@ebrrqry
|
"...sana zarar gelmesine izin veremem diyorum!" ~Ilgaz
Bugünde okulu çok şükür bitirmiştim. Dün eve girdikten sonra direk kendimi yatağa atıp uyumuştum. Bir ara Ilgaz'ı da zorla bizimle oynatmıştık. Koskoca yüzbaşı sen gel bizimle ebelemecilik oyna. Güldüm kendimce. Gerçekten oynamıştı. Üstelik beni ayıcıklı pijamalarımla görmüştü ve kendimi yatağa attıktan sonra bir utanç sarmıştı etrafımı. "Öğretmenim!" Arkamı dönmemle koşarak gelip bana sarılan Berrak ile gülümsedim. Annesi yanımıza gelirken Berrak'ın elini tuttum. "İyi ki gelmişiniz öğretmenim. Valla çocuklar çok mutlu ve onları ilk defa bu kadar mutlu görmüşem" "Faydalı olabiliyorsam o zaman ne mutlu bana" dedim yavaş yavaş ilerlerken. Berrak hala unicornlu kalemini elinde sımsıkı tutuyordu. Yollarımız ayrılırken ona el salladım ve eve doğru ilerlemeye başladım. Bu sırada ablamı aramaya karar vererek telefonumu çıkardım. "Yoksaa sevg-" "Abla, senide aramaya gelmiyor" dedim sinirle. Bir insan açar açmaz da sevgilimi oldunuz demezdi yani. "Tamam ya, kızma. Nasıl gidiyor?" "İyi gidiyor ablacım, çok mutluyum. Buradaki öğrencilerde öyle. Teşekkür ederim ablam bana öğrencilerin ihtiyacında yardımcı olduğun için" Ablam yeteri kadar bütün aldığı maaşı neredeyse bana vermişti. Ondan bu parayı çocuklar için istemiştim ve kendi biriktirdiğim parayıda eklemiştim üstüne elbette. Hatta baya bir miktarda artmıştı ve köşede duruyordu. Pazar günü okul için bir planım vardı, onun için kullanmayı düşünüyordum. "Ne demek bir tanem, seninde paraya ihtiyacın varsa söyle. Gönderirim" Gülerek başımı salladım. "Teşekkür ederim ablacım" Bir süre daha konuşmuş ve kapatmıştık. Abimlede bir konuşma gerçekleştirirken eve varmıştım. İçeriye gireceğim sırada arkamdan gelen seslerle durdum. "Naber yengoların kralı?" Timur'a sen adam olmazsın der gibi baktım. "İyi Timur, senden naber?" dedim bu yengo işini atlayarak. "Valla iyidir yengo, seni gördüm daha iyi oldum. Kral gibi yengosunda" Ben gülerken kafasına bir şaplak yemiş ve öne doğru eğilmişti. "Beyin bırakmadınız!" "Beynin varmıydı ki bırakalım" diyen Vural ile gülmem artarken Timur üzülmüş bir ifadeyle bana baktı. "Sendemi yengo? Alındım gücendim, kalbim çıt göz yaşım pıt yengocum. Ama hala kral yengosun, böylede yürekli bir insanım" Onun enerjisine yetişmek zordu. "Çok sağol Timur, yürekli bir insansın gerçekten" derken gülmeye devam ediyordum. Arkamı dönerek kapının kilidini açtım ve eve girdim. "Hadi gelin" dedim time dönerek. "Yok biz gelmeyelim Eftelya hanım yengeciğim, karargaha gitmeden önce bir bakınalım dedik sadece" "Olmaz, hadi gelin bir kahve yapayım size. Hem tanışırızda" Hepsi teker teker içeriye girerken arkamdan kapıyı kapattım ve onları oturma odasına gönderdim. Sabah biraz geç uyandığım için oturma odası biraz dağınıktı. Bunun için özür dileyerek mutfağa geçmiştim ve kahve yapmaya başlamıştım... "Timinizin bir adı var mı?" dedim kahvemi yudumlarken. "Bozkurt timiyiz yenge biz. Ilgaz bizim komutanımız" Hımlayarak bitirdiğim kahveyi tepsiye bıraktım. Acaba herkese sözü geçiyormuydu? "Geçiyor yenge, içtimaya falan bir dakka geç kalalım anamızı ağlatıyor" Nee? Dışımdan mı söylemiştim onu ben.?. Biraz daha Ilgaz'ı tanımama yardımcı olmaları hoşuma gitsede bu 'yengo' işi biraz beni tereddüte uğratıyordu, yinede kafaya takmıyordum şuanlık. Aslında kafama takmam gerekiyordu ama nedensizce arada bu kelime hoşuma gitmeye başlamıştı. Aşık olmuşsun! Olmadım, sus. Az önce onları göndermiş ve mutfağa geçmiştim... Kapım çalarken doğradığım domatesleri bıraktım. "Geliyorum!" Ellerimide yıkayarak havluya kuruladım ve kapıya geçtim. Kapıyı açmamla üniformayla içeriye hızla girip kapıyı kapatan Ilgaz ile anlamazca ona baktım. "Yarın okula gitmeyeceksin, herkese söyledim. Öğrencilerde gelmeyecek" diyerek hızla içeriye geçti. Camları kapatarak perdeleri çekti. "Ne oldu Ilgaz? Neden gitmiyorum okula?" dedim onu takip ederek. Hızla bahçe kapısını kilitleyip yemek masasını alarak önüne koydu. Beni korkutmayı başarmıştı. Korkumu gizleyememiştim ondan. Bütün odalara girip çıkmış, penceleri kapatmış ve perdeleri çekmişti. Ev karanlığa bürünürken yutkundum. "Ilgaz, ne oluyor? Korkutuyorsun beni" dedim arkadan üstünü sıkarak. "Dışarı sakın çıkma bugün ve yarında." Gözlerim dolarken ellerimin titrediğini fark ettim. "Neden? Cevap ver artık. Neden Ilgaz, neler oluyor?" Bana döndü. Bir süre gözlerimin içine baktı. Gözümden bir damla yaş düşerken nasırlaşmış elleri yanaklarımı avuçları içerisine aldı. Akan göz yaşımı silerek "Korkma, sadece dediğimi yap Eftelya. Dediğimi yap ve evinde otur, eğer silah sesleri du-" "Ilgaz-" "Eğer silah sesleri duyarsan sakın camlara yaklaşma. Banyoya git ve kapıyı kilitle, anladın mı beni?" Hızla başımı salladım. Ellerini hızla çekerek cebinden bir silah çıkardı ve bana uzattı. Gözlerim fal taşı gibi açılırken bir adım geriledim. "Ilgaz, sen-" "Bunu al. Sana zarar vermeye kalkarlarsa hiç korkmadan sık" Telaşla ellerimi salladım. "Ben silah kullanmayı bilmem. Ilgaz saçmalıyorsun şuan, hala neler olduğunu anlamadım. Çatışmamı var?" "Çıkabilir diyelim, sana zarar gelmesine izin veremem anlıyormusun beni?" Peki köydeki diğer kişiler ne olacaktı? Hala beynimi algılamaya zorlarken elime tutuşturulan silahın ağırlığı beni kendime getirmeye yetti. Hızla silahı geri Ilgaz'a uzattım ve eline koydum. "Saçmalıyorsun şuan, ben bunu kullanamam!" dedim sinirle. Silah kullanamadığımı söylemiştim neden böyle yapıyordu? Neden sorularımı cevapsız bırakıyordu? "Anlamıyormusun civciv?! Seni arayacaklar ve köye saldırı düzenlenecek, sana zarar gelmesine izin veremem diyorum!" dedi bağırarak. Gür ve sert çıkan sesi yerimden titrememe sebep olurken elimin titremesi arttı. Hatta dizlerim bile titremeye başlamıştı. O bana civciv demişti. Tıpkı küçük Ilgaz gibi bana civciv demişti. Bunu unutmamıştı.. "Tamam kullanma, s*ktiğimin silahı" diyerek beline sıkıştırdı ve kolumdan tutarak beni sarstı. "Dediğimi yapacaksın. Eğer ben veya tim dışında başka biri gelirse son sesine kadar bağır ismimi. Seni duymam için bağır" Başımı salladım korkuyla. Sıktığı kolumu ellerinin arasından kurtararak acıdığını belli etmemeye uğraştım. Beni geride bırakarak evden kapıyı çarptı ve çıktı. Kapıya öylece bakarken bu tavrının beni korkuttuğu gibi merakta uyandırdığını fark etmiştim. Sıktığı kolumu tutarak mutfağa titreyen bacaklarımla yavaşça yürüdüm. Korkuyordum, bir şey olması beni deli gibi korkutuyordu... |
0% |