@ebrrqry
|
MEDYA; EFTELYA & ILGAZ (TEMSİLİ)
İZMİR ~2007 Eftelya bugün oldukça mutluydu. Minik kızın bugün doğum günüydü ve tanıdığı herkes gelecekti. Ablası ona pembe pileli elbisesini giydirdi. "Git abine göster bakalım" dedi Feyzan. Eftelya heyecanla ablasını onayladı ve büyük bir gülümseme içinde abisinin odasına koştu. Abisi o Ilgaz'la çok fazla takıldığı için Eftelya'ya küsmüştü. Kardeşini kimseyle paylaşmak istemiyordu. Eftelya hızla odaya girdi ve gülerek zıpladı. "Bak abicim!" dedi etrafında dönerken. Dursun onun bu haline gülümseyerek yanına geçti. Onu kucaklayarak bir anda havaya doğru zıplattı. Eftelya uçuşan elbisesiyle birlikte kahkahalar içinde güldü. Dursun 18 yaşına gireli 2 ay olmuştu. Sınava girmesine ise son 1 ay kalmıştı. Kardeşlerini çok seviyordu ama civcivini daha çok seviyordu ve ona oldukça düşkün bir çocuktu. En ufak şeyden onu korur ve ağlamasına izin vermezdi. Ona kızarlarsa oda kardeşine kızanlara kızardı. Yeri göğü inletirdi. Feyzan çalan kapıyı açarken kardeşine bağırmayıda unutmadı. 13 yaşındaydı oda, onun doğum günüde 3 ay sonraydı. Onunda lgs senesiydi, abisinin aksine o hiç ders çalışmazdı ama ders notları hep yüksek gelirdi. Zeki bir kızdı ama tembelliği tutuyordu. Ilgaz heyecanla içeriye girdi. Sırf Eftelya'nın yanında güzel olmak için pantolon ve gömlek giymişti. Ilgaz pantolon ve gömlek giymeyi hiç sevmezdi. "Eftelya nerede?" dedi heyecanla. Mehtap hanım onun bu haline gülerek odasında olduğunu dile getirdi. Eftelya biraz önce abisinin yanından ayrılmış ve odasına geçmişti. Bir süre aynasından pembe elbisenine bakmış ve sürekli gülerek etrafında dönmüştü. Eftelya elbise giymeyi çok severdi, özellikle pembe elbise giymeye bayılırdı. Bu elbiseyi ona annesi almıştı ve bir kaç gün hiç üstünden çıkarmamıştı Ilgaz etrafında dönen kıza aşkla bakarken gülümsüyordu kendince. "Naşıl olmuşum?" dedi heyecanla onu içeriye çekiştiren minik kız. "Prensesler gibi olmuşsun civcivim" dedi Ilgaz onun bu heyecanına katılarak. Gerçekten prensesler gibi olduğunu düşünüyordu. Zaten Eftelya bir elbise giymesede olurdu, o her zaman kendisi için bir prensesti. "Şende pyenss gibi olmuşsun karam. Benim pyensim!" Eftelya ellerini çırparak Ilgaz'ın etrafında koşmaya başladı. "Karam benim pyensim oldu!" "Karam benim pyensim oldu!.."
ŞİMDİKİ ZAMAN 1 HAFTA SONRA Bir süre Ilgaz'ın evinde kalmıştım. O geceden sonra onu daha görmemiştim. Göreve gitmişti ve bana köyün haberi gelene kadar kendisinde kalmamı söylemişti. Ona karşı gerçekten mahçuptum ama galiba ondan hoşlanmaya başlamıştım. Yani galiba.. (opsiyonel) Hislerimi kendime inandırmak istemiyordum. Bunu en kısa sürede ablamla konuşmalıydım. Köye gitmiştim. Her yer düzelmişti ve evlerin hepsi yenilenmişti. Benim evde dahil olmak üzere. Kırılan kapımın yerine daha güzel bir kapı gelmişken duvarlar boyanmış ve odama yeni bir dolap alınmıştı. Banyo kapımda takılmış içeride olan her şey temizlenmişti. Belliki bunları Ilgaz yaptırmıştı. Ona olan mahçupluğum artıyordu. 3 hafta sonra onun doğum günüydü. Adım gibi hatırlardım. Onun için bir şeyler yapabilirdim bence. Bu fikir hoşuma giderken okula gitmek için hazırlandım. 1. sınıflara olan dersim bitmişti ve bugün sınıfımızı boyamıştık. Hepimiz el izimizi duvara çıkarmıştık ve onlara istediği çantayı boyamalarını söylemiştim. Tabi üstünde neyin resmini istediklerini sorup teker teker isimlerinide yazmıştım. 2. sınıflara dersime daha 20 dakika vardı. Bu sefer okulda beklememiş ve kağıtları bırakmak için eve gelmiştim. Elime bir tane salatalık alarak ayakkabılarımı giydim ve evden çıkarak okula doğru yürümeye başladım... "Hadi sende yapıştır elini Jale" Yanıma gelip elini duvara bastırdı ve heyecanla el izine baktı. Üstüne boyayla ismini yazarak duvara baktım. "Nasıl oldu?" dedim ellerimi çırparak. "Çok güzel oldu öğretmenim" Bu cevap beni mutlu ederken kendimi öğrenci gibi hissetmiştim. Bende ellerimi baskı yapmıştım iki sınıfada. Yarın salıydı ve bunu hem 3 hemde 4. sınıflarlada yapacaktım. Zilin çalmasına 10 dakka olduğunu fark etmemle çocuklara baktım. "Hadi ellerimizi yıkamaya!" Teker teker ellerine sabun sıkıp hepsi sınıftan koşarak çıktı. Bende ellerimi yıkamak için sabundan sıkıp ellerimi birbirine sürterken kapıda gördüğüm kişi durmama sebep oldu. "Ne zaman geldin?" dedim Ilgaz'a bakarak. Yeni banyo yapmış olmalı ki saçları fazla kurumamıştı. Üstelik yine ve yine kahve kokuyordu. "20 dakika olmuştur herhalde" Ona karşı başımı sallayarak yanına geçtim. "Ellerimi yıkayıp geliyorum, masaya oturabilirsin" Ellerimi yıkayarak sınıfa ilerlerken Murat beyin sesi beni durdurdu. Zil çalarken yavaşça onun yanına doğru ilerledim. Beni görmemiş olacakki hala telefonda konuştuğu kişiye bağırmaya devam ediyordu. Omuz silkerek yanına gitmekten vazgeçip sınıfa geçtim. Ilgaz öğretmen masasına oturmuş çocuklara boyattığım çanta resimlerine bakıyordu. "Evi sen mi yenilettin?" "Gibi gibi, kötü bir haldeydi. Onu boşver de bunlar ne için?" dedi elindeki resimleri göstererek. Parmak boyasını toplayarak "Çocuklara beyendikleri çantaları hangi renk istediklerini boyamalarını söylemiştim. Onlara yeni çanta alacağım" dedim. Sandalyeden kalkarak önümde durdu. Elimdeki boyaları alıp masaya koyarken ondan tarafa döndüm. Masaya ellerini koyup beni ortasına alırken yutkundum. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Dudağı hafifçe sağa doğru kıvrıldı. "Senin -dedi sol göğsüme bakarak- şu kalbine bayılıyorum" Duyduğum şeyi idrak etmeye çalışırken gözlerimi kapatıp açtım. Galiba şuan kelebek hissi denilen o şeyi yaşıyordum. Vücudumdaki kelebekler heyecandan uçuşuyordu ama bu çok farklıydı. Bu önceki heyecanlanmalarıma benzemiyordu. Benden yavaşça ayrılarak sırıttı. Ben ise hala tepki vermiyordum. "Senin her şeyine bayılıyorum öğretmen hanım" diyerek sınıftan bana asker selamı vererek çıktı. Arkasından sadece öylece bakakalmıştım. Galiba kalbimi yerinden oynatmıştı...
Oy vermeyi unutmayın (: |
0% |