ÖLÜM OLACAK ONUR

@ebrudenetmis

 

Bu neydi böyle?

Ya biri bizimle dalga geçiyor ya da gerçekten kötü şeyler oluyordu. Bakışlarımı Pamira'ya kaldırdım.

 

"Bu ne böyle ! (?) "

 

"Bilmiyorum ama kötü bir şeyler olmasa kapımda beklemezsin herhalde."

 

Sustum ve bir kez daha okudum kağıdı.

 

Güveneceğin insanları iki kez düşünmelisin,

Güvendiğin de ise devamını getirmelisin başladığın işin.

Şeytan yavaşça yaklaşıyor; bırakmaya hazır olduğun eli tutmak için.

Eğer tutarsa sorumluluğunu almalısın olacak şeyin.

 

Şeytan diye kimden bahsediyordu?

Güveneceği insan ben miydim?

 

Elimi ceketimin iç cebine atıp cebimden aldığım kağıdı Pamira'ya uzattım.

 

"Buraya gelmeden önce çalışma odamda buldum. Hatta bu yüzden gelmiştim. "

 

Sağ kaşı bilmişlikle havalandı.

 

"Beni suçlamaya geldin yani. "

 

Cevap vermeyip elimdeki kağıdı yüzüne doğru kaldırdım. Ne diyebilirim ki?

 

Gözlerimi çevrede gezdirip anormal bir durum var mı diye baktım.

Her şey yolunda, korumalar da gayet sakin görünüyordu.

 

"Şeytan kim?"

 

Sustu ve birkaç saniye bekledi.

 

"Tören yaklaştığı için bir komplo olabilir mi bu? "

 

"Bilmiyorum. Bu bir komplo olsa da iki cinayet ve bir suçlu hiç hafife alınacak bir durum değil. "

 

"Doğru ama kötü bir durum olmasa bize neden böyle kağıtlar gelsin ki?"

 

"Bilmiyorum."

 

Elimi alnıma attım ve saçlarımı geriye yatırdım.

 

"Bilemiyorum."

 

İkimizde birer nefes vermiştik sıkıntıyla.

 

"Sen de i... "

 

"Efendim! "

 

Koruma nefes nefese karşıma dikildi.

 

"Adamlardan biri kayıp. "

 

"Ne demek kayıp? "

 

Başını önüne eğdi.

 

"Az önce sayım yaptım ve selim evin arkasında bekliyordu oraya gittiğimde yoktu. Diğerlerine sordum ama hiçbiri bir şey bilmiyor. Destek ekip çağırdım onlarla birlikte Barbaros bey de gelecek onlar gelene kadar evde beklemeniz istendi. "

 

Her zamanki gibi ben bir yerlere tıkılacak ve beni kurtarmakarını bekleyecektim. Kafamı salladım ve Pamira'ya döndüm.

 

"Biz eve geçelim adamlar gelince bakarız sonrasına. "

 

Bir kaç saniye gözlerime baktı ve yürümeye başladı.

Eve girdiğimizde ikimizde sessizdik. Ben yavaşça ikili koltuğa yerleşmişken Pamira mutfağa geçmişti.

 

"Çay veya kahve bir şey ister misin? "

 

"Fark etmez. "

 

Çay, kahve içecek halim mi kalmıştı benim?(!) Allah'tan adamlar burada da yok yoksa onu da benim yerime seçerlerdi!

Benim için çalışan adamlar bile aslında bana çalışmıyor benden emir almıyorlardı. Sinirden nefes alamazken avuçlarımı sıkıp kendimi nefes almaya zorladım. Bende mi bir yanlış vardı, ben mi hata yapıyordum? (!)

10 yaşındaki çocuk bile benden daha çok saygı görürdü.

Hırıltılı nefeslerim kulağıma geldiğinde sakin olmaya çalıştım.

Hayır! Şu an hiç kriz sırası değil! Kendimi derin nefeslere zorladım.

O sırada Pamira gelmiş önüme kahve ve ve su bırakmıştı.

Titreyen ellerimle hızla suyu kavradım ve birkaç yudum aldım.

 

"Ne oluyor? "

 

Cevap vermedim ve bakışlarımı yere indirdim. Hem bu ülkenin bütün yükünü bana bıralıyor hem de hiçbir şeyde söz hakkı tanımıyorlardı.

 

Bardağı daha sıkı kavradım.

 

Çocuk yerine konulsam yine sesim çıkmayacak ama beni bu yaşıma kadar sadece kukla gibi kullanmak için yetiştirdiler. Onlar ne derse onu yapacak onlarsız tek adım atmayacak şekilde yetiştirdiler beni. Biliyorum ki ben tahta geçince bile söz hakkı hiçbir zaman bende olmayacak ben sadece onlar için küçük bir ön yüz olacaktım.

Ben ne kadar bunun tam tersi için çabalasam da hepsi boşuna...

 

Elimdeki bardak parçalara ayrıldığında dahi elimi kaldıracak güç bulamadım kendimde.

Pamira'nın panikle yerinden kalktığını göz ucuyla görüyor ama tepki veremiyordum.

 

"Ne yapıyorsun sen ?(!) "

 

Elini elime uzattı.

 

"Kalk elini yıkayalım, pansuman yapalım. Ne diye oturuyorsun hala orada! "

 

O elimi çevirmiş kesilen yere bakarken, bakışlarımı ona çevirdim

 

"Damarlarımdaki akan kanla bile onlardan biri gibi hissedemzsem eğer; ben... "

 

Kesik bir soluk kaçtı dudaklarımdan.

 

"Nereye aidim Pamira? "

 

Kafasını çevirip gözlerimin içine baktı.

 

"Ben... "

 

Kapı çaldığında ne o çekti bakışlarını ne de ben.

 

"Bir yere ait olmak için damarlarındaki kan değil... "

 

Elini uzattı ve tam kalbimin üzerine yerleştirdi.

 

"Kalbindeki sıcaklık önemlidir Prens. Kalbin oraya ne kadar ısınıyorsa orasıdır aid olduğun yer."

 

Elindeki bakışları tekrar gözlerime çıktı.

 

"Aid olduğun yer kalbinin ev bildiği yerdir aslında. "

 

Bakışlarım yüzünü tararken akımdaki soru dudaklarımdan dökülmüştü.

 

"Peki sen bulabildin mi aid olduğun yeri? "

 

Bir anda duruşu dikleşti ve elini kalbimden çekti.

 

"Benim ait olduğum yer kardeşim Mira'nın yanı. Başka bir yere gerek yok. "

 

Kapı bir kez daha çaldığında konu kendiliğinden kapanmıştı.

 

"Yardım çantasını alıp geleyim ben. Gelende senin adamlarındır zaten bakarsın. "

 

Sözleri bittiğinde salonda gözden kaybolmuştu.

Pamira'nın da canı yanıyordu ama benden daha dik duruyordu omuzları. Hani bir algı var ya erkeklerin omuzları kadınınkilerden hep diktir diye; yalan! Ben bunun gerçeğini Pamira'ya bakıp anlayabiliyordum.

Bir süre arkasından baktım ve ayağa kalktım. Kapıyı açtığımda karşımda Barbaros duruyordu.

 

"Efendim birazdan ekiplerle birlikte savcı da gelecek. Bizim işimiz biraz uzun sürer sizi Lebrize bırakacaklar. Arabaya geçin lütfen. "

 

Ağzıma gelen tüm kelimeleri yuttum.

 

"Hanımlar da bizimle gelecek. "

 

Başını salladı ve merdivenlerden inmeye başladı. Kapıyı kapattım ve elimi başıma attım başım ağrımaya başladı.

 

"Ne oldu? "

 

Bakışlarımı Pamira'ya kaldırdığımda elinde yardım çantasıyla beni beklediğini gördüm. Yanına gidip oturduğumda elimi bacaklarının üstüne koyup temizlemeye başladı.

 

"Bak inat etmeden beni dinle... "

 

"Geliriz."

 

Yüzüne bakmıyor hala elimle ilgileniyordu.

 

"Ne kadar buraya beni suçlamaya gelmiş olsan da ben sana güvenmeyi seçiyorum. Sen de bana güvenmeyi dene. "

 

Elimle işi bitmiş sarmaya başlamıştı.

 

"Ama eğer, bana veya kardeşime küçük çok küçücük bir yanlışında -bunu sen veya bir başkası yapmış olsa dahi- bu iş biter. Seni başladığın işin en dibine çekerim. Sana yardım etmek istiyorum ama sen beni anlamadığın sürece bunu başaramayız. Hiçbir şey istemiyorum senden. Sadece kardeşim güvende olsun yeter. "

 

"Elimden geldiğince sana yardım ederim. Ama şunu bilmelisin ki benim elim o kadar da uzun değil. Başklarının sözü hep benden önce gelir. "

 

Artık ciddiyetle birbirimizi dinliyorduk.

 

"Bana yardım et bir şeyler döndüğünü sen de biliyorsun, bana yardım et bunu herkese kanıtlayayım. Ben saçma sapan bir işin içinde olmak değil kendi ülkemi hakkıyla yönetmek istiyorum. "

 

"Ben sana yardım ederim ancak şunu bilmelisin ki ikimizden başka hiç kimseye güvenemeyiz. "

 

Başımı salladım.

Güvenmemeli insanlara hiçbir şey belli etmemeliydik.

 

"Biran önce hazırlanın ve gidelim. Birazdan kapıya dayanırlar."

 

Ellerini dizlerine koydu ve ayağa kalktı.

 

"İşimiz uzun sürmez."

 

Dediğinde merdivenleri çıkmaya başlamıştı.

Onlar gelene kadar biraz hava alsam iyi olacak. Ayağa kalkıp kapıyı açtım, açtığımdaysa yere düşen kağıtla dondum. Eğer katil notları bırakan kişiyse o buradaydı ve kapıya not bırakacak kadar bize yakındı. Kağıdı yerden alıp açtım.

 

Kopacak kıyamet, olacak huzur.

Kibir bürüyen vücutlar için;

Ölüm olacak, onur.

Onları nefessiz sanma.

Çevreni saran huzursuzluk,

Onların nefesidir aslında.

 

Arkamı döndüm ve hızla çıktım merdivenleri.

 

"Pamira! "

 

Birkaç saniye sonra yan odanın kapısı açıldı.

 

"Ne oldu? (!) "

 

Elindeki notu havaya kaldırdım.

Gözleri büyürken kapıyı kapattı ve hızla yanıma geldi.

 

"Yeni bir tane mi? "

 

Başımı salladım.

 

"Kapıda buldum. "

 

"Bu nasıl olur? "

 

Elini havaya kaldırdı.

 

"Dışarıda o kadar koruma varken nasıl kapıya kadar bırakabiliyor? (!) "

 

Elimi saçıma atıp geriye taradım.

 

"Bilmiyorum! Kardeşini al sakince çıkalım şu evden. "

 

O odaya girdiğinde yerimden ayrılmamış onları merdivenlerin başında beklemiştim. Zaten birkaç dakika sonra ellerinde bir tane valizle çıkmışlardı odadan. Pamira'nın yanına gidip elindeki valizi aldım.

Mira da yanımıza geldiğinde onlar önde ben arkalarında çıktık evden.

 

Dışarı çıktığımızda Barbaros geldi yanımıza.

 

"Biz içerideyken anormal bir durum oldu mu Barbaros? "

 

Kapımı açtı. Pamira'lar çoktan binmişti arabaya.

 

"Hayır efendim her şey normal."

 

Başımı salladım ve arabaya bindim valizi de yerleştirdiklerinde yola koyulduk. Bir on dakika geçmiş ti ki araba aniden durdu. Hızla yanımdaki şoföre baktım.

 

"Ne oluyor ? "

 

Eli kapı koluna giderken bana döndü.

 

"Yolda bir şey var efendim. Bakıp geleceğim siz lütfen inmeyin. "

 

O arabadan indiğinde ben de inmiş hızla yürümeye başlamıştım.

 

"Efendim lüt... "

 

"Kes sesini ne yapıp yapmayacağımı sana mı soracağım! "

 

Sözlerim bittiğinde onu geçmiş yoldaki karartıya yaklaşmıştım.

Yaklaştığımdaysa daha büyük bir vahşetle karşılaşmıştım.

Karşımda parçalanmış bir ceset duruyordu ama takım elbisesinden bu cesedin selim olduğunu anlayabiliyordum.

 

"Selim."

 

Elini cebine attı.

 

"Alo! Barbaros bey biz orman yolundayız... Evet efendim... Yolda bir ceset bulduk... Maalesef efendim, sanırım Selim... Tabi efendim...tamam efendim. "

 

Cesetde biraz daha yaklaştım. Göğsünde bir kağıt gördüğümde biraz daha yaklaştım. Elimi cesede değdirmeden kağıdı elime aldım ve cebime attım. Bu yaptığımın yanlış olduğunu biliyorum ama bu not olayını şu an için hiç kimse öğrenmese daha iyi olur. En azından bir süreliğine.

 

Siren sesi geldiğinde başımı kaldırdım. Ambulans, polis ve bir tane de sivil araç gelmişti. Sanırım sivil araç savcının arabasıydı. Savcı yanımıza geldiğine bize birkaç soru sormuş ve bunlar hakkında tutanak tutmuştu. İşimiz bittiğinde yola koyulmuştuk. Pamira gayet soğuk kanlıyken Mira bayağı bir ürkmüş olmalıydı ki Pamira'nın elini sıkıca tutuyordu. Lebrize geldiğimizde hizmetçilere benim odamın yanındaki odayı ayarlamalarını söyledim ve Pamira'yla birlikte çalışma odama geçtik.

 

"Ne gördüm orada Prens? "

 

Odaya girdiğimiz gibi sorduğu soruyla derin bir nefes aldım ve cebimden kağıdı çıkardım.

 

"Bu kağıdı cesedin üzerinde buldum. "

 

Kaşları çatıldı.

 

"Bu adam resmen bizimle oynuyor! "

 

"Neden şu an tahtta babam varken sadece sana ve bana gönderiyor ki bunları? Hadi ben yakında tahtta geçeceğim ya sen sana neden gönderiyor? "

 

Elini kulağına atıp sağ kulağındaki küpelerle oynamaya başladı.

 

"Bilmiyorum. Manyak herifin biri peşimize takılmış ve ben hiçbir şey bilmiyorum! "

 

Masanın karşısındaki koltuklardan birine attı kendini.

 

"O kağıtta ne yazıyor? "

 

Yanına gittim ve elimdeki kanlı kağıdı ikimizin arasına kaldırdım.

 

Kelebekle tanışmak istiyorsan ,

Bir iki tırtıla katlanmayı öğrenmek zorundasın Küçük Prens

 

"

 

Adam resmen edebi yoldan tehtit ediyor! Yakında yerli yazarlardan da alıntı yapar artık. "

 

İşte bu beni güldürmüştü.

Sinirli bakışları bana döndüğünde direkt sustum ve ciddi bir ifade takınmaya çalıştım.

 

"Böyle bir durumda gülebiliyor musun gerçekten! (?) "

 

Omuz silktim.

 

"Gülünüyormuş."

 

Eğildiğim yerden kalkıp ona baktım.

 

"Yarın daha detaylı konuşur bir şeyleri oturturuz. Ama bu gece biraz dinlenelim. "

 

"Saçmalama Prens... "

 

"Palmira."

 

Yüzüne baktım.

 

"Bu gece dinlenelim. Yarın her şeye doğru düzgün başlarız. "

 

Derin bir nefes verdi ve ellerini dizlerine vurarak ayağa kalktı.

 

"Peki."

 

Odadan çıkarken ben de onu takip ettim ve yan yana olan odalarımıza geçtik.

 

Elimi alnıma attım ve ağrıyan başımı ovdum.

Şimdi ne olacak; gelen notlar, kıyılan canlar ve yakında karışacak olan koca bir ülke. Elimdeki notları masadaki çekmecelerden birine koydum ve kapattım

 

Yarın düşünürüz, yarın düşünür ve bir yolunu buluruz.

 

Kısa sürede işimi halletmiş ve yatağa girmiştim. Kulaklatımda çınlayan soruları duymamaya çalıştım. Ama yorgunluktan olsa gerek kısa sürede bilincim kapanmaya başlamış ve sesler susmuştu.

 

**********************************

 

 

Bölüm : 12.12.2024 00:01 tarihinde eklendi
Loading...