Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm: Vuslat

@ebraranka

 

 

 

 

 

''Ve bazen hayattır sevmek. Birini çok uzaktayken bile, yüreğinde taşıyabilmek.''

 

 

 

 

Özdemir Asaf

 

Zifiri karanlığın kırıldığı aydınlık gecelerde buldum kendimi. Yıllarca çektiğim yabancılık hissi o gecede sardı bedenimi. Sanki yüzyıllarca piramitin tepesinde taştan örülmüş bir mezarda mumyalanmış duygularım yıktı geçti aşılmaz duvarlarımı... İşte o gece, kilit vurulmuş mahsenimin açılmıştı ardına kadar kapıları...

Ayza akşam yemeğinden sonra odasına çekilmiş en sevdiği yer olan penceresinden yıldızları izliyordu. Evleri şehrin dışında kaldığından etrafında fazla ışık yoktu, bu da yıldızları görülebilir kılıyordu. İçinden kısık sesle şarkı mırıldanmaya başladı. Ayza henüz çakır gözlü bey ile tanışmamışken Mİrel ve Maverayla sürekli söyledikleri şarkıydı bu. Bir an eski anılarını hatırladı, ufak bir tebessüm yerleşti dudaklarına. Dalıp gittiği anılarından çıkmasını sağlayan bir ışık huzmesi yansıdı gözlerine. Evlerinin önünde duran araçtan iki kişi inmişti. Geniş omuzlarından heybeti belli olan bir adam ve gecenin karanlığına inat saçlarının sarısı yıldız gibi parıldayan bir kadın evlerine doğru adımlıyordu. Çatılan kaşlarıyla içindeki merak körüklendi hızlı adımlarla kapıya doğru adımladı. Merdivenleri inerken sendelemesine ufak bir küfür savurdu içinden. Ne zaman aceleyle hareket etse mutlaka kendini sakatlardı. Dış kapıya ulaştığında Mirel'in de meraklı gözlerle kapının diğer ucundaki ikiliye baktığını gördü. Ayza'nın gözleride o yöne kaydığında keskin bakışlarla karşılaştı. Karşısındaki adam Ayza'yla göz göze gelince hafızasını yoklar gibi hafifçe kaşlarını çattığı esnada Cihan'ın ona doğru uzanan eline odaklandı ve hafif bir tebessümle tokalaştı.

Cihan, misafirlerini karşılamaktan mutluluk duyarak kapının önünden çekildi ve içeri buyur etti. Hep birlikte salona doğru ilerlediklerinde Tuğra oturduğu tekli koltuktan kalkıp önce Yavuz ile tokalaştı. Karşısında gördüğü adamı hemen tanımıştı. Yüzündeki şaşkınlık herkesin ilgisini çektiğinde açıklama gereği hissetti.

''Tabi ya, siz Ayza'nın çantasını büroya bırakan beysiniz. Konuştuğum kişinin siz olduğunu nasıl farkdemedim.''

Ayza duyduklarıyla bakışlarını Yavuz'a çevirdiğinde sessizce yutkundu. Haftalar sonra bu adamın birden karşısına çıkmasını, hatta neden evinde bulunduğunu sorguladı içinden. Gözlerine dönen kahveler sanki gözlerinden onu tanıdığını haykırıyordu. Yoğun kahveleri merakla bakıyor, Ayza'yı oldukça tedirgin ediyordu.

Yavuz gözlerini Ayza'dan çeker çekmez hafifçe kafasıyla onayladı ve karşında ona elini uzatan diğer kızla tokalaştı.

Mirel misafirlere bayılırdı ve her zaman tanımadığı insanları bile sıcak kanlılıkla karşılardı. Yavuz ve Mavera'yla tokalaşırken minik tebessümlerle ''Hoşgeldiniz.'' diyordu. Sarı saçlarıyla hafifçe tebessümüne karşılık veren kız ona o kadar tanıdık gelmişti ki fakat çıkaramamıştı.

Tuğra heyecanla Mavera'yla tokalaşmayı unutmuş hatta yüzüne bakamamıştı bile. Bedenini ve gözlerini Mavera'ya çevirdiği esnada uzun ve sapsarı olan ipeksi saçlarından gözlerini alamadı. Zar zor yüzüne çıkardığı bakışlarını gözlerinde sabitledi ve elini tokalaşmak için uzattı.

Mavera karşısındaki beyin bakışlarına anlam veremese de küçük bir gülümsemeyle tokalaştı ve gözlerini kaçırdı.

Ayza çocukluğundan beri tensel temastan rahatsızlık duyduğu için sadece ''Hoşgeldiniz.'' diyebildi. Tanımadığı insanlarla temas etmekten oldukça rahatsızlık duyuyordu. Ve karşısında duran adam yüzünden oldukça gergindi.

Hep birlikte koltuklara yerleştiklerinde Cihan ve Tuğra hariç hala hepsinin gözlerinde soru işaretleri vardı. Cihan, içindeki heyecanla daha fazla kendini tutamadı ve sözlerine başladı.

''Yıllar önce eşim vefat ettiğinde oğlum Tuğra çok küçüktü. Kendimi kaybettim, oğlumu kaybettim, kötü yollar denedim. Ama sonunda yaptığım yanlışın farkına varıp hayatıma çek düzen vermeye karar verdim.''

Mirel ve Ayza babalarının kendilerine bile yıllar sonra anlattığı bu olayı neden bu insanlara anlattığını anlayamamışlardı. Merakla birbirlerine baktılar fakat bir şey sormadılar. Cihan uzun bir iç çekip sözlerine devam etti. Mavera ise Cihan beyin o tanıdık sesinin zihnindeki karşılığını arıyor ve büyük bir merakla dinliyordu.

''Kendimi toparladığımda bir kaç yıl kendimi oğluma adadım fakat yetersizdi. Meleğim hep bir kız evladımız olsun isterdi, Tuğra'da hep bir kız kardeşi. Yıllar önce onların bu isteklerini yerine getirmeyi kendime borç bildim ve üçünüzün yetiştiği yetimhaneye geldim.''

Mavera aklına üşüşen düşünceyle gözlerini kocaman açtı ve eli bileğine gitti. Hayal meyal hatırladığı görüntüler beynine mızrak gibi saplanıyordu. Kızların ortak noktası olan tek kelime zihinlerine hücum etti. ''Üçümüz?'' diye geçiriyorlardı içerinden.

Mirel söze girecekken Mavera'nın eilinin hızla bileğine gitmesi dikkatini çekti ve gözleri bileğindeki şeye takılı kaldı. Dehşetle büyüyen irisleriyle birlikte elini ağzına götürdü ve hareketsiz kaldı.

Ayza, kız kardeşinin bu tepkisine anlam veremezken endişeyle babasına baktı. Cihan daha fazla uzatmak istemeyerek sözlerini keskin kelimelerle bitirdi.

''Yılar önce ayrılmanıza sebep oldum, şimdi ise kavuşmanıza şahit oluyorum.. Bu kız Ma-''

''Mavera!'' diyerek atıldı Mirel yerinden. ''Mavera'' diye tekrar bağırdı ismini sevinç ve heyecanla.

Gözleri önce kendi bileğine, sonra karşında duran Ayza'nın bileğine kaydı ve yaşlar süzülmeye başladı gözlerinden Mavera'nın.

Mirel kendini tutamayarak Mavera'ya doğru adımladı ve sımsıkı sarıldı çocukluk arkadaşına. Maveranın kolları işlevini yitirmiş gibi zorlukla sardı ona sarılan bedeni. Beline sarılan kollar gevşeyip geri çekildiğinde mavi irislere takıldı gözleri ve ufak bir hıçkırıkla ''Mirel'' diyip tekrar sarıldı karşısındaki bedene. Nasıl tanıyamamıştı ilk görüşte bu mavileri. Kızların akıttıkları yaşlar hüznün değil hasretin, kavuşmanın ve mutluluğun eseriydi.

Ayza hala hareketsizce olan biteni anlamaya çalışıyordu. Aslında gerçekle rüya arasında sıkışıp kalmıştı. Gerçekten bu Mavera mıydı yoksa zihni ona oyun mu oynuyordu bilemedi.

Mavera, kollarına Mirel'den çekip ufak adımlarla kendisine yaklaşan esmer tenli kıza baktı. Ayza zorlukla konuşup ''Gerçekten sen misin?'' diyebildi titreyen sesiyle. Gözleri çoktan dolmuştu fakat akmaması için savaş veriyordu göz yaşlarıyla.

Mavera bir adım öne çıkarak kafasını hızlıca onaylar anlamda salladı ve hıçkırıklar eşliğinde ''Ayza'' diyebildi. Ayza ismini duyar duymaz hızla sardı kollarını karşısındaki sarışına. Hem ağlıyor hem kahkaha atıyordu.

Ortamda bulunan beyler tebessümle kızları izlerken Cihan'ın yaşına inat pürüzsüzlüğünü koruyan yanaklarından damla damla yaşlar akıyordu.

O gün, o akşam, o gece... Belki de değişen hayatların en güzel başlangıcıydı. Sabaha kadar edilen sohbetler, ağlayışlar, kahkahalar, heyecanlar zamanın akışını değiştirmişti. Sabahın ilk ışıklarına doğru herkes odasına çekilirken Mavera kendine ayrılan odada değil kızlarla birlikte uyumak istediği için onların odasına geçmişti. Ayza uyumadan önce yanına su almak için mutfağa gittiğinde arkasındaki adımları fark edip yavaşça başını çevirdi.

Yavuz'u görmek onu tedirgin etse de bir şey söylemedi. Yaşananları unutmuş olmasını dilereyerek hafif bir tebessüm edip odasına doğru adımladı, fakat duyduğu cümle olduğu yere çivileyip içindeki korkuyu çoktan harlamıştı.

''Bende sana ait bir şey var.''

Loading...
0%