@ebrumelek
|
Odada durmuş boş boş oturuyordum. Hâlâ aklımda Gökçen vardı. Nasıl oluyordu da bu kadar iyi oyuncu oluyordu. Bir tek açığını bile yakalamamıştım. Sercan Açık olduğumu sandığı için mi beni sağ getirdi acaba? Ama o adam için öldürme emri vardı askeriyede. Beni direkt öldürmesi gerekiyordu, neden sağ getirmişti? Tüm belgeleri de almıştır büyük ihtimalle çünkü ben onun ürkek hallerinin oyun olduğunu anlamadığım için yanında rahat rahat belgeleri saklıyordum. Bu kız, gerçekten inanılmaz bir istihbaratçıydı. Yedi ay boyunca en ufak bir falso bile vermemişti.
Odanın kapısı açıldı ve Poyraz içeri girdi. Gözleri beni bulur bulmaz baştan aşağı süzdü, kaşlarını kaldırarak alayla gülümsedi.
"Kuzey, bu ne hâl?" Dedi şaşkınca çıkan bir ses tonuyla. "Berbat görünüyorsun. Bu koku da ne böyle, lağım mı patlamış burada?" dedi, kahkahasını tutamadan. Sözlerine karşılık ben de gülmeye başladım.
"Ben de seni özledim sarı kafa," dedim gülerek. Yanıma gelip hızla sarıldı, sıkı bir kucaklaşma oldu aramızda.
"Albay yakalanan teröristin aslında sen olduğunu söylediğinde kulaklarıma inanamadım. 15 aydır senden haber alamadık, Vildan teyze çok sevinecek" diyerek yanımda durdu.
"Çok şükür görev bitti kardeşim. Buraya istediğim atama sonucum da olumlu olmuş. Artık burada görev alacağım. Sen ne ara başvurdun?" dedim ayakta durmaya devam ederek. Onları on beş aydır görmüyordum. Belki Poyraz'ı çok daha uzun.
Poyraz, çocukluğumdan beri en yakın arkadaşımdı. Ailelerimiz çok yakındı, biz neredeyse kardeş gibiydik. Ben tek çocuktum. Poyraz’ın iki kardeşi vardı. O yüzden çocukken oyun arkadaşım hep Poyraz’dı. Annem ve babam sürekli çalıştıkları için çoğu zaman yalnız kalırdım. Annem doktor, babam ise mimardı. Onları özlemiştim, özellikle annemin sakin ve güven veren varlığını. Şimdi, annem çalıştığı hastanede başhekim olmuştu.
"Ben buraya geleli 8 ay olacak. Lan oğlum, çok şükür sağ salim döndün." Dedi bana bir daha sarılırken. Ardından oturup biraz daha sohbet etmiştik.
Poyraz bana temiz kıyafetler bulmuştu. Banyomu yaptım, sakal tıraşı oldum ve üzerime yeni kıyafetleri giyince nihayet biraz daha insana benzedim. Kendimi toparlamak iyi gelmişti. Poyraz'la birlikte arabasına bindik, ailemi görmeye evime doğru yola çıktık. Annem ve babam beni gördüklerinde çok sevineceklerdi, uzun zamandır onları bu kadar özlediğimi hissetmemiştim.
"Eee, Poyraz, anlat bakalım ne var ne yok?" dedim, biraz olsun sohbetle yolun tadını çıkarmak istiyordum. Her şeyi deli gibi özlemiştim.
Poyraz derin bir nefes aldı, bakışları ciddi bir hâl aldı. "Sorma kardeşim, sen görevdeyken neler oldu bir bilsen," dedi, sanki omuzlarına ağır bir yük binmiş gibi.
Merakım iyice artmıştı. "Anlatsana oğlum, ne oldu?" dedim, sabırsızlanarak. Bir şeylerin ters gittiğini hissettim, ama ne olduğunu tahmin edemiyordum.
"Biliyorsun Gül nişanlandı maalesef. Herife hiç kanım ısınmasa da elde tutulur tek bir suçu yok. İstanbul'dan atanıp gelip Gül'ümü buldu. Neyse aklıma geldi lavuk yine, konu başka kardeşim" diye devam etti. Gözleri önüne düştü, sanki bir şeyleri toparlamaya çalışıyordu. “Bu Alihan, bir şekilde ailemizin kan gruplarının uymadığını fark etmiş. Birçok olaylar yaşandı. Sonuç olarak biz de test yaptırdık ve… Gül bizim öz kardeşimiz çıkmadı.”
Şaşkınlığımı gizleyemeyerek, sesim bir oktav yükseldi. "Lan sen ne dediğinin farkında mısın? Ne demek Gül bizim öz kardeşimiz değil? Ulan Gül bizim elimizde büyüdü. Böyle bir şey nasıl olabilir?" dedim, gözlerim Poyraz’a dikilmiş, bu anlattıklarını nasıl sindirdiğini anlamaya çalışarak. Poyraz derin bir nefes aldı, yüzüne acı bir ifade yayıldı. "Kardeşim, maalesef gerçek. Ne annemle ne babamla DNA testi uyuşmadı. Tabii hepimiz deliye döndük. Babam hemen araştırmaya başladı, doğumda karışmış olabilir diye o gün doğan diğer kızlarla DNA testi yaptırdı. Ve sonunda... öz kardeşimizi bulduk. Ama işte, bulduk derken… biz ne aradık ne sorduk, ne de bir kelime konuştuk. Hatta ben kıza hakaret bile etmiş olabilirim. Önyargıyla yaklaştım. Eşşeğim ben Kuzey, bildiğin eşek! Bizim yapamadığımızı Gül yaptı, o kızla yakınlaşıp gerçek bir kardeşlik bağı kurdu."
Poyraz başını eğdi, sesi hüzünlüydü. "O kızın nasıl büyüdüğünü, neleri sevdiğini, neleri sevmediğini… hiçbir şeyini bilmiyorum. Tek bildiğim, ve beni en çok yakan şey, çocukluğundan itibaren babası tarafından şiddet görmüş olması. Annesi bile adamdan korkmuş, şikayet edersen kızını satarım diye tehdit ediyormuş kadını. Yıllarca dayak yemiş benim öz kardeşim, Kuzey! Şimdi bana bakmak bile istemiyor, haklı olarak."
Poyraz’ın yüzündeki acı, yaşadığı pişmanlık ve çaresizlikle birleşince sessizlik ağırlaştı. Onun bu durum karşısında ne kadar çaresiz kaldığını görmek içimi burktu. Neler olmuştu böyle? Poyraz'larla olduğu kadar Gül ile de kardeş gibi büyümüştük. Gül başka bir ailenin kızı mıydı yani?
Poyraz’a baktım, söylediklerimle onu biraz olsun rahatlatmaya çalışarak. "Kardeşim, çok büyük badireler yaşamışsınız ama Allah büyük, unutma. Zamanla öz kardeşinizin de gönlünü alırsınız. Üzme kendini, ama eşeklik ettiğin de bir gerçek Poyraz," dedim, hafif bir gülümseme ile omzuna dokunarak. "İki taraftan bakınca da zor bir durum. Her şeyde vardır bir hayır kardeşim. O kız için de çok zor bir durum, yapılan hatayı bir an önce telafi etmeniz lazım."
Sözlerimle Poyraz’ın biraz olsun kendine geleceğini umarak devam ettim. "Bu arada, o dayakçı baba olacak şerefsizle de ilgilendin değil mi?" diye sordum, gözlerim ciddiyetle Poyraz’a dikildi. O adamın yaptığı kötülükler yanına kalmamalıydı.
Poyraz’ın kararlı bakışları, içindeki öfkeyi ve suçluluk duygusunu açıkça gösteriyordu. "Evet Kuzey, dayak olayını daha dün öğrendim. Şu an adamın peşindeyim fakat Türkiye'de değil lavuk. Annesinin söylediğine göre dolandırıcı tipte, tekin biri değil. Yakında tıkacağım onu içeriye, merak etme. Kardeşime en azından bunu borçluyum," dedi, sesi titrerken bile kararlıydı.
Ona bakıp başımı salladım. “Doğru olanı yapıyorsun Poyraz. O adamın yaptıkları cezasız kalmamalı. Kardeşin için en azından bu adımı atmak bir başlangıç olur. Ama unutma asıl zor olan kısmı öz kardeşinle arandaki bağı yeniden kurmak. Zamanla belki seni affeder,” dedim, onu biraz daha rahatlatmak için.
Poyraz derin bir nefes aldı, başını eğdi. “Umarım öyle olur, kardeşim. Şimdi o yaraları sarmak için elimden geleni yapacağım.”
***
Poyraz beni evime getirdi. Zaten evlerimiz yan yanaydı. Bizim evimizin anahtarı Poyraz'da vardı. Onlarınki de bizde olurdu. Poyraz bana kapıyı açınca birlikte içeri girdik. Evimi çok özlemiştim. Annem ve babam şu an işte olmalıydılar. Akşam onlara sürpriz yapacaktım...
Eve girince Poyraz, biraz daha kalıp evden ayrıldı. Evde çalışan Sema teyze beni görünce ağlamaya başladı ve sarıldık. Sema teyzenin elinde büyümüştüm. Annem yoğun çalıştığı için Sema teyze, bana hep bir teyze, abla gibiydi.
Benim 5 yıl önce bir kız arkadaşım vardı. Fatma...Onu gerçekten seviyordum ve evlenmeyi düşünüyordum. O zamanlar bir göreve çıkmam gerekiyordu. Görev dönüşü evlenme teklifi edecektim.
O zamanlar görev umduğumdan çok daha erken bitmişti. Heyecanla eve gelmiştim. Bizimkilerle hasret giderip odama çıkmıştım. Elimde Fatma'ya evlenme teklifi edeceğim yüzüğü incelerken, Sema teyzenin önerisiyle, Fatma'ya döndüğümü haber vermemiştim. Yarın sürpriz yaparım diyerek, heyecanla uykuya dalmıştım.
Ertesi sabah çiçeklerle Fatma’nın evine gitmiştim. Ancak o gün hayatımın kabus dolu günlerinin başlangıcı olmuştu. Fatma’nın ihanetini o gün öğrenmiştim, bütün hayallerim paramparça olmuştu. O günden sonra hiçbir kadına karşı farklı duygular besleyemedim. Kalbimi tamamen görev aşkıyla doldurdum. En zorlu görevlere gönüllü gittim ve bu yolda rütbem hızla yükseldi. Sonunda binbaşı oldum.
Rojda'ya yani Gökçen'e ise gördüğüm ilk andan beri tarif edemediğim, daha önce hissetmediğim bir koruma içgüdüsü ile yanıp tutuşmuştum. Gözlerimi kapattığımda bile gözleri gözümün önünden ayrılmazdı. Bu aşk değildi. O duyguyu daha önce tatmıştım. Aşk kötü bir duyguydu; çaresiz, kendinden nefret etme, sinir harbi dolu günlerle dolu, iğrenç bir duyguydu. Fatma'nın ihanetini unutabilmek için neredeyse dağdaki tüm şerefsizleri temizlemiştim. Ama içim soğumamıştı. Aşk buydu benim tabirimle... Şu an Fatma'ya aşık değildim. Onun artık esamesi bile okunmazdı bende...
Fakat Gökçen, uzun yıllar sonra bende merak uyandıran tek kadındı. Hayatımda hiç ummadığım bir yerden çıkıp gelmiş, cevaplanması gereken sorularla dolu bir hikaye bırakmıştı geride. Onunla her gün karşılaşacak olma düşüncesi bile beni heyecanlandırmıştı. Zaman bize ne gösterecekti, merak ediyordum.
❤️
|
0% |