Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm: İhanet

@ebraranka

 

''Fark etmek acıydı ama gerekliydi...''

 

Christy Brown

 

Yavuz, Kız kardeşi Mavera'nın saçlarını okşarken dişlerini var gücüyle sıkıp sakinleşmeye çabalıyordu.

Mavera sessizce iç çekerek iyice akıttı yaşlarını gözünden. Hafifçe doğrulmaya çalışırken abisinin engel olan eliyle tekrar dizleriyle buluşturdu kafasını. Sarı saçları Yekta'nın dizlerine serilmişti yeniden.

''Beni defalarca uyarmıştın. Özür dilerim... Haklıydın, Çok seviyordum Yavuz, kör olmuştum özür dilerim göremedim.''

 

18 Saat önce

Mavera gözlerini penceresinden yansıyan güneş ışığıyla açtığında ihanet dolu bir güne başlayacağını bilememişti. Kül sarısı saçlarıyla günün her saatinde güzel görünmeyi başarıyordu. Kurumuş pembemsi dudaklarını ıslatmak için komodinin üzerinde duran su dolu bardağa uzandı. Uyurken sürekli boğazı kururdu ve buna her uyandığında lanet okurdu. Suyunu yudumlarken telefonunda mesaj geldiğini bildiren kırmızı ışığın yanıp söndüğünü fark etti. Elindeki su bardağını bırakmasının ardından cep telefonunu aldı. Cep telefonunun kilidini açmak için yüzünün hizasına getirip bir kaç saniye bekledi. Ekran açılır açılmaz karşısına çıkan fotoğraflarla kaskatı kesildi. Gözleri çoktan dolmaya başlamıştı.

Fotoğrafta, nişanlısı Caner'in başka bir ilişkisinin olduğuna dair görüntüler vardı. Mavera bir süre hiç bir şey diyemeden delicesine aşık olduğu adamın başka bir kadına gülümseyişine baktı dolu gözlerle. Göz pınarlarından yavaş yavaş süzülmeye başlayan yaşları aldırış etmeden parmağındaki yüzüğe götürdü ellerini. Bakışlarının radarına giren alyansı içindeki yangını daha da harladı. Usulca parmağından sıyırdığı alyansı komodinin üzerine bıraktı ve yataktan çıkmak üzere ayaklandı. İçindeki yangın dışında bir şey hissetmiyor, ne yapacağını bilemiyordu. Usul adımlarla büyük salona ilerlerken başı dönmeye başlamıştı. Aldırmadan adımlarına devam etti. Yavuz pencerenin önünde kahvesini yudumlarken ayak seslerini duydu ve kız kardeşinin gelişini hissetti. Hala arkası dönükken konuşmaya başladı.

''Demek sonunda uyanabildin sarışın.''

Yavuz her zaman erken uyanmanın insanı daha dinç tutacağına inanıyordu, bu yüzden kız kardeşinin uyku düzenini sıklıkla eleştirirdi.

Mavera abisinin sesini duymuyor hatta varlığını bile fark etmiyordu. Dönen başının etkisiyle titremeye başlayan bacakları bedenini daha fazla taşıyamadı. Yere yığıldığında en son gördüğü şey dolu gözlerinin ardından abisinin endişeli bakan kahveleriydi...

 

18 Saat sonra

Yavuz gözlerini kız kardeşinin saçlarından çekip boynunu geri yasladı ve tavanı seyretmeye başladı. Aynı zamanda Mavera'nın saçlarında dolaşan elleri yavaşladı. Kız kardeşinin gözleri önünde yığılmasının ardından aceleyle hastaneye götürmüş, ciddi bir durumun olmadığını öğrendiğinde ise eve geri dönmüştü. Eve vardıklarında Mavera'nın küçük sinir krizine tanıklık etmiş daha sonra ise sebebini kız kardeşinin göz yaşları içinde zorlukla anlatmasıyla öğrenmişti. İçinden geçeni Tanrı biliyordu ya o an öldürmek istedi Caner denen adamı, fakat her zamanki gibi mantığı olması gerektiği gibi ona engel oldu.

Şimdi ise kız kardeşini zar zor sakinleştirmiş , olan biteni zihninde süzgeçten geçiyordu. Derin bir nefes alıp söze başlayacaktı ki gürültüyle çalan telefonu buna engel oldu. Mavera elini sehpaya uzatıp çalan telefonu abisine ulaştırdı. Yavuz bıkkın bir sesle bilinmeyen numarayı yanıtladıktan bir süre sonra kaşları çatıldı. Mavera abisindeki kasılmayı fark ederek gözlerini yüzüne çevirdi. Yavuz'un ayaklanarak kız kardeşinin yanından uzaklaşması içindeki merakı iyice körüklemişti. Sormak istedi ama abisi çoktan uzaklaşmıştı. Dizlerini kendine çekip koltukta iyice küçüldü. Gözlerinin üzerindeki ağırlık gittikçe artarken abisinin sesini zar zor duyabiliyordu.

Yavuz bir süre sonra geri geldiğinde kız kardeşinin bıraktığı yerde uyuya kaldığını gördü. Konuşmanın uzun sürmesini beklemiyordu ama yanılmıştı. Aslında o nefret ederdi uzun uzadıya olan telefon konuşmalarından. Yüzündeki ufak tebessümle berjerin üzerinde şekilsizce duran battaniyeyi aldı ve kız kardeşinin üzerine yavaşça örttü. Yavaş hareketlerle masanın üzerine önemsizce attığı ceketinin cebinden kalemini çıkardı ve sehpanın üzerinde bulduğu küçük kağıt parçasına kız kardeşi için not yazdı. Notu kız kardeşinin açıkta kalan avucuna bıraktıktan sonra ceketini alıp evden çıktı.

O not belki de Mavera'nın hayatının dönüm noktası olacaktı. Kim bilir...

 

İnsanın hayatında neden hiç mutlu yanı olmaz? Ya da mutluluğun peşi sıra aniden gelen o hüzün neden var? İnsan canından can kopmasına rağmen yine gülümseyerek devam edebilir miydi hayatına? Yada günden güne nefesinin tükendiğini ve acının beden bulan halinin aynada yansımasına bakarak bastırabilir miydi? Zor değil mi ? Duydukları, okudukları, bildikleri koyuyor insana. Hiç bir şey yapamaması mahvediyor, onu acı çekerken görmek beraberinde ölüme sürüklüyor.

Mavera günün ilk ışıklarıyla gözlerini açmış ve abisinin avuç içine bıraktığı notu görmüştü. Bu not onu heyecanlandırsa da içindeki hüsranı bastıramamıştı. Yaşadığı şey zayıf bünyesine ağır geliyordu. Ağlamaktan kızaran gözleri yerini şişliklere bırakmıştı. Gün boyunca farklı numaralarla kendisine ulaşmaya çalışan Caner onu neredeyse çıldırtıyordu. Hem yüzsüz , hem edepsiz diye söyleniyordu kendi kendine. Tekrar çalan telefonuna kısa bir bakış atıp bekledi. Zil sesi kesilir kesilmez telefonu eline aldı ve uçak modunu etkinleştirdi. Oturmaktan sıkıldığı için kalkıp bavulunu hazırlamaya koyuldu. Uçak saati yaklaştıkça içindeki heyecan da artıyordu. Yıllar sonra doğduğu şehire dönecek olması bu olaylardan uzaklaşıp yeni bir sayfa açmakta ona yardımcı olacaktı. En azından öyle olmasını umuyordu. Bavulunu hazırladıktan sonra Yavuz'u arayıp 1 saate hazır olacağını söyledi ve hazırlanmaya koyuldu.

O sırada Yavuz İzmirdeki bir kaç emlakçıyla iletişime geçmiş, kız kardeşi ve kendi için geniş ve ferah oldukça büyük bir bahçesi olan şehrin hemen dışında bulunan bir ev seçmişti. Mavera gürültüden oldukça rahatsızlık duyduğu için şehrin dışında sessiz sakin bir yer olmasına özen göstermişti. Kız kardeşini almak için evin yolunu tuttuğu sırada telefonu gürültüyle çalmaya başladı. Telefon ekranına kısa bir göz attı fakat tanımadığı bir numaraydı. Hızlı bir hareketle telefonu cevaplayıp hoparlöre aldı.

''Alo, Kenan Yavuz SOYDANER ile mi görüşüyorum?'' telefonun ucundaki ses yaşça olgun bir beyefendiye aitti. muhtemelen 50'li yaşlarının başında olduğunu tahmin eden Yavuz bekletmeden Beyefendinin sorusunu cevapladı.

''Evet, ben kiminle görüşüyorum?''

Telefonun diğer ucundaki beyefendi beklemeden kendini tanıtmaya başladı.

''Ben Cihan KARAHAN. Sanıyorum ki oğlum Tuğra sizinle iletişime geçmiş. Geliş aşamasında bir sorun olup olmadığını merak ettim. Sizi almak için bir araç bekliyor olacak havalimanında.''

Zahir kısaca hiç bir sorun olmadığını anlattı ve ilgisi için teşekkürlerini belirtti. Telefonu tam kapatacakken aklına gelen bir şeyle Cihan Beye seslendi.

''Cihan bey bu arada araca gerek yok zahmet etmeyin lütfen.''

Cihan duyduğu cümleyle tebessüm edip genç adamı yanıtladı.

''Zahmet olur mu hiç ? Ayrıca sizi evimde ağırlamak istiyorum.'' kısa bir iç çekip, Yavuz konuşmadan sözlerine devam etti.

''Bak oğlum, sen bana verilebilecek en büyük mutluluğu getiriyorsun. Kız kardeşin Mavera, kızlarımın yıllardır hasret oldukları, kardeşleri gibi gördükleri kişi. O zor günlerde çocuk yaşta sığındıkları tek kişi. Mavera'yı karşılarında gördüklerinde yaşayacakları mutluluk her şeye değer... O yüzden müsaade et sizi bir kaç gün de olsa ben ağırlayayım. Eminim bu iki tarafa da iyi gelecektir.''

Yavuz, Cihan bey ona oğlum der demez içindeki yanan ateşe engel olamadı. Hafif bir sızıyla dinledi. Söylediklerinde samimi olduğunu ses tonundan hissedebilmişti. İçten içe Cihan beye hak verdi. Belki Mavera'nın acısı bu sayede az da olsa dinebilirdi.

Genç adam telefonun ucundaki adama hak verdiğini belirterek teklifini kabul etti. Bu düşünce onu da mutlu etmişti fakat sebebini bilmiyordu. Belki de Cihan beyin ona içten yaklaşımıydı onu bu kadar etkileyen. Cihan beye veda edip eve varmak için hızını arttırdı. Eve vardığında içeri girmeden onları evlat edinen ailesine uzun bir sesli mesaj atıyordu. Sedat bey ve Güliz hanım emekli olduktan sonra yurt dışına yerleşmişti fakat Mavera ve Yavuz okulları devam ettiği için İstanbul'da yaşamaya devam etmişti. Yavuz mezun olduktan sonra ailesinin çok istemesine rağmen onların yanına gitmemiş Maverayla yeni bir düzen kurmuştu. Şimdi ise Mavera'nın içinde bulunduğu durum nedeniyle bu şehirden tamamen uzaklaşmak istiyordu. Tuğra'nın zamanlaması çok iyi olmuştu bu zaman zarfında. Yavuz'un her şeyi bırakıp gitmesi için bir çıkış yolu olmuştu belki de. Zaten her fırsatta öz ailesinin mezarını ziyaret etmek için gidiyordu İzmir'e. Sözlerinin sonuna geldiğinde onlar için endişelenmemelerini söyleyip sesli mesajını sonlandırdı Yavuz. Derin bir nefes alıp zile bastı ama zilin sesi zihnindeki düşünceleri art arda sıralamaya başladı. Küçük yaşta geldiği bu evi, bu bahçeyi, bu zil sesini özleyecekti. Mavera'nın kapıyı açmasıyla zihnindeki düşünceleri terketti ve kız kardeşini kucakladı.

Evden çıkmadan önce hazırladığı bavulunu odasından alıp çıkarken Mavera'nın hazır bir şekilde kapının dışında onu beklediğini gördü. Mavera büyüdüğü eve kısaca göz gezdirip bir iç çekti. Daha sonra yavaş adımlarla abisinin arabasına doğru ilerledi. Yavuz direksiyon koltuğuna geçtikten sonra havalimanına doğru yol aldı iki kardeş. İkisinin de kalbinde bir ferahlık olmuştu sanki.

Yeni düzen, yeni insanlar, yeni iş... Belki de zamanı gelmiştir.

 

 

Loading...
0%