@ebi_books
|
Müzik: Yaşanmayan aşklar unutulan çocuklar ve sevgisi her daim hissedilen anneler. Tüm bunların üstüne yaşanmış fakat unutulmuş bir aşk eklendi. Hangisinin daha acı verici olduğu ise tamamen tartışma konusu. Hiç yaşamamış olmak mı?Yaşayıp unutmak mı? Sizi bilmem ama çocukluğundan beri en büyük korkusu unutmak ya da unutulmak olan Umay için ikinci. Gözlerim kapalı düşünüyordum ama burada uyuyakaldığım aklıma geldi.Ve hemen gözlerimi açtım. Yatakhaneye gitmeliydim.Fakat gözlerimi açtığımda beni dikkatle izleyen bir Eren göreceğimi tahmin etmemiştim. Sessizce gözlerimi aralayıp ona baktım.Oturduğum yerde dikleştim. "Neredeydiniz siz?" Tamam bu bakışmayı sitemli bir cümleyle bölmemeliydim ama ne kadar korktuğumdan haberleri var mıydı? Eren yalnızca gülümsedi."Seni odaya göndermemeliydik.Psikolojik sorunlar da planlıymış." "Umarım o planlı listede sende varsındır Eren.Çünkü buna ihityacın var." Yine güldü.Eren Bey'in mutlu günlerindeydik herhalde.Göz devirdim. "Demir nerede?" "Yukarıda sevgilisiyle." Gözlerim kocaman açıldı."Ne dedin?" Eren,"Sana başlarda bahsettiğimiz kız vardı ya İrem.Seni aramak için alt zaman arasına girdik.Tutsaklar orada tutuluyormuş.İrem de oradaydı."dedi. "Yani şu anda bütün büyü hataları beraber." Olumlu anlamda başını salladı.Ardından,"Hadi çıkalım.Bir saat sonra uyandırıcaklar,yataklarda olmalıyız."söylediği şeyi onayladım ve ayaklandım. Beraber sığınaktan çıktığımızda Demir ve İrem de sığınağın önüne gelmişlerdi. Demir,beni görür görmez şaşırdı ve yanıma gelip sıkıca sarıldı.Elini anlıma koyup alakasız bir şekilde ateşim olup olmadığına baktı. "Umay,şükürler olsun iyisin." Bende gülümseyip sıkıca sarıldım.O esnada İrem ile göz göze geldik. Sarı saçlara ve ela gözlere sahip güzel bir kızdı.Biraz zayıftı. Ona gülümsediğimde o da bana gülümsedi. Demir'den ayrılır ayrılmaz,"Şu aşağı zaman arası dediğiniz yer de neyin nesi?"diye sordum. "Kahvaltıda her şeyi anlatıcam şimdi yatakhanelere geçmeliyiz." Haklıydı,bu nedenle daha fazla durmadık.Önce kız pansiyonuna ilerledik.Girişte İrem ve beni kapıda bıraktılar. İrem ile merdivenleri çıkarken aramızdaki sessiz duvarı kırmak için soru sordum. "Hangi yıldan geldin?" "2000,Demir ile beraber geldik." Gülümsedim,"O zamandan beri mi birbirinizden hoşlanıyorsunuz?" O da gülümsedi,"Aslında bakarsan evet.Sadece emin olamadım." "Olur öyle şeyler." Kata geldik. "Benim odam iki kapı ileride.Görüşürüz Umay." Ayrıldığımızda odaya girdim ve yatağıma geçtim.Yeni uyanmıştım ve ne kadar az uyku ile yetinsemde uyumayacaktım.Kırk dakika falan sonra uyandırıcaklardı. Yorganın içine girdim.Üzerime iyice çektim.Kafamı arkaya yaslayıp ranzanın üstüne baktım. Ardından gözlerim cama kaydı. Evet ,ilk gün görevini atlatmıştık ama tüm bu yeni şeylerin yanında bir de yeni görevi öğrenmemiz gerekiyordu.Ne yapmamız gerektiğini bilmiyordum. Fakat bildiğim tek bir şey vardı.Hayat bana bir şekilde yolunu göstericekti.Tıpkı şimdiye kadar olduğu gibi. Yaptığım her şey,ilk görevi bulmak,dakika muhafızlarının elinden kurtulmak.Hepsi şans eseriydi. Zamandan kurtulmak için şans yeterli olabilir miydi? Bir not defteri çıkarıp en son gördüğüm rüyayı not almaya başladım. Umut,aklıma öylesine işlemiştiki unutmaktan korkmaya başlamıştım. İçimizden herhangi birinin unutmasından ve unutulmaktan. Dikkatlice tüm rüyayı baştan sona yazdım.Böylece buradaki sıkışmış ruhlardan hatırlattığım üçüncü kişi Kiraz oldu. Yazmayı bitirdiğimde buradaki duygularla boğuşmanın beni çok zorladığını düşündüm. Daha önce bu kadar derin düşüncelere sahip bir insan olmadığım için böyle bir ihtiyaç duymamıştım ama yaşadıklarımı duygularımı her şeyi not almaya başladım. Elime aldığım diğer defter bir günlüğe dönüştü.Ve o günlük akıp akmadığını bilmediğim bir zamanda bilmediğim tarihlerle doluydu. Tarih kısmında şu yazıyordu. "Bilmediğim tarihte,olmamam gereken bir zamanda havaların biraz soğuk olduğu döneme ait anılar." Cümleyi okuduğumda ise zamanın içerisinde bir kez daha kayboldum. Ama günlüğü tutma sebebim yalnızca zaman arasını yazmak değildi.Kendime dürüst davrandım. Ben,zaman arasında aşkı tadıyordum. Belki de Sinan abi haklıydı.Hiç kimse yanlış zamanda ya da yanlış evrende bulunmaz demişti.Herkes o an olması gerektiği yerdedir yalnızca bunu reddedip kabullenmek onlara kalmıştır. O halde zaman arasında olmalıydım.Ve belki de kendi zamanımda yaşamadığım aşkı burada yaşamalıydım. Peki ne olucaktı?Onu sevmem ,bu geçirdiğim dönem için çokta kötü olmayabilirdi ama buradan çıktığımızda ne olucaktı? Ya da çıkmayacaktık ve son kez yeni bir duygu tadıcaktım. Ama Umay'ı tanıyordum.Gelecekte kaybolucak diye şu anı yaşamaktan vazgeçmezdi. Ve ne kadar düşünmem gereken bu olmasa da o an yaşamam gereken duyguyu yaşayacaktım. Derin düşüncelerimle kafamı tekrar cama kaldırdım.Artık hava tamamen aydınlıktı. Hafif aralık camdan baykuş sesleri geliyordu.Çocukluğumu hatırlatan o ses geliyordu.Bir kaç kuşun da ötüşüyle gülümsedim. Her zaman her yerde mutlu olabilirsiniz.Zaman arasında bile.Ve bunun için eskiye dair bir ses yeterli olur. Kapı tıklatıldı ve arkadan bir ses geldi,"Kızlar uyanın kalkma zamanı." Yeni uyanmış gibi yorganı kenara çektim. Diğerleri uyanmayınca bir kez daha kapıya vuruldu,"Kızlar yatakhaneler kilitleniyor uyanın!" Selin mızmızlanıyordu.Burçin de ondan farklı değildi. Filiz ise yavaşça yorganını üzerinden çekti. Hızlıca kabine girip üzerimi değiştirdim.Okul eteğimi ve gömleğimi giyindim.Üzerine de siyah v yaka bir kazak giyindim. Normalde önce yüzümü yıkardım ama üzerimde pijamalarım yoktu.Önceki günün kıyafetleri vardı. Kabinden çıkar çıkmaz yüzümü yıkamaya gittim.Saçlarımı hızlıca bir at kuyruğu yapıp dişimi de fırçaladım. Tuvaletten çıkınca İrem'i gördüm.Benim aksime pijamalarını giyinmiş hatta biraz uyumuş gibiydi. Ona gülümsedim ve hazırlanmasını bekledim.Hazırlandığında beraber kahvaltı için aşağı indik. Yine kuyruk bekliyorduk.Bu esnada Demir ve Eren bize doğru gelmeye başladı.Eren'in saçları dağınıktı.Uyumuş gibi görünüyordu. Üzerinde siyah boğazlı bir kazak ve altında kahverengi kumaş pantolonu vardı. Uyumalıydı zaten.Çok uykusuz kalmıştı.Ama onu ilk defa uyku mahmurluğu hala üzerindeyken görüyorum. Ve kendime itiraf edeceğim şekilde yakışıklı duruyordu. Zamana arasındasın Umay! Yanımıza geldiklerinde Demir'in Eren'e kıyasla çok daha iyi göründüğünü fark ettim,sadece düşünceli bakışları irem'in üstündeydi. Yanımıza gelince bana dönüp saçlarımı karıştırdı."Az önce bir hesap yaptım Umay,sen 2006'lısın." "Kaçlı lazım sana Demir?" Güldü,"Ne bileyim abi bu hesaba bakarsak ben yirmi dört yaşındayken sen daha yeni doğmuş olucaksın." İrem söze girdi,"Hangi yıldan geliyor?"dediğinde Eren cevap verdi."2024 yılından." İrem de şaşkınca baktığında sıra bize gelmişti.Yemekelerimizi alıp bu sefer dört kişilik bir masaya geçtik. Çok geçmeden Demir söze girdi."Evet,ilk görevi tamamladık ama vakit kaybetmeden ikinci görevi bulmalıyız."dedi. "Ben galiba biliyorum."dediğimde tüm gözler bana döndü. Eren ile göz göze geldik ve o bana dikkatle bakarken sebebini bilmediğim bir şekilde gözlerimi kaçırdım. Derince nefes alıp anlatmaya başladım. "Sığınakta uyuyakaldığımda Kiraz'ı gördüm.Kırmızı önlüklü sıkışmış ruhu,"hepsi başını hatırladıklarını göstermek içini olumlu anlamda salladı. "Daha sonra sevgilisiyle olan anılarını gördüm.Beraber geçirdikleri güzel günleri.Ve yine Yasemin'i gördüğümde olduğu gibi Kiraz gittiğinde sevgilisinin karanlığa gömülüşünü." Demir yine not alıyordu. "Rüyanın içerisinde bir yapboz yapıyorlardı.Kiraz'ın sevgilisi Umut karanlığa gömüldüğünde bana,yanıma gelebilmesi için seninde bir yapboz yapman gerekebilir,o zaman yapbozu bitirmeye değil yapbozu yapmaya odaklan,dedi.Bu da demek oluyor ki,"sözümü bitiremeden Demir tamamladı. "Sabah yatağın kenarında bulduğumuz yapboz kutusunu açıklıyor." Şaşırarak ona baktım.Eren,sırt çantasından bir yapboz kutusu çıkardı.Üzerinde bir deseni yoktu yalnızca numaraları vardı ve numaralar karışık dizilmişti. Bir ve iki yan yana değil bir ve on beş yan yanaydı mesela.Ve tam beş yüz parçalıktı. Sadece görseli ve sayıları vardı anlaşılan bize parçaları bulmak kalıyordu. Eren,"Sıradaki görev yapboz parçaları."dediğinde ise elindeki kutudan bir kaç parça toz düştü. Bu doğru demekti.İrem ise şaşkın görünmüyordu.Demir ona bir şeyleri anlatmış olmalıydı.Zaten benden daha uzun süredir buradaydı garipseyeceği bir durum yoktu. Demir görevi de not aldığında yazmayı bıraktık.Çünkü yanımıza Meriç Hoca gelmişti. Dikkatle yanımıza geldiğinde yine o tedirgin hissi hissettim.Dakika muhafızlarının verdiği huzursuzluğu. "Günaydın gençler." Zorla gülümseyip günaydın dediğimizde bize dikkatle baktı ve gülümseyerek yanımızdan ayrıldı. Dikkatle baktığında gözlerinin içerisinde dönen çarklar beni korkutmaya yetmişti. En son dakika muhafızları tarafından yakalandığımdan beri beni çok daha fazla korkutuyorlardı.Öyleki elim bile titremişti ve ben bunu fark etmemiştim. Ellerim kucağımdaydı ve ellerimin üzerinde sıcak bir el hissettim. Bu yanımda oturan Eren'in elleriydi.Ona döndüğümde bozguna uğramış gibiydim.Gülümsemiyordu ama güven vermek ister gibi bakıyordu. Ne olursa olsun o,sağı solu belli olmayan bir erkekti.Ona aşık olamazdım.Bu nedenle gülümseyip ellerimi çektim ve kahvaltımı etmeye devam ettim. Genelde duyguları mimiklerine yansımıyordu.Gözleriyle konuşuyordu.Ve gözlerine çekingen bakışlar attığımda şaşkın olduğunu fark ettim. Kahvaltı sona erdiğinde yine çantaları alıp sınıfa çıktık. Fakat ilk ders bedendi ve çantaları sınıfa bırakır bırakmaz çıkmamız gerekti. Ben diğerlerinden ayrılmak zorunda kalmıştım.Çünkü Selin ve Burçin koluma girmişti.Aynı zamanda Filiz de bize sessizce gülümseyerek eşlik ediyordu. Yanımıza iki erkek geldiğinde hatıralarım zihnimde canlandı. Duman ve Gökalp Hoca.Tabi zaman arasında Duman ve Gökalp. Benim zamanımda beden eğitimi öğretmenlerim. Fakat şu anda kravatları kafalarına bağlanmış,dağınık,çimen ve top izi taşıyan gömlekler giyen iki serseri. Duman saçlarımı karıştırdı ve kafamı eğdi.Gülerek,"Naber lan maviş."dediğinde bende güldüm. Bozuntuya vermedim.Herkese böyle sataşıyorlardı.Zannedersem arkadaştık. "İyi sizden?"diye sordum.Duman aynı keko ifadeyle,"İyi bizden de işte." İkisi omuz omuza girip hızla spor salonuna indiler.Bizde son merdiveni indik. Spor salonunda toplandığımızda üzerinde kırmızı eşofmanlar olan oldukça komik bir hoca yanımıza geldi. Selin kulağıma eğilip,"Cengiz Hoca yine formunda."dediğinde gülümsedim.İsmini yeni öğreniyordum ama oldukça komik bir tip olduğu belliydi. Hepimiz yan yana geçmiş hazır olda durmuştuk.Sağ tarafımda,Selin,Filiz ve Burçin diziliydi.Hemen solumda da İrem,Demir ve Eren. "Günaydın!" "Sağol!" Hoca gülümsedi."Gökalp,oğlum kur takımları yakan top oynayacaksınız bu ders." Gökalp gururla ayaklandı ve takımları kurmaya başladı.Karşı takımın lideri Kenan olmuştu. İkisi de teker teker takımlarına kişi seçiyorlardı.Gökalp üçüncü kişi olarak beni seçti,"Umay başkanı alıyorum."dediğinde yanına gittim.Kolunu dostça omuzuma attı. "Umay iyi oynuyor abi!"diye bağırdı karşıya.Bende gülüp kolumu omuzuna attım. Bu esnada diğer üçlüyle göz göze geldim.İrem ve Demir şaşkınca bakarken Eren çok daha tepkisiz ve sinirliydi. Onu düşünmeyecektim.Bu zaman arasından çıkar çıkmaz da bir daha irtibata geçmeyecektik.Hepsi buydu.Saçma sapan hoşlantıları aşk diye adlandırmanın bir anlamı yoktu. Oyuna başladığımızda tüm hünerlerimi ortaya serdim. Bana gelen tüm toplardan kaçtım.Kaleli oynadığmız için bana gelen topları tutup karşı takımdan her birini vurduğumda takımdakilerle sarılıp bağırışıyorduk. Spor enerjimi atmamı sağlıyordu.Stresimi yönetmemi sağlıyordu. Hocanın düdük çalmasıyla oyun sona ermiş bulundu ve biz kazandık.Eren,Demir ve İrem bir süre sonra oyunu bırakıp kenarda oturmaya karar vermişlerdi. Onlara katılabilirdim ama biraz kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı. Yanlarına gittiğimde düşünceli bir şekilde baktıklarını gördüm. Demir'in yanına sandalye çekip oturdum. "Bence sizde oynamalıydınız iyi gelir."dedim.Cevap gelmedi.Ardından Eren,"İşimize odaklanmalıyız dikkat dağınıklığı şu anda en son isteyeceğimiz şey."dedi. Haklıydı ama buraya fazla kafa takarsak zaten delirirdik. irem daha sessiz bir ses tonuyla,"İyi gelebilirdi ama ben oynamayı hiç beceremem."dediğinde gülümsedim. Demir ona bakarken bunalmış halini göstermiyordu.Yalnızca olgun gülümsemesini sunuyordu. Onlar olabilirdi çünkü zaten aynı zamandan geliyorlardı. "Peki ilk adım hakkında bir bilgi edindiniz mi?" Sorduğum soruya Demir,başını olumsuz anlamda sallayarak cevap verdi. Masadaki boş not kağıdına baktım.Kalemi elime aldım."Şimdi bildiğimiz beş yüz parça var,bunların hepsini tek tek bulacağımızı zannetmiyorum ama eğer öyleyse,"Eren soğuk sesiyle tamamladı. "Zaman kazanmamız gerekir.Derslere bile girmeden odaklanmalıyız." Olumlu anlamda başımı sallarken yine gözlerime baktı.Ama bu sefer gözlerinde o duvarları vardı. İkinci beden dersine de girdik ve ben yine bir şeyler oynadım.Selin ve Burçin ile gülüştüm. Ders bittiğinde beraber sınıfa çıktık.Henüz kimse gelmemişken Demir sınıf kapısını kapattı.İrem,Demir ve Eren'in en arka sıradaki yan sırasında tek başına oturuyordu. Bende hemen önlerindeydim.Tekrar kağıdı açtık. Bu sefer Demir söze girdi. "Bu sefer tek ip ucu kaynağımız Umay.Sıkışmış ruhların yardımını saymazsak bize yalnızca Umay'ın rüyaları yardımcı olabilir." Tam bu esnada içeriye hızla iki kişi girip kapıyı kapattı.Bunlar Sinem ve Yasemin'di. Yasemin endişeyle yanıma geldi ve omuzlarımı sarsarak,"Bu gece sıkışmış ruhlardan birini gördün mü?"diye sordu. Bu ani gelişlerinden korkmuştum ve tedirginlikle başımı olumlu anlamda salladım. Eren,Yasemin'e sinirle bakarak,"Dokunma ona size güvenmiyorum."dediğinde Yasemin onu umurasamadı. "Senin komplekslerinle uğraşamayaız.Eğer rüya gördüyse rüya habercileri yetiştirebilir,büyüyü daha yapmadık." Hepsinin gözünden korku geçti. Demir bu sefer kararlılıkla,"Yapın o halde.Onu kaybedemeyiz."dedi. Yasemin,"Bu ders onu alıyoruz.Ders saatinde burada olmayanlar doğal olarak yoklamadan da silinir ve o ders saatinde hiç var olmamış gibi olur.Daha önce de var olmamış gibi.Bu nedenle sıkıntı yaratmaz.Yaklaşık bir saatlik bir işimiz var." Bileğimden tutup beni çektiğinde ben ne olduğunu anlamadan diğer bileğimden de sıcak bir el sıkıca tuttu. "Hiç bir yere gitmiyor."Eren güvenmiyordu.Haklılığı tartışılırdı ama şu anda bu kızlardan başka çaremiz de yoktu. İrem arkadan,"Ne oluyor Eren?Bırak gitsinler."dedi. Eren bu sefer başını o tarafa döndü ve ikisine de sert bakışlar attı. "Bu kızlara güvenebileceğimiz ne malum?En son onu bir bilinçaltında kaybediceklerdi." Demir,Eren'in tüm bu söylediklerine sessiz kalıyordu,çünkü içten içe haklılık payı vardı. İrem'in gözlerinden bir damla yaş düştü.Sebebini çözemedim ama Demir endişeyle ona döndü. "İyi misin güzelim?Bir şeyin mi var?"dediğinde İrem'in göz yaşları arttı ve kafasını olumsuz anlamda salladı."Yok bir şeyim.Sadece bir an için duvarların üzerime geldiğini hissettim.Hepsi bu." Esir alınmıştı.Demir geldiğinde ondan çok daha harap bir haldeydi.Atlatamaması normaldi. Yasemin bu esnada Demir'e baktı ve Demir de ona.Gözlerinin içinde yine bir şeyler geçti.Yasemin ilk defa duygu belli ediyor gibiydi ama ben ne oluduğunu anlamdan Sinem söze girdi. "Yeter bu kadar.Umay bizimle beraber geliyorsun.Büyüyü yapmamız gerekiyor.Yürüyün." Haklıydı ve bende o yüzden peşlerinden gittim.Kapıdan çıkarken arkamı döndüm ve tekrar Eren ile göz göze geldik. Endişe,korku,nefret,soğuk duvarlar. Neyi anlattığını anlamadığım gözlerini yine sorgulamadım. İki kızla beraber bir banyoya geldik.Eski,fayansları kırıklarla dolu bir banyoydu burası. Yasemin derince nefes alıp olanları anlatmaya başladı. "Buradaki su tamamen gerçek Umay.Büyü için ihtiyacımız olan şey beynindeki bazı yerlere erişmek ve zihne erişmek için suyu kullanmamız gerekir.Bu nedenle küvet soğuk suyla dolu.Sen sadece küvete uzanıcaksın ve biz büyüyü gerçekleştiricez.Blinçaltına erişilen noktaya bir duvar öreceğimizi düşünebilirsin." Korkuyordum ama sesimi çıkarmadım. Sinem,"Kıyafetlerini çıkarman lazım."dediğinde yine onaylayarak üzerimdekileri çıkardım.Yalnızca siyah iç çamaşırlarımla kaldım.Saçlarımı da açıp tokayı Sinem'e verdim. Bir bacağımı yavaşça küvetin için soktum.Soğuk suyun verdiği ürpertiyle biraz bekledim. Diğer bacağımı da yavaşça soktum ve yine yavaşça tüm bedenimi suya bıraktım.Saçlarım da suya girdiğinde sadece yüzüm dışarıdaydı. "Başlıyorum." Ses Yasemin'e aitti ve üzerimde ne yaptığını bilmeden bilincimin kaybolşunu hissettim. Bilincim kaybolurken sesler boğuktu.Fakat boğuk seslerin arasında bulunduğumuz deponun kapısının açıldığını duydum. Ardından tanıdık,soğuk,duygudan yoksun bir ses geldi. "Her şeyi izleyeceğim.En ufak yanlışınızda Umay'ı uyandırırım." Bu Eren'di. Ve ben bilincimi kaybettim. ******************** Demir Eren,Umay'ın ardından hızla koşup sınıftan çıkmıştı.Ve tıpkı Yasemin'in dediği gibi yoklamada yoklardı. Bu her zaman oluyor muydu,bilmiyordum. İrem,yanıma geçmişti.Dersi dinlemiyordu zaten arka sıradaydık.başını dizlerime yaslamış yüzünü bana çevirmişti.Bende başımı eğip ona gülümseyerek baktım. Güneşten daha sarı saçlarıyla oynarken bakışlarındaki korku tekrar gün yüzüne çıktı. "Hala neyden korkuyorsun güzelim?" Bilmediğini göstermek için başını sağa sola salladı.Ama bir süredir yapmadığını yaparak bana gülümsedi. Derste olduğumuz için fısıldaşarak konuşuyorduk. Fısıldayarak,"Sen buradayken hiç bir şeyden korkmam."dediğinde başımı biraz daha eğip saçlarına öpücük kondurdum. Zaman arasında ona çok daha fazla bağlanmıştım. Sanki,güneş sarısı saçları yokken hep geceydi ve yolumu kimse aydınlatmıyordu. Ama şimdi eskisinden daha aydınlık yollarım.Ve ben umut doluyum. Uykusu olduğu için bir süre sonra uykuya daldı. Aklım Eren ve Umay'daydı. Umay'a yapacakları büyü tam olarak nasıl bir büyüydü,canını yakıcak mıydı? Eren,sinirlerine hakim olabilecek biri değildi.Tek temennim olması gerekenlerin olabilmesiydi. Bunları düşünürken çoktan zil çalmış ve İrem uyanmıştı. Bizde bir şeyler yapmalıydık.En azından ilk parçayı bulmalıydık.Burada boş boş oturamazdık. Beraber ayaklanıp sınıftan çıktık.Dördüncü derse girmeyecektik. Beraber okulu aramaya çıktık ama okulu zaten birçok sefer aramıştık. Okul dönemin şartları ve devlet okullarının geneline göre oldukça büyüktü. Aşağı kattaki etkinlik odalarını dolanmaya karar verdik. Elimize yine bir fener aldık çünkü Umay en son kaybolduğundan beri buradaki her şeyin planlı olduğuna dair bir teori üretmiştim.Ve bu teoriye göre plan dışı ışıklar bile açılamazdı. Tabi çoğu örnek bunu yalanlıyordu ama temkinli olucaktım. Karanlıktı,İrem elini elime koyduğunda ellerimizi birbirine kenetledim. "Korkuyor musun?" Yine başını olumsuz anlamda salladı.Fakat bana sokuluyordu. Yaşadığı kolay değildi alt zaman arası tam bir faciaydı. Ama ben esir düştüğümde orada değildim.Beni bir saat muhafızı yakalamıştı. Ve öylesine kuvvetliydiki ondan kaçamamıştım. Fakat beni götürdükleri yeri,zamanı ve özelliklerini hatırlamıyordum. Hatırlayacağım türden değildi de zaten. Yalnızca içimde sonsuz bir tedirginlik bırakıyordu. Fiziksel ve mental acılar vardı. Bu düşünceleri aklımdan hemen çıkardım. Dolanmaya devam ederken gözlerim bir adım önümde yürüyen İrem'e kaydı. İncecik bedeniyle oldukça zarif adımlar atıyordu.Etrafa attığı bakışlarda yer yer dolanan korku içimin acımasına sebep oldu. Bilemezdik. İrem ile kendi zamanımızda ailelerimiz arkadaştı.Çocukluğumuzdan beri beraberdik.Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi.En sonunda aynı liseyi kazanmıştık. Beraber lise yıllarının sonuna gelirken aşkımdan haberdardı.Ama kararsızdı. Her şeyin sonunda beraber çocukluğumu geçirdiğim bu insanla zaman arasına sıkıştık. Ve ben bir kez daha zamanın geri gelmediği gibi sıkışabileceğini bu nedenle nefes aldığım her zamanda sevgimi belli etmem gerektiğini hatırladım. İşte bu yüzden burada da onu sevmeye devam ettim. Zaman arasında aşk olurdu. Girdiğimiz bir odada dakika muhafızı formunda bir yaratık gördük.Ani girişimiz nedeniyle saklanamadık.İrem hızla arkama geçtiğinde korkmadım. Cebimde küçük bir tüpte toz bulunuyordu. Fakat gördüğüm görüntü bir anlık beni durdurdu.Yasemin'in fotoğrafı ve etrafında bir kaç mum,oyuncak bebek ve küçük bir çerçevede annesinin fotoğrafı vardı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken önümüzdeki yaratık bize korkunç bir gülümseme sundu. "Hoşgeldiniz büyü hataları." Ona biraz daha dikkat ettiğimde bir dakika muhafızından farklı olarak teninin tamamen koyu mor ve kabarıklardan oluştuğunu fark ettim. Bu,mor dakika muhafızıydı.Kitapta okuduğum kadarıyla büyü yetkisine sahipti ve dakika muhafızlarından farklı olarak daha güçlüydü. Bize gülümserken ardımızdaki kapı temas olmadan kapandı.Ardından korkunç gülümsemesi büyüdü. "Korkmanıza gerek yok yaptığım şey sizin ruhunuzu sıkıştırmaz." İrem arkama saklanırken resime biraz daha baktım. Cesaretimi toplayıp,"Ne yapıyorsun sen?"diye sorduğumda korkunç gülümsemesi azaldı ama bitmedi. "Resimde gördüğün sıkışık.O,büyü hatalarına yardımcı oluyor.Okulun içerisinde büyü kullanıyor.Ve ben şimdi onun ruhunu tamamen sıkıştırıcam.Neyseki siz büyü hataları da buna şahit olucaksınız." "Hayır."Sesim benden istemsiz çıkmıştı.Yasemin'in ruhunu sıkıştıramazdı.O yalnızca çabalayan bir kızdı. Mor dakika muhafızı bacaktan farklı uzuvlarıyla yanımıza doğru yürüdü. "Eğer gerçekten bunun olmasını istemezseniz,"yanıma iyice sokulup yüzüm ve yüzü arasında bir kaç santim kaldığında nefes verdim,"Bana bir anınızı verirsiniz." Ben düşünürken İrem ardımdan,"Bunu tabikide yapmayız aptal yaratık."diye bağırdı. Yaratık bizden uzaklaştı,"O halde kız sıkışır ve asla kurtulamaz." "Nasıl bir anıdan söz ediyorsun?"soruyu sormamla İrem yüzüme büyük bir hüsran içinde baktı. "Saçmalama Demir,bir sıkışık için anı mı feda ediceksin?Onu tam olarak tanımıyorsun bile."dediğinde onu duymazdan geldim. Yaratık ise zafer kazanmış gibiydi. "Korkmayın büyü hataları.Size zarar vermem.Benim işim yalnızca sıkışıklarla.Tabi bana bir anınızı vadederseniz başka." Sinirle soludum."Lafı uzatma,tam olarak nasıl bir anıdan bahsediyorsun ve bu bana ne getiricek?" "Bir şey değil,yalnızca küçük bir anı ve bende kızın ruhunu şimdilik sıkıştırmam." Sinirle yanına yürüdüm."Şimdilik değil,onu hiç bir zaman sonsuza kadar sıkıştırmayacaksın." Tek kaşı havaya kalktı ama bu erimiş gibi gözüken gözlerinin büyümesine sebep oldu. "O halde benliğinden alırım büyü hatası." İrem yanıma yürüyüp kolumu çekiştirdi,"Saçmalıyorsun artık,tanımadığın bir sıkışığın ruhunu korumana gerek yok.Bırak sonsuzluğa gömülsün.Buradan çıktığımızda hatırlamayız bile.Yalnızca buradan çıkmaya odaklanmalıyız."dediğinde onu yine umursamadım. "Benliğimden ne alıcaksın?" Yaratık yine gülümsedi."Benlikten bir parça almak mümkün değildir büyü hatası.Ben yalnızca dışındaki kalkandan bir parça alıcam ve sen yalnızca acısını hissediceksin." Benliğimden bir parça gitmeyecekti.Küçük bir anım ve benliğimi koruyan kalkandan bir parça gidicekti.İrem haklı mıydı,bilmiyordum. Hayır değildi.Yasemin,en başından beri yanımdaydı.Umay gelmeden önce dahi yanımdaydı.Bir şekilde duvara yazdığı yazılarla,yatağımın ucuna koyduğu notlar ve kitapla. Yanımdaydı. Ve herkesin kendinden feda ettiği zaman aralığında küçük bir anı benim için önemli değildi. "Kabul ediyorum." Yaratık bana yaklaştığında,İrem arkamdan ayrıldı ve tekrar kapıya ilerledi. Artık arkamda değildi. Yaratığın yüzü çok daha korkunçtu.bir gözü beyaza yakın bir gözü maviydi ve yarısı kapalıydı. Dudakları burnuna uzanıyordu ve burnu çok büyüktü.Derisinde patlamış gibi izler vardı.Koyu mor ve siyahla bezenmişti. Boyu benden bir kaç santim uzundu. Elini bana doğru uzattı ve arada bir santim kaldığında durdu. Ağzından şu kelimeler döküldü. "Feda gerekir kurtarmaya.Sıkışanı kurtarmak hatırlamak demek.Ve en sıkışanı kurtarmak hatıralarından vermek.Ver bana onun aklında küçük bir anıyı." Sanki ruhum çekildi.Kendimi hissetmedim ve tarif edilemez bir acı bedenimi sardı. Yaratığın parmağının ucuna mor tozlar değmeye başladı. Gelen acıyla yüksek sesle çığlık attım.Her şey bittiğinde yaratık istediğini almış gibi memnun bir ifadeyle ayrıldı.Gözlerim kararıyordu. Kendimi yere çökmüş vaziyette bulduğumda kafamı kaldırdım.İrem yanıma yaklaşıp yere oturdu.Elim başımın ağrısını dindirebilecekmiş gibi kafama gitti. O esnada yaratık bir toz bulutuyla ortadan kayboldu. Büyü için hazırladığı eşyalar da mor tozlara dönüştü ve yok oldu.Yalnızca Yasemin'in annesinin çerçevedeki resmi kaldı. Resime yaklaştığımda yanında küçük,gülümseyen Yasemin'i gördüm. Zorlukla ayaklandım.İrem arkamdan,"Demir!"diye seslendi ama umursamadım. Çerçeveyi elime aldım.Resmi içinden çıkarıp yanıma aldım. Resmin ardından çerçeve de toza dönüştü. Yavaş yavaş ayılıyordum. Üzerimden yaşanmamış bir hayat geçmişti ama bir anda kendime geliyordum. İrem elini omuzuma koydu."İyi misin sevgilim?"diye sorduğunda sesleri ve etrafı daha iyi seçebilir oldum.Başımı olumlu anlamda salladım. Bir dizim hala yerdeydi. "Hadi gidelim buradan."dediğimde ayaklandım ve İrem koluma girdi. Kapıdan çıkar çıkmaz dışarının değiştiğini fark ettik. İkimizinde gözleri birbirini bulduğunda bu sefer tekrar içimizi korku kapladı. Canım çok yanmıştı ve küçük bir eksiklik var gibi hissediyordum. Ama ayakta durabiliyordum.sanki bir anda tekrar güç kazanmıştım. Çıktığımızda oluşan farklılık ise çok garipti.Işıkların hepsi sönmüştü ve kapılar yoktu.Bizim çıktığımız kapı da yavaş yavaş yok oldu. Önümüzde mor,parıldayan tozlardan çizilmiş izler vardı ve yolu onlar aydınlatıyordu.Tozların ucunda tek bir kapı vardı. İrem'in elini sıkıca tututtum ve ellerimizi birbirine kenetledim. Beraber emin adımlarla kapıya yürüdük.Kapıyı açtığımızda ise yalnızca tek bir masa vardı. Onun haricinde küçük odanın her yanı simsiyahtı. Masanın üzerinde ise iki şey vardı. Bir yapboz parçası ve bir not. Yapboz parçasının üzerinde otuz altı numara vardı. Elime alıp notu okudum. "Sıkışmış ruhların varlığını sürdürdüğü bir zaman arasında bile fedalar karşılıksız değildir.Her şeyin sonunda sonsuzluk sıkışılık değil gülümseyen yüzler olucaktır.Bunu sakın unutma ve gülen yüzünden,umutlu yaşamından vazgeçme." Notun sonundaki isim gülümsememe neden oldu. Yasemin. ******************* Umay Gözlerimi aniden açtığımda soğuk suyun varlığını tekrar hissettim. Hızlı bir el kolumdan tutup beni çıkardı. Aniden bulunduğum küvetten çıktığımda yeni yeni ayılıyordum ve etrafımdakileri fark ettim. Sinem,Yasemin ve Eren buradaydı. Titrerken Yasemin gülümseyerek konuşmaya başladı."Büyü başarılı Umay.Sakinleş bitti." Sesi buğuluydu.Hiç bir şey net değildi. Yalnızca üşüyor ve titriyordum. Hızla bir el üzerime havlu sardı ve beni bir sandalyeye oturttu. Oturduğumda kafamı kaldırdım ve bu kişinin Eren olduğunu anladım. Havluyu üzerime sarıyordu.Gergin ve sinirli gözüküyordu.Bana bakınca güven vermek ister gibi yumuşadı. "İyi misin?" Olumlu anlamda başımı salladım ama tek kelime edemiyordum. Sebebini bilmiyordum ama çok korkuyordum. Bir şeyler beni öylesine tedirgin etmişti ki ne olduğunu anlamıyordum. Hala titrediğimi fark eden Eren bir eliyle titreyen ellerimi kavradı. "Umay, kendini tedirgin hissediyorsun.Ama buradayım Her şey belirsiz olabilir ama ben buradayım ve gerçeğim." Söylediği cümleler ayılmamı sağlamış gibiydi.Gülümsemeye çalıştım o bu sefer saçımın bir tutamını kulağımın arkasına ittirdi. "Sakin ol.Büyü bitti.Şimdi sığınağa gidicez ve sen iyi olucaksın." Bu sefer gerçekten gülümsedim. Eren bu sefer hiddetle diğer ikisine döndü,"Kıyafetlerini verin,depo çok soğuk." Yasemin yanıma gelip kıyafetlerimi getirdiğinde yavaşça gömleğimi giyindim ve kazağımı üzerime geçirdim. Bunları yaparken bana yardım eden eller vardı çünkü ben bunu bile yapamayacak gibiydim. Hareket ettiğim her an iğneler bedenime batıyordu sanki. Hızlıca ayaklanıp okul eteğimi de geçirdim.Bacaklarım üşüyordu. "Siz gidebilirsiniz.Biz burayı temizleyip gelicez." Eren,Yasemin'e cevap vermedi ve kalkmam için bana destek oldu. Kolum omuzundaydı ve ondan destek alarak yürüyordum. Depodan çıktığımızda geride bıraktığım kişiyi tanımadım. Sanki bu saatten sonra hayatım eskisi gibi olmayacak gibiydi. Eski Umay olmama korkusu şu anda bedenimi sarmıyordu. Üstüne üstlük bu eskiden en çok korktuğum şeydi. Üşüyordum.Hayatımda hiç bu kadar üşüdüğümü hissetmemiştim. Sanki beni soğuk bir suyun içine atmışlardı ve oradan çıkarıp buz gibi karların içine gömmüşlerdi. Bir hiçliğin ortasına gömmüşleri, soğuk bir hiçliğin ortasına. Okuldan çıkıp arka bahçeye ilerlediğimizde Eren sessizdi. Ama ben çok üşüyordum. "Eren,ben çok üşüyorum." Adımlarını hızlandırdı."Geçti Umay.Sığınağa gider gitmez seni ısıtıcam." "Bacaklarım çok üşüyor." "Bu havada etek giyersen böyle olur." Gülümsedim."Az önce bana büyü yaptılar buna mı takıldın?" Olumlu anlamda başını salladı."Evet buna takıldım.Seni bırakır bırakmaz kalın eşofmanlarımdan birini getiricem.Tamam mı?" Yalnız kalmak istemiyordum. Güvende hissetmek istiyorum ve o,bu soğuk hiçliğin ve yanlış zamanın içinde bana güven veriyordu. Isınmak isiyorum,evde hissetmek istiyordum. Sığınağa geldiğimizde beni yavaşça koltuğa oturttu.Üzerime polar,kalın bir battaniye örttü. "Sana kıyafet getireceğim."diyip çıkışa yöneldiğinde korkuyla,"Gitme!"dedim. Şaşırarak arkasını döndü ve kaşlarını çatarak ne olduğunu anlamaya çalıştı. "Yanlız kalmaktan korkuyorum,biliyorum abarttığımı söyleyeceskin hatta gereksiz telaş yaptığımı ama,"sözümü bitiremeden söze girdi. "Hayır." Söylediği şeyle durakladım.Ve o devam etti. "Haklısın Umay.Yanlız kalmamalısın." Bunu dedikten sonra bu sefer ben şaşkındım. O ise yavaşça yanıma yürüdü ve koltuğa hemen yanıma oturdu.Battaniyeyi iyice düzeltti. "Bu güvensizliğin ortasında seni yalnız bırakmamalıyım da zaten." Şaşkınlığım gitmişti ve yerini durgun ifadem aldı.Eren tekrar güven vererek gülümsedi. "Teşekkür ederim." "Etmene gerek yok." Bedenim ısındıkça uyku beni esir alıyordu. "Ayaklarını uzat.Biraz uyu."diyerek koltuktan kalktı ve ışığı kapatmak için duvar tarafına yöneldi. Işığı kapatıp yanıma bir sandalye çekti.Ardından masanın üzerindeki iki mumu yaktı.Çektiği sandalyeye oturduğunda yalnızca yüzlerimize mum ışığı yansıyordu. Sanki doğru olanları ve hata olarak adlandırılanların ışığını göstermek istedi. Uyumaya çalıştım.Fakat başaramadım.Üstelik bunu çok fazla uykum olduğu halde başaramadım. Gözlerim Eren'e kaydı ve gülümseyerek beni izlediğini fark ettim. "Uyuyamayacaksın değil mi Umay?" Olumlu anlamda başımı salladım.Güldü ve kafasını arkaya atıp iki yana salladı. "Neye gülüyorsun be?Az önce bana büyü yaptılar." Gülümseyerek beni izlemeye devam etti."Tavırlarına ve tavırlarına karşı tepkilerime gülüyorum." "Ne varmış tepkilerinde ve tavırlarımda." Gülümseyişi çok daha anlamlı bir hal aldı.Aklımı karıştırmaktan başka bir şey değildi. Kendi zamanımda bulamadığım aşkımı zaman arasında bulduğuma inanmak istemiyordum. Ve zaman arasında bulmam mantıklı değildi.Buradan çıktığımızda o belki çoktan ölmüş olacaktı. Bir an için bu düşünce yeni ısınan bedenimin üşümesine yetti. "Umay,"sanki içi gidiyormuş gibi söylemişti ismimi ve bende onun kahvenin en koyu rengi gözlerine baktım,"Efendim." "Biz bir zaman arasındayız." Kafamı sallayarak onayladım,"Evet,Eren biz bir zaman arasındayız." O da başını olumlu anlamda salladı. "Ne zaman ne de evren buna müsade eder."dediğinde şaşırmam mı gerekiyordu yoksa zaten en başından beri hissettiğim bu tanıdık duyguya kulak verip bunu zaten bildiğimi kendime açıklamam mı gerekiyordu,bilmiyordum. Şu an için bunları düşünmedim.Çünkü gözleri gözlerime öylesine derin bakıyordu ki ne diyeceğimi bilemedim. Ve az önce üşüyen bedenim tekrar sıcacık oldu. Eren konuyu değiştirdi."Hadi uyu artık.Yorgun olmalısın."dediğinde gerçekten uyuyamayacağımı biliyordum. Güvende hissetmiyordum ama beni güvende hissettiren kişi tam karşımdaydı. "Uyuyamam,sende çok iyi biliyorsun." "Ne yapabilirim uyuman için?" "Belki evren ve zaman kabul etmez ama şu anda zaman söz konusu dahi değil.O yüzden,"sessiz kalıp devam ettim,"Yanıma gelebilirsin." Eren hiç bir şey söylemedi.Daha sonra sessizce üzerimdeki polar örtüyü kaldırdı ve yanıma uzandı.Örtüyü ikimizin üzerine iyice örttüğünde yalnızca zaman arasında tanışmış iki farklı insan olarak birbirimize sarıldık. Hepsi buydu zaten ileriye gidemezdi. Başımı göğsüne yasladım ve iyice sokuldum. Sanki birbirimiz için programlanmış gibiydik.Ben başımı onun bedenine yaslarken eş zamanlı kolunu belime sardı. Bedenlerimiz aynı ritimde hareket ediyordu. "Sende dünden hazırmışsın."dediğimde sinir bozukluğuyla güldü. "Bu zamana kadar hep dünden hazır olduğum şeylerle yaşadım.Sen bana dünden hazır olmadığım anları yaşatıyorsun." Kalbim ve zihnim yerinde durmalıydı.Birbirlerini frenleyip susmalılardı. "Yalnızca zaman arasında tanışıp korkmuş insanlar olalım Eren." Çenesini başıma dayadı ve kolunu belime sıkıca sardı. "Biz zaten zaman arasında tanışmış ve korkmuş insanlarız Umay.Yalnızca birbirimize sığınıyoruz." "Bundan başka hiç bir şey yok." Derince nefes alıp söylediğimi kabul etti."Başka hiç bir şey yok." Başka hiç bir şey olmayan ama kendimi güvende hissettiğim bu anda bedenim ve zihnim kendini uykuya bırakmamak için bir sebep görmüyordu. Ve kendimi güzel bir uykunun kollarına bıraktım. ****************** Gözlerimi bu defa tüm sahne ışıklarının üzerimde olduğu o anda açtım. Herkesin saatlerce alkış tuttuğu ve gülen yüzlerin olduğu o sahnede. Burası tanıdık bir yerdi,güvenli bir yerdi. Burası sahneydi.Benim sahnem. Çocukluğumdan beri hayatımın ve sevdiklerimin baş rolü olduğuma inandım. Ve inanın bana bencilce gelebilir ama değildi. Mutluydum. Bazı insanlar tüm gözlerin üzerinde olmasından nefret eder.Ya da bir kaç kendilerine ait insanla hayatlarını geçirmeyi severler. Bu onlara vadedilmiş karakterlerdir ve onları özel kılan da budur. Beni özel kılan da buydu.Tüm gözlerin üzerimde olduğu her an. Bu yüzden kendimi sahnede bulmuştum.Dokuz yaşlarındayken beni verdikleri drama kursundan sonra hayatımın geri kalanını bu şekilde devam ettireceğimi biliyordum. Çünküğ artık ne istediğimi çok iyi biliyordum. Kendi oyunlarım ve kendi karakterlerimle herkesin karşısında kendimi kanıtlamak istedim. Bir anda bulunduğum sahne ve koltuklar boşaldı.Kimsecikler yoktu ama ışık sahnede tek bir kişiyi gösteriyordu,beni. İzlemek ister gibi koltuklara geçerken buldum kendimi. Ortadaki koltuklardan birine oturdum ve izlemeye başladım. Dokuz yaşında bir kız sahneye çıkıyordu. Yaşına uygun bir gösteri yapıyordu. Yanındakiler görünmüyordu yalnızca onu ve kahkahalarını gördüm. Gülüyordu,oynuyordu,selam veriyordu. Dokuz yaşındaki benliğim kendini tanıyordu. En önde ise annem ve babam vardı.Beni alkışlıyorlardı.Fakat diğer seyirciler yoktu yalnızca o ikisi görünüyordu. Ardından yok oldular. Daha sonra sahneye on bir yaşındaki Umay çıktı.Bu esnada gözlerimden bir damla yaş düştü. Bu sefer çok daha iyi görünüyordu.Üzerinde bir dönem tiyatrosuna ait taşlarla bezenmiş elbisesi vardı. Yetişkinlerle oynadığı ilk tiyatroydu.Çocuk sultan rolünü kaptığı gece evde saatlerce koşturmuştu. Ardından on beş yaşına basıyordu. Bu sefer kendini iyice geliştirmişti.Fakat bu profesyönel bir sahne değildi.Okulda arkadaşları ile prova yapıyordu. Neslihan gülerek şaka yapıyor,Betül kostümünü giyinmiş rolüne odaklanmaya çalışıyordu.Bir bir ışıklar gibi yok oldular. Ve on yedi yaşındaki sahnem geldi.Sınav nedeniyle bırakıcaktım ve çok duygusaldım. Herkesin ayakta alkışladığı baş rolünü aldığım bir gösteriydi o. Bu sefer en önde arkadaşlarım alkışlıyordu. Nelihan ıslık çalmaya çalışıyor,Gökçe işaret parmağını bana uzatmış kahkaha atıyor,Betül gülümseyerek bakıyor Murat ve Akif dalga geçiyorlardı. Hepsi oradaydı.Bazıları sessiz ve gururla bakıyordu. Teker teker ışıklar gibi kayboldular. Bir sahne daha çıktı ortaya.Üzerinde okul forması olan on sekiz yaşındaki Umay. Böyle bir sahnem yoktu Bu nedenle şaşırmıştım.Ne olduğunu anlamaya çalıştım. Umay,yavaş adımlarla kızlar tuvaletine gidiyordu ve kendini bir anda burada buluyordu zaman arasında. Ama garip bir şekilde bu beni üzmüyordu. Sanki orada tanımama görmem gereken bir şeyler var gibiydi. Sınıfa giriyordu ve o an göz göze geliyorlardı.Kahvenin en koyu tonuyla. Eren ile. Her şey çok hızlı geçmiş gibi duruyordu. Zaman arasında tüm sıkışıklığımız arasında üçümüzün güldüğü anlar da vardı. Demir ile beraber geçirdiğimiz vakitler geldi bu sefer.Her seferinde güven verişi ve arkamda duruşu geçti sahneden. Daha sonra Demir kayboluyordu ve biz Eren ile onu aramaya gidiyorduk. Bu esnada yaşlı gözlerime karşıt bir kahkaha attım çünkü Eren ile evli olduğumuzu öğreniyorduk. Ve en sonunda üzerimi çıkarıyordum beni küvete sokuyorlardı. Korkuyordum.O an bulunduğum yere de soğuk bir rüzgar esti. Tekrar üşüdüğümü hissettim o esnada içeriye Eren girdi.Sinirliydi ama benim için edişeleniyordu. Uyanıyordum üzerimi sarıyordu,beni sığınağa götürüyordu.Konuşuyorduk ve ışıklaırı söndürüyordu. Korktuğumu hissettiğimde ise yanıma uzanıyordu ve sıkıca sarılıyordu. Sanki beni yalnızca bu zaman aralığında görebilecek gibi. Bir daha asla olamayacak gibi. Haklıydı da. Huzurlu bir uykuya dalıyordum ve sahne ışıkları arttı. Umay ve Eren'in uyuduğu o sahne yok oldu. Sahnenin köşesinde Sinan abi oturuyordu. Kaşlarımı çattım,"Senin ne işin var yine burada?" Yine her şeyi biliyorum gülümsemesini sundu. "Aslında burada bir işimin olması için burada var olmam gerekir Umay." Göz devirip oturduğum yerden kalktım.Yine kafamı karıştırıcak o cümleleri kuruyordu. "Neden bölüyorsun sen sahnemi?" O da sahneden atladı ve sahnenin hemen önünde karşı karşıya geldik. "Yine söylüyorum ihtiyacın olmasa burada olmazdım." Derince nefes aldım."Bu sefer neye ihtiyacım varmış?" "E tabi sen aşk adamınla koltukta uyurken zaman arasında zaman tarzı bir şey akmaya devam ediyor." Önümde ilerleyerek sahneye çıktı ve bende arkasından ilerledim. "Birincisi o aşk adamım değil.İkincisi üzerimde büyü yapıldı tabiki dinlenicem." Sahnede duraklayıp arkasını döndü ve devam etti. "Üçüncüsü o senin aşk adamın,dördüncüsü burada konu uyuman değil, zaten rüya görmen gerekiyor ve beşincisi iyiki bir büyü yaptılar bizim orada her gün yapılıyor." "Ne söyleyeceksen söyle Sinan abi kafamı karıştırıyorsun." Gülümsedi. "Ben cümlelerimi bitirmek istiyorum ama bir izin vermiyorsunki." Göz deviridm ve devam etmesini bekledim. "Kendini bulduğun bu sahnede aradığın var.Kendini bulduğun gibi şu an aradığın ve ihtiyacın olan da uzakta değil.Okulun sahnesinde." Aklıma gelen şeyle gözlerim kocaman açıldı. "Yapboz parçaları okulun konferans salonunda." "Olabilir de olmayabilir de." "Bilmecelerin beni çok sıkıyor." "Aslında seni sıkmam için gerçek olmama gerekir,"yine o kafamı karıştırıcak cümlesine başlamadan ben kestim,"Sinan abi lütfen başlama." Güldü. "Bu arada Umay,sahnedeyken seni kimin alkışlayıp alkışlamadığına dikkat et." Anlamaya çalıştım ama o an bir şey bulamadım yalnızca kafamı olumlu anlamda salladım. "Ha bu arada biz bir rüyadayız ve sen hala aşk adamının koynundasın." Sinirle nefes aldım."Rüyada olduğumuzu neden söylüyorsun şimdi sona ericek." Merdivene yöneldi ve sahneden inmeye başladı,"Haklısın,farkındalık rüyayayı bitirir." Ve rüya sona erdi. ****************** Sığınağın ışığının açılmasıyla gözlerimi araladım. Eren yanımda değildi.Ayaklanmış masanın yanında duruyordu. Oturur pozisyona geldiğimde Demir ve İrem'in de burada olduğunu fark ettim. Yanlarına gitmek için ayağa kalktım ve üçü de bana döndü. İrem gergin görünüyordu,"Sonunda uyandı."dediğinde ne olduğunu anlamaya çalıştım. Otuz altı numaralı parça. Otuz altı sıkışmış ruh. İlk parça. Demir,derince nefes aldı. "Geriye dört yüz doksan dokuz parça kalıyor." Dediğinde durakladım ve konuşmaya başladım. "Geri kalanların yerini biliyorum hepsi konferans salonunda." ************************* Bölümün fav sahnesi. Naberr. Taşınma sebebiyle geçen hafta atamadım ama bu hafta iki bölüm atmaya çalışıcam. Vee bu gün modellerin bazilarinda karar kıldım. Umay ve Demir baya içime sindi.
Umay Açık kumral saçlar yeşile çalan mavi gözler ve Umay. Ve Demir. Çook içime sindi o samimi ve sevecen tavrı.Güven verişi falan aynı. Hani olurda şu taninmamis yazariniza destek olmak için kitaba edit yaparsınız belki.KSNSNSMSM Neyssee Eren için biri var fakat teknik sıkıntıları var henüz instasını falan tam bulamadım. Belki diğer bölümde bulurum. Lütfen yorumlarinizi eksik etmeyin kendimi geliştirmeye çalışıyorum bu nedenle önemli. Sinan abi konusunda konuşmam gerekiyor.İki kurgumda da var olmuş bir karakter. Hatta ne kadar kurgu da olsa yanımda hissettiğim bir karakter.Gerçekten abim. Korkmayın şizofren değilim NSNSNSM. Ama Sinan abinin yeri çok ayrı.Esas hikayesi zaten gölgenin kristali kitabımda okumak isterseniz bakabilirsiniz. Kaçiyorum been çook öptüm. Zaman arasına sıkışmamaya dikkat edin.
|
0% |