Yeni Üyelik
10.
Bölüm

9. Bölüm / Sen Kimsin! Ya Kimsin?! /

@ebrarhayal2733

Helloriii kuşlarım sürprizzz

 

Keyifli okumalar dilerim❤️‍🔥🌸

 

 

 

Bazı şeylere her ne kadar geç kalınsa bile o geç kalınmışlıkların bile telafisi vardır bu yüzden umudunuzu yitirmeyin :)

 

"Eskiden böyle değildin... Değilmişsin ne oldu sana da bu kadar değiştin?"

 

"Acı çekmiş hiç kimse artık eskisi, gibi

Değildir."

 

Blm şarkısı: Aytekin ataş - Never ending

 

Blm şarkısı: Aytekin ataş- The voice of Silence

 

○○○

 

Geçmiş ;

 

Karanlık bir gece de saat çok geç iken ve sokaklar tehlikeli iken kim çıkmak isterdi ki amed'in sessiz ve sisli sokaklarına.

 

Genç kız kendinden emin bir şekilde deli gibi gecenin bir yarısında dışarı çıkmış ve öylece gezip duruyordu.

 

Adar abisi gitmişti...

 

Geri geleceğim demişti . Sen çağırırsan söz geleceğim ezo'm demişti. Lâkin çok farklı bakmıştı genç adam bir daha amed'in topraklarına gelmek istemiyormuş gibi ... Hissetmişti hissetmese bile görmüştü kendi gözleriyle. Gitmişti adar abisi onu bırakıp....

 

Abisi haklıydı da gitmek için amed her ne kadar güzel olsada can yakıyordu can alıyordu.

Soğuk hava' nın sert rüzgarı genç kızın yüzüne tokat misali vurup geçiyordu. Bu rüzgar can acıtır dı amma o artık hissetmiyordu . Sanki hissleri ve bütün duyguları elinden alınmış gibiydi kin nefret ve öfke hariç ve birazda olsa merhamet . Sadece çocuklara karşı merhamet.

 

Derin bir soluk verip karla kaplı olan yolunu karlı olmayan yola doğru çevirip durmadan devam etti. Biraz daha yürüdükten sonra fazlasıyla sisinde etkisiyle karanlık bir sokakta olduğunu fark ettiğin de etrafına bakmaya başladı. Sanki sis ve soğuk giderek fazlasıyla artıyordu. Yada soğuktan gözleri buğulandığı için ona öyle geliyordu cebinde ki telefonu çıkartıp baktığında saat gece iki buçuk olduğunu gördüğünde bu sefer gözlerini kapatıp derin derin nefesler alıp vermeye başlamıştı .

 

Fazlası ile çok ama çok yorulmuştu...

Ama pes etmeyip halen direniyordu onca şeye yaşadıklarına. Niye yada niçin diye sordu kendine . Ve hemen cevap verdi . Bana yapılanlar için yeminim için diğer kadın ve çoçuklar için dedi içinden çocuklar için...

 

İçinde ki yaralı kız çocuğu için.

 

Gözlerini açıp geldiği yolu geri dönmeden yolun tersine doğru yürümeye başladı. Bunu neden yaptığını bilmiyordu lakin hissleri doğru yolda olduğunu söylüyordu. Bilinmedik bir şekilde. Her ne kadar yorulsa da bunun farkında bile değil di sadece içinde ki hislerine odaklanmış durumdaydı.

 

Adımları ve hisleri onu bir fabrika yada depo gibi bir yere getirmişti. Bir kaç dakika öylece durduğunda duyduğu sesler ile kaşları önce havalanmış daha sonra ise çatılmıştı. İçinde ki sesleri susturamayarak kendisini biranda içeri de bulmuştu. Yavaş ve dikkatli adımlarla ilerlediğinde tam önünde arkası dönük elinde silah olan adamı görünce daha bir dikkatle adamın dibinde durup boğazından kendine doğru çekip çevirdiği sırada aynı zamanda silahın yere düşme sesini umursamadan yere atmıştı. Direnen adam ile boynunu sertçe çevirip kırdığında derin bir nefes verip yerde ki silahın mermilerine bakıp aldıktan hemen sonra kendi silahının yanına koyup yerde ki adamı kollarından tutup çekerek bir köşeye götürdü üstüne yerde ki ceset poşetini serdi.

 

"Bunun burada ne işi var ? Ben neden buradayım ya allah cezamı verecek en sonunda ! Burada hiç iyi şeyler olmayacak gibi. " Kendi kendine söylendiğinde duyduğu bir kaç adım sesi ile ardına baktığında dört adamın buraya doğru geldiğini görünce dizlerinin üstüne eğilip yakınında ki duvarın ardına geçip dibinde ki sopayı eline aldı .

 

Adamlar sesi duymuş olmalılardı ki gelmişlerdi etrafa sürekli bakıyorlar ve kulaklarında ki kulaklık ile biri yada birileri ile konuşuyorlardı. Ne konuştuklarını duyamadığı için iyice merak etmişti ezo leyla içinde ki sesler burada çok kötü şeylerin döndüğünü ve hiç iyi şeyler olmayacağını söylüyordu.

 

Adamlar kendi aralarında hala konuşuyorlardı. Ezo Leyla' nın gittikçe merakı daha da artmaya başlamıştı. Dört adamdan üçü gitmiş diğeri ise kalmış hala etrafa bakıyordu.

 

En sonunda kendi saklandığı yere doğru gelmeye başladığında çöktüğü yerden kalkıp yavaşça duvarın sağ tarafına doğru kayıp elin de ki sopayı göğüsüne yakın bir şekilde tutup adamın gelmesini bekledi.

 

Ama bir anda adamın etrafa bakan gözleri bir yere odaklanmış adımları durmuştu. Adamın baktığı yere bakında az önce boynunu kırdığı adama baktığını görünce içinden bir kaç küfür savurdu . Daha sonra adamın sesi duyuldu.

 

"Strofına, cazzo!( ov, siktir!)" Dediğinde adımlarını hızlandırarak o yöne doğru gidip durmuştu. Ezo derince yutkunup duvarın arkasından adama baktığında adamın yüzünü göremiyor du ve adam tam çapraz yönde durmuştu. Yavaşça yere eğilen adam ile kaşları çatılmıştı.

 

"Piccolo diavolo ! Accidenti, perché c'era così tanto bisogno di tensione ? (Seni küçük şeytan! Bu kadar gerilime ne gerek vardı ? Lanet olsun .)" Diyerek elinde ki yavru kediyi bir köşeye koyduğunda ezo ufak bir şekilde şaşırmıştı. Bu dil italyancay dı ... Kafası çok karışmıştı bu yerde ciddi anlamda iyi şeylerin olmadığını anladı ve düşündü.

 

Kendi düşüncelerine dalmış bir halde iken onu düşüncelerinden alan şey büyük bir acının çığlığıydı. Ve bu çığlık hiç hayra alamet değildi tekrar kendisine doğru gelen adam ile kesik kesik nefesler almayı bırakıp nefesini tutup bekledi. Adam bir kaç dakika önce durduğu yerde durunca arkasından dolaşıp sert bir şekilde elinde ki sopayı geçirdiğinde adam inleyerek yeri boylamıştı.

 

Elinde ki sopayı arkasında ki duvara yaslayıp adama döndü adamın bayılma noktasına vurduğu için bayıldığını biliyordu ama yine de ne olur olmaz eğilip adamın nabzına baktı. Hâlâ yaşıyor olduğunu anlayınca elini çekip doğruldu ve yüzünü buruşturarak cebinde ki peçete ile elini silip adamın cebine koydu eğer yere atsaydı adamlar ters bir şey düşüne bilirdi.

 

Yerde ki adamı sessiz bir halde sürükleyerek söylene söylene gördüğü boş bir odaya götürdü daha sonra boynunu kırdığı adamın yanına gidip ceset poşetini kaldırıp serdikten sonra adamı ayağı ile ittirip ceset torbasına yerleştirip hemen ardından ceset poşeti' nin uçlarından tutarak çekiştirip aynı odaya götürdü. Ve bir köşeye koyup bayılttığı adamı sandalyeye bağlayıp cebindeki boş kağıdı sert bir top şekline getirip karşısında ki adamın ağzını açıp tıktı.

 

Hemen ardından dikkatli adımalar ile kapıyı kapatıp kendini duvara yaslayarak düşünmeye başladı. İçinde ki sesler bir türlü susmuyor ve ona düşündüğü şeylerin tam tersini yaptırmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu . "Ahh lanet olsun senin gibi iç sese!" Kısık sesli söylediği sözler ile gözlerini sıkıca yumup derin bir nefes verdi kesik kesik. Belki de bugün onun son günüydü ve ölecekti... Kısa biran sadece ölümünü ve bu zamana kadar yaşadıklarını düşündü her şey böyle olmasaydı ne olurdu diye ama bir cevap veremedi. Bunları düşünmemesi gerekiyordu bunu oda biliyordu ve kendine sinirleniyordu her defasında ve yine bir söz verdi kendine.

 

"Artık geçmişi düşünmek yok. Geçmiş en acısıyla silindi sen artık ezo leyla eroğlu değilsin! Sen artık sadece ezo da değilsin ! Sen artık ezo leylasın unuttun mu ? Sadece ezo yaralı ve bıçaklanan kişi ... Ezo Leyla ise güçlü ve dik başlı biri ve sözünde duran artık kendine gel bugün ölmek gerekiyorsa öleceksin bir hiç uğruna."

 

"Kimse senin için göz yaşı bile dökmeyecek . Belki de- hayır olmayacak ! Sen tek başınasın maske takmayı çok iyi biliyorsun rol senin işin unuttun mu o konaktan çıkarken ki sözlerini ? Hayır peki sana yapılanları elbette hayır ! Savaş diren ve kazan! Sen artık eskisi gibi değilsin bunu unutma unutturma."

 

Kısa bir süre tanıdı kendine ve sustu. Kendine yaptığı konuşmalardan sonra ne diye bilirdi ki ? Zaten söyleyecek sözleri çoktan söylemiş ve dile getirmişti . Hayat mı acımasız yoksa kader mi bilinmez lakin hayat nereden nasıl vuracağını iyi biliyordu bu kesindi. Hayatın ve insanların yaptığı eylemler can yakıyordu can alıyordu...Ve o insan bir zaman sonra o acıya bile bile alışıyordu veya öyle sanıyordu . Nedeni bilinmez yada bilinirdi belki o acıya alışıp güçlü olmak için yada o acıyı hatırlayıp ayağa kalkmak için. Ve bazen hiçbir şey yapmadan bekleriz o acının bitmesi için ama o acı gitmez ve daha da büyürdü bir ateş gibi her tarafımızı sarar ve gün geçtikçe harlanırdı... Geçmezdi sürekli ve sürekli kendini hatırlatır bir iz gibi kazınırdı ruha ve zihne ki o acı hiç geçmeyip yara versin hiç unutturmasın diye.

 

Acının ve aldatılmanın veyahut yalanın büyüğü küçüğü olmazdı. Acı acıydı yalan yalandı aldatmak altatmaktı .

 

Duyduğu mırıltı sesler ile gözlerini açıp karşısında ki çırpınan kişiye baktı hiçbir duygu ifadesi olmadan . Kafasını kaldıran adam ile göz göze geldiklerinde adam susmuş ve kaşları çatılmış bir şekilde kendisine bakıyordu ve tekrar bir iki mırıltı çıkarttı lakin bu şuan onun umrunda değildi. Tekrar çırpınıp kendini çözmeye çalışan adama aşağılayıcı bakışlar attı kurtulamayacağını bile bile deniyordu ipleri çözmeye. Ve buda onun aptallığı idi ona göre .

 

Yaslandığı duvardan doğruluğunda karşısında ki adam ile göz göze gelmişlerdi. Adamın gözlerinde nefret öfke ve biraz da olsa korku mevcuttu . Bu korkuyu birçok kez diğer adamların gözlerin de de görmüştü ölüm korkusu... Kendisi nedeni bilinmez bir şekilde hiç ama hiç ölümden korkan biri olmamıştı.

 

Nedenini kendiside hiç bilmiyordu belki de kendisine sık sık elbet bir gün ölüceğini hatırlattığı içindi.

 

Bir iki adım attığında adamın gözlerinin içine bakmaya devam ederken koluna sakladığı çakıyı çıkarttı ve adamında görmesini sağlayarak gözlerinin içine baka baka bıçağı sallamaya başladı neden yaptığını kendiside bilmiyordu belkide insanların ondan korkması artık onu mutlu ediyordu.

 

Adamın etrafında bir tur olcak şekilde dönüp yine karşısında olacak şekilde durduğunda gözlerini kısarak konuşmaya başladı.

" Hai paura? (Korkuyor musun?)" Bunu öyle bir ses tonuyla demişti ki adamın göz bebekleri titremişti.

 

Hıh diye bir nida dökülü vermişti ağzından.

"Hai paura e penso che dovresti esserlo anche tu!( Korkuyorsun ve bencede korkmalısın!)" Dediğinde adam'ın derince yutkunma sesi duyulmuştu boş odada.

 

Elinde ki bıçağın ucunu adamın sağ gözünden boynuna kadar yavaş yavaş sürterek şah damarında durdurdu.

"Chi sei? Oppure lascia che ti : chieda chi sei? (Kimsin sen? Veya şöyle sorayım siz kimsiniz?" Dediğinde adamın korkudan titreyen gözleri aşağı inmişti.

 

________ yarım saat sonra _________

 

Ezo Leyla ufak çaplı bir işkence ve küçük tehditler ile adamı korkutmuş kim olduklarını burada neler döndüğünü öğrenmişti . Boynunda ki floru çıkartıp yüzünü kapatacak şekilde bağladı ve odanın içerisinden çıkıp belinde ki silahı çıkarttı isminin lou olduğunu öğrendiği adamın susturucuya takılı silahını kontrol edip eline aldı .

 

Dikkatli adımlar ile bir yarım saat önce duyduğu acılı çığlığın geldiği sesin oraya doğru gittiğinde gördüğü dört adam ile hızla duvarın arkasına geçip saklandı . Duvarın arkasından dikkatli bir şekilde etrafa baktığında dört adamın biraz uzağında ayakta bir adam ve zincirli kelepçeler ile her tarafı bağlı olan adamı görünce bir kaç saniye nefes almadan bekledi.

 

Zincirli kelepçelerle bağlı adamın üstü çıplak ve kanla kaplıydı altında ise kanla kaplı bir pantolon vardı . Bir gözü mosmor bir şekilde kapalı diğeri ise kısık bir şekilde açık etrafta göz gezdiriyordu. "Ne yapacağım ?" Kendi kendine fısıldadığı cümleyi bile zar zor duymuştu .

 

Arkası dönük olan adam dönüp sert bir ifadeyle dört adama nazaran konuştu . "Ehi guarda qui sto andando in bagno uno di voi dovrebbe venire da quest'uomo e uno di voi dovrebbe venire con me. (Hey siz buraya bakın ben tuvalete gidiyorum biriniz şu adamın yanına gelsin birinizde benimle gelsin." Adamin söylediklerini anlayan ezo leyla kendini tebrik etti iyi ki beşten fazla dil öğrendim diye.

 

Adamın söylediklerini hızlıca düşündüğünde keyifle sırıttı "Gidin bakalım kalanlar ile biraz antrenman yaparım siz gelene kadar . "Kendi kendine bunları söylediğinde yüzünde ki şeytani tebessüm gülümsemeye dönüşmüştü .

 

Adamlar gittiği gibi yakınında ki iki adam kendi hallerinde sohbete dakikalarında ezo leyla fırsat bu fırsat diyerek duvarın ardından çıkarak elinde ki silahı adamlar dark etmeden alınlarından yani tam on ikiden vurduğunda yeri boylamıştılar. Diğer adamın kendisini fark etmesi ve ona silah çekmesi ile çevik bir hareketle adamın silah tutan eline ateş edip hemen ardından kalbine iki kurşunla vurup hızla ayakta bağlı adamın önünde durup etrafı kolaçan ettikten sonra kendisine şaşkınlık ile bakan adama baktı.

 

Ağzını kapatıp konuşacakken düşündü umarım italyanca biliyordur dedi içinden hemen ardından adama bakıp konuşacaktı ki karşısında ki kişinin konuşması ile sustu. "Chi sei,ragazzina? Non dovresti essere qui adesso .( Sende kimsin? Küçük Kız burada olmaman gerekirdi hemen git buradan ." Dediğinde ses tonunda herhangi bir duygu ifadesi yoktu.

 

Adamın italyanca konuşması ile rahatladı en azından bildiği bir dildi ya bilmediği bir dil konuşsaydı ? Bir saniye o adam kendisine küçük kız mı demişti cidden sinirle sert bir soluk verdi. " Küçük senin ki dir lan ! Mal." Dediğinde karşısında ki adam ona kaşlarını çatarak merakla bakiveriyordu .

 

Arkasını dönüp elini anlina çarptı sonra anlinda ki elini ağzına götürerek ufak bir çığlık attı . Adama türkçe konuşmuştu salak gibi sinirden şuan bir deli gibi davrandiginin farkındaydı maalesef ki tekrar adama doğru döndü . "Prima di tutto non sono piccolo. Mettitelo in testa secondo non importa chi sono . Dove sono le tre chiavi dobbiamo andare adesso . ( Ilk olarak ben küçük değilim . Bunu o aptal kafana bir sok iki benim kim olduğum pekte önemli değil sen kimsin ?" Hızlı ve sinirli bir şekilde dediğin de adamın dudaklarında ufak bir sırıtma oluştu .

 

"Yok ya bu adam kesin mal ha ! Vallahi allahım görüyorsun bak nasıl da sabırlı ve sakinim ama bak böyle salak insanlar hep beni çıldırtıyor yoksa sende biliyorsun ben bebek gibiyim! "

 

"Yemin ederim sizin gibi adamlarla ugrastigim için adım deliye çıkacak ! Kabahat bende aptallıkta bende ben niye geldiysem hay içim de ki hislere uyan aklımı ben bir güzel seveyim ."

 

Duyduğu gür kahkaha sesi ile arkasına baktığında az önce catilan kaşları daha çatılmıştı . Karşısında ki adam deli gibi gülüyordu . "Sen .... Sen gerçek deli sen manyak ! Hahaha." Ne yani bu salak adam türkçe biliyor muydu? Sabır çekip adamın gözlerinin içine baktı . "Bana bak sen madem türkçe biliyorsun ne diye ugrastiriyorsun beni he ? Zaten akıllısı beni bulmaz o ayrı da de bana hele adın ne ve biraz daha gülersen adamlar biz kacamadan muhtemelen gelecek-" Lafını tamamlamadan içeri giren adam ve omzunda hissettiği acı ile yüzü buruşmuştu .

 

Ardından ise bir kahkaha sesi ve endişeli bir bağırış ...

 

°°°

 

"Hadi acele et daniel başka adamlar gelebilir! Arabaya kadar sabret biraz."

 

"Naturalmente è facile a dirsi. (Demesi kolay tabii." Dediğinde ezo öflemişti.

 

"Non esagerare Daniel hanno sparato anhe a me ma non mi sto lamentando affatto sei un ragazzone. ( Abartma daniel bende vuruldum ama hiç mızmızlanmıyorum koca adamsın. "

 

Arabanın yanına geldiklerinde ezo arka kapıyı açıp danieli bindirdikten sonra şoför koltuğuna binmiş ve arabayı çalıştırmıştı .

 

"Anlat bakalım daniel sen kimsin?" Dediğinde daniel'in derin bir nefes alarak camdan dışarıyı seyrettiğini gördü aynadan.

 

" Sono venuto dall' Italia per la ragazza che amo ma (Ben italyadan geldim sevdiğim kız için ama) O beni kandırdı ben meğer onun aile ile düşman sonra ben bunla buluştu konuşurken karanlık ve daha sonra sen geldi ... Sen kucuk sen korkusuz sen cesur ben ti sono grato e debitore grazie mille .( Sana minnettarım ve borçluyum çok teşekkür ederim. ) Diyerek bakışlarını ezo leylaya çevirmişti.

 

"Teşekkürlük bir durum yok. Seni birazdan bir yerebırakacağım orada bir doktor ve hemşire olacak ve iyileşeceksin sonrada italyaya gidersin." Dediğinde itiraz istemiyor gibiydi.

 

"No se non vuoi nulla in cambio pagherò il mio debito restando ( Hayır olmaz madem karşılık istemiyorsun ben borcumu kalarak ödeyeceğim.) " Dedi.

 

Ezo Leyla hiçbir şey demedi . Belki de ciddiye almadı.

 

Araba durmuştu ezo arkaya dönerek daniele baktı . "İn " Dediğinde daniel bir şey demeden kafasını onaylar biçimde sallayarak inmiş ve adamların yardımı ile büyük evin içine girmişti.

 

Fakat daniel kararlıydı kendisini kurtaran kadına her ne olursa olsun koruyup kollayacak ve destek olacaktı.

Dediğinide aynen yapmıştı...

 

_________________ ŞİMDİ Kİ ZAMAN ____

 

Yazarın Anlatımı ile

 

Her yara iyileşmiyordu sadece susmayı öğreniyordu ve susuyordu o yara belki de bir gün konuşup açılacağını bile bile.

 

Geçmiş bir gölge gibi bütün insanlığı takip eden bir iletti ve bunun kurtuluşu varmıydı bazı şeylerin olduğu gibi geçmişimizi silmenin de aslında bir yolu vardı. Fakat zaman sessiz bir testeredir ve bugün yada yarın ne olcağı belli değildir. Bu sebeple en çok zamanı düşünmeli bir insan.

 

Biran bile düşünmeden tetiği çekeceği sıra başka bir silah sesi yankılanmıştı koca konakta ve herkesin gözü bir zafere birde içeri giren kişideydi ...

 

Şaşkınlardı çünkü gelen kişiyi hiç ama hiç beklemiyorlardı... Ezo Leyla 'nın kaşları çatılmıştı kimdi bu adamda kendisinin öldüreceği adamı öldürecek cesareti kendinde buluyordu? Sinirle burnundan soluyordu.

 

Öfkeli mavi harelerini arkasına çevirdiğinde oturduğu yerde donup kalmış ağaları görmek onun kaşlarını daha bir çatmasına sebep olmuştu.

 

"Alaz ağam?" İçlerinden en genç olan ağa ile ezo leyla hızla önüne döndü nasıl yani yoksa diye düşündü içinden yoksa alaz xidrekan geri mi dönmüştü koskoca beş yıl sonra peki neden ? Veya niye !

 

Daha fazla düşübmemeye karar verdi. "Amca ?! Sen misin ?" Diye soran armanç'a bakmadı bakışlarını yerde ki kafasından vurulan adama çevirdi ve tiksinti dolu bir ifade ile baktı.

 

"Benim! Yiğenim ! Lakin daha sonra konuşacağız şimdi cezasını kesmem gereken insanlar var!" Dediğinde sesi bir hayli öfkeliydi sert adımlar ile müstakbel karısının yanında durdu . Siniri boynunda ki damarlardan ve nefes alırken açılıp kapanan burun deliklerinden ve yeşil gri harelerinden belli oluyordu. "Diyin ! Bana ağalar! Siz kimsiniz de ! Benim karıma silah çekip onun hakkında ve yiğenim hakkında karar alıyorsunuz!? NE CÜRETLE CEVAP VERİN!" Diyerek öfke ile konuştuğunda sesi bir kaç kez yankılanmıştı.

 

Içlerinden bir kişi korku ile konuşmaya başladı kekeleyerek çünkü alaz xidrekan 'ın öfkesini biliyordu. "A-a-ğa-m di-ğer-lerinin bir suçu yok vallah her - şey welat ağa ile oğlu zaferin başınının altından çıkmıştır ." Dedi ve bunu demesi ile alaz'ın öfkeli gözleri zorlukla ayağa kalkan welat ağa ya döndü. "Welat ağa! " Diyerek hızlı adımlar ile yanına doğru gidip tam karşısında durdu ve beklemeden sert bir yumruğu yüzüne geçirdi.

 

"Welat ağa! Ulan sen kimsin köpek herif benim karım hakkında karar alıyorsun ve karıma silah çektiriyorsun lan OROSPU ÇOCUĞU !" Diyerek önü arkası kelimeden küfürler eşliğinde tokatlar ve yumruklar eşliğinde durmadan vurmaya devam ediyordu.

 

Diğer ağalar ise korku ile ayağa kalmış öfkeli adama bakıyorlardı korkudan titreyerek. Alaz üstüne oturduğu adamın üstünden kalktı ve kanlar içinde olan yüzüne bakıp ardından adamlarına bağırarak seslenip götürmelerini istedi.

 

Üstünü silkip elinde tuttuğu silahı korkudan titreyen ağaların üstünde gezdirdi . "Sizde bir dersi hak ediyorsunuz değil mi koyduğumun ağaları!?" Dediğinde hiç birinden çıt bile çıkmadı.

 

Ezo Leyla karşısında ki saçmalığın bitmesini bekledi . Çünkü ona göre bunların hepsi alaz'ın gösteriş oyunlarıydı. Daha sonra etrafına baktığında sidar ağa 'nın alaz'a gururla baktığını gördü bu onun sinirlerini daha bir bozmuştu bu adam iyi miydi? Omzunda hissettiği el ile soluna bakınca mehmet ağayı gördü. "Hadi güzel kızım biz gidelim artık." Dediğinde ezo leyla kafasını hayır anlamında iki yana sallayarak cevabını verdi.

 

"Bu saçmalığı kendim sonlandıracağım mehmet ağa! " Diyip yaşlı ağa'nın gözlerinin içine baktı kısa bir süre hemen ardından bakışlarını alaza 'a çevirdiğinde elindeki silah ile karşısında ki bütün ağaların ayaklarına sıktığını görünce öylece durmaya devam etti. "Sizi bu ilk ve son uyarım bir daha ki ne mezarda bulursunuz kendinizi şakam yok! Konu karım ve ailemse gerekeni en iyi şekilde yaparım! Yokluğunda kendinizi bir şey

sanmışsınız kendinize gelin ve haddinizi bilin! Amed 'in ağası benim bu şehir benim! " Dediğinde çok ciddiydi ve açık açık herkesi tehdit ediyordu .

Ezo elinde ki silahı daha bir kuvvet ile tutup bir kaç adım atıp havaya ateş ettiğinde mavi hareleri yeşil gri karışımı harelerle buluştu.
"Yeter! Kes oyunu alaz xidrekan! Amed benim ve buranın hanım ağasıda benim! Toprakları da benim ! Yıllar sonra gelip boş boş konuşmalarına katlanacak değilim! Asıl haddini sen bil ! Yıllar önce nereye gittiysen oraya git ! " Dediğinde karşısında ki adam gibi oda bir hayli sinirli öfkeli ve ciddiydi.

Ağzını açıp konuşmak için hamle yapacak adamı takmayarak arkasını dönüp büyük konağın kapısından çıkıp olduğu konağı terk etti hızla o kadar sinirliydi ki gözü hiçbir şeyi dahil görmüyordu. Bindiği Range Rover arabasının gazını sonuna kadar köklenip hiç durmadan devam etti yoluna nereye gideceğini tam olarak oda bilmiyordu...

•••

Durdurduğum arabamda bir kaç saniye kendime vakit verdim daha sonra arabamın kapısını açıp indim. Amed'in yani diyarbakırın manzarası şuan olduğum uçurumdan epey bir güzel görünüyordu ve insanı büyüleyip birçok düşünceye itiyordu aklında ki düşünceler yetmezmiş gibi ... Ve ben bugün bir şeyi çok iyi anlamıştım her ne kadar geçmişimi düşünememeye çalışsamda geçmişim aslında bir iz gibi zihnime kazınmıştı ve gölge gibi hep önümde idi bir nefes kadar ise yakınımdaydı .

Bir kaç adım daha atıp uçurumun ucunun yakınına geldim . Nedeni bilinmez bir şekilde ölümle burun buruna gelmeye alışmıştım ve bu şey bana hiçbir hissettiriyordu. Sinirliydim öfkeliydim intikam ateşi gün geçtikçe içimde daha bir büyüyordu beni bu hale getirenlerin kafasına sıkmamak için çok zor tutuyordum kendimi ama doğru zaman daha gelmemiş gibi hissediyordum. Adar abim gitmişti... Dilara da gitmişti... Ve ben her zaman ki gibi yine istediğim gibi tek başınaydım.

Şuan deli gibi çığlık çığlığa bağırsam sesim kısılana dek ne olurdu ? Veya belimde ki silahın içinde ki kurşunlar bitene kadar havaya sıksam? Herkese herşeye öfkeliydim sinirliydim . Artık kimsenin beni anlamasına gerekte yoktu zaten benim yaşadıklarımı yaşayamadan anlayamazlardı da beni hiç kimse...

Bazen insanları anlamak zordur derler ama aslında onlar o anlaşılamadıkları insanı anlamak istemezler ... Oysa ki bir baksalar konuşsalar yada sadece susup otursalar anlarlardı.

İki yıl olmuştu adar abim gideli ilk başta anlamasamda dilara'nın da ondan sonra gitmesiyle anlamıştım aslında olanı biteni. İkisi de birbirlerine âşıktılar ve araların da ki bilmediğim olay yüzünden gitmiştiler. Ama onlar sadece kendilerinden değil benide bırakıp gitmiştiler. Bu benim umrumda mıydı? Evet hemde çok bir yanda abim dediğim kuzenim bir yanda kardeşim dediğim arkadaşım vardı.

Bunların dışında ise benim büyük hatalarım vardı . En büyük hatam konu onları düşünmek ve yanında olmak olunca kendimi unutuyordum... Aslında ben acıya vurgundum ona mahkumdum ve her bir mahkum gibi bende alışmıştım acıya yanlızlığa ve en çok ruhsuzluğa.

Şöyle çekildim bir kenara baktım kim bende ne kadar kalmış ben kimde ne kadar kalmışım diye. Bir sözü vardır özdemir Asaf 'ın.

Size demem o ki bu hayatta değmeyecek insanlara hiçbir şey vermeyin ve değmeyecek insanlar içinde kendinizi yormayın. Ha en önemlisi de bu hayatta ailenize bile güvenmeyin ve benim yaşadıklarımı gözden geçirin dediklerim kulağınıza küpe olsun. Ben ve benim gibiler bunları hayat okulundan öğrendik . Halada öğrenmeye devam ediyoruz...

Yüzüm de belki de yıllar sonra ciddi bir şekilde gerçek bir tebessüm vardı. Bu gülümseme aslında bir çok şeyi barındırıyordu ama bunu size açıklayamam bu tebessümün manasını sadece gerçekten hayatta darbe alan bir insan anlardı.

"Sen amed! Benden çok şey aldın... Ama bir o kadar da şey verdin! Şimdi söyle bana verdiklerin ile ne yapayım? " Dediğimde sesim duyulabilecek bir ses tonunda çıkmıştı.

Bir adım attığımda duyduğum ses ile durdum olduğum yerde.

"Ne o eroğlu ķızı atacak mısın? Kendini uçurumdan bir yarım saat önce ki cesur korkusuz hanım ağaya ne oldu söylesene bana ? Yoksa-"

Arakamı hızla ona doğru döndüm hızlı adımlar ile onu ittirip bağırarak konuşmaya başlamam ile sözü yarıda kalmıştı .

" KES KESİNİ LAN ! KES SESİNİ ! SEN KİMSİNDE BENİ TANIMADAN ETMEDEN BENİM HAKKIMDA KONUŞUYORSUN AĞA BOZUNTUSU KORKAK ADİ HERİF! BEN HER ZAMAN AYNIYIM! "

"ŞİMDİ O SESİNİ KES YOKSA BEN SENİN O İĞRENÇ SESİNİ SEVE SEVE KESERİM!" Dediğimde hiçbir şey yapmadan tek kaşı hava da bir şekilde bana bakıyordu.

"Ne yapabilirsin mesala karıcığım? Biraz anlatsana bende biliyim ?" Dediğinde sesinde ki alay ile sinir kat sayım tavan yapmıştı.

"Tek bir şey diyeceğim ." Diyip durdum kafasını devam etmem için bir işaret verdi . Kulağına doğru yaklaştım. "SİKTİR GİT !" Diyerek bağırdığım da bu sefer oda sinirlenmişti bunu hızla alıp verdiği nefeslerinden anlaya biliyordum ondan dör beş adım uzağa gittim.

"Artık gitmek yok o eskiden di ." Diye söylediğinde bu sefer sinirime rağmen alayla sırıtan bendim . "Aa olur mu öyle xidrekanların şerefsiz ağa bozuntusu bence sen git git ." Diyerek konuştuğumda sinirle gülüp elini siyah saçlarından geçirip sabır dediğini duymuştum.

"Leyla beni delirtme karıcığım. " Dediğinde öfke ile ona doğru adımlayıp karnına sert bir yumruğu geçirdim. "Bana bak ben senin ' karın' falan değilim kendine gel!"

"Şimdilik değilsin . Sonradan elbet karım olacaksın müstakbel karım." Bu adam maldı valla beni delirtmek için gelmişti yada ger şey bir kabus yada KOCA BİR EŞŞEK ŞAKASI İDİ!

"Hıhı aynen ondan ondan" (bizim iç ses fln off çok şey yazıp sildim yazamıyorum ağliyacamm)

"Git artık burdan." Dediğim de sanki ona attığım yumruk hiç bir etki yaratmamıştı. Öylece yine aynı şekilde duruveriyordu karşımda aptal.

"Hayır." Dediğin de derin bir nefes verdim.

"Neden geldin ? Alaz Xidrekan 5 yıl sonra niye ve neden ?!"

"Çünkü müstakbel karım ve yiğenim hakkında olanları duydum ayriyetten annem fenalaşmış. "

"Sen çocuk mu kandırıyorsun! Ya annen fenalaşıp iyileşene kadar 1 buçuk hafta oldu neredeyse! Hem senin gelmene gerek yoktu her zaman ki gibi ben yine tek başıma hallederdim!" ( Yapma bee🥺)

"Leyla-"

"Kes! Kes artık o sesini !"

"Böyle olsun ben istemedim! Tamam mı?! Her şey senin puşt abin ve kız kardeşimin suçuydu! Ve onlar yüzün den yanan biz olduk! "

Tekrar konuşacakken o yine sözüne devam etti. " Ne yapsaydım leyla? Sen daha 16 yaşındaydın 16! Seninle evlensemiydim he de bana bir kere demedin mı bu adam ne için gitti diye ya? Ben senin için gittin kendim için gittim ! Bana seninle evleneceksin dediklerinde daha 21-22 yaşlarındaydım.

Kendimi iğrenç bir yaratık gibi hissettim pedofili gibi hissettim! Anlıyor musun?! Beni he ? Ama nalet olsun ki bugün olanlardan sonra köpek gibi pişmanım... Ama yine aynı şey olsa yine senin için giderdim ." Dediğinde gözüm kararmıştı .

Belimde ki silahımı çıkarttım ve tam anlının ortasına doğru tuttum. Tamam bir bakıma haklıydı ama onun gittiğini öğrendiklerin de ben neler yaşamıştım bilmiyordu ve evet bende haklıydım! Bencildi olacakları bile bile gitmişti.

Ya ben bawer abiye kuma olarak gitseydim yada o küçük yaşımda amcasının oğullarından biri ile evlenseydim. Veyahut bugün kü gibi bir olay olsaydı?...

Ben bugün bir şeyi daha anlamıştım her ne kadar onu haklı bulsamda bir tarafım hep onu suçluyordu ve bu öfkemi daha da bir harliyordu.
"Beni vuracak mısın? " Demişti gözlerimin içine bakarak. Gözlerine baktım fakat hiçbir duygu ifadesi ile karşılaşamadım sadece yeşil gri hareleri ile mavi harelerime bakıyordu.

"Vur haydi beni ezo leyla. "

Madem bu kadar çok vurmamı istiyordu bende onu vururdum o zaman...

Bitti.

 

 

Şaka ya şaka jshdxshdjdsfsj

 

Madem onu bu kadar vurmamıistiyordu bende vururdum o zaman... Elimde ki silahı çekerek hazırladım. Aklımda hayin düşünceler ile kahkahalar atıyordum.

Elimdeki silahı hızlıca ayağının dibine ateş ettiğimde gözlerime daldığı için bir adım geriledi ve küfürünüde eksik etmedi "Hassiktir! " ona bakmadan elimde ki silah ile seri adımlar ile ilerliyordum arkamdan duyduğum adım sesleri ile peşimden geldiğini anladım.

"Nereye gidiyorsun leyla!?" Diye yüksek sesle konuştuğunda onu takmadım bile gördüğüm bmw ile onun arabası olduğunu anladım çünkü başka araba yoktu benim arabam hariç elimdeki silahı arabanın bütün tekerleklerine sıktığımda koştuğunu hissettim. Hemen dönün onun bir adım ötesine ard arda sıktığımda durdu ve sinir ile adımı bağırmaya başladı.

''Ne o adımımı ezberliyorsun? Alaz Xidrekan. " arabamın yanına gelip kapısını açtığımda duyduğum adım sesi ile ona doğru döndüm . "Bir saniye !" Diyerek silahım da kalan son kurşunu omzuna sıkmamla inlemesi bir oldu bu hareketlerimi beklemediği kesindi.

Hemen ardından arabama binip uzaklaştım ve aynadan son kez yarattığım olaya baktım. Mükemmel bir iş çıkartmıştım oh olsundu ona o daha beni tanımıyordu ezo leyla'nın kim olduğunu gösterecektim ben ona burnundan getirecektim hayatı.

Bu da ezo leyla farkı olsun du ;)

BİTTİ...

Tamam tamam şimdi gerçekten bitti.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir ve beklediginiz zamana değmistir. Ayy çok yoruldum be ama bence değdi bir daha ki bölüm ne zaman yazarsam artık .

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum kuşlarım lütfen bol bol yorum yapın.

Bu bölüme sınır koyuyorum geçerse bölümü erken atarım :)

Sınır: oy =vote 55 üstü veya 55 yorum 40 hadi bakalım göreyim siziii

Şimdilik görüşürüz hoşçakalın bir daha ki bölümde buluşmak dileği ile hayalin kuşları 🕊🤍...

Loading...
0%