Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21. Bölüm

@ebrumelek

Yemekten önce Ewan'ın yanına gitmeye karar verdim. Ewan'ın odasına geldiğimde, kapıyı tıklatarak bekledim. Ewan, çok kan kaybettiği için henüz tam manasıyla kendine gelememişti. Halbuki bir kan nakliyle halledilebilecek bir yarası vardı. Ancak bu zamanda kan nakli kullanılmadığı için yarası ölümcüldü.

Kapıyı açan Melek'le göz göze geldik. Baygın yatan Ewan kötü görünüyordu.

"Hâlâ kendine gelmedi mi?" Dudaklarının rengi bile beyaza dönmüştü. Yaralanma esnasında sadece kasık bölgesindeki yaraya odaklandığımız için sırtındaki kılıç yarasını geç fark etmiştik ve Melek fark eder etmez müdahale ettiği için kanamayı durdurarak ölümcül bir sonucu önlemişti. Sırtındaki yaradan baya kan kaybettiği için de dudaklarının bile rengi değişmişti.

"Kana ihtiyacı var ama kan grubunu öğrenebileceğim malzemem yok. Bana 0 rh negatif kan gruplu biri lazım ki Ewan'a kan nakli yapabileyim. Gerçi testler yapılmadan bu bile riskli."

"Albaya soralım o kan grubunu biliyor. Belki 0 negatif çıkar şansımıza" dediğimde Melek'te bana kafasını salladı.

"Kan vermeden iyileşmez mi diyorsun?" Dedim Ewan'ı incelemeye devam ederek.

"Kendine geldi ama çok bitkin Tuğra. Vücudunun kendini toplaması gerekli. Ayrıca bilinci normal çalışmıyor çünkü sabah beni tanımayıp bana sarkıntılık yaptı ve cümlesinin ortasında uyuyakaldı." Melek'in sözleriyle hafif tebessüm ettim.

"Geleneksel yöntemler mi denesen? Tıbbi olarak yapabileceklerimiz sınırlı" dedim düşünceli bir ifadeyle.

"Şanslıymış ki karşısına askeri bir doktor çıkmış. Asker olduğum için arazi ve botanik dersleri de aldım ve hobim olarak bitkilerden iyi anlarım. Sabah denedim bile yaptığım çayı birazdan içireceğim. Kan nakline gerek kalmadan iyileşir inşallah" dedi. Şartlar elverdiği ölçüde elinden geleni yapıyordu. Sadece Ewan değil bütün yaralılarla ilgilenmişti neredeyse.

"Senin burada olman büyük şans Melek" gülümseyerek devam etti.

"Yine de elimizde bir 0 rh negatif kan gruplu biri olsa fena olmazdı. Herkese kan verebilen tek grup o." Yapacak bir şey yoktu.

"Sen burada mısın? Ben yemeğe iniyorum" diyerek ayağa kalktım.

"Çayı içirip geleceğim sen in" dediğinde kafamı sallayıp son kez Ewan'a baktım ve odadan çıktım.

Aşağı salona indiğimde kahkaha sesleri geliyordu. Klanda resmen yas havası varken kim böyle kahkaha atıyor diye merak etmeme gerek kalmadan salonda albayla birlikte gelen Cora'yı gördüm. Tam karşısında sinirden elindeki kaşığı sıkan Alanna'yı da. Emir'de burada albayın yanında oturuyordu. Bu akşam yemek salonu biraz daha kalabalıktı.

"Hepinize afiyet olsun" diyerek kimseye bakmadan direkt Emir'in yanına oturdum. Kafamı kaldırıp Alanna'ya baktım ve göz göze gelince ona tebessüm ettim.

"Amcamda her yemekten önce ve sonra afiyet olsun der Tuğra. Bu sadece onun lafı sanıyordum sen de aynısını söyledin" diyen Alanna'ya gülümsemeye devam edip albaya döndüm. Bu bizim ülkede normal bir durumdu.

"Madem konusunu açtın Alanna, o zaman şimdi söyleyeyim. Herkese bir duyurum var. Tuğra benim öz kızım. Gerekli belgeleri krala yolladım. Yakında resmi olarak kayıtlara geçecek. Siz de önceden öğrenin" diyerek karşı masada kendi savaşçılarına baktı albay. Aslında sanki onlara duyurmuş gibiydi. Bakışlarımı ben de karşı masaya çevirdiğimde, albayın kırmızı kilt giyen savaşçılarının yemeklerini bırakmış bana nefret diyebileceğim ama sanki küçümseyici de olan bir duyguyla baktıklarını gördüm. Sanırım şu varis, liderlik, erkek lider tarzı muhabbetlerden ötürü liderlerin kızı olmamı hoş karşılamayacaklardı. Bilmedikleri ise seneye herkes tarafından ölmüş bilinecektim. Tabii evime dönebilirsem...

"Bir sorun mu var Rob?" Diye sordu albay savaşçılarından birine. Rob denilen adam sanırım esmer olandı çünkü diğerlerine göre daha kötü bakıyordu.

"Bir kızınız olduğunu bilmiyorduk efendim şaşkınlığımızı mazur görün" dedi. Yok ya adamın bence karakteri ve bakış tarzı öyleydi.

"Kimsenin onayına ihtiyacım yok Rob biliyorsun. Tuğra kızım diyorsam kızımdır ancak onun güvenliği için resmî belge de oluşturdum. Bana bir şey olursa klanım onundur. Bağlılığınız ona olacak. Buraya kadar bir sıkıntı var mı?" Diye soran albayla, bakışlarım ikisi arasında gidip geliyordu. Bir ara Cora denilen kızla göz göze geldik ve o da bana Rob denilen adam gibi baktığını gördüm. Ayrıca şaşkındı da. Sanırım albayın evleneceği kadının bile henüz bundan haberi yoktu.

"Tabii ki efendim sizin kızınıza ölümüne bağlı olacağız. İyi bir savaşçıyla evlenip sizin soyunuzun tohumlarını dünyaya getirerek klanımıza bir varis de verecektir" diyen albayın adamıyla, Emir sinirden bacağını deli gibi sallamaya başlamıştı. Anında masanın altından bacağını tutup hafif sıktım uyarır gibi. Göz göze geldiğimiz an sakin ol dercesine gözlerimi büyüttüm ama Emir kısık sesle Türkçe küfür söylemeye başlamıştı bile. Ulan ben senin diye başladığında, kolunu sıkarak susmasını işaret ettim ve albayı gösterdim. Emir, sabır çeker gibi kafasını yana eğince, albayın sesiyle tekrar ilgimi konuşmaya verdim.

"Aslında biliyor musun Rob, benim kızımın klanımı yönetmesi için bir erkeğe de varise de ihtiyacı yok" dedi yemeğine devam ederek. Albay oldukça rahattı ve Rob denilen savaşçısının üzerine gidiyordu. Rob kendince haklıydı çünkü bu zamanda işler böyle yürüyordu. Başka türlüsünü görmediği için ona bu doğru geliyordu.

"Efendim yanlış anlamayın beni ama bir kadın yüzlerce savaşçıyı nasıl eğitebilir. Savaşçılarınız ve ben ölüme kadar onu koruruz ama lider olarak benimsemezler" diyerek yanındaki adamlara baktı. Hepsi kısaca bana göz atıp kafa sallamıştı. Dougal, ilgisizce yemeğini yiyordu ama konuşmayı dinliyordu da.

"Onu göreceğiz Rob, onu göreceğiz" diyen albay konuşmayı da yemeği de bitirip ayağa kalktı. Onun kalkmasıyla kendi savaşçıları da ayağa kalkmıştı.

"Herkese afiyet olsun, iyi geceler" diyerek yemek salonundan ayrıldı. Albay çıktığı an, kenarda yemekleri servis yapan kızın derin bir nefes verdiğini fark ettim. Baya çekiniyorlardı albaydan. Albayın gitmesinden sonra, Cora'nın Dougal'a bakarak kıkırdayarak güldüğünü gördüm. Sinsi bakışlarla arada bana bakıyordu. Alanna, benden önce söze girdi.

"Ne o Cora, komik bir durum var da biz mi göremiyoruz?" Alanna'nın bu kıza neden uyuz olduğunu artık daha iyi anlamaya başlamıştım. Sinsilik akıyordu bakışlarında.

"Ahh leydim, size kabalık yapmak istememiştim" diyerek gülen bir ifadeyle konuştu Cora.

"O zaman bizi aydınlatın neye güldünüz?" Alanna, ellerini göğsünde birleştirerek sormuştu ve her an kavga edecek gibi duruyordu.

"Şu sessiz kızı bile delirttiğine göre ortalık karışacak. Bayılırım kız kavgasına" diyerek Türkçe fısıldayan Emir'in koluna kendi kolumla hafif vurarak boğazımı temizledim. Az önceki siniri, albayın cevabıyla geçmişti anlaşılan.

"Quany'in gayrimeşru çocuğuna böylesine sahip çıkmasına güldüm leydim. O alçak gönüllü bir adam ve klanı basit bir kıza emanet edilemeyecek kadar değerli" diyen Cora'ya tek kaşımı kaldırıp baktım. O az önce bana mı laf sokmuştu?

"Cora!" Diye uyaran Dougal'a bakmadım bile.

"Lordum kabalık etmek istemedim özür dilerim ama olan durumu söylüyorum sadece. Basit bir kız klanın başına da yanındaki köylü gibi bir adamı eş olarak getirir ve Quany'in özenle kurduğu klan heba olur. Lordum siz buna nasıl izin verdiniz anlamış değilim" işte bardağı taşıran son damla bu olmuştu çünkü Alanna kıpkırmızı olmuştu. Emir, yemeği falan bırakmış son derece keyifli bir ifadeyle Cora'ya bakıyordu. Cora, bize baktığı an Emir salağı kıza göz kırptı. Cora yüzünü buruşturup zaten dibine girdiği Dougal'a daha çok yanaştı. "Şimdi sıçtı işte" diyen Emir'i umursamadım ve sessiz kalmayı seçtim ama başka zaman olsa haddini bildirirdim elbette. Albayın misafiriyle oturup kavga edecek değildim. Hem bu kız gibi düşünen herkesi dövemezdim ya!

"Amcamın fikirleri seni ilgilendirmez. Sen ne hakla onun planlarına karışırsın ki?" Diyen Alanna ile umursamadan yemeğime devam ettim. Emir, kolumu dürtüp bana kızı işaret edince, omuzumu kaldırıp indirdim banane dermiş gibi.

"Tabii ki değerli klanındaki eşinin yeğeni olarak. Teyzem bunu asla kabul etmez. Zaten benim evleneceğim kişinin lider olacağını söylemişti" diyerek Dougal'a göz süzünce yüzümü buruşturdum. Derdi buydu demek. Gerçi böyle bir güç çoğu kadın için göz kamaştırıcıydı ve Cora bunu kaybetmek istemiyordu.

"Ben senin aksine farklı düşünüyorum" diyerek sonunda bugün güzel olan yemeğimi bitirip kaşığımı kenara bıraktım. Yemekler mi güzelleşmişti yoksa ben mi alışmıştım acaba? Masada şimdi herkes bana bakıyor ve ne diyeceğimi merak ediyordu.

"Eğer Quany'e bir şey olursa ben klanı bir erkeğe muhtaç olmadan da yönetebilirim" Aslında böyle bir şey olmayacaktı planımız farklıydı zaten ama bu kıza gerçekten uyuz olmuştum. Seneye beni ölü bilecekti yine de lafımı söylemezsem içimde kalırdı.

Sözlerimden sonra Cora büyük bir kahkaha attı. Cora'nın uzun kahkahası bitmeden Emir eğilip kulağıma fısıldadı.

"Bu kızla iyi dedikodu yapılır he. Çekirdek olsa gece çağırıp bütün klanları çekiştiririz. Bilmediği yoktur bunun ben sana diyim" diyen Emir'e dirsek atarak kendimden uzaklaştırdım. Yine Dougal ile göz göze geldik. Alanna bile bize bakıyordu.

Cora kahkaha attıktan sonra bana küçümseyerek baktı ve yemeğine bir şey söylemeden devam etti. İçten içe benimle alay ediyordu ama ben kendi zamanımda bile bu alaylara hep alışıktım. Tipim ve boyum yüzünden askeriyede hep diğerlerinden daha fazla çalışıp kendimi kanıtlamak zorunda kalmıştım. Babam, benim askerlik isteğimi bir heves sandığında, kendimi ilk onlara kanıtlamak zorunda kalarak bulmuştum. Sonra herkesten daha iyi olabilmek için bir çok erkeğe rakip olmuştum. Çalışmıştım, hemde çok çalışmıştım. Başarılarım ile insanların önyargılarını kırmayı öğrenmiştim. O yüzden sözlerle bir yere varılamayacağını çoktan biliyordum. Tıpkı az önce Rob'un söyledikleri gibi...


Loading...
0%