19. Bölüm

17.Döngü

Ebrar Aydın
ebi_books

Müzik:
Hadise-Feryat
Sezen Aksu-Firuz

Zaman her daim kendi içerisinde döner durur.Ve sonuna varmasından üzüntü duyduğumuz zaman asla son bulmaz.Yalnızca bizimle işi biter.

Peki o zamanın içerisine hatalar sığabilir mi?Tüm bu yaşanmışlıkları içerisine almış zamanın içerisine neden hatalar sığmasınki?

Ya da bu kadar uzun süredir var olan mükemmel bir olgunun içerisine neden hata sığsın?

Bunları düşünmenin sırası değildi elbette.Ama kendimizi sonlara alıştırmak için yaşadığımız her anın bir sonsuzluğa dönüştüğünü hatırlamak gerekir.

Yanlış,doğru,mutlu,hüzünlü ya da belirsiz olsa dahi.

Omuzuma değen elle hızla arkamı döndüm ve Demir olduğunu görünce rahatladım.

"Eren nerede?"diye sordum.

"Sınıfta,Gökalp'i gözlüyor.Siz ne yaptınız?"

Derince nefes aldım.Gözlerimiz Duman'ın üzerindeyken duvara yaslandık.

"Anlatmazsam rahatlayamam ama beni öylesine düşündürüyor ki anlatmakta zorluk çekiyorum."

Demir anlayışla karşılarken gülümsedi bana."Anlatıcaksan buradayım."dedi.

Başımı olumlu anlamda salladım.

"En başından beri sıkışık ruhlar zaman arasının içerisindeydi ve bizde bundan haberdardık.Ama gün geçtikçe her şey çok daha farklı bir hal alıyor.Başta bize üzülüyordum buraya büyü hatası olarak geldiğimiz için.Ardından kendime üzülmeye başladım bu denli büyük bir sorumluluğun altına girdiğim için.Daha sonra da bunun bencillik olduğunu düşünmeye başladım."

Cümleleri öyle hızlı söylemiştimki Demir güldü.Ardından bende güldüm.Fakat kısa sürdü.

"Bu gün ise üzüleceklerim çok daha farklı Demir.Beraber sıkışmışların yaşadığı alana gittik.İki odalı bir yer.Yataklar ranzalar şeklinde.Ve üzerlerinde ince bir sünger var.Hayır,konfor aramıyorum,esas canımı yakan şey,"bir süre duraklayıp devam edemedim.

"Devam edebilirsin,buradayım."dedi güven vermek ister gibi.

Ve sanki kaybolmuşluğumun içerisinde bana elini uzattı.

Bir su birikintisinden çıkar gibi.

Uzun süre uzak kaldığım sevdiklerimin yanına alıp bırakan bir tren gibi.

"Bedenleri yara bere içerisinde.Bir kısmı umutsuz ve bazıları umutla bakıyor.Hepsinden ziyade bu büyünün bir parçası olduklarını sürekli kendilerine hatırlatmaları gerekiyor."

Bu sefer yavaşça kurduğum cümlelerimin sonuna geldim ve uzağa baktım.

Demir kısa süren sessizliğin ardından söze girdi.

"Bak,seninle normal hayatlarımızda hiç tanışmadık Umay.Ve kim bilir belki de hiç bir zaman tanışamayacağız.Tanışsak bile şu an olduğumuz konumlarda olmayabiliriz.Ama sana bir tavsiye verecek olursam,Demir olarak değil de gerçekten abin olarak,işte o zaman umutsuzluğa kapılmamanı öneririm.Çünkü sen ışıksın Umay.bazı insanlar gerçekten bulundukları yere ışık getirmek için doğar ve bu onların karakterleridir.Bazıları ise o ışığı izlemek ve onu karanlığıyla var etmek için gelir."

Güldüm."Karanlıktan kastın Eren gibi mi?"

Gülerek başını olumlu anlamda salladı.

"Eren umutsuzluğa kapılabilir.Çünkü o zaten olması gerektiği kişi ve onun için umutsuzluk yıkıcı olmaz.Pekala bende umutsuzluğa kapılabilirim.Ama ayakta kalmaya devam ederim.Fakat senin umutsuzluğa kapılıp derin üzüntülere dalman kendi benliğinden uzaklaşman demek.Bunu sakın kendine ve o coşkulu ruhuna yapma."

Gülümsedim.Nefesimi verdiğimde ağzımdan duman çıktı."Haklısın galiba."dedim.

Ani bir kararla ona dönüp sıkıca sarıldım ve o,bunu asla garipsemedi.Gülümseyerek sarıldı ve dostça sırtımı sıvazladı.

Kolunu cimcirdim."Geri döndüğümüzde birbirimizin hayatında olmayacağız ne demek!Sen beni tek kalemde silecek misin?"

Gülerek göz devirdi."Olayları kendine bağlama şeklin gerçekten yaşını belli ediyor küçük kız."

Yüzümü buruşturdum."Yalnız teknik olarak aynı yaştayız."

Bu esnada arkamızdan gelen Eren'in sesini duydum,"Yaş konusuna hiç girmeyin çıkamazsınız.Bir saattir Umay'ın yaşını hesaplamaya çalışıyorum."

Üçümüz de güldük.

Ama odaklanmamız gereken bambaşka bir olay vardı.

Bu nedenle de söze girdim.

"Kızlarla bir şeyleri açığa çıkarmaya çalıştık.Rüya yorumlayan bir kız varmış.O bana,rüyada bir şeylerin oluş sırası farklı olduğu için konunun bir döngü ile alakalı olabileceğini söyledi.Yani, bu yanlış olan olay sürekli olarak tekrarlanıyor ve bu da demek oluyor ki,"Demir sözlerimi devam ettirdi.

"Bizim de o yanlış zamanın tekrarlandığı döngüye girmemiz gerekiyor."

Son olarak Eren,"Aynı zamanda da döngüyü kırmamız gerekiyor.Tıpkı zaman arasına yaptığımız gibi."dedi.

Başımı olumlu anlamda salladım.Başımı Demir'e çevirdim,"Zaman arası zaten bir döngü değil mi?Ya da Eren'in zaman arasında parkta girdiğimiz olay da bir döngüydü.O halde zaman arasının içerisinde döngüye girmek mümkün."

Demir başını olumlu anlamda salladı."Ama bu bahsettiklerine istemeden girdik.Yani nasıl girildiğini bilmiyoruz."

"Ama nasıl çıkıldığını biliyoruz."dedim.

Döngüye girmeliydik.Yanlış zamanın gerçekleştiği döngüye.Fakat bu zamana kadar hiç bir döngüye kendi isteğimizle girmemiştik.

Yalnızca nasıl çıkılacağını biliyorduk.

Aklıma gelen fikirle diğer ikisine döndüm,"Beni takip edin."dediğimde hızla yürümeye başladım ve onlar da peşimden geldi.

Sığınağın olduğu bahçeye geldik.Salkım söğütün önüne geçtim.İkisi de bana anlamaz gözlerle bakarken,"Zaman arasına ya da döngüye nasıl girebileceğimizi bilmiyoruz beyler.Ama nasıl çıkacağımızı biliyoruz.Çıktığımız yerden girebiliriz."

Demir düşünceli gözlerle bakarken açıklamaya başladım.

"Zaman arasındaki her şey inanç ile var oluyor.Bu ağaç,buradan çıkış kapımız.Yaptığımız her görevden sonra köklerini salıyor ve büyüyor.Yani çıkış bu ağaç."

Demir,"Doğal olarak döngüye girmek için çıkış olarak kullandığımız bu ağacı kullanmamız gerekir."dedi.

Başımı olumlu anlamda salladım.

Eren,"İyi de ağacı nasıl kullanıcaz?"diye sorduğunda verebilecek bir cevabım yoktu."Onu da siz bulucaksınız beyler."dedim.

İkisi de ciddi misin der gibi bakarken ellerimi iki yana kaldırdım.Zaman arası zekamı sonuna kadar kullanmamı sağlıyordu.Günlük hayatımda olaylar arasında bu tarz bağlar bulan bir insan değildim.

Gerçekten de yere oturup kollarımı önümde birleştirdim.kısa sürelik afallamanın ardından Demir cebinden bir kağıt kalem çıkarıp yazıp çizmeye başladı.

Ardından Eren yanıma gelip yere çöktü.

"Git yardım et arkadaşına niye oturuyorsun?"

Gülerek başını iki yana salladı.

Bu esnada bahçenin ilerisinden Yasemin'in geldiğini gördüm.Eren'e dönüp,"İşte şimdi nasıl gideceğimizi bize söyleyip günü kurtaracak."Eren yine güldü.

Gülüşü son zamanlarda fazla mı içtendi?Neyseki önemli değildi.

Demir,Yasemin'i görür görmez başını kaldırdı ve gözlerinin içi parladı.Bu gözümden kaçmamıştı ama bir süre irdelememeye karar verdim.

Yasemin yanımıza gelip,"Ne yaptınız buldunuz mu?"diye sordu.

Demir,"Yalnızca bu ağaçla döngüye girebileceğimizi bulduk.Ama nasıl olduğunu çözmüş değiliz."

Yasemin olumlu anlamda başını salladı.Ağacın yanına geldi ve derince nefes aldı.Ağacın yapraklarına dokunmak için elini uzattığında sanki bir güç onu ittirdi ve elektrik çarpmış gibi elini geri çekti.Eren ile ayaklanırken ona dikkatle baktık.

"Sanırım bu konuda size yardımcı olamam.Çünkü zaman arasının,döngülerinin çıkışları sıkışıklar için her zaman kapalıdır."

Arkasını dönüp gitmeden önce cebinden bir kaç parça kağıt çıkardı ve Demir'e uzattı,"Bunlar,döngü ile alakalı olan sayfalar.Yeni buldum.Dikkatli oku.Bazı yazılar büyülüdür."

Demir başını olumlu anlamda salladıktan sonra Yasemin gitti.

"Sığınağa geçelim."

Hepimiz sığınağa indik ve şömineyi yaktık.Koltuğa oturup masayı önümüze çektik Demir,masanın yanına sandalyeyi ve tahtayı çekmiş kağıtları masaya sermişti.

O bir şeyler okuyup birleştirmeye çalışırken Eren,polar örtü ile yanıma geldi ve üzerimize örttü.

"Demir'e yardım etmemiz gerekiyor koyun koyuna oturup romantik anlar yaşamanın sırası değil."dedim.

Gülerek,"Hiç bir şeyin sırası ya da zamanı değil zaten Umay.O yüzden bırak biz karar verelim."

Bende güldüm ve iyice sokuldum.Gerçekten Demir önündeki kağıtlara o kadar odaklanmıştı ki bizim bir şey yapmamız gerekmiyor gibiydi.

Bir süre sonra Eren ayaklanıp,"Çay içelim."dedi.

Gülümsedim.İçimi ısıtanın çay olmadığını Eren olduğunu biliyordum.

Eren hızla ısıtıp yaptığı çayları getirdiğinde Demir bir şey bulmuş gibi başını kaldırdı.

"Eren o çaya ne katıyorsun?"

Eren,"Birkaç bitki ıhlamur falan."dedi.

Demir gülümserken delirmiş gibi bakıyordu.Hızla ayaklanıp çıkışa ilerledi,"Hemen gelirim."dediğinde ardından delirmiş bu der gibi bakıyorduk.

Gerçekten birkaç saniyenin ardından geldi ve elinde salkım söğütün yeni çıkmaya başlamış uzun yaprakları vardı.

Eren'in kaynattığı suyu aldı ve masaya koydu.İkimizinde elinden bardakları alıp yere döktü.

Biz hala anlam veremezken kendininkini de döktü ve ağacın yapraklarını bardakların içerisine koydu.Ardından kaynar suyu döktüğünde bardakların içerisindeki sıvının üzerinde bir tabaka oluştu.

Tabaka,toza benziyordu.

Toz,gerçeklik,doğruya yaklaşmak.

Demir sakinleşip,"Çıkışa götüren içeri de sokabilir.Ağacın yaprakları bizi döngüye sokacak."dedi.

Bardakları bize uzattı ve hepsiyle teker teker göz göze geldim.

Demir,"Üç dediğimde herkez çayları içsin.Döngüde uyandığımızda sığınakta buluşuruz."dedi.

"Bir,iki,"Bir an için tekrar döngüye girecek olmak içimi korku ile kaplarken yanımdaki bu insanlara olan güvenim bunu biraz olsun dizginledi.

Demir,"Üç."dediğinde hepimiz birer yudum aldık ve gerçekten de içimizi bir şeyler kapladı.

Tıpkı,o gün tuvalette fark edemediğim kısa his gibi.Öylesine kısaydı ki o esnada fark etmemiştim.Ama tekrar yaşadığımda bu hissin tanıdık olduğunu fark edebilmiştim.

Ve zaman,yine üzerimize çöktü.

**********

Yatakhanelerden sesler geliyordu.Birkaç hoca,"Uyanın kızlar!"diyerek odaları geziyordu.

Gözlerimi duyduğum sesler yüzünden açtım.Aklıma gelen geçmişle hızla kendimi yokladım.Yanaklarıma dokundum saçlarımı karıştırdım.Buradaydım,tek parçaydım.

Yataktan hızla doğruldu ve yorganı kenara bıraktım.

Sabah oluyordu ve ben yeni uyanıyordum.Döngüye girememiş miydik?Neden yataktaydım.Ama bu mümkün değildi çünkü gün bitmemişti ve sabaha geri dönemezdik.

Ayaklarıma terlikleri geçirip giyinme dolabımın yanına ilerledim.Bu sefer yatak örtüm kendi zamanımdaki örtü değildi.

Dolabın kapaklarını açtığımda ise kıyafetler de kendi zamanımdaki Umay'a ait değildi.Gerçekten o yıllarda bu okula okumuş bir kıza aitti.

Döngüde büyü hatalarına dair izler yoktu.Çünkü döngüyü bu sefer büyü hataları açmıştı.

Kıyafetleri, hızla elime aldım.Zaman kaybetmeyi bırakıp diğerlerini bulmalıydım.Sığınakta buluşacaktık.

Üzerime okul eteği,gömleği giydim.kalın bir külotlu çorap ve kazak da geçirdim.Hava hala karlı görünüyordu.

Zaten bu olaylar karlı bir günde gerçekleşmişti.

Üzerini giyinir giyinmez yüzümü yıkadım ve saçlarımı at kuyruğu yapıp montumu aldım.Bahçeye çıktım ve herkesin kahvaltıya gittiğini gördüm.

Önce sığınakta diğerleriyle buluşmalıydım.

Koşar adım sığınağın olduğu tarafa geldim.Her zamanki öğrenciler vardı ve gerçekten de bizden izler yoktu bu okulda.Büyü hataları kendi açtıkları döngüde var olamazdı.

Duvarın önüne geldim ve kısa bir süre diğerlerini bekledim.Kimse gelmeyince etrafıma dikkatlice bakıp alt kapağı açmaya çalıştım.Açtığımda tam içine girecekken merdivenin olmadığını fark ettim.

Alt kapağın altında yalnızca küçük bir çukur ve su boruları vardı.Sığınak yoktu.

Ardımdan bir ses,"Umay,kahvaltıya gitmedin mi?"diye sordu.

Başımı çevirdim ve bana doğru gelenin Zerrin Hoca olduğunu gördüm.Nefesimi tuttum.Fark ettirmemeliydim.

"Günaydın hocam."dedim gülümsemeye çalışarak.O da tedirgin edici gülümsemesini gösterdi.

"Günaydın canım.Neden kahvaltıya gitmedin?"

Derince nefes aldım."Biraz dolaşmak istedim Hocam.Daha sonra da küpemi düşürdüm."dedim.

Şüpheyle baktı,"İki kulağındakini de mi düşürdün?"

Umay verdim desen daha mantıklı bir kaçış yöntemi olurdu.

Ardımdan,"Ah Umay gelmişsin."diyen bir ses yükseldi.Neyseki bu Eren'in sesiydi.

Hızla gülümsedim ve Eren yanıma geldi.Zerrin Hoca anlamış gibi baktı,"Böyle anlarda yalan söylememelisin Umay.Genç bir erkeğe ilgi duyman oldukça normal."dedi.

Yine aynı konuya geliyorduk işte,of.

Gülerek yanımızdan ayrıldı.Ben arkasından bakarken Eren iyimiyim diye ateşime falan baktı.

"Şükür gelebilmişsin,neden sığınağa inmedin?"

Tam cevap verecekken ilerideki çalılıktan bir ses gelmeye başladı.Oraya dikkat kesildik.

Bir anda içinden Demir çıktı ve ikimiz de rahatladık.Demir,"Sığınak yok.Döngüyü biz açtığımız için büyü hatalarına dair izler yok."dedi.

"Döngüye girdik ama döngü hakkında hiç bir şey bilmiyoruz.Bildiğimiz tek şey nasıl çıkılacağı fakat amacımız içerisindeyken görevi halletmek."dedim.

"Eminim bir şeyler buluruz.Şimdi sınıfa gidelim.Gözümüz sürekli ikilinin üzerinde olsun."dedi Demir.

Onaylayarak bahçeye çıktık.Önce kahvaltı etmek için yemekhaneye girdik ve hızla elime bir ekmek alıp üzerine peynir koydum ve ağzıma attım.

Diğerleri de aynısını yaptı.Sınıfa gelip hepimiz yerlerimize oturduk.

Döngü,zaman arasından biraz farklıydı.Zamana arasında elbette bir şeyler bitip tekrarlanıyordu ama zaman hatalı olduğu için tekrarlandığını fark edemiyorduk.

Bildiğim kadarıyla bu çok daha farklıydı.Sadece bugüne özeldi.Döngüyü ne kadar süre tekrarlatabilirdik bilmiyorum.

Gözlerim saate kaydı ve etrafa.Hepimiz o zamanlara ait üç insandık.Az önce inceleyemediğim Demir ve Eren'in üzerinde olması gerektiği gibi formalar vardı.

Saati ise dikkatle inceledim.Geri döndüğümde bende ne değişecekti bilmiyordum ama emin olmam gerekirki saatler hakkında çok daha takıntılı olacaktım.

Saat bu sefer işliyordu.Zaman arasına geldiğimden beri Yasemin'in saati hariç işleyen bir saat görüyordum.Demir de fark etmiş olacak ki bir şeyler not alıyordu.

Arkama yaslanıp diğerlerinin sınıfa girmesini bekledim.Herkes geldiğinde ilk dersin matematik olduğu konuşuluyordu.

Fakat içeriye iki adet dakika muhafızı girdi.

Biri Zerrin Hocaydı diğerini tanımıyordum.Fakat o da oldukça ürkütücüydü.Başımızı oraya kaldırmadık.Belki de fark etmemiz gerekiyordu.

Herkesin ayaklandığını görünce de uyum sağlamak adına ayağı kalktım.

"Günaydın çocuklar."dedi Zerrin Hoca gün geçtikçe beni rahatsız eden sesiyle.

Galiba çıkışa yaklaştığım her an zaman arasına ait varlıklar beni buraya çekecek ve çıkışımı engelleyecek gibi hissediyordum.Çok daha fazla tedirgin oluyordum.

Hepimizin teker teker gözlerinin içine baktı.Bu esnada camın ardından bir ışık geçti.Kafamı oraya çevirecekken Demir sırtıma hafifçe dokundu.

"Döngü ışıklarını,yansımalar asla göremez Umay.Kafanı çevirme."dedi.

Nefesimi tutmuş hareket etmeden duruyordum.Bir süre sonra Zerrin hoca,"oturabilirsiniz."dedi.

Hepimiz oturduk ve bozuntuya vermemeye devam ettik.

"Bugün ilk dersi güzel bir rehberlik saatiyle başlatalım diyorum çocuklar."

Bu hiç iyi olmamıştı.Ya döngünün içerisinde ilk ders rehberlikti ya da şüphe duyulduğu için böyle bir şey denemişlerdi.

Fakat korktuğumun olmadığını önümüze bir kaç boş kağıt koyunca anladım.

Demir'e döndüm,"Aslında dakika muhafızları döngüyü bozacak şekilde bize karışamazlar.Çünkü döngüyü onlar da bozamaz."dedim.

Demir başını olumsuz anlamda salladı.

"Büyük ölçüde karışamaz belki ama bu döngüde de var olmalarının bir amacı olmalı."dedi.

Önüme döndüm.Zerrin Hoca yanıma gelip kolunu omzuma koydu,"Bugün herkes kendi hakkında bir kaç cümle yazıp kimseye vermeyecek.Böylece herkes kendini tanıma fırsatı bulucak."dedi.

Göz devirmemek için zor duruyordum.Rehberlik öğretmenlerinin hayatıma katkısı gerçekten hiç değişmiyordu.

Dikkat çekmemek için kendim hakkında bir kaç cümle karaladım.Gözlerim sürekli olarak Duman'a kayıyordu.Onu dikkatle incelediğimi fark etmiş gibi gülerek bana baktı.

Hala güldüğüne göre olayın yaşandığı gündeydik.Yaşandıktan sonraki değil.Döngü tek bir günü kaplıyor olmalıydı.Her şey tek bir günde gerçekleşmiş olmalıydı.

Masum olan çocuk tek bir günde yargılanmıştı.

Zil çaldığında Selin,"Umay,gel beraber tuvalete gidelim."dedi.

Bozuntuya vermeden yanında tuvalete gittim.Bu esnada yanımıza Burçin geldi ve onlar konuşurken diğerlerinin yanına geri dönmek için tuvaletten çıktım.

Garip bir şekilde koridorda kimse yoktu.Bu bana zaman arasının ilk gününü hatırlattı yine.

Endişe ve merakla etrafı inceledim.Derince nefes alırken önümden siyah pelerinli bir adamın hızla koştuğunu fark ettim.

Dakika muhafızı olduğunu düşünerek tuvalete geri döndüm fakat geri döndüğümde Selin ve Burçin orada değildi.

Korkuyla adımlarım gerilerken birine çarptım.Nefesimi tutarak arkamı döndüm ve o,pelerinli adamın kafasını yana yatırarak bana baktığını gördüm.

"Hey,sen iyi misin?"diye sordu.

Geriye doğru adımlayarak duvara çarptığımda sanki hayatında ilk defa insan görüyor gibiydi.Bana doğru yaklaştı ve bir elini kaldırarak yüzüme dokunmaya çalıştı.

Elektrik çarpmış gibi elini geri çekti ve gerçekten büyük gözleri iyice açıldı.

"Nesin sen?"dedi çocuksu bir şaşkınlıkla.

"Esas sen nesin?"dediğimde gülümsedi.

Gerçekten kocaman gözleri vardı ve kirpikleri bir erkeğe göre oldukça uzundu.Simsiyahtı gözlerinin içi.Teni ise oldukça esmer.

Zayıf ve uzun görünüyordu.Yüzü de inceydi.

Elini bana doğru uzattı,"Merhaba,ben döngü kaçkınıyım."dedi.

Şaşkınlıkla gözlerim açıldı."Bir,dakika muhafızı değil misin?"

Korkuyla baktı gözlerimi."Zamanı ve döngüleri bozan bir olgu olduğuma mı inanıyorsun?"

Başımı olumlu anlamda salladım.

Kolunu kaldırıp saate baktı.Kolunda saat yoktu.yalnızca bir ip vardı.

"Geç kalıyorum gitmeme gerekiyor."dedi.

Tam gidecekken kolundan tuttum,"Dur gitme,bana burada ne olduğunu açıklaman gerekiyor."

Durdu."Ne yani,bir döngü kaçkınısın ve burada ne olup bittiğini bilmiyor musun?"

"Ben döngü kaçkını falan değilim!"

Karşıma geldi."O halde burada ne işin var?"

Derince nefes aldım."Bak,aslında bir döngüde değilim.2024 yılında yaşıyordum sonra bir anda kendimi öğretmenlerimin öğrenci olduğu zamanda buldum.Benimle birlikte iki büyü hatası daha vardı ve onlarla beraber sıkışan ruhları kurtarmamız gerekiyordu.Daha sonra ise bir zaman arasında olduğumuzu ve çıkmak için yedi görevi kısıtlı sürede tamamlamamız gerektiğini fark ettik.Altıncı görev için ise bu döngüye girdik."

Tek solukta anlattığım şeyleri dinlemedi bile.Ta ki,"Zaman arası."kelimelerini duyana kadar.

"Bir dakika zamana arası mı dedin?"

Başımı olumlu anlamda salladım.Bir anda kafasına vurdu."Tabi ya,nasıl unuturum sana vermem gerekenler vardı."

Pelerininni içerisini karıştırdı ve bir defter çıkardı.Yine mi defter,dedim içimden.

Defteri bana uzatınca gülümsedi ve almamı bekledi.Alır alamaz,"Her şey tek bir gün içinde oldu.Diğer günlere sıçramadı.Döngü yalnızca iki kez tekrar eder ve yalnızca iki kez düzeltme hakkın var yaşanmaması gerekeni.Suçsuz yere yargılanan çocuğu ve onu korumak için atılan arkadaşı.Hiçbir şey göründüğü gibi değil."

Söylediklerinden sonra küçük bir not kağıdı daha verdı ve kağıtta da söyledikleri yazıyordu.

"Madem kağıtta yazıyordu neden söyledin?"

Gülümsedi."Normal yaşamda aklında tutmak ve somutlaştırmak için her zaman yazman gerekir.Ama döngüler böyle değildir.Sürekli tekrar ettiklerinden cümleler de tekrar eder.Bak,"dedi ve beni kenara çekti.

Beni kenara çektiğinde önümüzde bir an canlandı.O hızla koşuyordu ve ben tuvaletten çıkıyordum.Az önce yaşadıklarım ve döngü kaçkınının söyledikleri tekrarlandı.

An sonlandığında,"Gördün mü?Sürekli tekrarlıyor işte bu yüzden söylediklerim asla son bulmuyor."

"Her şey bir döngüye girer mi?"diye sordum.

Başını olumsuz anlamda salladı."Hayır,yalnızca istersen ve açarsan döngü gerçek olur.Zaman arası ve döngüyü birbirine karıştırmamalısın.Zaman arasında zaman hatalıdır.Ama döngülerde hatalara yer yoktur yalnızca tekrarlanırlar.Zaman arasının döngüsünde yaşanmaması gerekenlerin olması istisna tabi."

İyice kafam karışmıştı.

"Ne yapmalıyım o halde?"

Ellerini iki yana açarak bilmediğini gösterdi."Sadece döngüler arasında gezen bir kaçkınım.Sana verdiğim bilmeceyi çöz,kağıda bak,yaz,takip et ve en önemlisi bunun normal bir döngü değil zaman arasının hatalı zamanın döngüsü olduğunu unutma."

Ve yine kolundaki ipe baktı."Geç kaldım!"dedi telaşla.Yine gitmeden adımlarını geri attı ve saçıma dokundu.Bir teli kopardığında bunu beklemediğim için küçük bir inleme sesi çıktı dudaklarımdan.

Küçük tele büyük bir aşkla baktı ve tel,yeşil ince bir ipe dönüştü.Bileğindeki ipe o ipi sardı.

"Döngü,her zaman kanıt ister."

Ve bu sözünden sonra koşarak kayboldu.Sınıfta gördüğüm yeşil ışıklar göründü ve gözlerimi kapatıp açtığım o kısa saniyede tekrar tuvaletin önündeydim.

Selin,"Yeter bu kadar hadi çıkalım artık."dedi.

Dalgınlıkla ona baktığımı fark etmiş olacak ki elini gözlerimin önünde iki kez salladı.

"Umay,hadi."

Hızla başımı sallayarak kendime geldim ve tuvaletten çıktık.

Sınıfa geldiğimde Demir ve Eren ortada yoktu.Endişeyle etrafı aradım.Omzuma bir el dokundu."Umay,iyi misin,neden kapıda dikiliyorsun?"

Bu Kenan Hoca,Kenan'dı.

"İyiyim."dedim sessizce.

Gülümseyerek yanımdan ayrıldı,sırasına oturdu.Demir ve Eren'i aramak için dışarıya çıkmadan önce sırama uğradım ve sırama bırakılmış bir not olduğunu fark ettim.

"Duman ve Gökalp ile bahçede maç yapıyoruz Umay.Sınıftaki herkesi yanına alıp gel."

Eren.

***********

Demir

Planlar düşündüğümüz gibi ilerlememişti.Döngü hakkındaki bilgisizliğimiz bizi ele vermişti.

Eren ile eksi birinci katta hızla koşuyorduk.Çünkü tam üç,dakika muhafızı bizi kovalıyordu.

Umay'ın bahsettiği teori biraz doğru biraz yanlıştı.Gerçekten döngüyü bozacak bir şey yapmıyorlardı ama bu küçük,döngüyü değiştirmeyecek şeyler yapamayacakları anlamına gelmiyordu.

"Yok mu cebinde toz, saat falan?"

Eren öfkeyle,"Yok tabi mal,çayı çok ani içtik hazırlıksız yakalandım!"

Aynı yerde beşinci turumuzdu.Yakalanmamız da an meselesiydi.

"Bir şey yap artık salak!"

"Ne yapabilirim Eren,bahçede oynanacak maçı nasıl eksi birinci katta zannedip indirdin bizi buraya!"

"Bu havada bahçede maç mı yapılır mal!"

Bu sefer biri önümüzü kesit ve geriye gidemedik.Arkamızda biri ve yanımızda da biri vardı.Sırt sırta verdik ve soluklanmaya başladık.Üçü de üstümüze geliyordu.

"Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelip sonumuzun döngüde olacağını hiç tahmin etmemiştim Eren."

"Mal mısın Demir ne sonundan bahsediyorsun?"

"Kaçacak yöntemin yoksa bu bir son Eren!"

Yalnızca birbirimize bağırıyorduk.Göğsüm,hızla inip kalkıyordu.Aklıma gelen şeyle,"Bir döngüdeyiz!"diye bağırdım bir anda.

Eren,"Ne saçmalıyorsun gerizekalı?"diye bağırdı bu sefer.

"Biz döngüdeyiz Eren.Varlığını kabul etmezsek çıkarız."

"Saçmalama Demir,Umay içeride kalır.Onu burada bırakamayız."

"Çıkar çıkmaz geri giricez."

"Ya giremezsek."

Derince nefes aldım."Burada sona eremez zaten açık olan döngüye nasıl girebileceğimizi biliyoruz!"

Eren direterek,"Yapamayız Demir Umay burada kalır!"diye bağırdı.

"Başka çaremiz yok!"diye çıkıştığımda cevap verecek bir şey bulamadı.

Ve benim söylediğimi söyledi.Korkuyla ona iyice yaslanmışken elim eline gitti.

Eren,"Burası yalnızca bir döngü ve çıkmak istediğimizde çıkarız!"diye bağırdı.

Ona iyice yaslanırken,"Demir senin başka planların mı var kardeşim ikidir böyle fazla samimi oluyoruz."

"Konu bu mu şimdi Eren?"diye bağırdım bende.

Gözleirmizi kapatıp açtığımızda ise beklediğimiz oldu.Dakika muhafızları tam üzerimize gelecekken döngüden çıkmıştık ve tekrardan sığınaktaydık.

Bizim zaman aramızdaydık.

**********

Umay

Sınıftaki herkesi alıp bahçeye inmiştim.Bir yandan kar yağmaya devam ederken bahçedeki halı sahanın üzerindeki karlar çamurla karışmıştı.

Soğuğa rağmen okulun yarısı buradaydı.Duman ve Gökalp de bu olayın baş rolleriydi.

Herkes gülerek onları izliyordu.Sayıları yirmiye yakın oğlan çocukları da havaya rağmen lekeli ve ince gömleklerle koşturuyordu.

Aralarında bir yarışma belirlemişlerdi.Karda top oynuyorlardı ve sürekli kayıp düşüyorlardı.

Ama her seferinde gülerek ayaklanıyorlardı.En sonunda sakatlanıcaklardı.

Demir ve Eren'in bahçede olmayışı beni korkuttuğu için bu anın tadını çıkaramıyordum.Onları aramaya da gidemiyordum çünkü oturduğumuz yerlerin hemen ardında en az sekiz tane dakika muhafızı ayrı ayrı yerlerden burayı izliyordu.

Hepsi öğretmen formundaydı bir çoğunu daha önce görmemiştim.

Sanki o güne ait gibi davrnıyordum.Ve döngü kaçkınının dediklerini yazıp,düşünüyordum.

Bana verdiği defteri de henüz inceleme fırsatı bulamamıştım çevremde bu kadar fazla dakika muhafızı varken tehlikeli olacağını fark etmiştim.

Maçın sonlarına yaklaşıyorlardı.Zil çalmıştı ve ders başlayacaktı.

Hocalar herkesi içeriye sokarken gözlerim hep Eren ve Demir'i aradı.

Sınıfa geldiğimizde sıralarında çantalarının olmadığını fark ettim.Kenan,maçın olduğu yerden biraz erken ayrılmıştı ve sınıfta yalnızca o vardı.

"Kenan,Eren ve Demir'i gördün mü?"diye sordum.

Yüzünü buruşturdu."Onlar da kim?"

Duyduğum cümleden sonra başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

Kalbim göğüs kafesimden dışarıya kaçacaktı sanki.Yoklardı.Burada hiç var olmamışlar mıydı?

İyi ama döngüyü biz açmıştık bize dair izler olmasa dahi var olmaları gerekirdi.

Çünkü bende vardım.Yakalanmışlar mıydı?Başarısız mı olmuşlardı?

Panik atak geçirdiğimi ve gözlerimin kaydığını fark ettim.Kafamı kaldırıp derin nefesler alarak dizginlemeye çalıştım.

"Umay,iyi misin?"

Gülümseye çalıştım."İyiyim tabi.Yalnızca dalmışım gribim biraz."dedim ve yerime geçtim.

Tüm sınıf içeriye geldi ve ben kaçamadan hoca da girdi.Başta geç geldiğimiz ve maç sebebiyle dersin başı gittiği için bizi biraz azarladı.

Korkuyla etrafıma bakıyordum.

Soğukkanlı olmaya çalışarak önümdeki defteri açtım.

Döngüler.

Madde bir;döngüler her varlık tarafından açılabilir ama bu varlıkların daha öncesinde buna inanmış olmaları gerekir.İnanç kolay terbiye edilebilen bir olgu değildir.

Madde iki,normal döngülerin dışında zaman arasında açılan döngüler vardır ve istisnayı oluştururlar.

Madde üç,zaman arasında oluşturulan döngüler zaman hatalı olduğundan genelde yanlıştır ve o döngülerden çıkmak gereklidir.Bu nedenle en fazla iki kez tekrarlanabilir.

Madde dört,ihtiyaç halinde açılmalıdırlar.Hatalı zamanın olduğu yerde birden fazla döngü açılırsa büyük bir hataya sürüklenebilirler.

Madde beş,gerekçeyle girilen döngüden gerekçe düzeltilmeden çıkılamaz.İşte bu yüzden sorunun yalnızca iki tekrarda çözülebilecek bir sorun olduğuna dikkat edilmelidir.

Maddeleri okumayı bitirdim.Diğer sayfalarda da el yazısıyla yazılmış bir kaç not vardı ama silikti.

Saçlarımı karıştırdım ve derin bir of çektim.

Bu esnada Duman bir anda ayaklandı ve,"Hocam,bahçede suluğumu unutmuşum.Alamazsam kara gömülür çok hızlı alıp geleyim mi?"diye sordu.

Hoca bıkkın bir ses tonuyla,"Çabuk al gel."dedi.

Arka sıralardan bir öğrenci daha kalktı,"Hocam bende unutmuşum."dedi.

Hoca da aynı bıkkın sesle,"Çabuk."dedi.

Onlar çıkarken anın yaklaştığını anladım.Şu anda diğerlerini düşünmenin vakti değildi belki de yalnızca bir şeyler araştırıyorlardı.

İkisi çıkar çıkmaz,"Hocam,bende atkımı düşürmüşüm."dedim.

Bu sefer Hoca sinirle bakıyordu.Gülümsemeye çalışarak çıktım sınıftan ve koşar adım bahçeye çıktım.

İkisi de kol kola ellerine suluklarını almış dönüyorlardı.Duman'ın elinde bir de top vardı.

Duvarın yanına sinmiş sessizce izliyordum.Etrafta birilerini aradım fakat kimse yoktu.

Duman,"Var mısın bir el daha atmaya?"diye bağırınca diğer çocuk gülerek,"Hadi bir de teke tek!"diye bağırdı.

Bahçenin ortasına geldiler ve paslaşmaya başladılar.Her şey normal görünüyordu fakat bir şey oldu.

Duman,topa vurdu ve çocuk topu tutmaya çalışırken sırt üstü yere çakıldı.

Duman şaka yaptığını zannederek gülerken arkamda adım sesleri işittim.Bu da Gökalp'ti.

Duman,çocuğun kalkmadığını fark edince korkarak yanına yaklaştı.

Üzerine kan damladığını gördüm ve korkuyla gözlerim açıldı.Gökalp'de koşarak yanlarına gitti neyseki beni fark etmedi.

Gökalp korkuyla,"Kafasını vurmuş!"diye bağırdı.

Korkuyla geriledim.İşte yaşanmaması gereken olay buydu.Ama konu nasıl Gökalp'e geliyordu?

Duman ağlamaya başladığında Gökalp endişeyle nasıl olduğunu sordu.

Duman,"Bir tur daha oynamaya karar vermiştik topu attım ve daha sonra da yakalamaya çalışırken yere düştü."

Korkuyla oradan ayrıldılar.Onlar içeriye doğru hızla ilerlerken temizlikçinin çocuğun yanına ilerlediğini gördüm.O görecekti ve müdürü çağıracaktı.Olay böyle ilerliyor olmalıydı.

Duman ve Gökalp hızla giderken çaktırmamaya çalışarak peşlerinden indim.Spor salonunun kapalı ışıklarından pek bir şey görmedim ama ince koridora girdiler.Yine duvarın yanına sindim.

"Bu öğrenilirse ne olur biliyor musun?Ailen iki şehir uzakta bu okul bizim hayatımız Duman.Daha da beteri o müdürün oğlu.Sen bu okuldan gidersen ben ne yapıcam?"

Duman ağlarken,"Fark etmeden yaptım.Onun Hocanın oğlu olduğunu bilmiyordum biz bir iddiaya girmiştik ve,"sözünü Gökalp kesti.

"Çocuk daha bu sabah geldi yeni tanıştığın biriyle iddiaya girmek çok mu zekice Duman!"

Bu anı biliyordum.Rüyamda gördüğüm andı bu.

Gözlerim kocaman açıldı.Bu sefer devamı da vardı.

"Gökalp,ben şimdi ne yapıcam?Babamlar savunamaz beni köydeler.Kimseye yanlışlıkla yaptığımı kanıtlayamam çocuğun babası okul müdürüymüş."

Şiddetle ağlıyordu.Gökalp Duman'a sıkıca sarıldı.

"Ben yaptım derim."dedi.

Duman hızla ayrıldı ve başını olumsuz anlamda salladı."Saçmalıyorsun!"diye bağırdı.

Gökalp,"Babam hakim Duman.Tanıdıkları vardır bir şekilde halledebiliriz."dedi.

Duman başını hala olumsuz anlamda sallarken üç tane hocanın sinirle merdiven indiğini gördüm.

Üçü de erkek olan Hocalar geldi ve biri iki çocuğu da ensesinden tuttu.Onlar çıktıktan kısa bir süre sonra bende çıktım.

Kapının önünde bir sürü öğretmen toplanmıştı ve polis arabaları vardı.İkisi çıkar çıkmaz Gökalp ağlamaya başladı.Kasıtlı yapıyordu.

"Hocam ben,yanlışlıkla oldu sadece top oynayacaktık."diyerek ağlamaya başladı.

Temizlikçi ikisini gösterdi.Herkes onlara bakarken,"İçlerinden biri şut çekti ve çocuğu düşürdü."dedi.

Müdür delirmişe benziyordu.Yerde yatan kendi oğlu olduğu için soğukkanlı davranamıyordu.Hızla ilerleyip Gökalp'in boğazına yapıştı.Diğer hocalar onları ayırırken polis ile göz göze geldik.

Beni parmağıyla işaret ettiğinde dersin Hocası,"Umay,gel buraya kızım.Sen atkını almaya inmiştin bir şey gördün mü?"diye sordu.

Çekingen adımlarla yanlarına gittim,Duman ve Gökalp bana endişeyle bakıyordu.

Derince nefes alıp onların istediği cevabı verdim.

"Atkımı almış dönerken Duman ve o çocuk kapıya gidiyorlardı.Daha sonra arkadaki Gökalp,arkadaşına şaka yapmak istedi ve şut çekti.Yalnızca bunları gördüm."dedim.

Müdür bu sefer çocuğa dalınca ortalık karıştı.Polis memurlarından biri,"İfadelerini tek tek alın.İşlemleri başlatın."dedi.

Her şey çok hızlı oldu.Çocuğu ambulans aldı ve çoktan nefesinin kesildiğini söylediler.Olay okulda yayıldı.

İfademin ardından polisler Gökalp'i alıp götürdü.Her şeyden önce müdürün odasına gittiler ve bir kaç kağıt imzalattılar.

Her şey tıpkı döngü kaçkınının dediği gibi tek günde ve tek anda gerçekleşmiş gibiydi.

Ve ben bu karmaşanın içerisinde Eren ve Demir'i bulamadım.Döngüyü bozmak için ise onlara ihtiyacım vardı.

Yalnız başımda sanki zaman arası beni yutup hiçliğe hapsedecek gibiydi.

Döngü için de yalnızca bir hakkımız kalmıştı.

Hocaların birçoğu ve öğrenciler de ifade verecekti.Bazıları ifadesini erken vermiş evlerine dağılıyordu.

Yatakhanemde ise yalnızca Filiz ve ben kalmıştık.İkimiz de bu berbat günün ardından pijamalarımızla tedirgince uyumaya çalışıyorduk.

Filiz,arkadaşları için o kadar çok ağlamıştı ki bir ara bende ağlamıştım.Oysaki bilmem gereken en önemli şeylerden biri bu döngünün gerçek olmayışı ve burayı düzeltmek için burada oluşumdu.

Bu yüzden onlara ağlamıyordum.

Beraber yol adıklarımı bulamamaktan korkuyordum.

Zaman arasında tüm tereddütlere rağmen kabul ettiğim aşkımı ve güven veren kardeşimi kaybetmekten.

Filiz lavaboya gitmişti ve bende odanın loş ışığında yalnız kalmıştım.

Bacaklarımı kendime çekmiş yorganın içerisinde sakinleşmeye çalışıyordum.

Ve tanıdık bir ses duydum.

"Endişeli misin yoksa?"

"Sen değil misin Sinan abi?"

Başını olumsuz anlamda salladı."Ben neden endişeli olayım ki döngü benim döngüm değil zaman arası benim zaman aram değil."

Siniri bozukluğuyla güldüm."Gerçekten süslü cümlelerine anlam veremeyecek kadar dolu kafam."

"Zaten anlam veremiyordun."dedi dalga geçer gibi.Göz devirdim.

"O siyah saçlı çocuk olsa göz devirmene kızardı."

Yüzümü ona çevirdim.Gerçekten onlara ne olmuştu?Sinan abi neredeyse dolmak üzere olan gözlerimi görünce hafifçe gülümsedi.

"Tam olarak neyden korktuğunu kendine söylemezsen sonuca varamazsın Umay."

Titrek bir nefes aldım.

"Ya kaybettilerse ya yalnız başıma kaldıysam."

"İşte bu yüzden herhangi biri değil de sen zaman arasındasın Umay.Çocukluğundan beri en çok korktuğun şeylerden biri unutulmaktı ve kendini unutulanların arasında buldun."

Başımı olumlu anlamda salladım.Gözümden bir damla yaş aktı.

"Korktuğun şeylerden bir diğeri de zamanın akıp gitmesiydi.Gençlik yıllarına ve dostlarına öylesine bağlandın ki bitmesini hiç istemedin ve kendini bu sefer lise son sınıfta sıkışan öğrencilerin arasında buldun."

Yine doğruydu.Zamanın akıp gitmesinden bazen nefret ederdim ve her zaman ona yetişmeye çalışırdım.

"En sonunda ise her zaman çevrende olan insanların senden gitmesinden korktun.Çünkü sevilmeye öylesine alıştın ki yoklukları seni ürküttü ve hayalini dahi kurmadın."

Omuzlarım çöktü.

"İşte bu yüzden buradasın Umay.Korktuklarından korkma ya da üzerine git diye değil.Farkına var diye burdasın.Bu yaşamaktan korktuğun korkuları yaşayanları kurtarmak için buradasın.Bu hiçbir zaman yalnız bir savaş olmadı ama özellikle de senin ,ç dünyanın silah olarak kullanıldığı bir savaş oldu."

Gözyaşlarımı sildim ve o gülümsemeye devam etti.

"Çocukluğumdan beri her zaman,zamana yetişmek istedim.Tüm anıların içinde var olmak istedim.Her zaman kendimi göstermek istedim.Bu yaşıma kadar yorulsam da yetişebilmiştim ama şimdi,"ve göz yaşlarım tekrar akmaya başladı.

Sinan abi boynuna asılı köstekli saati çıkarıp açtı.

"Bu saat boynumda olmasa dahi akmaya devam edecek Umay.Boynumda olmasa dahi birileri onu kullanılabilecek.Ben göçüp gittiğimde dahi hala çalışıyor olacak.Zamana yetişmek imkansızdır.Unutulmak,unutmak ise zannettiğin kadar korkutucu değildir.Birini kaybettiğimizde onun taze acısı nefesimizi keser,"durup cama baktı kısa bir süre,"Fakat zaman bize bu sırada dostluk eder ve onu bir nebze de olsa unutmamızı sağlar.O zaman içimizdeki yük hafifler.Unutulmak da başta acı verir ama daha sonra kendi unuttukların aklına gelir.Bunların hepsi yaşamın bir parçasıdır."

Gülümsedim.

Bunların hepsi benim bir parçamdı.Benim anılarımın ve korkularımın parçaları.Ve ben,korkularımda olsa benden olan parçaları kabullenecektim.

"Şimdilik gitmeme gerekiyor,tekrar görüşücez."

Ve yine gözlerimi kapatıp açtığımda Sinan abi yanımda değildi.

**********

Demir

"Ne demek bir süre sonra döngüye geri dönebiliriz?"

Eren,karşımızda oturmuş bize döngüden çıkar çıkmaz giremeyeceğimizi söyleyen Yasemin'e öfkeyle çıkışıyordu.

Yasemin ise soğukkanlı haliyle açıklıyordu,"Döngüyü siz açmış olabilirsiniz ama sürekli gir çık yapamazsınız.Aradan süre geçmeli."

"İyi de bu yerde süre geçiyor mu?"Eren hala çok öfkeliydi.

Yasemin,"Orasını bilemeyiz."diyerek cevap verdi.

Eren öfkeyle soluyarak yanımızdan ayrıldı.Haklıydı Ummay için endişeleniyordu.Bende endişeleniyordum ama işin sonunda zaten döngüye dönecektik.

Yasemin,önündeki kağıtları karıştırıyordu hızla.İşine odaklanıyordu ve olaylar arasındaki bağları çözüyordü.

Koyu kumral saçlarının bir tutamı yanağına düşmüştü.Dağınık saçlarını çalışırken önemsemiyor gibiydi.Aynı zamanda onu izlediğimi de öyle.

"İzlemeyi bırak da yardım et."

Yakalanmış gibi baktım yüzüne.Kafasını kaldırıp gülümsedi ve saçını kulağının arkasına ittirdi.

Gülümsüyordu ama çok daha solgundu diğer günlere göre.

Bunu söyleyerek canını sıkmak istemedim.Saçlarını topladığında boynunda gördüğüm henüz yeni yapılmışa benzeyen iz beni sormaya itti.

"Boynuna ne oldu?"diye sordum.

Bir eliyle kapattı."Önemli bir şey değil."dedi.

Yanına yaklaşıp saçlarını iyice geriye çektim.Derin bir kesiğe benziyordu.Yeni olduğu da çok belliydi.

"Cezalandırma sistemi nasıl ilerliyor?"diye sordum.Bir şey yapmadıklarında ceza almazlardı.

Sessiz kaldı.En başından beri bize yardım ediyordu ve bu,kesinlikle kural dışıydı.

"Bizim için daha fazla risk almana,"diye başladığım sözü bitirmeden kesti.

"Sizin için risk aldığım falan yok Demir.Burada,zaman arasına sıkışmış herkes için."

"İyi ama tek başına yüklenmen ne kadar adaletli."

Başını iki yana salladı."Burada yaptığımız şeyin basit bir şey olmadığını anlamalısınız.Büyücüyü daha önce hiç görmediniz ve emin olun büyüde bir hata olması bile büyük bir şans çünkü o çok güçlü."

Umutsuzluğa kapılmıştı.Diğer günlerde olmayan bir şey vardı onun üzerinde.

"Ne zamandan beri bu kadar karamsarsın?"

Gözlerindeki ışık söndü sanki.

"Kızların bir kısmını aldılar,"derken gözleri dolmaya başladı,"Burada olmanız çıkışa adım atmamızı sağlıyor ama aynı zamanda zaman arasındaki vakti ilerletiyor.Ve büyücü bunun büyüden kaynaklı olduğunu düşünüyor hatalardan değil.Kızlar alınmaya başlandı ve son günler.Son iki gün.İşlem başlamadan önce dahi çekilen acının haddi hesabı yok."

"Ama umut var.Zamanın geçmesi bile bizim için bir umut.Son iki gün ve biz tüm görevleri tamamlamadan kimsenin ruhu sıkışmayacak."

"Ama hazırlanma işlemleri başlıyor.Alt zaman arasında koca bir alan var ve hepimizin isimlerinin yazdığı birer yatak.Yakın zamanda beni de alırlar!"

"Almayacaklar!"derken sesim istemsiz yükselmişti.Ve bu sözlerin ardından Yasmein yine önündeki kağıtlara

döndü ve ikimizde sessiz kaldık.

Biraz sonra ise süre çoktan dolmuştu.

Eren yanımıza geldi ve biz tekrar ağaçtan aldığımız yaprakları, kaynattığımız suya koyduk.

İkimiz de son kez birbirimize baktık ve tek seferde kafama diktim.

Gözlerimi kapatıp açtığımda tekrar döngüdeydim.

**************

Umay,gecenin yorgunluğuyla daha fazla Demir ve Eren'i düşünmemişti ve uyuyakalmıştı.

Onları kaybettiğine inanmak istemiyordu yalnızca belirsizliğin olduğuna ve kısa süre sonra döneceklerine inanıyordu.

Filiz,ortalarda yoktu.

Arkadaşlarının başına gelen olaydan etkilendiği için korkmuş ve dışarıya çıkmıştı.

Nereye çıkacağı ise belliydi.Ruhunun yanına.Onu her zaman hatırlayanın yanına.

Döngüde,zaman arasında,doğru zamanda.Her yerde.

Onları diğerlerinden farklı kılan şey ise aynı zamana ait olmalarıydı.

Eren ve Umay aynı zamana ait değillerdi ama birbirlerine aitlerdi.

Demir ve İrem aynı zamana aitlerdi ama birbirlerine ait değillerdi.

Filiz ve Kenan için ise her şey altın orandı.Tamamiyle birbirleri için var olan iki ruh.

Büyücü de farkındaydı bu aşkın ne kadar kuvvetli olduğunun.

Filiz'in kocaman gözleri ve albenili dudakları hangi erkeği etkilemezdi ki.Etkilerdi etkilemesine ama yalnızca Kenan içindi o gözler,o dudaklar,o güzel ruh.

Çünkü Kenan 'da hayatı boyunca Filiz'i beklemişti.Onları gören tüm insanlar bu denli birbirlerini tamamlamalarının güzel bedenlerinin bir eseri olduğuna inanırdı.

Ama öyle olmamıştı.Bunu Kenan,var olmadığında dahi bütün gençliğini ve güzel bedenini Filiz'e adayarak göstermişti zaten.

Şimdi ise bahçede oturmuştu Filiz çekingen bakışlarını Kenan'dan kaçırıyordu.

Kenan sırtına yavaşça şalı bıraktı ve Filiz'in bir tutam saçını geriye attı.

Büyücü tekrar tekrar izlediği bu sahneyi yine uzaktan izledi.Zalimdi,kötüydü.Ruhları istiyordu.Ve kimseyi geride bırakmaktan çekinmediği gibi bu aşkı da geride bırakmaktan çekinmeyecekti.

Fakat bunun büyü dışında bir sebebi daha vardı.

Büyücü,Filiz'i yıllar önce kendi elleriyle öldürdüğü cadıya benzetirdi.Kocaman büyüleyici gözleri ise ona o kadını hatırlatırdı.

Ve ne kadar güç uğruna öldürmüş olsa da aşıktı cadıya bir kere.

Ve bu aşkın ölümü de Filiz'in masum güzelliğine kalmıştı.Büyücü en başından beri Filiz'e ilgi duyuyordu.

En başından beri en çok acı çeken hatırlayanın Kenan olmasının sebebi de buydu.

Filiz hatırlayamadığı korkunç anılarla yaşarken Kenan onu hatırlayamadığı ve acısını hissettiğin her gün için gözyaşı döktü.

Bazen birbirlerine ait zamanlarda birbirlerine ait iki ruh dahi birbirlerine ait olamazdı.

Bu da yalnızca zaman arasının değil gerçekliğin bir kanunuydu.

*********

Naberr nasılsınız efendim.

Ben iyiyim herhalde.

Finale son beş bölüm.

Favori sahneniz?

Favori karakteriniz?

Ve en çok keyif aldığım,

Sizce finalde ne olucak?

Finale yaklaşıyoruz fakat hala isteidğim değeri görmeye bir kitap oldu.Benim için önemli evet ama şu an buna kafayı takmayıp finale odaklanıcam çünkü herkes emeğinin karşılığını alır.

Sosyal medyadan kitap ile ilgili paylaşım yaparak kitabın yayılmasına yardımcı olabilirsizni.

Neysee finalden sonra müzik listesi de paylaşıcak yaklaşık 15-20 şarkı olucak önerinizi varsa da verebilirsinizz.

Çook öptümm.

Zaman arasına sıkışmamaya dikkat edin.

Bölüm : 14.12.2024 22:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...