Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.Mektuplar

@ebi_books

Müzik:
Maneskin-Coraline
Billie Eilish-Not time to die

"Hiç kavuşamamış bir aşkın kırıntıları."

Saat gece iki falandı.Ve biz oturup kafa patlatıyorduk.

Az önce yaşadığım duygusal olayı zar zor atlatıyordum ve dönüp dönüp Ayşegül bebeğime bakıyordum.

Oysaki yıllar önce misafirlikte kaybetmiştim.

Demir'in uykusu gelirken Eren de ciddiyetle ip uçlarına bakıyordu.

İkinci güne girmiştik.Bu günle beraber altı günümüz vardı.

Demir bir kenara kıvrılmış uyuyordu.

Yorgun bir sesle,fısıldayarak,"Eren,sizin yansıma kopyanız yok yatakhanede olmanız gerekmiyor mu?"dedim.

Eren yine fısıldayarak,"Hayır,erkek pansiyonunda bazen toplanıp okulun gizli parkında sigara içiliyor.Demir ve ben de oraya gidiyoruz ardından uzaklaşıoruz.Çoğu yansıma orada olmadığı için orada olmamamız problem oluşturmuyor."

Olumlu anlamda başımı salladım.

"Gün doğumunda odaya yalnız mı gidicem?"

"Bakarız."

"Ne demek bakarız Eren.Yalnız gezmemem lazım."

Eren göz devirdi."Bir susta odaklanıyım Umay."

"Çok sustum ya sıkıldım."

"Oturma o zaman gel ip ucu bul."

Göz devirdim.Bir süre daha böyle geçti.

"Bari telefonum olsaydı biraz keşfette dolaşırdım."

Eren sorarcasına baktı.

"Sen bilmezsin dedoş sorgulama."

Göz devirip önüne döndü.

"Hadi sende uyu biraz okul günü başlayacak matematik falan işleyeceğiz."

Yüzümü buruşturdum,"Ben hiç bir zaman kurtulamayacak mıyım bu dersten?"

Eren sırıttı."Ya işte Umay,bakarsın bu dedoş senden zeki olur."

"Matematik aptalların işidir Erencim.Bak bizi tiyatro yeteneklerim kurtardı.Matematik değil."

"Matematik yalnızca belli bir seviyenin yapabileceği kutsal bir şeydir Umay."

"Biliyor musun Eren,sayısal yapan insanlardan nefret ederim."

"Bende aptal edebiyatçılardan nefret ederim."

Gülümsedim."Bu yüzden mi çantanda şiir kitabı taşıyorsun?"Eren bunu beklemiyordu.Şaşırdı.

"Şiir ayrı o ayrı."

"Bok ayrı Eren.Edebiyat hayattır,ruhtur."

Eren öğürme sesi çıkarttı.Yüzümü buruşturdum.

"Tamam Eren,sen şimdi git bilinmeyeni falan bul uğraş öyle absürt şeylerle.Havuz kaç saatte dolar falan onunla uğraş tamam mı?"

"Doğruyu söyle Umay.En düşük matematik notun neydi?"

İşte geldi o muhteşem soru.

"Beş."Sesim alçak çıkmıştı.Eren sırıttı,"Duyamadım Umay."

"Beş Allah'ın cezası beş."

Eren koca bir kahkaha attı.

"Rakam olarak mı beş?"

Biraz daha kahkaha attı.Kahkahası iyice büyüdü.

"Yalnız ben bununla gurur duyuyorum."dedim.

Eren gülerken,"Bence de duymalısın hiç kimse bu kadar düşük yapamazdı çünkü."

Göz devirdim.

Eren bir anda ayağa kalktı ve dışarı çıkmak için çıkışa ilerledi.

"Nereye gidiyorsun Eren?"

"Hava alıcam."

Gözlerim uyuyan Demir'e kaydı.Yalnız kalmaktan korkuyordum.Bu nedenle hızlı adımlarla uzaklaşan Eren'in arkasından koştum.

"Beni de bekle ama."

Peşinden ilerledim.Çıkmadan önce askılıktan kapuşonlu bol bir hırka aldım.

Yüzümü gizliyordu.

Eren'in ardından merdivenleri çıktım ve bahçeye ilerledim.Bahçede bir banka oturduğunda,bende çok beklemeden yanına oturdum.

"Niye peşimden geldin Umay?"

Sorduğu soruya hızla cevap verdim.

"Yalnız kalmaktan korktum."

Eren,cebinden sigarasını çıkardı ve bana uzattı.

"Yemekhane yemeği hariç hiç bir şey yemememiz gerekmiyor mu?"

Eren sessizce çakmağını çıkardı ve sigaranın ucunu ateşledi.Olumsuz anlamda başını salladı.Bir nefes çektikten sonra,"Bu geldiğim gün cebimdeydi.Geldiğimden beri ilk defa içiyorum zaten."dedi.

"Neden ilk defa içiyorsun?O zaman niye yanında."

Bir nefes daha çekti.

"Annem,"dedi ve derince nefes aldı.Gerçekten dertli görünüyordu.Başka da hiç bir şey demedi zaten.

Bir süre uzağa bakan Eren'i inceledim.Düşünceliydi.Zeki bir çocuktu,soğukkanlı bir yapısı vardı.Fakat onu ilk gördüğünde herkesin anlayamayacağı içine attığı büyük şeyler vardı.

Ona bakmayı sürdürürken başını bana çevirdi.Bir süre göz göze geldik.

Zaman arasında sıkışmış ruhlar değildik.Zaman arasında kullanılan yansımalar değildik.Zaman arasındaki dakika muhafızları değildik.

Biz yalnızca üç çocuktuk.Bir anda kendimizi burada bulduk ve buradaki çaresizliklere göğüs germemiz gerektiğini fark ettik.

Eren ve Demir doğru zamanda,zaman arasına sıkışmış ve neredeyse yirmi yıldır on sekiz yaşında olan iki erkekti.

Eren belki de buna bu kadar kafayı takmıyordu.Zaten zamanın bir şekilde akıp gideceğinin farkındaydı.Onu korkutan geride bıraktıklarıydı.

Ama Demir'i korkutan burada kaybettiği zamandı.İki bin yılında on sekiz yaşında olan birisi iki bin yirmi dört yılında kırk iki yaşında oluyordu.

Bunu düşününce derince nefes aldım.

Korkutucuydu.Kendine ait anılarda hiç var olmamak korkutucuydu.

Derince nefes alıp kafamı arkaya doğru yatırdım.

Eren de aynısını yaptı.

Kafamı kaldırıp konuşmaya başladım,"Seni korkutan burada kaybettiğin zaman değil,geride bıraktıkların öyle değil mi?"

Konuşmadı ama tepkisiz bırakmadı.Başını olumlu anlamda salladı.

"Gençliğini hiç yaşamamış olmak seni korkutmayacak mı Eren?Normal zamanda şu an otuz sekiz yaşındasın."

Yüzünü bana çevirdi ve bir süre dikkatlice inceledi.Ardından sakin ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Zamanın akıp gitmesi bazen sorun değildir Umay.Ama sevdiğin insanlar bu zamanda yanında değilse işte o zaman korkutucudur.Demir gençliğinde yaşamadığı anılar için endişeli.Çünkü kısa sürede kaybetme riski olan bir annesi yok.O zaman aralığında mutlu bir gençlik yaşayacaktı belki de."

Olumlu anlamda başımı salladım.

"Sence geri dönünce aynı yaşta on sekiz yaşında mı olucaksınız yoksa otuz sekiz mi?"

"Bilmem."dedi.

"Peki sence normal zamanda her şeyi hatırlayacak mıyız?"

Yine,"Bilmem."dedi.

"E ama sende hiç bir şeyi bilmiyorsun be."

Göz devirdi."Kusura bakma Umay daha önce bir zaman aralığında sıkışmadım."dedi.

Dudaklarımı büzdüm."Çok sıkıcı bir adamsın."

"Sağol."

Kollarımı birleştirip kafamı geriye attım.

Hayret verici bir şekilde bu sefer lafa o girdi.

"Geri dönebilecek miyiz sence?"

İlk defa sesinde cevabını bilmemenin rahatsızlığını hissettim.

"Bence dönücez.Çünkü ben seçilmiş kişiyim unuttun mu?"

Göz devirdi bir an için gülümsedi.

Yüzümü ciddileştirdim."Sakıncası yoksa bir şey sorabilir miyim?"

Olumlu anlamda başını salladı.Bende hemen,"Anenin nesi var?"dedim.

Bu sefer elindeki sigaranın son nefeslerini derince içine çekti.

"Onu en son bıraktığımda üç kurşunla yaralanmıştı.Yoğun bakımdaydı.Onun başında beklediğim üçüncü haftaydı.En sonunda okuldan hocalarım artık gelmem gerektiğini söyledi.Biliyorsun sınav senesi."

Olumlu anlamda başımı salladım.O da elindeki sigarayı yere atıp ezdi.

"Bende okula gittim.Aklım hastahanede kalmıştı. Sonra bir anda kendimi burada buldum."

Daha fazla soru sormayacaktım.Bu kadar anlatması bile anlatmayı sevmeyen biri için fazlaydı.

Bu sefer o bir soru yöneltti,"Dönünce napıcaksın?"dedi.

Sırıttım."Öncelikle bir psikoloğa görünücem.Burada yaşadıklarımı anlatırsam beni akıl hastası zannederler,"ardından yüzümde buruk bir gülümseme oluştu,"Önce eve gidicem.Çocukluğumun geçtiği sıcak sokaklara bir kez daha bakıcam.Çünkü bazı şeylerin kıymeti cidden sıkışık zamanda anlaşılıyormuş."

Duygulanıyordum.geldiğimden beri bu kadar duygulanmamıştım.

"Evime gidicem ve tüm bu yaşadıklarımı bilmeseler bile ailemin yanımda olduğunu bilicem.İşte bu bana iyi gelicek,"gözlerimden bir damla yaş aktı,"Sonra ise gece huzurla uykumu uyuyacağım.Sabah okula en yakın arkadaşlarımın ve hiç bir şeyi kafasına takmayan Umay'ın orada olduğunu bilerek gidicem.Okuldaki en büyük problemimiz sıkışmış ruhları kurtarmak değil matematik olucak."

Gülümsedim ve göz yaşımı sildim.Ben önümdeki manzaraya bakarken o dikkatle beni izliyordu.

"Ve her şeyin sonunda Umay olucam.Çünkü Umay olmak,kendim olmak beni her zaman huzurlu ve güvenli hissettirdi."

Cümlelerim sona ermişti.Beş dakika boyunca yalnızca düşündük.Bende düşündüm.

Hava aydınlanmak üzereydi ama biz hala görevi bulamamıştık.

Yan taraftaki banka birisi oturdu.Elinde bir mektup vardı.Dikkatle bakınca Kenan Hoca olduğunu fark ettim.

İkimizde ona dikkat kesilmişken umutlu bakan gözlerle elindeki süslü mektubu açtı.

Yüzünde tatlı bir gülümseme oluşmuştu.Mektubu narince okşadı ardından açıp içinde yıldızlar parlayan gözleri ile okudu.

O an mektubu tekrar kaldırdı ve üzerindeki tozu sildi.

Toz.

Çünkü toz geçmiş zamanı gösterirdi.Zaman geçmezse toz oluşmaz.

Ve her toz gördüğümüzde bir adım ilerlemiş oluruz.

Eren ile göz göze geldik.

Hiç bir zaman olmamış yaşanmamış bir aşkın kalıntıları.

Mektuplar,notlar,çiçekler.

"Hadi,galiba bulduk daha fazla burada durmayalım."

Eren'in söylediği şeyle olumlu anlamda başımı salladım.

Bu sefer çok daha hızlı adımlarla mekanımıza ilerlerken Kenan Hoca bir an için gözlerini okuduğu mektuptan kaldırdı.

Eren,önümden giderken bir an için göz göze geldik.

Bana olan anlamlı bakışlarını gördüm.Kurtarılmak isteyen bir çocuk gibi.Umutvar bakışlar.Ardından olgunca gülümsedi.Bende gülümsedim.

Merdivenleri indiğimde Demir uyanmıştı.Eren dikkatle yazdığı şeye bakıyordu.

Demir bir yandan uykulu gözlerini ovarken bir yandan not alıyordu.

"Görevi mi yazıyorsunuz?"

Eren,olumlu anlamda başını salladı.

Demir,"Eğer doğruysa kağıt tozlanır."dedi.

Yanlarına gidip bende yazılanlara baktım.

Görev bir.

Hiç yaşanamamış bir aşkın kalıntıları.

Açıklama,mektuplar,çiçekler,notlar.

Gerçekliğe dair deliller.

Demir'in son noktayı koymasının ardından üçümüzde deftere odaklandık.Hiç bir şey olmadığını görünce küçük bir an umutsuzluğa kapıldım.

Dayanamayıp sayfayı çevirmek için elimi uzattım ve çevirdim.Tam bu esnada bir kaç toz parçasının hareketlendiğini gördüm.

Yüzümü ise büyük bir gülümseme aldı.

Koca bir kahkaha patlattım.Benim ardımdan diğer ikisi de kahkaha atmaya başladı.

Görevi yazdığımız defter yeni bir defterdi.Hepimiz kahkaha atarken Demir yanıma gelip kocaman sarıldı ve bende ona sıkıca sarıldım.

"Geri dönme umudu bile bizi bu denli mutlu ediyorsa dönünce ne olucak merak ediyorum."

Demir'in umutlu çıkan ses tonuna gülümsedim.

Ardından daha iki gündür tanıştığımız ve bir anda bu kadar samimiyetin fazla olduğu aklımıza geldi ve ayrıldık.

Ardımızdan iki alkış sesi yükseldi.

"Kucaklaşma anınız bittiyse plan yapıp şu kızı odasına bırakalım.Çünkü gün doğucak gibi."

Hemen ciddileşip masanın başına geçtik.Bu esnada hepimizin elinde birer siyah tükenmez vardı.

Ortada ise not tutmak için bir kaç kağıt.

"Şimdi madem çiçek,mektup ya da not bulmamız gerekiyor o halde,"Demir bir an duraksadı,"Üçe bölelim.Mektuplar Umay'da olsun.Yani Filiz'in mektupları.Sonuç olarak aynı odadalar."

Olumlu anlamda başımı salladım.

"Kenan'ın mektupları da Eren'de olucak.Hemen yan odamızda ve bir şekilde alabiliriz."

Eren de olumlu anlamda başını salladı.

"Birbirlerine verdikleri çiçekler hangi zamana ait bilmiyoruz.Burada çiçekler solmuyor.Bu nedenle birbirlerine henüz çiçek vermiş sayılmazlar.Çiçekleri ya verdikleri an yakalayacağız ya da,"durakladı.

Düşünüp tekrar konuşmaya başladı,"Verilen çiçekler olmayabilir.Aralarında konusu geçen ve anısı olan çiçekler de olabilir.Tahminimce üç çiçek."

Birincisi kesinlikle sümbüldü.

"Ama Demir,zaman arasında zamanın akıp akmaması karışık.Böylelikle çiçek de yetişemez."

Demir olumlu anlamda başını salladı.

"Evet öyle Umay.Ama evren yanımızda.Yani bize yaşam belirtileri göstericek.Sınıfta yaşayan bir kaktüs var mesela."

En azından evren yanımızda be gülüm.

"Her şey anlaşıldıysa Umay'ı odasına bırakmamız gerekiyor."

Eren sessizliğini bozmuştu.

Beraber mekanımızdan çıktık.

Pansiyonun içine doğru ilerledik.Uykum vardı.Çok uykum vardı.Bir saat sonra kaldırılıcaktık.

Yalnız gitmiyordum ikisi de ardımdaydı.İçeriye girdiğimizde kız pansiyonunda ışıklar sönüktü.

Fısıldayarak,"Bu saatte dakika muhafızları dolaşmıyor mu?"dedim.

Demir cevap verdi."Onların hepsi dakika ve dakikalar uzun süre duramaz,bazen dinlenmeleri gerekiyor ve tam o esnada saat muhafızları ortaya çıkıyor.Saat muhafızları da adı üstünde saatte bir durabiliyorlar."

Olumlu anlamda başımı salladım.

Üst kata çıkmaya başladık ve odanın önüne geldik.

Eren,"Bekle burada."dedi ve hızla odaya girip yanına yansımamla çıktı.

Yansıma kendini toza dönüştürüp yok oldu.Tozlar ise bir bir ortadan kayboldu.

"Birazdan kaldırırlar,gitmemiz gerekiyor Umay.Göze batma kahvaltıda görüşmek üzere."

Olumlu anlamda başımı sallayarak odama girdim.

Selin ve Burçin yayılarak uyuyorlardı.Burçin'in kolu aşağı sarkmıştı.

Tarih Hocam karşımda bu şekilde uyuyor olunca gülme isteğimi tutamadım ve biraz olsun sırıttım.

Göz devirip yatağıma geçtim ve Filiz'in yatağına baktım.Hiç kimse yoktu.

Yatağıma yerleşip yorganı üzerime çektim ve duvar tarafına doğru döndüm.

Yaklaşan adım sesleriyle gözlerimi yumdum.

İçeriye iki kişi girdi.Bunlar dakika muhafızları değillerdi.Sesleri aynı değildi.Bunlar saat muhafızlarıydı.

Dakika muhafızlarının aksine sesleri kalın ve robot gibiydi.

"Kızı bırak.Bir saat sonra tekrar uyandırılıcak."

Birinin sesi kalın bir kadın sesiydi ve bir diğeri ona,"Nöbet değişim vakti."dedi.

Hangi kızı bıraktıklarını tahmin etmek zor değildi.Filiz olmalıydı.

Kapının kapanma sesiyle kafamı kaldırıp o tarafa baktım.

Çıkmışlardı ve tıpkı tahmin ettiğim gibi.Filiz yataktaydı.

Ama sanki onu görmeyeli günler geçmiş gibiydi.

Üzerinde tıpkı o sıkışmış kızların giyindiği gibi beyaz bir gecelik vardı.

Sıfır kollu bir gecelikti ve ayak bileklerine kadar uzanıyordu.

Kollarında,boynunda morluklar vardı.Saçları eski gürlüğünü korumuyordu.

Yorgunca uyuyordu ve yüzünde acı dolu bir ifade vardı.

Ben ona dikkatlice bakarken tüm yara izleri kendi kendini yok etti.üzerindeki gecelik Filiz'in kendi pijamasına dönüşüverdi.

Burada zaman akmıyordu ve yaraları zaman iyileştirirdi.Bu yüzden bazı şeyler bir anda olmak zorundaydı.

Öyle yorgundum ki beni şaşırtan bu olağanüstü durum bile ayık tutamadı.

Ve kendimi uykunun sıcak kollarına bıraktım.

*********

Gözlerimi araladığımda evimdeydim.İçeriden kahvaltı eden ve gülüşen anne babamın sesleri geliyordu.

Ciğerlerime dolan huzurla üzerimdeki yorganı bir kenara bıraktım.

Nefesimi derince içeriye çektim.Annem krep yapmış olmalıydı.

Evimdeydim ve her şeyi atlatmış gibiydim.

Ayağa kalkıp mutlu yüz ifademle içeriye girdim.Babam ve annem tatlı tatlı atışıyorlardı.

Güldüğümde ikisi de bana baktı.

"Uyanmış mı benim Umay anam."

Babam her zamanki sevecen tavrıyla gülümsedi.

"Günaydın baba."

Yanına gelip kocaman sarıldım.

"Umay,Kenan Hocan aradı,"annemi dinlerken oturdum.Galiba notumu öğrenmişti.

Suçlu bir çocuk gibi sandalyeme oturdum ve çikolatayı krepe sürmeye başladım.

"Kızım sen beş mi aldın?"

Havaya baktım."Anne bak herkesin sayısal zekası olucak diye bir şey yok."dedim.

Annem hafif sinirliydi,"Kızım beş alıcak kadar artık."dedi.

Babam,"Kızma benim Umay'ıma.Kızım sende sakın kafana takma babanda yapamazdı."dedi.

Kahkaha attım.Bu sabahları özlemiş olmalıydım.Odama gidip hazırlandım ve evden çıkıp otobüs durağına ilerledim.

Tam bu esnada otobüs durağında gördüğüm Damla ile zihnime bir anda yaşadıklarım doldu.

Damla'nın yüzü mimiksizdi.Beraber otobüse bindik.Yer bulup oturdu ve düşünceli bir şekilde camdan bakmaya başladı.

Derince nefes aldım ve unutmaya çalıştım.

Galiba her şey düzelmişti.Ya da düşünemiyordum.

Okula geldiğimde mutlu bir şekilde bahçeye geldim.Okul normaldi.

Her şey normaldi.

Neslihan girişteki bankta oturmuş beni bekliyordu.Yanına geçip oturdum.

"Umay,ilk ders coğrafya girmeyip mescitte yatalım."

"Bende sana onu söyleyecektim hadi gel."

Çantalarımızı tek omuzumuza takmış aşağı mescide indik.İçeriye girince Gökçe ve Betül'ün de mescitte uzandığını fark ettik.

Yanlarına ilerledik simit ve termos eşliğinde kahvaltı etmeye başladık.

Bazen zamanın ve yaşantıların size vadedilmiş bağlarınızı bozmaması gerçekten harikaydı.

Gökçe,"Muratlar napıyor acaba?"dedi.

"Bilmem,aman boşver onlar coğrafya işlesin."dedim.

Neyseki hepimiz eşit ağırlık seçmiştik.

İlk iki dersi bu şekilde atlattık.Ama ne olursa olsun sınav öğrencisiydik.

Bu nedenle Neslihan beni sürüyerek matematik dersine çıkardı.

Üç kat merdivenleri çıkarken hayatı sorguladım.

Derse girdiğimizde Kenan Hoca çoktan girmişti.Geç kaldığımız için kapıya dizildik.

"Yok yazıldınız kızlar,şimdilik geçin."

"Hocam hazır yok yazılmışken girmesem olmaz mı?"

Kenan Hoca sorduğum soruya kınarcasına baktı.

"Geç Umay en azından çaba sarfet."

Büyük bir bıkkınlıkla sırama oturdum.Ders ilerlerken dikkatimi toplamaya çalıştım.

Ama bende bir gariplik vardı.Olmaması gereken bir şey vardı.

Dersin bitmesine ne kadar kalmış diye bakmak için saate baktım.

Gözlerim fal taşı gibi açıldı.Saat gitmiyordu.Ve bu bana Yasemin'in verdiği saatin içi gibiydi.

Doğru zamandaki ve zaman arasındaki saati gösteriyordu.

Ruhları kurtarmak için kalan vakti gösteriyordu.

Görevim aklıma geldiğinde hızla nefes alıp vermeye başladım.Bu esnada zilin çalmasıyla etrafımdakiler hareketlenmeye başladı.

Kenan Hoca,"Umay benimle biraz yürür müsün?Seninle konuşmam gerekiyor."dedi.

Olumlu anlamda başımı salladım.

Beraber yürümeye başladık.Kesin notum hakkında konuşucak diye düşünürken beni zaman arasındaki arka bahçeye yani Filiz'i gördüğü son yere getirdi.

Konuşmaya başladığında bulunduğumuz ortamın gerçekliği hakkında düşünmeye başladım.

Burası gerçek değildi.

"Umay,"diyip derince nefes aldı.Acılı bakıyordu."Kurtarabilirsin,yapabilirsin."dedi.

Ben şaşırarak bakarken devam etti.

"Öncesinde rüyana Damla girdi.Her rüyana giren kişiye hatırlatıyorsun ve şimdi sıra Filiz de."

Filiz derken umutla baktı.O Kenan Hoca değildi.Rüyamdaki haliydi.

"İlk işin mektuplar olsun Umay.unutma Filiz günlük ve anı kutusu kullanmayı çok sever ve benim mektuplarım,"dedikten sonra duraksadı.Korkuyla geriledi,"Mektuplarımın nerede olduğunu hatırlayamıyorum."

Bende korktum.

"Hatırlamak zorundasınız Hocam."

Bir anda sesi yükseldi."Ben hatırlamam ama birileri benim yerime hatırlar.Yakın bir arkadaşım vardı adı,"duraklayıp hatırlamaya çalıştı,"İsmi Sadık.Aynı yatakhanedeyiz."

Hızla olumlu anlamda başımı salladım.

"Peki çiçekler ve notlar."

Tekrar düşünmeye başladı,"Geceleri ve derslerde notlaşırız.Notlarımızı şiir kitaplarıyla yollarız ve çiçekler ise,"tekrar düşündü ve,"İlki sümbül,ikincisi beyaz gül masumluğu simgeler ve son olarak beyaz karanfil temizlik ve saflık."

Olumlu anlamda başımı salladım.Kenan Hoca sakinleşti,"Yani şu anda rüyada olduğumuzu fark ettin."dedi.

Olumlu anlamda başımı salladım.

"Belki de evren bana matematik yapamayan bir kızın zaman arasındaki sorunu çözebileceğini gösteriyordur."

Sıcak bir şekilde gülümsedim."Sana güveniyorum Umay.Zaman arasında iyi şanslar."

Ve her şey sona geldi.Rüyalar bir kez daha bana yanlış gerçeklerin arasında doğruyu gösterdi.

*****************

"Hadi kızlar uyanın!"

Kapılarımız açılmıştı ve uyanma sesleri geliyordu.

Zaten bir saatlik bir uyku uyumuştum ve yorgundum.Ama yinede o bir saat sanki sekiz saat gibiydi.

Buradaki zamanın garipliğini sorgulamak üstüme vazife değildi.

Yorganı üstümden kaldırdım ve terliklerimi giyinmek için ayaklarımı sarkıttım.

Ve evet şu an Tarih Hocam dağınık saçlar saçma bir pijamayla ayılmaya çalışarak önümden geçiyordu.

Göz devirip ayağa kalktım ve bende yüzümü yıkamak için toplu tuvalete gittim.Gitmeden önce diş fırçamı,tarağımı ve tokamı da aldım.

Lavabonun içi tam bir kadın hamamıydı.

Tüm kızlar yeni uyanmış ve sıraya girmişlerdi.

Lavaboya girip işimi halletim ve ellerimi yıkamak için bile sıraya girmem gerekti.

Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım.Saçlarımı tarayıp at kuyruğu şeeklinde topladım.

Odaya gidip soyunma kabini için de sıraya girdim.

Sıra bana geldiğinde kabine girdim.Okul eteğimi,gömleğimi giyindim.Çoraplar ve kravat ile tam seksenli yıllara ait genç bir kızı andırıyordum.

Kabindeki aynaya biraz daha baktım.Süzülmüş gibiydim.Yanaklarımı yokladım.

"Ay yok ben ciden zayıfladım."

Annemin yaptığı krep hala damağımdaydı.

Kabinden çıktım ve çantamı alıp Selin ile beraber kahvaltı için zemine indik.

Yemekhaneye geldiğimizde sıra bu sefer çabuk bitti.

Demir ve Eren iki kişilik bir masadaydı.Selin'e söyleyerek yanlarına gittim ve sandalye çekerek oturdum.

Oturmamla gözler bana döndü ve ağızları doluyken bana bakmaya başladılar.

"Rüyamda Kenan Hocayı gördüm."

Sesim biraz yüksek çıkmıştı ve Eren hızla ağzımı eliyle kapattı.

"Biraz dikkatli olamaz mısın be kızım?"

Göz devirdim."Olur arada öyle şeyler."dedim.

Sakinleşip yemekten bir çatal aldım.Demir konuşmaya başladı.

"Evet ,şimdi ne gördüğünü önce anlat sonra da derste not alırsın."

Olumlu anlamda başımı salladım.

"Öncekiler önemli değil ailem arkadaşlarım başta her şey normaldi ve güzel bir güne uyanmıştım.Ardından saate baktım.Saat Yasemin'in bana verdiği saat gibiydi."

İkisi de ciddiyetle beni dinliyordu.

"Sonra Kenan Hoca benimle bahçede konuşmak istediğini söyledi.Burada Filiz'in yok oluşuna şahit olduğumuz yere gittik.Orada bana Filiz'in anı kutusu ve günlüğü olduğunu mektupları orada tuttuğunu söyledi."

Demir,"Peki ya onun mektupları?"diye sordu.

"Hatırlayamadığını söyledi,"ikisi de hayal kırıklığıyla bakarken devam ettim,"Ama Sadık adında bir arkadaşı varmış,o hatırlıyormuş.Ona sorabilirmişiz."

Eren,"Evet Sadık ile yakınlar ve sırdaşlar.Sadık da oldukça olgundur.Zaten Kenan Hoca bir tek onunla konuşur."dedi.

Anlatmaya devam ettim.

"Daha sonra notları sordum.İkinci adımı.Derste notlaştıklarını birde geceleri notlaştıklarını söyledi.Yani notları yaşanırken bulabiliriz."

Derince nefes aldım.Demir çıkardığı deftere not alıyordu.

"Son olarak çiçekler.Üç çiçek.İlki tahmin ettiğimiz gibi sümbül kısa zaman içindeki güzelliği simgeliyor.İkincisi ise beyaz gül.O da sevgilerinin masumluk ve son olarak beyaz karanfil o da saflığı temsil ediyor."

Cümlemin sonunda bir bardak su içtim.

"Bu da demek oluyorki elimizde yeterli ip ucu var.Yalnızca dikkatli ve zekice harekete geçmek kaldı."

Eren'in söylediği şeyi onaylarcasına başımı salladım.

Kahvaltı bittiğinde beraber sınıfa çıktık.İlk ders edebiyattı.

Öğrendiğime göre Murat Hoca giriyordu.Sırama oturdum.Demir ve Eren arkamda oturuyordu.

Selin yanıma geldiğinde ders çoktan başlamıştı.

Dersi dinlemek yerine sınıfa dikkat kesildim.Sadık hangisiydi.

Hoca yerine oturdu.

"Yoklama alıyorum çocuklar."

Yoklama başladığında iyice dikkatle bakmaya başladım.

Ve bir ses duyuldu.

"Sadık Yılmaz."

Burada diyen çocuğa baktım dikkatlice.Kenan Hoca'nın yanındaydı.

Ütülenmiş kıyafetler ve dik duruşu ile o da oldukça olgun görünüyordu.

Eren ve Demir ile göz göze geldik.Eren eline bir kağıt alıp çocuğu çizmeye başladı.

Her an her şey unutulabilirdi.Her şey kayıtlı kalmalıydı.

Dersin ilerleyen dakikalarında içeriye iki kişi girdi.

Anladığım kadarıyla bunlar dakika muhafızlarıydı ve kimse görmüyordu.

Hiç kimse içeriye giren bu garip ikiliyi görmüyordu yalnızca biz görüyorduk.

"Sadık bu mu?"

Diğeri olumlu anlamda başını salladı.

"Rüya habercisinin söylediğine göre aracı bu çocuk.Çocuğu al."

Rüya habercisi mi?

Kafamı Demir'e çevirdim.Bu sefer bir açıklaması yoktu.

Sadık'ı alırlarsa Kenan Hoca'nın mektuplarını bulamazdık.

Peki ya ne yapacaktık?

"Hadi peşlerinden gidelim."

Ani gelen fikrime Demir ve Eren hiç iyi bakmıyor gibiydi.

"Saçmalama Umay."

Eren çok sert bakıyordu.

"Umay ne oluyor orada susun be kızım."

Hoca'nın uyarısıyla tüm gözler bize dönmüştü.Sadık'ı çıkarıyorlardı.

Boğazımı temizledim."Hocam galiba midem bozulmuş lavaboya gidebilir miyim?"

"Git Umay."

Eren ve Demir hala yapma dercesine bakıyordu ama lavaboya diye çıktım.Dakika muhafızları önümden ilerliyordu.Onları görmüyor gibi yaparak koridorun sonundaki lavaboya girdim.

Kapı eşiğinden bakarak ilerlemelerini bekledim.İnandırıcı olsun diye suyu açıp elimi yüzümü yıkadım.

Onlar biraz daha ilerleyince sessizce peşlerinden ilerledim.

Tamam,eğer bana yaklaşırlarsa onlar yalnızca birer dakika.Ve saatlerden korkuyorlar.Bu yüzden onlardan kolayca kurtulabilirim.

Yalnızca Sadık'a mektupların yerini sorucaktım.

Ama onu muhafızlardan uzakta nasıl görücektim?

Çok fazla düşünmeden muhafızları takip ettim.Aşağı kata iniyorlardı.Bende peşlerinden iniyordum.

Unutma Umay,onların hepsi dakika ve gerçek değiller.

Bodruma inmiştik.Onlar içeriye girerken kapı eşiğinden baktım.

İçeride yaklaşık on muhafız vardı.

Sekizi dakika muhafızlarıydı,Zerrin ve Meriç Hoca da yanlarındaydı.

Ama iki tanesi saat muhafızıydı.

Ayırt edebilme sebebim ise dakikaların tıpkı aşina olduğum gibi büyük hataları olmasıydı.

Ama saatlerin yalnızca gözlerinin içinde bir gariplik vardı.

Sadık'ı ortaya yatırdılar.

Zerin Hoca,"Efendinin bahsettiği çocuk bu.Onu ortadan kaldırıcaz."dedi.

İçlerinden bir tanesi,"Rüya habercisi başka bir şeyden bahsetti mi?"diye sordu.

Rüya habercisi de neydi?

Derin nefesler alırken omuzuma değen elle hızla arkamı döndüm.

Korkum artarken arkamda Sinem ve Yasemin'in olduğunu fark ettim.

Yasemin kısık sesle,"Burada ne işin var Umay?"dedi.

"O çocuk,onu rüyamda gördüm.Mektupların yani ilk görevin yerini o biliyor."

Yasemin'in gözleri biliyormuş gibi baktı.

"Bak,bu çatı altında rüya gören herkesin rüyalarına erişirler.Seninkini fark etmiş olmalılar."

"İyi ama o zaman beni de fark ederler."

Sinem olumsuz anlamda başını salladı ve konuşmaya başladı.

"Bulanık görüyorlar.Rüyalara tam anlamıyla erişemiyorlar.Ama bunu engellemeliyiz."

Yasemin de olumlu analmda başını salladı."Bu kadar erken rüya görmeye başlayacağını düşünmemiştim."

"Rüyalarımı görürlerse her zaman bir sonraki adımı görürler ve ihtiyacımız olanları yok ederler.Engellemenin bir yolu yok mu?"

Yasemin düşünmeye başladı ve hızla not defterini çıkardı.Karışık yazılarla dolu sayfaları çevirdi.

"Aslında var.Sana bir rüya kapanı yapıcaz.Böylelikle rüyalarına sadece sen erişebileceksin."

"Ne duruyorsun hadi yap."

Yasemin bu sefer duraksadı."Büyü yaklaşık bir saatlik bir büyü.Sana yardımcı olması için yalnızca Firuze gelebilir,hatırlandığı için kuralların dışına çıkabiliyor."

Sinem,"Ama,"dedi ve duraksadı.

"Ne ama?"diye sordum.

Sözüne devam etti,"Ama Firuze büyü yapamıyor.Yani üzerinde bir süre çalışması gerekir ve vaktimiz var.Büyü üzerinde yalnızca Yasemin ve ben çalıştık."

"Peki ya içinizden birini rüyamda görürsem.O zaman olabilir."

Yasemin başını olumsuz anlamda salladı."Evet rüyanda bizi görmen bir ihtimal ama rüyalarını kendin seçemezsin."

Sinem olumsuz anlamda başını salladı."Hayır Yasemin.Rüyalar yönetilebilir."Yasemin'in elindeki defteri aldı ve sayfalarını çevirdi.

Rüya yönetmek.

Adında bir sayfayı açtı.Bu sefer Yasemin başını olumsuz anlamda salladı,"Hayır bu onun bilinç altını zedeleyebilir."

İkisi de bana bakarken kararlılıkla başımı salladım.

"O halde rüyamı yönetiyorum.İkinizden birinin tanıdığını görüyorum ve bu şekilde kural dışına çıkıp bir saat içinde rüya kapanını yapıyorsunuz ve rüyalarıma erişmelerini engelleyebiliyoruz."

İkisi de olumlu anlamda başını salladı.

İçeriden bir ses,"Köleler nerede kaldı."dedi.

Bu esnad ikisinin de ellerinde aletler olduğunu fark ettim.

"Gidin,daha fazla beklerseniz ceza alırsınız.Ben ne yapacağımı bulurum."

İkisi de umutsuz bakışlarla gitti.

Düşünmeye başladım.İçeride göz gezdirdim.Ellerinde bir bıçak vardı ve Sadık'ı öldürüceklerdi.

Acele etmeliydim.

Kriz yönetmeye çalışıyordum ama sanki beynim durmuştu.Kolumu duvara yaslayıp derince nefes aldım.

Elimin tozlandığını hissettim ve ellerimi silkelemek için hazırlanırken elimdekine tekrar baktım.

Bu toz.

Doğru yerdesin Umay.

Gerçek olan şeyler dakikaları ve saatleri öldürür.

Ama tozu nasıl taşıyacaktım.Hızlı düşünmem gerekiyordu.

İçeriye baktığımda kenarda boş tüpler olduğunu fark ettim.Burası Kimya labarotuvarı gibi bir yerdi.

Yavaşça kolumu uzattım.Eğer kolumu fark ederlerse sıçardım.

Ses çıkarmayarak küçük tüpü aldım.Hemen kapının yanındaki rafta duruyordu.

Tüpü alınca duvardaki tozları silkelemeye başladı.Yetmiyordu.Yere eğildim.Ve köşeye toplanmış tozları da aldım.

Normal zamanda iğreneceğim bu hareket şu anda hayatımı kurtarıyordu.

Tozları doldurunca tüpün yarısı dolmuştu.

Umarım işe yarar diyerek içeriye girdim.

Tüm gözler bana döndü.

"Yansımanın burada ne işi var?"

Saat Muhafızının sorduğu soruya Zerrin Hoca cevap verdi.

"O yansıma değil.Yakalayın!"

Hepsi üzerime gelirken kaçmadım gelmelerini bekledim.

Tüpteki tozu elime döktüm ve bana yaklaşan muhfazılara doğru attım.

İlk başta hiç bir şey olmadı.ve ölümü beklemeye karar verdim.

Ama sonra hepsi erimeye başladı.

Koşarak geri kalanlara da yaptım ve bu sefer onlar önce toza dönüştü sonra ise yok oldu.

Geriye Zerrin hoca kaldı.

Elinde bıçak vardı."Ona ulaşmya çalışıyorsun öyle değil mi?"

Durakladım ve cevap vermedim.

"Eğer bana elindeki tozu verirsen boğazını kesmem ve sende ilk görevi tamamlarsın."

"Bunu neden yapasın?"

Korkutucu ses tonuyla konuşuyordu.

"Çünkü ilk görevi başarsan bile sonrakilerde yakalanıcaksın.Buradan kurtulamazsın hatalı kız."

Sadık korkuyla bakıyordu.Bir yansımanın korkusu olabilirdi.

"Hadi ama süren doluyor büyü hatası."

Derince nefes aldım ve elimdeki tozu ona uzattım.Yasemin ve Sinem umutsuzca bakıyordu.

Uzattığım şişeyi elimden aldı.

"Şimdi bu saçma oyununa son verelim.Köle yakala onu."

Yasemin bana durgunca baktı.Gözümü açıp kapattım.

Ve,"Hadi yapın şunu ceza almanızı istemeyiz."dedim.

Kısık çıkan sesime karşılık istemsiz adımlarla üstüme geldiler.

Son şansımla Zerrin Hoca'nın yanına koştum.Kolumdaki saati ona yaklaştırdım ve benden hızla uzaklaştı.

İyice yaklaştırdığımda ise toza dönüştü ve tozları yok oldu.

Derin bir nefes aldım.

Sadık çırpınmayı bırakmıştı.

İçeriye giren iki hızlı ses ile arkamı döndüm.Bunlar Demir ve Eren'di.

Eren sinirle üzerime geldi ve,"Sen ne yaptığını zannediyorsun?"dedi.Çok sinirliydi.

Demir etrafı inceliyordu.

"Ona kızmanın bir anlamı yok Eren.Hayatta kalmayı başarmış ve Sadık hala yaşıyor."

Demir bir kez daha beni savunuyordu.Gülümsedim.

"O çocuğu öldürüceklerdi.Bir şekilde rüyalardan haberleri var."dedim.

İkisi de etrafı incelemeye başladı.Yasemin,Sadık'ı çözmeye başladı.Demir de ona yardım etti.

Eren ise hala öldürücü bakışlarla bana bakıyordu.

Sadık oturur pozisyona geldi.

"Burada neler oluyor?"

Sorduğu soruya cevap vermek çok zordu.Ben nereden başlıyım şimdi?

Yasemin Sadık'ın anlına parmak uçlarını getirdi.

Demir dikkatle Yasemin'e bakıyordu.

"Ne yapıyorsun sen?"

Sorduğum soruya cevap gelmedi.

Parmaklarını zhinine tuttu ve şu sözleri kullandı.

"Bilmediğin her şeyi biliyorsun.Görmediğin her şeyi görüyorsun.Programlanmış yansıma artık gerçeklerden haberdar."

Parmaklarını çektiğinde Sadık'ın gözlerinde bilmenin verdiği ifade vardı.

Yasemin,"Artık her şeyi biliyor."dedi.

Hızla yanına gittim."Tamam o hale acele etmeliyiz,Kenan mektuplarını nereye koyar?"

Bir an duraksadı ve konuşmaya başladı."Odada ranzanın arkasında fazladan ahşap bir parça var.Orası Kenan'ın sakladıklarıyla dolu.Filiz'den gelen mektuplar orada."

Gülümsedim."Ne bekliyoruz sınıfa çıkalım ve öğle tenefüsünde pansiyona girelim."

"Ondan önce yapmanız gereken bir şey var."

Sinem'in soğuk çıkan sesine döndü bakışlarım.

Ve Eren donuk bir sesle devam ettirdi."Onu öldürmemiz gerekiyor."

Parmağının ucunda ise Sadık vardı.

Beynime kaynar su dökülmüş gibiydi."İyi ama neden?"

Sinem cevap verdi."Çünkü yaptıklarımıza şahit olan bir yansımaya kolayca erişirler ve ondan bilgi alırlar."

"Ne saçmalıyorsunuz?"

Gözlerimden bir damla yaş süzüldü.Ve aynı anda Sadıktan da.

"Başka bir yolu olmalı."

Kollarıma arkadan sarılan kollarla geriye çekildim.Demir beni sıkıca tutuyordu.

"Başka bir yolu olmalı.Bunu yapmak zorunda değiliz."

Yaşlarımı daha fazla tutmadım.Çırpınırken Demir beni sıkıca tuttu.Yasemin de bakmak istemiyor gibiydi.

Sadık derince nefes aldı."Sorun değil."

Canımı öyle yaktı ki bu cümlesi.Evet bir yansımaydı ama hep ruhunda bir bıçaklanma kalıcaktı.

"Ağlama Umay.O benim dostumdu.Ve dostumun sonsuz bir yalnızlığa,hüzünlü günlere hapsolmasındansa benim ruhumda bir bıçak izi olabilir."

Eren yanına geldi ve bıçağı boğazına tuttu.Sadık bana son kez gülümsedi ve ağlamam şiddetlendi.

Eren bıçağı boğazına dayadı ve o da gözlerini kapatarak boğazını kesti.

Yere düşen başıyla artık dayanamıyordum.

Yavaş yavaş toz haline dönüştü.

Ve Demir beni bıraktı.Yere çöküp kendimle baş başa kaldım.Ve kafamı yere koyup ağlamaya başladım.

Omuzuma bir el değdi."Umay tamam o yansımaydı.Sadece ruhunun derinlerinde kalıcak."

Bu Eren'di.

Kafamı kaldırdım ve yaşlı gözlerle ona baktım.

"Sen onu hiç acımadan öldürdün!"

Eren şaşkın gözlerle baktı.Ve ben sinirle devam ettim,"Neye şaşırıyorsun?Bu zaman arasında kaç kişi öldürdün?"

Demir cevapladı."Umay,Eren ilk defa zaman arasında birini öldürüyor."

Daha çok şaşırdım."Nasıl bu kadar kolay yapabilirsin?Nasıl bir ruhun köşesinde iz bırakmak senin için bu kadar kolay?"

Eren cevap vermedi.Donuk gözlerle baktı.

"Neden biliyor musun?Ben söyliyim.Bana kalırsa sen kendi zaman aralığında bir sosyopattın!"

"Umay yeter."Demir sakince uyarıyordu.

"Lütfen,bir süre hiç birinizi görmek istemiyorum.Çünkü normal bir hayata sahip bir kız bir anda bu kadar şeyi kaldıramayabilir."

Üst kata çıktım.Nereye gittiğimi bilmiyordum.Teneffüste olmalılardı.Saate baktığımda öğle arasına bir saat kadar vardı.

Biz aşağıda ne kadar süre geçirmiştik?

Gerçi burada süre sorgulamak delilik demekti.

Nefes alamıyordum.Gittikçe daha çok daralıyordum.

Boynumdaki kravatı gevşettim ve gömleğimin bir düğmesini açtım.

Kimsenin beni görmesini istemiyordum.Veya kimsenin bulunduğum konumu sorgulamasını istemiyordum.

Bir şeylerin olduğundan ters ve mantık dışı olmasını hiç istemiyordum.

Bahçeye çıkıp banka oturdum.Ellerimi saçlarıma geçirdim.Ve göz yaşlarımı sildim.

Neden burada olduğumu sorgulamak için erken ya da geç miydi?

Aslında bir şeyin zamanı hakkında düşünmek istemiyordum.

Yalnızca huzurlu evimde ailemle uyanıp normal okuluma gitmek ve hiç bir şeyi kafaya takmamak istiyordum.

Ama kahretsin ki bir şeyleri takmayacak kadar bile zamanım yoktu.

İnsanlar yavaş yavaş içeriye giriyordu.Daha doğrusu yansımalar.

Delirmek üzereydim.

Fısıltıyla,"Lütfen,lütfen burası bir rüya olsun."dedim.

Yanıma biri oturdu.Ama sanki ben geldiğini görmemiştim.

Kafamı çevirdiğimde,esmer uzun boylu ve yumuşak bakışlı benden yaşça büyük bir erkeğin oturduğunu gördüm.

Gülümsüyordu.

"Bazen rüya olmasını istediğin şeyler için bile rüyanın bitmesini beklemelisin Umay."

Adımı nereden biliyordu?

"Tanışıyor muyuz?"

Bilmediğini göstericek şekilde kollarını kaldırdı.

"Tanışıklık tek bir zamanda ya da evrende olamz Umay.Belki de başka bir zaman diliminde tanışıyoruzdur."

"Lütfen birileri bana zaman dilimlerinden ve evren teorilerinden bahsetmekten vazgeçsin."

Güldü.Elini uzattı.

"Ben Sinan.Buraya görev için gönderilen bir Muhafızım."

Korkuyla geri çekildim.

"Dakika muhafızı falan mısın?Nesin sen.?"

Gülümsedi."Ben sadece Sinan'ım Umay.Hatta yaşım itibariyle Sinan abin."

Hala şaşkınca ona bakıyordum.Donukluğuma gülümsedi.

"Ne saçmalıyorsun sen?"

"Dediğim gibi ben yalnızca bir muhafızım."

"Ne muhafızı hangi evrenden veya hangi zamandan geliyorsun?"

"Farklı evrenler vardır Umay.Farklı zaman aralıkları.Neyseki sen bunlardan yalnız bir tanesi için görevlendirildin."

"Sen seçilmiş kişisin falan mı diyeceksin?"

Güldü.

"Hayır demeyeceğim."

"O halde sen nesin?"

"Sadece bu anda beni görmüş olman lazımdı.Gerçekleşemeyecek olanların gerçekleşebileceğine.Birden çok zaman arası ve birden çok evren arasının var olduğuna inanmana ihtiyacın vardı."

Kafam iyice karışıyordu.Ama garip bir şekilde ona güven duyuyordum.Ve onu fazla sorgulamıyordum.

Çok garip bir varlık olduğuna kanaat getirmiştim.

Sorgulamadan ve düşünmeden cevap verdim.

"Eğer gerçekten amacın iyiyse,teşekkür ederim."

Olgunca baktı."Rica ederim."

Başımı havaya kaldırıp gözlerimi kapattım.Ve derince nefes aldım.Kafamı tekrar o tarafa çevirdiğimde o burada değildi.

Sinan abi.

Belki de hayal görmüştüm ve beynim bunalmışlığını güvenli bir karakter oluşturarak atlatmak istemişti.

Bu olayın üzerine fazla durmadım ve herkes sınıflardayken pansiyona doğru ilerledim.

Pansiyonun önünde nöbetçiler vardı.

Öğrenciler sırayla pansiyon nöbetçisi oluyordu.Neyseki içlerinden birisi Zeynep'ti.

"Zeyno karnım ağrıyor biraz içeride yatıcam anahtarı versene."

Bana dikkatlice baktı.Ardından anahtarı verdi.

"Birine yakalanma benim başım yanar Umay."

Gülümsedim ve anahtarı alıp yukarıya çıktım.Kendi odamızın önüne geldim ve kapıyı açtım.

Filiz'in yatağının yanındaki komodine ilerledim.

Açtığımda bir kaç kitap ve onun altında kocaman kahverengi bir kutu buldum.

Kutu ahşaptandı ve işlemeleri olan zarif güzel bir kutuydu.

Kutuyu elime aldım ve yere oturdum.Açmak için hareketlendiğimde kilitli olduğunu fark ettim.

"Sikicem ama böyle işi artık."

Yaklaşan adım sesleri duydum ve hemen eşyaları yerine koydum.Kapı hafif aralıkken Selin'in yatağına uzanıp yorganı kafama çektim.

Beni görürlerse bu artık göze batmak olurdu bu nedenle Selinmiş gibi davrandım.

İçeriye girenler ise temizlik eşyalarıyla Kiraz ve Firuzeydi.

Onları görünce temkinli şekilde kalktım.

Beni görmeleriyle şaşırdılar.

"Sorgulamayın kızlar.Mektuplar bu odada.Onları almak için geldim.Ama anahtar yok.Rica etsem aramama yardımcı olur musunuz?"

İkisi önce şaşkınca baktı ardından beni onayladılar.

Beraber odayı altını üstüne getiriken on dakikanın sonunda hiç bir şey bulamamıştık.

"Çıldırıcam ama artık."

Stemlerim tabiki faydasızdı.En sonunda Firuze elinde küçük bir anahtarla gülümseyerek bana bakmaya başladı.

Koşarak boynuna sarıldım.

"Adamsın lan sen."

O da güldü.Kiraz da umutlu bakıyordu.

Kutuyu açtım.İçinde tam sekiz mektup vardı.

Mektupları alıp gömleğimin içine soktum.Aldığım yerde oluşan toz ile doğru yaptığımın farkındaydım.

Kiraz,"Acele etmelisin.Üzerinde uzun süre durmamalılar.Sığınağınıza götür Umay."dedi.

Olumlu anlamda başımı salladım ve hızla kapıdan çıktım.Bir an için duraklayıp geri döndüm,"Teşekkürler kızlar."

Dediğim şeyle ikisi de gülümsedi.

Koşarak sığınağın oraya ilerledim.Zeynep'e geri anahtarımı bıraktım ve mucizevi bir şekile karnımın ağrımadğını söyledim.

Arka bahçeye geldiğimde etrafa dikkatle bakarak sığınağa indim ve merdivenler ardımdan yavaş yavaş yok oldu.

İner inmez mektupları masaya bıraktım.

Diğer ikisi de zannedersem aynı işlemi yapıyorlardı.

Onları beklemek için koltuğa oturdum ve sessizce beklemeye başladım.

En son gördüğüm rüyayı ayrıntılı bir şekilde not almaya başladım.

"Uyandığımda huzurlu ve güzel evimdeydim.Her şey normaldi.Bir hata yoktu.Annem ve babam tatlı tatlı atışırken onlarla keyifli bir kahvaltı yaptım.Evden çıkıp otobüse bindim.Damla'nın yüzünde huzursuz,düşünceli bir ifade vardı,"

Bileğimdeki ağrı artarken yine o yaranın oluştuğunu fark ettim.Kenara koyduğum merhemi ve yaprakları kullanarak tekrar sardım.

"Okula geldiğimde arkadaşlarımla derse girmeyip mescitte oturmaya karar verdik.Dersin sonunda yukarıya çıktık ve matematik dersine girdik.O an saatte bir hata olduğunu Yasemin'in bana verdiği saat gibi olduğunu fark ettim.Zilin çalmasıyla Kenan Hoca beni arka bahçeye götürdü ve konuşmaya başladı. bana görevden,notlardan,mektuplardan ve üç çiçekten bahsetti.Her şeyin sonunda rüya olduğunu dile getirdi ve burada uyandım."

Derince nefes alıp sayfayı kapattım.

Bu sefer ilaç etki etmemiş gibiydi.Hala bileğimde yara vardı.

İçeriye sinirli bir şekilde Eren girdi.

Az önce yaşananlar aklımı doldururken tek kelime etmedim.

Yalnızca,"Demir nerede?"diye sordum.

Eren endişe ve sinirle konuştu.

"Galiba yakalandı,iki dakika muhafızı birini yakaladıklarından bahsediyordu."





**********

Naberrr.

Yine ben.

Bölüm nasildi kurgu genel olarak nasıl gidiyor lütfen yazın buna ihtiyacım var.

İlk dört bölümü ayni anda atıcam elimde iki bölüm daha var sadece düzenlemeleri kaldı.

Yani beş ve altıncı bölümler çok hızlı gelicek.

Herrr neyse.Lütfen yorum yapıp oylayin bebisler.

Ve,

Zaman arasına sıkışmamaya dikkat edin.

Loading...
0%