Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2.Hatırlanan Kız

@ebi_books

Müzik:
Kate Bush-Army Dreamers
Neoni-Army

Gerçeklik algım yitmek üzereydi.Hiç mi var olmadım?Burada ne işim var?

Büyü veya uzak diyarlardaki farklı yaratıklar gerçek mi?Neden ben?

Fakat en başından beri olduğu gibi yine ve yine sorgulayamıyorum.Çünkü vakti değil.

Gördüğüm isimler,kaybolanlar hepsi beni öyle etkilemişti ki bir anda elektrik çarpmış gibi yerime oturdum.İkisi de bunun olası bir durum olduğunu bildikleri için telaş yapmadılar.

Kendimi hızla geldiğimiz yere doğru attım.Hava almaya ihtiyacım vardı.En sonunda yukarı çıkan bir merdiven buldum.

"Nereye gidiyorsun?"

"İyi hissetmiyorum."

"Boşver Eren hava alsın."

Eren efendi izin verdiğine göre çıkabilirim.Hızla merdivene doğru ilerledim.Yukarıya çıktığımda göz yaşlarım benden bağımsız zaten akmaya başlamışlardı.

Derin nefesler alırken güneşin batışını gördüm.Bedenimi dikleştirip gözlerimi kapattım ve derin nefesler aldım.

Bir anda koluma değen elle kendimi kaybettim.Arkamı döndüğümde bir anda bulunduğum ortam değişti.Sanki her şey yarı silik gibiydi.

Var ama yoktu.

Omuzuma dokunan kişiye baktığımda kendimi geriye çektim.Bir anda yaşadığım bu büyük şok adeta bedenimi durdurmuştu.Zihnime zaten uzun zamandır ulaşamıyordum.

Bu o resimlerden biriydi.Arkamda zayıf yırtık kıyafetler giymiş bilincini kaybetmiş gibi duran bir kız vardı.Simsiyah saçlara ve çok zayıf bir bedene sahiptyi.Soluktu,yorgundu.

O da korkak gözlerle şaşırmış bir şekilde bakıyordu ve sanki teyit etmek ister gibi tekrar dokundu.

"Beni görebiliyor musun?"

Çok korkmuştum.Karşımda çok kötü görünen bu kızı görmek bana iyi gelmemişti.

"Yine ne saçmalıyorsunuz?Ne bu yeter artık."

Bir anda titreyen elini ağzıma koydu."Şşş eğer bağırırsan duyar."

"Neyi?Kim?"

"O duyar.Lütfen bana sadece anlat.Ne zaman kendini burada buldun."

"Sende buranın gerçek olmadığını biliyorsun değil mi?Bu gün bir kaç saat önce gözlerimi burada açtım.Bak 2024 yılından geliyorum.Lütfen bana yardım et.Benliğimi şaşırdım."

Korkak gözlerle geri çekildi."Ben sana yardım edemem.Fakat sen bize edebilirsin."

"Ne demeye çalışıyorsun?"

Daha çok kendi kendine konuşur gibiydi.Etrafa korkak gözlerle baktı."Sen bir hizmetkar değilsin.Listede adın yazmıyor.Ruhun kapana kısılmamış.Öyleyse bu nasıl oldu?Büyüde hata oluşmuş."

"Lütfen artık anlaşılır bir şeyler söyle."

Bir anda elini omuzlarıma koydu ve bağırarak konuşmaya başladı."Sakın ama sakın seni fark etmesine izin verme.Sen bizim son şansımız olabilirsin.Yasemin'in denedikleri işe yaramış olmalı."

Hala anlamaz gözlerle bakarken tekrar konuştu."Kaybolan insanları da hatırlıyor musun?"Olumlu anlamda başımı salladım."Benim gibi yanlış zamanda olan iki kişi daha var.Uzun süredir buradalar hadi gel seni onlara götüreyim."

Elini tutup çekiştirdiğimde kolu açıldı.Bembeyaz solgun teninde yara izleri gördüm.Sadece bir adım uzaklaşmıştı fakat gözlerinde hayatımda görüp görebileceğim en büyük korku kırıntıları oluştu.

"Hayır,hayır,biz buradan çıkamayız.O görürse ruhumu sıkıştırır.Ait olmadığım zamanda sonsuzluğa hapsedilirim.Bunu istemiyorum.Yalvarırım,yalvarırm"

Sesi kesiliyordu.Hızla elini bıraktım.Titrek ve kekeme bir konuşması vardı.

"Diğer arkadaşların.Onlar neden bizi göremiyor?Daha önce hiç biri hissetmedi.Hisseden olur diye buradaki herkese teker teker dokundum.Fakat bir hiçlik olduğumu fark ettim."

"Bilmiyorum."

"O halde sen beklediğimiz kızsın.Lütfen,lütfen bana adını söyle vaktim çok az.Dinlenme hakkımız yok."

Beynimde çözemediğim milyonlarca soru vardı fakat ben sadece sorusuna cevap verdim."Umay,adım Umay."

Umutla gülümsedi.Üzerindeki uzun beyaz ve gri, renklerdeki elbisenin cebinden bir şey çıkardı.Anlamalandıramadığım son bir cümle kurdu.

"Evren her şeyin farkında,fakat büyü güçlü.Bir kız çocuğu diğer kölelerin kaderini değiştirebilir.İşe hatırlatmakla başla.Hatırlamak,hatırlanmak bu yolda çok önemli.Sakın unutma."

Tekrar cebinden birşey çıkardı.Bu seferki bir kitaptı.Üzerinde hiç bir yazı yoktu.Simsiyah bir cilde sahipti.

"Bu kitap,bununla doğru zamandakilere mesaj yolayabilirsin.İletişim kurabilirsin."

Arkadan korkunç bir çığlık sesi yükseldi.Bir şey kaçmaya çalışıyordu.

"Hadi git.Sakın unutma,eğer düşündüğümüz kişiysen sadece yedi günün var."

Olumlu anlamda kafamı salladım.Öyle korktum ki tüm enerjimle öyle hızlı koştum ki.

Kız içeriye gittiğinde geldiğim yere girmem gerektiğini düşündüm.Girmeden önce kitabın içini açtım.Hiç bir yazı yoktu.

Geldiğim kapağı açıp kendimi içine attım.Yine hızla aşağı düşerken nefesimi tuttum.

Yumuşak bir alana düştüğümde,Eren ve Demir bir şeyler hakkında konuşuyorlardı.

"Ben,ben bir şey gördüm."

İkisinin de gözleri şaşkın bir ifadeyele bana dönerken hızla konuşmaya devam ettim.

"Bakın elime bakın."

Kitabı görmeleri için kaldırdım.Aynı zamanda not kağıdını.Nefeslerim kesiliyordu.Demir yanıma geldi ve destek olarak beni, yürüttü.

"Tamam,otur hadi şöyle."

Nefes nefese tekrar konuştum."Az önce,bu okulda olmayan garip kıyafetli bir kız omuzuma dokundu.Onu hissedebilmeme şaışrdıVe bana bu kitabı aynı zamanda notu verdi."

İkisinin de ilgisini çekmişti.Eren,Demir'e bakarak,"Eğer resimlerdeki kızlardansa o son hata."

Eren hızla elimden kağıdı aldı.Sesli bir şekilde okumaya başladı.

"Evren her şeyin farkında.Zaman bozuk,acele edin.Ruhlarımız sıkıştırıldı.Eğer beni hissedebiliyorsan sen son kişisin.Bu notu son şansımız olan büyüyü kullandıktan sonra yazıyorum.Eğer bir gün karşıma çıkarsan lütfen pes etme.Yalvarırım bu sonsuz işkenceyi bitir.Sakın fark edilme.Sana verdiğim kitapta,olması gereken zamanla iletişim kurbilirsin.Fakat dikkatli ol kendin ve buradan bahsetmeyeceksin.Sadece hatırlanması gerekenleri yaz.O zaten hatırlanması gerekenlere ulaşır.Biri bile hatırlarsa bu büyüyü zayıflatır ve size yardım edebiliriz."

Eren,sert bir şekilde beni tutup kaldırdı ve resimlerin olduğu panoya sürükledi.

"Buradakilerden biri mi?"

İyice dikkatli bakınca onu buldum.Elimi kaldırıp üzerine deydirdim.Alt kısmında Ferda yazıyordu.

"Bu o,Ferda."

Bir anda büyük bir yıkılma sesiyle hepimiz sarsıldık.Bulunduğumuz ortamın bir duvarı aniden yok oldu.Geriye hiç bir şey bırakmadı.Önümüzde büyük çamaşırhane,mutfak tarzı yerler vardı.

Tam afallayacağım esnada Eren beni çekti ve Demir ile beraber küçük bir alana girdik.Alan sadece üç kişi ayakta sığabilecek bir alandı.Etrafında tıpkı okulun dışında gördüğümüz gibi çizgiler vardı.

Eren kulağıma doğru fısıldadı.

"Burası güvenli alan,kendi zamanlarımıza ait.Sadece acil durumlarda ortaya çıkıyor ve bizi kısa bir süreliğine buradan siliyor."

Derin nefesler alırken altı tane kız olduğumuz tarafa geldi.

Gerçekten bizi görmüyorlardı.Ferda da içlerindeydi.

Bir telaşla yanındaki kızlara hızlı bir şeyler anlatıyordu.

"Yasemin az önce bir kız.Beni hissetti.Ona notu ve kitabı verdim."

"Eminsin değil mi?"

Yasemin de tıpkı onun gibi eski püskü kıyafetlere ve solgun bir yüze sahipti.Ondan daha kiloluydu ama yine de zayıftı.O an kolundaki saat dikkatimi çekti.Saatin sayıları yoktu,sadece yelkovan dönüyordu.Geri kalan boşluktu.

Yanlarından bir diğer kız konuştu."Lütfen,lütfen bu gerçekten olsun.Eğer başarabilirsek hatırlanıcaz."

Arkada çok daha umutsuz sessiz bir kız vardı."Boşa çabalıyorsunuz.Asla ama asla buradan çıkamayacağız."

Umutlu gözleri yinede bir an olsun sönmedi.

"Ya o,kızın varlığını anlarsa?"

"Anlamayacak.Nota her şeyi yazdım."

"Geçen günlerde yanlış zamanda olan ve fark edilmeyen bir kızı bulmuş.Üst kattakiler biliyor.Kız şu an onun odasında çığlık sesleri oradan geliyor."

Demir ve Eren'in gözleri fal taşı gibi açıldı.Demir tam çemberden çıkacakken Eren onu tuttu ve gitmesine izin vermedi.

"Ferda,kapıyı kapat.Yeni bir not yazalım."

Ferda koşarak kapıyı kapattı.Arkadaki umutsuz kız tekrar konuştu."Yakalanırsak neler olabileceğini dahi bilmiyoruz.İsyan çıkaranlara neler oldu farkında değil misiniz?"

"Kes sesini Sinem.Umutsuz olarak nereye kadar gidebiliriz.Her şey burada daha fazla kalmaktan iyidir."

Yasemin,liderleriydi.Ve çabalıyordu.

"Eren."

"Efendim Umay."

"Onları görüyorsun değil mi?"

Olumlu anlamda başını salladı."Ama daha önce duymuyordum,görmüyordum."

"Çünkü artık biliyorsun.Bilmek ve hatırlamak.Bir şekile onlar hayatlarımızdan geçtiler sadece unutuldular."

"En azından bir şeyleri hatırlamak güzel."

Olumlu anlamda başımı salladı."Kapı kapalı sadece çıkıp çok küçük bir an kendimi göstereceğim."

"Bunu yapmayacaksın Umay."

Demir'in sesi ilk defa anlayışsızdı."Ama yapmak zorundayım."

"İrem şu an o adamın odasında.Ne halde olduğunu dahi bilmiyoruz."

Bu esnada Eren konuşmaya girdi."Umay sadece bir dakikada hallet.Git."

Demir,Eren'in bu söylediklerine şaşırmıştı.Vakit kaybetmeden çemberden çıktım.Gelen sesle altı kız da irkildi.

Önce ne yapacağımı bilemez halde donuk kaldım ve içlerinden biri parmağını bana doğrulttu.

"Bakın bu o,Umay."

Ferda beni tanıtırken diğerleri şaşkındı.Hepsi yere çömelmiş oturuyorlardı.Bende yanlarına yere çömeldim.

"Notunuzu okudum.Fakat başınızdaki kişi kim?"

"O,aslında okulda geziyor.Adını ağzımıza aldığımız anda bunu hisseder.Bunu yapamayız.yasak."Yasemin'in yaptığı açıklama beni iyice şaşkına çevirmişti.

"Artık sizi arkadaşlarım da görebiliyor.Onlara anlattıktan sonra gördüler."

Sinem bu sefer çok daha umutvar bakışlar atıyordu ve lafa daldı."Çünkü hatırladılar.Biliyorlar varlığımızdan haberleri var."

Bir süre düşündü ardından tekrar konuştu.Bu sefer sesi heyecanlıydı."Yoksa resimlerime ulaştılar mı?"

Kafamda bir taş daha yerine oturdu.Unutulmamak için çizimlerini yapmışlardı."Evet.Hepinizin bir çizimi var."

Sinem hızla elbisesinin cebine elini uzattı."Al bunlar da geri kalanlar.Hepsi burada.Toplam otuz altı kişiyiz."

Resimleri hızla alıp sakladım."Gitmem gerekiyor tekrar görüşebilir miyiz?"

Yasemin olumlu anlamda başını salladı."Üst kattakilerle bir saat sonra buluşacağız.Yatakhane katına bakanlardan bir tanesi yanına gelecek.Fakat sürelerimiz her zaman kısıtlı.Genelde bize ulaşamayabilirsin."

Olumlu anlamda başımı sallayıp oradan uzaklaşacakken,"Umay dur."Yasemin'in sesi yükseldi.Kolundaki saati bana uzattı.

"Bu saat annemin saati.Galiba beni hatırlıyor.Her hatırladığında yelkovan dönüyor.Büyüyü bozmaya her yaklaştığında ve bizi hatırlayanlar olduğunda sayılar belirmeye başlıyor."

Bu sefer vaktim yoktu ona gülümseyip çembere döndüm.Bir anda duvar kapandı.Kızlar yok oldu ve hepsi eski haline döndü.

Çember yok oldu.Artık bedenim şok etkisini hissetmiyordu.Evet şaşırıyordum fakat artık şaşırma vakti değildi.Yapmam gerekenler vardı ve sadece yedi günümüz vardı öyle değil mi?

Bir anda tüm ciddiyetimle konuştum."Acele etmeliyiz."

"Umay,bu gün değil."

Demir'e tip tip baktım."İyi ama neden?"

"Belli bir saatten sonra yatakhane kontrolü olucak.Ondan önce ise yemek.Hemen fark edilirsin."

Eren,"Hatta hemen buradan gitmezsek dakika muhafızları fark edebilir."dedi.

"Dakika muhafızları derken?"

"Tıpkı diğer şeyler gibi sadece biz görüyoruz.Buradaki bazı hocaların gözlerinin içine,ya da bedenlerine iyi bak Umay.Gerçek dışı bir şeyler göreceksin.İşte onlar dakika muhafızı.Yalnıca biz fark edebiliriz onlardaki garipliği.Diğerleri fark edemez."

Beynimin içinde bu kelimeler de dönmeye başladı ve her şey karışıp bir çorba olmadan önce buradan çıkmaya karar verdik.

Yukarıya doğru bir merdiven vardı.Garip olan merdiven biz çıktıkça basamaklarını kaybediyordu.Sanki izleri siliyordu.

"Neden ardımızdan yok oluyor?"

Demir cevapladı."Bunu geldiğimizden beri gizlice kullandığımız bazı eşyalar yapar.Evren bir şeylerin farkında.Bu nedenle kullandığımız bazı şeyler kendini yok ediyor.İhtiyacımız olduğunda geri dönüyor.Ardımızda iz bırakmıyorlar."

Eşyaların dahi hafızaları vardı.

Bu saatten sonra her şeye çok daha dikkatli bakmaya başlamıştım.

Başıma ne geleceği,buranın gerçekliği hiç biri normal gelmezken daha fazla sorgularsam delireceğimi anladım.

Kız pansiyonunun kapısına geldiğimizde durakladım.Yüzümü Demir'e çevirdim.

"Tamam,burada ayrılıyoruz Umay.Git ve ortamda sırıtma.normal bir öğrenci gibi davran."

Olumlu anlamda başımı salladım.

İçeriye girerken onlar arkamda bir süre bekledi.

Onlar gider gitmez yurdun merdivenlerini çıktım.

Kendi odamın olduğu kata geldim.Yatağıma yerleştim.Odada bu sefer kimsecikler yoktu.

Yalnızca yatağımda oturup düşünmeye başladım.

Bu saatten sonra düşünmeyecektim gerçi.Sadece hayatta kalmaya bakıcaktım.Kızın dediğine göre bu günden sonra yalnızca altı günümüz vardı.

Peki ne yapacaktık?

Zaman arasında sıkışmış ruhları nasıl doğru zamana üfleyebiliriz?

İçeriye diğer kızlar girdi.Gülüşüyorlardı.

Yıllardır lise son sınıfı okuyorlardı.Onlarında mı ruhu sıkışmıştı?

Ama bu olası değildi çünkü Kenan hoca olması gereken zamandaydı.

Bana kalırsa buradakiler yalnızca birer yansıma.

Kafamda kurduğum mantık senaryolarını içeriye giren üç kız böldü.Selin,Filiz ve tahminimce diğer oda arkadaşımız.

Kapıda,bu odada kalanların adı yazıyordu galiba adı Burçin'di.

Gülüşerek girmişlerdi.

"Umay,bende seni arıyordum.Yoklama alınacak."

Selin'in söylediği şeyle olumlu anlamda başımı salladım.

Çaktırmamalıydım.Zordu ama yapmalıydım.

Her yeri yalan üzerine kurulmuş bu okulda eğer yalan söylemezsem ruhum sıkışırdı.

Herkes kendi yataklarının önüne geçti.

Az önce beni sorgulayan o kadın geldi.Zerrin Hoca.

Önce parmağıyla bizi saydı.Tam olduğumuzu gördü.

O an gözlerinin içine baktım.Gözlerinin içinde sanki bir saat vardı.Ardından,o yoklama kağıdını işaretlerken bedenini inceleme şansım oldu.Altı tane parmağı vardı.

O bir dakika muhafızıydı.

Kağıdı doldurduktan sonra gülümsedi.Arkasını dönüp çıktı.Ve tam olarak gözümüzün önünden kaybolmadan arkasını döndü.

Gözlerimiz kesişti.

Gözlerinde gördüğüm sıkışmış binlerce ruh ve tamamen karanlıktan oluşmuş o zihin beni dumura uğratıyordu ve tüylerimi diken diken ediyordu.

Korkutucuydu.Diğerleri belki de birer yansıma olduğu için bunu hissetmiyordu.

"Umaycım hala karnın ağrıyor mu?"

Soğuk sesimdeki korkuyu silmeye çalıştım ve olumsuz anlamda başımı sallayarak,"Aslında birazcık.Ama bilirsiniz Hocam,kızsal mevzular."dedim.

Yüzündeki o korkutucu gülümsemeyi silmedi ve"Senin için ağrı kesici ayarlayacağım canım.Yemekte sana iletirler."dedi.

Olumlu anlamda başımı salladım."Çok sağolun Hocam."

Bu sefer gerçekten gitti.

O an Filiz'in de hissettiğini fark ettim.

Yüzü düşmüş ve o büyük gözleri yarı kapalı haline gelmişti.Savunmasız duruyordu.

Diğer kızlarda hiç bir şey yoktu.Hatta Filiz,elini kalbine koyduğunda da hiç bir şey olmamış gibi davrandılar.

Acaba görmüyorlar mıydı?

Biraz sonra cidden görmediklerini anladım.

Garipti.Filiz'in ruhu tam olarak sıkışık değildi.Arada kayboluyordu.Diğer kızların ruhu burada bile değildi.Onlar gelecekte de vardı.

Bu kızın olayı neydi böyle?

Selin,"Umay ben yemeğe kadar biraz bahçede oturucam gelmek ister misin?"diye sordu.

"Dediğim gibi Selin.Karnım ağrıyor daha sonra gelsem iyi olucak."

Olumlu anlamda başını salladı.

Burçin,"Ben gelirim seninle Selin."dedi.

Ve çok beklemeden bir süre sonra buradan ayrıldılar.

Biraz sonra akşam yemeği vardı.o zamana kadar zihnimin içindeki bir kaç soruya daha cevap bulmak istiyordum ve harekete geçmek.

Bu gün ilk gündü ve burayı çözmeye çalışırken boşa harcamıştım bile.

Peki ya sonraki altı gün?

Sıkıştığımız bu zaman arasında evren bizim yanımızda gibi görünüyordu.Bize hediyeler bahşediyor ve hataları gözlerimizin önüne seriyordu.

Ama zaman için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.Zaman yanımızda değildi.Burada zaman bizim yalnızca düşmanımızdı ve zamana güvenemezdik.

Kolumdaki saate baktım.Akrep ve yelkovan yavaşça dönüyordu.

Saatin kaç olduğunu bilmiyordum.

Yatağıma oturdum.

Filiz de az önce yaşadığı şeyden dolayı olması gerekiyor,uzanıyordu.

Uyumak istemiyordum.Sanki her uyuduğumda bu evrende daha çok kaybolacak gibiydim.

Ya da her uyuduğumda her şey bir rüya gibi olucaktı ve evimde uyanıcaktım.

Rüyalar bazen umut vadeder ve bazen size en kötü anlarınızı yaşatır.

Bu nedenle zamana güvenemediğimiz gibi rüyalara da güvenemeyiz.

Ama gözlerim çok yorgundu.Güçlükle açık tutuyordum.

Ve bilincim benden bağımsız kendini kaybetti.

********

Gözlerimi açtığımda yine tuvaletteydim.

Okulumun tuvaleti.

Dolu bir zihinle yüzümü yıkadım.Ve hayat bana her şeyin rüya olduğunu gösteren bir işaret verdi.

Üzerimde kendi okul formalarım vardı.Saçlarım kendi zamanımda olduğu gibiydi.

Aynaya bir süre daha baktım.

"İnanamıyorum!"diye yüksek sesle bağırdım.

Ve koca bir kahkaha attım."Her şeyin rüya olduğunu biliyordum."derince bir oh çektim.

Tek bir sorun vardı.Sesim yankı yapmıştı ve hiç ses yoktu.

Bu nasıl olabilir?

Tuvaletten dışarıya çıktığımda ise okul bomboştu.

Ve bedenimi tekrar o tedirgin korku sardı.

"Hey!Neslişah! Gökçe!"

Kimse yoktu.Koşarak merdivenlerden aşağı indim.her şey olması gereken zamandaydı.

Ama neden kimse yoktu.

Aşağı kata indiğimde havanın karardığını fark ettim.

"Yoksa cidden uyuya mı kaldım?"

Sessizce çıkmıştı sesim.

Gözlerim dolmaya başlamıştı.Şaka mı?Rüyanın içinde rüya mı görüyorum?

Ya da biri rüya değil.

Tüm bu evren teorileri kafamı karıştırıyordu.

Karanlık havaya bakarken okulda adım sesleri yankılandı.

Okulda kimsecikler yoktu ve o kadar sessizdi ki adım sesleri çok yüksek çıkıyordu.

Kafamı çevirdiğimde Damla'yı gördüm.

Üzerinde beyaz askılı ve diz altına kadar uzanan bir elbise,gecelik olduğunu gördüm.

Saçları dağınıktı.Ayakkabıları yoktu.

"Damla!"

Korkarak kafasını bana çevirdi.

Önce şaşkın ve donuk bir şekilde baktı.Aramızda bir metre falan vardı.

O bana donuk donuk bakarken ben soru soran gözlerimle ona baktım.

Bu bakışma uzun sürdü.Ardından Damla'nın yüzünde bir gülümseme peydah oldu.

"Umay!"Sesi umutluydu yanıma daha fazla yaklaştı.Bu sefer aramızda iki karışlık bir mesafe vardı.

Gözleri doluydu.Yüzündeki gülümseme buruktu.

"Yoksa sen bana inandın mı?"

Tüm sinir bozukluğumla göz yaşlarımı serbest bıraktım.Olumlu anlamda başımı salladım.

"Gördüm Damla.Sen,"derin bir iç çektim ve kısık sesle konuştum,"Her zaman haklıydın."

Damla gülümsedi.Ve kısık sesle,"Teşekkür ederim."dedi.

Ağlamam şiddetlendi.Damla'nın sesi bu sefer kısık değildi.Normal konuşuyordu.

"O halde sen bana ablamı getirebilirsin."

"Ben bilmiyorum Damla.Ben bir zaman arasında kaldım."

"Ablamda o zaman arasında."

Ne diyeceğimi bilemedim.

"Lütfen acele et Umay."

"Nasıl yapacağımı bilmiyorum.Ben neredeyim bilmiyorum."

Çaresiz çıkan ses tonuma rağmen umutlu bakıyordu.

Damla bu sefer ellerimi tuttu."Biliyorsun,"işaret parmağını nazikçe şakaklarıma değdirdi,"Hepsi zihninin içinde bende zihninin içindeyim.Yoksa nasıl konuşucaktık?"

Yine şaşkına dönmüştüm.

"Ne yapmalıyım?"

Damla,"Sana sadece bana biçilmiş rol kadar bilgi verebilirim.Çünkü her varlık ona vadedilmiş bir rol ile varolur Umay."dedi.

"Öyleyse seninki ne?"

Damla bu konunun üzerine durmadı ve bana sakince,"Zamana güvenemezsin.Bu yüzden kolundaki saat hariç hiç bir saate güvenme.Zaman seni yanıltmaya çalışıcak.Kolundaki saat ise evladını özleyen ve hatırlamaya çalışan bir annenin göz yaşları sayesinde her daim doğru çalışıyor.Evrene güvenebilirsin ama unutma,zaman evreni yanıltmaya çalışıcak.Sık sık uykunun geldiğini hissedeceksin bunun sebebi rüyalar.Çünkü rüyalar bize başka evrenlerdeki hayatlarımızı gösterebilir.Bu yüzden bir hafta boyunca gördüğün her rüyayı yaz.Ama kimsenin eline geçmediğinden emin ol ve son olarak,"derince nefes aldı,"Rüyana giren her bir kişiye sıkışan ruhlardan bahset.Bu onlara hatırlatmak olur ve hatırlanan her şey normale döner."

Hızla başımı olumlu anlamda salladım.

"Yani şu an bir rüyadayım."

Damla bu sefer korkarak baktı.

"Ne yaptın Umay?"

Ama sesi çok endişeli değildi.Hala buruktu.

Bir an korku bedenimi sardı.

"Ne oldu?"

"Eğer rüyada,rüya olduğunu hatırlatan bir şey söylersen rüya sonra erer."

Ve rüya sona erdi.

*********

Gözlerimi garip bir sakinlikle açtım.

Stresten uzak garip bir sakinlik.

Yine buradaydım.Olmamam gereken zamandaki yatakhanede.

Üşüyordum.

Kafamı kaldırıp odada gözlerimi gezdirdim.Filiz yoktu.

Yatağı toplanmıştı.Galiba o da bahçeye inmişti.

O an içeriye bir kız girdi.

Bu o kızlardandı.

Üzerinde eski kısa kollu ve ayak bileklerinde biten gri lekeleri olan beyaz bir elbise vardı.

Fakat onu diğerlerinden ayıran bir özelliği vardı.

Önlüğü kırmızıydı.

Dikkat ettiğim kadarıyla renkli giyinmiyorlardı.Yasaktı.

İçeriye süpürge yapar gibi girdi.Ardındn etrafa bakıp kapıyı kapattı.

Kafasını kaldırıp bana baktı ve göz göze geldik.

Sorarcasına,"Umay?"dedi.

Olumlu anlamda başımı salladım.

Rüya sebebiyle üzerimde hala bir sakinlik vardı her şeyi olgunlukla karşılıyordum ve şaşırmıyordum.

Hızlı adımlarla yanıma geldi.

"Beni görebiliyorsun öyle değil mi?"

Olumlu anlamda başımı salladım.

Kız gülümsedi."İşte bu harika.Sana bir şey söylemem lazım."

Hızla yanıma yaklaştı.Yatakta oturur pozisyona geldim.Yanımı iki kez pat patladım.Ve o an gülüşü soldu.Gözlerindeki ruh paramparça gibiydi.

"Şey,"duraksadı ve elimin olduğu yere baktı,"Uyumak dışında izin olmadan oturmamız yasak."

Üzüldüm.Hiç olmadığım kadar üzüldüm.

Nasıl olabilirdi bu?

"Tamam her neyse ne söylemen gerekiyor?"

Konuyu değiştirmemle gülümsedi.

"Adım Kiraz.Beni önlüğümden tanıyabilirsin.Buradaki tek renk benim çünkü sevgilim beni hatırlıyor."

Olumlu anlamda başımı salladım.

"Yemek saatinden sonra bir akşam yemeği olucak.Bunu biliyorsun.Yemekten sonra yatakhanelere geçildiğince ne olursa olsun yanlız dolaşma."

"Neden?"

"Sana garip yansımalar gösterebilir.Seni kovalayabilir.Ama unutma yanındakilerin hepsi birer yansıma.Ve yansımaların tarafı olmaz.Evet yansımaları o yönetiyor ama yanında onlar varken güvendesin çünkü yalnızken dikkat çekersin."

Olumlu anlamda başımı salladım.Hızla hareketlendi.

"Normal gibi davran benim gitmem lazım."

Neredeyse koşarak yanımdan ayrıldı.

O gittikten sonra dediklerinin etkisiyle yalnızlığın beni ürperttiğini fark ettim.

Uyum sağlamalıydım.Herkes gibi pijama ve terliklerle aşağı inicektim.

Dolabımı açtım.Ve evet evren de bende şaşırtmıyorduk.

Hepsi birbirine girmiş kıyafetler.

İçine daldığımda zar zor kırmızı kareli pijama altımı buldum.

Ardından siyah bol kazağımı da buldum.

Havalar biraz soğuktu tabikide.

Odada kimse olmadığı için üstümü rahatlıkla değiştirdim.Ardından saçlarımı da baştan toplayıp dağınık bir topuz yaptım.

Klasik pansiyon terliklerimi giyindim.

Ve evet işte tamamiyle pansiyonda kalan akşam yemeğine giden kız kombini uyumu.

Her durumda espri yapabilme yeteneğim ve ben harikayız.Çünkü beynim mizah üzerinde kuruluydu.

Üstümü değiştirirken kolumdaki saate baktım.

Bir annenin evladına duyduğu özlemi ve göz yaşlarıyla doğruluğunu koruyan o saat.

Ve evet tıpkı Damla'nın dediği gibi.

Bana kalan süremi söylüyordu.

Saate dikkatle baktığımda önce Zaman Arasındaki saat olarak 18.24'ü gösterdi.Ardından doğru zamana ulaşmak için kalan süreye altı gün ve beş saat otuz altı dakika gösteriyordu.

Zaman bizim aleyhimize bunu sakın unutma.

Odadan dışarıya çıktım.

Yemek katına yalnız gitmek istemiyordum.Pansiyonun zemininde bir yemekhane vardı.

Merdivenleri inerken tek tük sesler geliyordu ama genel olarak boştu.

Korkuyla ve yavaşça indim.

"Hey sen!"

Korkuyla arkamı döndüm.Uzun boylu siyah saçlı, yüzünde biraz kırışıklık ve sivilce barındıran biri yanıma geliyordu.Zannedersem öğretmendi.

Yanıma yaklaştıkça yine beni korkutan bir şey fark ettim.Gözlerinin biri ağız tarafına daha yakındı.Üstüne üstlük bununda bir parmağı eksikti dört parmak.

Yanıma yaklaştığında korkumu gizledim.

"Neden korktun Umay."

Sesi sakindi.Ama şüpheciydi de.

"Sadece ses tonunuz biraz farklı çıktı hocam o yüzden."

Güldü."Ah evet okulda kaçak bir çocuk var onu arıyorum.O yüzden bir anda bağırdım."

Gözlerinin içine baktım aynı zaman işareti vardı.

Bir süre donuk baktım."Umay iyi misin yavrucum?"

Hemen düzeldim."İyiyim hocam.Galiba açlık başıma vurdu en iyisi ben en iyisi aşağı iniyim."

Beklemeden aşağı indim.Hızla indiğim merdivenlerden yüksek sesler çıkıyordu.Henüz zemin kata inmemiştim birinci kattaydım.

Tam son merdiveni de inerken koşan bir çocuk gördüm.

Gülerek kaçıyordu.Bu galiba hocanın aradığı çocuktu.

"Meriç abi beni yakalayamaz ki!"

Çocuk koşarken oraya dikkat kesildim.O da mı yansımaydı?

Bu evrende çocuğun işi neydi sahi?

Meriç dediği galiba az önce benimle konuşan dakika muhafızıydı.

Çocuk koşarken bir anda durdu ve o an gözlerimiz kesişti.

"Merhaba!"diyerek üzerime doğru koştu.

"Hey dur!"

Üzerime doğru atladı.Altı yaşlarında hafif tombik bir çocuktu.Kucağıma atladı ardından geri çekildi.

Güldüm.Geldiğimden beri ilk defa güldüm.

Saçını okşadım."Hadi ama neyden kaçıyorsun?"

Ben merdivende çocuğun başını okşarken Meriç Hoca merdivenin başında belirdi.

Bu sefer yüzünde korkutucu bir ifade vardı.

"Afferim sana.Onu buldun."

Korku tüm bedenimi sararken çocuk bir anda toza dönüştü.

O gerçek bir çocuk değildi bir araçtı.

Gözlerim fal taşı gibi açıldı ve Meriç hoca peşimden gelmeye başladı.

"Gel buraya aradığımız hata sensin!"

Ardıma bakmadan giriş katına indim.Lakin öğrenciler burada değildi.

Giriş katı bomboştu.Bahçeye baktığımda hepsinin orada olduğunu fark ettim.

"Zamandan kaçamazsın Umay."

Sesi çok daha korkutucuydu ve peşimden geliyordu.

Bahçe kapısına gittim ve kapıyı açtım kilitliydi.

"Hayır!"

Meriç Hoca yavaş adımlara bana yaklaşıyordu.

"Sana kaçamayacağını söyledim.Hadi şimdi direnme ve ruhunu efendimize bahşet."

"Asla!"

Kapıdan uzaklaşıp koşmaya devam ettim.başka bir çıkış arıyordum.

"Sana zamandan kaçamayacağını söyledim!"

Korkuyordum.Ruhumu mu alıcaktı?

Gittiğim her yerde bir çıkış bulamıyordum.

"Selin!"

Duymuyorlardı.

"Filiz!"

Arkamdan histerik bir kahkaha yükseldi.

"O yansımaların seni duyabileceğini mi zannediyorsun?Biz istemezsek duymazlar."

Yanıma yaklaşıyordu.Göz yaşlarım akarken Hızlı koşmaya devam ettim.

Bir dakikayı nasıl öldürebilirsiniz.

Hadi ama hayatım boyunca hiç böyle şeyler düşünmemiştim.

Dakikalar küçüktü.Ve küçük bir şeyi öldürmek için ondan daha büyük bir şeye ihtiyacımız vardı.

Dakikadan büyük şeyler ise saatlerdi.

Evet Umay harika fantastik fikirlerin yalnızca filmlerde işe yarar.

Gerçek bir rüya da ne kadar işine yarayabilir ki?

Ama denemekten zarar gelmez.

Duvarlarda göz gezdirdim.Hiç saat yoktu.Demek ki fikrim doğruydu.Savunma için saat konmamıştı.

Kolumdaki saati hatırladım.Artık aramızda yalnızca bir metre vardı ve insan suretinden çıkmış gibiydi.Hiç bir parmağı yerinde değildi.Boyu iyice uzamıştı.

Çok korkutucu bir şekli vardı ve korkumu durduramıyordum.

Kolumdaki saati çıkarıp yüzüne doğru tuttum ve bekledim.

O da bekledi.Ardından koca bir kahkaha patlattı.

"Ne bu şimdi?"

Al işte cidden işe yaramamıştı.

"Yine başarısızsın Meriç."

Duyduğum tanıdık sesle dakika muhafızı arkasını döndü.Eren buradaydı.

Elinde ise ilk geldiğinde bahsettiği anahtar vardı.

Dakika muhafızı zaten kendini kaybetmek üzereydi.Eren dikkatini dağıtmışken hızla anahtarı tişörtünün altına koydu.

Dakika muhafızı bu sefer onu kovalarken eline bir sopa aldı ve dakika muhafızının kafasına indirdi.Ama bilmediği bir şey vardı.O bir dakikaydı onu sopayla öldüremezdi.

Dakika muhafızı onu kovalarken hızla muhafızın arkasından boynuna sarıldım ve bu sefer gerçekten saati onun yüzüne tuttum.

Çığlık atmaya başladı.

Ve yavaş yavaş toza dönüşüp yok oldu.

Bende yeri boylamış bulundum.

Eren sinirli gözlerle bana bakıyordu.Bileğimi kavradı ve beraber bahçeye doğru ilerledik.

Burada bıraktığımız tüm izler bir bir kendini yok etti.Kalbim hala küt küt atıyordu.

Bu sefer kapı kolaylıkla açıldı ve zaman kendini geri sardı.Az önce yaşadıklarımız hiç yaşanmadı.

Eren beni diğerlerinden uzak bir duvar kenarına getirdi.

Sert ve sinirli sesiyle,"Sen çok dikkatsiz bir kızsın."dedi.

Zaten sinirlenmiş ve stres olmuştum."Ne saçmalıyorsun sen?Böyle bir durumda şu kadar sakin kalmama bile otur şükret aptal."dedim.

"Bu saatten sonra seni gözümün önünden ayırmayacağım çünkü burada geçirdiğim hiçlik zamanlarıyla kalmak istemiyorum."

"Öyle mi?Bende gelip ruhumu alsınlar diye kuduruyorum."

Elini ağzıma kapattı."Bu kadar yeter.Sana dikkat çekersen fark ediliriz dedim."

Daha fazla tartışmayacaktım sinirle soludum.

"Odana gelen kız sana ne dedi?"

"Normal davranmamı ve yemekten sonra yalnız dolaşmamamı söyledi.Yansımaları onun yönettiğini ama yine de bir tarafları olmadığını söyledi."

Eren olumlu anlamda başını salladı.

"Yeterli hadi gidelim artık."

Beraber diğer öğrencilerin olduğu tarafa ilerledik.Hepsi bu sefer içeri giriyordu.

Ve hazırsak yine şaşırıyoruz.Çünkü ben şaşırmalara doyamadım.

Meriç Hoca eski normal haliyle yemekhane sırasını gözetiyordu.

Korkarak Eren'e döndüm.kulağıma eğildi.

"O hep birilerini yakalar ama yenilir ve hep yeniden doğar Umay."

Uyum sağlamalıydık.

Yemekhane sırasına girdik.Demir'i aradı gözlerim.

Eren'e doğru eğildim,"Demir nerede?"diye sordum.

"Gelir birazdan."dedi.

Sıraya girmiş beklerken Demir yanımıza geldi ve üçümüz bir küme oluşturduk.

Demir,"Bu günden sonra yalnızca altı günümüz var.Sıkışan ruhları buradan kurtarmak için her gün bir görevi yerine getirmemiz gerekecek.Görevlerin ne olduğunu öğrenmek için büyü kitabına erişmemiz lazım."dedi.

"Bunları nereden öğrendin?" diye sordum merakla.

"Yasemin,bana ulaştı.Erkeklerin yatakhane katına o bakıyor.Sana ulaşan kız kırmızı önlüklü olan,içlerinde daha umutvar ve mantıklı düşüneni Yasemin bunun sebebi annesinin onu hatırlaması.Ruhlar onu hatırlayan kişiye -",hızla sözünü kestim.

"Kiraz da o yüzden kırmızı önlük takıyor.Onu da sevgilisi hatırlıyor."

Demir olumlu anlamda başını salladı.

Eren,"Pekala bu bilgileri unutmamak için yazmalıyız.Yatma saatinden bir saat sonra aynı sığınakta buluşalım.Ardından da şu büyü kitabına nasıl ulaşacağımızı öğrenmemiz gerekecek."dedi.

Korkuyla başımı salladım."Gelemem,Kiraz bana yemek saatinden sonra asla yalnız dolaşmamamı söyledi.Yalnız dolaştığım anda olanı gördünüz."

Eren olumlu anlamda başını sallarken söze girdi,"Yatakhanene hiç dönmeyeceksin o halde."

Şaşırarak baktım,"Ama yoklama alınıyor."

Bu sefer Demir söze girdi.

"Buradaki herkes bir yansıma.O halde senin yansıman neden olmasın?"

"Bunu yapabilir miyiz?"

Olumlu anlamda başını salladı.

Bu esnada sıra ilerliyordu.Selin ve Burçin yanıma geldi.

Burçin,"En sevdiğim arkadaşım umay.Biz yanına geçelim istersen."dedi.

Gülerek söylediği şeye uyum sağlamak için bende güldüm.

"Kaynak yaptığın için cehennemde yanıcaksın Burçin!"

Bu ses,bu konuşma tarzı.Lan!

Rüyalarımın baş rolü.

Yanımıza sivri yüz hatlarına sahip tesettürlü bir kız geldi.O zamanın modasına göre ayarlanmış baş örtüsü her zamanki gözlüğü,sivri çene hatlarıyla o benim din kültürü öğretmenimdi.

Yanımıza geldi.

Selin,"Senin yaptığın ne o zaman Zeynep?"dedi.

Zeynep Hoca bu sefer güldü."Yedikten sonra helallik alıcam.Merve ile iddiaya girdik."

Hepimiz gülüştük.Şaşkınlığımı üzerimden hızlı atmıştım.

Demir kulağıma eğildi,"Niye şaşırdın?"dedi.

Bende sessizce,"Kendi zaman dilimimde din kültürü öğretmenim."dedim.

Eren de fısıldayarak konuşmamıza katıldı.

"Beni şaşırtıyorsun Umay.Şaşkınlığını çok hızlı atlattın."

Göz devirdim."Erencim kendi zaman dilimimde de tiyatroyla uğraşıyorum canım.Bizde boş insan değiliz."

Bu konuşmayı bölen yanımıza gülerek gelen Filiz oldu.

Gülümsemesinin sebebini merak ederek baktım.Elinde bir çiçek vardı.

Hepimiz ona meraklı gözlerle bakarken o da zaten yaklaşmış olan sırada yanımıza geldi.

"Kenan!Beni yemek sonrası arka bahçeye çağırıyor!"

Hepimiz gülüşüp el çırptık.Alışıyordum galiba.

Sonunda sıra bize geldiğinde elimizdeki tepsilerle,herkes payına düşen yemeği almıştı.

Filiz yanımızda gülerek bir şeyler anlatıyordu.Altı kişilik bir masaya oturduk.

Demir ve Eren en köşede karşılıklı oturmuş sessizce yemeklerini yiyorlardı.Ben ve Filiz yan yanaydık ve hemen önümüzde Selin ve Burçin vardı.

Selin gür sesiyle lafa girdi,"Hadi Filiz,Kenan'ı aldı ya ben.Ben ne yapıcam?"dedi.

"Asıl ben ne yapıcam?Anıl asla yüzüme bakmıyor." diye haykıran Burçin'e güldüm.

Filiz,"Abartmayın kızlar er ya da geç olur böyle şeyler."dedi.

Çok naif ve kibardı.Konuşma tarzı tam olarak zarafeti andırıyordu.

Bunları düşünürken yemeğime bakmaya devam ettim.Biraz sonra ise tam olarak ne zaman arka bahçeye gideceğini sormak için kafamı yanımdaki Filiz'e çevirdim.

Ve kalbim artık son anlarını yaşıyordu.Dayanamıyordum.

Yanımda Filiz yoktu.İzi dahi yoktu.

Şaşırarak bakındım belki de sessizce kalkmıştır diye ama yoktu.

Demir ve Eren de şaşkınca bana bakıyorlardı.Onlar da şaşırmıştı.

Filiz'in kaybolduğunu biliyorlardı ama ilk defa bu şekilde şahit olmuşlardı.
Yanımızda hiç var olmamıştı.

"Umay,Umay!"

Sesler boğuk gelmeye başlamışken kendimi toparlamaya çalıştım.

"Kızım neye bakıyorsun öyle?"

Selin'in sorduğu soruyu cevaplamak için gözlerimi tekrar açıp kapattım.

"Sadece dalmışım sorun yok."

Tekrar gülümseyip Burçin ile olan sohbetlerine devam ettiler.

Kaldıramıyordum.Ama beynim garip bir şekilde mantıklı düşünüyordu.Bunu pek sık yapmazdı.

Her şey bir yapboz gibiydi.Birleştirilmesi gereken parçalar vardı.

Filiz,Kenan Hoca ona çıkma teklifi ettikten sonrasını hiç görmemişti.Tam o arada bir şeyler yaşanmıştı.

Bunu nasıl öğrenicektik?

Yemeğimi zar zor yerken görevlilerden biri yanıma bir hap getirdi.Ben ne olduğunu anlamak için etrafıma bakarken Zerrin Hoca ile göz göze geldik.

Gülümseyip başını olumlu anlamda salladı.

Bahsettiği ağrı kesici bu olmalıydı.

Eren kulağıma doğru eğildi,"Sakın o hapı ağzına alma."

Ne olduğunu anlamaya çalıştım zaten içmeyecektim.Demir hızla not defterini çıkarıp bir şeyler yazdı ve bana tuzluk ile beraber verdi.

Not kağıdında şunlar yazıyordu.

"Yemekhane dışındaki hiç bir gıdayı tüketme hepsi yansımalar için hazırlandı ve yansıma olmayan biri içerse anında fark edilecek şeylerden oluşuyor.Zerrin Hoca rehberlik hocası ve dakika muhafızı.Ağız okuyabiliyor sana dikkatle bakmaya başladığında dikkatini dağıtmaya çalış."

Bana dikkatle baktığı her an tehlikeliydi.

Ve hala dikkatle bana bakıyordu.

Hapı yutmadığımı görünce hızla yanıma yürümeye başladı.Topukluları ve hızla yürüyen adımları beni strese sokuyordu.

Not kağıdına gözlerini dikti.Demir endişeli bir şekilde bakıyordu.

Öksürmeye başladım ve kağıt masadayken suyu devirdim.Mürekkep dağıldı ve okunamayacak hale geldi.

Hızla role girdim.Zerrin hoca iki adım uzaktaydı.

"Hey Demir!Biraz dikkatli ol aşk mektubu böyle mi verilir?"

Salak bir kız gibi konuşmuştum.Belki de uydurduğum yalanda salaktı ama Demir şaşkınlıkla bakıyordu.

Flash Tv sizi aramızda görmekten mutluluk duyar Umay hanım.

Zerrin Hoca şüpheci bakışlarıyla yanıma geldi.Kolunu omuzuma koydu.

"Neden içmedin hapını Umaycım,iç sana iyi gelir."

Olumlu anlamda başımı salladım.

"Kusura bakmayın Hocam.O Esnada Demir bana aşk mektubu verdi de."

Küçük bir kahkaha attım.Hoca gülümsedi.

"Siz gençler,"ardından Demire baktı,"Demircim harika seçimlerin var tebrik ederim.Umay ilacını içmeyi unutma sıcak su torbası için odama gelebilirsin.Afiyet olsun."

Eren'in yüzünde eğleniyor gibi bir ifade vardı.Demir dumura uğramıştı.

"Bunu neden yaptın?"Demir eğilerek sormuştu.

"Ne deseydim Demir!"

Hapı aldım ardından ağzıma atıyor gibi yapıp bu sefer Selin'in dökülmemiş suyunu alıp kafama diktim.

Zerrin hoca gülümsedi.Memnuniyetle arkasını döndü.

Yemek sessizlikle sona erdi.Herkes yemekhaneden ayrılırken Zerrin Hoca bağırarak,"Akşam bahçede kamp ateşi yakacağız çocuklar.Gelmeyi unutmayın."dedi.

Okul yatılı olduğu için öğrencilere sık sık sıkılmasınlar diye böyle şeyler yapıyorlardı anlaşılan.

Yemekhaneden çıkar çıkmaz Demir ve Eren ile birlikte arka bahçedeki alanımıza geçtik.

Demir,"Acele etmeliyiz yarım saate akşam oturması başlar yarım saate yansımanı oluşturucaz."dedi.

Ben ne yapacağını kestiremezken cebinden çıkardığı makasla Saçımın tutamını kesti.

"Ne yani iksir mi yapacağız?"

Demir önce durdu.Sonra mala bakar gibi baktı.

"He,iksir yapacaz Umay.Saç tutamını aldığın kişiye dönüşüyosun.Eren erkek olmaktan çok sıkılmış senin bedenine girecekmiş.Bu oyunu falan seni beğendiğimiz için kurduk."

Sinir bozuklığundan espri bile yapıyordu it.

Yüzümü buruşturdum.Sonrasında göz devirdim.

"Aşağı inmeyecek miyiz?Bahçede mi yani?"

Demir hızla cevap verdi."Açık havada yapılıyor."

Aldığı saç tutamımı yerdeki çimene koydu.Ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken güneşe gözlerini çevirdi.

Güneş aldığına emin olmak ister gibi baktı.

"Bitki mi yetiştiriyorsun?"

"Eren haklıymış.Sen cidden fazla konuşan bir tipsin."

Göz devirdim."Şu sırlar içindeki renkli dünyanıza renk katmışım daha ne olsun?Bide şikayet ediyorsunuz hale bak!"

Demir şu saate kadar naifti.Ama kaybolan arkadaşları konusundan beri hiç bir şey çekemiyor gibiydi.

Cebinden az bir su kalmış buruşuk küçük bir su şişesi çıkardı.

Şişeyi alıp saçımı koyduğu yerin üzerine döktü.

Yerden bir bitki filizi gibi küçük ben büyürken ağzım açık kalmıştı.

Şaşkınlığımı atamazken tepkimi büyütmeme sebep olan şey çıplak olmasıydı.

Bir anda çığlık attım.Hızla önüne geçip ellerimi ona siper ettim.

Bu ne kadar ironik bir andı çıplak beni gizlemeye çalışıyordum.

"Ay giydirin şunu!"

Demir ağaçtan aldığı yaprakları kızın üstüne bıraktı.

Yapraklar bir bir benim kıyafetlerime dönüştü.

"Bir an çok korktum bir yerlerimi görüceksiniz diye."

Demir sinir bozukluğuyla kahkaha attı.

"Tamam çenen çok açık ama komiksin Allah var."

Bende sinir bozukluğuyla güldüm.

Bu gülüşümüz yavaşça sona ererken ortamın gerçekliği bir bir yüzümüze çarptı.

"Her neyse,"Demir derince nefes alıp devam etti,"Yansımanın on iki saati var burada olduğun süre boyunca üç kez yansıma çıkarabilirsin.Bu geceyi atlatır saat kaç?"

Hızla saatime baktım.

Yanlış zamandaki saat 19.43 olmuştu.

"19.43."

"Yedi gibi yatakhanede olman gerekiyor.Bizi sekizde kaldırıyorlar."

"Yatakhaneye yanlız gidemem."

"Korkma işimiz biter bitmez seni yatakhaneye bırakıcaz."

"İyi ama nasıl?"

Demir sırıttı."Sevgilimizmişsin gibi bırakıcaz."

"Af buyur?"

Güldü.

Tekrar söze girdim,"Sevgilim desen iyi sevgilimiz diyince 1980'li yıllarda grup falan ay bi hayal ettim."

Bu sefer Eren'de güldü.

Geldiğimden beri ilk kez güldü.Tabi bu tarz bir durumda gülmesini beklemiyordum ama en azından mimik oynatabilirdi.

Çok duvar bir çocuktu.

Bir an durakladım Ve tekrar o ikiliye döndüm.

"Bir dakika,"ikiside bana tip tip bakıyordu."Eren sen kaç yılında lise sondaydın?"

Eren hızla cevap verdi,"2004 yılında."

Gözlerimi belerterek Demir'e baktım,"Ya sen?"

Demir de içinden bir şey çıkacağını anladı ve şaşkınlıkla bana baktı.

"2000 yılında."

Bir süre bekleyip hesaplamaya çalıştım.

Demir korkuyla,"Umay ne oldu?Ne fark ettin?"dedi.

Ben ise hala hesaplıyordum.

"Lan!"diye bağırmamla Eren endişeyle,"Kızım ne var söylesene dedi."

"Dedeoşlar,Demir sen 42 yaşındasın ve Eren 38 yaşında lan!"

İkiside ne olduğunu anlamaya çalışarak ve bir anda bunu mu söyleyecekti yani diyerek baktılar.

"Ay,aramızda çok yaş var."

Ve ikisi de aynı anda.

"Umay!"dediler.

"Tamam be kızmayın abiler."


*********

Naber nasıl gidiyoo?

Beğendiğiniz sahneler falan varsa yazin bebislerrr.

Bide mutlaka yorum ve oy o kadar yaziyorum.

Herr neye.

Zaman arasına sıkışmamaya dikkat edin.

Loading...
0%