@ebraranka
|
''Bir çiçeği büyüten sevgi, insanı değiştirmez mi sanıyorsun?''
Küçük Prens
''Herkesin gökyüzüsü farklıydı insan hayatında. Kimilerine sonsuz karanlığın dipsiz kuyusu gibi görünürken, kimilerine göre eşsiz renkleri içinde bulunduran gökkuşağının eviydi. Bizim gökyüzümüz herkesinkinden farklı ve eşsizdi... Yıldızlar kahkahamızın ritmi, bulutlar hüznümüzün gölgesiydi... Gökyüzüne uçan balon özgürlüğümüzün simgesi, kanadı kırık bir kuş merhametimizin diliydi... Bizim gökyüzümüz beyazdı, biz ise mor.''
Mirel yazdığı son satırları da içinden okuduktan sonra defterini kapadı ve merak dolu gözlerle Çakır gözlü beyin irislerine baktı. Cihan göz ucuyla kızının yazdıklarını okumaya çalışmış ama başarısız olmuştu. Gözlerini Mirel'in yüzüne dikip alttan bakarak huysuzca homurdandı. Mirel babasının bakışlarına aldırmayarak kocaman gülümsedi. ''Bana öyle bakmanız bir şeyi değiştirmeyecek çakır gözlü bey...'' diye ekledi gülümsemesinin ardından. Cihan bu sefer sitem dolu ses tonuyla kızından yakınmaya başladı. '' Ne olur yani ilk ben okusam şu kitabı?!'' Mirel gözlerini devirerek bir an da huysuzlanan babasına baktı. Tam sözlerine başlayacaktı ki abisi Mirel'in taklidini yaparak daha önce defalarca tekrarlanmış o cümleyi kurdu. '' Babacığım bunun benim için ne kadar özel olduğunu biliyorsun, herkesin aynı dönemde okumasını istiyorum. Bu benim çocukluk hayalim...'' Tuğra'nın sesini incelterek kız kardeşini taklit etmesi Mirel'i güldürmüştü. Cihan işinin olduğunu belirterek ayrılmıştı çalışma odasından. Tuğra kız kardeşini kızdırmak için yine türlü munzurluklar yapıyordu ki telefonuna gelen bildirimle dikkatini telefonuna verdi. Mirel göz ucuyla abisine baktığında yüzündeki sırıtmaya anlam veremedi. ''Hayırdır abi, melekler mi güldürüyor seni?'' Tuğra, kız kardeşinin imalı sorusu üzerine çocukca dil çıkarıp odasına doğru adımladı. Telefonuna gelen bildirimin üzerine tıklayarak ekranda çıkan telefon numarasını tuşladı. Bir süre çalan telefonun açılmayacağını düşündüğü sırada karşısındaki beyefendinin sesini duydu. Uzun süren telefon görüşmesinin ardından istediğini almış olarak hevesle ve kibarca telefonun ucundaki beyefendi ile vedalaştı. Yaptığı görüşme öylesine umut doluydu ki artık kız kardeşlerine vereceği hediyenin maneviyatının sonsuz olacağından emindi. Odadan dakikalar önce uzaklaşan babasının yanına varıp telefon görüşmesini kısaca özet geçti. Cihan aldığı bu güzel haber sayesinde oğluyla gurur duydu. Kız kardeşlerine böylesine düşkün olması ve onlar için elinden gele her şeyi yapması Cihan'ı her zaman gururlandırmıştı. Tuğra yüzündeki gülümsemeyle odadan ayrılırken Cihan oğlunu durdurup omuzlarını hafifçe sıktı ve düşüncelerini dile getirmekten çekinmedi. ''Senin gibi bir abiye sahip oldukları için çok şanslılar, mükemmel bir abi ve mükemmel bir evlatsın. İçindeki merhameti Meleğimden almışsın... Seninle gurur duyuyorum oğlum. Kızlarımın gönlünde taht kurdun.'' Tuğra babasının gururla bakan dolu gözlerine hüzünle gülümseyerek kafasını salladı ve oradan uzaklaştı. Böyle anlarda duygularını asla dile dökemiyordu. Bu yüzden o anlarda uzaklaşmayı tercih ediyordu. Tanrı biliyor ya iki minik kızı bu kadar çok seveceğini tahmin bile edemezdi. Orada durup babasına ona kardeş verdiği için minnetini sunmak isterdi fakat yapamadı. Her zamanki gibi sadece içinden geçirip odasına doğru adımladı. Yorgunlukla kendini yatağa attığında gözlerini açacağı sabahı düşündü. Yarın her şey daha güzel olacaktı. Yalnız olmanın verdiği rahatlıkla gözlerini uykuya teslim etmeden önce mırıldandı. ''Sizin için her şeye değer...''
|
0% |