Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Pi̇nokyo

@ebrudenetmis

18/10/23

01:44

Ebru Denetmiş

*******************************


Odamın kapısının çalma sesiyle birlikte kafamı camdan çekip kapıya çevirdim.


Annemin özel uşağı Cahit abi gelmişti


"Efendim anneniz sizi yanına çağırıyor."


"Annem nerede?" 


"Odasında efendim." 


"Tamam Cahit abi geliyorum birazdan."


"peki efendim."


Dedi ve kapıyı kapattı. 


Sıkıntıyla derin bir nefes verdim ve yerimden kalkıp dolabıma gittim.


Gri eşofman takımımı çıkarıp siyah takımımı giydim ve banyoya girdim.


Aynanın karşısına geçip tarağımı aldım ve dağılmış saçlarımı düzene soktum.


İşim bittiğinde aynada son kez kendime baktım ve odadan çıktım.


Annemin odasının önüne geldiğimde kapıyı iki kez tıklayıp açtım ve açılan aralıktan kafamı içeri soktum.


" Anne." 


Annem oturduğu koltukta kafasını kaldırıp yüzüme gülümseyerek baktı.


" Ah! Bora. İçeri gel."


Kafamı sallayıp odaya girdim ve annemin yanına oturduğumda anneme soran gözlerle bakıyordum.


"Beni çağırmışsın anne."


Kitabını kapatıp sehbaya koydu ve dikkatle bana baktı.


"Evet Bora. Baban ve kurul üyeleri bir karar aldı. Aslında bir proje."


Anneme sorgularcasına baktım.


" Ne kararı? Ne projesi?"


Ellerini kucağında birleştirdi.


" Bir üniversite öğrencisi seçip onunla ilgilieneceksin."


" Nasıl?" 


"Yani okul ile ilgili sorunlarını çözeceksin. Derslerde yarım edeceksin. Gerekirse derslere onunla birlikte girip çıkacak hem maddi hem manevi olarak yardımcı olacaksın."


"Peki neden böyle bir ihtiyaç duydular?"


" Halkın karşısında düşünceli ve halka karşı duyarlı gözükmen için."


Elini havaya kaldırdı. 


"Ve tabi halkın içinde,halkla kaynaşmış gözükmen için."


"Anladım... Peki ne zaman başlıyoruz?"


" Bugün ve birazdan."


Şok içinde annemin gözlerine baktım.


" Nasıl bugün?"


" Bugün işte Bora. Birazdan aşağı inip arabaya binecek ve Ayaz üniversitesine gideceksin."


"Peki neden bana daha önce haber vermediniz?"


" Çünkü kurul da daha yeni karar verdi."


Kafamı salladım. 


"Doğru ya hiç kimsenin bana fikrimi sormasına gerek yok Kral Emir verecek Prens yapacak. Doğru!"


Kaşlarını çattı. Sanırım sözlerim onu sinirlendirmişti. Ama bende sinirliydim.


"Haddini aşma Bora o, Kral ne söylerse ne emrederse yapmak zorundasın! Prens olman, tahta geçecek olman hiçbir şey değiştirmez!"


Derin bir nefes verip ayağa kalktım.


"Hiçbir şeyin değişmeyeceğini çok net görüyorum Kralıçem merak etmeyin(!) Şimdi... "


Elimle kapıyı gösterdim.


"Çıkabilir miyim?"


"Çık."


Kapını koluna elimi koydum. 


"Ve Bora baban için işleri zorlaştımayı bırak artık. Yakında tahtı sana verecek ve senin için bu kadar uğraşıyor."


"Babam beni bu kadar düşünseydi anne bu yolun başında elimi bırakıp gitmezdi."


Kafamı çevirip gözlerinin içine baktım.


"O yüzden sen de onu savunma artık bana, yoksa kalbini kırarım!çünkü bu yolun başında elimi bırakanlardan biri de sensin. Kendini çok suçsuz zannediyorsan gidip aile albümüne bakmanı tesviye ederim,o fotoğrafların- törenler hariç- bir tanesinde bile yanımda yoktunuz, şimdi de olmanıza gerek yok(!)"


Anneme döndüm ve eğilip selam verdim.


" Gününüz güzel olsun Kralıçem."


Bu hayatı ben seçmedim. Tercihlerim olmayan şeyler için bu kadar acı çekmeyi, göz ardı edilmeyi ben seçmedim.

Siz hiç güneşi bir günde üşüdünüz mü, hiç çevrenizi sarmış kalabalığın arasında yalnız kaldınız mı?

İşte bu yüzden onlar benim ebeveynim değil onlar sadece Kral ve Kraliçe.


Lebriz den çıkıp kapını önündeki araca bindim.Derin bir nefes alıp yolu izlemeye başladım.


Yaım saat sonra Ayaz üniversitesinin önüne geldiğimizde şoför kapımı açtı, Arabadan indim ve dağılmış kıravatımı düzeltip yürümeye başladım. Bir süre sonra korumalar da bana katılmıştı.


Okulun müdürü karşıma geçip elini uzattı. Elini sıktığımda konuşmaya başladı.


"Hoş geldiniz efendim. Ben okulun müdürü Saygın ERALP."


Kafamı sallayıp. 


"Sizin için seçeceğiniz öğrencinin 2. Sınıf olmasının daha mantıklı olduğuna karar verdiler.

Bu yüzden Lütfen benimle gelin."


Buna bile benim yerime karar vermişler. İşte bu yüzden ben tahta geçsem de bu ülkeyi babam yönetecek çünkü ben sadece onun kuklasıyım.

2. Sınıfların olduğu kata geldiğimizde müdür hem yürüyor hem de okulu anlatıyordu.


" Üniversitemiz Gastronomi dalında olduğu için okulda da bir sürü yemek denemeleri yapılır. Bu yüzden kokular için sizden çok Özür dileriz."


Olduğu yerde durup eliyle koridoru gösterdi.


"İstediğiniz bir sınıfa girebilirsiniz."


Başımı sallayıp biraz daha ilerlediğimde "Gastronomi A"

Yazılı sınıfı gösterdim


"Buraya girmek istiyorum."


"Tabi efendim" 


Kapıyı açtığımda bütün sınıfın gözleri bize kaymıştı. Ne izlediklerini merak edip kafamı çevirdim. Burası küçük bir mutfaktı ve Mutfakta da belinde önlükle bir kız duruyordu.

Kız açık kahverengi saçlı, kahverengi gözlü kumral tenli bir kızdı.

Üzerinde yeşil bir kazak ve siyah bir pantolon vardı.


Biraz daha daha ilerleyip tezgaha birkaç adım kala durdum.


Kız gözlerini benden ayırıp bayan profesör'e döndü.


" Başlayabilir miyim efendim?"


Profesör bana dönüp soran gözlerle baktı.


Başımı sallayıp elimle tezgahı gösterdim.


" Devam edin. Lütfen."


Profesör kıza dönüp elindeki kronometreyi gösterdi


"Başla Pamira. Sana on dakika veriyorum. Eğer bu on dakika içinde yapmazsan seni bu dersten bırakırım ve tabi tüm diğer yıllarda."


İsmi Pamira'ydı. 


Kız kafasını sallayıp bana döndü. Yapacağından o kadar emin gözüküyordu ki ne bir telaş ne de tedirginlik kapladı yüzünü.


Kollarımı göğsümde dolayıp dikkatle onu izlemeye başladım.


Pantolonunun arka cebinden kırmız bir badana çıkarıp kafasına bağladı.


Profesöre dönüp.


"Başlatabilirsiniz efendim."


Profesör kafasını sallayıp kronometre ye bastı.


"Başla."


Hareketlerini o kadar hızlı yapıyordu ki bazen onu takip etmekte zorlanıyordum.


Müdür bey yanıma gelip eğldi.

Bende kafamı ona çevirip yüzüne baktım.


" Pamira çok yetenekli bir öğrencimizdir.

Çoğu profesörümüz onun bu yeteneğinin farkında bu yüzden onu diğer öğrencilerden biraz daha zorluyorlar."


Kafamı sallayıp tekrar Pamira'ya döndüm çoktan işi bitmişti. Düdüklü tencerenin kapağını kapatıp.


İki elini de havaya kaldırdı.


Kafasını bayan Profesöre çevirdi.

Profesör kronometreyi Pamira'ya çevirip konuştu.


- 5 dakika 26 saniye Pamira. 


Bütün sınıf ayağa kalkıp Pamira'yı alkışlamaya başladı.


Bayan Profesör gülümseyerek konuşmaya başladı.


"Güzel bir skor Pamira. Ama bunu sende biliyorsun ki kolay bir yemekti. Daha da hızlı yapılabilirdin."


Pamira ellerini indirip önünde birleştirdi.


"Evet efendim" . 


Profesör sınıfa dönüp.


" Perşembe daha zor bir gün olacak gençler. Hazırlıklı gelin derim."


Pamira'yı çok zorladıkları belliydi . Yemeği çok kısa bir sürede yapmış olmasına rağmen yine de Profesör doğru düzgün tebrik bile etmemişti.


Profesör Pamira'ya dönüp.


" Pamira bifteği sen halledersin.

Pişince ne yapman gerektiğini biliyorsun."


Pamira başını sallayıp. 


" Evet efendim."


Ders bittiğinde herkes yerinden kalkıp sınıftan çıkmaya başladığında ben de biraz kenara çekilmiştim.


Sınftan çıkarken bazıları sadece selam verip gitmiş bazılarıysa fotoğraf çekmek istemişlerdi.


Kafamı Pamira'ya çevirdim profesör ile bir şey konuşuyorlardı.


Fotoğraf çekinmek isteyenlere dönüp.


"Üzgünüm ama fotoğraf çekinmeyi pek sevmem pek değil hatta hiç sevmem."


Hep bir ağızdan itiraz etmeye başlamışlardı.


"Lütfen ısrar etmeyin."


Hepsi kabullenip kapıya yönelmişlerdi.


- Ama... 


'a' sını biraz uzatmıştım. Hepsi bana dönmüştü.


"Ama isterseniz imza verebilirim. Tabi benim çirkin imzamı istemezseniz siz anlarım."


Kızlardan biri öne atılıp.


" Tabiki de isteriz efendim."


Gülümseyip. 


"Peki. O zaman."


Elimi uzattım. 


Kız kafasını sallayıp çantasında küçük bir defter ve siyah bir kalem çıkartıp gülümseyerek bana uzattı.


Kızların arkasındaki korumlardan biri buraya doğru gelmeye başladığında elimi havaya kaldırıp durmasını sağladım.

Koruma anında olduğu yerde durup başını salladı.


Kıza dönüp bana uzattığı defteri aldım.


"İsminiz neydi?" 


"Simay."


Deftere, ' Bora' dan Simay'a Sevgilerle' yazıp defteri Simay'a uzattım.


Simay defteri elimden alıp kocaman bir gülümsemeyle baktı yüzüme.


"Teşekkür ederim."


"Rica ederim."


İçten bir gülümsemeyle ve diğer kızlara da imza vermeye başladım.


En sonunda işim bittiğinde kızların hepsi tebessümle baktı yüzüme.


Kızlar gittiğinde kafamı tekrar Pamira'ların tarafına çevirdim.

Profesör çoktan gitmiş, sınıf boşalmıştı.

Pamira'da bifteği tencereden çıkarıyordu.


Müdüre dönüp tam konuşacaktım ki o benden önce davranıp konuşmaya başladı.


"Sanırım..." 


Kafasını Pamira'ya çevirip gülümsedi ve konuşmaya devam etti.


" Öğrenciyi seçtiniz."


Müdür bana dönüp gülümsedi. Boğazımı temizledim.


" Evet,Pamira'yı seçmek istiyorum."


Müdür kafasını sallayıp.


"Mantıklı bir seçim yaptınız efendim. Merak etmeyin, bunu bizzat ben Pamira'ya ileteceğim."


"Memnun olurum." 


Gözlerim Pamira'yı buldu. Önlüğü belinden çıkarıp tezgahın kenarındaki askılığa astı.

Elini saçlarındaki bandanaya attığında göz göze geldik.

Bandanayı çıkarıp biraz ileride duran çantayla montunu aldı.

Tekrar mutfak tarafına geçip tezgahtaki tabağı boş olan eliyle aldı.

Kapnın yanına geldiğinde adımlarını daha da hızlandırdı ve kafasını yerden kaldırmadan çıktı. Bir süre arkasından bakıp müdüre döndüm.


"Başka yapılacak bir şey var mı?"


"Hayır efendim, diğer bütün işlemler siz gelmeden önce halledilmişti."

Kafamı salladım ve yürümeye başladım. Bir sürü öğrencinin şaşkınlık nidaları ve bir kaç kargaşa sonunda okulun dışına varmıştık. Biraz yağmur atıştırıyordu ama ıslatacak şekilde değildi.

Derin bir nefes alıp toprak kokusunu soldum.


Bir anda mavi gökyüzü siyah şemsiyeye dönünce sinirle yan tarafımdaki şemsiyeyi tutan korumaya döndüm.


"Kapat o şemsiyeyi!"


"Ama efendi... "


" Kapat!" 


Koruma başını sallayıp şemsiyeyi indirince Barbaros'a döndüm.


Barbaros benim çocukluk arkadaşım, babamın yakın koruması Acar amcanın oğluydu.

Acar amca hem benim hocam 

Hem de çok sevdiğim bir amcamdı.

Barbaros ile bana küçüklükten beri dövüş dersleri verir kendimizi nasıl koruyacağımızı öğretirdi


Ta ki bundan bir ay öncesine kadar.

Acar amca bir ay önce bir işi olduğunu söyleyip babamdan izin almış ve lebriz'den çıkmış.


Günün akşamında ise Acar amcayı Lebirizin dönüş yolunda arabanın içinde kafasından vurulmuş bir şekilde buldular.


Barbaros bu işin peşini asla bırakmadı günlerce gece gündüz araştırdı durdu,Artık tükenmişti.

Gerçi hala bir fark yok.


Benden iki yaş büyük Barbaros. Polis akedemisinde okuyor son sınıf.

Bu yüzdende babam onu korumaların başına koydu.

Zaten tek anlaştığımız konu bu konu. Geçti ben artık nasıl olduğunu çözemiyorum.


"Barbaros sen benimle gel..."


Korumalara dönüp. 


" Siz diğer arabayla gidin. Direkt lebrize geçin."


Korumalar kafalarını sallayıp siyah arabaya bindiler ve gittiler. Yanımda Barbaros olduğu için gitmişlerdi.


Onlar gittiklerinde ben de diğer arabaya yönelip yan koltuğuna yerleştim.


Barbaros'da şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı.


" Barbaros bir yürüyüş yapalım. Hemen Lebrize dönmeyelim."


"Tamam." 


"Aslında ben..." 


"Üzgünüm Bora ama yalnız kalamazsın bunu sen de biliyorsun."


Birkaç saniyeliğine bana bakıp tekrar yona odaklandı.


"Lütfen bunu ne benim için ne de kendin için zorlaştırma."


"Tamam" 


Yarım saate yakın bir süre daha gittik arabayla ve bir orman yolu gibi ama aynı zamanda park olduğunu düşündüğüm bir yerde durduk.

Yağmur bu sefer atıştırmıyor sular seller gibi olmasada ıslatacak derecede yağıyordu ama yine de kabanımı aldım ve indim arabadan. Barbaros da benimle birlikte inmişti arabadan.

Karşıdaki orman yoluna bakıp o tarafa yöneldim. Çünkü şu an kalabalık ortamda bulunmak isteyeceğim en son şey bile değildi. Her an biri görebilir ve bir anda karmaşa çıkabilirdi.


Ellerimi kabanımın cebine soktum.


"Sanırım bugün susuyoruz."


Yağan yağmura baktım. 


"Ben hergün konuşuyorum dostum. Sadece kimse sesimi duymuyor."


Elini omzumda hissettim. 


"Bora..." 


Omzumu çektim ve yürümeye başladım.


"Boşver." 


Artık bıktım sesimi duymayanlara anlatmaktan. Ben de anlatmaktan vaz geçtim. Barbados en yakın dostum olsa da o da beni anlamıyor çünkü o da onlar gibi...


Birkaç dakika daha sessizce yürüdük orman yolunda. En sonunda bir ağaca yaklaştım ve sırtımı yasladım gövdesine. Barbaros'sa biraz daha uzakta kalmayı tercih etmişti.


"Ben nasıl sahip çıkacağım bu ülkeye, nasıl koruyacağım bu kadar canı?"


Dizlerimi yukarı kaldırdım ve kollarımı dizlerime yasladım.


"Bir yolu olsun kurtulayım bu sorumluluktan Allahım. Ya da al şu tedirginlikleri içimden her an kötü bir şey olacak diye ödüm kopuyor. İçimde kötü bir his var lütfen doğru çıkmasın, lütfen güzel şeyler olsun."


"Maalesef bu biraz zor Prens."


Duyduğum sesle hızla doğruldum ve ağacın arka tarafına baktım. Bu Pamira'ydı. Yaslandığım ağacın arka tarafında oturuyordu.


Doğruldum ve onu görebileceğim bir şekilde oturdum.


"Neden öyle söyledin."


Omuz silkti. 


"Çünkü insanlar bencil ve açgözlüdür Prens. Ve tüm sıkıntıların başı aslında bu değil midir?"


Olduğum Yere biraz daha yerleştim ve kafamı salladım. Kafasını ağacın gövdesine yasladı ama gözleri hala bendeydi.


"Pinokyo hikayesini bilirsin değil mi? Ben Pinokyo olsaydım insan olmayı hiçbir zaman istemezdim. Çünkü dünya bencilliklerele, kötülüklerle, çirkin düşüncelerle dolu. Pinokyo'ysa masum bir kukla aslında. Geppetto da önce kendisi için yapıyor pinokyo'yu ve sonraysa pinokyo'nun canlanmasını istiyor işte bu da bencillik. Çünkü Pinokyo, Geppetto sayesinde insan olmak istiyor ve oluyor ama olmasaydı ne aç gözlü insanlar onu yakalar ve onunla para kazanmaya çalışır ne de canı yanardı. Geppetto'ysa sadece masum bir dilek dilemişti değil mi? Ne yazık ki Prens yapılan kötülükler de yapanlar için masum."


************

Anladım ki sadece bir pinokyosun sen

Sahibine aşık cansız bir beden

Ona hayır demekten aciz

O her dilediğinde yanında biten

Söyleyemeyen asla hissettiklerini

Boynunu eğen yutan kelimelerini

Körükörüne aşık, aşkının esiri

Dolan sahibinin peşinde sen

Belki birgün o da sever seni

Ama asla bulamayacaksın onda

Kendi kişiliğini, kendi benliğini

-Eda DOLUNAY


Loading...
0%