Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22. Bölüm

@ebrumelek

"Tuggra senin ve Melek için yeni kıyafet siparişi vermiştim terzi getirmiş" diyerek odama dalan Alanna, sandalyede oturan Emir'e bakakaldı.

"Şeyy ben üzgünüm müsaitsin diye kapıyı çalmadan girdim." diye devam ettiğinde uzandığım yataktan doğruldum ve Emir'e ben sana söylemiştim bakışları attım. Israrla gece odama gelip yanımda uyuyordu. Biz birbirimize o kadar alışmıştık ki sanırım yanımda olduğunda daha güvende hissediyordu. Aynı durum benim için de geçerli olduğundan ses çıkartmıyordum.

"Gel Alanna sorun yok Emir benim kardeşim gibidir" dediğimde Alanna bir daha şok yaşadı.

"Nasıl yani siz kardeş misiniz?" Alanna'da sanırım bizi sevgili sanmıştı ve onunla konuşacak bir zamanımız hiç olmamıştı.

"Gerçekten evlenmek zorunda kalmayız dimi?" Diyen Emir'e ters bakış atarak Alanna'ya döndüm.

"Kan bağımız yok ama kan bağından öte bir bağımız var. Bizim aramızda olan ilişki senin abinle olan ilişkinden farksız Alanna. Yani sevgili değiliz ve bu söz konusu bile değil" diyerek gülümsedim. Ancak Alanna hâlâ şaşkındı. Kolundan tutarak yatağa yanıma oturttum onu. Oturduğunda elindeki elbiseleri de yatağın üzerine bıraktı.

"Ben gidiyorum siz konuşun" diyerek ayağa kalkan Emir, yanıma gelip şakağıma bir öpücük kondurdu ve odadan çıktı.

"Tuggra, ben sizi sevgili sanıyordum. Sadece ben değil çoğu kişi sizin yakında evleneceğinizi düşünüyorlar" dediğinde bu sefer ben şaşkınlıkla baktım. Bu kadar abartmaya gerek var mıydı ya.

"Böyle bir şey asla olmaz Alanna. Dediğim gibi biz kardeşten öteyiz. Onun için ölürüm öldürürüm benim tek ailem Emir ve geride kalan timdeki abilerim. Ancak Emir hep farklı olmuştur."

"Anlıyorum ben özür dilerim Tuggra. Yanlış anladım" dediğinde elinin üzerinden tutarak gülümsedim.

"Özür dileyecek bir durum yok. Ayrıca sana söylemem gereken bir şey var. Albay yani amcanız Dougal'a her şeyi anlattı" Alanna odaya girdiğinden beri şaşkınlıklara doyamamıştı. Demek Dougal henüz Alanna'yla konuşmamıştı.

"Nasıl her şeyi?"

"Bizim hakkımızda her şeyi Alanna. Yani artık abin de biliyor" dedim.

"Abim çok sert tepki vermiştir."

"Aslında sert bir tepki vermedi. Sadece gideceğimiz güne kadar koruması altında olduğumuzu söyledi" dediğimde Alanna düşünceliydi.

"Sorun ne Alanna?" Dedim tamamen ona dönerek.

"Aslında şey, ben gitmenizi istemiyorum. Biliyorum bu bencillik ama size çok alıştım Tuggra. Melek'i de çok sevdim ve çok iyi anlaşıyoruz. Keşke hep burada olsanız"

"Biliyorsun Alanna biz buraya ait değiliz. Bir hayatımız var ve fırsatını bulduğumuzda gitmek için elimizden geleni yapacağız. Lütfen kendini buna alıştır. Ben de sana çok alıştım ama gerçeği de değiştiremeyiz" Alanna üzgün görünüyordu. Konuyu değiştirmek için yatağın üzerindeki elbiseleri elime alıp ayağa kalktım.

"Alanna bunlar gerçekten çok güzelmiş teşekkür ederim" dediğimde Alanna'nın morali biraz da olsa düzelmiş gibiydi.

"Beğenmene sevindim sence Melek'te beğenir mi?"

"Tabii ki beğenir gel götürelim yanına" dediğimde o da ayağa kalktı. Birlikte odasına yürürken Ewan'ın yanında olabileceği aklıma geldi.

"Önce Ewan'ın odasına bakalım" diyerek yönümü değiştirdim ve Ewan'ın odasına ilerledik. Alanna, kapıyı çalmadan açtığında ona birinin kapıları çalmasını söylemesi gerektiğini aklıma kazıdım ve odaya girdiğimizde gördüğüm manzarayla elimdeki elbiseler yere düştü. Çünkü Ewan, Melek'in iki yanağına elini koymuştu ve oldukça yakın duruyorlardı. Bizi gören Melek anında irkilerek ayağa kalktı ve Ewan'ın dudaklarında alaycı bir gülüş belirdi.

"Melek Türkmen, emir ve görüşlerinize hazırım komutanım" diye tekmil verdiğinde Melek'in gerçekten ne yapacağını şaşırdığını anlamıştım.

"Neler oluyor burada?" Diyen Alanna ile, üzerinde tuhaf elbiseyle hazır olda bekleyen Melek'e güldüm ve tek kaşımı kaldırdım. Hala rahata geçmemişti.

"Rahat ol Melek askeriyede değiliz" dediğimde Melek'te derin bir nefes alıp elini alnından indirmişti.

"Abi iyisin Tanrılara şükür" diyerek sonunda kendine gelmiş Ewan'ı fark edebilen Alanna yatağın yanına koşmuştu bile.

"Tabii ki iyiyim elma şekerim. Sonuçta bir melek günlerdir başımdan ayrılmadı" diyen Ewan, çapkınca Melek'e gülümsedi.

"Komutanım ben sadece işimi yapıyorum yanlış anlaşılmasın. İzninizle gitmem gerek" diyen Melek, benden onay istemesine rağmen cevabımı beklemeden odadan adeta kaçtı.

Ewan ve Alanna birbirine sarılıp ayrıldığında, Ewan'ın bakışları üzerime sabitlendi.

"Tuğra size teşekkür ederim. Beni ve insanlarımı korumak için verdiğiniz mücadeleyi kimse yapmazdı. Gözümün önünden görüntüleriniz asla gitmeyecek. Size can borcum var. Ayrıca gerçekten şaşkınım. Öyle dövüşmeyi nereden öğrendiniz?"

"Borç falan yok bunları sonra konuşuruz. Kendini toparlamaya çalış"

"Ewan abim haklı Tuggra, bütün kadınları da korudun ve sakladın. O arada kalenin içine kaçan düşmanların bize neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Yaptığınız büyük bir şeydi ve lütfen küçümseme" diyen Alanna'ya tebessüm ettim. O adamların herhangi bir kadına zarar vermesine asla izin vermezdim.

"Seni iyi görmek güzel Ewan. Ben bahçede olacağım" diyerek sohbetten kaçmak için kapıya yöneldim. Arkamdaki ikili çoktan birbirleriyle hasret gidermeye başlamıştı bile. Onlara gülümseyerek odadan çıktım.

Bahçeye indiğimde, albayın savaşçılarıyla, Dougal'ın savaşçılarını birlikte sohbet ederlerken gördüm. Rob denilen adamın bakışları sürekli bendeydi. Karşısında konuştuğu adamlara dönerek bir şeyler söyledi ve onların yanından ayrılarak yanıma doğru yürümeye başladı. Canımı sıkacak şeyler söyleceğini düşünerek bir an önce bitmesi için yerimde durarak bekledim. Rob, tam karşıma geldiğinde saygıyla önümde eğildi ve bakışlarını bana dikti.

"Akşamki yemekte size saygısızlık yapmak istememiştim hanımım. Lordumun söylediği her şey bizim için emirdir. Kadın olduğunuz için ilk başta önyargılı düşündüm ancak buradaki askerlerden mücadelenizi dinledim. Bir erkek gibi savaşmışsınız. Lordumuzun kızından daha azı olmasını beklemek benim ayıbım" Şaşkınca tek kaşımı kaldırdım. İtibar, burada kolay kazanılıyordu güvenin aksine...

"Size gücenmedim. Kadın olduğum için lider olarak benimsemeniz elbette zor olmalı sizin için. Zamanla birbirimizi tanırız" Rob, tek dizini kırarak önümde eğildi ve kılıcını çıkartıp yere sapladı. O esnada karşıdaki savaşçı topluluğunda ki herkes bize doğru merakla bakıyordu.

"Sadakatim ömrüm boyunca sizindir" dedi kafasını yere eğerek. Ne diyeceğimi bilemedim, öylece bekledim. Ne yapacaktım ki şimdi?

Soru soran bakışlarla etrafa baktığımda yüzünde içten bir tebessümle albayın bana baktığını gördüm. Gözlerini kapatıp açtığında onay vermem gerektiğini anlayıp önümde diz çöken savaşçıya döndüm.

"Sadakatin kabul edilmiştir" dediğimde Rob ayağa kalktı ve ellerini önünde birleştirerek karşımda bekledi. Evet adamın bakış tarzı küçümser gibiymiş çünkü hâlâ öyle bakıyordu ve oldukça sert.

"Bir isteğiniz var mı hanımım?" Diye sordu.

"Hayır, ayrıca bana Tuğra diye seslen"

"Size adınızla seslenmek haddim değil ama isteğiniz benim için bir emirdir, Tuğra" dediğinde gülümseyerek kafamı salladım ve yanından uzaklaştım.

🌿

"Ne yapıyorsunuz mutfakta?" Diyen cılız sesle kafamı çevirdim.

"Ne yapıyor gibi gözüküyorum Alara" dediğimde tekrar rafları karıştırmaya başladım. Tuğra söz verdiği gibi tiramisuyu yapacaktı ve ben malzemeleri arıyordum.

"İsmim Alanna. Ayrıca her tarafı dağıtıyorsun ve mutfaktaki kızları korkutuyorsun" dediğinde etrafa baktım. Kızlar bir köşede hamur yoğuruyorlar ve kaçamak bakışlarla bana bakıyorlardı. Ne yapayım hiç biri İngilizce bilmiyordu ki?

"Tuğra bana pasta yapacaktı malzemelerini arıyorum ki bir an önce yapsın" dediğimde Alanna gülümsedi. Aslında çok güzel ve tatlı bir kızdı ama burada kalıcı olmadığım için kimseye yan gözle dahi bakmıyordum. Ayrıca uyuz liderin kız kardeşine bakacak değildim.

"Yardımcı olmamı ister misin Emir? Buradan bakınca malzeme aramak yerine savaşa hazırlanıyormuş gibisin de" Bu ürkek kız benimle alay mı ediyordu. Sert bakışlarla ona döndüğümde yüzünde sinsi bir gülüş gördüm. Pekala.

"Un, süt, şeker, yumurta ve kakao gerekli" dedim raflara bakmaya devam ederek. Alanna, sözlerimi mutfaktaki kızlara çevirip sordu ve kızlardan biri ayağa kalkarak malzemeleri kolayca buldu ve önümüze getirip bıraktı. Bir saattir arıyordum bir de.

"Sen malzeme isimlerini nereden biliyorsun ki?" Bu kızın bugün susmaya niyeti yoktu anlaşılan.

"Çünkü yapabildiğim için" dedim az önce gördüğüm gerekli çırpma kaplarına en yakın şeyleri tezgaha koymaya başladım.

"Ne yani yemek yapmayı biliyor musun?" Alanna öyle bir bağırmıştı ki yüzümü buruşturmak zorunda kalmıştım.

"Uzun süre tek yaşayınca öğreniyorsun" diye kısaca cevapladım ve mutfaktan çıkıp Tuğra'yı aramayı düşündüm.

"Bir erkeğin, özellikle savaşçı bir erkeğin yemek yapabildiğini ilk kez görüyorum. Sizin orada her erkek böyle mi?" Niye bunu sormuştu ki şimdi?

"Her erkek değil ama çoğu erkek illa ki bir şeyler biliyordur. Elbette hiçbir yemek yapmasını bilmeyen kadınların olduğu gibi erkekler de var" dedim kaşıkları tezgaha koyarken.

"Çok merak ettim o zamanları doğrusu" diyen Alanna denen kız, havaya bakarak konuşmuştu. Onu şöyle bir süzdüm. Kumral bir ten, ela gözler ve o ince kalkık burunla gerçekten Barbara Palvin'i andırıyordu. Gerçi o mavi gözlüydü ama yüz yapıları neredeyse aynıydı. Kaşlarımı çatarak düşünceleri kafamdan kovdum ve Tuğra'yı bulmak için sinir kızı mutfakta hülyalara dalmış bir şekilde bırakıp çıktım.


Loading...
0%