Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@ebrumelek

Odama çıktığımda kendime küvet hazırlamış ve üzerimdeki kan lekelerinden sonunda kurtulmuştum. Yatağa nasıl girip uyuduğumu hatırlamıyordum bile çünkü gerçekten çok yorgundum.

Sabah işe gözlerimi yüksek sesler ile açtım. Yatakta hızla doğrulup pencereye yaklaştığımda, surların kapısından gelen kırmızı kilt gitmiş savaşçıları gördüm. Bu albayın klanının rengiydi. Üzerimi hızla giyinip gece ördüğüm saçlarımı açmadan odadan adeta fırladım ve aşağıya indim.

Bahçede albay ve Dougal sinirli bir şekilde konuşuyorlardı ve bingo, yanlarında Cora denilen kız da vardı. Sanırım geceki baskın hakkında konuşuyorlardı. Beni fark eden albayın yüz ifadesi anında yumuşayıncaya ben de tebessüm ettim ve yanlarına doğru yürüdüm. Dougal'ın, dikkatli ve ilgiyle olan bakışlarını üzerime çekmiştim.

"Quany, hoş geldin" diyerek ona sıkıca sarıldım.

"Hoş bulduk güzel kızım. Cora, müstakbel eşimin yeğeni olur ve klanımda misafirimizdi. Buraya geleceğimi duyunca benimle gelmek istedi, o yüzden birlikte geldik. Arkadaşlarını görmek için yola çıktım aslında ama çok kötü haberler ile karşılaştım. Klan için verdiğiniz mücadeleyi de duydum kızım, sizinle gurur duyuyorum" diyerek Dougal'a imalı bir bakış attı.

"Arkadaşlarım seni görmek için sabırsızlanıyor Quany" dedim neşeyle. Onu görmek buradaki psikolojime iyi geliyordu. Dougal'a kafamı dahi çevirmeden sadece albaya baktım ama Dougal'ın bakışlarını üzerimde hissediyordum. Aynı zamanda Cora denilen kızın da bakışları üzerimdeydi.

"Oğlum, bize biraz izin ver. Çalışma odasında görüşürüz" diyerek elini omuzuma atan albayla birlikte kaleye girdik. Göz ucuyla Cora'nın gülerek Dougal'ın yanına daha da yaklaştığını fark etmiştim.

"Dikkat çekiyorsunuz Tuğra" dediğinde albay uyarırcasına.

"Komutanım saldırı sırasında pek adam yoktu kalede. Kadınlar ve çocuklar vardı. Müdahale etmeden duramazdım."

"Anlıyorum kızım Dougal beni sürekli sıkıştırıp kim olduğunuzu soruyor. Bunun için de bir çözümüm var odada konuşuruz bunu. Arkadaşların kim peki?"

"Pençe timimden arkadaşım Emir Yonca ve beni aramakla görevli ekipteki JÖH personeli Melek Türkmen" albay beni ilk gördüğündeki gibi heyecanlı duruyordu. Birlikte odalarımızın olduğu kata çıktığımızda, önce Emir'in kapısını tıklattım. Ses gelmeyince kapıyı açarak içeriye girdim. Emir, yatakta uyuyordu ama daha çok kavga eder gibiydi. Oda darmadağınıktı. Emir'e bir baba şefkatiyle gülümseyerek bakan albayla, 'Emir' diye seslendim.

"Off Tuğra git başımdan yeni uyudum zaten" diye mırıldandı.

"Asker kalk" diye bağırdığım an, Emir telaşla yataktan fırladı ve karşısında albayla beni görüp şaşkınlıkla hazır ola geçti.

"Üstçavuş Emir Yonca, Sakarya emredin komutanım" gözleri sonuna kadar açıktı. Karşısındaki adamı ne kadar kayıp olarak da bilsek de, onun için her sene anma töreni düzenlenirdi. Şehit olarak anılmıyordu ancak medyada başımız sağ olsun yazan yazılara çok denk gelmiştim.

"Rahat asker" diyen albay iki büyük adımla Emir'in yanına adımlayıp kocaman sarıldı. Emir tanımadığı ancak tanıyormuş kadar resmini gördüğü albaya karşılık verdiği an, odanın kapısı bir anda açıldı. Melek, kapıda şaşkınlıkla sarılmış ikiliye bakıyordu.

"Ben sesinizi duydum, komutanım gerçekten de sizsiniz!" Diyerek dolan gözlerini saklamadı bile. Albay Emir'den ayrılıp Melek'e baktı.

"Çavuş Melek Türkmen, Jandarma Özel Harekat, emir ve görüşlerine hazırım komutanım" albay, Emir'e söylediği gibi ona da 'rahat' diyerek Melek'e de sarıldı. Emir, kanlı canlı karşısında albayı görmenin şaşkınlığını hâlâ atamamış gibi gözlerini ayırmadan izliyordu.

"Burada olduğunuz için hem mutlu hem üzgünüm çocuklar. Türk'ler kimseyi arkada bırakmaz sözünü kanıtlayıp, komutanınızın arkasından buraya geldiniz ve aynı şekilde geri dönmeniz için elimden geleni yapacağım"

"Komutanım sizi görmek bir onurdur" Emir'in bağırarak konuşmasıyla yanına gidip koluna girdim.

"Daha sonra hasret giderip bol bol sohbet ederiz. Önce konuşmamız gereken önemli konular var. Oturun çocuklar" diyen albayla, hepimiz Emir'in karman çorman olmuş yatağına oturduk. Albay sandalyeyi tam karşımıza çekerek oturdu.

"Tuğra burası hakkında çoğu şeyi öğrendi. Size de biraz bahsetmiştir. Alışmanız için biraz daha süre gerekli ancak burada işler karıştı. Bu klanın yani Mclenan'ın bir çok düşmanı var. Dougal, güçlü bir savaşçı olduğu için ülkeye korku salıyor. Sadece İskoçya değil İngiltere'de bile namı duyuldu. Bu korku beraberinde düşmanlık da getiriyor tabii ki. Diğer düşmanlarını bir şekilde atlatabilir ancak Connor diye bir klan lideriyle kişisel bir düşmanlığı var. Connor, her fırsatta Dougal'ın canını yakıyor ve bunu pis bir şekilde yapmaya çalışıyor. Öğrendiğim kadarıyla dünkü saldırı tamamen Alanna içinmiş. Connor, Alanna'ya leke sürerek düşmanlıkları daha da perçinlemek istemiş ama sayenizde Alanna'ya bir zarar gelmeden engellendi. Ewan'ın da hayatını kurtardığın için teşekkür ederim Melek kızım. Birazdan o keratanın da yanına uğrayacağım"

"Ne demek komutanım, kim olsa aynı şeyi yapardı" dedi Melek. Ben ise başka bir noktaya takılmıştım.

"Dougal, benim hep Connor'un adamı olduğumdan şüpheleniyordu. Demek aralarındaki kişisel mesele yüzünden böyle düşünüyordu. Ne gibi bir sorun var komutanım aralarında?"

"Bu Dougal'ın özeli kızım ben anlatamam ancak çok derin ve pis bir düşmanlık olduğunu bilin. Sonu kanla ve büyük acılarla bitmesine rağmen Connor'un nefreti ve kibri hiç geçmedi. Dougal, daha adil düşmanlık yaptı bu zamana kadar ancak dünkü Alanna'ya yönelik saldırı yüzünden bugün onu tutamayacağım gibi duruyor"

"Alanna'ya zarar vermeye kalkan herkes karşısında beni de bulur" dedim net bir sesle.

"Şimdi size söylemem gereken bir şey daha var. Buradaki casuslarımdan öğrendiğim kadarıyla bütün klanda oldukça merak konususunuz. Bazı köylülerden; cadılar, şeytanlar, melekler, tanrının askerleri gibi farklı kelimeleri de duyum aldım. Her kafadan bir ses çıkıyor ve sizi çözmeye çalışıyorlar. Bu işin sonu kötü bitmeden önlemimizi almalıyız."

"Ne gibi bir önlem komutanım?" Diye lafa atladı Emir.

"Ben Kurt klanının lideriyim ve şu an bir varisim yok. Öldüğümde yerimi güvendiğim savaşçılardan birine bırakacaktım. Ancak Tuğra'yı herkesin gözünde meşru kızım ilan edersem, gelecekteki varisim olarak herkesin çenesi kapanacaktır." Bulduğu çözüm bu muydu yani?

"Komutanım klanlarda kızlar liderlik yapabiliyor mu?" Diye sordu Emir.

"Hayır ama liderin oğlu yoksa ve kızı varsa, kızının eşi lider olarak görülür. Bu yüzden evlenene kadar vekillik yapabilirsin ve saygı duyulursun. Siz dönünce de sizin için sahte bir ölüm raporu düzenlerim ve yine savaşçılarımdan birini liderliğe getiririm. Siz de dönene kadar bu sayede güvende kalmış olursunuz"

"Bence çok mantıklı komutanım" dedi Melek.

"Bence de" dedi Emir'de.

"Komutanım bu daha çok dikkat çekmemizi sağlamaz mı?" Diye sordum.

"Zaten dikkat çektiniz kızım, bir liderin meşru çocuğu olarak bilinirsen kimse hakkınızda konuşmaya cesaret edemez. Böylesi daha mantıklı. Şimdi, ben Ewan'ı görmeye gideyim yemekte görüşürüz" diyerek yaşından beklenmedik bir çeviklikle ayağa kalkıp kapıya yürüdü ve odadan çıktı.

Bir süre üçümüz de kapıya bakarak sessiz kaldık.

"Buradan kurtulacağız" Emir'in sesini duydum.

"Buna ben de inanıyorum" dedi Melek kapıya bakmaya devam ederek.

"İnşallah" diyerek ayağa kalktım.

"Kahvaltıda görüşürüz" dedim. Cevap sessizlikti çünkü ikisi de olanları sindirmekle meşguldü. Odadan çıkıp kendi odama yürüdüm.


Loading...
0%