Yeni Üyelik
26.
Bölüm

26. Bölüm

@ebrumelek

Abdullah Bey bizi hastaneden aldıktan sonra arabasıyla eve kadar bırakmıştı. Dedemler ve Anıl'la hastane bahçesinde vedalaşmıştık, Kuzey ise arabaya kadar yanımızda yürüyüp vedalaşma anını ağırdan alarak, biz yola koyulurken bile arkamızdan bakmaya devam etmişti. Gül, anneme yardım etmek istediği için bizde kalacaktı. Sare Hanım’ın bu duruma nasıl bozulacağını tahmin etmek zor değildi; ama içten içe bu durum bana biraz keyif veriyordu.

Eve adım atar atmaz derin bir nefes aldım, "Oh be," dedim kendi kendime, "insanın evi gibisi yok!" Buraya, bu tanıdık huzura dönmek bile içimdeki yorgunluğu biraz olsun silmişti. Şimdi, uzun zamandır özlemini çektiğim o güzel duşu almayı istiyordum. Neyse ki evde, eski yaralarımdan kalma suya dayanıklı sargı bezlerinden vardı.

"Kızlar siz biraz salonda bekleyin, ben Gökçen için yastık çarşaf getireyim de televizyona bakınsın burada" dedi annem. Eve girdiğimiz an telaşlı hâlleri başlamıştı. Annem hızlıca salondan ayrıldığında Gül ile birbirimize bakarak gülümsedik.

Annem elinde çarşaf ve yastıkla hızlıca salona girdi. Gül koluma girerek beni koltuğa ilerletmeye devam etti. Koltuğa otururken acıyla yüzümü buruşturdum.

"Siz oturun ben yiyecek bir şeyler hazırlayayım hemencecik." Diyerek annem yine koşturarak salondan çıktı. Gül onun bu hâline tebessüm etmişti.

"Gökçen annen etrafında dört dönüyor. Gerçekten çok şanslısın" dedi buruk bir tebessümle. Ona kaşlarımı çatarak bakmaya başladım. Sare hanımı, annem gibi asla hayal bile edemiyordum.

"Öyle deme Gül güzelim, o senin de annen. Sen de çok şanslısın." Gül'e tebessümle bakmaya devam ediyordum.

"Evet orası öyle. Annem beni çok seviyor bunu biliyorum, yani Sare annem. Ama annem sevgisini gösteremez. Bir kere bile bizim peşimizde böyle dolaştığını bilmem. Evde yıllardır çalışan Ayşe abla genelde ilgilenirdi bizimle. Bir de babam tabii."

Sare hanım gerçekten çok tuhaf bir kadındı.

Gül, odanın sessizliğini dağıtmak için televizyonu açtı; kanalda saçma sapan bir program vardı ama o an sessizlikten iyiydi. Tam o sırada, annemin mutfaktan sesi duyuldu.

"Güüül, sesini aç sesiniii. Ahh ah neler oldu acaba?" diye bağırıyordu. Gül gülerek kumandaya uzandı ve sesini açtı.

"Özgü anne yeter mi?" Diye seslendi.

"Aç aç duyamıyorum. Bu ne böyle anam bu da Gökçen gibi aynı. Bir dediğimi düzgün anlamıyor." Annem kendi kendine söylenmeye başlamıştı. Gül'ün yüzü düştü. Kız alınmıştı tabii. Bir anda kahkaha atmaya başladım. Off karnım. Gül bana şaşkınca bakıyordu.

"Gül güzelim annemin normal hâli bu sen niye alınıyorsun. Ooo sen bizim evde yaşasan yandık. Alış canım annem kötü bir şey söylemedi." Diyerek gülmeye devam ettim. Bu Gül ne nazlı büyümüş böyle.

Benim gülmemle Gül'de biraz daha neşelendi. Sesi son ses açmıştı. Şu an beynimde filler horon tepiyordu resmen. Hayır yani bağırsam da sesim çıkmazdı. Resmen tımarhane gibi ev.

Annem salona gelince kaşlarını çatarak televizyona bakmaya başladı. Elinde tabaklar vardı. Tabakları masaya koyup yanımıza geldi ve hâlâ çatık kaşlarıyla kumandaya uzanıp sesi kıstı. Gül korkarak anneme bakıyordu. Annem ellerini beline götürüp Gül'e döndü.

"Kız sizi bana parayla mı verdiler. Bu ne ses böyle? Apartmanı başımıza mı yıkacaksınız?" Tekrar gülmeye başladım. Gül bir bana bir anneme bakıyor, ne desem diye düşünüyordu.

"Anne sen sesini aç demedin mi? Şimdi gelmiş ne çemkiriyorsun kıza. Kız senin çemkirmeni nereden bilsin bak ne diyeceğini şaşırdı."

Annem bir an Gül'ün nahifliğini unutmuştu anlaşılan. Ellerini belinden indirdi ve kaşlarını düzeltip yüzünü yumuşattı.

"Gül kızım sen bana bakma, alınma he söylediklerime. Kafa mı kaldı kız bende. Haydi yemek hazır sofraya gelin de bir şeyler yiyelim üçümüz birlikte."

Gül tebessüm ederek ayağa kalktı. Yanıma gelip doğrulmamda yardımcı oldu. Of of of bu ne ağrıydı arkadaş.

"Anne valla masaya kadar kalkamam ben burada yesem ya" dedim. Annem de tepsiye tabak koyarak bana yaklaştı ve yemeği yedirmeye çalıştı.

"Anne ben kendim yerim. Siz gidin masaya oturun. Ellerim çok şükür tutuyor ya."

"Kız deli, sen iki kolundan da vurulmadın mı? Ben anlamıyorum ki sen neyle besleniyorsun. Karışma bakayım sen benim işime de aç ağzını" diyen anneme göz devirdim ve ağzımı açtım. Gül bize gülüyordu.

Çorbamı bitirince annem köfte ve salatayı da bana yedirmeye başlamıştı. Onları da hızlıca bitirdim.

"Ellerine sağlık sultanım nefis olmuş. Hadi siz de yiyin yemeğinizi ben de kestireyim çok uykum geldi" dedim anneme.

"Tamam güneşim uyu sen" diyen annem tepsiyle ayağa kalktı. Gül'de geldiğinden beri sürekli sırıtıyordu. Birlikte karşımdaki masaya geçip yemeğe başladılar.

Kaşık çatal sesleri geliyordu. Gözlerimi kapatmıştım ama daha uyumamıştım. Annemin sesini duydum.

"Gökçeeen uyudun mu?"

"Hayır anne" dedim.

"Hee, şu Vildan hanımın oğlu varya?" Diye soran annemle anında gözlerim açıldı.

"Eee ne olmuş anne?" Dedim ama ne diyeceğini merak ediyordum.

"Kız sen onu önceden de tanıyordun. Vildan hanımların yemeğinde de konuşmuştunuz. Nereden tanıyorsun sen onu annem?"

"Neden ki anne? Niye sordun şimdi? Ne alaka?"

Annem çatalını tabağına bırakarak bana döndü. Aha ajan Özgü sahalarda. Yüzümü incelemeye başladı bakalım yalan mı soyleyeceğim diye.

"Sen anlat bakayım de alakasını ben söylerim sana" dedi annem. Beni kurtarması için Gül'e bakayım dedim ama Gül'de annemin küçük kopyası olarak, aynı onun gibi merakla gözünü bana dikmişti.

"Ee şey sultanım bir görevde tanışmıştık. Askeri olarak yani. Şu an zaten komutanım oluyor" dedim ve anneme bakmaya devam ettim. Gözlerimi kaçırdığım an bitmiştim. Annem bir süre daha yüzüme bakıp tabağına geri döndü. Ben de rahat bir nefes verdim.

"Gül sen tanıyorsun bu Kuzey'i, nasıl biri ki?" Diye sordu annem. Gözlerimi kapatıp onları dinlemeye başladım.

"Özgü anne, Kuzey abim çok iyi bir insandır. Merhametli ve iyi kalpli biridir. Poyraz abim nasılsa benim için öyle. Hep korur kollardı beni. Ben lisedeyken herkes iki tane abim var sanırdı. Peşimde gezen çok çocuğu dövmüştür" deyip utandı Gül ve devam etti.

"Çocukluğumdan beri tanırım birlikte büyüdük biz yani. Abimle aynı yaşta yani 31 yaşındalar. Göktuğ ise benden küçük, 23 yaşında."

"Yani iyi birisi öyle mi? Gerçi ben de gözlemledim ve çok beğendim o çocuğu. Ee var mı bir sevdiği görüştüğü biri?" Diye soran annemle kulaklarımı dört açarak onları dinlemeye başladım. Kalbim öyle çarpıyordu ki sesi duyulacak diye korkuyordum. Ölü taklidi yapıyoruz burada.

"Aslında bir kız vardı yıllar önce, evlenmeyi düşünüyordu Kuzey abim."

Neeee?

Biri mi vardı hayatında yani? Ya da kalbinde.

"Ee kaç yaşına gelmiş artık niye hâlâ evlenmedi. Yoksa oyalıyor mu kızı?" Diye soran annem iç sesime tercüman oldu adeta.

"Şeyy Özgü anne, o kız Kuzey abime görevdeyken yanlış yapmış. Ben de konuyu tam bilmiyorum. Yani Kuzey abim konuyu öyle bir kapattı ki hiçbirimiz sormaya cesaret edemedik. Ben de Poyraz abimle bir iki defa konuşurken denk gelip öğrenmiştim." Diyen Gül ile kaşlarımı çatmıştım ve Kuzey adına gerçekten üzülmüştüm.

Annemde bir sessizlik oldu. Sonra konuşmaya devam etti.

"Gül, bizim komşunun bir kızı var Asuman. Bekar ve tatlı bir ev kızı. Bu Asuman'la Kuzey'in aralarını yapsak ya senle?"

Asuman mı? Bu Asuman beni gördüğü yerde laf sokmaya çalışan yer cücesi değil mi?

'Asuman temizliği harika yapıyor, Asuman mantıyı şöyle güzel açıyor.' Diye annesi, her gittiği ortamda nereden kızı öveceğini şaşırıyordu her defasında. Bekar ve tatlıymış. Şuna bir de yılan ve cadı da eklesek.

"Bilemedim ki Özgü anne. Yani ben Kuzey abimle hiç bu tarz muhabbetlere girmedim ki? Ters tepki yapabilir yani Kuzey abim sevmez öyle şeyleri" diyen Gül'ü içimden alkışladım. Gözlerim hâlâ kapalıydı bu arada.

"Kız sen orasına karışma ben hallederim" diyen çakal annemin aklında ne planlar vardı acaba?

Asuman cadısı nereden çıktı şimdi ya?

Asuman ve Kuzey mi? Düşüncesi bile korkunç. Gözümün önüne Asuman cadısının gelinlikli hâli gelmesi normal miydi?

***

Sabah gözlerimi açtığımda yatağımdaydım. Akşam geç bir saatte bizimkiler beni yatağıma getirmişti. Ben ne ara uyudum ki? Gözüm kapalı uyumuş numarası yaparken uyuyakaldım sanırım.

"Annee, Güüül " diye seslendim. Resmen ayağa bile kalkamıyordum. Bir yerimi kurtarsam başka tarafım ağrıyordu. Banyo da yapamamıştım.

Annem odamın kapısını açarak içeriye girdi. Ellerini beline koyup konuşmaya başladı.

"Uyandın mı sonunda, günaydın. Gel gidelim mutfağa. Gül bize kahvaltı hazırlıyor. Yaptığı hiçbir işi beğenmedim. Bu kızın kırk fırın ekmek yemesi lâzım daha. Yumurtaya 50 liralık tereyağ ekledi kızım. Ev ocak batırır anam bu." Diye başlamıştı canım annem.

"Sabah-ı şeriflerin hayır olsun annecim hem niye öyle diyorsun ki kız elinden geleni yapıyor işte."

"Yapıyor yavrum yapıyor ama anası olacak o kadın hiçbir şey öğretmemiş. Akkız ablanın nasıl kızı böyle olabilir anlamıyorum valla" diyen annemi onayladım. Anlaşılan sabah sabah dedikodu rutinimiz başlamıştı.

"Anne sen öğretirsin işte ne taktın kıza rahat bıraksana" dediğimde annem yastığı alarak hafif kafama vurdu. Ah be yaralıydım yaralı.

"Sus kız dua et yaralısın ha. Haydi kahvaltımızı yapalım da misafir gelecek bugün"

Lan ben ne yaptım şimdi?

"Tamam kızma ya. Kim gelecek ki şimdi ben kimseyi istemiyorum anne ya."

"Sus kız çemkirme. Biri sana geçmiş olsuna, diğeri de hayırlı bir iş için gelecekler." Pardon?

"Hayırdır anne evleniyor musun yoksa?" Dedim gülerek. Annem tekrar yastığa uzandı ama vuramadan bağırdım.

"Dur dur vurma bak yaralıyım sultanım şaka yaptım. Kimler gelecek?" Dedim gülmeyi keserek.

"Senin komutanını çağırdım Gül'ün telefonundan arayıp. Sağolsun hastanede hep merak etti seni ayrılmadı yanımızdan. Belli vefalı bir asker. Bir de Ayten teyzenleri çağıracağım kızı Asuman'la." Dediğinde gözlerim anında büyüdü. Ne yani annem ciddi miydi?

"Anne Ayten teyzeler ne alaka. Çağırma onları gelmesinler ben istemiyorum ya" dedim sesimi yükselterek. Annem gözlerini kısıp bana baktı.

"Kız yoksa bu komutanla aranda bir şey mi var he? Çabuk söyle kemiklerini kırarım yalan söylersen bak?"

"Anne aramızda bir şey yok tabii ki sadece komutanım." Yalan değildi ki aramızda bir şey yoktu.

"Zaten bu zamana kadar hiç erkek arkadaş yapmadığın için senden umudum da yok. Tamam o zaman kızım haydi kahvaltıya." Hayret annem üstelemedi. Laf sokmayı da ihmal etmedi. Gerçi böyle konuşuyordu ama bir erkek arkadaşım olmadığı için seviniyordu. Babam olacak adamdan çok çektiğimiz için bana bu konuda sürekli nasihat ederdi. Gönlünü merhametsiz birine kaptırma kızım derdi. Şu an işi şakaya vuruyordu. Neyse haydi bakalım bismillah diyerek mutfağa ilerledik. Sofraya otururken aklıma gelenle bir durdum. Kuzey harbi gelecekti şimdi. E ben ne giyeceğim? Off Gökçen abiye giy istersen tövbe yaa. Adam senin bıyıklı hâlini biliyor be.

Kahvaltımızı sessizce etmiştik. Gül ve annem sofrayı toplarken ben de koltukta uzanıyordum. 'Kuzey ne zaman gelecek?' Diye soramıyordum. Anneme Ayten teyzeleri çağırma dedim. Gıcık annem inşallah şimdi iş çıkartmazdı. Annemi tanıdığım için bu işte bir hinlik seziyordum ama Kuzey'in gelecek olması heyecanı yüzünden detaylıca düşünemiyordum. Üstümü öylesine göz ucuyla kontrol ettim. Altımda tayt üstümde ise salaş, beyaz bol bir tişört vardı. Ev hali işte neyse fena değildik. Elimi zorlanarak kaldırdım ve annemlere çaktırmadan saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Off bu ne böyle düğüm mü olmuş bu? Canım Gül anlamış olacak ki yanıma geldi.

"Yardıma ihtiyacın var gibi?" Dedi muzipçe gülerek. Neyse şimdi çaktırmayalım.

"He yok ya şey dolaşmışta saçım rahatsız etti ondan şey ettim." Ben ne saçmalıyorum yine ya. Kuzey ismi bile ayarlarımı bozuyordu. Gül kahkaha atarak, içeriye gitti. Bende arkasından ofladım.

Gül, bir süre sonra koşarak elinde saç açma spreyim, tarak ve tokalarla gelmişti. Lan annem fark edecek şimdi. Hayırdır niye süsleniyorsun diyecek. Neyse Gül yapıyor canım banane.

Gül spreyi saçlarıma sıkıp tarakla düğümleri çözdü. Sonra anladığım kadarıyla balık sırtı örmeye başladı. Ahh balık sırtı yaşımı daha küçük gösteriyordu. Şimdi Kuzey'in yanında çocuk gibi kalacaktım. Neyse napalm artık dedim içimden ve kaderime teslim oldum. Annemde zaten harıl harıl evi topluyordu. Mutfakta akşamdan bir şeyler hazırlamış sanırım. Canım bu kadın tam bir görev adamı mübarek.

Birkaç saat sonra kapı çaldı. Heyecandan kalbim duracaktı sanki. Off niye böyle oldu ki şimdi. Adam alt tarafı evine ziyarete gelecekti. Neyse bozuntuya vermeden, olağan bir şeymiş gibi davranalım da sıkıntı olmasın diyerek beklemeye başladım. Canım annecim kapıyı açmaya gitmişti. Annem Kuzey'i davet ettiği için, bugün canım anneciğime terfi etmişti.

Kapıdan kadın sesi geliyordu. Ne oluyor yaa off annee. Ayten teyze mi o? Ayy cırtlak sesli cadı Asuman. Anneme çağırma demedim mi ben?

İçeriye paldır küldür Ayten teyze girdi. Yüzünde yapmacık bir hüzünle. Annem bu kadını hem 7 mahalleye çekiştiriyor, hem de hava atmak için kopamıyordu. Ayten teyzenin arkasından salına salına Asuman cadısı göründü. Direkt gözleri Gül'ü buldu. Gül'ü baştan aşağıya süzmeye ve tepeden tepeden bakmaya başladı.

"Ay çok geçmiş olsun Gökçen'cim. Duyduk çok üzüldük. İyisin değil mi? " Diyerek pat diye koltuğa oturdu Ayten teyze.

"Teşekkürler Ayten teyze iyiyim Allah'a şükür" diye geçiştirdim onu. Gözüm Gül'ü inceleyen Asuman cadısındaydı. Bu cadı benden fena korkardı. Ama çokta kıskanırdı. Zamanında mahallede karşı komşunun oğlu Selim ile evlenmek için annesiyle az uğraşmamışlardı. Selim polisti. Ayten teyze, Selim'in annesinin ağzından girip burnundan çıkmıştı. Fakat mahallede yapılan bir kısır gününde Selim'in annesi, anneme Gökçen'i istemeye gelmek istiyoruz demişti. O günden sonra Asuman bana daha bir bilenmişti. Ben annemle haber gönderip ret etmiştim tabii ki.

"Demek Özgü teyzenin öz kızı sensin. Merhaba ben Asuman. Biliyor musun Özgü teyzenin kopyasısın. Ben de hep Gökçen ailede kime benziyor acaba diye merak ediyordum. Meğer öz değilmiş" diye lafa girdi cadı Asuman.

"Merhaba Gül ben de" diye tüm nahifliğiyle cevap verdi Gül'üm. Bu kız bu yılanların arasında bir dakika bile hayatta kalamazdı. Annemin kısır günleri, belgesel tadında olurdu.

"Ay kız Özgü, bu kız pek zarif maşallah." Dedi Ayten teyze. Bak bak geçmiş olsun için gelmişler hesapta. Laf almaya geldik demiyor da. Ah annem Ah.

"Benim iki kızım da pek zariftir Ayten'cim."

"Kız bu Gökçen'in neresi zarif. Mahalledeki tüm erkekler bundan korkuyor. Eee erkek mesleği yaparsan evde kalırsın böyle kızım. Bak nasıl yaralanmışsın."

Ayten teyzenin sözlerinden sonra, Gül korkarak bana bakmaya başladı. Kız böyle laf sokmalara alışık değildi tabii. Ama ben bunların dilini iyi bildiğim için sorun yoktu.

"Ayten teyze. En azından ben okumuş mesleğimi elime almışım. Senin kızın lise kaça kadar okudu? Bak öyle de böyle de evde kalınabiliyor değil mi ama? Bana laf atacağına evdekine bak önce." Ayten teyze bu söylediğime hiç mi hiç bozulmamıştı bile. Ee dediğim gibi bizim mahallenin raconu böyle.

Gül şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Ona bir tebessüm sundum ve yanımı işaret ettim. Anlayıp ayağa kalktı ve yanıma gelip oturdu. Cadı Asuman'da gözlerini dikmiş bize bakıyordu. Herhalde Gül ile sürekli didiştiğimizi ve birbirimizi kıskandığımızı falan düşünüyor olmalı ki yüzü hafif şaşkındı. Kafasında nasıl bir planla geldiyse, o plan bozulmuştu sanırım. Keyifle gülümsedim.

Annem ve Ayten teyze hız kesmeden dedikodu kazanına düşmüştü bile. Annem tabii baya arayı açmıştı. Yeni gelişmeleri öğreniyordu. O sırada kapı tekrar çaldı. Kalbim bir anda hızlanmaya başladı. Annem kalkıp kapıyı açtı. Hemen yattığım yerden doğrulmaya çalıştım. Bir süre sonra annem Kuzey ile birlikte içeriye girdi.

Kuzey, siyah bir kot pantolon ve üzerine koyu yeşil bir tişört giymişti. Allah'ım, bu ne yakışıklılık böyle! Gözlerimiz anında kesişti, o hafifçe gülümsüyordu ve kendimi tutamadan ben de karşılık verdim. Dudaklarım, bana sormadan kıvrılmıştı. Bu karşılıklı bakışın içinde kaybolmuşken, annemin sesi bir anda araya girip bu sihirli anı bozdu.

Başımı istemeyerek ona çevirdim, ama kalbim hâlâ Kuzey’in bakışlarının etkisindeydi.

"Kuzey evladım hoş geldin tekrar. Tanıştırayım Gökçen'in komutanı Kuzey. Bunlar da komşularım Ayten ve kızı Asuman."

Asuman'ın ve Ayten teyzenin resmen gözleri parlamıştı. Kuzey ise onlara kısa bir baş selamı vererek bakışlarını tekrar bana çevirdi ve yan tarafımdaki boş sandalyeye oturdu. Elinde çiçek buketi vardı. Kolu da hâlâ sargıdaydı ama yürüyüşü daha iyi durumdaydı.

"Davetiniz için teşekkür ederim Özgü hanım. Ben de Gökçen'i merak ediyordum. Çok geçmiş olsun tekrardan. Bende numarası da yok arayamadım." Aaa Kuzey'in numarası hakikaten bende de yoktu. Neyse heyecanlandığını belli etme kızım.

"Hoş geldiniz, komutanım," dedim, gözlerimi onunkilerden ayırmadan. Kuzey, o harika gülümsemesiyle tekrar gözlerime baktı. Kalbim hızlandı; sanki zaman bir an için durmuştu, etrafımızdaki her şey silinmiş gibiydi.

"Hoş buldum, Gökçen," diye yanıtladı, bakışları gözlerimde sabitken. Tam o sırada, aramızdaki bu yoğun bakışmayı Ayten teyzenin sesi bozdu.

"Oğlum sen de yaralısın geçmiş olsun. Ayrıca senin rütben ne? Gökçen yüzbaşı oldu yeni. Nasıl komutanı oluyorsun?"

Asuman cadısı parlayan gözlerle Kuzey'e bakıyordu. Adamı resmen bakışlarıyla yemişti pis cadı. Kuzey ise Asuman'a bakıyor mu diye kontrol ediyordum ama yok bakmıyordu. Oh sıkıntı yok.

"Binbaşıyım ben" diye kısaca cevaplayıp tekrar bana döndü Kuzey. Annemle o ân göz göze geldik. Gözlerini kısmış bize bakıyordu. Lan bu kadının amacı ne ki?

"Oo aferin aferin. Evli misin oğlum?"

"Hayır" Kuzey kısa ve net konuşuyordu. Elini bana doğru uzatmaya başladı. Ne yapıyor bu şimdi derken, eli gözümün önünden geçip Gül'e uzanıp, saçlarını karıştırdı Gül'ün.

"Fıstığım sen ne yapıyorsun?" Diye sordu Gül'e.

"Yapma abi ya saçlarıma şöyle" diyerek güldü Gül'cüm. Aynı anda Kuzey'de güldü.

"Nasıl yani sen Özgü teyzenin kızının abisi misin?" Diye saçma bir cümle kuran cadı Asuman'a göz devirdim.

Kuzey cevap vermedi...

Kuzey cevap vermeyince, Gül kendini cevap vermek zorunda hissetti sanırım.

"Yok, Kuzey abi bizim yakın bir aile dostumuzun oğlu ama kardeş gibi büyüdük biz."

"Aaa öyle mi ne güzel" diyen Asuman kendine yeni bir av bulmuştu. Yolacağım kızım seni.

Ayten teyze ve annem kendi arasında sohbete başladı. Başka kimse konuşmadığı için onları hepimiz duyuyorduk. Annemin ara ara bakışları ben ve Kuzey'e kayıyordu.

"Ahh Özgü valla benim bu Asuman'a da kaç kişi talip oluyor ama ben vermiyorum. Benim kızımın bilmediği ev işi ve yemek yok biliyorsun. Eli de pek lezzetli. Artık kim kaparsa yaşadı valla" diyerek Kuzey'e bakmaya başladı Ayten cadısı. Resmen şu an yüzüm sinirden kıpkırmızıydı. Kuzey'e döndüğümde tebessüm ederek beni izlediğini fark ettim. Hoşuna mı gitti şimdi bunun?

"Daha iyisin değil mi? Ağrıların ne durumda?" Diye sordu bana Kuzey, onları duymamazlıktan gelerek.

"Evet çok iyiyim teşekkür ederim." Adamı görünce yeminle konuşmayı unutuyordum. Kuzey ise benim bu salak hâllerime sadece gülüyordu haklı olarak.

Bir süre sonra annem elinde çay tepsisiyle geldi. Asuman'da kendini göstermek için hemen ayağa kalkıp anneme yardım etmeye başladı. Ayten hanım hâlâ kızını övüyordu. Asuman'da elinde tabaklarla gelmiş, ilk tabağı Kuzey'e uzatmıştı. Tabağı uzatırken o kirpiklerini mi kırpıştırdı?

Herkes sessizce çayını içip tabaklarındaki yiyecekleri yemeye başladı. Ayten hanım, Kuzey'e soru sormak için fırsat kolluyordu resmen.

"Ellerinize sağlık çok güzel gözüküyor Özgü hanım" dedi Kuzey.

"Afiyet olsun oğlum. Vildan hanımlar nasıllar?" diyerek sırıttı annem.

"İyiler, annem size çok selam söylemişti." Bizim kibirli Kuzey'e bak. Nasıl da kibar. Demek işine gelince kibar da olabiliyor.

"Kuzey oğlum. Sen bir gün bize de gel, Asuman sana kendi elleriyle bir mantı açsın. Parmaklarını yersin valla. Kızım diye demiyorum ama çok beceriklidir." Asuman da masum kız rolüyle annesini dinleyip utanıyormuş modunda takılıyordu.

"Gökçen iyileşsin de isterse birlikte geliriz tabii ki" diyen Kuzey'le utanmasam keyiften kahkaha atacaktım.

"Evladım Gökçen bir iyileşir bidaha yaralanır onu beklersek ohoo. Sen gel gel bak sana numaramı vereyim yaz bakayım." Diyerek zorla numarasını verdi Kuzey'e. Kuzey kibarlığından numarayı aldı. Telefonu elindeyken bana bakıp gülmeye başladı.

"Gökçen numaranı bana verir misin?" Diye sordu. Şimdi herkesin içinde hayır demek ayıp olur diye hızlıca numaramı soyledim. Kuzey numaramı ne diye kaydedecek acaba diye de ekrana bakıyordum. Ama kayıt kısmında telefonu görüş açımdan uzaklaştırdı.

O sırada Ayten teyzenin sesini duydum. Yavrum Gül'üm hiç muhabbete katılmadan sadece dinliyordu.

"Kız Özgü duydun mu Ayşe'nin oğlu Selim vardı ya polis olan, onu sözlendirmişler."

"Aaa öyle mi? Kız kiminle sözlenmiş, de hele bakayım?"

"Tanımıyoruz buralardan değil. Kız da pek çirkin bir şey. Nasıl almış onu Ayşe anlamadım?"

"Kız niye öyle diyorsun? Sana çirkin gelen bana güzel gelir. Aaa Ayten ayıp valla senin dediğin" bizimkiler laf sokma yarışına başlamak üzereydi ki Asuman'ın sesini duydum.

"Şu Gökçen'in sevgilisi olan Selim mi sözlenmiş anne?"

Kuzey'in kafasının hızla bana döndüğünü hissettim. Ona baktığımda gözleri ateş saçıyordu adeta. Dudaklarını kemirmeye başlamıştı. Kız cadı Asuman yaktım seni ben bir iyileşiyim.

"Kız sen ne diyorsun ne sevgilisi? Yok sevgili falan. Gökçen'i istemeye geleceklerdi ama Gökçen istemeyince olmadı o iş" dedi canım annem. Şu an canım annemliğe tekrar terfi etmişti.

Kuzey'in bakışları çok az da olsa yumuşadı ama hâlâ sert bakıyordu.

"Aaa Özgü teyze, ben sokakta Gökçen'le Selim'i konuşurken gördüm. Nasıl sevgili olmuyorlar?" Diye soran Asuman'a öyle kötü baktım ki korkudan bakışını kaçırdı. Hayır hem korkuyorsun hem yapıyorsun be kızım.

"Asuman'cığım" diyerek söze girdim. "Selim polis olduğu için mahalledeki bir olay hakkında soru sormuştu. Zaten ilk ve son konuşmamızdı. Beni istemeye gelmek istediler ama ben engel oldum. Sevgilim falan değildi yani canım benim. Ayrıca sen Selim ile evlenmek istiyordun değil mi kız? Üzülme yakında unutursun." Diyerek Cümlemi bitirdim. Asuman kızarmış bana kötü kötü bakıyordu. Kuzey muhabbetten rahatsız olmuş gibi sıkıntılı bir nefes verdi.

"Gökçen, iş ile alakalı konuşmamız gereken bir konu varda. Uygun bir yer varsa konuşabilir miyiz?" Diye sordu Kuzey. Heyecanımı belli etmeden hızlıca cevap verdim.

"Tamam benim odamda konuşabiliriz." Herkese baktım ve devam ettim. "Geliyoruz biz," dedim.

"Kızım Asuman'da sizinle gelsin yalnız kalmayın uygun olmaz" diyen Ayten teyzeye göz devirdim. Asuman ise ayağa fırlamış, sırıtarak Kuzey'e bakıyordu.

"Kız Ayten iş ile ilgili diyor oğlum, Asuman'ın ne işi var. Onlar gizli konular konuşuyorlar. Bana bile söylemez Gökçen, sen Asuman diyorsun" diyerek dilini damağına vurarak cık cık yaptı. Asuman cadısı hâlâ ayakta, Kuzey'in ne diyeceğini bekliyordu.

"Evet özel konuşmalıyız" diyerek ayağa kalktı Kuzey'de. Elini uzatarak kalkmama yardımcı oldu. Şu an Kuzey'le evimin salonunda kol kola odama ilerliyorduk. Asuman ise gıcık bir suratla bana bakıyordu. Ay keyfim çok yerindeydi. Asuman'ın sinir olduğu gülümsememle baktım ona. Gül ise bu olanlardan baya eğleniyor gibi gülümseyip börekleri götürüyordu. Lan sen hani börek yemiyordun?

Kuzey'le yavaşça içeriye doğru ilerlemeye başladık. Odamın yerini işaret ettim. Kalbim aşırı hızlıydı şu an. Ulan ben en zorlu operasyonlarda bile böyle heyecanlanmıyordum. Odama girip yatağıma doğru ilerletti beni Kuzey. Bu adam niye bu kadar güzel kokuyordu ki şimdi?

Yatağıma beni oturtup sırtımı yatak başlığına yaslandırdı ve hemen doğrulmadı Kuzey. Eline yastığı alıp sırtıma koyuyordu hesapta. Üzerime doğru uzanıyormuş gibi bir pozisyonda duruyorduk. Ben şu an ölecek gibiydim. Yastıkla işi bitince göz göze geldik ve yine gülümsemeye başladı. Kuzey bakışlarını dudaklarıma indirince, istemsiz dudaklarımı ıslattım. Kuzey daha geniş bir tebessüm sundu bana ve bakışlarını dudaklarımdan gözlerime çıkarıp yavaşça üzerimden kalktı. Kuzey kalktığı an derin bir nefes aldım. Sanırım 2 dakikadır falan nefesimi tutuyordum.

Kuzey ayakta odaya kısaca bir göz gezdirirken, istemsiz ben de göz gezdirdim. Aman Allah'ım!

Komidinimin üzerindeki annemin bana aldığı kırmızı iç çamaşırı takımı mı o?

Gözlerimi sıkıca yumup açtığımda Kuzey'in burada olmamasını diledim. Önce tek gözümü açtım. Kuzey elleri cebinde, sırıtarak bana bakıyordu. Sanırım vücudumda kızarmayan tek bir noktam yoktu şu an.

"Demek kırmızı he yüzbaşım? Tarzının böyle olduğunu tahmin bile edemezdim. Beni şaşırtmalara doyamıyorsun."

Bayılma numarası yapsam yer miydi? Ah anne!

"Şey be-benim değil ya o" deyip tekrar gözlerimi yumdum.

Tekrar bir kahkaha sesi ile gözlerimi açtım. Kuzey bir adım atıp yatağıma oturdu.

""Ne konuşacaktık komutanım?" diye sordum, konuyu değiştirme bahanesiyle. Kalbimin hızlandığını hissediyordum; bu kadar yoğun bir bakışmanın ardından soruma vereceği cevabı duymazdan gelmeyi umuyordum belki de.

"Seni, beni, bizi..." dedi Kuzey, derin bir nefes alarak devam etti. "İkimizi."

Bu sözleri duyar duymaz kalbim dört nala koşmaya başladı, ama içimde karmaşık bir telaş vardı. Şu an Kuzey'le böyle bir konuda konuşmaya hazır değildim; belki de hiç hazır olmayacaktım.

"Şey, komutanım," dedim, gözlerimi kaçırarak. "Benim çok ağrım ve uykum var. Başka bir zaman konuşsak olur mu, ne konuşacaksak?" Kaçamak bir bahane uydurmuştum, ama bu aniden hissettiğim utançla başka türlü baş edemezdim. Bu hislerin arasında sıkışıp kalmıştım.

Kuzey, bakışlarını yere indirip omuzlarını hafifçe düşürdü, yatakta doğrulurken içimde derin bir suçluluk hissettim. Tekrar bana baktığında yüzünde belirgin bir hüzün vardı.

"Peki, Gökçen. Sen ne zaman hazır olursan o zaman konuşalım," dedi Kuzey, nazik bir şekilde gülümsedi ve yerinden kalktı. Kapıya doğru yürüdü, kapı kolunu tuttu ama dönüp bir kez daha bana baktı. Yüzünde hafif bir gülümseme vardı ama bu sefer farklıydı; biraz daha kararlı, biraz daha derindi.

"Şunu bil ki, sabırsızlıkla bekleyeceğim," dedi, sesi keskin bir şekilde kararını belli ediyordu. Ardından odadan çıktı. Birkaç dakika sonra, evin dış kapısının kapanma sesi yankılandı odada..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%