Yeni Üyelik
29.
Bölüm

|•29. BÖLÜM•|

@ebrrqry

İZMİR~ 2006

"Asyaanımm" dedi küçük kız heyecanla Ilgaz'ı görürken. Ona doğru koştu.

Ilgaz gülümseyerek kollarını iki yana açtı ve kucağına az sonra atlayacak olan Eftelya'yı bekledi.

Eftelya onun kucağına atladı. Çok mutluydu onu gördüğü için minik kız. Bir daha Ilgaz'ın gitmesini istemiyordu.

"Civcivim, özledim seni. Küçük panda!"

Eftelya hafifçe kıkırdasada sinirliydi. Hızla ondan ayrılarak parmak ucunda yükseldi ve onun saçını çekti.

"Ah! Çekme saçımı civciv"

"Atıyyı oy, yokşa şeni döveyim!" dedi minik kız.

Onun saçını bırakarak gülümsedi.

"Cimcime!" dedi Ilgaz sevdiği saçları karıştırarak. Tanıştığı günden bu yana Eftelya'nın saçlarına bayılıyordu. Asla incitmeden sevmeye çalışıyor, bir zarar gelmesin istiyordu.

"Vuyuyum şeni oyum!" dedi ona baş parmağını sallayarak sinirli gözükmeye çalışan Eftelya. Gerçekten sinirliydi bu sefer.

Ilgaz gülmemek için kendini zorlarken ne kadar tatlı göründüğünü derince inceledi. Onu bir daha asla göremeyecekmiş gibi hissediyordu. Bu his bile onun kötü hissetmesine yetiyordu. Nereye giderse daima civcivini de yanında götürmek istiyordu.

"Ne oynamak istersin?" dedi Ilgaz.

Eftelya'nın oyun oynamayı çok sevdiğini biliyordu. Onun için gelmişti, 1 haftadır uzaklara gittikleri için Ilgaz gelir gelmez onu görmek istemişti. Çok özlemişti civcivini. Onun minik ellerini, sarı saçlarını, mavi gözlerini...her şeyini özlemişti.

"Evciyikkk!" dedi hızla gözden kaybolan Eftelya. Eve girmiş ve oyuncaklarını almak için koştura koştura odasına gitmişti.

Ilgaz'ı çok özlemişti.

"Abicim benim karamım deymiş!" dedi heyecanla bağırarak. Abisi onun bu sevincine göz devirerek elindeki tabletle oyun oynamaya devam etti.

Minik kız, barbie bebeklerini ve oyuncak arabalarını kucağına doldurarak en son kafasına da evin minyatürünü koydu.

Gülücükler içinde bahçeye doğru koştu...

 

ŞİMDİKİ ZAMAN

Bugün Gizey'le bir anda yemeğe gideceğimizi öğrendiğim için hemen hazırlanmaya başlamıştım.

Masamdaki çiçeklere bir bakış atarak gülümsedim.

Bir iki gün daha bu tribi sürdürür daha sonra onu affederdim. Ondan uzak kalmak istemiyordum.

Üstüme mavi, dekolteli bir bluz giyerken altıma ispanyol paça beyaz kot pantolonumu giydim.

Ayakkabı olarakta hafif topuklu bir siyah ayakkabı tercih ederken, Gizey'de bana mavi renkli çantasını vermişti.

Gerçekten ikimizde güzel olmuştuk. Tabi ben çok özenmek istemesemde Gizey beni başka bir yerede götüreceğini ve güzel hazırlanmamı söylemişti. Düğüne gidecekmişiz..

Evden çıkarak gelen taksiye bindik.

"Öğrencilerimden birinin amcasının düğünü, o yüzden gitmeliyiz bebek"

Ofladım.

Şuan gürültülü bir ortama gitmek istemiyordum.

Ne güzel evde yatacaktım ben ya!..

Taksi bizi merkezde bir mekana bırakırken ilk başta Gizey'le güzel bir yemek yemiştik ve daha sonra yakın olan düğün salonuna doğru yürümüştük.

İçeriye güzel bir şekilde karşılanıp girerken, yüzümde samimi olmayan bir gülüş vardı.

Boş bir masaya geçip otururken, etrafımız ve bizim masamızda çoktan dolmuştu.

"Hangi tarafsınız?"

"Erkek" dedi Gizey, kadına.

"Hoş geldiniz, düğünümüz birazdan başlayacak"

Kadın bizi bırakıp giderken masadaki bardaklardan birine su koyarak içtim.

"Burda dur-"

"Susarmısın Eftelya. Söz veriyorum görsünler beni, sonra gidelim"

Başımı salladım derin bir nefes bırakarak.

Bir süre sonra içeriye gelin ve damat girer alkış tufanı tuttu. Herkes ayaklanıp alkışlarken bir tek ben oturuyordum galiba.

Neden kalkmak mı zorundaydım?

Kalkmadım, ufak bir alkışlayıp hemen elimi durdurdum ve önüme döndüm.

Gizey bir kaç defa kalkmam için beni dürtsede omuz silktim. Sanki benim düğünümdü.

Sanarsın afrika kraliçesi saraya giriş yaptı. Pardon da niye kalkıp ayakta alkışlayayım ki?

Herkes homurtular içinde geri otururken önümdeki yaşlı amca ve kadının ölümcül gözlerini üzerimde hissettim.

Ne bakıyorsun? Simit var börek var ne bakıyorsun?.

Bir süre oynamalarla geçerken Gizey'e hava alacağımı söyleyerek dışarıya çıktım.

Eve gidip bir an önce uyumak istiyordum.

Bir anda kolumdan tutulup çekilirken, çığlık atamadan ağzıma eller kapandı.

Bir duvara yaslanırken korkuyla gözlerimi açtım.

Gördüğüm kişiyle derin bir nefes alarak yumruğumu koluna geçirdim. Elini ağzımdan çekerken sinirle bir daha koluna yumruk attım.

"Manyak!" dedim Ilgaz'a.

Korkutmuştu beni odun!.

Beni bir anda duvarla arasına kıstırdı ve dudağıma bir öpücük kondurdu.

Gözlerim kapanırken, geri açmak istememiştim.

"Özür dilerim prensesim" dedi. Sonra önümden bir kaç adım geri çekildi ve havaya baktı. Bende onun gibi başımı kaldırırken, karanlık gökyüzü bir anda aydınlandı.

Havai fişekler birer birer patlarken bir yazı yazıldığını fark ettim.

'Civcivim lütfen beni affet'

Şokla hala gökyüzüne bakarken son olarak bir havai fişek daha patladı. Kırmızı ve pembe kalp.

Tek elimle ağzımı kapatırken Ilgaz'a döndüm. Öyle bir baktı ki gözlerimin içine.

Kendimi evlilik teklifi almış gibi hissediyordum.

"Bunlar ne a-"

"O günki amacım kesinlikle seni kırmak değildi prensesim. İstemeden çıkardım o sözleri ağzımdan ben, ne desen haklısın. Ben sensiz yapamam ama, iki gündür bu yüreğim öyle bir acıyla atıyorki"

Gülümsedim, gözlerim dolarken.

Nasıl bir adama aşıktım ben böyle?.

Kollarımı açarak, parmak uçlarımda yükseldim ve Ilgaz'a sarıldım.

"Sen var ya, çok harika bir adamsın. İyi ki sen Ilgaz, iyi ki. Seni çok seviyorum."

"Bende seni çok seviyorum civcivim."

Belimde kollarını hissederken beni daha da çok kendine çekti ve sıkıca sardı...

Loading...
0%