@ebrudenetmis
|
Yavaşça gözlerimi açtığımda her yer aydınlanmıştı. Elimi yastığımın altına atıp telefonumu çıkardım ve saate baktım. Saat 06:00 'ydı. Daha okula en az bir buçuk saat vardı. Telefonu tekrar tastığın altına koyup yatakta yan döndüm. Gece gördüğüm görüntüler rüyya değildi. Buraya geldiğimden beri Bulut'u bir yerden tanıdığımı zannetmiştim. Ama tanımaktan fazlası çıkmıştı. Adam resmen küçükken hayal ettiğim karakterin tıpatıp aynısıydı, hatta tıpatıp aynısı değil kendisi. Ama...ama bu nasıl olur ki? Bu kadar büyük bir tesadüf olanilir miydi gerçekten? Bu kadar gerçek bir hayal olabilir miydi? Belkide ben yanlış hatılıyorum diyeceğim ama o günü o kadar net hatırlıyorum ki... Telefonumu yastığın altından çıkarıp watshApp'a girdim ve Buse'nin adına tıkladım. Buse benim için lisenin kazandırdığı en iyi şeydi. Ama lise bitince okulları ayırmak zorunda kalmıştık. Trabzon'da PDR okuyordu ve çok başarılıydı. Ona dünden bugüne her şeyi harfi harfine anlattım, yani yazdım. Bulut olayını en sona bırakmış ve onu geniş çaplı ayrı bir konu olarak anlatmıştım. Zaten uyanınca cevap verirdi. Ben işimi bitirdiğimde saat 06:32 'ydi. Yatktan kalkıp önce bir dağımış yatağımı toparladım. Yatğımı toparladıktan sonra Asiye'nin baş ucuna gittim ve yavaş ve nazikçe koluna dokundum. "Asiye." Gözlerini aniden açtığında korkuyla yerimde sıçradım. Tıpkı Alacakaranlık'daki Bella'nın canlanma sahnesi gibi olmuştu yeminle. Elimi kalbime koydum ve korkuyla Asiye'ye baktım. "Neden gözlerini öyle bir anda açıyorsun?" Asiye doğruldu ve gülümseyerek yüzüme baktı. "Birazcık beş dakika falan önce uyanmış olabilirm." "Neden kalkmadın erken uyandıysan?" Önce umursamazca omuz silki sonra ise genişçe gülümsedi. "Ne güzel işte sabahın köründe 5 saniyelikte olsa Alacakaranlık yaşattım sana." Bende onun gibi gülümsedim. Kız resmen aklımı okumuştu. "Evet yeşil gözlü bir Bella'sın." İkimizde sessiz ama etkili birer kahkaha attık. Bu yılımın güzel geçeceğini Asiye sayesinde anlamış bulunmaktayım. "Hadi kalk artık. Saat birazdan yedi olacak." "Tamam." Dedi ve yataktan kalkıp lavaboya gitti. Ben de üzerimi giyinip saçlarımı Asiye'nin ördüğü gibi bıraktım. En az yarım saat sonra kahvaltımızı etmiş bir şekilde yurttan çıkmıştık. Sırtımda çok sevdiğim çantam. Yanımda Asiye sallana sallana gidiyorduk uzun yılda. Neredeyse hiç kimse yoktu sokaklarda. Ya herkes uyuya kalmıştı ya da hepsi işteydi. Sonunda okula geldiğimizde Asiye ile birlikte spor salonuna indik. Bugün basketbol seçmeleri vardı ve bende ona katılacaktım. Asiye zaten takımdaydı. Bu yüzden sadece bana destek olmak için gelmişti. Salona indiğimizde salona şöyle bir göz attım ama bir tane bile öğrenci göremedim. Cidden mi? Seçmelerde sadece ben mi vardım? Hah kendileri kaybetmişti bu güzelim sporu. Selen hocanın yanına vardığımda gülümsedim ve başımı salladım. O da aynı şekilde karşılık vermişti. Selen hocayı önceden tanıyordum bizim okulun turnuvalarında tanışmıştık. Yani eski okulumun. Çok tatlı ve cana yakın bir hocaydı. Eski okulumdaki hocamız çok katı ve sinirliydi. Hep kaşları çatık bir şekilde gezer doğru düzgün gülmezdi. "Ebru'cum buraya geleceğini öğrendiğimden beri ne kadar mutluyum anlatamam." Demiş ve sıcacık bir gülümsemesiyle birlikte kollarının arasına almıştı beni. "Duygu hocanın elinde ziyan olmana hiç gönlüm el vermiyordu vallahi." Gülümsedim ve bende aynı onun gibi sıkıca karşılık verdim sarılmasına. Selen hoca onu gördüm göreli hem kişiliğiyle hem de güzelliğiyle gönlümü fetih eden bir insandı. "Bende bunu anladım ve uçarak burya geldim." Ayrıldığımızda ikimizde gülümsüyorduk. Ellerini omuzlarıma koydu ve bir abla şevkatiyle okşadı. "Canım benim o kadar muttu oldum ki senin adına. Evet yarım dönem geç kalmış olabilirsin kaçırdığın şeyler aynı zamanda öğrenmen gereken şeyler var. Ama ben eminim üzerinden çok iyi bir şekilde gelecek hatta geçeceksin. Sakın kendi iç dünyana kapanma. İnsanlarla kaynaş konuş, gülüş, sohbet et. Öyle her zaman yap deniyorum tabi ki bunu ama çoğunlukla yapmaya çalış tatlım." Kafamı aşağı yukarı salladım ve gülümsedim. "Tamam hocam deneyecek ve en iyisini yapmaya çalışacağım." Gülümsedi ve elini kaldırdı. "Afferin benim azimli kızıma!" Dedi heyecanla. Elimi kaldırdım ve salonda yanıklanacak bir şekilde beşlik çaktık Selen hoca ile. "Şimdi tatlım biliyorsun ki bazı prosedürler var. Yoksa kesinlikle takımdasın." Dedi ve göz kırptı. Kıkırdadım. "Tabiii bilmez olur muyum hiç?" O da benim gibi kıkırdadı. "Öncelikle bu dönem bağzı prosedürler değişti. Daha sorusu bir kaç şey eklendi." Başını aşağı yukarı sallayıp anladığımı belirttim. "Üzerini değiştir ve gel tatlım. Sonra da başlarız." "Tamam hocam" Selen hoca bu kez gülümseyerek Asiye'ye döndü. "Asiye'cim sen Ebru'ya soyunma odalarının yerini gösterirsin değil mi?" "Tabi hocam." "Tamam tatlım. Teşekkür ederim." "Ne demek hocam." Arkamızı döndüp ve yürümeye başladığımızda Asiye gülümseyerek bana döndü. "Selen hocayı nereden tanıyorsun?" "Eski okulumda turnuvalarda tanışmıştık. Çok iyi çok tatlı bir insan." Başını aşağı yukarı sallamış ve gülümseyerek beni onaylamıştı. "Evet öyledir. Ama sana bir farklı. Sana karşı daha bir ablacan." Başımla onu onayladım. "Evet öyledir. Kısa sürede çok güzel bir şekilde kaynaştık. Elif'den sonra ikinci ablam gibi bir şey." Sözüm bittiğine ikimizde genişçe gülümsedik. "Turnuvada tanıştık demiştin. E o zaman turnuvada biz de vardık ama ben seni hatırlamıyorum." "Hatırlamaman normal çünkü, o zamanlar yadek kulübesinde kulübüyle birlikte aşk yaşıyordum. Duygu hoca bilerek maça çıkarmamıştı beni. Ama oh olsun açık ara farkla kaybetmişlerdi." İkimizde kıkırdadık. Soyunma odasında işimiz bittiğinde dışarı çıktık ve Selen hocanın yanına gittik. Biz gelene kadar takımın tamamı da gelmiş ve Selen hocanın yanında yerlerini almışlardı. Kızlara gülümseyerek selem verdim. Neredeyse hepsi aynı şekilde karşılık verirken vemeyen üç kişi bana kınayan gözlerele bakıyordu. Umursamadım ve Selen hocanın karşısına geçtim. Karşılıklı gülümsedik. Yanıma geldi ve bir elini omzuma koydu. "Şimdi Ebru'cum sana red edemeyeceğin bir teklifle geldim." Yüzüne ciddiyetle bakıp elimi buyrun dercesine vaya kaldırdım. "Buyrun ciddiyetle dinliyorum." Güldük. "Bu..." Dedi ve bana kınayan gözlerele bakan üçlünün başında olduğunu düşündüğüm siyah saçlı kızı gösterdi. "Şeyma, takım kaptanı." Gözlerimi kısarak kıza baktım. Nedense hiç sevmemiştim ben bu kızı. "Diğer küçük prosedürleri eş geçiyorum. Sadece küçük bir maç yapmanızı istiyorum. Maçı eğer sen kaznırsan takıma girersin. Girmekle de kalmaz takım kaptanı olursun. Ama eğer kazanamazsan yedeğe bile giremezsin." Selen hocanın sesi netti. Biliyordu ne kadar azimli olduğumu ve bunu da beni denemek için yapıyordu. O zaman yapalım bakalım şu "küçük" maçı. "Teklifinizi kabul ediyorum. Ama..." Dedim ve bakışlarımı Şeyma'dan çekip Selen hocaya diktim. "Ben kazanırsam Şeyma'nın yedeklere alınmasını istiyorum. Sadece ben isteğim zaman yedeklerden çıkabilecek. Kabul ediyorsanız başlayalım." Ben sözümü bitirdiğim gibi salonu cırtlak bir kahkaha doldurdu. Yüzümü buruşturup bakışlarımı tekrar Şeyma'ya çevirdim. Gülmeyi kesip kıvırta kıvırta karşıma geçti. Kız resmen yanıma gelene kadar ruhunu teslim etti yeminle. "Ah gerçekten de kazanacağına inanıyormusun tatlım ya?" Kafamı abartıyla sallayıp onu taklit ettim. "Ah gerçekten de kazanacağıma inanıyorum tatlım ya." ●●● |
0% |