Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@ebrumelek

Türklük ve Türkçülük ebedidir

H. N. ATSIZ

🍁

Keyifli okumalar❤️

***

Üç aylık yoğun bir görevin ardından, yarım saat önce dönmüştüm. Özenle hazırladığım raporumu taşıyarak albayın odasının kapısına vardım. Görevimin detaylarına dair düşüncelerim zihnimde dolaşırken kapıyı nazikçe tıklattım ve içeri adım attım.

"Üsteğmen Gökçen Toprak, emret komutanım."

"Rahat üsteğmenim, raporun hazırsa masaya bırak," dedi, kafasını okuduğu dosyalardan kaldırmadan. Sessizce üç adımla masaya yaklaştım. Raporu, albayın dikkatle incelediği dosyanın yanına özenle yerleştirdim, bir adım geri çekilip saygılı bir bekleyişe geçtim. Albay, elindeki dosyayı bırakarak gözleri kısık bir bakışla hazırladığım raporu eline aldı.

"Her zamanki gibi iyi iş Gökçen," dedi. Dosyayı dikkatlice inceleyerek devam etti, "Kamptaki tüm belgeleri almakla kalmayıp, Topal'ın sağ kolunu da esir aldın. Birazdan sorgusuna gireceğim."

"Komutanım ne sorgusu bu? Ben zaten adamı yakaladığımda konuşturdum biliyorsunuz. Aslında işini bitirebilirdim de neden tekrar buraya getirtip sorgu yapacaksınız anlayamadım?" Diye sordum.

"Üsteğmenim, bazı meseleler var. Çözünce sana da her şeyi açıklarım. Şu an direkt eve gitmen gerekiyor. Annen her gün arayıp seni sordu. Bir sıkıntı var gibi görünüyor. 1 hafta izinlisin," dedi, ciddiyetle durumu aktarırken.

"Emredersiniz komutanım," diyerek odadan çıktım. Uzun bir görev dönüşü düşünceli adımlarla ilerlerken, annemin neden her gün Albay'ı aradığını düşünüyordum. Askerlik hayatımın bu aşamasında uzun süreli görevlere alışkın olmama rağmen, annemin içindeki endişeyi anlamak zordu. 27 yaşında kıdemli üsteğmen olmama rağmen, onun gözünde hâlâ küçük bir kız olarak kalıyordum. Annem, gurur duyuyor olabilir ama bir yandan da içinde bir endişe taşıyordu.

Yıllar önce, babamın bizi terk edip başka bir kadın için annemle beni geride bırakması, karanlık bir dönemin kapısını kapatarak hayatımızı kökten değiştirdi. Bu hüzünlü gözüken ayrılık, aslında içinde umudu ve yeniden doğmayı barındıran bir başlangıcı simgeliyordu. Lise son sınıf öğrencisi olduğum bu dönemde, annemle birlikte babamın şiddetinin gölgesinde geçen günlerle yüzleşiyorduk. Bu zorlu süreçte, annemle aramızdaki bağ daha da güçleniyor, birbirimize sıkı sıkı sarılarak yaşadığımız acıları bir nebze olsun hafifletiyorduk.

Babamın bizi terk ettiği o an, evimize bir kadınla birlikte gelmesiyle birlikte karmaşık bir hikayenin başlangıcını işaret ediyordu. Kadın ağzında sakız, mini bir elbiseyle kapıda durarak bize küçümseyen bir bakış atmıştı. Annem, içsel güzelliğiyle dikkat çeken bir kadın olmasına rağmen, babamın neden olduğu acılar yüzünden bakımsız ve sürekli üzgün bir hâle bürünmüştü. O günde babam, küfürlü bir veda ile evden ayrılacağını açıklamış ve hatta o kadının gözü önünde anneme tokat atmaktan çekinmemişti. Ben de annemi koruma çabalarımda okkalı bir dayakla karşılaşmıştım. Annemin araya girmesiyle birlikte, dayak yerken annemin de tekmelere maruz kaldığı o acı an, hafızamda derin izler bıraktı.

Babamın ayrılığından sonra, annem temizlik işlerine yönelerek evimizin geçimini sağlamıştı. Kara Harp Okulu'nu kazandığımda, yaz tatillerinde hem çalışarak anneme destek olmuş hem de okulumu başarıyla tamamlamıştım. Bu süreç, aileme finansal destek sağlamanın yanı sıra eğitimimde de üstün başarılar elde etmenin gururunu yaşamama vesile olmuştu.

Kısacası annem ile birbirimizin her şeyi olmuştuk...

Düşüncelerimin ağırlığını omuzlarımdan uzaklaştırarak, adımlarımı merdivenlerden aşağıya doğru attım. Eve gitmeden önce tim arkadaşlarımın yanına uğramaya karar verdim. İstihbaratçı olarak ara sıra tek başıma görevlere çıktığım için timin dinlendiği odaya vardığımda kapıyı sessizce açıp içeri adım attım. Odaya girdiğimde, tim üyeleri rahat bir şekilde oturmuş çay içiyorlardı. Çaydanlıkta yükselen buğu, odanın içerisini saran samimi bir atmosferle birleşiyordu.

İçeri adım atmamla birlikte tüm gözler anında bana döndü. Yıllardır birlikte sırt sırta çarpışan bu ekip, benim için birbirinden değerli kardeşler ve abilerden oluşuyordu. Aysu, ekibe katılan en yeni üyemizdi, sadece dört ay önce aramıza dahil olmuştu. Diğerleri yani ben, Anıl, Ece, Mehmet abi, Görkem abi ve Selman ise bir aile gibi birbirimize sıkı sıkıya bağlıydık. Birbirimizin duygularını, düşüncelerini neredeyse okurduk.

Ancak Aysu'nun ilk günlerdeki uyumu zor olmuştu. Bir ay boyunca dikkatlice gözlemleyerek, belki de sadece alışma süreci olduğunu düşündüm. Ancak görev emri geldiğinde, son üç aydır ekibin arasında yer alamamıştım. O süre zarfında neler yaşandığını, özellikle Aysu'nun adaptasyon sürecini anlamak için geride kalmıştım.

Anıl'ın adeta uçarak üstüme atlamasıyla ben de ona sarıldım.

"Komutanım Allah'a şükür sağ salim geldiniz. Sizi çok özledik."

"Ben de sizi çok özledim Anıl," Diyerek sırayla tüm timime sarıldım.

"Komutanım, Topal'ın sağ kolu yakalanmış bugün. Eee bugün sizde geldiğinize göre bu işi siz hallettiniz bence" diyen Ece'ye gülümsedim.

"Sorgusu başlayacak birazdan. Siz de izlemek için girebilirsiniz." Aslında sorgu, tamamen formalite gereği yapılıyordu. Kampı patlatmadan önce zaten konuşturup ses kaydına almıştım. Ancak albay, yine de "öldürme ve sağ getir" emri vermişti. Emre uyarak, dediğini yerine getirmiştim. Şimdi, benim elde ettiğim bilgileri tekrar adamdan duyacaklardı. Neyse, albayın bir bildiği vardır zaten; zira anlatacağı şeyleri daha önce kendisine aktarmıştım.

"Gençler size doyum olmaz annem bekler. 1 hafta izinliyim. İçtimalarınızı aksatmayın bak ona göre" dedim.

"Komutanım haberiniz yok mu? Yeni bir yüzbaşı geldi. Sizin yokluğunuzda içtimaları o yaptırdı ve canımıza okudu sizden iyi okumasın." Diyen Anıl'a şaşkınlıkla baktım. Yeni bir yüzbaşı geldiğinden albay bahsetmemişti. Sanırım izinden gelince tanıştıracaktı.

"Anladım haberim yoktu. Neyse haydi ben kaçar, iznim bitince tanışırız yüzbaşıyla" dedim ve çıkışa doğru ilerledim.

Askeriyenin girişinde bekleyen askerlere, taksi çağırmalarını rica etmiştim ve şu an taksiyi bekliyordum. Aynı zamanda, askerlerle memleketleri hakkında sohbet ediyor, kendi yaşantımdan da bahsediyordum. Maddi olarak annemle birlikte kendi imkanlarımızla geçinmeye çalışıyorduk. Annemin temizlik işlerine gitmesine artık izin vermiyordum; çünkü aldığım maaşı tamamen ona yönlendiriyordum. Arabam eski bir modeldi ve birkaç sorunu vardı, ancak annemle benim için yeterliydi. Kirada yaşadığımız evimizde, babamın bıraktığı borçları ödemekle uğraşıyorduk, ancak birlikte geçirdiğimiz günlerde birbirimize destek olarak mutlu bir şekilde hayatımızı sürdürüyorduk.

Taksi gelince hızlıca bindim ve adresi söyledim. Taksici, eve doğru yönelirken ara sokaklardan geçiyorduk. Eve vardığımızda, hemen zile basıp annemin kapıyı açmasını bekledim. Kapı açılınca annem karşımda belirdi, gözleri doldu. Hemen ardından sıkıca birbirimize sarıldık. Bu kucaklaşma, uzun bir ayrılığın ardından bir araya gelmenin sevincini yansıtıyordu. Onu bir gün bile görmesem özlüyordum.

"Allah'ıma şükürler olsun, sağ salim evine döndün güzel kızım. Nasılsın, herhangi bir yaran falan var mı?" dedi ve endişe dolu gözleriyle vücudumu dikkatlice incelemeye başladı. Yüzümde sıcacık bir tebessümle ona yanıt verdim.

"Sultanım, istersen içeri girelim de orada hasret giderelim he, kapıda kaldık. Ayrıca çok şükür, iyiyim; yaralanmadım da merak etme."

İçeri geçtikten sonra, bir süre daha hasret giderdikten sonra, annem sofrayı hazırlamaya başladı. Ben de odama çıkıp uzun bir duş aldım. Duştan çıkınca tüm vücuduma nemlendirici krem sürdüm; 3 ayda dağda geçirdiğim süre boyunca cildim aşırı kurumuştu. Krem işi bittikten sonra rahat bir eşofman giyip salona indim. Annem , sofrayı hazırlamış ve beni bekliyordu.

"Ellerine sağlık sultanım, vallahi yemeklerin harika kokuyor. Özlemişim gerçekten," dedim. Görmemiş gibi yemeklere daldım. Dağda ne bulsam yerim diye düşünerek, annemin lezzetlerine olan hasretimi hissettim. Yemeğimi hızla bitirirken, annem durgun bir ifadeyle bana bakıyordu. Kaşığımı bırakıp soru işaretleriyle ona baktım.

"Odayı saran sıcak yemek kokuları arasında anneme dönüp, "Annecim, neyin var?" diye sordum, gözlerindeki hafif melankoliyi yakalamaya çalışarak. Annem gülümsedi ve "İyiyim, gördüğün gibi, çok şükür," diye yanıt verdi. Ancak, beklenmedik bir an geldi; annemin gözleri tekrar doldu, bakışlarını hızla benden kaçırdı. Hemen ayağa kalkıp, yemek sandalyemden uzaklaşıp annemin yanına yürüdüm. Odanın sarı ışığı altında eğildim ve nazikçe çenesinden tutup, yüzünü kendime çevirdim. Gözlerindeki karmaşık duyguları anlamaya çalışarak, sessiz bir anın içinde soruların izini sürdüm.

"Ne oldu anne anlatır mısın?"

"Kızım, şey... Anlatacağım, ama nereden başlayacağımı, nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum," dedi, sözlerini düşünerek ve içsel bir karmaşayla boğuşarak.

"Söyle anne, merak etme. Biz her şeyi birlikte başardık, biliyorsun. Ne sıkıntı varsa söyle, eminim bir çözüm bulacağız birlikte. Hadi, lütfen dinliyorum," dedim ve anlatmasını bekledim. Annem ellerimi tutup, gözlerinden yaşlar süzülerek içini dönmeye başladı.

"Kızım, baban aradı geçen ay. Bir şekilde numaramı bulmuş. Bana çok kötü şeyler söyledi," dedi annem hüzünle.

Kaşlarımı çatarak sinirden aniden ayağa fırladım. Orhan Toprak'ın ismi bile beni çıldırtmaya yeterdi. Yıllar sonra nereden çıkmıştı bu it şimdi? Ne güzel, huzurlu bir yaşam sürüyorduk.

"Ne söyledi anne? Artık ondan korkmamıza gerek yok biliyorsun degil mi? O bize yaklaşamaz, tırnağımıza bile zarar veremez" dedim, anneme kararlılıkla seslenerek.

"Biliyorum kızım, bu anlattığı seninle alakalı," dedi annem, gözleri derin bir endişeyle doluyken. "Beni arayıp şöyle dedi: 'Gökçen benim kızım olmayabilir.' Bir aile, kızlarıyla biyolojik bağları olmadığını fark etmiş. Doğdukları hastanede o gün üç kız bebek dünyaya gelmiş, biri de sensin. Bir ay önce seninle DNA testi yapma isteğinde olduklarını babana söylemişler. O da bana ulaştı."

Annem konuşurken dünyadan kopmuş gibiydim resmen. Bu ne saçma bir işti böyle. Kesin o itin bir oyunudur. Aileden para koparmaya çalışıyordur ancak ben bu oyunu bozarım.

"Anne böyle saçma şey mi olur? Babam olacak o adama asla güvenmiyorum. Kesin yine birilerini dolandırmaya çalışıyor" dedim volta atmaya başlayarak.

"Kızım, baban o ailenin babasının numarasını gönderdi bana. Gökçen, görüşsün, testi yaptırsın, sonucunu haber verin dedi," dedi annem. Neşeli, hayat dolu annem, o adamın hayatımıza burnunu sokmasıyla yine üzülmüştü işte!

"Tamam anne, bir arayalım bakalım bu konu neymiş. Eğer bir iş çeviriyorsa yine tutuklatırız. Numarayı söyle," dedim ve annemin verdiği numarayı tuşlayarak hoparlöre aldım. Üçüncü denemede telefon açıldı. Karşı taraftaki duyduğum adamın sesi gür ve sert bir tonla "Alo" dedi.

"Merhaba, ben Gökçen Toprak. Orhan Toprak'la görüşmüşsünüz bir konu hakkında," dedim. Kesinlikle bu adam, babamın tuzaklarına düşmüş bir kurbandı. Şerefsiz babamı bir kez daha içeri tıktıracağa benziyordum.

Bir süre ses gelmedi. Sonra adam şiddetle boğazını temizleyip konuştu.

"Evet merhaba, sizinle önemli bir mesele hakkında yüz yüze görüşmek istiyoruz. Ben Abdullah Türk. Babanıza bu konuyu özetle anlatmıştım, ancak detayları konuşmak için görüşmek istiyorum. Yarın müsait misiniz? Eşimle birlikte sizi ziyaret etmek isteriz. Uygunsa saatinizi belirtir misiniz?" diye sordu. Anneme baktığımda gözleriyle onay verdiği anlaşılınca ben de cevap verdim.

"Evet uygundur, görüşebiliriz. Ben adresi şimdi iletiyorum. Yarın öğlen saatlerinde sizi bekliyoruz," dedim. Adamın onayını alınca telefonu kapatıp anneme döndüm. Gözlerindeki dolgun yaşları fark edip ona sıkıca sarıldım.

"Gülüm, endişe etme. Bu işte bir bit yeniği var, babam olacak o herif kesinlikle bir şey planlamıştır. Ben yarın bu durumu çözeceğim, sen merak etme," dedim. Abdullah Türk ismini bir arkadaşıma gönderip detaylı bir araştırma yapmasını rica ettim.

Annem, endişe dolu gözlerle konuşurken, odanın içinde bir gerginlik hissediliyordu. "Kızım, baban ne kadar dalavereyi sevse de, bu iş onu bile aşar. Ya doğruysa? Ya sen benim kızım değilsen, hastanede bir karışıklık yaşanmışsa ben ne yaparım güneşim?" dedi. Bu sözlerle birlikte odaya bir ağırlık çökmüş gibiydi. Gerçekten de bu düşündüğü ihtimal olabilir miydi? Şiddet gördüğüm yıllar, tüm yaşadıklarım sadece bir hata yüzünden miydi?

"Sultanım, bu evrende hiçbir güç senin benim annem olduğun gerçeğini değiştiremez. Bak, eğer dediğin gibi ben karışmışsam, diğer ailedeki kız da senin öz kızın olabilir. O kızı tanımak için bana söz ver. Ben asla sana alınmam, gocunmam tamam mı? Haydi yemeğimizi bitirip, anne-kız olarak birlikte huzurlu bir uyku çekelim," dedim ve yanağından öptüm. Annem, sözlerim üzerine ağlamayı bitirmişti ve sıkıca bana sarıldı.

🍁

Sabah, gözlerimi annemin sıcak kokusuyla açtım, saat 06.15'i gösteriyordu. Bir süre daha annemin yanında huzur içinde yatmaya devam ettim, odanın huzurlu kollarında içsel bir dinginlik hissederek. Ardından yavaşça yanından kalkıp banyoya yönelim.

Banyo işlerimi tamamlayıp çıkınca, mutfağa geçip güzel bir kahvaltı için hazırlıklara başladım. Dün mesaj attığım arkadaşımdan cevap gelmişti ve telefonumu açarak gelen bilgilere göz attım. Karşımdaki insanlar kendi dünyalarında sade bir yaşam sürüyor gibiydiler. Ailenin en büyük oğulları asker, annelerinin babası yani dedeleri ise emekli albaydı. Dünkü numaraya konumu atarak hazırlıklarıma devam ettim.

Her şey hazır olduğunda, annemin yanına gidip onu öperek nazikçe uyandırdım.

"Günaydın annecim"

"Sanada günaydın kızım" diyerek yataktan doğruldu annem.

"Kahvaltı hazır hadi gel" diyerek odanın kapısına yürüdüm.

"Kızım dün görevden gelmişsin, kalkıp bana kahvaltı hazırlıyorsun aşk olsun. Yatıp dinlensene sen hiç mi yorulmazsın."

"Ben iyiyim böyle annecim. Haydi gel sana omlet yaptım sevdiğin gibi" diyerek birlikte mutfakta kahvaltıya başladık.

Kahvaltıdan sonra gelecek olan aile için biraz evi temizleyip, birkaç yiyecek hazırlamıştık. Fakat içimdeki kötü his geçmek bilmiyordu. Saat tam 12.00 de kapı çaldı. Annemle aynı anda ayaklanıp kapıya yöneldik. Annem yavaşça kapıyı açınca, karşımızda son derece modern giyinmiş annemin yaşlarında bir çift, benim yaşlarımda bir kız ve benden birkaç yaş küçük gözüken kumral bir erkek vardı.

Annem, içeriye davet ettiği konuklarımızla birlikte salona geçtik. Biz annemle bir koltuğa yerleşirken, diğer aile dördü bir arada karşı koltuğa oturdu.

Kıza baktığımda, anneme olan benzerliğini fark ettim ve bu karşılaşma beni ufak çaplı bir şokla karşıladı. Kız, resmen annemin kopyası gibiydi ve göz alıcı güzellikteydi. Yüz hatları, ifadeleri ve zarif duruşu, bu genç kızın aile bağları içinde ne kadar belirgin bir yerde olduğunu gösteriyordu. Yaşlı çifte baktığımdaysa, erkek olan çok az beni andırıyordu. Ben sarışın ve yeşil gözlüydüm; adam ise sarışın ancak ela gözlüydü. Eşi zaten hiç bana benzemiyordu. Beyaz tenli, kısa boylu ve kahverengi gözlüydü. Ancak kadın, çok modern ve sert birine benziyordu, sanki çağdaş bir sanat eserinden fırlamış gibiydi.

Kızın yanındaki çocuk sanırım diğer oğullarıydı. Eğer karışmışsam benim öz abim veya kardeşimdi. Çocuk da tip olarak annesinin kopyasıydı.

Aramızdaki bu bakışma sürerken, odadaki herkesin zihninde aynı soru işareti belirmiş gibiydi: Annemle karşı ailedeki kızın benzerliği... Kızın yanındaki genç, elini kızın beline koymuş, adeta onu koruma içgüdüsüyle sarılıyormuş gibi bir duruş sergiliyordu. Diğer yanında ise babası oturuyordu. Babanın yüzündeki ifade, arada kızına hem endişe hem de şefkatle bakıyormuş gibi karmaşık bir duygusal içeriği yansıtıyordu. Odada gerilim ve düşüncelerle dolu bir sessizlik hakimdi.

Adam, boğazını temizleyip konuşmaya başladı. Bu saçma sessizlik de zaten fazla uzamıştı.

"Öncelikle bizim görüşme teklifimizi kabul edip, bizi evinizde ağırladığınız için Özgü hanım ve Gökçen kızım size teşekkür ederim. Kendimizi tanıtayım ben Abdullah Türk, eşim Sare, Kızım Gül ve oğlum Göktuğ."

Annem "Rica ederiz teşekkürlük bir durum yok. Sonuç ne olursa olsun zaten bizim için bir şey değişmeyecek," diye tavrını baştan koydu. Ancak onun da gözleri sürekli karşıda oturan kıza kayıyordu.

"Kızım Gül, ailemizin kıymetli prensesidir, biz de ondan asla vazgeçmeyeceğiz. Ancak bu trajik olay, hepimizi derinden etkiledi. Gül bu süreçte, özellikle de evlilik hazırlıkları sırasında, duygusal bir çalkantı yaşıyor. Konuya doğrudan dalayım: Kızımın nişanlısı Alihan, bir doktor olarak kan gruplarında bir uyumsuzluk şüphesi taşıdı. Bu şüphe üzerine eşimle birlikte kızımızla genetik test yaptırdık. Maalesef, Gül'ün kan grubunun bizimkilerle uyuşmadığını öne sürdü. Bu durum önceden fark etmediğimiz bir detaydı. Sonuçlar, Gül'ün biyolojik olarak bizimle bir kan bağına sahip olmadığını açıkça ortaya koydu. Açıkçası bu durum için hastaneye giderken böyle bir sonuç çıkmasına ihtimal bile vermiyorduk. Araştırmalarımız devam ederken, hastanede Gül'le aynı gün doğmuş ve sağlıklı 3 kız bebek olduğunu öğrendik. Diğer kızlarla iletişime geçtik ve de test yaptırdık, ancak DNA uyuşmazlığıyla karşılaştık. Şimdi son bebekle, yani seninle test yaptırmak istiyoruz; aslında Gül'ün ısrarı çok büyük. Gökçen, bu süreçte yaşadıklarımızın karmaşıklığını anlamak gerçekten zor. Hâlâ kendimize gelemedik. Seninle de test yaptırabilir miyiz?"

Kaşlarım sert bir ifadeyle çatılırken, odak noktamı değiştirmeden her birine tek tek baktım. Babasının sözleriyle birlikte gözleri dolan Gül'e, yanındaki erkek kardeşi duygusal bir destek sağlamak için daha sıkı sararak kendine yaklaştırdı. Babası da elini uzatıp kızının omzuna koymuştu. Odada hüküm süren bu duygu yoğunluğu, benim için özlem dolu bir manzaraydı aslında. Annem her zaman yanımda ve her şeyimdi ancak bir baba figürünün eksikliği benim hayatım boyunca yaşadığım bir boşluktu.

"Testi yaptıracağım" dedim. Kaşlarımı çatmış, gözlerimi diğerlerine daldırarak hepsinin yüzlerine tek tek baktım. "Ancak sonuç ne olursa olsun, hayatımda bir şey değişmeyecek. Benim bir annem zaten var. Onu bırakmaya da asla niyetim yok" derken, hepsinin yüzünde apaçık bir rahatlama belirdi. Ancak Gül'ün annesi diğerlerinden daha sert bakıyordu. Ne gözleri dolmuştu ne kızına destek olmak için bir şey söylemişti. Geldiklerinden beri ya beni süzüyor ya da evi inceliyordu. Sanırım hepsi, kızlarının ısrarı sonucu bu duruma gelmişlerdi. Hareketleri, bir an önce gitmek istiyorlarmış gibi hallerini yansıtıyordu. Annem için de test yaptırmak istiyordum çünkü gerçekten de bu aileyle bir bağlantımız varsa, annemin kendi öz kızını bulmaya hakkı vardı.

"Çok teşekkür ederim Gökçen. O zaman bugün gidip testi yaptıralım bir an önce olur mu?" Diye sordu Abdullah bey sabırsızca.

"Tamam, müsaadenizle üstümüzü giyinip çıkalım," dedim. Annemle birlikte, salonun sükûnetini ardımızda bırakarak odalarımıza doğru sessizce adımladık.

Annem bir şey demeden kendi odasına çekildi. Ben de kendi odama girdiğimde derin bir nefes verip bir süre kımıldamadan gözlerim kapalı bekledim. Ardından dolabımın yanına giderek pantolon ve tişört giydim. Silahımı kontrol ederek belime yerleştirdim. Mesleğim gereği her an tetikte durmam gerekiyordu.

Annem de hazırlık aşamasını tamamladıktan sonra hep birlikte evden çıktık. Kapının önünde göz kamaştırıcı son model bir araç duruyordu, adeta lüks bir yaşamın izlerini taşıyordu. Bu araca ailenin sahip olduğu açıktı çünkü muhitimiz orta kesime hitap ediyordu. Kendi eski model neredeyse dökülen aracıma doğru yürürken, bu zıtlık içinde kendi dünyama daldım. İki aile için oldukça kontrast bir görüntüydü bu. Abdullah Bey'in karakteristik sesini duyunca bakışlarımı yüzüne çevirdim.

"Özgü Hanım, Gökçen dilerseniz bizimle gelin, arabada yer var," dediğinde anneme göz attım. Şu anki aracımın her an bozulabileceği ve bizi olmadık bir yerde rezil edebileceği düşüncesi beni biraz endişelendiriyordu. Maaşım çok iyi olmasına rağmen, babamın bize kitlediği borçlar yüzünden yeni bir araba almak şu an için mümkün değildi. Abdullah Bey'e dönerek teşekkür ettim ve onların aracına yöneldik.

***

Bulutlar, gökyüzünde dans ederken, bir gizemi ifşa etmek üzere gürültüyle birbirine karıştı. Gök gürlemesi, sanki evrenin büyük bir perdesini aralıyormuş gibi, karar anımın bir sembolü olarak yankılandı. Aniden başlayan sağanak yağmur, damlaların ritmik çalımıyla sanki doğanın kendi melodisini oluşturuyor gibi arabanın camına vurdu. Yağmur, yere düşerken bir hikayenin başlangıcını müjdeliyor gibiydi.

Bu an, hayatımın kritik bir dönemeç noktasıydı; iki kişilik bir başlangıç, gökyüzünün bu müthiş gösterisi altında kocaman bir aileye dönüşen unutulmaz bir yolculuğun eşiğinde olduğumu fısıldıyordu.

🍁

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%