Yeni Üyelik
8.
Bölüm

•8•

@ebrudenetmis

O gün Asiye ile bir kafeye geçmiş ve saatlerce sohbet etmiştik. Bazen gülmekten tüm kafeyi ayağa kaldırmıştık bazense üzüntüden ağlarken tüm kafeyi şaşırtmıştık. Asiye'nin hiç kolay bir hayatı olmamış. Ailesi onu okutmak bile istemezken o dimdik ayakta kesin bir dille okuyacağını söylemiş. Okumuş da. Kendi ayaklarının üzerinde ailesinin hiç bir yardımını almadan zor da olsa buraya kadar gelmiş. Neden bilmiyorum ama Asiye bana Buse'yi çok andırıyor. Buse gibi çok sıcak kanlı ve sohbeti iyi. Buse demişken canımı çok özledim ya gelse de bir yüzünü görsek yeminle.


Şu an ne yapıyorsun? Dediğinizi duyar gibiyim. Şu an açamadığım gözlerimle okula gitmeye çalışıyorum. Bakın dikkatinizi çekmek istiyorum "çalışıyorum" çünkü kesinlikle gidemiyorum.


Ertesi sabah Asiye'nin büyük işkenceleri ile uynamış ve zorla yataktan kalmıştım. Evet biliyorum bu bana tam bir işkenceydi. Şu an ise Asiye'nin kolunda sarhoş gibi okula yürümekle meşgulüm. Derin bir nefes alıp kafamı biraz daha Asiye'nin koluna gömdüm.

"Asiye'cim canımın içi. Neden yapıyorsun bu işkenceyi bana?"

"Aaaaa"

Diye yalancıktan şaşırdı Asiye.

"Ben mi sana işkence ediyorum?"

Elini zuma koydu ve beni ittirmeye başladı.

"Hemen çık bakayım kolumdan. Git kendi başına yürü."

Sesinde kızmak isteyen ama kızamayan tatlı bir ifade vardı. Hızla kolunu çekmesiyle sarsıldım ama gene de gözlerimi açmadım. Daha doğrusu açamadım. Tabi tüm bunları yaşarken Asiye hakkında düşündüğüm tüm iyi düşünceleri de beyninden yavaş yavaş siliyordum.

Kollarımı öne doğru uzattım ve Körebe oynarcasına Asiye'yi aramaya başladım.

"Asiye."

Ses vermedi.

"Neredesin kız?"

Çıt dahi çıkmıyordu.

"Tüm kötü sözlerimi geri alıyorum. Hadi kolunu uzat da gireyim. Vallahi hiç bir şey göremiyorum kız."

Dudak büzmüş ve sesimi birazcık inceltmiştim. Amacım tatlılık yapmaktı. Umarım becerebilmişimdir.

Koskoca sokakta çıt dahi çıkmazken biri elimi tutup koluna koydu. Taktiğim işe yaradı demek ki. Ne yapsam ben her Asiye'yi kızdırdığımda bu taktiği mi uygulasam?

"Asiye."

"Gidelim artık hadi."

Asiye'nin sesini duyduğumda başımı omzuna yasladım.

"Tamam gidelim."

Kafamı biraz daha gömdüm koluna.

Yürümeye başladığımızda ayaklarım da adımlarımla birlikte birbirine dolanan eylemine başlamıştı. Asiye'nin omzu o kadar rahattı ki her an uyuyabilirim.

"Asiye."

Açılmamış halim sarhoştan beterdi.

"Efendim?"

"Senin omzun neden bu kadar rahat kız?"

Kolunu tutuşumu biraz daha sıklaştırıp kafamı biraz daha gömdüm. Gerçi artık göm göm gömecek omuz kalmadı da neyse.

"Tıpkı ayakta gezen konforlu yastık gibisin."

Bir kaç kıkırdama sesi geldi kulağıma.

"Yok canım sana öyle gelmiştir."

"İnanmıyorsan gel sen de bak."

Kafamı Asiye'nin omzuna yasladığım için dudaklarım büzüşmüş bu nedenle de kelimler ağzımdan biraz yayvan çıkmıştı.

O an kafama dank eden şeyle hızla Asiye'ye hitaben söze başladım.

"Ama sen gelemezsin ki."

Bir kaç kıkırdama sesi daha geldi kulağıma. Ama sanki onlar biraz kalın bir sesti. Asiye'nin sesi ile düşüncelerimden kurtuldum.

"Neden?"

"Benim yanıma gelirsen kimin omzuna yaslanacağız kız?"

Sözüm bittiğinde gür kahkaha sesleri kulaklarımı doldurdu. Sebepsizce kaşlarım çatıldı.

"Asiye."

Asiye gülmekten nefes nefese kalmış bir şekilde cevap verdi. Ya da vermeye çalıştı vallahi ben de pek anlamadım.

"Hı"

"Sesin kulaklarımda yankı yapıyor kız. Bir sürü gülme sesi duyuyorum ben."

Sözüm bittiğinde duyduğum sesler hiç hayra alamet değildi.

"Ebru."

Asiye'nin sesi ile dikkatimi ona verdim.

"He gülüm."

"Biraz kay da yaslanayım bakayım kendi omuzuma."

"Af buyur?"

Kafamın olduğu omuzda bir tane daha kafa hissettiğimde kafamı geriye çekip hızla gözlerimi açtım. Gözlerimi açsam da bulanık görüş alanım yüzünden hiç bir şey göremedim. Bir süre sonra görüş alanım düzelediğinde bir çift altın sarısı kirpikle karşılaştım. Ağır hareketlerle bakışlarımı sıkıca sarıldığım kola çevirdim. Ve o an öyle hızlı bir şekilde kendimi geri çektim ki en fazla iki saniye sonra kendimi kaldırımda maabadım'ın üzerinde buldum. Gene gülme sesleri duymamla bu kez kimlerin güldüğüne bakmayı tercih etmiştim. Ve o an erkek basketbol takımının neredeyse hepsinin burada olduğunu fark etmem kafama büyük bir taş yeme isteği uyandırdı. Kaşlarımı o kadar çok catmışım ki yukarıya bakınca kaşlarımı görebiliyordum. Sabahki böğürme sesleri de bu hayvanlardan geliyordu demek ki ve Asiye bunu bana söylememişti öyle mi? Lan Asiye lan Asiye...! Yemine sana söyleyecek bir şey bulamıyorum. Allah seni sevsin e mi! Ben saf saf çevreye bakınırken önüme bir el uzatıldı. Kafamı çevirip elin sahibine baktım. Gözleri şu an ela gözüküyordu ve rengi biraz daha koyuydu. Ama biliyorum ki daha yakından bakarsam iki farklı renk göreceğim.

Gözleri korkuyla bakar gibiydi bana. Ama neden ki?

"İyi misin 3K?"

Gözlerimi kırpıştırmış tek kelime edememiştim. Oysa az önce hiç susmayan ben değil miydim?

"3K?"

Sesi bir tık daha endişeli gelmişti.

Sanırım Bulut'da sonunda konuşmayacağımı anlamış ve bana eğilerek küçük bir çocuk kaldırır gibi belimin iki yanına ellerini yerleştirip rahatlıkla havaya kaldırdı ve ayaklarımın üzerine bastırdı. Gözlerim irice açılmış Bulut'a bakarken sol elini belimden hiç çekmeden belime biraz daha doladı ve sol tarafına yavaşça yasladı bedenimi. Ne yapmaya çalışıyor bu çocuk Allah aşkına? Kaşlarım yavaşça çatılmaya başlarken Bulut yavaşça kulağıma eğildi.

"Neden bu kadar tatlısın ki sen? Neden herkes sana hayranlık duyuyormuş gibi hissediyorum ben?"

Burnundan nefes vererek güldü.

"Ama merak etme bundan sonra ben varım. "

Çatılmaya yolda kalmış olan kaşlarım yolcuklarına devam ederken hızla başımı eğip belimdeki eline baktım ve hızlıca kendimi geri çektim. Allah'ıma şükür bu kez dengemi kendi elimde tutabilmiştim. Başım yerde hiçbirinin yüzüne bakmadan Asiye'ye hitaben söze başladım.

"Asiye, yeni akımla geldi okulda acilen bir şey yapmam gerekiyordu. Ben gideyim çabucak, siz yavaş yavaş, keyfinize bakarak gelin."

Sözlerimin sonuna geldigimde hiç kimseye söz hakkı tanımadan hızlıca yürümeye başladım. Biraz ilerledikten sonra elimi kaldırdım ve kafama vurabildiğim kadar hızlı ve ard arda vurmaya başladım.

"Aptal aptal aptal!"

Bir kez daha sertçe vurdum.

"Ne yapıyorsun kızım sen? He?... Ne yapmaya çalışıyorsun?(!)"

Salık bıraktığım uzun saçlarımı sert bir şekilde geriye doğru taradım.

"Ergen misin Ebru sen?(!)"

Adımlarımı durdurdum ve bir elim saçımda bir elim belimde dos doğru karşıya baktım.

"Allah aşkına kaç yaşındasın?(!) Yaptığın şu çocukça hallere bak ya?..."

"Korkuyorsun."

Yan tarafımdan gelen tok sesle hızla kafamı çevirdim...

•••


Loading...
0%