Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5.Notlar

@ebi_books

Müzik:
Kaan Boşnak-Barbar
Billie Eilish-My Future

Duyduğum kelimeler zihnimde dolanıyordu.

Tüm bunların üstüne bide içimizden birini kaybetmek ya da nerede olduğunun bilinmezliği içine girmek korkutucuydu.

"Ne duruyoruz hadi gidip onu arayalım."

Eren başını olumsuz anlamda salladı."Bir tek sen düşünüyorsun çünkü değil mi Umay?Aptalca düşüncesizce hareket etmen bir yansımanın ölümüne sebep oldu."

Gözlerimi büyüdü.

"Ben bunu bilmiyordum ve sen onu öldürdün!"

"Zorundaydık başka ne yapsaydım?"

"O zaman niye senin için bu kadar kolaydı Eren?Kusura bakma ama kan veya vahşet görmeye senin kadar alışık değilim."

Sessiz kaldı.Çenesi kasıldı.Derince nefes aldı.

"Tamam Umay.Sen ve harika hayatının içinde böyle şeylere maruz kalman oldukça üzücü.Ama şimdi bir plan yapıp Demir'i bulmalıyız."

Göz devirdim.

"Ne yapacağız peki?"

Eren bir süre düşündü.

"Kızlardan yardım istememiz gerekiyor.Onu aldılarsa ruhunu almak için geçidin ötesine götürmüşlerdir."

Derince nefes alıp kafamı geriye attım.

"Gel benimle."

Eren'i takip etmeye başladım.Bahçeye çıktık,ardından Hızla çitlerin hatta sınırın o tarafa geldik.

Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken Eren,boynundaki anahtarı çıkardı.

"Bunu yalnızca zor durumlarda kullanmalıydım.Ama zor durumlar dahi göreceli kavramlardır."

Ona delirmiş gözüyle bakıyordum."Ne saçmalıyorsun Eren,aklındaki ne ?"

Eren bir an için bana döndü daha umursamayarak önüne döndü.Anahtarı çıkarıp dik bir şekilde tuttu.Ağzında şu kelimeler döküldü.

"Zaman bizi yanılttı evren.Zor durumdayız ve kaybetmekten korktuğumuz yaşam umutları var.Bize tüneli göster."

Sözlerini bitirdiğinde okulun sınırının dışındaki her şey beyaza döndü.Koca bir hiçliğin ortasındaydık ve yalnızca okul gerçek duruyordu.Önümüzde ise bir insanın sığabileceği boyutlarda gri tonlarında bir tünel oluştu.

Tünel normal bir tünel değildi içinde sanki yaşanmışlıklar vardı.Eren hiç düşünmeden tünele girdi.Tünel okulun dışına çıkıyordu.Fakat okulun dışı hiçlikti.

Düşünmeye çok vaktim olmadığı ve yalnız kalmaktan korktuğum için Eren'in peşine tünele girdim.Sürünerek tünelde ilerliyorduk.

Bir süre sonra,"Bu tünelin sonu yok mu?"diye sordum.

"Bilmiyorum Umay.Bende ilk defa kullanıyorum.Ama bize küçük bir görev verecek ve görevi bitirince Demir'i bulucaz."

"Ya bitiremezsek?"

Derince nefes aldı."O zaman ne zaman arasındaki okula dönebiliriz ne de kendi zamanlarımıza."

Korkmalı mıydım?Bana kalırsa evet ama hiç bir şeyin gerçekliğinden emin olmadığım için korkmuyor gibiydim.

Tünelin sonuna geldiğimizde Eren'in ardından bende son adımı attım.

Aşağı düşermiş gibi bir şeyler hissettim.Belki de cidden düşüyordum.Evet şu an aşağı düşüyordum.

Koca bir çığlık patlattım ve düşmeye devam ettim.Kendimi denizin ortasında buldum.Ve hiç iyi yüzemezdim.

Bir an için dibe battım ve hızla çıkmaya çalıştım.Ben çırpınırken bir el beni tuttu.Hızla yukarı çekmesiyle öksürerek kendime gelmeye çalıştım.

Sırılsıklam olmuştum.

Öksürmeye devam ederken kafamı yavaşça kaldırdım.Beyaz güzel bir teknedeydim.Ve kafamı kaldırdığımda gördüğüm kişi Eren'di.

O da sudan çıkmıştı ve sırılsıklamdı.Öksürüklerim sona erdiğinde doğruldum.Eren üzerime bir havlu fırlattı.Üzerime sardım.Teknede bağdaş kurmuş oturuyordum.

"Neredeyiz şimdi biz?"

Eren düşünceli bir şekilde etrafa bakıyordu.Oda kendine bir havlu almış önümde bağdaş kurdu.

"Umay saatine bak."

Söylediği şey ile saatime baktım.Artık zaman arasındaki saati göstermiyordu.

Evrenin içindeki zaman arası.İki bin yılı.Antalya.Yazıyordu.

Derince nefes alıp etrafıma baktım.Tekne kıyıya çok uzakta değildi.Biraz ötemizde diğer tekneleri ve gemileri görebiliyordum.Kıyıda bira içen insanlar vardı.Aileleriyle gezenler.

Ve evet iki binli yıllardaydık.

İyi ama bu tekne de neyin nesiydi?

"İki binli yıllarda Antalya'dayız Eren."

Eren olumlu anlamda başını salladı."İyi ama bu tekne de ne?"

Eren bana cevap vermeden teknenin içine ilerledi ve elinde bir resim ile geldi.Çerçevenin içinde bir resim.Tekrar önümde oturup bağdaş kurdu."Resime bak."dediğinde anlamayarak elime çerçeveyi aldım.

Resimde ben vardım ve Eren.Bir dakika,üzerimde gelinlik vardı.Eren'in üzerinde damatlık.Biz evleniyorduk!

Yüzümü buruşturdum.Neydi bu şimdi.Ardından Eren önüme iki çerçeve daha bıraktı.

Birinde üzerimde bikini vardı.Eren de deniz şortunu giyinmişti.Teknenin üzerindeydik.Altında ise,"Hayallerimize kavuştuğumuz gün.Teknemiz."yazıyordu.

Diğer bir resme baktığımda resimde Demir de vardı.Eren ve Demir kol kola girmişti.Yine yaz günü gibiydi.Ben ise elimde bir içecek ile kahkaha atarak onlara bakıyordum.

Sıcak bir kareydi.Çok sıcak.Anladığım kadarıyla Eren ve ben evliydik.Demir dostumuzdu ya da çocukluk arkadaşımız.

Kafamı kaldırıp Eren'e baktım.O da beni izliyordu.

"Parçaları birleştirmek zor değil Eren.Biz evliyiz ve Demir arkadaşımız.Ayrıca tekneyi ve yazı seven bir çift olmalıyız."

Yüzümü buruşturdum.Eren olumlu anlamda başını salladı.

"İyi ama görev ne?"

Sorduğum soruya hemen cevap verdi.

"Bu sefer görev bulmak için didinmemize gerek yok.Çünkü evren bize iki kimlik iki cep telefonu ve birde not kağıdında görevi vermiş."

En azından görev bulmayla uğraşmayacaktık.Eren bana kimlik ve bir tuşlu telefon uzattı.Bu ne, der gibi bakıyordum.Tuşlu telefon mu?

"Neden öyle bakıyorsun Umay.İki bin yılındayız farkındaysan."

Göz devirip elinden aldığım kimliği incelemeye başladım.

Umay Gökten yazıyordu.Ama soy adım bu değildi.Umay Albayrak.Eren'in kimliğini elime aldım.Tahmin ettiğimiz gibi.Eren Gökten.

Bu nasıl olabilir?Ben bu çocukla nasıl evlenirim.Üsütne üstlük doğum tarihim 1979 yani yirmi bir yaşındayım.

Eren elindeki not kağıdını açtı ve okumaya başladı,"Arkadaşınızı kurtarmak için tek görev hakkınız var.Onun değer verdiği bir eşyayı alıp zaman arasına getirmelisiniz.Onda hatırası olan ve yeri olan bir eşya."

"Tamam Demir'i arayıp soralım.Madem arkadaşımız."

Eren olumsuz anlamda başını salladı."Deminden beri çaldırıyorum açmıyor.Ama notun devamında ev adresi var."

Hemen ayağa kalktım."Ne duruyoruz o zaman hadi gidelim."

Hızla ayağa kalkmamla bir an için başım döndü ve gözlerimin önü karardı.Eren hızla beni tutmak için yeltendi.Fakat midemin bulantısını durduramıyordum.

Ondan uzaklaşıp teknenin dışına ilerledim ve denize doğru kusmaya başladım.

Kusma serüvenim bittiğinde üşütmüş olmalıyım diye düşünürken arkamı döndüm.Eren gözlerini kocaman açmış bakıyordu.

Elinde bir şey vardı.Bana öyle bakmaya devam etti.

"Ne bakıyorsun sen be?"

Yanına geldiğimde eline uzandım ve geri çekti."Ne gizliyorsun Eren? Ver şunu."

Elini kaçırdı.Bende zar zor elinden aldım.Gördüğüm şey ile ağzım beş karış açıldı.

Bu bir hamilelik testiydi.Üstelik iki çizgi vardı.Hemen ardından bir not.

"Mutlu yıllar sevgilim.Bu notu sana doğum gününde vermeyi planlıyorum.Öncelikle iyi ki doğdun Eren.Ve testten de anlayacağın gibi sana bir sürprizim var.Hamileyim!"

Eşin Umay.

Midem bulanıyordu.Bu sefer psikolojik.

"Ne yani hamile miyim?"

Eren'in şaşkınlığı gitmişti.Olumlu anlamda başını salladı.

Ellerimi saçlarıma geçirip derince nefes aldım.İşte şimdi sıçtın Umay.Zaman arasında da hamile kalmazsın be kızım.

"Umay."

"Ne var Eren?"

"Karnına bakmayı unuttun."

Dediği şey ile korkarak kafamı aşağı indirdim.Bu çocuk en az altı aylıktı.Göbeğim kocamandı.

Koca bir çığlık attım ve Eren tahmin etmiş gibi kulaklarını kapadı.

"Bu ne böyle?Neden ben hamileyim neden sen değil?"

Eren bu sefer yüzünü buruşturdu.

"Sence bu mümkün mü Umay?"

"Banane ya."

Gözlerim dolmuştu.Yere çöküp dizlerimi kendime çektim.Bir dakika hormon muydu bu?

"Umay hadi kalk Demir'in evine gitmemiz gerekiyor."

Göz devirdim."Gelmicem banane."

Eren yanıma geldi."Normal halini zor çekiyoruz bir de durup dururken hamile olası tuttu."

"Yaparken bana mı sordun?"Sesim yüksek çıkmıştı.

Eren bir durakladı sonra sırıttı."Bilmem ama muhakkak sormuşumdur."

Göz devirdim."Kes sesini.Hangi ara yaptık biz bunu."

Eren hala gülümsüyordu."Şu durumda bile nasıl sırıtabilirsin pislik katil."

Ona katlanamıyordum ayağa kalktım.Telefonumu ve kimliğimi alıp teknenin dışına yürüdüm.

Eren hala gülerek bana bakıyordu.Ardımdan,"Bekle karıcım bensiz gitme."O gıcık ses tonuyla karıcım diyişi beni çileden çıkarmak üzereydi.Ama kendimi tuttum.

Teknenin aşağısına atladım.Ama refleks olarak elim karnıma gitti ve Eren belimi tutarak beni destekledi.

"Dikkat et karıcım."

Hala sırıtıyordu göz devirdim.Ben neden hamileydim şimdi?Neden üremiştik biz?

"Ben bu hallere düşecek kız mıydım?Şunun tipine bak.Senden çocuğum olsa denek olarak alırlar.Yazık o çocuğa.Seninle üremek bir hata olur."

Eren hala sırıtıyordu."Öyle düşünme yakışıklıyım en azından."

Haklıydı.Tipsiz değildi.Normal de değildi.Yakışıklıydı.Ama tabi karakter de lazım bir insana.

Yolda ilerlerken,"Nasıl bulucaz şimdi çocuğun evini?"diye sordum.

"Etraftakilere sorucaz Umay."

"Navigasyon falan da yok değil mi?"

Bu sefer o göz devirdi."Yok var ama senden saklıyorum,ben buldum navigasyonu."

"Bu şekilde hiç bir yere gidemeyiz üstümüz ıslak.Sahil burası üzerimizde kalın kıyafetler var ve Antalya sıcak."

Eren olumlu anlamda başını salladı.

"Teknenin içinde kıyafet yoktu.Belli ki bazen kalıyoruz.Kıyafetlerimiz evde olmalı."

"Peki evimiz nerede?"

Adımları durakladı ve tek katlı şirin,etrafında güzel ağaçlar olan o evi parmağıyla işaret etti.Ve elindeki anahtarı havaya kaldırdı.

Ev tam bir sahil kenarı eviydi.Çok güzel görünüyordu.Çok büyük değildi ama küçük de değildi.Üstüne üstlük tatlı bir bahçeye sahipti.

Eve doğru ilerleyip bahçenin içine girdim.Kapının yanına geldim ve Eren anahtarı bana uzattı.Evi açıp içeriye girdik.

Ev garip bir şekilde parfümüm gibi kokuyordu.İçeriyi incelemeye başladım.Hemen girişte oturma odası ve mutfak birleşikti.Mutfak da oldukça sevimliydi ve camları bahçeyi gösteriyordu.

Hemen ilerisinde küçük bir koridor vardı.İlk oda da küçük bir oturma odasıydı.Sıcacık görünüyordu.

Sonraki oda ise çocuk odasıydı.Etrafa döşenmiş pespembe eşyalar vardı.

"Kızmış."dedim içimden.

Eren olumlu anlamda başını salladı.Odası çok tatlıydı.

Yatak odası hemen yanındaydı.Odaya girer girmez oldukça geniş olduğunu fark ettim.

Yine geniş,çift kişilik bir yatak ve kocaman bir dolabı vardı.yatağın yanına iki komidin vardı.

Perdeleri kapalı olduğu için karanlıktı.Dolabın olduğu yere ilerledim.Kapağını açıp içerisinden beyaz bol bir tişört aldım.Çok boldu.Siyah düz bir şort bulmamla hemen kapıp banyoya geçtim.

Üzerimi banyoda değiştirip çıktım.Ve Eren de aynı işlemi yapmıştı.O da siya bir şort ve açık mavi bir tişört giyinmişti.

"Hazırsan çıkalım.Burada vaktimiz kısıtlı."

Olumlu anlamda başımı salladım.Beraber evden çıktık.Ben ileriye giderken o bir arabanın önünde durdu.Ben ne olduğunu anlamadan bakarken o bir Tofaş'ın önünde durmuştu.

"Hadi arabamıza gel karıcım."

Yine o gıcık tavrıyla konuştu ve Tofaş'a bindi.

Gülmemek için zor duruyordum.Gördüğüm her yerde bu araba modeliyle dalga geçerken üstüne binmek biraz ironikti.

Düşünmeden arabaya bindim ve araba çalıştı.

Bir süre sessizce ilerledik.En sonunda ehliyetinin nasıl olduğunu merak ettim.Sonuçta on sekize yeni girmişti ve zaman arasına sıkışmıştı.

"Ne zaman ehliyet aldın sen?"

"Arabalara merakım vardı bir dönem dayım öğretmişti.On altı yaşında falandım."

"Peki şu anda nereye gittiğimize dair bir fikrin var mı?"

Bir süredir bilerek sürdüğünü zannediyordum ama öyle bir şey yoktu.O da olumsuz anlamda başını salladı.

"İnsan içine çıktığımızda gördüğümüz ilk dayıya adresi göstericem."

Kafamı arkaya yaslayıp camı açtım.Oldum olası Antalya'yi sevmezdim.Sıcak ve nemliydi.Yüzmeye de çok düşkün olmadığım için deniz,bu kusurları saklamıyordu.

Ama şu anda garip bir sürenin ardından sıcak hava rüzgarını hissetmek iyi gelmişti.Okul hep kasvetli ve soğuk gibiydi.

Havayı derince ,içime çektim.

Cidden söylediği gibi yolda birilerini görünce arabayı yavaşlattı ve camı açtı.Dayının biri de durakladı.

Eren,"Selamın aleyküm dayı."dedi.

"Aleykümselam oğlum buyur."

"Dayı biz bu adresi arıyoruz ama tarif edebilecek misin?"

Dayı eline kağıdı alıp okudu."Tamam oğlum yakın buraya.Bak dümdüz git.Sağa dön.Bir bakkal görüceksin.Bakkladan sola dön.Hemen o sokakta.Tek katlı bir ev."

"Eyvallah dayı sağol."

"Bir şey değil evladım.Allah analı babalı büyütsün."

Eren gülmemek için kendini çok zor tutuyordu."Amin dayıcım amin."

Pencereyi kapattı.Mosmor olmuştum.Oradan bile karnım görünüyordu.Eren camı kapatır kapatmaz koca bir kahkaha patlattı.

"Ne bu şimdi?Komik mi Eren?"

Eren daha büyük bir kahkaha attı.Kafamı tekrar cama çevirdim.

Dayının dediği gibi ev yakındı.Ve buradaki tek katlı tek ev olduğu için bulmamız zor değildi.Zaten bahçede kurulmuş hamakta uzanan yirmi bir yaşındaki Demir'i hemen tanımıştık.

Gelir gelmez gülerek ayağa kalktı.

"Hoşgeldiniz."Eren ile tokalaştılar.

"Hoşgeldin yenge."

Ama bu son damlaydı artık.Eren kahakahasını tutmak için bile çabalamadı ve koca bir kahkaha patlattı.

Demir ne olduğunu anlamaya çalışırken Eren,"Boşver oğlum yengen alıngan biraz malum hormonlar."dedi.

İkisi kol kola girip içeriye girdi.Demir'in annesi kapıda belirdi.Yüzünün Demir ile alakası yoktu.

"Eren oğlum ve Umay kızım gelmiş.Gelin hadi çok güzel kahvaltı hazırladım arka bahçeye."

Valla açtım.Çok açtım.

Gülerek arkalarından gittim ve arka bahçeye çıktık.Demir'in babası olduğunu tahmin ettiğim adam elinde gazeteyle bahçedeki güzel masa takımında oturuyordu.

Tıpkı Demir'e benziyordu.Hatta babası doğurmuş sözü bu adam için olabilirdi.Duruş,hafif yumuşak bakışlar.Hepsi aynıydı.

Bizi görünce o da kocaman sevecen bir gülüş sundu.

"Hoşgeldiniz çocuklar gelin oturun."

Sıcak aile ortamını ne kadar özledim anlatamam.Ve şu anda akdeniz de tek katlı sevimli bahçeye sahip bir evde kocam ben ve arkadaşımız onun ailesiyle yemekteyiz.

Kabullenmek gibi olmasın ama oldukça sevimli bir tablo.Tek bir problem var ben 2000 yılında daha doğmamıştım.2006'lıydım.

Masaya oturdum.Demir'in annesi önüme hemen bir şeyler tıkmaya başladı."Ye kızım sen yüklüsün."sinirlerim bozuk be teyze.Öyle demesen iyiydi.

Önüme konan çeşit çeşit reçellerle gözlerim parladı.Acıkmıştım.

Demir'in babası,"İnşallah seneye yazında bir torun bekliyor olucaz.Ne de olsa bir ay sonra düğün var."dedi.

Tabi Eren evlenecek Demir boş mu kalıcak?Asla.

Demir'in annesi,"Arayalım Yasemin kızım da gelsin."dedi.

Söylediği isimle lokmam boğazımda kaldı.Yasemin kızım?Umarım bu düşündüğüm Yasemin değildir.

Yok canım isim benzerliğidir.

Demir,"Aradım anne geliyor iki dakikaya burada olur."dedi.

Eren ile bakıştık.Düşündüğümüz Yasemin'se bu çocuğu burada doğururum.

"Umay kızım al bak sucuklu yumurtadan da al.Seversin diye yaptım."

Demir'in annesi çok tatlıydı.Ailecek sevimlilerdi.Gülümseyerek yumurtadan da aldım.

Biraz sonra arkamızda genç bir kadın sesi geldi.Elinde tepsi vardı ve üstü peçeteyle örtülmüş bir borcam.

Ve evet gördüğümüz kişi oydu.Zaman arasındaki Yasemin.

Demir'in annesi hemen borcamı aldı,"Ne zahmet ettin kızım geç otur şöyle."dedi.

Zaman arasındaki halinden eser yoktu.Cılız bedeni yoktu.Eski püskü kıyafetleri yoktu.Yalnızca genç güzel bir Yasemin vardı.Üzerinde çiçekli sarı bir elbise vardı.

Çok güzel bir genç kızdı.Tabi diğer bir problem Yasemin iki bin yılında 38 yaşındaydı.O 1980 yılında lise son sınıftaydı.

Sofraya oturdu.Ve geri kalan süre boyunca biz yalnızca sofradaki kahkahalar ve sohbetlerle yaşadığımız bu garip dakikaları unutmaya çalıştık.

Biraz sonra Demir içeriye gitti ve kız kardeşiyle geldi.Tekerlekli sandalyenin üzerinde on iki yaşlarında bir kız kardeşi vardı.

"Birileri sonunda uyanmış."

Yasemin de sevgi dolu bir şekilde kıza bakıyordu.

"Benim güzel kızım gelmiş.Günaydın Asel hanım."Demir'in babasının sanki gözleri parlamıştı.Düşkündü kızına belli.

Sevimli,güzel bakışları olan bir kızdı Asel.

"E hadi kahvaltımızı edelim sonra da sizin tekneye geçeriz.Biraz yüzeriz."

Demir'e bakarak olumlu anlamda başımı salladım.Tüm bu sıkışmışlığın dışında,olmaması gereken bir zamanda,olmaması gereken yaşlarda dahi olsa doğru giden şeyler sayesinde kahkahalarla güzel bir kahvaltı ettik.

Ve her şeyin sonunda gözlerim saatime kaydı.İşte şimdi kalan süremiz belliydi.Yalnızca üç saatimiz vardı.

Bğazımı temizleyip söze girdim."Hadi o halde tekneye gidelim."

"Kızım gitmeyin bu gün de biraz oturalım."

Demir'in annesine gülümsedim."Bu harika olurdu ama bizi biliyorsunuz.Sudan uzak kalmaya pek dayanamıyoruz."

"O halde sizi tutmayalım çocuklar."

Gülümseyerek ayaklandım.Hızlı ayaklanmamala başımı tuttum ve Eren,"Aman karıcım biraz dikkat."dedi.

Göz devirmemek için kendimi zor tutarken zar zor gülümsedim.Hele biz bir okula dönelim.Gör bak bakalım ben sana ne yapıyorum.

Evden çıkıp arabamıza ilerledik.Ben ve Eren önde oturduk.Eren arabayı kullanıyordu.Arkaya yasemin ve Demir geçti.

Elim radyoya uzandı.Radyoyu açmam ile Karam çalmaya başladı.

Bu şarkıyı hep Neslihan ile dinlerdik.Vay be galiba bu iki binli yılların ünlü şarkılarındandı.

"Bu kalsın Umay.Sesi aç."Ve Demir de seviyor olmalıydı.

Bir süre sonra bağırarak,"Al artık koynuna beni karam."söylemeye başladı.Ben ise gülümseyerek etrafı izliyordum.

Camı açıp kafamı yasladım.Bulunduğum her alan sanki bir anda yok olucakmış gibi ya da gerçek değil gibi geliyordu.

Araba durduğunda kıyıya geldiğimizi anladım.Gözlerimi aralayıp yavaşça indim.Eren önden tekneye çıkıp elini tutmam için bana uzattı.

Bende yine göz devirerek ondan destek aldım.

Her şey iyi hoş ama normal bir günde arkadaşlarıyla dışarı çıktığını zanneden Demir'den en değer verdiği eşyayı nasıl öğrenebiliriz?

Zaman arasına dönmeliydik.Acaba burada geçirdiğimiz süre orada da sayılıyor muydu?Lütfen sayılmasın çünkü bizim notlar ve çiçeklere ulaşmamız gerekiyordu.

İkimizin de bildiği bir şey vardı ki bunu Demir olmadan asla yapamazdık.Bu nedenle buradaydık.

Gemiye geldiğimizde bizim için ayrılan odaya doğru ilerledim.Burası küçük bir odaydı.Teknenin aşağı katındaydı.

Çift kişilik ahşap bir yatağı vardı.Küçük yine ahşap bir dolaba sahipti.Dolaba ilerleyip kendime yüzmek için koyu mor bir mayo seçtim.Sırtının bir kısmı açıktı tam bedenime uygundu.

Üzerime hızla bir havlu alıp üst kata çıkmak için odanın kapısına doğru ilerledim.

Kapıya ilerlediğim sırada içeriye hızla nefes nefese Yasemin girdi ve kapıyı kapattı.

Ben ne olduğunu anlamadan ağzımı kapattı ve bana kocaman açtığı gözlerle bakmaya başladı.

"Sizi o tünelden tek başınıza göndereceğimi mi zannediyordunuz?"

Duyduğum şeyle şaşkınlığım yüzüme yansırken Yasemin elini ağzımdan çekti.

"Yani sen arkamızdan tünele mi girdin?"

Olumlu anlamda başını salladı.

"Ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz değil mi Umay.Değer verdiği bir eşya-"Sözünü tamamlamadan ben tamamladım."Değer verdiği bir eşyayı bulmamız gerekiyor ve onu zaman arasına götürmemiz gerekiyor."

Yasemin olumlu anlamda başını salladı.

"İyi ama bir kaç saat içerisinde nasıl bulabiliriz ki?"

Derince nefes aldı.

"Bilmiyorum Umay.Sıkışmış ruhların tünelden geçme gibi bir şansı yoktu.Kendimizi bir kaç saat bile olsa okulun dışına atamayız.Bu nedenle pek bir bilgim yok."

Yüzümü buruşturdum.O halde burada ne işi vardı?

"Buraya nasıl geldin o zaman?"

Yasemin bu sefer gözlerime duygusal ve anlamlı bir biçimde bakmaya başladı.Bir süre cevap vermedi ve en sonunda zihnimde canlandırdığım olasılıklara bir son verdi.

"Ufak bir fedakarlık gerekti Umay.Sinem kendi sıkışmış ruhunu iki parçaya bölerek yerime geçti."

Sesi çok kötü geliyordu.

"Peki ruhunu ikiye bölmek için neyinden vazgeçti?"

Yasemin sessiz kaldı.Yukarıdan bir ses,"Hadi kızlar nerede kaldınız?"dediğinde daha fazla burada durmamamız gerektiğini fark ettik.

Daha fazla konuşmadan yukarıya çıktık.Teknenin içindeki şezlonga oturdum.Demir ve eren gülerek sohbet ediyorlardı.Okulun dışına çıkmak Eren'e gerçekten çok iyi gelmiş gibi görünüyordu.

Ve ikisi de gerçek birer dost gibiydi.Zaman arasına sıkışmamış gerçek birer dost.

Kafamı yana eğip ikisini izledim.Kahkahalar atarak etrafa bakıyorlardı.Birbirlerine kol şakaları yaparken gözlerinde mutluluk vardı.

Biraz sonra Eren,Demir'i tekneden ittirip suya düşmesini sağladı.

Arkasından kahkahalar atarken Eren de üzerindeki tişörtü çıkardı ve arkasından gülerek suya atladı.

Bende arkalarından gülümseyerek baktım.

Bu mükemmel anların sona ermesi gerekiyordu.Demir ve Eren bir süre yüzdükten sonra yanımıza geldi.

Şu an yaşadığım ikonik sahne hakkında konuşmam gerekiyor sanırım.

Çünkü Eren şezlong da arkama oturmuş sırtıma güneş kremi sürüyordu.Yani sürücekti.

Eline sıktığı güneş kremiyle ve sırtımla bakışıyordu.

Demir ve Yasemin içeriden içecek bir şeyler getiriyordu.

"Neyi bekliyorsun aptal herif sür şu kremi artık."

"Susar mısın lütfen?Adapte olmaya çalışıyorum.Hem belki de ben baba olmaya hazır değilimdir."

Kafamı şaşkın bir ifadeyle arkama çevirdim."Ha burada bir anda düştüğüm yerde burnuma değen bir karınla uyanan benim ama hazır hissetmeyen sensin öyle mi?"

Eren önce şaşkın ifadeyle baktı ardından sırıttı."Tamam dön önünü hadi,sende hiç şakaya gelmiyorsun.Ne var canım üç saat taşısan çocuğu."

Sinirle önüme döndüm ve derin nefesler eşliğinde sakinleşmeye çalıştım.

Eren'in soğuk parmakları sırtıma değerken Demir ve Yasemin karşımızdaki şezlonga oturdular.

"Ulan Eren,hayatımda senin kadar hanımcı bir insan görmedim."

Eren yapmacık bir gülümsemeyle,"Tabi oğlum karım ne derse o benim için."dedi.

İkisi de gülerken Eren gerçekten kremi güzelce sırtıma yediriyordu.

"Harika bir çift oldunuz.İlk tanıştığımızda böyle olacağınızı hiç düşünmemiştim."

Gülümsedim.Kim bilir nasıl tanıştık?Demir'e dönüp,"Neden düşünmemiştin anlamıyorum oldukçada uyumluyduk."

Bu yalnızca nasıl tanıştığımı öğrenmek için uydurduğum bir şeydi.Tabiki uyumlu falan değildik.

Demir de bunu biliyor olucak ki kocaman bir kahkaha attı."Umay sen sınıfa girdiğinde Eren kulağıma eğilip ne kadar bela bir kız olduğundan bahsetmişti."

Tahmin edebiliyordum.

Demir aynı hevesle devam etti,"Sonra sen matematikte Eren'den kopya istemiştin.Eren sana vermediğinde sınıfın ortasına ona küfür ettiğin için disiplin yemiştin.Daha lisenin ilk yılından disiplinin vardı."

Eren'in çok hoşuna gitmişti anlaşılan.Koca bir kahkaha attı.

Demir muhteşem anılarının içine daldı."On ikinci sınıfa kadar böyle devam etti.Her şeyin ardından bir anda anlaşmaya başladınız ve evlendiniz."

Kafamı arkaya çevirdim.Eren dikkatle Demir'i dinlemiyordu.Garip bir şekilde dikkatle beni izliyordu.

Ona garip bir şekilde baktığımda gözlerime uzun bir süre baktı ve yalnızca gülümsedi.Ne oldu şimdi bu çocuğa?Ne içirdiniz?

Hala gözlerimin içine anlamla bakarken bir süre bende siyah gözlerinin içinde kayboldum.

Pardon beyefendi zaman arasında sıkıştık ve olmamamız gereken bir zamandayız bana böyle bakmasanız olur mu acaba?

Gün böyle akıp gitti.Hava kararmaya başlıyordu.Uzun uzun sohbet etmiştik ve biz hala Demir'in değer verdiği şeyi bulamıyorduk.Üstüne üstlük Yasemin de dikkatle dinliyordu.

Burada kalırsak zamanımızın gideceği belliydi.Demir'in evine gitmeliydik.En azından annesi veya babasıyla konuşmalıydık.

"Yeter bu kadar teknede durduğumuz bilader.Biraz da size gidelim."

Eren daha fazla beklemeden teklifi sundu.fakat demir,"Napıcaz bilader bizim evde,oturalım işte biraz sonra gideriz?"dedi.

Hayal kırıklığına uğramıştım.Yasemin,başını Demir'in göğsüne koydu."Belki benim de annenlerle vakit geçiresim vardır."dedi.

İşte bu diye geçirdim içimden.

Üçü de bana tip tip bakmaya başladı.Sesli mi söylemiştim.

Demir beni dalgaya aldı."Hayırdır Umay,sıkıldın mı bizden?Gitmemiz bu kadar hoşuna gidiyor."

Boğazımı temizledim."Yok canım ne alakası var,"biraz durakladım.Toparla gerizekalı,"Annenin reçelleri,yani biliyorsun sonuçta hamileyim."

Demir güldü."Tamam canım ne geriliyorsun hemen.Şaka yaptık Umay,bunca yıllık arkadaşız."

Derince nefes aldım.Yine odaya girip üzerimi değiştirdim ve yazlık bir elbise giyindim.

Beraber tekrar arabaya geçtik ve yine kısa bir sürede Demir'in evindeydik.Bahçe akşamları da çok keyifliydi.

Çaylarımızı içip tatlı bir şeyler atıştırıyorduk.Bir saatimiz kalmıştı.Demir'in kız kardeşi Asel yanımıza geldi.

Hala ne yapacağımızı bilemez haldeydik.Demir kız kardeşine çok düşkündü.Tüm gece o yanındaydı ve deli gibi gülüyorlardı.

Yasemin ile göz göze geldik.Demir'in annesinin yanına mutfağa gitmeye karar verdik.

Mutfağa girdiğimizde bizi sevecen bir şekilde karşıladı.Ben sandalyeye oturup karnımı ovarken Yasemin de yardım ediyordu.

Yasemin,"Anne,Demir'e hediye almak istiyorum sence ne almalıyım?"diye sordu.

"Ne gerek var kızım Demir sevmez öyle şeyleri."

Dayanamayıp biraz yüksek bir sesle,"Neden sevmez?"diye sordum.İkisinin şaşkın bakışlarını üzerimde hissedince toparlamak için,"Yani ne sever mesela Demir?"dedim.

Demir'in annesi elindeki son bulaşığı bırakıp ellerini kuruladı ve karşımdan bir sandalye çekti.

Yasemin de hemen yanına bir sandalye çekti.

"Bak kızım,"derince nefes aldı,"Zaten Umay biliyor o uzun zamandır hayatımızda ama sen bilmeyebilirsin."

Neydi acaba o bildiğim şey?

"Yaklaşık iki yıl önceydi.Demir büyük bir hevesle ilk arabasını almıştı.Çok çalışmıştı o yaz benim oğlum."

Acılı bir nefes verdi ardından buruk bir gülümsemeyle devam etti,"Ehliyetini de yeni almıştı.Çok mutluydu.Her zaman Asel'e fazlasıyla değer vermişti.Nereden bilecekti böyle olacağını."

Bu sefer zorlukla nefes aldı.

"İlk sürüş için yanına Asel'i aldı.Abi kardeş bir kaç gün arabayla güzelce gezdiler.Her şey çok güzel gidiyordu,Demir arabasına kavuşmuştu Asel de abisiyle keyifli vakit geçirmişti,ama bazen hayat bize tahmin ettiğimiz sonları vermez.İyi ya da kötü."

Bir şeyler tahmin ediyordum ama elbette ne olduğunu tam olarak kestiremiyordum.

"Bir gün yine neşeyle çıktılar evden.Asel çocukluğundan beri yüzmeyle ilgilenir.Demir,onu kursa bırakıcaktı."

Gözlerinden bir damla yaş düştü ve peçeteyle silerek devam etti.

"Gerisinin tahmin edebiliyorsunuzdur belki.Araba çok sert bir kaza yaptı.Aslında Demir'in bir suçu yokmuş hepsi karşıdaki kamyonun suçuymuş.Adam alkollüymüş.Kaza sonucunda Demir çok şükürbki sapa sağlam atlattı.Şöför koltuğuna bir şey olamamıştı ama,"gözlerim dolmaya başlarken buruk bir gülümsemeyle dinlemeye devam attim,"Ama Asel'in bulunduğu yer tamamen ezildi.Doktorların dediğine göre bazı kaslar zarar görmüş.Fizik tedaviye cevap vermiyor.O gün bu gündür Demir,maddiyata önem veren bir çocuk olmadı.O kaza için ise hep kendini suçladı."

Duygusallığıma bir kez daha lanet okurken düşünmeye başladım.Maddiyata değer vermeyen bir adamın hangi eşyasını alıp götürebilirizki?

Bu konuşmayı zar zor atlatırken tekrar içeriye geçtik.İçeriye geçtikten sonra Eren'in bacağını hafifçe çimdikledim.

Neyseki zeki bir adamdı hemen anlıyordu.

"Ben arabada ilacımı unutmuşum hemen alıyım en iyisi."

Diyerek masadan kalktım.Eren de hemen ardımdan,"Dur karıcım bensiz gitme."diyerek peşimden geldi.Arabanın yanına geldiğimizde konuşmaya başladım.

"Az önce Demir'in annesi bize Asel'in nasıl yürüyemez olduğunu anlattı.Ve lafı uzatmayacağım.Demir maddiyata önem vermiyor."

Eren gözlerini belerterek baktı.

"Ne yapacağız yani?"

"Yasemin,o ,zaman arasındaki Yaseminmiş.Bana üstümü değiştirirken söyledi."

"Nasıl arkamızdan gelmiş.Oradan çıkması imkansız o sıkışmış ruh."

"Hayır imkansız değilmiş Eren.Sadece bir şey feda etmeleri gerekiyormuş ve Sinem de-"

Sözümü hızla kesti.

"Hayır Umay.O Yasemin olamaz."

"Ne saçmalıyorsun Eren o elbette Yasemin."

Eren sinirli bir şekilde başını olumsuz anlamda salladı."Sıkışmış ruhlar kendi alanları dışına bile çıkamazken başka bir zaman arasına mı gelicek yani?Buna inanmış olamazsın.O büyük ihtimalle bir dakika muhafızı ve,"ben korkuyla ona bakarken durakladı.

"Ve ne Eren?"

"Eğer o bir dakika muhafızıysa buradan döndüğümüz an bizi söyler."

"Ama eğer o dakika muhafızıysa onda bir hata olurdu.O normal duruyor."

"Hayır Umay.Dakika muhafızlarındaki hata yalnızca bizim kaldığımız zaman arasında hatalı.Burada hatalı olmayabilir."

"O zaman nasıl anlayacağız?"

"Eğer onun dakika muhafızı olduğunu anlarsak hata gün yüzüne çıkar.Çünkü biliyorsun hatırlamak,"

O söylemeden devam ettirdim."Hatırlamak bir şeyleri normalleştirir."

Başını olumlu anlamda salladı.Bir elini arabaya yaslayarak derince nefes aldı.

Kafamı bahçeden tarafa çevirdim.Yasemin buraya doğru geliyordu.

Artık ikimizde onun dakika muhafızı olduğunu biliyorduk.Hala bir kaç metre ötemizdeyken,"Ama Eren madem onun dakika muhafızı olduğunu biliyordun neden bana yeni söylüyorsun?"diye sordum.

"Çünkü sen,sana zaman arasındaki Yasemin olduğunu söylediğini söylemeden önce tıpkı Demir ve ailesi gibi yansıma olduğunu düşünüyordum."

Yasemin artık bize çok yakındı.Tam olarak yanımıza geldiğinde bu sefer o güzel ve genç bir kadın değildi.

Aksine boyu nerdeyse bir doksana yakındı.Bacakları olması gerektiğinden ince ve uzundu.Gözlerinin içinde saat işaretleri vardı.

Saçlarının yarısı yerinde değildi.Ve o tek kelimeyle korkunç görünüyordu.Vucudunun her parçası çok orantısızdı.

Yanımıza geldiğinde fark etmemiş gibi davranmamız gerektiğini düşünüyordu.Ama öyle olmadı.Çünkü o da farkındaydı.

Sakince yanımıza gelip şu sözleri kullandı.

"Burada olmamanız gerekiyordu büyü hataları."

O bunu der demez Eren ile göz göze geldim.

Üzerime doğru gelirken Eren bağırarak, onu engelledi.

"Umay kaç ve Asel'in sandalyesini al denizi görene kadar koş."

Dediğini yapıp koşmaya başladım.O Yasemin'i durdurmaya çalışırken korkarak koşuyordum.Bahçeye geldiğimde Asel yoktu.

Herkes yerli yerindeydi.

"Demir,Asel nerede?"

Sesimi duyduktan sonra yüzünü bu tarafa dönmemişti.Neler oluyordu?

Duymadığını düşünerek elimi omuzuna koydum.Daha doğrusu koyamadım.Çünkü bir santim kala,sanki elimi bir şey tutuyordu.Ve ona dokunamıyordum.

Arkamı döndüğümde Yasemin ve Eren boğaz boğazaydı.

"Seni aptal kız.Seni göremezler,duyamazlar ve hissedemezler.Çünkü zaman arasında unutuluyorsun."

Zaman arasında unutulmak mı?Ama zaman arasında yalnızca iki gündür vardım.

Bunun üzerine düşünemezdim.Koşarak Asel'in odasına ilerledim.Ama karnım buna engel oluyordu.Daha çok ağırlaştığını hissettim.

Karnımı tutarak acılı bir sesle inledim.

"Sikicem ama artık bir bu eksikti."

Acıya biraz daha dayanarak odaya girdim.Kapıyı açıp içeriye girdiğimde Asel sandalyenin üzerinde kitap okuyordu.

"Asel!"

Elbette ki beni duymadı.O yalnızca bir yansımaydı hava kararmıştı.Kolumdaki saate baktığımda on beş dakika gibi kısa bir süremiz olduğunu fark ettim.

Ama Asel'e dokunamıyordum.Sandalyeyi o kalkmadan alamazdım.

Derin nefesler alırken düşünmeye çalıştım.

"Hey,Asel!"

Boşa çabalıyordum.Gözlerim dolmaya başlamıştı ve inanılmaz büyük bir sancı benimle beraberdi.

Elimi karnıma koyup yavaşça yere oturdum.

"Bak kızım.Seni ne zaman ve nasıl yaptım bilmiyorum.Zaten ben bu zamana ait olmadığıma göre sende hiç var olmadın.Ama bu acıya son vermen gerekiyor."

Anlımdan terler akarken Demir içeriye girdi.Gülümseyerek kız kardeşine sarıldı.

"Uykun geldi mi kardeşim?"

Asel olumlu anlamda başını salladı. ve Demir onu kucağına aldı.

Mutluluktan kahkaha atmak üzereydim.Ama kendimi tuttum.Ve Demir'in Asel'i kucaklayıp yatırmasını izledim.

Demir ışığı söndürüp odadan çıktığında sandalyeyi kucakladım.Ama yine bedenime giren sancı odaya koca bir inilti bırakmamı sağladı.

Onu bu şekilde götüremezdik zaten.Zorlukla sandalyeyi sürerek ara yere çıktım.Işığı tek açık yer mutfaktı.bende hızla mutfağa girdim.Ne yapıcaktım?

Onu bir şekilde küçültmemiz gerekiyordu.

Mutfağı incelerken ne bulmayı umduğumu dahi bilmiyordum.

Ama tezgahın arkasında belirecek yazıyı görmenin beni mutlu ettiği kesindi.

"Zamanın hatalı olduğu bir evrende eşyanın boyu önemli değildir.Çünkü zaten her şey bir şekilde hatalıdır ve bazı şeylerin doğrusunu sen belirlersin."

Yasemin.

Bu gerçek Yasemindi.Zaman arasındaki Yasemin.

Yazının hemen altında bir şişe vardı.Şişeyi aldım.Üzerinde yine sabitlenmiş bir not vardı.

"Unutma evren her zaman yanımızdaydı ve sihir daima gerçekti.Yalnızca nasıl yapılacağını öğrenmen gerekiyordu.Bunu o eşyanın üzerine dök."

Şişedeki küçük tozları sandalyenin üzerine döktüm.

Sandalye önce etrafından tozlar dökülerek yavaşça küçüldü.

Elim kadar bir boyuta geldiğinde onu alarak kendimi dışarıya attım.

Gözlerim Eren'i arıyordu.Ama arabanın yanına geldiğimde hala onu görmemiştim.Hatta bir yaşam belirtisi bile yoktu.Sokaklar boştu.

Yansımalar da yoktu.Sandalyeyi aldıktan sonra yok olmuş olmalılardı.

Saatime baktığımda sekiz dakika gösteriyordu.

"Asla yetişemezsin."

Arkamdan gelen sesle kalbim küt küt atmaya başladı.Arkamı döndüğümde o dakika muhafızını gördüm.

Ve arkama dahi bakmadan koşmaya başladım.Karnıma giren sancıdan ötürü koca bir çığlık attım.Burası kıyıya çok yakındı.Bir kaç metreydi ama ben karnım yüzünden yavaşlıyordum.

Arkama tekrar baktığımda dakika muhafızının ardımda olmadığını fark ettim.

Koşmaya devam ettim.Derin nefesler alırken kıyının bir kısmını görmüştüm.

Arkama bakmamaya dikkat ediyordum ama en sonunda baktığımda arkamda bıraktığım her binanın yok olduğunu fark ettim.

Kıyının yanına geldiğimde soluklandım.Denize bakarken saatime gözlerimi çevirdim.

Son üç dakika.Ve Eren ortalarda yoktu.

Son gücüme kadar savaşıcaktım.Yere çökmeyecektim.

"Eren!"

Bir kez daha bağırdım.

"Eren!"

Kimse yoktu.Her yer sessizdi.yalnıca arkamdan yıkılan binaların korkunç sesleri vardı.Ve sokağın başında onu gördüm.Dakika muhafızını.Üzerime koşarken bende kıyının kenarından hızla koşmaya başladım.

Kıyı kenarında buluşucaktık.Yıkılamayacak tek yapı deniz di bu nedenle denizi görmeliydim.

Arkamdan yüksek ve korkutucu sesi geliyordu,"Çok çabalıyorsun aptal kız.Hadi artık o güzel ruhunu teslim etme vakti geldi."

"Asla!"

En sonunda Eren'i gördüm.O da koşarak bana geliyordu.Nefes nefeseydi ve üzeri parçalanmıştı.

Ne olmuş olabilirdi?Yalnızca bir dakika muhafızının yapacağı bir iş değildi.

Sonunda kavuşmuştuk.Ama tıpkı düşündüğüm gibi onunda ardından garip bir yaratığa benzeyen dakika muhafızı geliyordu.

"Eren ne oldu?"

Anahtarı çıkarırken,"Demir'in babası o da dakika muhafızıymış ve bunu anlamamışız."

Nefes nefeseydi anahtarı çıkardığında son on saniyemiz vardı.

"Sen sandalyeyi aldın mı?"

"Evet,evet burada."

Titreyen elleriyle anahtarı çıkardı ve geçidi açtı.

"Geçidin hemen ardımızdan kapanması gerekiyor yoksa muhafızlar da gelir."

"Eren son beş saniye."

Geçidi açtığında hemen denizin üzerinde açılan koca daireye baktım.Etrafta şimşekler çakıyordu ve rüzgar farklı yörüngelerde dönüyordu.

İçinde bir çok zamana aralığı var gibiydi.

Gözlerimin içine baktı.Ne yapacağımı bilemedim ve sıkıca elini tuttum.muhafızlar hala arkamızdaydı.

Elllerimiz sıkı sıkıya kenetlenmişken ikimizde geçide atladık ve geçit ardımızdan kapandı.

**********

Sanki üzerimden yıllar geçmiş gibi hissediyordum.Ya da bu zaman aralığında yıl kavramı her neyse o geçmiş gibi.

Çünkü çoğu şey göreceliyken zaman göreceli değildir.Zaman her yerde aynı işler ve devam eder.

Ancak doğası bozulmuş bir yerde zamandaki göreceli bir kavram olabilir.

Büyük bir baş ağrısıyla gözlerimi araladım.

Sol elimde bir el hissederken yavaşça doğruldum.Eren hemen yanımdaydı.

Hafızam yavaş yavaş yerine geliyordu.

"Ne oldu bana Eren?"

Eren bir süre sessizce beni inceledi ve bende ona sabırsız bakışlar yerine yorgun bir savaştan çıkmış bakışlarımı sundum.

Hiç olmadığı kadar sakin ve anlayışlı bakıyordu.Biraz doğrulmaya çalıştığımda kısık ve yorgun sesiyle konuşmaya başladı.

"Şşş dinlen biraz Umay.Atlattık,yine kendi zaman aramızdayız."

Gülümseyerek derince nefes aldım.

"Buna sevineceğim hiç aklıma gelmezdi."

Eren gülümsedi.Anında gözlerim açıldı ve elimi karnıma götürdüm.Biraz yokladım.

"Ve şükürler olsun ince belime kavuştum."

Eren bunun üzerine ufak bir kahkaha attı.

"Çocuğumuza öyle deme Umay."

Göz devirdim.ikimiz de güldük.Eren cidden yorgun duruyordu.Saçları dağılmış ve göz altlarında çok hafif morluklar oluşmuştu.Teni ise iyice beyazlamıştı.

Uykudan zorla uyandırılmış bir çocuk gibi duruyordu.

"Sen uyumadın mı?"

Olumsuz anlamda başını salladı."Yorulmuş olmalısın neden uyumadın?"

Derince nefes aldı."Birimiz uyurken diğeri ayık kalmalı diye düşündüm."

Gülümseyip bu sefer gerçekten oturur pozisyona geldim."Hadi Demir'i getirelim."

Olumlu anlamda başını salladı.Üzerime örtülmüş küçük polar örtüyü sırtıma aldım ve yukarı çıkmak için kapıya yöneldik.

Bahçeye geldiğimizde yine kendimize yansıma oluşturmak için yaptığımız gibi çimlerin üzerindeydik.

Küçültülmüş sandalyeyi çimlerin üzerine bıraktım.Eren de eline aldığı küçük toz tanelerini üzerine serpti.

Şu sözleri kullanmaya başladı.

"Zaman,"derince nefes aldı,"Her daim ve tüm zaman aralıklarında karmakarışıktın.Ama bu sefer farklı.Karmakarışıklığından ziyade yanlış giden bir şeyler var ve yanlış giden şeyler bizden arkadaşımızı kopardı.Bu sandalye onun tüm bu zaman aralıkları içerisinde en değer verdiği anların içerisindeydi.Ve tüm bu hatıraların içerisinde onun yaşayan duygularına ihtiyacımız var."

Sadece boşluğu izledim.

Her şey öylesine hızlı gerçekleşiyordu ki bazı şeyler önem yitiriyordu.Mesela Eren bir kaç saat veya ne kadar önce bilmiyorum birini öldürmüştü ve ben ona sinirliydim.

Ama daha sonra kendimizi yine çok daha farklı bir zaman aralığında karı koca olarak bulmuştuk.

Aslında düşündüğünüz zaman bu tarz deneyimleri size yalnızca zaman araları veya hatalı zamanlar yaşatmaz.

Çünkü yalnızca hatalı zamanların olduğu zaman aralarında değil normal zamanda da hayat hızlıdır ve bir şeyler önemini yitirir.

Bu yüzden bazen duraklayıp zamanın hızı yüzünden önemini yitiren anılara bakmanız gerekir.Eğer durmayı unutursanız,kendinizi bir zaman arasına sıkışmış şekilde bulabilirsiniz.

Ne kadar hatırlamaya ve unutmamaya önem versem de bende hızla akıp giden zamanın arasında önemli anları kaçırmıştım sanırım.

Ve belki de burada bulunmam her zaman diliminde gerekliydi.

Koyduğumuz sandalyeyi toprak içine çekti.

Sihre inanır mıydınız?Ben asla inanmazdım ama inanmak isterdim.Fakat şu anda sihrin gerçek oluşunun ne kadar tehlikeli olabileceğinin de farkındayım.

Ve farkındalık insanı yorar.

Toprağın içine çekilen sandalyenin ardından biz ne olduğunu anlamadan ağacın yaprakları yere döküldü.Ve göremeyeceğimiz şekilde bir bedeni sardı.

Yaprakların arasından önce kolları ardından Demir'in kendi yüzü çıktığında bir kez daha kolumu çimdikleme ihtiyacı hissettim.

Demir yavaşça doğruldu yarı baygın gibi görünüyordu.

Öksürmeye başladığında Eren ve ben hemen önüne doğru eğildik ve sırtını sıvazladım.

Eren,"Demir ne oldu sana?"diye sorarken sesi çok endişeliydi.

Demir ise o kadar kötü görünüyordu ki kalbim hızla atmaya başladı.

Ten rengi soluktu.Çıplak olan üst bedeninde morluklar vardı.Altındaki kot pantolon yırtıklar içindeydi.

Dudağı patlamıştı.Gözlerindeki renk sönmüştü.

Zor çıkan sesiyle ağzından şu kelimeler döküldü.

"Onu gördüm.O,çok ama çok,"sesi kesildi ve zorla nefesini çekti göz yaşları ondan bağımsız aktı,"Buradan kurtulmak zorundayız."

*****

Öhöm naber.watty kapandı ama ben devam.Kitaped diye bi uyg buldum ona da yayınlıyorum ordakilere selamlar.

Kurgu su an için akıcı gidiyor hosuma gitti.

Her neyse oylamayı ve sorularınız varsa sormayı unutmayın yorumlar çok motive ediyo bebisler.

Zamana arasına sıkışmamaya dikkat edin.

Loading...
0%