Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@ebrumelek

Emir öyle bir kahkaha attı ki, gülmekten ayakta duramayıp yere düştü ve orada da gülmeye devam etti. Karnını tuta tuta gülüyordu. JÖH'ten Melek ise gözleri ve ağzı kocaman açılmış bir şekilde bir bana, bir Emir'e, bir de camdan dışarıya bakıyordu.


"Emirrr!" Dedim. O gülerken ben son derece ciddi duruyordum.


"Tuğra'cım, bitaneciğim bir şey mi kullanmaya başladın he söyle balım" diyerek gülmesi biraz daha azalan Emir'e ciddi bir suratla bakmaya devam ettim. Onu o kadar özlemiştim ki benim yüzümden o da burada hapsolduğu için kızamıyordum bile aslında. Sadece endişeliydim.


"Emir, şu camdan bir bak. Lanet olası hem farklı bir zamanda hem farklı bir ülkedeyiz, ben bu duruma hâlâ alışamadım" dediğimde Emir ciddi olduğumu sonunda anlayıp gülmeyi kesti ve hızla pencereye ilerledi. Aşağıda, yarın ki final müsabakaları için hazırlıklar vardı. Ayrıca insanlar günlük işlerini de yapıyorlardı.


"Bu nasıl olur?" Diyen Melek'e üzgün bir ifadeyle baktım. Melek, donmuş gibi duruyordu. En azından bir tepki verebilmişti.


"Benim için arama görevinde miydiniz?" Dedim onlar gibi camdan dışarıya bakarak. İkisi de cevap vermeden kafasını sallayarak beni onayladı.


"Maalesef bir sene beklememiz gerekiyor. Geçit senede bir açılıyor sizin nasıl geldiğinizi anlayamıyorum" dedim ve Emir'e döndüm.


"Böyle bir saçmalık nasıl olabilir!" Emir'in sesi yüksek çıkınca kapıyı kontrol ederek şiii dedim.


"Yani gerçekten de biz 1700 yılında mıyız şu an?" Soru Melek'ten gelmişti.


"O mağaraya Abdi'nin peşinden girdim biliyorsunuz. O havuza dalınca peşinden ben de girdim ve onu yakalayıp öldürdüm, komutanımın emrettiği gibi. Sonra mağarada bir çıkış olduğunu görünce, oradan çıktım ama beni orman karşıladı. Geri de dönmeyi daha sonra denedim ama havuzlu odanın yolu kapalıydı. Sonra burada kayıp albay Onur Işık'la karşılaştım. O burada bir klanın lideri ve buradaki ismi de Quany. Benim hayatımı kurtardı o kısımlar uzun hikaye. Bana dedi ki geçit senede bir defa açılıyor ama sizin nasıl geldiğinizi anlayamıyorum. Geldiğiniz günle ilgili dikkatinizi çeken bir durum var mıydı?" Diye sordum yatağa oturarak. Emir ve Melek, camdan bakmayı kesip odaya göz atmaya başladılar. Emir, her tedirgin olduğunda yaptığı gibi burnunun kemerini sıkıyordu. Kenardaki sandalyeyi çekerek sağlamlığını kontrol ederek oturdu. Melek'te yatakta yanıma oturmuştu. Söylediklerimle ikisi de şoka girmişti haklı olarak.


"Neeee Onur Işık mı?" Diye bağıran Melek'e kaş göz yapıp tekrar kapıyı kontrol ettim. Emir'in düşünceli hali gözümden de kaçmamıştı. Her ne kadar Türkçe konuşsak da, sesimizi duymalarını istemiyordum.


"Senin kaybolduğun bölgeyi araştırırken, albayın da o bölgede kaybolduğu bilgisini almıştık. Ayrıca görevden önce haberlerde ay tutulması olduğunu duymuştum. Onunla alakalı olabilir mi?" Dedi emin olmayan bir sesle Emir.


"Olabilir, albay buraya geldiğinde konuşuruz bunu. Keşke peşimden gelmeseydiniz. İnşallah diğerleri geçiti yıkmazlar Emir." dedim kısık çıkan sesimle. Aynı zamanda Emir'in kenara bıraktığı kendi çantamı görerek ayağa kalktım ve çantamı alıp tekrar oturup karıştırmaya başladım.


"Eminim Göktürk komutanım oraya ordu yığmıştır. Ne diyeceğiz buradaki insanlara?"


"Belki de yanlış biliyorsundur, bir sene beklememize gerek yoktur. Gidip deneyelim" dedi Melek. O esnada Emir sanki yeni fark etmiş gibi elbiseme bakıyordu.


"Tavus kuşuna benzemişsin ayrıca" diyerek Melek'in söylediği mantıklı gelmiş olacak ki ona bakarak "Mantıklı hadi gidelim" dedi.


"Kıyafet eleştirisi mi yapacaksın şimdi? Ayrıca öylece gidemeyiz. Burada Alanna ve albay dışında 2026 yılından geldiğimizi kimse bilmiyor. Albay gelene kadar daha fazla dikkat çekmemeliyiz. Zaten kamuflajla herkesin dikkatini oldukça çektik." Emir, sandalyenin sağlamlığını tekrar test edip kalkıp sandalyeye tekrar oturdu. Böyle huyları vardı.


"Bilmiyorum Tuğra kafam çorba oldu. Alanna kim, ayrıca şimdi ne yapacağız peki?" Diyerek ellerini dizlerine yaslayan Emir'e bilmiyorum işareti yaptım. Onu varya acayip özlemiştim.


"Merak etme buradan gideceğiz ama beklememiz gerek. Normalde geldiğimiz tarihten bir sene sonra yolun açılması gerekli. Belki arada da böyle açılıyordur bilemiyorum. Geçitle alakalı bilgi pek yok. Dediğin gibi ay tutulmasının bir etkisi olabilir. Alanna'da liderin kız kardeşi"


"Hay ben o Abdi'nin" Diyen Melek'e döndüm. Emir'de ona bakıyordu. Benim gidip Dougal'a güzel bir açıklama yapmam gerekiyordu.


"Hadi şimdi dinlenin ben de çakma hulkla bir görüşeyim. Zaten bana kafayı takmış her hareketimden şüpheleniyor" diyerek ayağa kalktım.


"Ben gelene kadar odadan çıkmayın. Birazdan geleceğim" diye devam ederek kapıya yöneldim.


"Dikkatli ol" diyen Emir'in yanından geçerken ona dayanamayıp sarıldım. Melek'i ilk defa görüyordum ama o da sonuçta bir Türk askeri olarak bizimle aynı talihsizliği yaşıyordu. Hem de benim yüzümden. Emir'den ayrılıp Melek'e gülümsedim ve odadan çıktım.


Dougal'ın çalışma odasına ilerlerken ne diyeceğimi düşünüyordum. Koridorda bir ileri bir geri volta atarak kafamda kelimeleri tasarlıyordum ama Dougal çok zeki bir adamdı. Bu zamanın şartlarına göre oldukça zeki. Yalan söylersem anlamazdı, bu konuda işim gereği profesyoneldim çünkü beden dilimi kullanmayı çok iyi biliyordum. Ancak öyle bir şey söylemeliydim ki Dougal'ın aklında hiç şüphe olmamalıydı. En sonunda kelimeleri seçip odasının kapısını tıklattım. Gel sesiyle kapıyı açarak bekledim.


"Gel Tuğra, ben de seni çağıracaktım" diyerek karşısındaki sandalyeyi işaret etti. Üzerinde her zaman giydiği keten tarzı gömlek vardı ve ön kısımları hasır ipliğiyle bağlanmıştı. Üstten neredeyse göğsüne kadar ipleri çözmüştü. Göğsünde birçok kılıç yarası izi vardı. Sırtında bir tane çok derin bir yara görmüştüm.


"Tuğra Duman" diyerek ismimi söyleyince şaşırdım. Emir'ler sanırım soy adımı kullanmıştı. Sandalyeye oturup ona bakmaya başladım.


"Osmanlı'da soy isim yok diye biliyorum!" Diye devam etti. İşte şimdi caferi çağırabilirdim. Kafamdaki tüm planlar çöp olmuştu.


"Dougal" diyerek söze başladım.


"Sen iyi bir lidersin seni taktir ediyorum" diye devam ettiğimde, Dougal'ın kaşları alayla çatıldı. Boğazımı temizleyip devam ettim.


"Sana yalan söylemek istemiyorum. Burada, bana klanının kapılarını açıp misafir ediyorsun. Dürüst olmamı hak ediyorsun" dediğimde kaşlarını bu sefer sert bir hale getirmişti.


"Seni tanıdığımdan beri ilk defa bana iltifat ediyorsun ve kibarsın. Bunun altından bir 'ama' gelecek değil mi?" Dediğinde kafamı salladım.


"Ama, sana dürüst olamam. Yalan da söylemek istemiyorum. O yüzden susmak istiyorum. Merak etme klanına da size de zarar vermeyiz. Zamanı gelince evimize gideceğiz"


"Neden şimdi gitmiyorsunuz? Burada ne amaçla kalıyorsunuz? En önemlisi amcam neden sizi koruyor?" Çok mantıklı soru soruyordu.


"Bunları da söyleyemem" dediğimde yumruğunu sıktığını fark ettim.


"Bana bazı cevaplar vermen gerekiyor Tuğra Duman! O zaman tek tek gidelim. Osmanlı'dan mısınız?"


"Hem evet hem hayır" dediğimde iyice sinirlenmeye başlıyordu.


"Asker misiniz? Sana komutanım dedi"


"Evet, üçümüz de askeriz"


"Amcamla bağınız ne?" Biraz durup düşündüm. İkimiz de Türk'üz diyemezdim.


"Birbirimiz için canımızı veririz. Vefa ile ilgili" dedim.


"Tuğra" diyerek ayağa kalktı Dougal. Ona bakmak için kafamı baya yukarıya kaldırmam gerekmişti şimdi.


"Anladığım kadarıyla birileri senin ve arkadaşlarının peşinde. Kaçarken birbirinizden ayrıldınız ama onlar seni buldu. Amcam kimden kaçtığınızı bildiği için sizi burada saklıyor. Onun çok geleni gideni olduğu için görülmenizi engellemeye çalışıyor ve burada kalmanızı istiyor. Buraya kadar doğru anlamış mıyım?" Aslında hayır, söylediği her şey yanlıştı. Ancak onun yerinde olup düşününce tek mantıklı açıklama buymuş gibi duruyordu. Gerçekten ona yalan söylemek istemiyordum çünkü burada bizi bir karşılık olmadan misafir ediyordu. Ne kadar gıcıkta olsa...


"Biz Türk askerleri kimseden kaçmayız, korkmayız, saklanmayız. Varsayımın tamamen yanlış. Burada birilerinden saklanmıyoruz" dedim.


"O zaman amacınız ne?" Diye sesini yükseltti. Haklıydı adam şimdi.


"Sana söz veriyorum burada bizim yüzümüzden kimse zarar görmeyecek. Bu konuda endişen olmasın. Amcan ne zaman gelecek?"


"Az önce mektup yolladım arkadaşların geldiği için. Mektup ulaşır ulaşmaz yola çıkar" dedi. Derin bir nefes vererek sakallarını kaşıdı ve tekrar sandalyesine oturdu.


"Connor'la bir ilgin var mı?" Diye sordu bu seferde. Kaşlarımı çattım çünkü bu ismi daha önce de duymuştum.


"Öyle birini tanımıyorum"


"Tamam Tuğra. Amcam gelene kadar misafirimizsiniz, onunla konuştuktan sonra ne yapacağımıza bakacağız. Arkadaşların için oda ayarlarım."


"Çok teşekkür ederim lordum" diyerek ayağa kalktım. Sonra aklıma gelenle kapıya yürürken durdum.


"Aslında onlarla aynı odada kalabiliriz. Rahatsızlık vermek istemiyorum" dediğimde Dougal'ın nedense çok sinirlendiğini fark ettim.


"O adamla aynı odada mı kalmak istiyorsun?" Diye sorduğunda kafamı salladım. Ben Emir'le birlikte bile uyumuştum kaç kere. Dediğim gibi ikiz gibiydik biz.


"Anlaşıldı Tuğra ne yaparsanız yapın. Ancak dediğin gibi buradan birinin kılına zarar gelsin o zaman sert yüzümü görürsünüz" dediğinde kafamı sallayıp odadan çıktım.


Ohh be atlatmıştım albay gelene kadar.


Koridorda odama yürürken, telaşla bizim odaya doğru koşup odamdan içeriye giren Alanna'yı görünce, adımlarımı hızlandırdım. Peşinden ben de odaya girdiğimde, Alanna'yı merakla bizimkilere bakarken buldum.


"Tuggra, arkadaşlarının geldiğini duydum o yüzden yanına gelmiştim ve bir anda odaya dalmış bulundum üzgünüm."


"Sorun değil Alanna, ben sizi tanıştırayım" diyerek boğazını temizledim ve Emir'le Melek'e baktım. İkisi de bıraktığım gibi odada duruyorlardı.


"Tim arkadaşım Emir ve Jandarma Özel Harekat uzmanı Melek. Bu da size bahsettiğim Alanna, sırrımızı biliyor" Alanna hâlâ merakla Emir ve Melek'e bakıyordu. Melek düz bir ifadeyle, Emir ise yüzünü buruşturarak Alana'ya bakıyordu. Muhtemelen üzerindeki kat kat kırmızı elbiseden dolayı.


"Klanımıza hoş geldiniz. Ben seni görmüştüm" diyerek Emir'e baktı. Emir kaşlarını çatıp bana baktığında müdahale etmek için söze girdim.


"Bizimkilerle olan resmimiz yanımda onu göstermiştim" Emir anlıyorum anlamında kafasını sallayınca, tekrar Alanna'ya döndüm.


"Alanna, arkadaşlarıma kıyafet ayarlayabilir misin? Kamuflajla klanda dolaşamazlar"


"Asla kamuflajımı çıkartmam!" Diyen Emir'e ters ters baktım.


"Bu zamana ayak uydurmamız gerek. Özellikle kadınların pantolon tarzı giymesi hoş karşılanmıyor" diyerek Melek'e baktım. Emir ise kahkaha attı.


"Burada erkeklerin de pantolon giymesi hoş değil anlaşılan. O eteklerden hayatta giymem, HAYATTA!"


"Kilt giymenin nesi yanlış ki? Sizin zamanınızda kilt giyilmiyor mu?" Diye bana merakla soran Alanna'ya baktım bu seferde.


"Bizim zamanımızda giyim hakkında sana anlattıklarımı hatırlıyor musun? Herkes istediğini giymekte özgür. İskoçya'da hâlâ kilt giyen insanlar olduğunu biliyorum. Atalarından yani sizlerden gelen geleneklerini devam ettiriyorlar tabii ki ama onun dışında erkekler tercih etmezler" dedim ve yine Emir'e ters ters baktım.


"Ona pantolon bulabilir misin?"


"Elbette Tuggra. Bir de sizin için oda hazırlattım ikisi de bu koridorda" diyerek bizimkilere seslendi ve kıyafet bulmak için odadan çıktı.


"Bu olanlara inanamıyorum lanet olsun" diyen Melek'in yanına gittim ve elimi sırtına koydum.


"Geride ailen seni merak edecekler benim yüzümden ama buradan kurtulacağız söz veriyorum" dedim. Melek kafasını sallayıp beni onayladı.


"Ben yokken neler yaptınız?"


"Seni arayıp durduk, deli olduk hepimiz Tuğra. Asıl sen burada tek başına neler yaptın her şeyi anlat" dedi Emir.


"Başımı belaya sokup sormadığımı soruyorsan gördüğün gibi iyiyim. Dönüş yolu olan mağara bu klanın topraklarına ait ve albay sayesinde buranın lideri misafir olmamı kabul etti. Başka bir durum yok"


"Demek Onur Işık'ta burada. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmez. O nasıl biri?" Soru Melek'ten gelmişti.


"10 yıldır burada yaşıyormuş. Dougal'ın babasıyla yakın arkadaş olduğu için Dougal ona saygı duyuyor. Albay beni koruması altına aldı. " Dediğimde yine sessizlik oluştu.


"Bu klanın çok düşmanı var ancak Dougal, İskoçya'da büyük savaşçılardan biri. Lakabı da zaten Büyük Dougal. Bildiğim kadarıyla İngiltere kralı şu an 3. William. Aslında Britanya kralı desem daha doğru olur çünkü şu an İskoçya, İngiltere ve İrlanda birbirine bağlı. Tarihten benim hatırladığım ise William'dan önceki kral 3. James'in oğullarından Edwards'ı, İskoçya'da ki bazı klanlar tahta geçirmek için isyan çıkartıyorlar. Ancak tahta büyük kızı Mary geçiyor ve kocasıyla yönetiyor. Kocası ve kendisi ölünce ise Mary'nin kız kardeşi Anne tahta geçiyor ve olaylar orada kopuyor. Anne, 1700 lü yılların başında tahta geçiyordu yani birkaç yıl sonra şu an ki kral ölmüş olacak" dediğimde Melek şokla, Emir ise üzgün bir ifadeyle bana bakmaya başladı.


"Hep böyle alengirli şeylere merakın var diye dalga geçtiğim her gün için özür Tuğra" dediğinde büyük bir kahkaha attım. Annem sayesinde tarihe ilgim hep vardı. Küçükken sanat tarihi ve dünya tarihi için kaç tane özel hoca tutmuştu sayısını unuttum bile.


"Ne işimize yarayacak sanki Emir, bir seneye çoktan gitmiş olacağız" dedim.


"İnşallah. Bu arada bahsettiklerin şu Tudors dizisindeki kraliçe mi?" diyen Melek'ti.


"Hayır onlar çok daha eski 1500'lü yıllarda. Bu bahsettiğim kraliçe Anne farklı" dediğimde ikisi de sessizleşmişti.


"Alanna kıyafetlerinizi getirsin siz de dinlenin. Şu an burada birçok klandan savaşçılar var çünkü bahar festivali düzenleniyor. Yarın da final gösterisi olacak ve dikkat çekmememiz gerekli" dediğimde, Alanna'da kapıyı tıklayıp odaya gelmişti.


"Ben bunları buldum ama uyar mı emin değilim" diyerek biri toprak tonlarında iki elbise ve Emir için pantolon ve gömleğe benzer bir üstü yatağın üzerine bıraktı. Emir sanki düşmana bakar gibi kıyafetlere bakarak bakışlarını tavana çıkardı ve sabır diler gibi hareket yaptı. Ayağa kalkıp elbiseye ve Melek'e baktım. Uyar gibi duruyordu. Aynı şekilde gömleğe ve pantolona da baktım ama büyüklerdi. Ufak bir tadilatla halledilirdi. Emir'in öyle çok kasları ve cüssesi yoktu.


"Teşekkür ederim Alanna ama bu gömlek ve pantolona tadilat yapmamız lazım"


"Ben de bunu düşünüp dikiş seti getirdim. Elimden biraz gelir böyle şeyler. Şey, arkadaşın üzerine denerse hemen ölçüsünü alıp tadilat yaparım" dediğinde şüpheci bakışlarla Alanna'ya baktım.


"Dikiş bildiğine emin misin?"


"Terzi kadar olmasa da biraz anlarım" dediğinde kıyafetleri Emir'e uzattım ve kolundan tutarak paravana çekiştirdim.


Emir isteksizce ama sözümü ikiletmeden paravanın arkasında giyindiğinde gerçekten kıyafetlerin oldukça bol geldiğini görüp sırıttım. Alanna, titreyen ve çekinen bir ifadeyle Emir'e yaklaştı ve kabaca bir ölçü alıp tamamdır dedi. Emir aynı şekilde paravana geri dönüp kıyafetlerini tekrar değiştirip umursamaz bir ifadeyle yatağın üzerine bıraktı.


"Ben sizin için oda hazırlattım hemen iki yan oda müsait" dedi Alanna.


"Alanna, üçümüz birlikte burada kalırız" dedim Alanna kıyafetleri dikmeye başladığında. Benim sözümle elindeki işi bırakıp bana baktı.


"Bu uygun kaçmaz Tuggra. Evli olmadığın bir erkekle aynı odada kalırsan evlenmek zorunda kalırsınız" dediğinde Emir büyük bir kahkaha attı. Normalde aşırı geveze olan Emir'in ağzını bıçak açmıyordu ve olayları hâlâ sindirmekle uğraşıyordu.


"Tamam o zaman öyle olsun" diyerek Alanna'nın teklifini kabul ettim.


"Ben hemen yan odaya geçiyorum o zaman. Size iyi geceler" diyerek yataktaki elbiseleri alan Melek'e, "iyi geceler" dedim ve odadan çıkmasını izledim. Alanna'da kıyafetle işini bitirince Emir'de odadan çıkmıştı ve Alanna'yla yalnız kalmıştık. Hızla kalkıp yanıma geldi ve elimi tuttu.


"Beni ararlarken buraya gelmişler Alanna. Her şey benim yüzümden kendimi suçlu hissediyorum"


"Sen suçlu değilsin Tuggra. Bu olanlar zaten akıl dışı bilemezlerdi ki böyle olmasını" diye yumuşacık bir sesle konuşan Alanna'ya baktım.


"Sırrımızı sakladığın için sana minnettarım"


"Asıl ben seni tanıdığım için minnettarım Tuggra. Bu koskoca klanda ve kalede abimin gücü için benimle arkadaşlık kurmayan tek kişi sensin. Bunun benim için önemini bilemezsin" dediğinde Alanna'nın da kendince hislerini az biraz anlamaya başlamıştım.


"Ben artık gideyim sen de dinlen. Yarın büyük final olacak ve yoğun geçecek. İyi geceler"


"İyi geceler Alanna"


Loading...
0%