@ebrudenetmis
|
Salondan çıkıp yavaş yavaş merdivenleri tırmanmaya başladım. Bulut'un siması bana o kadar çok tanıdık geliyor ki... sanki...sanki, yıllar önce tanışmış ve sonra yok olmuş gibi. Sanki, onu yakından tanıyor ama hakkında bildiğim her şeyi unutmuş gibi. Neyse ya... bende iyice saçmaladım. Hayatımda ilk kez gördüğüm bir insanı nasıl tanıya bilirim ki? Kesin toka saçımı çok sıktı bu yüzden de beynim sulandı. Zaten başımda ağrıyor. "Saçmalık. Bu düşündüklerim kesinlikle olacak iş değil.!" Ellerimi tokama atıp tokayı yavaşça çekmeye başladım uzun saçlarımdan. Amma ve lakin tokaya bir kaç tel saçım takılmıştı ve canımı ağlatacak derecede yakmıştı. "Bir yaşamadığım saçmalık bu kalmıştı şükürler olsun bu da geldi başıma!" Bir elimde saçımla birlikte tokam avuçlarımı açtım ve havaya kaldırdım. "Allah'ım lütfen sen bana annemin dediği gibi akıl ver. Kadın boşa demiyormuş vallahi." "Annen ile aynı fikirde olduğumu bilmeni isterim 3K." Sesten iki saniye sonra karşımda büyük bir bedenin dikilmesiyle ellerimi hızla indirdim. Ellerimi indirdiğim an başımdaki derin acı ve 'cart' sesi ile neye uğradığımı şaşırdım. Başımı eğip elime baktım. Baktığımda ise tokamdaki saçları görmem ve kalbime oturan öküzle gözlerim dondu. Ahhh benim değerlilerim ben sizi büyütmek için ne emekler sarf ettim. Derince burnumu çektim. "Değerlilerim" Tekrar burnumu çektim. "İyi misin 3K?" Aramızdaki iki adımlık mesafeyi kapattı ve tokayla birlikte rahmetlilerin olduğu elimi tuttu. "Canın çok mu acıdı?" Hızla kafamı kaldırıp zor da olsa gözlerine baktım. Gözleri gerçekten endişelendiğini açıkça belli ediyordu. Gözlerimi bir kaç kez kendime gelmek için kırptım. "Ne can acıması yaa?! Caaanım saçlar gitti! Kalbim acıyor benim. Canım değil." Elimi elinden çekip avcumdaki tokayla birlikte göğsüme bastırdım ve gözlerimi kapattım. "Affedin beni, çok özür dilerim. Bilerek olmadı gerçekten. Yoksa ben sizin canınızı hiç bilerek yakar mıyım?" Boş salonu gür bir kahkaha doldurduğunda gözlerimi açıp karşımda gülmekten çatım çatım çatlayan adama baktım. Gözlerimi kısıp çenem ile onu gösterdim. "Hayırdır neye güldün?(!)" Sustu derin bir nefes aldı ve bana döndü. Elhamdülillah çukurlar gene yerli yerindeydi. İşaret parmağını kaldırdı ve beni gösterdi. "Sen şimdi canın acıdığı için değil de saçların yolunduğu için mi ağlıyorsun?" Kaşlarımı çattım. "Onlar benim çocuklarım gibidir bir kere tamam mı?(!)" Güldü. "Deli olduğunu biliyorsun değil mi?" Elimi havada 'ohooo' dercesine salladım. "Annem de aynı şeyi söylüyor." Ciddiyetle kafasını aşağı yukarı salladı. "Annen akıllı bir kadın." Bende aynı ciddiyetle onu onayladım. "Öyledir." Kafama dank eden şeyle iri olan gözlerim daha da bir irileşti. Ben gene müdürün yanına gitmeyi unutmuş muydum? Evet evet tam da bunu yapmıştım. "Eyvahlar olsun!" Sağ elimle sert bir şekilde kafama vurdum. Tabi vurduğum gibide şevkatle ovmam bir oldu. Elimde bayağı ağrımış ya. "Benim gitmem gerek." Kafamı çevirdim ve yüzüne baktım. Yüzüne bakmayalı çukurlar daha bir derinleşmişti. "Gene unuttun değil mi?" Kafamı aşağı yukarı sallayarak sözlerine onayımı verdim. "Oldu öyle bir şey." Bu kez kaşlarını çattı. "Her şeyi ne kadar da çabuk unutuyorsun." "Olur öyle bir şey." "Müdürün odasının nerede olduğunu biliyor musun?" Kafamı sağa sola sallayarak bilmediğimi açıkça belli etmiştim. "Size eşlik edebilir miyim hanım efendi?" Dişlerimin hepsi dışarıda korkutucu bir şekilde sırıtırken hızla kafamı salladım. "Olsun öyle bir şey." Gülümsedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı. E hani bu bana eşlik edecekti. Niye gidiyor ki bu şimdi? Acaba kötü bir şey söyleyip onu üzdüm mü? "Hala neyi bekliyorsun 3K?" Az öncekinden biraz daha hafif bir şekilde kafama vurdum. Aptal ben adamı yanlış anlamıştım. Koşa koşa yanına gittim ve yanında yürümeye başladım. "Ve 3K..." Kafasını bana çevirdi ve tebessüm etti. Şu an karşımda sanki bir yavru van kedisi vardı. Tebessümü içtendi. "Beni kıracak bir şey ne yaptın ne de söyledin." Yürümeyi kesip olduğum yerde durdum. "Ben onu dışımdan mı söyledim?" Arkasını döndü ve geri geri yürümeye başladı. Çukurlar yerli yerinde gözleri kısılmış sırıtarak bana bakıyordu. "Evet. Ve yine evet bunu da dışından söyledin." Aptal...tam bir aptalım. Vallahi kendime söyleyecek söz bulamıyorum. Kafamı yere eğdim ve yürümeye başladım Allahtan esmerdimde kızarınca yakından bakılmadığı sürece belli olmuyordu. Bir anda sol elimden tutulup etrafımda döndürülmeye başladığımda neye uğradığımı şaşırdım. Bir kaç tur daha döndürüldükten sonra durduk ama elimi bırakmadı. Biraz sendeleyince diğer elinide belimde hissettim ve hissettiğim anda dönerken kapattığım gözlerimi hızla açtım. Açtığım gibiyse artık aşina olduğum o altın sarısı kirpiklerle karşılaştım. Konuşmak istiyor ama konuşamıyordum. Utanmıştım ve utanınca dilim tutulur konuşamazdım. Bu halime tebessüm etti. "Yanakların kızarmış." Gözlerini kıstı ve biraz daha yaklaşıp yanağıma baktı. "Yakından bakmasam hayatta fark edemezdim biliyor musun?" Gözlerimi kırmıştırdım. Allah'ım ya Rabb'im adam alim çıktı ya la. Ben daha az önce bunun tartışmasını kendi iç alemimde yapmamış mıydım? "Seni buraya gelmeden önce tanıyorduk biliyor musun?" Bir dakika...Ne? Beni tanıyorarmıydı? Benimle birlikte yavaş yavaş sallanmaya başladığında boşta kalan elimi aldı ve omzuna koymak yerine kalbinin olduğu yere koydu. Önce elime sonra ise yüzüme baktı ve dişlerini gösterecek derecede gülümsedi. "Elif senden bahsetmişti. Oradan tanıyoruz." Bu kez ben de tebessüm ettim. Elini belimden çekti ve bir kaç kez daha döndürüp durdurdu. Yüzüne baktığımda göz kırptı ve sol eli belimdeyken sağ eli ile karşımızdaki kapıyı gösterdi. Buraya ne zaman gelmiştik hiçbir fikrim yoktu. "Buyrun leydim şeyhimiz sizi içeride bekler." Elimi dudaklarıma götürdüm ve kıkıradım. "Teşekkürler bayım çok naziksiniz." Elini belimden çekti ve geri geri yürümeye başladı. Elimi salladım ve önüme dönüp kapıyı iki kez tıkladım. Müdürden gelen 'gel' komutuyla kulpu indirdim ve içeriye girdim. ●●● |
0% |