@ebrrqry
|
Mustafa'ya el sallayarak bende okuldan çıkmak için öğretmenler odasına gittim. 2 hafta sonra yeni bir öğretmen gelecekti ve benim saatim düşecekti. Bu benim için bir yandan iyi olsa da, üzülüyordum. Hepsine çok alışmıştım, 2 hafta sonra sadece iki sınıfı bırakacak olmak beni zorluyordu. Büyük ihtimalle 1 ve 2. sınıflara ben ders vermeye devam edecektim. Bende böyle düşünüyordum zaten. Çantamı alıp, Ahmet abiye selam söyledim ve okuldan çıktım. O sırada önümde beliren Ilgaz ile ona baktım. "Tahminen o güzel canın beni ne zaman affetmek ister?" dedi masum masum. Ama ben buna kıyamam ki. Kendine gel! "Bilmiyorum, niye geldin?" Kollarımı göğsümde bağladım. Arkasında duran elini hızla öne getirdi. Buketin içinde taç çiçeği ve inci çiçeği vardı. Üstelik bu buket o kadar büyüktü ki, ortamıza sığması için Ilgaz bir adım geriye çekilmişti. Ben her zaman inci çiçeğini ve taç çiçeğini çok severdim. Küçüklükten beridirli. Tam gülümseyeceğim sırada aklıma attığım trip gelmişti. "Kendini affettirmek için çiçek mi aldın?" Başımı iki yana sallayarak eve doğru ilerlemeye başladım. Ilgaz yine önümde dururken ben durmadığım için oda geri geri yürümeye başlamıştı. "Prensesim ne olur affet beni. Bir daha seni üzersem eşsek başı olayım. Allah bütün belamı versin" Cevapsız bıraktım onu. Önümde durduğu için bende durmak zorunda kaldım. "Özür dilerim gü-" "Dolanma peşimde Ilgaz" Hızla onu yine orada bırakarak yanından geçtim ve yürüdüm. Galiba bu trip tahmin ettiğimdende uzun sürmeyecekti. Ilgaz bu sefer yanımda belirirken ofladım. Affetmek istiyordum ama bir tarafım seni çok kırdı biraz tripten bir şey olmaz diyordu. Çiçek buketini yine önüme getirip bana en masum bakışını atsada ona göz devirdim. "Göz devirmelerede başlanmış, bittik" Olduğum yerde durarak sinirle ona baktım. Yumruğumu karnına geçirmemle acıyla orayı tutarak eğildi. Ona dil çıkartıp "Bitmişmiş, konuşma benimle. Peşimdende gelme!" dedim. Arkamı dönüp gideceğim sırada gelen acı dolu sesi tekrardan ona dönmemi sağladı. Karnını acıyla tutsada hızla bana buketi uzattı. "Lütfen beni affet prensesim, lütfen. Allah benim belamı versin bu bir daha olmayacak. Söz veriyorum" Sesi o kadar acı dolu çıkıyordu ki yutkundum. "Ilgaz" Onu kolundan tuttum. Doğrulttum ve telaşla karnına bakmak için elini çektim. "Bakma!" dedi geri çekilerek. Bu ani tepkisi beni korkutmuştu. "Ne oldu, çok mu acıttım. Ben, ben sert vurmadım ki Il-" Beyaz tişörtünde gördüğüm kan ile elimle ağzımı kapattım şokla. Ne olmuştu ona? "Ilgaz, kanıyor. Özür dilerim, ben" "Ben bilme-" Hızla titreyen sesime bir son vererek onun tişörtünü alttan tuttuğum gibi açtım. Gördüğüm sargı gözlerimi doldurdu. Hafif sarıldığı için kan hemen üstüne geçmiş olmalıydı. Titreyen dudaklarımla Ilgaz'a baktım. "Özür dilerim" Gerisi ise onun göğsüne yaslanmamla geçti. Beni hızla kendine çekti ve sarıldı. Bende onun göğsünde ağladım. Üzülmüştüm, kim bilir nasıl canını acıtmıştım. "Şş, bir şeyim yok gülüm. Acımadı, ben seni daha fazla acıttım bune ki?" Kısa bir süre daha da öyle kalırken ondan ayrıldım. "Hadi hastaneye gidelim, baktıralım orana." Elini tutup onu çekiştirmeye başladım. "Barıştık mı?" dedi olduğu yerde durup sırıtmaya başlayarak. Onun elinden elimi sertçe çekerek eve doğru koştum. Haspam şey. Korkmuştum güya onun için.. Eve varırken arkama döndüm. "Güzelim valla acımıştı" Kapıyı açtım, tam eve gireceğim sırada tekrardan arkama döndüm ve Ilgaz'ın elindeki bukete baktım. Yanına gidip buketi bir anda kendime çektim ve arkama dönerek eve girdim. "Pansuman yaptır!" dedim son kez. Kapıyı yine yüzüne kapatarak derin bir nefes bıraktım...
|
0% |