Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@ebrumelek

Ertesi gün, sabahın köründe odamın kapısının açıldığını duydum. Gelen adım sesleri o kadar sessizdi ki, ancak ben bu adım seslerini çok iyi biliyordum. Bir anda üzerime atlayıp yatakta beni gıdıklamadan hemen önceki Emir adımı sesiydi bu. Hızla gözlerimi açtığımda, bu kez yüzünde muzip ifade yerine düşünceli bir adam vardı.


"Üzerime atlayıp beni gıdıklamadın?" Dedim yatakta doğrulup alay ederek.


"Keyfim yok" diyerek yatakta yanıma gelip uzandı ve tek kolunu başının arkasına koydu.


"Şu an biri odaya gelse evlenmek zorunda olduğumuza inanabiliyor musun?" Dedim gülerek. Bu lafımla Emir'de gülmeye başlamıştı.


"Seninle evleneceğime kafamı ineğin kıçına sokarım" dediğinde yastığı alarak suratına yapıştırdım ve rutin kavgamız da başlamış oldu.


"Dur tamam" dedi zar zor gülmelerinin arasında.


"Çavuş da bizim yüzümüzden burada sıkışıp kaldı" dediğinde, yastığı bırakıp yataktan kalktım ve dolaptan bir elbise alarak paravanın arkasına geçtim.


"Yakında gideceğiz merak etme. İyi bir kıza benziyor Melek. Ona burada kendini yalnız hissettirmemeliyiz. Ayrıca şu kamuflajlarını çıkart artık"


"Ben acıktım" diyerek karşılık verdi. Üzerimi giyinip paravanın arkasından çıktığımda yanına giderek oturdum.


"Birazdan kahvaltı yaparız. Emir, aşağıda size ne sorulursa sorulsun mümkün olduğu kadar cevap vermemeye çalışın. Mümkünse hiç konuşmayın. Ayrıca ateşleyici tüm silahlarınızı ve bizim zamanımıza ait ne varsa saklamanızı istiyorum. Osmanlı'dan geliyoruz ve burada Quany'in misafiriyiz. Sadece bu kadar bilgi vereceksiniz" dediğimde Emir ayağa kalkıp bana kafa salladı.


"O halde gidiyorum. Melek'e de bir uğrayıp bilgi vereyim"


"Saat tam 7'de kahvaltı için aşağıdaki salona gelirsiniz" dedim kapıyı tam kapatmadan önce.


Kahvaltı umduğumdan daha sakin geçti çünkü Dougal kahvaltı salonunda değildi. Biz üçümüz yanyana, karşımızda sorgulayıcı bakışlarıyla Ewan ve hemen yanında Alanna vardı. Salon pek kalabalık değildi çünkü hâlâ final hazırlıkları yapılıyordu. Kahvaltı faslı Ewan'ın ufak tefek birkaç sorusuyla sıkıntısız geçmişti. Kahvaltı sonrası bizimkilere bahçeye çıkalım dediğimde ikisi de aynı anda ayaklandı. Onların bu tavrına Ewan kaşlarını çatsa da bir şey dememişti.


Alanna, Emir ve Melek'le, bahçede kalabalıktan uzak bir köşede oturup müsabakaların başlamasını bekledik. Alanna bir şeyler sormak istiyor ama çekiniyor gibi duruyordu. Emir ve Melek ise etrafı dikkatle inceleyip yüzlerini buruşturuyorlardı.


"Lanet olsun buradaki her bir insan aslında ölü" dedi Emir Türkçe. Melek'te kafasını sallayıp onu onayladı ve surları incelemeye devam etti.


"Evet ama bu, burada olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor" dediğimde Alanna daha da huzursuz görünüyordu. Konuştuklarımızı anlamaması onu tedirgin etmişti sanırım.


"Alanna, bugünkü dövüş için ekstra bir durum var mı. Bu kadar hazırlık 5 dakikalık bir dövüş için mi yani?" Diye sordum.


"Bu müsabaka bizim geleneklerimizde çok önemlidir. Savaşçının gücünü, azmini, cesaretini gösterir ve o savaşçı tüm klanlar tarafından kutsanır. Her savaşçının çocukluğundan beri hayalidir bu müsabakayı kazanmak" dedi ve devam etti.


"Peki siz, kendi zamanınızda asker olmak dışında başka meziyetleriniz de var mıydı? Mesela bu tarz adetleriniz var mı"


"Biz buna adet demiyoruz ama dünya genelinde farklı spor dallarının karşılaşması olur. Herkes kendi ülkesini temsil eder ve kazanan, o spor dalında dünya şampiyonu olur" dediğimde yüzünde büyük bir şaşkınlık vardı.


"Kaybeden ülkeler bunu gurur yapıp savaş çıkarmazlar mı?" Diye sorduğunda Emir ve Melek aynı anda gülmüştü.


"Hayır bu yüzden savaş çıkmaz" diyerek bizimkilere ters ters baktım ve devam ettim.


"Ben askeriyede haritacıydım. Kısaca bir operasyon öncesinde yurt savunması için gerekli planları yapar ve konumları öğrenirdim. Emir, keskin nişancımız. Bu gelişmiş ateşleyici bir silahla, çok uzak bir noktadan hedefi yok etmek anlamına geliyor" diyerek Melek'e baktım. Onu tanımadığım için bilgim yoktu.


"Ben de aslında askeri doktorum" diyerek konuya dahil oldu Melek.


"Yani bir şifacı mısın?"


"Öyle de denebilir"


"Tuggra, geçen sene yapılan cadı avında şifacı olduğu düşünülen iki kadın yakıldı" diyen Alanna'ya şokla baktım. Cadı avı bu zamanda var mıydı ya?


"Birisi bir savaşçıya büyü yapmış ve onun tüm gün boyunca erekte olmasına sebep olmuş. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum ama adama bunu yaptığı için cadı olduğu düşünülerek öldürüldü. Diğeri ise bir hastanın ateşini bileğine ve boynuna bakarak ölçmüş ve ateş derecesini söylemiş. O da aynı şekilde büyü yaptığı için öldürüldü" dediğinde hepimiz ağzımız bir karış açık Alanna'ya bakıyorduk.


"Biri bana o büyüyü yapsa bırak yakmayı o kadına tapardım" diyerek homurdanan Emir'e ters bir bakış atıp Alanna'ya döndüm.


"O dediğin kadın erkek ilişkilerinde olan bir durum. Ayrıca Melek, asla kimseye tıbbi müdahalede bulunmayacaksın, senin yaptığın bilim burada hoş karşılanmaz"


"Emredersiniz komutanım" diyen Melek'te korkmuş gibiydi.


"Tahmin edemiyorum ama sizin zamanınızda bilim çok ilerlemiş olmalı"


"Epey çok. Cadı diye kimse yakılmıyor" diye yine homurdandı Emir.


"Mesela sana şöyle anlatayım. Şu an dünyada en küçük hayvan ne?" Diye sordu Melek. Bir süre düşünen Alanna, aklına gelmiş gibi gülümsedi.


"Tabii ki bit veya kene yavrusu?"


Melek şefkatli bir ifadeyle Alanna'ya olumsuz anlamda kafasını salladı.


"Bit veya kene yavrusundan bile birkaç milyon kat daha küçük hayvanlar var dünyada. Biz onlara genel olarak tek hücreli canlılar diyoruz. Gözle görülemeyecek kadar küçükler ve bazıları salgın hastalıklara sebep oluyor" dediğinde Alanna inanamıyormuş gibi bakıyordu. Kıza yine çok yükleme yapmıştık. Müsabakanın başlamasına daha vardı ama bahçede bazı savaşçılar eğlencesine birbiriyle dövüşüyorlardı. Bir yandan da onları izliyordum.


"Bu adamlar yenilenlerden değil mi?" Diye sordum konuyu kapatmak amaçlı. Alanna, baktığım yöne bakıp bana olumlu anlamında kafasını salladı.


"Şu soldakini görüyor musun? Kendi klanının tek erkek varisi ve klanı için bir gurur kaynağı. Ancak müsabakada Royce'a karşı hiç şansı yoktu" diye açıklama yaptı Alanna.


"Aslında bence hiçbirinin şansı yok" diyen Emir'e baktı kısaca.


"Ne demek bu?"


"Yani şöyle Alanna, bir dövüşü kazanmak için güç yetmez. Bu adamlar evet çok güçlü ancak teknik bilgileri hiç yok. Şunun burnuna dikkat et, nasıl da hızlı nefes alıp veriyor görüyor musun? Ayrıca ter içinde kalmış. Doğru teknikle nefes nefese kalmazsın ve gücünü korursun. Şansı yok derken bundan bahsediyor Emir"


"Yani siz buradaki herkesi kolayca yenebilir misiniz? Abimi bile?"


Dougal, albaydan birkaç teknik öğrenmişti ve bunu gücüyle birleştirerek yenilmez bir savaşçı olmuştu İskoçya'da. Ancak tabii ki onu alt etmem kolay olurdu.


"Benim için 5 dakika civarı sürer onu yenmek. Bizim sizden tek eksiğimiz kılıç kullanmayı bilmemek ama bu bile sorun değil"


"Sen ciddi misin? Kılıç kullanmıyor musunuz?" Emir sıkılmış gibi nefesini dışarıya vererek ayağa kalktı ve etrafı izlemeye başladı.


"Hayır artık kılıçlar bizim dünyamızda sadece eğlence amaçlı kullanılıyor, spor gibi. Biz savaş sırasında bende gördüğün silahları kullanıyoruz" dediğimde konu da kapanmıştı.


Loading...
0%