@ebrumelek
|
Royce ve Victoria, yanımızdan ayrıldığında, herkes yine sohbete dalmıştı. Dougal, yanına gelen birkaç klan lideri olduğunu düşündüğüm adamla konuşmak için sakin bir yere geçmişti. Alanna'da Anabella denilen kızla birlikte giderek hemen döneceğini söylemişti. Masada Kylie ve Cora'nın keskin bakışlarından ve fısıldaşmalarından rahatsız olup uzaklaşmış ve salonda sessizce yürümeye başlamıştım. Yanından geçtiğim bazı insanlar beni durdurup tanışmak için sohbet etmişlerdi. Onlarla konuşmayı kısa tutarak yanlarından ayrılarak Alanna gelene kadar dolanmaya devam etmiştim. Bir masanın önünden geçerken masadan kalkan ve üzerinde siyah takım elbiseye yakın bir kıyafet bulunan, kızıl saçlı genç bir adam yanıma gelmişti. "Merhaba leydim" dediğinde sohbeti yine kısa tutmaya karar vererek adama dönmüştüm. Yüzü çok masum dursa da bakışlarında rahatsız edici bir şeyler vardı. "Merhaba" dedim düz bir ifadeyle. "Quany'in kızının böyle güzel olmasını beklemiyordum" dediğinde bugün aldığım iltifatlar içinde beni en rahatsız eden nedense bu adamınkiydi. Belki de bunda sürekli vücudumda açık açık dolaştırdığı bakışları sebepti. "İzninizle" diyerek yanından ayrılacakken, adam kolumu tutarak beni durdurdu. Tek kaşımı kaldırarak etrafıma baktığımda, Dougal'ın bakışlarını üzerimde hissettim ama bana uzaktaydı. Konuştuğu adamların sözünü bitirmesini beklemeden bana doğru yürümeye başladığı sıra, yanımdaki bedenden fısıltı duydum. "Anlaşılan Dougal'ın yeni gözdesi sensin. Connor'un sana selamı var. Yakında tanışacağınızı iletmemi istedi." dediğinde duyduğum isimle bakışlarımı adama çevirdim. Masum tipinin aksine dudakları tehlikeli bir biçimde kıvrılmıştı. "Bu söylediğimi ona söylersen" diyerek bize doğru gelen Dougal'ı işaret etti ve devam etti. "Eğer buradan beş dakika içinde çıkamazsam, sevgili klanınız anında kuşatma altına girer. Onun gelinini almakla çok büyük hata ettiniz. Bir bedeli olmayacağını mı sandınız?" dediğinde kanımın adeta çekildiğini hissettim. Arkadaşlarım, Arthur, Ewan ve tüm halk. Adam hızla yanımdan ayrıldığında, Dougal'da yanıma ulaşmıştı. Hızla yüzümü tarayarak giden adama baktı ve etrafta hazır bekleyen savaşçılarına dönerken, yüzünü tutarak kendime çevirdim. "Sorun yok, bırak gitsin" dediğimde Dougal bu hareketime ve söylediklerime şaşırmış gibi duruyordu. "Sana ne söyledi?" Diye sert bir ifadeyle sorduğunda, etraftaki birçok göz bize dönmüştü. "Sadece iltifat etti ve kibar bir şekilde uzaklaştı" bunu söylerken bakışlarımı Dougal'dan istemsiz olarak kaçırmıştım. Bana ne oluyordu bilmiyorum ama biri yalan söyleme butonumu kapatmış gibi hissediyordum. Ya da bu sadece Dougal'a karşı mı oluyordu bilmiyorum çünkü lanet sesim de titremişti. Kaşları son derece çatık olan Dougal'ın yanağında hâlâ elimin olduğunu görerek, elimi hızla aşağıya indirdim. Dougal tabii ki inanmamıştı. "Bana güven!" Diyerek yanından ayrıldım ve acil bir şekilde salonda Rob'u aradım... |
0% |