Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.Zaman Arası

@ebi_books

Müzik:
Melanie Martinez-Mad Hatter
Billie Eilish-Bury a friend


Yatağımda doğrulmuş gözlerimi açmaya çalışıyordum.Gözlerimi açtıktan bir süre sonra da uzun süre önümdeki duvara bakıp ayılmaya çalıştım.

"Umay,kızım hadi otobüs kaçacak."

Anacığımın sesini duymamla kendimi tuvalete attım.Yüzümü yıkadım,dişlerimi fırçaladım.

Daha sonra zaten düz olan saçlarımı at kuyruğu yaptım.Yüzüme otuz kez daha su vurup çıktım.Kıyafetlerimi geceden koltuğuma koymuştum.Okul eteğimi ve beyaz gömleğimi giyindim.

Üzerine bol hırkamı aldım.Okul çantamı unutmak üzereyken hemen aldım ve kapıya yöneldim.Havalar normalde sıcaktı.Mayıs ayının sonlarındaydık ve okul bitmek üzereydi.

Lise on ikinci sınıf gerçekten bir katliamdı.Üstüne üstlük sınav haftasındaydık.

Hiç bir zaman çok başarılı bir öğrenci olmamıştım.Her zaman ortalama notlarla sınıfı geçmiştim.Ne meslek istediğime dahi karar vermiş değildim.

Hayatta kendime kazandırdığım tek artının,insan ilişkilerim olduğunu düşünüyorum.Hiç bir zaman toplumda dışlanan bir tip olmadım.Her zaman yakın arkadaşlarım ve çevrem vardı.

Bu nedenle okula canım sıkkın bir şekilde gitmezdim.Çünkü ne olursa olsun gülüp eğlenebiliyorduk.

Fakat bazı günler hariç.Matematik yazılısı olan günler.

Diğer dersleri bir şekilde halledebilsem dahi matematik konusunda her insan evladı gibi sıkıntı çekiyordum.

Neyseki okuldaki gundime arkadaş grubum ve ben hiç bir şeyi ciddiye almıyorduk.Umarım hayatta bizi ciddiye alıp sillesini yüzümüze vurmaz.

Bunları düşünürken ayakkabılarımı giyinmiş evden çıkmıştım.Durağa doğru yürüyordum.

Dediğim gibi dersleri çok iyi olan bir tip değildim.Bu nedenle ortalama bir anadolu lisesine gitmiştim.Ama merak etmeyin halimden memnunum.

Otobüsü beklerken durağa mahalleden arkadaşım Damla geldi.Aynı zamanda aynı okula gidiyorduk.

Damla iyi kızdı hoş kızdı.Fakat şizofren olduğundan şüpheleniyorduk.

Sürekli eskiden bir ablasının olduğunu ve şu an olmadığını hatıralarında yaşadığını düşünüyordu.

Oysaki Damla'nın hiç ablası olmamıştı.Dört abisi vardı.

Ailesi hep kız çocuk istemiş ve beşincide bulmuşlardı.

Damla,bir süre psikologtan destek aldı.Bu aralar çok daha iyi.

Kartı okutup sefil otobüsüme bindim.Sabahın bu erken saatinde hiç çekilmiyordu.

Neyseki on beş dakikanın sonunda okuldaydım.Aslında okul çok uzak değildi.İstediğim zaman sadece yarım saatlik bir yürüyüşle ulaşabiliyordum.

Bahçeye girdiğimde kulaklığımı kulağımdan çıkardım.İlk dersimizi Edebiyattı.Bizim kızlar içeride değildi.Yaz aylarının gelmesiyle bahçede daha fazla oyalanmaya başlamıştık.

Bazen hayatta sizin gibi salakların da olduğunu bilmek çok güzel.Hiç biri çalışmamıştı.

Yanlarına gidecekken arkamdan gelen Berat bir anda kolunu omuzuma atıp saçlarımı karıştırdı.

"Çalıştın mı lan?"

"Tabikide çalışmadım."

"Afferim sana."

"Sağol."

Berat ile ortaokuldan beri arkadaştık.Çok kaba saba bir tipti.Yakışıklıydı.Ama mağara erkeğiydi.Yakın arkadaşlarımdan birinden hoşlanıyordu.

Neyseki yakın arkadaşlarımın hiç biri ona bakmazdı.

Arkadaş grubumun içine girip günlük muhabbetlerimizi yapmaya başladım.Cenan bir anda aramıza girdi.

"E kopya çekiyor muyuz?"

Cenan arkadaş grubumuzun en gamsız olanıydı.Okula ucu ucuna girmişti.Biraz salaktı ama komikti.

"Nasıl çekicez?"

"Her şey o esnada gelişecek Umaycım."

Murat da aramıza katıldığında sekiz kişilik arkadaş grubumuz tamamlanmıştı.Akif,Murat,Cenan ve Selim dörtlüsü.Umay,Neslihan,Betül ve Gökçe dörtlüsü.

Allah ne verdiyse diyerek sınava girdik.Çıktığımda her zamanki gibi suratım asıktı.Normalde suratımı asmazdım elbette fakat matematik işte.

Sınavın ardından matematik hocamız Kenan hoca içeriye girdi.Yine garip bakışlarıyla herkesi ayağa kaldırdı.

En sonunda gülümseyerek tahtaya geçti.Tam uyumaya hazırlanıyordum ki muhteşem bir soru doldu şu güzel kulaklarıma.

"Umay yavrucum sınavın nasıldı?"

Acının tatlı tebessümünü gösterdim."İyiydi hocam.Her zamanki gibi."

"Görücez bakalım."

Aslında bakarsanız Kenan hocanın üzerine gitmemek lazım.Söylentilere göre çocukken aşık olduğu kız gerçek değilmiş.Herkes onun küçükken şizofren olduğunu düşünürmüş.Daha sonra ilaç kullanmış ve normale dönmüş.

Fakat ben hala okula neden bu tarz tipleri aldıklarını sorguluyordum.

Ders anlatacak zannederken sandalyeyi ortaya çekti.İlk defa bu gün bu kadar sevecen bir hali vardı.Normalde o gür sesiyle bağıra bağıra ders anlatırdı.

"Bu gün normal konuları konuşabileceğim bir gün değil.Çok garip hissediyorum."

Hepimiz anlamaz ve meraklı gözlerle ona bakarken tekrar konuşmaya başladı.

"Dün bir fotoğraf buldum çocuklar.Lise anılarıma dair.Üzerinden neredeyse otuz yıl geçmiş.Duygulandım biraz."

Cenan hızla söze daldı."E hocam anlatın bakalım nasıl şeyler yaptınız lisede."

Alttan alttan sırıtarak imalı konuşmuştu.Hoca gülümsedi.

"Garip olan şu ki son yılımı hatırlamıyorum.Fakat sevgili Cenan,senin aksine oldukça saygılı ve iyi kalpli bir gençtim."

Cenan lafı yiyip kenara çekildi.Ona güldüm.

"Biliyor musunuz çocuklar buradaki çoğu hocanız ile aynı liseden mezunuz.Garip ama bu okula atanan çoğu hoca aynı anadolu lisesinden mezun."

Bu garipti elbette.Bir yere hoca atanırken aynı okulda okuyup okumadıklarına bakmıyorlardı herhalde.

"Ben lisedeyken bir hocamız vardı.Nergis hoca.Tarih öğretmenimizdi aynı zamanda yönetimde söz sahibiydi."

Bu sefer atılan kişi Neslihan'dı."Eminim o bipolar Selin hocadan çok daha iyi anlatıyordur."

"Hocanız hakkında böyle konuşmayın.Ayrıca Selin hocanız çok tatlı bir öğrenciydi."

Murat kulağıma eğildi."Acaba o zamanda fizikçiden hoşlanıyor muydu?"

Kahkaha attım."Bence aşkları sonsuz."

O da güldü.Hocanın bize baktığını görünce sustuk.Hoca ise tekrar konuşmaya döndü.

"Murat,senin düşündüğün gibi olmasa da aralarında birbirini sevenler vardı."

Arkadan koca bir "ooo"koptuğunda herkes güldü.Hoca ise tekrar devam etti.

"Lise zamanları herkes için mükemmeldir.Ama bazen sanki o genç oğlanın orada sıkışıp kaldığını düşünüyorum."

Garipseyerek hocaya baktık.

"Tabi bu sadece bir his.Ama eğlendiğim,güldüğüm yıllardı.İnanır mısınız çocuklar,ben bile okuldan kaçtım."

Şaşırmıştım."E hocam hani bütün kurallara uyan aşırı zeki bir öğrenciydiniz."

Dediğim şeyle bana ters bir bakış attı.İyi de bir matematik öğretmeni ne kadar harika bir lise hayatı geçirmiş olabilir ki.

"Öyleydim zaten.Ama o gün biri beni ikna etti.Kim olduğunu hatırlamıyorum.Fakat o kız beni ikna etti ve kaçtık.Gerçekten zamanınızın kıymetini bilin."

Biraz sonra bu sıkıcı konuşma bitti ve zil çaldı.Gökçe ile beraber kızlar tuvaletine geldik.

"Bir matematik hocası en fazla ne kadar iyi bir lise hayatı geçirmiş olabilir Gökçe?"

"Ne eğlencelisi be.Kesin sümüklü bir inekti bu."

Güldüm.Kenan hoca gerçekten sümüklü bir inek gibiydi.Kocaman gözlükleri.Her zaman giydiği kahverengi ceketi.Parmaklarındaki tükenmez kalem izleri.Yanlızca matematik çözerken gülümsemesi.

Bu ihitmali düşünürken ellerimi yıkıyordum.Lavaboda Gökçe ile yanlızdık.Ben ellerime bakarken Gökçe konuştu.

"Umay,ben gidiyorum telefonumu saklayacağım arama yapma ihtimalleri varmış."

"Tamam hadi git sen.Sınıfta görüşürüz."

O dışarıya çıktığında bir an içime garip bir titreme geldi.Derince nefes aldım fakat okulun sefil tuvaletinde olduğumu unutmuş olacağım ki yüzümü buruşturdum.

Dışarıdaki curcunalı sesi zil sesi bastırdı.Fakat bir gariplik vardı.

Zil sesimiz hoparlörden çalınırdı ve farklıydı.Bu ise el ziliyle çalınıyordu.

Herhalde bir arıza çıkmıştır diye düşündüm ve peçeteliğe doğru gittim.Tabikide peçete yoktu.Ellerimi doğal yollarla sallayarak kurutmaya çalıştım.Bu esnada içeriye üç , garip giyimli kız girdi.

Üçünün de üzerinde lacivert hırkalar vardı.Etekleri dizlerinin altına kadar iniyordu.Saçları sanki doksanlı yıllardan gelmiş gibiydi.

Onlara garipseyerek bakarken topuzlu olan beni fark etti.

"Umay,gelsene kızım buraya."

Pardon?Adımı nerden biliyordu?

"Efendim?"

"Umay hadi gel bak yeni dergi çıkmış."

Ne dergisi lan?Okulda dönem partisi falan mı var?

Kızlar bana garip garip bakarken bu bakışmamız yaklaşık üç dakika sürdü.

"Her neyse Umay'ın herhalde kafası karışık kızlar Reha hoca ona düşük puan verdiği içindir.Hadi Umay toparlan da sınıfa gel."

"Reha hoca mı?O kim?"

Benim Reha hoca diye bir hocam yoktu.

"Ay iyice gitmiş bu.Hadi Umaycım Reha hoca yani matematik hocamız bekler."

Onlar giderken aynaya baktım.Gözlerim kocaman açıldı ve bir çığlık savurdum.

Okul formam yoktu.Saçımda koca bir topuz vardı.Üzerimde mavi bir hırka ve dizlerimin altına kadar uzanan mavi bir etek.Üstelik altımda beyaz kilotlu çorap.

Bu mümkün değil.

Tuvaletten çıkıp okulun ortasına geldim ve gördüğüm şeyle gözlerim yine açıldı.

Okul doksanlı yıllarda olduğu gibiydi.Her şey çok farklıydı erkek öğrenciler kumaş pantolon beyaz gömlek giymişti ve kravat takıyorlardı.

Tam çığlık atacakken yüzü çok tanıdık gelen bir erkek gördüm.Gözlükleri inceydi.Boyu bir seksen civarlarındaydı.Oldukça güzel yüz hatları vardı ve yanında iki tane lise birinci sınıf kız vardı.

Oğlana iyice baktım.Tam çıkaracakken koluma bir kız girdi.

"Hadi Umay dersi kaçırıcaz."

Koluma giren kıza tip tip baktım.Bu sefer çok daha büyük bir şok yaşadım.Kostüm partisine öğretmenler de mi katılıyordu?

Bu neydi şimdi?

Tarih hocam on altı yaşlarında gibi görünüyordu ve koluma girmiş hadi Umay gidelim diyordu.Şaka mı?

Çığlığı basmadan anlık şokla tarih hocam,pardon yakın arkadaşımmış meğer Selin ile sınıfa çıkıyorduk.

Sınıfa gelip sıramıza oturduğumuzda hala etrafa kitlenmiş bir şekilde bakıyordum.Arka sırada başını sıraya koymuş siyah kapüşonlu bir çocuk vardı.

Onun haricinde tarih hocam,pardon en yakın arkadaşım Selin ile yan yana oturmuştuk.

Akıllı tahta yoktu.Sıralar ağaçtandı ve ikiliydi.Kalem kutum,çantam her şeyim doksanlı yıllardaki gibiydi.

"Hocam bana bir şaka mı yapıyorsunuz?"

Hoca bana garipseyerek baktı.

"Ne şakası ne diyorsun Umay?"

"Ne Umay'ı hocam siz tarih hocamsınız.Tarih hocam Selin.Ayrıca kırk yaşlarındasınız."

"Umay sen bir şey mi içtin?"

Kafamı olumsuz anlamda sallarken hoca güldü.

"Dur ben ikimize birer su alıp geleyim."

O giderken arkasına böm böm baktım.Telefonumu aradım.Neyse ki telefonum cebimdeydi.

Sınıfta yalnızca siyah kapuşonlu çocuk vardı ve uyuyor gibiydi.Bu nedenle sorun olacağını düşünmedim.

Telefonumu çıkarıp açmaya çalıştığımda bir el telefonu elimden çekti ve beni sandalyeye oturttu.

Önümde iki çocuk vardı.İkisi de bana bakıyordu.Ne mutlu ki bende onlara.

"O elindekini burada açma,yoksa anlar."

Onlara garipçe baktım.

"Neyi anlar ne saçmalıyorsunuz siz?Burada ne oluyor."

Önümde dikilenlerden biri o kapuşonlu çocuktu.

"Eren."

Kapuşonlu olan diğerine döndü başını.

"O kız bilmiyor."

Çok garip bir şekilde bakarken adının Eren olduğunu öğrendiğim çocuk bir anda beni çekiştirerek depo gibi bir yere sürükledi.

"Neler oluyor?Burası neye dönmüş böyle."

Bir sandalye çekip önüme oturdu.

"Bak,en son hangi yıldaydın."

Ne saçmalıyordu bu?"Elbette 2024."

İkiside şaşkınca bana bakarken neye şaşırdıklarını anlamaya çalışıyordum.

"O çağa kadar ulaştı mı yani?"

"Neler oluyor kim ulaştı mı?"

"Sessiz ol.Yoksa bir şeyleri bildiğimiz anlaşılır."

"Bana neler olduğunu anlatmazsan bağırırım."

Ağzımı tuttu."Tamam bak anlatıyorum.Sakin ol."

Çok sinirli yüz hatları vardı.Bende hayli uzundu.Simsiyah saçları bembeyaz bir teni vardı.Dudakları ve gözleri büyüktü.

Yanındaki arkadaşı ise kumral bir çocuktu.O da benden hayli uzundu.Fakat Eren denen çocuk kadar uzun değildi.

"Bak, şu an bir zaman sıkışıklığının içindesin."

"Ne,sen ne saçmalıyorsun?"

"Kes sesini de dinle."

Benimle kimse bu şekilde konuşamazdı fakat bulunduğumuz konum gereği laf etmiyordum.

"Neyi anlar ne saçmalıyorsunuz siz?""

Boynuna asılı olan ipten bir anahtar çıkardı.

"Nereyi açtığı bilinmez,her kapının açık olduğu bir diyarda hiç bir kapıyı açmayan ama açması gereken bir kapı olan anahtarla gözlerimi burada açtım."

Söylediklerini hiç anlamamıştım dikkatle dinlerken tekrar konuşmaya başladı.

"Hangi yıldansın?"

Ne tepki vereceğimi bilemez halde,"2024."dedim.

Gözlerini belertti."Ben 2005 yılında lise sondaydım."

Nasıl olabilirdi?Onca yıl nasıl hala bir lise öğrencisi olarak görünebilirdi?

"Bu imkansız."

Olumsuz anlamda kafasını salladı."Bana göre burada henüz bir dönem bitti.Oysaki normal dünyada neredeyse yirmi yıl geçmiş.Bu da demek oluyor ki burada zaman çok daha farklı."

"Tamam beyler,hepiniz kafayı yemişsiniz.Eminim bu küçük bir şakadır.Ya da ben komaya girmişimdir ve sizi rüyamda görüyorumdur."

Çocuk olumsuz anlamda kafasını salladı."Rüya olsaydı tam bu anda,rüya ile alakalı cümlelerini söylemeye başladığın anda etraf değişmeye başlardı.Hiç bir şey bu kadar olması gerektiği yerde olamazdı ve en az bir şeyler ters,mantık dışı olurdu."

"Ne yani,bu saçma tezin yüzünden inanmamı mı bekliyorsun?"

"Başka çaren yok.En azından rüya bitene kadar.Çünkü her rüyanın rüya olmama ihtimali vardır ve her şartta yaşamaya çalışman gerekir."

Söyledikleri kafamı daha fazla karıştırmıştı.Gözlerimi arkadaşına çevirdim.

"Merhaba.Evet tanışmayı unuttuk ve garip bir giriş oldu.Ben Demir.Eren ile burada tanıştık.Bende bu zaman ait değilim.En son iki bin yılında buradan mezun olmak üzereydim."

Bu esnada Eren lafa daldı."Benden hemen önceki nesildi.Okulun basketbol takımı fotoğraflarında resmi vardı."

Her şey kafamı karıştırırken soru yöneltmek zorunda kaldım.

"Tamam şimdi bana tam olarak olayları anlatın çünkü ağlamak üzereyim."

Eren,sessizliğe gömülürken Demir lafa girdi.

"Okulunuzda olmayan kişilerden bahseden ve onların var olduğuna inanan insanlar var mı?"

Başlarda aklıma gerçekten hiç bir şey gelmemişti fakat daha sonra,aklıma gelen iki isim vardı.

Damla ve Kenan hoca.

Hızla başımı olumlu anlamda salladım.Eren durgun bir sesle lafa girdi."Aklina gelen kişileri sakın unutma.Yoksa zamanla zihninden silinirler.Bu konuşmanın ardından onları not almalıyız."

İyice kafam karışmıştı."Nasıl yani?"

"Bunları yapan her kimse,o kişi kendi zamanımızdaki insanları özellikle de yaptığı büyünün yavaş yavaş farkına varan insanları ,akıllarımızdan siler."

Bunalmıştım,anlamıyordum ve beynim yokmuş gibi hissediyordum.Demir,beni aydınlatan konuşmasına devam etti.

"Bak,eğer söylediğin doğruysa neredeyse yirmi yıldır buradayız ama sadece okulun bir dönemi geçmiş gibi hissediyoruz.Burada ve orada farklı olan zaman bağlarını henüz çözmüş değiliz."

Bu sefer gerçekten bunalmıştım ve gözlerim dolmaya başlamıştı.

"Zaman konusunda hala çalışıyoruz fakat bildiğimiz bir şey var."

Hadi ya gerçekten bildikleri bir şey varmı.Evrenler arasında bir sıkışıklıkta bildikleri şey neremize yarayacak peki?

"Bu okul ne kadar elli yıllık olarak bilinse de çok daha uzun süredir yaşadığın şehirde.Her yıl bir öğrenci ortadan kayboluyor.Az önce bahsettiğim olmayan insanları hatırlayanlar ise bu kişilere derin sevgi hissedenler."

"Peki ama bu kaybolan insanların hiç kimse farkına varmıyor mu?"

"Hayır varmıyor.Bilmiyoruz ama bir şekilde yakınları tarafından unutuluyorlar."

"Kim yapıyor bunu?Daha doğrusu kim neden bir lisedeki öğrencileri alsın."

"Hiç büyüye inandın mı?"

Olumsuz anlamda kafamı salladım.Sinirlerim bozulmuştu.Peri filmi mi çekiyorduk?"

"Ne saçmalıyorsun sen.Elbette inanmıyorum."

"Bizde inanmıyorduk fakat bulunduğumuz ortamın başka hiç bir açıklaması yok.Her yıl bir öğrenci kayboluyor ve garip bir şekilde kimse bu öğrencileri hatırlamıyor.Bir uyanıyoruz ve kendimizi zamanımızın çok gerisinde 1985'li yıllarda buluyoruz.Üstelik hangi yılda olduğumuz tamamen tahmin."

Olumsuz anlamda kafamı salladım."Muhtemelen dediğin gibi,1980'li yıllardayız."

Bu sefer sessiz duran Eren'in bakışları bana döndü.Nasıl yani dercesine bakarken ona cevap verdim.

"Okulda gördüğüm yüzler.Yani öğrenciler.2024 yılında bu okulun öğretmenleri.Yanıma gelen kız, o kız benim tarih öğretmenim.Kırklı yaşların sonunda."

İkisinin de gözlerinde küçük bir umut ışığı belirdi ve geri söndü.

"Bu da demek oluyor ki okuldaki öğrencilerin arasında öğretmen olmak isteyenler de sadece bu okula atanabiliyor."

Demir'in söylediği şeyle aklıma Kenan hoca geldi.Hemen konuşmaya başladım.

"Bazı şeylerin farkında olanlardan biri yani Kenan hoca.En son girdiğim derste bize bu okuldaki çoğu öğretmenin aynı liseden mezun olduğunu söyledi."

İkisinin de kaşları çatıldı.Eren hızla konuştu.

"Bahsettiğin hocanın tam adı Kenan Soylu mu?"

Gözlerim korkuyla belerdi ve olumlu anlamda kafa salladım.

"O şu an bu okulda ve aynı sınıftayız."

Bu düşünceler beni daha fazla korkuturken derince nefes aldım.Hayır hemen yere çökmeyecektim.Yere çökmemin zaten bir manası olmazdı çünkü olayların gerçekliğine zaten hala inanamıyordum.

Zihnim,ne kadar daha fazla açıklama istese de bedenim titriyordu.Depo çok havasızdı.Demir gerçekten iyi olmadığımı fark etmiş olmalıydı.

"Biliyorum karmaşık geliyor.Fakat ders saati bittiğinde sana her şeyi çok daha açık bir şekilde anlatacağız."

Daha fazla açıklama duymak bana iyi mi gelecekti yoksa çok daha beter bir hale mi getirecekti?Bu soruyu şu anda düşünmek dahi zihnime acı veriyordu.

Önerisini kabul ettim ve beraber depodan çıktık.Eren'de etrafa göz gezdirerek depodan çıktı ve peşimizden geldi.Sürekli izlendiğini düşünen bir hali vardı.

Bahçe kapısına geldiğimizde bu sefer bahçede göz gezdirdim.Şimdiki halinden farklıydı.Çevredeki binalar yoktu.Ağaçların bazıları fide halindeydi.Benim zamanımda kocaman olan bazı ağaçlar şimdi küçücüktü.Renkler de farklıydı.

Eski zaman düşündüğümün aksine siyah beyaz değildi.Sıcak bir enerjisi vardı kendine çeken.

Kamelyalardan birine doğru ilerledik.Oturup derince nefes aldım.Bahçeye baktım.

Gözlerimin önünden anılarım geçerken gülümsedim.Bizim gibi kaç arkadaş grubu geçmişti?Nasıl anıları vardı.Kimlere aşık olmuşlardı?Hangi sınavlardan çıkarken göz yaşı dökmüşlerdi?

Aslında bulunduğumuz ortam bunları düşünmem için çok saçmaydı.

Fakat eskiyi ve anıları düşünmek bana her zaman çok iyi gelmişti.Düşüncelerimi bölen Demir'in sesi oldu.

"Sakinleştiysen derse girmeliyiz."

Kaşlarımı çattım.

"Farklı bir zaman aralığındayız.Derslere girsek ne olur girmesek ne olur?Sabrımı mı sınıyorsunuz?"

Demir ciddi bir ifadeyle olumsuz anlamda kafasını salladı.

"Düşündüğün gibi değil.Eğer buranın gerçekliğini kabul etmez de farklı davranırsak anlaşılırız.Sandığından çok daha fazla şey biliyoruz."

"Öyle mi,neymiş mesela bu bilgiler?"

"Eğer buranın bir zaman aralığı olduğunu fark ettiğimiz bilinirse başımıza gelecek şeyleri tam olarak bilmiyoruz.Fakat bir arkadaşımız bunu çok belli etti ve yaklaşık bir aydır yok.Sizin zamana göre belki de yıllardır yok."

Gözlerim fal taşı gibi açıldı.

"Hadi gidelim.Akşam yatakhane de ona her şeyi açıklarız."

Eren,uzun süre sonra konuşmuştu.Zar zor ayaklanıp içeriye doğru yürüdüm.Sınıfım olduğunu öğrendiğim yere girdim.

Ders Tarih'ti.Ne gariptirki ders boyunca Selin-yani Selin Hoca-her şeye cevap vermişti.Gelecek mesleği çok belliydi.

Benimle her konuştuğunda zar zor konuşuyordum.En sonunda bana ne olduğunu sorunca biraz hasta olduğumu dile getirdim.

Hayatımda ilk defa dersler bu kadar hızlı geçmişti.Çünkü hayatımda ilk defa düşünecek şeylerim vardı.Beynimi dolduran ve boş kalmama karşı olan düşünceler.

Son iki derse gelmiştik.Burada ilk gözlerimi açtığımda önümden geçen uzun boylu gözlüklü oğlan mutlulukla ön sıraya geçmişti.

Çocuk bana o kadar tanıdık geliyordu ki,ama asla çıkaramıyordum.Demir ve Eren hemen arkamda oturuyordu.Ben ise Selin-tarih hocam-ile yan yana,hemen önlerindeydim.

İçeriye matematik hocası olduğunu öğrendiğim kadın girdi.Halide Hoca.

Uzun boylu gözlüklü çocuğun yanında adının az önce Filiz olduğunu öğrendiğim kız oturuyordu.Yaklaşık 1.65 boylarındaki bedeni,zarif ince bir beli,uzun kumral saçları ve kocaman simsiyah gözlere sahipti.

Hayatımda gördüğüm en güzel kızlardan birisiydi.Tatlı güler bir yüzü vardı.O esnada bir şey fark ettim.

Uzun boylu gözlüklü çocuk hayranlıkla o kıza bakıyordu.Çok masum,saf bir aşkla.

O esnada yüzümde küçük bir gülümseme belirdi.Bu karmaşanın içinde bu kadar tatlı saf ve temiz bir çift görmek bir nebze olsun iyi gelmişti.

Çok yakışıyorlardı.

Hoca gelince herkes ayağa kalkmıştı ve ben bunları düşünürken hoca çoktan oturmamızı söylemişti.Daha fazla dalmadan oturdum.

O an hocanın söylediği şeylerle tam bir çığlık patlatacaktım ki hemen arkamda oturan Demir,anlamış ki saçımı çok hafif çekerek beni uyardı.

Hocanın ağzından ise şu sözler döküldü."Kenan,oğlum tahtayı siler misin?"

Yaşadığım şoku hala atlatamazken zaten karmaşanın içinde duran beynim,birden şaşkınlık duygusuyla sarsıldı.

O uzun boylu yakışıklı gözlüklü erkek Kenan hocaydı.Sümüklü inek diye dalga geçtiğimiz adam.

O an fark ettim ki Kenan hocanın yüzüne hiç çok dikkatli bakmamıştım.Belki de gerçekten gençliğinde olduğu gibi yakışıklı bir adamdı fakat bu zamanda olduğu gibi ince gözlükler yerine kalın çerçeveli gözlükleri,kalın ceketleri ve kendini salmış bir görüntüyü kabullenmişti.

Zaman insandan çok şey götürürdü elbette.Fakat boyutun bu kadar büyük olduğunu hiç düşünmemiştim.Bana kalırsa bunu yapan sadece zaman değildi.Eğer öyle olsaydı zaman çok büyük bir suçlu olurdu.

Bana kalırsa,Kenan Hoca'nın bu hale gelmesinin içinde farklı sebepler vardı.Büyük bir kayıp,belki de bir travma.

Daha fazla şaşkınlığımı belli etmek istemeden zorlukla matematik kitabını açtım.Her evrende değişmeyen tek şey vardı.Ben hala bir şey anlamıyordum.

Kenan Hoca ise mutlulukla her soruya cevap veriyordu.Neyse ki yanlız değildim.Kenan hocanın sevdiği kız yani Filiz.O da anlamaz gözlerle tahtaya bakıyordu.O kızla tanışmam,arkadaş olamam gerekiyordu.

Ders yerine Filiz'e odaklandım.Çantasındaki romanlar,şiir kitapları,güzel bir yazı.O tam bir Edebiyat insanıydı.

Kıza her baktığımda 1980 yıllarının güzelliği,saflığı ve temizliği karşısında büyüleniyordum.Bu kadar zarafet bir insana fazla değil miydi?

Ders devam ederken sınıfı tam olarak incelemediğimi fark etmiştim.Eğer hocalarımın hepsi buradan mezun olduysa içlerinden bir kaç tanesi daha kesinlikle buradaydı.

Sınıfı incelemeye çalışırken kapıdan hışımla iki öğrenci girdi.Bozulmuş kravatlar,dağınık saçlar,ellerinde bir top.İki haylaz erkek çocuğu.

Yüzümü tekrar küçük bir şaşkınlık aldı.Bu insanları da tanıyordum.Okulumuzda iki beden eğitimi öğretmeni vardı.Duman ve Gökalp Hoca.

O iki çocuğun kim olduğu aşikardı.Tıpkı bahsettikleri gibi,lise zamanlarında da çok yakın arkadaş ve çok haylazlardı.

Gökalp Hoca yani bu zaman diliminde sınıf arkadaşım Gökalp.

"Geç kaldığımız için özür dileriz Hocam küçük bir maç vardı da."

Gülmemek için zor durmuştum.Mimiklerimin değişimini Demir ve Eren'de fark etmiş olmalıydı.Demir sırtıma hafifçe dokunarak elime bir not yolladı.

"O gelenler de mi sizin döneminize ait hocalar?"

Hemen başka bir kağıda yazdım.

"Evet beden eğitimi hocalarımız.Hala çok yakın arkadaşlar ve bizim okuldalar."

Kağıdı yollar yollamaz düşünmeye başladım.Bu okulda okuyan ve öğretmen olmak isteyen herkes neden bu okulda öğretmenlik yapıyordu?Bunun kesinlikle büyüyle bir alakası vardı.Başka bir açıklaması olamazdı elbette.

Gözlerimi saate çevirdim.Dersin bitmesine daha yirmi dakika vardı.

Kafamın içinde beni durmadan zorlayan sorular vardı.Buranın bir rüya olduğunu düşünmeye başlamıştım elbette fakat zaman geçtikçe bu tezim yok oluyordu.

Ya gerçekten değilse.

Her gün şikayet etsem de hayatımı özlermiydim?Geri dönemezmiydim?

Her zaman,zamanın benden uzakta akıp gitmesinden nefret etmişimdir.Benden uzakta benim sevdiğim insanların bensiz anı biriktirmeleri.Size bencilce bir düşünce gibi gelebilir.Elbette ki bensiz de mutlu olmalarını her daim isterim.Ama anıların içinde var olmak varken neden yok olmak isteyeyim ki?

Beni düşüncelerden sıyıran hocanın bana seslenmesi oldu.

"Umay,hadi şu soruyu sen çöz."

Hadi canım,hiç bir evrende yakamı bırakmayacak mı bu olay?Zar zor tahtaya kalktım.Bizim zamanımızdaki gibi akıllı tahta yoktu tabi.Tebeşir vardı bir de yeşil bir tahta.

Bizim zamanımızda mı dedim ben?Şimdi ben yaşlanmış mı oluyordum yoksa gençleşmiş mi?

Tahtaya kalktığımda umut dilenir gibi arkamı döndüm.Fakat o esnada beni duygulandıran küçük kısa bir an yaşadım.

Arkadaşlarım yoktu.Evet,farkındayım bunları düşünmenin sırası değildi ama bana yardım etmeye çalışan bir Neslişah yoktu.Üstelik kendinin de beyni olmamasına rağmen.

Hızla soruya odaklanmaya çalıştım.Kenan hoca bana gülümseyerek bakıyordu.Ay pardon sınıf arkadaşım Kenan.Fısıltıyla konuştu.

"Hadi Umay,dün akşam öğrettiğim gibi yapacaksın."

Bu herif her evrende bana matematik öğretmekle mi yükümlüydü? Ama bu sefer çok daha sevecendi.Akranımdı.

"Hatırlayamıyorum hocam."

Hoca alışmış gibi gözlerini devirdi.Ya ablacım daha ilk dersimiz ne hemen göz deviriyorsun.Bak Kenan hocaya,yıllardır sabrediyor.

"Otur Umay otur."

Kurtulmuş gibi yerime geçtim.

En sonunda kafamdaki düşüncelerle beraber ders bitti.Herkes sınıfı boşaltırken Kenan Hoca yanıma geldi.Ona asla düz Kenan diyemezdim.Gerçeklik algımı bozar bu.

"Sana dün anlatmıştım aslında Umay.Neden böyle oldu?"

Ne diyeceğimi şaşırmıştım.Aslında bana bunu dün akşam anlatmamıştı.Bu sabah-yani normal hayatım 2024 yılındaki bu sabah-anlatmıştı.Evrenler birbiriyle çelişmiyordu.Farkli şekillerde ama benzerlerdi.

"Galiba o esnada aklım uçmuş."

Gülümsedi."Yapamadığın bir şey olursa yanıma gelmekten çekinme tamam mı?"

Olumlu anlamda kafamı salladım.Filiz Kenan Hoca'dan önce çıkmıştı fakat masada kitabını unuttuğunu fark edip tekrar girdi.

Kenan Hoca bu esnada gözlerini ona çevirdi ve hayranlıkla baktı.Filiz tatlı bir şekilde gülümsedi."Hoşçakalın."

Diyerek çıktı.Kenan Hoca bu sefer göz bebeklerinin içi parlarken tekrar bana döndü.

"Filiz'le konuşmak istiyorum.Siz aynı yatakhanedesiniz,bana bir zaman ayarlayamazmısın?"

Yatakhane mi?İyi de bizim okulun pansiyonu yıllar önce kapanmış.Yıllar önce.

Fakat unutttuğum bir şey var ki zaten şu an yıllar öncedeydik.Çevrede 2024 yılında olduğu gibi binalar yoktu,ulaşım çok daha farklıydı.

Bu nedenle çoğu öğrenci pansiyonda kalıyordu.Teknik olarak bende pansiyonda kalıyordum.

Kenan Hoca'ya gülümseyip başımı olumlu anlamda salladım.Aslında yatakhanem neresi orayı bile bilmiyordum.

Kenan Hoca çıktığında Demir,Eren ve ben beraberdik.

"Şimdi herkes yatakhanelere dağılacak,bazıları etüt için aşağı iner fakat çok göze batıyorsun Umay.Sana olan biteni tam anlamıyla anlatmamıza izin ver."

"Tabiki de anlatacaksınız başka türlü burada biraz daha durursam düşünmekten aşağı atlıyıcam."

Eren göz devirdi."Çok konuşuyorsun.Senin dertlerine mi yanalım yoksa yirmi yıllık koca bir hayatımızı burada geçirdiğimize mi?"

Onun gibi göz devirdim."Elbette benim derdime yanacaksınız.Şu an güncel olan bu."

Demir bu konuşmayı böldü."Eren tamam hadi onu götürelim."

Beraber okulun bahçesine çıktık.Bu esnada bir şey daha fark ettim.Tamam bu gün fark etmelere gerçekten doyamıyordum ama bu seferki gerçekten büyüydü.

Okulun etrafında,sınırlarında şeffaf bir çizgi vardı.Şaşkınlıkla bakıp anlamlandırmaya çalıştım.

"Sende görüyorsun değil mi?"

Kafamı Eren'e döndüm.Olumlu anlamda başımı salladım."Herkes görmüyor mu?"

Olumsuz anlamda başını salladı."Sadece bu zaman dilimine ait olmayanlar görüyor.Eğer gördüğümüz anlaşılırsa büyüde bir hata olduğunu anlar ve bizi yok eder."

Kafam iyice karışmıştı.Kim yok eder?Yüzlerinden anladığım kadarıyla onlarda bilmiyordu.

Sınır çok genişti aslında.Pansiyonlar karşılıklıydı.Okuldan otuz metre uzaktalardı.Eminim kız erkek pansiyonları karşılıklı olduğu için bir sürü nöbetçi vardı.

Pansiyonların olduğu tarafa giderken yine susmuştuk.Ne konuşabilirdik ki?

Yollar ayrılırken Eren etrafa dikkatle baktı."Bir saat sonra bazıları izne çıkacak ve hocalar kahve molasına.O esnada erkek pansiyonunun arkas bahçesine gel.Seni orada Demir karşılayacak."

"Ya beni biri görürse?"

"O zaman onlara içimizden biriyle çıktığını söyle.Okuldaki neredeyse herkes birbirinin odasına giriyor bir şey olmaz."

Olumlu anlamda kafamı salladım.Tam gidecekken Eren durdurdu.

"Umay dur."

Durup arkamı döndüm ve konuşmaya başladı.

"Şunu unutma.2024 yılındaki Umay buraya yeni gelmiş olabilir ama sen 1980 yıllarında lise okuyan Umaysın.Onlar seni üç yıldır tanıyor."

Olumlu anlamda kafamı salladım.Kız pansiyonuna girdim.Odam neresiydi bilmiyordum.Neyseki kenarda kitap okuyan Filiz ayaklanmış üst kata çıkıyordu.

Onun arkasından gitmeye başladım.Beni fark etmesiyle gülümsedi.

"Nasılsın Umay?"

"İyiyim Filiz sen?"

"Bende iyiyim.Hadi odaya çıkalım sana anlatacaklarım var."

Olumlu anlamda kafamı sallayıp onu takip ettim.Ben merdivenleri ikişer ikişer hayvanat gibi çıkarken o kibarca çıkıyordu.Büyü gibi bir kadındı.Zarafetinden yanından geçilmiyordu canım.

Bu esnada aklıma Neslişah geldi.Hayatımda gördüğüm en dobra ve samimi kızdı.Gökçe birinden hoşlandığı an o çocuğu çok fena gömerdi.Filiz'in tam tersiydi.Hayatımda görüp görebileceğim en komik kızdı.

İlkokul,ortaokul ve liseyi beraber okumuştuk.Şimdi ise onsuz bu sıraların tadı nasıl çıkar bilmiyorum.

Odaya geldiğimizde kapatılmış pansiyonun içindeki anılar gözlerimin önünden geçti.Burası şu an bir ilkokul olmuştu.

Oda dört kişilikti.İkişer ranza vardı.Dört küçük çalışma masası.Bazılarının komidinlerinin üzerinde kahveler vardı.Fotoromanlardan çıkan resimler duvara asılmıştı.

Yatağımın neresi olduğunu çok garip bir şekilde anladım.2024 yılında-kendi zamanımda-kullandığım yatak örtüsü vardı burada.

Evren,bozulmuş şeylerin farkına varmıştı ve bir şeyleri düzeltmeye çalışıyordu.

Sadece yatağın üzerine oturdum ve derince nefes aldım.Bir saatim vardı öyle değil mi?

Kafamı yatak başlığına dayadım.Ranzanın altı olduğu için,kendinize ait küçük bir alan gibiydi.

Bir anlık gözlerimi kapadım.Şu an bu bulunduğum ortam şaka mı?

Kendi kendime güldüm.Burada sosyal medya bile yok.Kafayı yemek üzereyim.

Ceplerimi karıştırıp telefonumu hissttim.Aklıma,bir şeyler denemek geldi.Hemen ayaklanıp lavaboya gitmeye karar verdim.

"Umay,nereye gidiyorsun?Daha anlatmadım."

"Filiz,kısa bir süre lavaboya gidip geleceğim."

Olumlu anlamda kafasını salladı ve ben hızla lavaboya ilerledim.Bulmak çok zor olmamıştı.Bir tanesine girip klozetin üzerine oturdum.

Telefonumu açtım.Garip bir şekilde hala çalışıyordu.Tarihe baktım.2024 yılında uyandığım sabahın tarihiydi.Neden buranın tarihini bulamadıklarını düşündüm.Kitaplarda,sınav kağıtlarında yazıyor olmalıydı.

Telefona bakarken internetin çektiğini fark etmemle yüzümü büyük bir zafer gülümsemesi aldı.

Hemen sosyal medya hesaplarında göz gezdirdim.Fakat bir gariplik vardı.Telefona her dokunduğumda ışık sönüp yanıyordu.Tesadüf olabilirdi elbette.

Fakat bedenimi büyük bir korku aldı ve hislerime güvenerek oradan çıktım.Tekrar yatakhaneye geldim.Filiz bana gülümserken ellerim titriyordu.

Bir ışığın yanıp sönmesi beni neden bu kadar korkutmuştu ve huzursuz hissettirmişti anlamıyordum.

Fakat berbat hissettiğim kesindi.Yatağıma tekrar oturdum ve Filiz,hemen karşıdaki yataktan bana bir şeyler anlatmaya başladı.

Anladığıma ve dinlediğime dair mırıltılar çıkarıyordum fakat garip hissediyordum.Birileri burada olmaması gereken bir şeyin farkına varmış gibi.

Filiz'in söyledikleri bittiğinde o romanını okumaya başladı.Bende yatağa uzandım.Cenin pozisyonunu alıp yorganı üzerime çektim.Tahminimce yaklaşık yirmi dakika sonra dedikleri yere gitmeliydim.

"Filiz."

"Efendim Umay."

"Beni yaklaşık on beş dakika sonra uyandırabilir misin?"

Olumlu anlamda başını salladı ve gülümsedi.Bende bir süre gözlerimi dinlendirdim.

Nasıl uyuyabildiğimi bilmiyordum ama uyuyunca zaman beynimi bu kadar yormuyordu.Belkide burada hareket ettiğim ve bir şeyleri değiştirdiğim her dakika bir hataydı.

On beş dakikanın ardından Filiz'in beni narince dürtmesiyle uyandım.Ona teşekkür edip elimi yüzümü yıkamak için lavaboya doğru yöneldim.

Fakat sabah yaşadıklarım aklıma geldi ve yolumu çevirdim.Tam bu esnada Eren'in dediği gibi hocalar araya çıkıyordu ve bir tanesi beni gördü.

Bu kadın hocalardan biriydi.Dersimize bile girmiyordu belkide.

"Umaycım."

Garip ses tonu ve bakışlarıyla yanıma geldi.Çaktırmamak için ona gülümsedim.

"Merhaba Hocam."

"Merhaba canım.Bu gün biraz garipsin konuşmak ister misin?"

Olumsuz anlamda kafamı salladım."Hayır Hocam merak etmeyin ben iyiym.Sadece biraz karnım ağrıdı."

Hoca,kolunu omuzuma atmış beni ilerletiyordu.Kendi istediği yere.Yine hislerim bana oraya gitmemem gerektiğini söylüyordu.

"Olsun ben yine de seninle konuşmak istiyorum canım.Hadi gel benimle."

"Hocam aslında dediğim gibi çok karnım ağrıyor ben biraz dinlenicem.Teklifinizi daha sonra değerlendireceğime emin olabilirsiniz."

Durakladı.Garip bir gülümseme sundu."Elbette Umay.Kendine iyi bak.Her zaman diliminde."

Söylediği şeyle bir anda içimdeki adrenalin duygusu arşa çıktığında yine de bir şeyleri çaktırmamam gerekiyordu.Hızla ona cevap verdim.

"Sizde öyle Hocam görüşürüz."

Koşarak oradan uzaklaştığımda bir el kolunu omuzuma attı.Bir anda irkildim,fakat kolunu omuzuma atanın Selin olduğunu öğrendim.

"Sakin ol Umay.İyi misin?"

"İyiyim,sadece biraz karnım ağrıyor."

"Zerrin Hoca seninle ne konuştu?"

Tekrar tüylerim diken diken oldu.

"Bir şey değil.Yorgun göründüğümü konuşmak istersem konuşabileceğimi söyledi."

"Neyse ben seni daha fazla tutmayayım.Sen dinlen."

"Evet iyi olur.Biraz hava alıcam."

Selin'den ayrıldığımda hızla erkek pansiyonunun arka tarafına geldim.Hiç biri yoktu.Duvarın kenarına çöktüm.Dizlerimi kendime çektim ve başımı gömdüm.

Burada olmaları gerekiyordu.Neden yoklardı?

Tam bunları düşünürken oturduğum yerin altı bir anda yok oldu ve hızla düşmeye başladım.Koca bir çığlık patlatırken yumuşak bir zemine düştüm.Tekrar çığlık atacaktım ki bir el ağzıma kapandı.

"Kızım senin beynin mi küçük?"

Duyduğum tanıdık sesle nefesimim verdim ve o da elini ağzımdan çekti.Sakinleşmeye çalışırken bana sinirle bakan Eren ve Demir'i gördüm.

"Telefonunu ver çabuk."

Eren sinirle konuşurken ne olduğunu anlamaz gözlerle ona bakıyordum.

"Telefonunu ver dedim Umay."

"Ne saçmalıyorsun sen be?"

Eren öyle sinirliydi ki Demir zar zor tutuyordu.

"Eren,sakin ol.Bilmiyordu."

"Bilmemesi bu kadar zamanlık emeklerimizi bok edeceği anlamına gelmez Demir."

"Neler oluyor ne saçmalıyorsunuz?"

Demir,Eren'i sakinleştirerek bir kenara oturttu.Hala burnundan soluyordu.

"Umay geç otur her şeyi sana anlatacağız."

Sakinleşmeye çalışarak Eren'in yanındaki eski iki kişilik koltuğa oturdum.Burası yerin altında bir alandı.Küçük iki tane masa,eski bir koltuk,iki sandalye,bir tane eski yatak,küçük bir şömine vardı.İçeriyi mumlar aydınlatıyordu.

İçerisi biraz soğuktu fakat şöminedeki ateş ısıtıyordu.Yine yeşil bir tahta ve tebeşirle yazılmış yazılar vardı.

Etrafa incelemem bittiğinde Demir lafa girdi ve en sonunda aydınlanmaya başladım.

"Bak Umay her şeyi anlatmaya başlayacağım fakat önce bana telefonunu vermelisin."

"İyi de neden?"

O da sinirlenmişti.Derince nefes aldı."Bak,burada bu zamana ait olmayan bir eşyayı kullanarak,olmaması gereken birilerinin olduğunu gösterdin.Bulunduğun ortamdan hemen ayrılmış olmalısın,yoksa seni hemen bulurlardı."

"Kim bulurdu?"

"Anlatmama izin ver."

İçimdeki soruları yine ve yine bastırdım.Telefonumu çıkarıp Demir'e uzattım.O alıp masaya koydu.

"Her şeye en başından başlıyorum Umay.Bak,her yıl okulunuzda bir öğrenci kayboluyor."

İyi ama bunun farkına varmazmıyız?Soru sorarak bölmek istemedim ve devam etmesine izin verdim.

"Bulduğumuz bir kaç bilgiye göre bunların hepsi bir büyü sonucu gerçekleşiyor.Kaybolan çocuklar hafızalardan siliniyor.Okulunuza,olmayan birilerini hatırlayanların olayı tam olarak bu."

"İyi ama madem herkes unutuyor,bu insanlar nasıl hatırlıyor o halde?"

"Çünkü ortadan kaybolan kişiyi gerçek ve saf bir sevgiyle bağlanmış oluyorlar."

Damla'nın ablası ve Kenan Hoca'nın sevidiği kız.

"Kaybolanları bu zamana kadar kimse hatırlamıyordu.Büyüde bir hata yoktu.Ortadan kaybolan insanlara ne olduğunu kimse bilmiyordu ve hatırlamıyordu."

"O halde buradaki işimiz ne?"

"Eren ile bu soruya bulduğumuz tek cevap,büyüde bir hata olması."

Kafam iyice karışmışken Eren ayağa kalktı ve konuşmaya başladı.

"Bak,ben 2004 yılına aitim,Demir 2000 ve sen 2024.Aslında 2004 yılına ait bir arkadaşımız daha vardı."

İkisinin de gözlerine hüzün çöktü.

"Ona ne oldu?"

Eren yine sessiz kalırken Demir cevapladı."Buraya Eren ile beraber geldiler.Adı İrem'di.Fakat gerçeklik algısını bu denli bozan şeylere tahammül edemiyordu.Bu nedenle bir süre sonra fark edildi.Buradan olmadığı fark edildiğinde,sonraki sabah yoktu.Garip olan şu ki buradaki kimse İrem'i hatırlamıyordu.Eğer İrem'in nerde olduğunu sorsaydık,işte o zaman bizide fark ederlerdi."

Gözlerim korkuyla belerdi."Yani o esnada tuvaletten ayrılmasam beni de mi fark edeceklerdi?"

"Aynen öyle.İşte bu yüzden buraya oldukça uyum sağla ve hiç bir şeyi,ama hiç bir şeyi çaktırma Umay."

Anlamaya çalıştım.En sonunda Demir biraz geri çekilip,eline bir tebeşir aldı ve tahtaya yeni bir isim yazdı.

Umay 2024

Gelen ve buraya ait olmayan herkesin ismini yazıyorlardı.Tahtayı incelemeye devam ederken Eren bana bir soru sordu.

"Umay,sizin zamanınızda kimlerin hatırladığını anlatabilir misin?"

Olumlu anlamda başımı salladım ve anlatmaya başladım.

"Hem mahalle hem de sınıf arkadaşım Damla."

Demir adını tahtaya yazdı.Bende devam ettim.

"Damla,sürekli bir ablasının olduğundan bahsediyor.Oysaki Damla'nın tam dört abisi var.Ailesi kız çocuğuna beşinci de kavuşmuş.Fakat Damla'ya göre ilk çocuk olan bir ablaya sahip."

Demir tahtaya yazarken bana bir soru yöneltti.

"Damla'yı biraz tarif eder misin?"

Bu esnada Eren eline bir kağıt aldı ve çizmeye başladı.

"Damla hafif kızıla çalan saçları olan,tombik bir yüze ve çillere sahip bir kız.Boyu 1.65 boylarında kocaman gözleri var.Dediğim gibi evin tek kızı."

On beş dakikanın ardından Eren ayrıntılar olmadan bir yüz çizmişti.Evet,Damla'ya tıpkı benziyordu.

Bir şey fark etmiş olacak ki hızla Demir'e götürdü ve Demir'in gözleri fal taşı gibi açıldı.

Bu sefer daha korku dolu ve titrek bir tonda konuştu."Diğer hatırlayan kim?"

Bende yutkunarak konuştum."Kenan Hoca,matematik hocamız.Zaten sınıftaki o."

Eren fevri bir şekilde lafa daldı."Onu biliyorzu.Peki ya kaybettiğini düşündüğü kişi kim?"

"Bir kız varmış.Kenan Hoca'nın lise aşkı.Adını o bile hatırlamıyor.Bu sadece öğretmenlerden duyduğumuz bir söylenti aslında.Söylentiye göre Kenan Hoca bir zamanlar sevdiği kızı gözlerinin önünde kaybetmiş.Fakat onunla aynı zamanda okuyan hocalara göre bahsettiği görünümde bir kız hiç var olmadı.Aynı zamanda Kenan Hoca 2024 yılında hafif kilo almış,büyük gözlükler takan her gün aynı kıyafeti giyinen bir adam.Uzun süre tedavi almış ve ilaç kullanmış.Bu nedenle bu halde."

Eren anlamış gibi konuştu."Sevdiği kişi aşikar değil mi?"

Filiz miydi?Demir lafa daldı.

"Madem bu okulda okuyan ve öğretmen olmak isteyen herkes sizin zamanınızda öğretmen.O halde Edebiyat öğretmeniniz Filiz olmalı."

Olumsuz anlamda kafamı salladım.

"Hayır.Edebiyat öğretmenimiz sürekli değişir.Bir türlü uzun süre durmaz.Bu okulda okumuş biri de değil."

Eren beni korkutan bir cümle kurdu.

"Öyleyse bu Filiz'in ortadan kaybolmalarını açıklıyor."

Demir çok daha garip bir düşünce attı ortaya.

"Filiz ya birinci dönem öldüyse.O halde ikinci dönemi hiç yaşayamaz.Bu nedenle kayboluyor olabilir."

Onlar bunları sanki normal şeylermiş gibi konuşuyordu.Ama değildi.

Bu esnada Eren,farklı bir tahtayı ön tarafa çekti.

Tahta da çizilen resimler ve insan yüzleri vardı.Garip bir şekilde hepsi çok tanıdıktı.Ama hiç biriyle tanışmıyordum.

Eren yeni çizdiği resmi oraya astı.Tahtanın üzerinde ise iki başlık vardı.

Hiç var olmamış unutulanlar.

Unutulanları hafızalarında hissedenler.




*********

Evren teorileri ve farklı boyutlar hep ilgimi çekmiştir.

Bu kurguyu yazmak inanılmaz sarıyor aynı zamanda tek mekan kurgusu kadar zevkli bir şey yok.

Umarım beğenmişsinizdir tamamen kendimi geliştirmek için yazdığım bir kurgu.

Fakat konusu çok hoşuma gitti.

Her neyse umarım beğenmişsinizdir bölümler beş bin kelime civarı.Sizi seviyorum yapıcı bir şekilde eleştirmenizi beklerim.

Öpüldünüz.

Ve elbette:

Zaman arasına sıkışmamaya dikkat edin.

Loading...
0%