelicek."dedi.

Demir başını olumlu anlamda salladı.

"Yaraların her zaman sarılmasına da gerek yok zaten.Bazı yaralar açık kalmalı ki zaman onları kurutsun ve acılarını unuttursun Yasemin."dedi.

Yasemin de gülümsedi.Demir'in ona verdiği cekete sıkıca sarılırken birazdan gitmesi gerektiğinin çok farkındaydı.

Ama ana odaklanmak istedi.O karları izlerken ona dikkatle bakan Demir'in iç sesi bambaşkaydı.

Hayat,sizi alışık olduklarınızdan koparırken başka bir alışkanlığın önünü açabilir.Hatta bazen bu alışkanlık sizin için yaratılmıştır.

İkisi de çok farkındaydı o gece.Farklı zamanlara ait iki insan fakat aynı karakter ve geleceğe sahip iki insan.

İşte bu,birbirlerine ait insanların her zaman aynı zamanda doğmayacağının kanıtıydı.

Yasemin,"Gitmem gerekiyor."dediğinde Demir gülümsedi.Yasemin gitmeden önce durakladı ardından çekingen bir şekilde Demir'e sarıldı.

Demir de Yasemin'e sıkıca sarıldı ve sessizce ayrıldılar.Soğuk hava o an için önemli değildi.

Ve Yasemin'in üzerinde kalan Demir'in montu da akıllara gelicek en son şeydi.

**********

Umay

Fark ettiğim önemli bir detay vardı ki o da Şemsi'nin Eren'den nefret ettiğiydi.

Deminden beri yan yana geldiğimiz anda Eren'e hırlayarak aramıza giriyordu.

Eren,en sonunda sinirlenerek,"Ulan çıksana aramızdan!"diye bağırdı.

Şemsi ise uyuz ses tonuyla,"Sen çık aramızdan.Ben onun için gönderildim."dedi.

Gülerken Eren çaresizce bana baktı.Aklıma dışarıda lapa lapa kar yağdığı geldi.Zamana arasında da olsak Eren ile karda oynadığımız bir sonsuzuluğun olmasını istedim.

"Benim için tartışmayı bırakın beyler.Hadi biraz kar topu oynayalım."

Eren gülümserken üzerime montumu aldım.Şemsi,şöminenin yanına geçerek patisini yalamaya başladı.

Eren,"Ne o,yapışmayacak mısın peşimize?"diye sorduğunda Şemsi,"Seninle yarışamayacak kadar güzel tüylerim var.Onları karda ıslatamam."dedi.

Gülerken önden çıktım.Yalnızca bir sokak lambası aydınlatıyordu okulun bahçesini.Okulun bahçesinde bir kaç sokak lambası vardı.

Gülerek karın ilerisine gittim.Yalnız ve dalgın bir şekilde oturan Demir'i hedef alarak elime bir kar topu aldım ve tam yüzünün ortasına fırlattım.

Bir anda başını dönüp,bana baktığında dalgın bakışları kayboldu ve sırıtarak ayaklandı.

"Savaşmak için çok yanlış kişiyi seçtin Umay!"diye bağırırken koşmaya başladım.

Eren de çıkmıştı.Demir'in ardından koşarken hızla Demir'e bir kar topu fırlattı.

"Uzak dur lan kızdan."

Demir kahkaha atarken,"İkiniz bir oldunuz ve beni vuruyorsunuz öyle mi?"diye sordu.

Ben gülerken Eren durakladı ve Demir ile kısa bir süre bakıştılar.

Birbirlerine ellerindeki kar topuyla yaklaştıklarında birbirlerine atıcaklar sanmıştım fakat öyle olmadı.Ellerini birbirine vurup sıkıca sarıldılar.

"Kardeşim benim bir kıza seni satar mıyım."

Eren'in sözlerinden sonra ikisi de bana doğru koşmaya başladı.

Koca bir çığlık atarak tüm gücümle koştum.Bana çok yaklaştıklarında ise ayağım takıldı ve gerisin geri düştüm.Kar topları ben düşerken üzerime geldi.

Kahkaha atarak karın üzerinde sırt üstü yattım.Eren ve Demir başıma gelip kollarını önlerinde bağladılar.Ardından Demir'e kolumu uzattım beni kaldırması için.

Güvenip tuttuğunda onu da aşağı çektim ve o da sırt üstü karın üzerindeydi.Ardından Eren de yavaşça yanımıza uzandı.

Uzun süre kahkaha attık.Sanki uzun süre bu kadar eğlenmemiş gibiydim.Bu kadar mutlu olmamış gibiydim.

Aslında bunun süreyle alakası yoktu.Zaten sürenin var olduğu bir yerde değildik.Hayatın her, zaman arasında yüzümüzü güldürecek anları bize vermesiyle alakası vardı.

Eren'in soğuğa rağmen sıcak olan elleri elimi bulduğunda birbirine kenetlendi.

Üşüyor muydum?Fiziksel olarak evet ama duygusal olarak asla.Demir kollarını başının altına aldı.

"Bana söz verin,geri döndüğümüzde ne olursa olsun birbirimzi bulucaz ve yine,okulun üzerini beyazların kapladığı bir gecede kar topu oynayacağız."

Gülümserken Eren kafasını ona çevirdi.İlk söz veren oydu,"Söz."dedi.

Bende gülümsedim ve Eren'in elini daha sıkı tutarken,"Söz."dedim.

Demir de bir fısıltıyla,"Söz."dedi.

Demir gökyüzüne bakarken Eren bana döndü ve gözlerimiz yine kesişti.Kulağıma doğru yaklaştı ve üşüyen kulaklarım sıcak nefesiyle ısındı.

"Geri döndüğümüzde,yaşanmış değil birlikte yaşanacak hayatlara sevgilim."dedi.

Ona karşı hissettiğim sevgi yine soğuğa zıt bir şekilde alev aldı."Yaşanacak günlerimize sevgilim."dedim.

Demi bir anda ayaklandı ve,"Şaka bir yana,sen benim kız kardeşimi arabada götürdün."diye çıkıştı Eren'e.

Utanarak gülerken Eren,Demir'den kaçmaya başladı.

Kahkaha atarak ayaklandım.Onlar uzağa koşarken geride kaldım ve izledim.

Zaman arasının ban bıraktığı farkındalıklardan bahsetmenin sırası değildi,şu an yalnızca anı düşünmek istedim.

Bir eli omuzumda hissettiğimde kafamı çevirdim.Bu sefer şaşkın değildim,keyifli bir sesle,"Sinan abi!"dedim.

Güldü.Omuzumdaki elini indirip kollarını önünde bağladı.

"Yokluğumda zaman arasını kabullenmiş görünüyorsun."

Güldüm."Bulunduğumuz an kabullensekte kabullenmesekte bizim anımız.Onu reddedemeyiz sonuçta."dedim.

Başını iki yana sallayarak güldü,"Benden bir şeyler kapmışsın Umay.Ama asla edebiyat yapma konusunda benden iyi olmayacaksın."

Yerden bir kar alıp yüzüne attım.Hızla kaçtı ve gülerek geriledi,"Senden çok daha iyi olurum aklın almaz."dedim.

Derince nefes aldı ve gökyüzüne baktı.Az önceki gülümsemesi daha anlamlı bir hal almıştı.

"Son iki görev Umay."dediğinde benimde içimi buruk bir sessizlik aldı.

Karşımda birbirini yiyen Demir ve Eren'e kaydı gözlerim.

"Ama bitişlere üzülmemelisin.Çünkü bitmesi gereken biter ve tıpkı burada gördüğün gibi.Olması gerektiğinde olmayanlar hatalıdır."

Olgunlukla gülümsedim."Bitmesine üzülmüyorum Sinan abi."dedim.

"O halde yüzündeki buruk gülümsemenin anlamı nedir?"

"Bilmem."dediğimde gözlerimi ona çevirdim."Seni bir daha görebilecek miyim?"diye sordum.

"Görüp görmemen önemli mi?"

Başımı olumlu anlamda salladım.

"Rüyaların tozlarında ve anılarının köşelerinde bana dair izler bulabileceksin sevgili Umay.Fakat bir daha asla göremeyebilirsin."dedi.

Ağlamalı mıydım?Karşımdakinin gerçek olup olmadığını dahi bilmiyordumki.Yine de bende bıraktığı güven ve sorunları bir anda gelip çözmesi beni onun için ağlamaya itiyordu.

Gözümden bir damla yaş akarken,"Sen yaratık mısın,yoksa geride bıraktığın bir ailen var mı?"diye sordum.

"Herkesin geride bıraktıkları vardır Umay.Ama soruna bir yanıt vermem gerekirse,evet.Geride bıraktıklarım var."

"En çok kimi özlüyorsun?"

"Özlem farklı bir duygudur Umay.Ölçülemez.En çok aklına geleni özlediğini düşünürsün ama başka biri aklına düştüğünde yokluğunun verdiği acı seni daha çok yiyip bitirir."

"O halde en çok aklına gelen kim?"

İşte o an, geldiğinden beri kararlı bakan gözleri uzaklara daldı,"Kız kardeşim.Benim bir kız kardeşim var Umay.Aramızda kan bağı olmasa bile."

"Senin gibi bir abiye sahip olduğu için çok şanslı olmalı."

Gülerek başını iki yana salladı."Aslında bakarsan çoğu insan o ,hayatımızda olduğu için ne kadar şanslı olduğumuzu düşünür."

O gülümserken,bende gülümsedim.Sanki bu anı ileride, çok az hatırlayacak gibiydim.Ya da bulanık.Her anıda olduğu gibi.

Sinan abiyi hatırlamak istedim.Hayatımın bir kaç dakikasında var olan bu adamı hatırlamalıydım.

"O halde gitme vakti geldi Umay."dedi.

"Yine bir anda kayıp mı olucaskın?

Başını olumsuz anlamda salladı,"Veda etmeye geleceğim ve sende o zaman,ne zaman gideceğini anlayacaksın.Çünkü veda etmene izin vereceğim."

Cevap verecekken Eren bana seslendi,"Umay,gel hadi üşüteceksin!"

Kafa çevirdiğimde ise Sinan abi yine yoktu.Gülümseyerek Eren'in yanına ilerledim.

İkisinin arasına gidip boyumu zorlayarak kollarımı omuzlarına attım.

"Yine üçümüz kaldık beyler."diyince ikisi de güldü,"Ve yine benim sorunlarımla ilgilenmeniz gerekecek çünkü yine güncel konu bu."

Demir bıkkın bir nefes alırken Eren,"Neymiş bakalım sorunun?"diye sordu.

"Götüm dondu."dedim.

Eren gülerken adımları durdu,"Gidip odandan kıyafetlerini alalım ıslak kıyafetlerle uyuyamazsın."

Demir,"Sığınakta mı uyuyacaksınız?Koltuk çok rahatsız."dedi.

Eren ile küçük bir an göz göze geldik ikimiz de sessiz kalınca Demir,"Ne yaparsanız yapın beliniz ağrırsa Demir demişti dersiniz."dedi ve yanımızdan ayrıldı.

O gidince Eren ile gülmeye başladık.Ve beraber önce benim odama girdik.Sessizce kıyafetlerimi alırken Eren kapının önünde bekliyordu.

Sevgilimizde olsa bacılarımzın kaldığı odaya alacak değildik.Hızla,kareli kırmızı pijamamı aldım.Üzerine de gri bol bir sweat aldım.Üşüyordum çünkü.

Odadan çıkıp erkek pansiyonuna girdik ve Eren de kıyafetlerini aldı.Sığınağa geri döndüğümüzde ne kadar zaman arasının bende bıraktığı kötü anılar olsa da bu sığınağı güzel anılarla hatırlayacağımı fark ettim.

Eren,şöminedeki ateşin içine odun atıp iyice harlanmasını sağlarken küçük odaya geçtim.Hızla üzerime pijamalarımı giyindim.

O da aynısını yaptı ve beraber şöminenin önündeki sandalyelere oturduk.İkimizde yalnızca ateşi izliyorduk.

Eren,"Az kalsın unutuyordum."diyerek ayaklandı ve metal,küçük bir sürahiyi şöminenin önüne yaptığı,ocak tarzı yere koydu.

Gülümseyerek,"Güzel bir bitki çayı tarifim var.Bahçeden senin için topladım."dedi.

Şaşırdım,"Bahçede istediklerin nasıl olabiliyor?"

"Unuttun mu,zaman arasında zaman yok.Ektiğimiz an bitki büyür ya da hiç büyümez."

Tohumu nereden bulduğunu düşünürken o sanki aklımı okumuş gibi,"Demir büyüyle tohum işini halletti."dedi.

Gülümsedim.Biraz sonra iki tane kupaya yaptığı bitki çayını koydu ve birini bana uzattı.Arkadan polar örtüyü alıp kollarımın üzerine bıraktığında üşüdüğümü fark etmemiştim bile.

Bitki çayının tadına baktığımda yüzüm memnuniyetle gülümsedi.

"Gerçekten çok güzel nereden öğrendin bunu yapmayı?"

"Annemden."dediğinde bulunduğumuz odadan tozlu anılar geçti.Bir an için hüzün bizi buldu fakat hızla kayboldu.

Şemsi'nin miyavlamasıyla yanıma döndüm.Kucağıma zıplayıp kuruldu ve bende gülerek tüylerini okşadım.

Eren'in yüzü düştü."Ne işi var şimdi bunun burada?"diye sordu.

Şemsi, patisini yalarken,"Esas senin ne işin var Umayım'ın yanında."dedi.

Gülerken Eren göz devirdi.Hiç sevmediği bir hareketti ve ancak çok gıcık olduğunda yapardı,"Birde Umayım diyor."

Şemsi,"Ne diyecektim Eren?"

Eren sinirle soludu."Hadi git daha önce nerede kalıyorsan orada kal."dedi.

Şemsi,"Neden gidiyimki,Umay'ın kucağı çok daha güzel."dedi.

Eren'in yüzü ciddileşirken ona gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım."Kediyi mi kıskanıyorsun sen?"

Şemsi alıngan bir ses tonuyla söze girdi.

"Kedi biraz ayıp oluyor sanki benim bir adım var Umay hatırlatırım."

"Kusura bakma Şemsi dedim."

Elimdeki çayı bitirirken Eren kollarını önünde birleştirmiş sinirle Şemsi'ye bakıyordu.

"Tamam kavga etmeyin.Biz en iyisi uyumaya geçelim Şemsicim."dedim.

Şemsi büyük bir hızla kucağımdan atladı ve küçük odanın kapısının önünde dikilmeye başladı.

Eren ve ben kapının önüne geldiğimizde kapıdan geçmeme izin verdi.Eren geçecekken hızla bacağına bir pati attı.

"Sen nereye?"diye sorduğunda Eren sinirden çatlama noktasına gelmişti.

"Senin benim sevgilimde gözün mü var?"

Şemsi küstah bir şekilde patisini yalıyordu.Eren çaresizce gözlerimin içine baktı.Gülerek ellerimi kaldırdım.

"Buradan asla çekilmeyeceğim Umay.Söyle o çirkine o çekilsin."

Eren'in gözleri büyüdü ve kapıyı sinirle kapatırken,"Gel seninle erkek erkeğe konuşalım Şemsi!"dedi.

Ben odanın ardında kalırken sonunda koca bir kahkaha attım.Onlar sevimli dakikalar geçirirken aklıma not tutmak geldi.

Küçük masanın çekmecesini açıp boş bir defteri elime aldım ve yazmaya başladım.

"Olmaması gereken bir zamanda olmaması gereken anlarda geçen olması gereken mutlu anıların içerisinden.
Zaman arasının sonuna gelirken içimdeki şüphe gittikçe azalıyor.Buradan kurtulacağımıza dair şüphenin azalması beni yi hissettiriyor.Eren'e dair şüphelerimin gittikçe azalması ise muhteşem hissettiriyor.Ve umuyorum ki bu hisler son bulmaz.Geceyi beraber geçiricez.Buradaki son iki günümüz ve son iki görevimiz.Üzerimdeki yorgunluğu Eren ile uyuyarak atmak beni bir süreliğine bu karmaşadan çıkarıcak olsa da sonraki görevi bilmiyoruz.Ne olacağından habersiziz.Bu gece göreceğim rüyayı ise herşeyden çok merak ediyorum.Zaman arasının bana açıcağı kapıları ve kapatıp bir daha geri dönemeyeceğim kapıları merak ettiğim gibi.Eren'i seviyorum.Tüm zamanlarımla."

Umay.

Son büyü hatası.

Kapım açıldığında içeriye kollarını sıvamış,dağınık saçları ve yapılı vücuduyla oldukça etkileyici görünene Eren girdi.

"Şemsi'yi ne yaptın?"

Gülerek başını iki yana salladı.

"Konuşuyor da olsa o bir kedi.Dolaba sakladığım konserve ton balığını verdim ve,"arkasını dönüp kapıyı kilitledi elindeki anahtarı bana doğru kaldırdı,"Artık yanımıza gelemez."

Gülerken o oldukça ciddi duruyordu."O kediden acil kurtulmalıyız."

"Nedenmiş,ben seviyorum onu."

Yatağa otururken bana yandan bir bakış attı.Gülerek yorganı açtım ve duvar tarafına sokuldum.

Eren ışığı söndürürken,"Ne yani,hemen uyuyacak mıyız?"dedi.

Kafamı arkaya çevirip,"Ne bekliyordunuz Eren bey.İsterseniz evlenelim dakika muhafızları da nikah şahidimiz olur.Kirvende şu saat muhafızı.Hatta nedimelerden biri de İrem olur."

Yüzünü buruşturdu.Ben ise güldüm.

Yanıma sokulduğunda odanın üzerindeki küçük camdan, loş bir ışık yansıyordu.Kafamı ona çevirdim ve bir süre gözlerimin içine baktı.

Gözlerime bakarken öylesine dikkatliydiki ona odaklanamadım.Yalnızca gözlerinin içini anlamak istedim.

Bir eli ile saçımı geriye atıp yanağımı okşadı.Derince nefes aldı,"Zaman arasında tanışmış olmamız bu saatten sonra umrumda değil biliyor musun?"

"Umrunda olsaydı şu an aynı yatakta yatıyor olmazdık."dedim.

Yüzü ile yüzüm arasında yalnızca iki santim kaldı önce.Ardından dudaklarımız kısa bir an birbirimizi buldu.Tekrar birleştiler ve Eren'in eli belime gitti.

Fakat bu anımızı bölen bir şey vardı.Üstümüzdeki cam zorlanarak açıldı ve içeriye bir kedi atladı.

"Benden bu kadar kolay kurtulamazsın Eren."

Eren önce yavaşça benden ayrıldı ardından sinirle soludu.

"Arkamızda,öyle değil mi?"

Başımı mutsuzca olumlu anlamda salladım.

Eren arkasını döndü,sonra bana döndü bu işi iki kez daha yaptıktan sonra ellerini yüzüne kapattı.

"Bu anı bölen bir dakika muhafızı olsaydı çok daha mutlu olurdum."

Şemsi yatağa atladı ve aramıza girdi.Bir güzel kurulurken Eren sinirle onu alıp yere kendi yastığını koydu ve Şemsi'yi de üstüne.

"O kadar da değil.Şurada zaten az zamanımız var.Bırak da sevgilimle zaman geçirelim."

"Ama ben yukarıda yatıcam Eren."

Şemsi,asla inadından dönmüyordu.Bu sefer Eren sakin ama tehtidkar bir sesle,"O yastığın üzerinden kalkarsan bu sefer seni burada bırakır giderim."dedi.

Şemsi sessiz kalırken Eren başını benim yastığıma koydu.Bu yüzden bana da iyice yaklaştı."Uyumalıyız sevgilim.Yarın bulmamız gereken şeyler olucak."dedim.

Az önce bölündüğü için morali bozuktu ama sesini çıkarmadı.Sırtımı ona dönüp yüzümü duvara yasladım.Onunda kolları belime dolandı ve yüzü de boynuma.

Derince nefes aldı, sanki yaşayamayacağımız zamanların hakkını alır gibi.

İçim bir garip olurken,"Yarın işlerimiz var.Beraber geçireceğimiz son iki gece kaldı."dedim.

"İnan bana Umay,hiç biri umrumda değil.Benim zaman aramda yalnızca sen varsın."

Gülümsedim ve belimdeki kolları içimi ısıtırken uyuyakaldım.

**********

Gözlerimi her zamanki gibi araladığımda sığınaktaydım.Eren ise yanımda değildi.

Bir an için endişeyle ayaklandım ve hızla dışarı çıktım.

Çıplak ayaklarım,kar sebebiyle üşürken gün aymıştı.Durmadan, hızlanarak okulun içerisine girdim.

Öğrenciler sınıflarına doğru ilerliyorlardı.Eren ve Demir neredeydi?

Sınıfa doğru ilerledim ve içeriye girdiğimde herkesin sıralarına oturduğunu fark ettim.

"Kenan,Demir ile Eren'i gördün mü?"diye sordum fakat beni duymadı.Yanımdan geçip gitti sanki.

Bir anının içerisindeydim.Bu,şu an bulunduğum zaman arası falan değildi.Henüz zaman arasında dahi değildik.

Kenan Hoca'nın yüzü oldukça mutsuz görünüyordu.Ardından içeriye Selin Hoca girdi ve o da mutsuzdu.

Öğrencilerin hepsinde farklı bir yüz vardı.Fakat ağlamaktan gözleri şişmiş Duman Hoca'yı gördüm.

Üzerinde yine kırışık gömleği ve gevşek kravatı vardı.Gömleğinde yer yer toprak ve çimen izleri vardı.

İçeriye bir hoca girdi ve yanında da Gökalp Hoca vardı.O da tıpkı Duman Hoca gibi dağınık duruyordu.

Hoca dediğime bakmayın ikisi de lise öğrencisiydi.İçeriye gelen öğretmen tüm öğrencileri ayağa dikti ve sinirle bağırmaya başladı.

Ne dediğini duymuyordum ama herkesin yüzünde korku olduğunu görebiliyordum.Ardından bulunduğum ortam değişti ve kendimi bir anda müdürün odasında buldum.

Bir masa ve önünde karşılıklı sandalyeler vardı.Sandalyenin birinde Gökalp birinde de ben vardık.Müdür sinirle Gökalp'e bağırıyordu ve Gökalp sessizce onu dinliyordu.

Masaya bir kağıt çıktı.Üzerinde bir sürü şey yazıyordu ama bulanıklardı.Net görünene tek yazıda okuldan atıldığı yazıyordu.

Gözlerim kocaman açılırken anlam veremedim.Ve bir anda spor salonunda buldum kendimi.

Spor salonunun köşesinde Duman ağlıyordu ve Gökalp ona sinirle bir şeyler söylüyordu.

Bu sefer söylediklerini net duydum.

"Bu öğrenilirse ne olur biliyor musun?Ailen iki şehir uzakta bu okul bizim hayatımız Duman.Sen bu okuldan gidersen ben ne yapıcam?"

Duman ağlarken,"Fark etmeden yaptım.Onun Hocanın oğlu olduğunu bilmiyordum biz bir iddiaya girmiştik ve,"sözünü Gökalp kesti.

"Okuldan olmaması da mı gözüne çarpmadı Duman!"

Ve Duman ağlamaya devam ederken bulunduğum ortam yine değişti.Okulun bahçesindeydik.Müdürün de gözünde yaş vardı fakat sinirliydi.

Bahçedeki diğer öğrenciler Gökalp'e bakıyordu hüzünle.Gökalp'i ise bir polis arabası alıyordu.Ellerinde kelepçe vardı.

Duman'ın yüzündeki pişmanlık da asla gözlerden kaçmıyordu.

Ve hepsi bahçeden gitti.Geriye bir tek ben kaldım.Gördüğüm tanıdık yüz ile duraksadım.Sinan abi yanıma geldi.

"Acele etmelisin Umay."

"Zaman arasından çıkmak için acele etmem gerektiğinin zaten farkındayım."

Başını olumsuz anlamda salladı."Bu sefer acele etmen gereken konu çok farklı.Bu sefer olmaması gereken bir şeyler oldu ve buna engel olman gerekiyor."

"İyi ama olmaması gereken şeyleri nasıl geri düzelticem ki,zaten olmuş bitmişler."

"Öğretmenlerinde bu okuldan otuz yıl önce mezun oldular.Fakat hala buradalar.Zaman arası için istediğin zaman sınırları zorlayabilirsin."

Başımı olumlu anlamda sallarken kafasını yana eğdi,"Hala anlamadın değil mi?"

"Neyi?"

Gülerek başını iki yana salladı ve işaret parmağıyla yerdeki karı gösterdi,"Karın rengi mor.Bir şeyler olmaması gerektiği gibi,gerçek dışı kısacası sen,"o an aklıma geldi.

"Ben rüyadayım öyle değil mi?"

Sinan abi başını olumlu anlamda salladı fakat devamı gelmedi.Biri beni kuyudan çekti.

Ben farkındalığın rüyayı bitirdiğinin tekrar farkına vardım.

**********

Saçlarımda bir elin dolaştığını hissediyordum.Gözlerimi yavaşça araladığımda beni düşünceli bir şekilde izleyen Eren ile göz göze geldim.

"Saat kaç?"diye sordum.

"Ne zaman bildik ki?"diye cevap verdiğinde gülümsedim.

Kolumdaki saate baktığımda da derslerin başlamasına bir saat olduğunu gördüm.Pansiyondakiler uyandırılmaya başlanmış olmalıydı.

Eren hala dikkatle izlerken,"Neden öyle bakıyorsun?"diye sordum.

Sıkıntılı bir nefes verdi."Gece boyunca sayıkladın.Üzerindeki yükün farkında olman gerekiyor Umay.Rüya görmek her zaman muhteşem değildir.Zihnin gerçeğe odaklanması gerekirken oraya odaklanır ve bu algı bozukluğu insanı deli eder."

Başımı olumlu anlamda salladım."Az kaldı Eren.Biticek."

"Bu da beni mutlu etmiyor.Çünkü eğer bu bitiş kollarımın arasında uyuyan seni benden alıcaksa buradan çıkmak istemiyorum."

Ve bir kez daha şüpheler zihnime doldu.geri dönüşün getireceği ayrılık geldi.Fakat bu düşünceleri silen saçlarımdaki elleri oldu.

"Seni her zaman bulurum."dedim ve dudağına minik bir öpücük kondurdum.

Gülümsedi ve o da fısıldayarak,"Seni her yerde bulucam Umay."dedi.

Bu esnada Eren'in sırtından aramıza bir kedi atladı."Günaydın Umay."diyerek yanıma sokulurken Eren sinirle soludu ve bende kahkaha attım.

Sığınaktan çıkmalıydık.Bu gün derslere girecektik.Yeni görevi öğrenmek için zaman arasının akışına uymamız gerekiyordu.

Ayaklanırken Eren ve Şemsi hala birbirlerini yiyordu.

Üzerime montumu alıp botlarımı giyindim ve sığınağın dışına çıktım.

Pansiyona girdiğimde kızlar uyanıyordu.Hızla odaya girip kıyafetlerimi alıp kabine girdim.

Altıma kalın siyah bir eşofman giyinip üzerime de kahverengi bir kazak çektim.Saçlarımı yine topladım ve ayağıma da üç kat çorap giyindim.

Hava karlıydı.Atkı ve eldiven de aldım

Üzerime montumu da giyinip odadan çıktım.

Zeynep arkamdan geldiğinde,"Günaydın."dedi.

Bende,"Günaydın."dedim ve beraber sınıfa geldik.Arka sıraya oturdum.Demir hemen önümde tek başına oturuyor,not tutuyordu.Eren daha gelmemişti.

Demir öylesine dalgındıki beni fark etmemişti.Ensesine bir tane vurdum.

"Günaydın."dedim.

İrkilerek bana döndü ve derince nefes aldı."Günaydın Umay."dedi.

Stresli görünüyordu.Benim ise bu gün üzerimde cenazeye tangayla giden kadın rahatlığı vardı.

Bu moruklara bu espriyi yapsam yüksek ihtimal anlamazlardı.

"Neden canın sıkkın bu kadar?"diye sordum.

"Sadece endişeliyim Umay.Son iki görev ve ben ,son anda patlamaktan korkuyorum.Yüzüp kuyruğuna gelip kaybetmek başta kaybetmekten çok daha acı verir."

Başımı olumlu anlamda salladım.

"Endişelenmene gerek yok çünkü seçilmiş kişi olarak anlamlı bir rüya gördüm."

Gözleri parladı.

"Ne gördün?"

Çantamdan defterlerimden birini çıkardım ve Demir de anlayıp önüne döndü.Rüyayı not almaya başladı.

Tam olarak anlaşılmayan cümleleri,bir şey yapmış Duman'ı ve tutuklanan Gökalp'i.

Ardından Demir'e uzattım.Bu esnada içeriye Eren girdi ve yanıma oturdu.

Gülerek,"Şemsi nerelerde?"diye sordum.

Yandan bir bakış attı,"O kedi senden hoşlanıyor."dedi.

Demir önce şaşırarak bize döndü ardından gülmeye başladı.Bende dayanamayıp güldüm.Eren sinirle kollarını önünde bağladı.

Neredeyse öğrencilerin hepsi sınıfa geldiğinde içeriye Yağız girdi.Aklıma söylediğim yalan gelince sessizce duvarı izlemeye başladım.

Yağız yanımıza gelip ellerini masaya koydu.Gözleri kıpkırmızı duruyordu.

"Umay gözlerimin içine bak,duyduklarım doğru mu?"diye sordu.

Şaşkınlıkla başımı ona çevirirken herkes bize bakıyordu.

"Ne doğru mu Yağız,ne saçmalıyorsun?"

Sinirle soludu."Eren ile aranızda bir şey mi var?"

Ayağa kalkıp çenemi kaldırdım,"Olsa ne yapıcaksın Yağız?"

"Öyle bir şey olamaz!"

Göz devirdim,"Sanane lan bundan!"

"Sen benim sevgilimsin!"diye çıkıştı ve bende oscar oyunculuğumu yine devreye soktum.

"Biz ayrıldık Yağız,sen beni aldattın."

"Bir anlık bir şeydi."

"Umrumda mı zannediyorsun?"

Yağız bir süre gözlrimin içine bakarken Demir elini ağzına götürüp gülüşünü gizlemeye çalışıyordu.

Durumu şu şekilde tanımlayabilirdim.Ben Yağız diye biriyle hiç bir zaman sınıf arkadaşı ya da sevgili olmamıştım.

Yine de mimiklerimi gizledim.Ben olayın gerçek dışılığının farkındaydım fakat Eren farkında olmasına rağmen sinirlenmiş görünüyordu.

Biri şu çocuğa böyle birinin hayatımda hiç var olmadığını tekrar hatırlatmalıydı.

Eren,"Gitsene lan artık yeterli açıklamayı aldın."dedi.

Öne çıkarken Yağız ile aralarında az bir mesafe vardı.İşte bu,zaman arasında olmasaydım aşırı etkilenip iki ay kızlarla konuşacağım bir sahne olurdu.

Şu anda da oldukça etkileyiciydi fakat olayın gerçek dışılığı beni ciddi kalmaktan uzaklaştırıyordu.

Sıramdan çıkıp Demir'in dibine girdim.İkimiz de elimizi ağzımıza götürmüş gülmemek için çok zor duruyorduk.Ve eminim Eren de rol icabı yapıyordu.

Yağız,Eren'i iteklediğinde bir adım geriledi ardından o da Yağız'ı itekledi.

Demir kulağıma eğilip,"Afferin kız zilli.Zaman arasında iki tane erkeği ağına düşürdün."dedi.

Gülmemek için zor duruyordum.Eren de sırıtmak üzereyken mimiklerini gizliyor gibiydi.

"Yağız,seni bu okulda inletirim karşımda biraz daha durma."dedi.

Yağız,"Hiç bir şey yapamazsın Eren."dedi.

Eren küçümseyen bakışlar attı ardından Yağız'ın burnuna bir yumruk indirdi.Bundan bu kadar keyif almam şaka gibiydi.

Demir de çok keyifliydi ve yine kulağıma fısıldadı,"Tüh Umay çocuğun burun gitti.Sen kime vereceksin şimdi?"

"Sus gerizekalı aşırı komiğime gidiyor zaten."

Yağız yere düşerken arkasındakiler onu tutmadı.Eren ona yukarıdan bakarken kanayan burnunu tuttu ve ayaklandı,"Bunun bedelini çok ağır ödeyeceksin!"diyerek sınıfı terk etti.

Sınıfta önce bir sessizlik oluştu.Hemen ardından arkadan birileri,"Ooo"diye bağırdı.Alkış sesleri de gelirken kendimi tutamayıp güldüm.

Arkadan Duman çıktı ve,"Sınıfımızın yeni bir çifti var hanımlar beyler!"diye bağırdı.Alkışlar koparken elimi yüzüme götürdüm.Zeynep bana manalı manalı bakıyordu.

Kenan Hoca ile göz göze geldik ve o da keyifle gülüyordu.

Öğretmenlerimin öğrenci olduğu zamanda, öğretmenlerimle dolu bir sınıftaydım ve yine öğretmenlerimden biri,sevgilimin oluşunu kutluyordu.

Hayatın sizi nereye götüreceğini asla bilemezsiniz.

Elimi göğsüme götürdüm,"Eyvallah,arkadaşlar.
Allah hepinize nasip eylesin."dedim.

Yine herkes gülerken Selin ve Burçin inanılmaz hain bakışlar atıyordu.Selin bir anda ellerini birbirine çarparak,"O halde kızı öpebilirsin!"diye bağırdı.

Yüzüm aniden mosmor oldu."Bunun intikamını fena alıcam Selin."

"Alırsın Umay ama önce öpüşün."

Hepsi gerçekten bunu söylerken,"Saçmalamayın ya nerede ahlak nerede terbiye."

Sınıfa hocanın girişiyle de bu durum son buldu.Utançla ellerimi yüzüme kapattım.

"Evet çocuklar, kalem defter ne varsa kaldırın hızlı bir sözlü yapalım size."

Sınıftan mutsuz sesler yükseldi.Ders tarihti.Sözlü olacağı için kafamı koyup uyuyamazdım.

Ve ders ortamını özlediğimi fark ettim.Zaman arasının dışında bakarsam lisede son yılımdı.

Anılarımın sonuna geliyorduk.Elbette her daim yeni anılar ve güzel zamanlar olucaktı ama lisenin sonu bir şeylerin bitişiydi.

Sözlüye kalkmayı beklerken Hoca Duman'ı kaldırdı.Ve bütün ders söylediği her şey ile alay eden Duman'ı azarladı.

Ona aynı soruyu otuz kez sordu ve Duman da otuzuncu da bildi.

Duman hoca gerçekten hiç değişmiyordu.Gökalp Hoca da öyle.Duman Hoca ne yapsa gülüyor ve onu destekleyen cümleler kuruyordu.

Zil çaldığında beraber bahçeye indik.

Öğrencilerin çoğu, bahçede kar topu savaşı yapıyordu.Kenan ile Gökalp savaşın içerisindeyken elime aldığım bir kar topunu Kenan Hoca'ya fırlattım.

Burada kim olduğu önemli değildi,sonuç olarak sınav sonucuna beş vermişti.

Kafasını çevirdi ve gülerek peşimden koşmaya başladı.Koşarken Filiz'e çarptım ve duraksadım.Hemen Filiz'i önüme siper ettim.Kenan'ın attığı kar topu da Filiz'in burnuna geldi.

Gökalp ve Duman kahkahalarla gülerken Kenan afallamış duruyordu.Filiz önce şaşırdı ardından gülerek eline bir kar topu aldı ve donup kalmış Kenan'a fırlattı.

Onlar birbirini kovaladı.Kafamı çevirdim ve Eren ile Demir'in oldukça ciddi bir konu konuştuğunu gördüm.Yanlarına ilerleyip,"Hayırdır ne oldu size?"diye sordum.

Demir,"Acele etmeliyiz Umay.Göreve dair tek ip ucu rüyan ve ben rüyadan hiç bir şey anlamadım.yorumlanması gerekiyor."dedi.

"İyi de kime yorumlatıcazki?"

Eren,"Yasemin'e götürsek bir çözüm bulamaz mı?"diye sordu.

Üçümüz de sessiz kaldık.Haklılardı.Kar topu oynamaya vaktimiz yoktu.

Zil çaldı ,sınıfa ilerlemeye başladık."Derse girmesek, bunun üzerine çalışsak nasıl olur?"

Demir söylediğim şeyi başını olumsuz anlamda sallayarak reddetti."Duman ve Gökalp sınıfta ve rüya onlarla ilgili.Onların yanında olmamız gerekiyor."

Başımı olumlu anlamda salladım.

Arkamızdan Yasemin'in sesi geldi,"Sakın kafanızı bu tarafa çevirip beni gördüğünüzü belli etmeyin.Size bir şey söylemem lazım."

Üçümüz de duymamışız gibi yapıp yürümeye devam ettik.

"Umay'ı bu dersten almam gerekiyor.Demir ve Eren,siz ikiniz görev üzerine çalışın.Umay sende tuvalete diyerek çık."

Eren,"Nereye götüreceksin?"diye sordu.

Yasemin,bıkkın bir nefes verdi."Korkma Eren sevgilinin ruhunu sıkıştırmayacağım.Hala bana güvenmemen çok komik."

Yaseminal arkamızdan ayrıldı ve sınıfa girdik.Bir kaç dakikanın ardından tuvalet için izin aldım ve büyük bir hızla sınıftan çıktım.

Kızlar tuvaletinin kapısına geldiğimde elim kapının kulpuna gitmedi.Sanki kapıyı açtığımda bir kaç, zaman arasının içerisinde kaybolacak gibi hissettim.

Ya da diğerlerini bir daha göremeyecek gibi.Kapıyı açtığımda bu olanların hiç yaşanmamış olmasını ister miydim?

İki gün öncesine kadar evet,ama şu an için hayır.Belki de yalnızca aşkım için bunu istemek bencillikti ama korkuyordum.Bir daha tanıdığım insanları görmemekten korkuyordum.

Bunları geri plana attım ve tuvalete girdim.Yasemin buradaydı ve beni görünce gülümsedi.

"Beni takip et."dedi.

Beraber önce bahçeye çıktık.Ardından pansiyona girip en üst,çatı katına girdik.Burası oldukça tozluydu eski sıralar ve eski yataklar vardı.

Yasemin boynuna asılı bir anahtar çıkardı ve duvarın üzerinde çok az belli olan küçük noktadan içeriye soktu.Gözlerini kapattı.

"Sıkışan ruhların umudu olan anıların üzerine yemin ederim.Hatırlanmaya olan inancım günden güne tükeniyor ve sıkışıklığı kabul ediyorum.Ben büyü için yaratıldım ve piyon olmak beni kahrediyor."

Söylediği cümleye şaşırdım.Yemin veya parola tarzı bir cümle olmalıydı.Her gün onlara bu cümleyi söyleterek sıkışmaya hazırlıyor olmalılardı.

Bir kapı oluştu ve Yasemin'in peşinden içeriye girdim.

Küçük,dar bir koridor vardı.Ve toplam üç kapı.Duvarlar griydi ve yerler de soğuktu.Sanki bir hapishane koğuşunun içerisindeydim.

Karşılıklı iki kapının birinde,"İlk on sekiz."

Diğerinde ise,"İkinci on sekiz yazıyordu."

Yasemin,ilk on sekizin kapısını açtı.İçeriye girdiğimde onlarla karşılaştım.

Yaşanmamaış hayatlarıyla var olmaya devam eden genç kızlarla.

İçeride otuzdan fazla kız vardı.Hepsi bana gözlerinde umut ile bakıyordu.Hepsi ile göz göze geldim ve o an hepimizin içerisinden aynı cümleler geçiyordu.

Umay başarabilecek mi?

Hatırlatacabilecek mi yaşanmamış hayatları ait oldukları kişilere.

Cevabını Umay da bilmiyordu ki.Cevabı bilmiyordum.

Hepsinin gözlerinin içine bakarken bazıları bana gülümsüyordu,bazılarının korkak bakışları vardı.

Çekinerek,"Merhaba."dedim.

Yasemin,"Evet,size bahsettiğim kız.Umay."dedi.

Hepsi gülümsedi ve bazıları da çekinerek selam verdi.

Bazılarının bedenlerinde yaralar vardı.Korkunç yaralar.İnsanların açamayacağı yaralar.Yanık izleri,derinin içinde patlamış gibi duran izler.

Hiç biri elli kilonun üzerinde değildi.İçlerinde kemikleri sayılanlar vardı.Bazılarının üzerinde askılı beyaz,gri lekelerle dolu gecelikler vardı.Bazılarının üzerinde ise gri önlükler.

Fakat hepsi karşımdaydı.Büyü uğruna feda edilenler karşımda duruyordu.

Yasemin kolunu omuzuma attı ve sandalyeyi işaret etti."Umay,geç şöyle."

Onlar oturduğu için bende oturdum.İçeride altı ranza vardı.Hepsinin üzerinde eskimiş ince minderler vardı.Zorlukla nefes alırken göz yaşlarımı gizledim.

Çünkü zaten umutsuzluğun hakim olduğu bir yerde,umut için gelen birinin ağlaması umudun sonu olurdu.

Yine çekinerek,"İsmim Umay,memnun oldum,bazılarınızla tanışıyoruz ama aranızdan görmediklerim var."dedim.

Yasemin toparlamaya çalışıyordu,"O halde hepimiz Umay ile tanışalım."dedi.

Bu donakalmışlığın sebebini anlayamıyordum.Karşımdakiler de anlamıyordu.

Yüzünde büyük bir yanık izi olan kız bana elini uzattı ve bende sıktım," Melike ben."

Gülümsedim,"Memnun oldum."

Hepsi ile teker teker tanıştık.Herkes yerine geçtiğinde içlerinden birinin göz yaşı yanaklarından aşağı süzüldü.Onunla göz göze geldiğimde bende tutamadım gözlerimde olanı.

Yanına ilerleyip sıkıca sarıldım.Kıvırcık kumral saçlı,oldukça zayıf hafif kemerli bir buruna sahip sevimli bir kızdı bu.

İkimizin de ağlaması şiddetlendi.

"Senden bir şey isteyebilir miyim?"

Sorduğu soruyla başımı olumlu anlamda salladım ve yaşlı gözlerinin arasından,"Beni bir kere rüyanda görebilir misin?"diye sordu.

Bu cümle başka birinde nasıl bir etki bırakırdı bilmiyordum.Fakat o an elimden hiç bir şey gelmiyormuş gibi hissettim.

Geriye çekilip başımı olumlu anlamda salladım.

Bir kaç adım gerileyip,"Hepiniz için savaşıcam ve yaşanmamış hayatlarınızı yaşayacaksınız.Söz veriyorum."dedim.

Gözlerde umut ışıkları tekrar belirdi.Yasemin dimdik dururken,"Tamam,seni buraya iyice ağlayalım diye getirmedim.Bir sonraki görev hakkında konuşmak için getirdim."dedi.

Başımı olumlu anlamda salladım.Tekrar yerime oturdum.Yasemin önüme küçük bir masa çekti ve defterlerini ortaya koydu.

"Rüyanda ne gördün?"

Derince nefes aldım.Diğer kızlar da merakla yaptıklarımıza bakıyordu.

"Bu sefer aranızdan birini görmedim.Kimseyi hatırlatmadım.Belki de içinizde tanıdıklarımı çoktan gördüğüm içindir bilmiyorum."

"Evet,içimizde tanıdıklarını hatırlatabilirsin ve onlara ait rüyalar görebilirsin.Tanımadıklarını pek hatırlatamazsın."dedi.

Devam ettim.

"Eren ile sığınakta uyuduğum yerdeydim başlarda.Uyanıyordum ve çıplak ayaklarımla koşarak ilerliyordum,"sözümü bölen içlerinden birinin sesi oldu.

"Çıplak ayaklıydın ve soğuğu hissediyordun öyle değil mi?"

Başımı olumlu anlamda salladım,kız öne yanımıza geldi.Yasemin,"Bu İdil,rüyalarla arası iyidir.En başından beri rüyalarını o yorumluyor."dedi.

Gülümserken İdil çok odaklanmış bir şeyler not alıyordu.Ve yine devam ettim.

"Sınıfa giriyordum.Fakat sınıfta yok gibiydim.Kendi aralarında bir sorunu çözüyorlardı sanki.Ön planda olanlar Duman ve Gökalp'ti.Sınıfa bir hoca giriyordu ve Gökalp'i alıyordu.Ardından müdürün odasına gidiyorlardı.Gökalp okuldan atılıyordu.Ama basit bir atılma değil.Ellerinde kelepçeler vardı.Sonra sanki bu anlardan önce yaşanmış bir olaya gittim.Gökalp,Duman'a kavga edicek başka birini bulamadın mı,diyordu.Galiba suçlu olan Duman'dı."

İdil başını sallarken,"Bir önceye bir sonraya gitmek ve önce sonrayı daha sonra önceyi göstermek.Bunun anlamı döngüdür."

"Nasıl yani?"

"Bir şeylerin oluş sırası rüyanda karmaşıksa zaman arası için o rüyadan uyandığın an bir döngüye gireceksin anlamına gelir.Görevin döngüyü bozmaktır."

"İyi de nasıl bozucam?"

İdil duraksadı.Ve devam etti,"Suçlu Duman'mış gibi dedin değil mi?Fakat arabada götürülen Gökalp'ti.Bu ne anlama gelir Yasemin?"

Yasemin düşünceli bakışlarla,"Bir suç olmaması gereken kişiye gitmiş demektir.Ama nasıl?"

Onlar düşünürken tekrar söze girdim,"Rüyamda,son anlarda müdür de vardı.Gözlerinde hem yaş hemde öfke vardı.Konu onunla alakalı olabilir mi?"

İdil yine durakladı."Müdür okulda çok ön planda değil.Eğer olacak olanın içinde varsa konunun ucu kesinlikle ona değiyordur."

Başımı olumlu anlamda salladım.

Yasemin ortaya beyaz bir kağıt çıkardı.

"Tamam şimdi her şeyi bir güzel temize çekelim.Rüyadaki oluş sırası sebebiyle olayın bir döngü ile ilgili olduğunu fark ettik.Yani bu yaşadığımız gün bir kaç kez tekrarlanıyor.Fakat olmaması gerekenden döngünün yanlış olduğunu ve bozmamız gerektiğini bulduk."

Sözlerine ben devam ettim.

"Gökalp'in okuldan atılmasının suçunu Duman'ın işlediğini de bulduk.Döngüyü bozarken bununla da ilgilenmemiz gerekiyor.Son olarak ise olaylara pek karışmayan müdürün bizzat bu olayla ilgilendiğini gördük.Bu da bize konunun müdürü de alakadar ettiğini verdi."

Son cümlenin ardından hepimiz söylenenleri onayladık.Yasemin,beyaz kağıdı katlayıp bana verdi.

"Gitmen gerekiyor.Birazdan sayım için muhafızlar gelecek."

Başımı olumlu anlamda salladım ve Yasemin,bana kapıya kadar eşlik etti.Çatı katından çıkıp kimseye görünmeden bahçeye indim.

Duman,karlı bahçede ayağındaki top ile bir çocukla konuşuyordu.

************

Selaaaaammm

Grupta demiştimki bölümde karla ilgili bir sahne var Ankaraya kar yağarsa gecikmenin bir anlamı olur ve şu an kar yağıyooo.

Umarım yaşadığınız yerlerde de yağıyordur ballar.

Biraz geç oldu galiba ama tekrar okul falan derken anca.

Yine haftada bir tempomuza dönmek istiyorum ama okunma sınırı koymak zorundayım.

Sonraki bölüm 3.5k da gelir yani.

Neyse finale az kaldı yorumlarınızı eksik etmeyin.

grubuda kurduk sohbet falan ediyoruz katılmak isteyenler bana ulaşabilirr.

Sizi çok seviyorum finalden sonra kayıp zamanlar gemisi ile yoluma devam edicem onu da okuyabilirsiniz canlarr.

Elimden geldiğince sosyal medyada aktif olmaya çalışıyorum faka tdesteğinize ihtiyacım var.Büyümeye başladık isterimki bunu hızlandıralım.

Paylaşımlarınız çok değerli.

Sizi seviyorummm.

Zaman arasına sıkışmamaya dikkat edin.

Bölüm : 23.11.2024 20:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...