@ebrrqry
|
Öncelikle hepinizden özür diliyorum. 2 kitabımada bu iki haftada bölüm yazıp atamadığım için. 1 hafta önce sebebini bilmediğim bir şekilde yazma isteği gelmedi ve hastaydım. Geçen hafta cumartesi bayıldığım için hastaneye gittim ve çok halsiz olduğum için telefonu elime alma fırsatım olmadı. Bu hafta, diğer haftada aynı şekilde hem okul olduğu için hemde çarşamba günü yazılılarım başlayacağı için pek aktif olamayacağım. 2 hafta sonra tam gaz devam edeceğim. Anlayışınız için teşekkür ederim (: İyi okumalar!. ✨💫✨
Az önce kahvaltı ederken Ayla hanım, iş ortakları olan aileyi akşama yemeğe çağırdığını söylemişti. O yüzden Fatma abla şimdiden değişik yemekler yapmaya başlamıştı. Kutay ile konuşmuyordum. O bazen içinden bana laf atsada bunu pek aldırış etmiyor hatta sanki onu görmüyordum. Banyoya girmeden önce akşam için giysi odasından kendime bir şeyler bakmaya başladım. Krem rengi bir kumaş pantolon aldım. Üstünede kahverengi dar crop şeklinde uzun kollu bir kazak aldım. Göbeğimi çok göstermeyeceğine emindim ki, morarıklarım hala geçmemişti. Geçene kadar her türlü uzun ve bir yerim gözükmeyecek şekilde giymek zorundaydım. Pufun üzerine aldıklarımı bırakarak banyoya girmek için giyinme odasından çıktım. Çalan telefonum beni durdururken, arayana baktım telefonumu alarak. Abişinkralı arıyor... Telefonu heyecanla açarak kulağıma koydum. "Güzelim birazdan eve geleceğim. Hazırlanda çıkalım." "Nereye gideceğiz abi?" dedim. "Öyle abi kardeş günü yapalım bir tanem." "Banyoya gireceğim, beklermisin beni?" Güldüğünü işittim. "Tabi güzelim, hep beklerim seni" Telefonu görüşürüz o zaman diyerek kapatmış ve ellerimi çırparak heyecanla banyoya girmiştim. Abimle ilk defa dışarı çıkacaktım. İlk defa okul dışında bir yere gidecektim... Banyoda yaklaşık bir 20 dakika geçirdikten sonra çıkmıştım. Üstümü giymiş ve ıslak saçlarımı taramaya başlamıştım. Kurutmadan çıkacağım sırada kapım çaldı. Kapıyı açarken karşımda gördüğüm Mirza bey ile gülümsedim. Beni baştan aşağıya süzerek gülümsemesini büyüttü. "Abin geldi aşağıda seni bekliyor, dedimki gelip bir kızıma bakayım. Biraz baba kız konuşabilirmiyiz?" Başımı sallamamla odama girdi. Kapıyı kapatarak bende peşinden gittim. Yatağıma oturarak bana baktı. Yanını iki kere patpatlamasıyla minik adımlarla yanına oturdum. "Belki sana geldiğinden beri fazla zaman ayıramıyorum. Seninle annen gibi yada abilerin gibi fazla konuşamıyorum. Bende ne yapacağımı bilmiyorum kızım. Ben ilk defa bir kızım olduğunu hissettim ama sana bunu yansıtamıyorum" Gözlerim dolu dolu gülümsedim. Ben hep bir baba değilde bir babam olsun isterdim. Her daim arkamda duran, beni koruyup kollayan, ona güvenle sırtımı yaslayabileceğim bir babam. Gerçekten onun gözlerine bakınca anlıyordum beni ne kadar sevmek istediğini. "Özür dilerim sana bunu yansıtamadığım için." Gözümden akan bir damla yaşı silerek ellerimi tuttu. Daha fazla dayanamayarak ona sarıldım hızla. Gözlerimdeki yaşlar bir bir akarken, onunda ellerini sırtımda hissettim. Sonra bir eli saçlarımı okşadı usulca. Derin bir iç çektiğini hissettim babamın. O benim babamdı. O bana her daim sevgisini gösterecek bir babaydı. Bu duygu bana hiç uğramamışken şimdi salya sümük ağlamak istiyordum. Gelen bu sevgi patlaması bana şuan çok zoe geliyordu ama bu his çok güzelmiş. Bir süre saha öyle kaldıktan sonra göz yaşlarımı son kez silerek ondan ayrıldım. "Teşekkür ederim, bir günde seninle vakit geçiririz dışarda. İşin olmazsa tabi, olur mu?" Heyecanını hissettim. Yavaşça ayaklanarak bana kocaman gülümsedi. "Olur bebeğim" Tam odadan çıkmak için arkasını dönüp yürüyeceği sırada kaşlarını çattı. Ne olduğunu anlamadığım bir an için bana kızacak zannetmiş ve korkuyla babama bakmaya başlamıştım. "Saçlarını neden kurutmadın bakayım sen?" dedi saçlarımda gözlerini gezdirerek. Saçlarıma dokundum. Bir kaç tutamları kurusada genel olarak ıslaktı. Saçlarımı hiç bir zaman kurutmamıştım ben. "Kururki, biş-" "Olmaz öyle şey, hasta olursun. Hadi git kurutma makinesini getir" Gerçekten mi der gibi bakıyordum gözlerine. Gerçekten saçlarımı mı kurutacaktı? Gözlerim çoktan dolarken içimdeki uçuşan kelebeklerle banyoya girdim ve çekmeceleri karıştırdım. Tarağı ve kurutma makinesini alarak tekrardan babamın yanına geçtim ve elimdekileri ona uzattım. Bani makyaj masasına oturttu. Aynadan baktım bir süre ona. Fişe taktığı kurutma makinesini çalıştırdı ve tarağı eline alarak saçlarımı yavaş bir şekilde hem taradı hem kuruttu. Sanki her an kırılabilecek bir parçaymışım gibi saçlarımı hiç acıtmadan yavaşça taradı. Gözümden akan yaşlarla gülümsedim. İlk defa saçım taranıyordu, ilk defa saçlarım kurutuluyordu benim. Ve bunu yapan kişi babamdı... "Nereye gidiyoruz abiş?" yoldan gözlerimi ayırıp Alper abime baktım. "Nereye gidelim abim?" "Himm, bilmem. Sen dışarı çıkarttın sonuçta. Ben zaten pek bir yer bilmiyorum" dedim dudak büzerek. Gerçekten bilmiyordum. Bir süre beni beklesede bir cevap alamayacağını anlayınca "O zaman sana önce forma almaya gidelim. Mağaza gezeriz biraz. Sonra bir kafeye gidelim, bir şeyler içelim." dedi. Olur anlamında başımı sallayarak ellerimi çırptım. "Bir gün lunaparkada gidebilir miyiz? Gökayda gelsin ama!" Bana bakıp güldü ve tekrardan önüne döndü. "Olur güzelim, gideriz."
Forma koyu gri bir renkti. Tabi altına istediğimiz şekilde pantolon giyebilsekte illa üst forma olmak zorundaydı. Denediğim etek dizlerimdeki hafif morarıkları gösterse de çok hoşuma gitmişti. Siyah, hafif pileli ve diz kapağın biraz üstünde biten bir etekti. Eteği çıkartarak tekrardan pantolonumi giydim ve eteğide alarak çıktım kabinden. "Gelmedi mi etek?" Abime gülümseyerek baktım. "Çok güzel oldu buda, eteğide alabilirmiyiz?" Saçlarımı karıştırarak elimdeki eteği aldı ve önden önden ilerlemeye başladı. Derin bir nefes bıraktım. Ben görmedim bir daha dene dememişti. Ödemeyi yaparken teşekkür ederek poşeti elime aldım. Alper abim beni kolumun altına çekerek ilerlemeye başlayınca ona ayak uydurmaya çalıştım. Hava bulutluydu. Galiba yağmur yağacaktı. Alper abi beni takıcıya doğru çekiştirirken, girdiğimiz mağazanın kapısındna takılara ve tokalara bakmaya başladım. İlk defa bir takıcıya gelmiştim. Etrafta gezen gözlerim rafa asılmış taraklarda takılı kaldı. Heyecanla ve gülümseyerek oraya doğru ilerledim. Parmak uçlarımda biraz yükselip tarağı aldım. Mor ve pembe renkliydi. Üstünde ise ayıcıklar vardı. Arkama bir anda dönerken bana gülümseyerek bakan Alper abiyi fark ettim. Hızla yanına 1-2 adımda varırken tarağı gösterdim. "Çok güzel değil mi?" Tarağı elimden alarak baktı. "Evet bir tanem çok güzelmiş. Almak istermisin?" Gözlerim ışıldarken elindeki tarağı alarak kucağıma bastım. "Evet, lütfeen alalım bundan!" "Tamam alalım abim" Saçlarımdan öperken derince gülümsedim ve ayaklarım ucunda yükselerek bende onun yanağından öptüm. "Teşekkür ederim abişim." ... İkimize göre aynı bilekliktende alırken çoktan o mağazadan çıkmış ve bir diğerine girmiştik bile. Bu mağazadanda elimiz boş çıkmazken Alper abi yanımdan ayrılmış ve beklememi söylemişti. Acıkmıştım ama akşama güzel bir masa beni bekleyeceği için kendimi tutuyordum. Yesemde fazla yiyemeyecektim zaten. Abim elinde bir hediye paketiyle gelirken "Hadi gidelim" dedi. Elindeki pakete anlamaz gözlerle baksamda bunu kime aldığını ve içindekini merak etmiştim. Her şeyi merak etme Günce.. Haklısın iç ses. Sonunda paketten gözlerimi ayırırken arabanın yanına gelmiştik. Alper abi arabayı açarak elimdeki bir kaç poşetide aldı ve bagaja koydu. Bende ön koltuğa binmiş ve kapımı kapatmıştım. Bakalım şimdi nereye gidecektik... Kafeye gelmiştik sonunda. Ben ilk defa bir kafeye gelmenin azizliğini yaşıyordum. Ne yiyeceğimi ve burdaki içeciklerin isimlerini bile nasıl söylememiz gerektiğini bilmiyordum. Garson masaya gelip çoktan Alper abiye sorular sormaya başlarken ben ne diyeceğimi bilmiyordum hala. "Bende aynı tatlıdan istiyorum ama çilekli olmasın." dedim gülümseyerek. İçecek olarakta limonata söylemiştim. Garson yanımızdan ayrılırken "Çilek seversin diye düşünmüştüm" dedi Alper abim. Ona baktım ve kocaman gülümsedim. Ben gerçekten çilek seven bir insandım ama yiyemiyordum. "Çileğe alerjim var, 3 ten fazla yersem ölüme kadar gidermiş sonum. Şimdi yersem daha fazla yemek isteyeceğim, o yüzden almak istemedim." "Anladım güzelim, bir ara bana neler sevdiğini, alerjin olan şeyleri detaylı anlat. Konuşalım bunları." Siparişlerimiz gelirken sevinçle önümdeki çikolata dolu kabı aldım ve yemeye başladım. Bir süre sessiz kalmıştık. Ben içeceğimin son yudumlarını alırken "Seninle bir şey konuşabilirmiyiz?" dedi Alper abi. Anlamazca ona baktım. Sessiz ve sıkıntılı bir şekilde söylemişti bunu. "Evet" dedim. "Hastanede olduğun gün doktor bana bir şeyden bahsetti Günce. Sana şimdi bir soru soracağım ama buna dürüst bir cevap vereceğine söz ver" Durdum bir süre. Söylediği kelimeler beni ürpertici bir şekilde rahatsız etmişti. "Söz" içime kaçmış bir sesle söylemiştim Ne diyecekti? "Günce sen şiddet mi gördün?" İşte bu ortaya bıraktığı bir bombaydı. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Korkudan kasılmaya başlamıştım ve üvey annemin kolumu sıktığı yeri tuttum. Gözlerim doldu ve başımı eğdim. İşte bu soruya verebilecek tek cevabım, evetti. Ama ben nasıl diyecektim bunu?..
💫✨💫 Yazım hatalarım varsa affola. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 🐣 |
0% |