Yeni Üyelik
29.
Bölüm

29. Bölüm

@ebrumelek

Yolculuk sırasında hıçkırmaya devam eden kızın üzerine Rob'dan aldığım bir pelerini örtmüştüm. En azından titremesi durmuştu. Royce'un topraklarının sınırına kadar hiç durmadan son hız ilerlemiştik. Kızın artık yorgunluğa dayanamayacağını düşünerek, sınıra girdiğimiz an mola istediğimi söyledim. Rob, direkt atını durdurunca Royce ve adamları da durdurdu. Güneş açtığı için hava artık aydınlıktı. Royce, yanımıza gelerek uyuyan kızı tekrar kucağına alarak attan indirdi ve kızın yüzüne bir kere bile bakmadan uygun bir yere yatırmak için yürümeye başladı. Royce'un adamları ise ateş yakmaya çalışıyorlardı. Emir ve Melek’te onlara yardım ederek çalı çırpı topluyordu.

Royce'un yanına gittiğimde uygun bir yer bulup oraya örtü serdim ve kızı yatırmasını bekledim. Royce, kızı örtüye yatırdığı an kız gözlerini açarak panikle çırpınmaya başlayınca omuzlarından tutarak onu durdurdum.

"Sakin ol" desemde kız bir bana bir Royce'a korku dolu gözlerle bakıyordu. En çokta Royce'a. Ben de Royce'a baktığımda yanımızdan git der gibi işaret yaptım. Derin nefes veren Royce, belki de kızın yüzüne ilk kez bakmıştı. Uyarımı ciddiye alarak ayağa kalktı ve yanımızdan uzaklaştı.

Tekrar kıza döndüğümde, onun gerçekten çok güzel bir kız olduğunu fark ettim. Soluk renkte sarı saçlara ve bembeyaz bir tene sahipti. Mavi gözleri korku dolu bakıyordu. Göz altları şişmiş olmasına rağmen çok güzeldi. İnce pembe dudaklarını sıkı sıkı birbirine bastırmıştı.

"Korkma, sana zarar vermeyeceğiz. Sakin ol" dediğimde kız bakışlarını Royce'un sırtından çekerek bana döndü.

"Bana ne yapacaksınız?"

"Connor ile evleneceğini duyduk. Onunla evlenmek istiyor muydun?" Diye sordum. Bunu neden sordum bilmiyorum ama merak etmiştim. Belki de Connor, Dougal'ın düşmanı olduğu için hakkında bazı şeyleri merak ediyor olabilirdim.

Sözlerimden sonra kızın suratında tiksinti ifadesini görmek, aslında cevabımı vermişti. Yine de kızın dudaklarından bunu duymak için bekledim.

"Sizi o mu gönderdi?" Dediğinde bu defa yüzünde korku dolu ifade vardı. Kızım sen zaten bu adamla evlenmek için yolculuğa çıkmadın mı?

"Hayır burada yetkili o" diyerek kafamla Royce'u işaret ettim.

"Royce Boyd" diye eklediğimde, kızın yüzünde şaşkınlık ifadesi oluştu. Kaşlarımı çatarak devam ettim.

"Onu tanıyor musun?"

Kız anında bana bakarak telaş içinde kafasını iki yana sallamaya başladı.

"Hayır hayır tanımıyorum ama balolarda ismini duymuştum" dediğinde bu konuyu sonra konuşmaya karar verip ana konuma döndüm.

"Peki, az önceki soruma cevap vermedin. Connor ile evlenmek istiyor musun?"

Kız yine kafasını iki yana sallayarak "Hayır" dedi.

"Babam onunla bir anlaşma yaptı. Asla o barbarla evlenmeyi düşünmedim ama buna mecburum. Babamın sözünü çiğneyemem" diyerek ağlamaya başladığında kıza sarılmak geldi içimden. Ne kadar zengin, soylu da olsan kadın her zamanda ezilen taraf olmaya devam ediyordu maalesef.

"Tamam merak etme Connor'la evlenmeyeceksin" diyerek kızdan ayrıldım ve gözlerine baktım.

"Connor sizi öldürür. Beni de öldürür" diye isyan etti.

"Öldüremez, yani öldüremeyecek. Hatta kral bile gelse hiçbir şey diyemeyecek" diye fısıldadım. Kız merakla bana bakıyordu. İleride duyduğum kargaşa ile kısaca bakışlarımı oraya çevirdim. Herkes ateşi yakmaya çalıştıkları yere toplanmış şaşkınca bağırıyordu. Neye şaşırdıklarını anlamak için bizimkilere baktım. Emir, zipposunun kapağını kapatarak havaya artistçe üfledi. Sanırım ateş sorununu kısaca çözmüştü. Royce ise bir taşın üzerine oturmuş düşünceli gözüküyordu.

"Bunun için Royce Boyd ile evleneceksin. Onunla konuştum istemediğin hiçbir şeyi yapmayacak. Sadece herkese birbirinizi sevdiğinizi ve bu evliliğin bir zorunluluk olmadığını söyleyeceksiniz. Böylece kral bile gelse karışamayacak. Karı koca arasındaki bağa kral karışamaz" Aslında bu söylediklerimi mektupta Dougal söylemişti Royce'a.

"Kral karışamasa bile, babam beni öldürür. Stoville Kontu'nun kızıyım ben" diye korkuyla konuştu. Vay anasını, gerçek bir kont kızıyla tanışmış, üstelik onu kaçırmıştım.

"Royce'un arkasında birçok klan var. Ona, babanın dahi kafa tutabileceğini sanmıyorum" dediğimde aramızda kısa bir bakışın ardından sessizlik hakim oldu. Bakışlarımı ateşin başında oturmuş Royce'un üzerinde gezdirdim tekrar. Oldukça gergin gözükmesinin yanı sıra arada bir sert bakışlarını yanımdaki kadının üzerine çeviriyordu.

"Connor denilen yabaniyle evlenmektense ölmeyi tercih etmiştim. Ancak babam onu bile yasakladı. Dediklerinizi yapacağım. Connor'la evliliğe kıyasla her şey çok daha iyidir" Bu Connor denilen kimdi de bu kadar namı yayılmıştı. Herkesin düşmanlığını kazanmak için ne kadar kötülük yapılabilirdi? Bunu yakından öğrenmemeyi temenni ederek rahatça sırtımı ağaca yaslayıp gözlerimi kapattım. Ancak aklımdaki tek düşünce, Connor ile Dougal'ın aralarındaki şahsi düşmanlığın sebebiydi. Tüm benliğim Dougal hakkında her şeyi merak ediyordu.

Bir süre sonra hissettiğim bedenle gözlerimi açtım. Melek, yüzünde sıcak bir tebessümle yanımıza gelmişti. Elindeki yiyeceği bize uzatıyordu.

"Merhaba ben Melek, senin ismin ne?" Diye sordu yanımdaki kıza. Sahi ben kızın ismini bile sormamıştım.

"Victoria" diye mırıldanan kıza döndüm. Gün ışığında fark ettiğim kadarıyla 20'li yaşlarının başındaydı. Duruşu bile kaskatıydı, gerçekten asil bir havası vardı. Şu ormanda bile böyle asil gözükebildiğine inanamıyordum!

"Ben de Melek. Bir şeyler yesen iyi olacak daha yolumuz var" diyerek kıza ekmek uzattı. Ekmeği alan kız, kibar bir şekilde yemeye başladı. Melek'le kısa bir an göz göze geldik. Issız bir ormanda bir Jandarma Özel Harekatçı, bir Özel kuvvetler subayı ve aristokrasiden babası kont olan bir leydi olan üç kadın olarak muhteşem uyum içerisindeydik. Erkekleri söylemiyorum bile. Böylesi bir olayda ancak benim başıma gelebilirdi.

"Bütün İskoç kadınları sizin gibi mi?" Diye soran kızın, bundan sonraki hayatı için korkuları olduğu çok barizdi.

"Biz İskoç değiliz. Sen şimdilik bunları düşünme dinlen. Birazdan yola çıkacağız" dediğimde kızın yüzünde pes etmiş bir ifade vardı. Kafasını sallayarak, eteğinin kat kat tüllerini toparlamaya çalışarak oturuşunu değiştirdi. Yaklaşık 15 dakika daha süren molanın ardından yeniden yola da çıkmıştık.


Loading...
0%