@ebrudenetmis
|
Şeyma susmuş ve ardındaki kuyruklarıyla soyunma odasına yol almıştı. Ben kendine güveniyordum o da güveniyorsa bir sıkıntı yok demekti. Biz tribünlerde oturmuş Şeyma'yı beklerken. Spor salonunun kapısı açıldı ve içeriye önde Bulut olmak üzere bütün erkek basket takımı girdi. Ama bunlar ne arıyordu ki şimdi burada? Biraz öne eğilip aşağıda olan Selen hocaya seslendim. Bana bakıp tribüne yaklaştı. "Efendim canım." Çenemle tribünlere yerleşen erkekleri gösterdim. "Bunlar ne iş hoca?" Biraz da araya şaka katmış olabilirim tabi. Kıkırdadı ve tribünlere uzanıp yanaklarımı sıktı. "Maçı onlarda izleyecek canım." "Ne gereği vardı ki hocam böyle az kişiyle iyiydik biz." Yanaklarımı biraz daha gerdi. "Olsun canım herkesin bakış açısına ihtiyacımız var." Tek kaşımı kaldırdım. "Derken canım hocam." Ellerini yanaklarımdan çekti ve teslim okurcasına havaya kaldırıp gülümsedi. "Tamaaam. Kararı ben vereceğim ama belki çocukların sana bakış açısı değişir." Şokla gözlerim açıldı ve yerimde doğruldum. "Yok daha neler! Tövbe esta ya Rabbim ya Resul. Ne diyorsunuz hocam ağzınızı hayra açın. Tövbe Allahım sen günah yazma." Ben sözümü bitirdiğimde kızlardan ve Selen hocadan gelen kahkahalarla ellerimi yüzüme kapattım. Bu ne ya utançtan kalp kirizi geçireceğim şimdi vallahi. Kırgınca Selen hocaya baktım. "Alacağınız olsun hocam ya." Dedim isyankar bir şekilde ve ayağa kalkıp başım yerde hızlıca yürümeye başladım. Maç başlayana kadar bir elini yüzümü yıkayayım bari. Yoksa kesinlikle bayılacağım şuraya. Tam tribünlerden inerken birine çarpamla hızla kafamı kaldırdım. "Özür dilerim." Çocuk gülümsedi. "Ben özür dilerim." Yeşil gözleriyle sanki karşımda Asiye'nin erkek hali vardı. Kenara çekilip elimle boşluğu gösterdim. "Buyrun." Gülümsedi ve gösterdiğim boşluktan geçti. Tam bende bir adım atmıştım ki... "Pardon." Arkamı dönüp az önceki çocuğa baktım. "Yanlış anlamazsanız isminizi öğrenebilir miyim?" Gülümsedim. "Hayır yanlış anlamadım. İsmim Ebru, Ebru ATA" Elini uzattı gülümsemesi hala yüzünden silinmemişti. "Memnun oldum ben de Mirza HAN. " Elini sıktım ve bende genişçe gülümsedim. "Dün gelen yeni öğrenci sizsiniz değil mi?" Başımı aşağı yukarı salladım. "Evet benim." "Anladım tekrar tanışığıma çok memnun oldum." "Ben de çok memnun oldum." Arkamı döndüm ve gitmeden önce Miraz'nın sessizce söylediği sözleri duydum. "3K bu kız mıymış? Ne 3K'sı? Kız resmen esmer güzeli." Arkamı döndüm ve Mirza'nın yüzüne utançla baktım. "Teşekkür ederim." Dedim ve gülümsedim. Yerdeki bakışlarını şokla bana çevirdi ve elini ensesine attı. "Iıı...şey...Ben..." "Görüşürüz." Dedim ve onu utançtan kıpkırmızı olmuş yüzüyle arkamda bıraktım. Normalde olsa kesinlikle böyle bir şey yapamazdım. Cidden ben bunu hangi akla hizmet yapmıştım ki? Duyduğunda duymamazlıktan gel çek git değil mi? Neden dönüp teşekkür ediyorsun? Ya gerçekten ben ne zaman akıllanacağım ki? Tam tribünlerden indiğimde Selen hoca bana seslendi. Hızla yanına gidip karşısına dikildim. "Yerlerinizi alın yarım dakikada başlayacağız." Başını salladım ve shaya geçip yerini aldım. Şeyma'da aynısını yaptığında maça başlamaya saniyeler kala Şeyma'nın o cırtlak sesini duydum. "Bu takımın ne kaptanı ne de bir üyesi olabileceksin cüce! Boyun bile yok. Küçücük boyunla kocaman takımı kontrol edebileceğini mi düşündün? Gerçekten zavallının tekisin. Senin adına utanıyorum." Bana cüce mi dedi o? Bana zavallı ve cüce mi dedi o? Zavallı ve cüce dedi ha. Sen göreceksin zallı ve cüceyi. Selen hoca düdüğü çaldığında güzel bir maç başlamış oldu. Senin pertini çıkaracağım Şeyma hanım bekle sen. Gör bakalım cüce ve zavallı kimmiş. 30 dakika sonra nefes bile almadan yapığımız maçın galibi ben olmuştum. Şeyma'ya bir sayı bile attırmamış nefes almasına bile izin vermemiştim. Eee Şeyma hanım Ebru ATA'ya cüce ve zavallı demek öyle her yiğidin harcı değil. Sahanın ortasında durmuş yerdeki topa bakan Şeyma'nın yanına gittim tabi yüzümde şeytani bir sırıtış da yok değildi. Biliyorum biliyorum çok mütevaziyim. "Artık bu takımın kaptanı ben olduğuma göre Şeyma'cım..." Elimi kaldırıp yedeklerin oturuğu yeri gösterdim. "Seni şöyle alalım." Hiç bir şey söylemeden ellerini yannlarına düşürdü ve yavaşça yürümeye başladı. "Vee..." Arkasını döndü ve yüzüme baktı. "Bir daha boyuma laf edersen emin ol bu kez işi maça bırakmam. Evet size göre küçük boylu olabilirim gerçeklerin gayet farkındayım. Aynı zamanda avantajlarımın da. Biliyorum boyum küçük avantajlarımdan çok dezavantajlarım var ama bu beni üzmek yerine mutlu ediyor. Dahada bağlanmalı sağlıyor bu spora daha da sevmemi. Öyle her şey şıp deyince burnunun ucunda bitmiyor. İstediğin şey için çaba harcanan azimli olman gerkiyor ve bu işler de sadece lafta olmuyor." Hiç bir şey söylemedi ve hızla yönünü değiştirip koşarak spor salonundan çıktı. Başımı iki yana salladım ve arkamı dönüm. Döndüğümde ise kıkırdamam bir oldu. Asiye hiç nazik olmayacak bir şekilde bana doğru koşuyordu. Bende ona doğru koştum ve Asiye'nin boynuna atladım. "Afferin kız beni yüz üstü bırakmadın." Asiye'den ayrıldım ve örgümü arkaya savurdum. "Ablan sıtar bebeğim." Bu dediğime herkes gülmüştü. Asiye'nin yanından ayrılıp gülerek bizi izleyen Selen hocanın yanına gittim. O da tıpkı Asiye gibi sıcacık tebirk etmişti beni. Benden ayrılı ve yüzüme mutlulukla baktı. "Seninle gurur duyuyorum canım benim. Bak gör gözünü karartığında neler yapabildiğini. Kendine daha çok güvenmeyi bil. Çekingen ve korkak seni bir kenara koy." Başımı aşağı yukarı salladım ve genişçe gülümsedim. Yeminle utanmasam almayacağım şimdi. Kollarımı açtım ve tekrar sıkıca sarıldım Selen hocaya. İyiki çıkmıştı be karşıma böyle güzel, böyle iyi kalpli, böyle naif bir insan. İyi ki Selen hoca karşıma çıkmıştı. Arkamı döndüm ve bizi yüzlerindeki tebssümle izleyen insanlara gülümsedim. Erkeklerde kızlar gibi tribünlerden inmiş bana bakıyordu. Asiye'nin yanına gidip koluna girdim. "Götür beni buradan aşkoom." İkimizde güldük. "Git üzerini değiştir de götüreyim seni aşkoom." Başımı aşağı yukarı salladım ve Soyunma odasına yol aldım. Tam kapıyı açacağım zaman boşta kalan elimi biri tuttu. Hızla kafamı kaldırıp elimi tutan kişiye baktığımda koridorun karanlığında parlayan birer mavi ve yeşil gözle karşılaştım. Bulut yandaşları gamzeler ile genişçe gülümsüyordu. Bir süre sonra gözlerimi kırpıştırıp kendime geldim. Cidden iki saattir adamın yüzüne saf saf bakıyor muydum? Gerçekten aptaldım. "Efendim." Elimi kapı kulpundan çektim ve Bulut'a döndüm. Gülümsemesi genişledi ve diğer elimi daha sıkı kavradı. Neden bırakmamıştı ki elimi? "Geçekten de aklına koyduğunu yapıyorsun. Çok azimli ve çok akıllı bir kadınsın...Elif senden bahsederken bize bir tane fotoğrafını göstermişti. Fotoğrafta çok zayıftın neredeyse bir deri bir kemiktin. Evet esmersin ama o fotoğrafta daha da siyaha kayıktın. Sana neden "3K" dediğimizi biliyor musun?" Başımı iki yana salladım. Boşta kalan elime uzandı ve onu da tuttu. Ellerim avuçlarının içinde kaybolmuştu resmen. "O fotoğrafı gördüğümüzde biz taktık sana bu ismi. Çünkü fotoğrafta kara, kuru bir kızdın. O fotoğraftan sonra zaten başka bir fotoğrafını görmemiştik. Bu yüzden de aramızda lakap olarak kaldı gitti. Ama...ama..." Kafasını iki yana salladı kendi kendine. "Tebrik ederim çok iyi bir maçtı. Bu arada Şeyma sana cüce dediği için bu kadar hırs yaptığını biliyorum." Kıkırdadım. "Aman Allah'ım nasıl biliyor olabilirsin ki böyle bir şeyi? Yoksa sen alim misin?" Konuşmaya başladığımızdan beri kaybolmayan çukurlar mümkünmüş gibi daha da derinleşti. "Evet ben bir alimim." Sessiz bir kahkaha attım. "Anlat bakalım alim bey gelecekteki sicilim nasıl?" Biraz düşünür gibi yaptı. "Tam net bir şey söyleyemem ama güzel şeyler olacağa benziyor." ●●● |
0% |