
Belkide herşey yeni başlıyordu.Aldığın ufak bir karar bile hayatını büyük ölçüde etkileyebiliyordu.Kader karşına bir sürü insan çıkarıyor, bazıları cennete çevirirken bazıları kâbusun oluyordu.Nahide gördüklerinden sonra günlerinin iyi geçeceğinden endişe duyuyordu.Gözünde dizilerdeki mafyalar canlanmıştı.
Ki
Kafeye döndü ve arkasından da Atalay girdi.Nahide herhangi bir masaya oturdu ve düşünmeye başladı.Atalay da ona öylece bakıyordu.Söyleyecekleri şeyi kafasında toparlamaya çalışıyordu.
"O bu kapıdan birdaha asla gireme-"
"O adamın kim olduğunu soruyorum size kim!"
"Gökçe'nin kardeşi!"
Nahide duyar duymaz başına bela alacağından korku duydu.Bugünü atlatmıştı belki ama diğer günleri kafasında düşünüyordu.İçini korku yiyip bitiriyordu.Nahide tekrar sustu ve önüne doğru bakmaya başladı.Atalay da ona odaklanmıştı.İçinde fırtanalar kopuyordu.Uzun süredir sinirlenmediği kadar sinirlenmişti ve buna bir çözüm bulacaktı.
Nahide birden bire konuşmaya başlayarak"Atalay bey farkında mısınız bilmiyorum ama ben sizin karşı tarafınızdayım.Sevgilinizin kardeşi kendi gelmez birini gönderir bunlar mümkün şeyler nasıl engelleyemeyi planlıyorsunuz?ve benden ne istiyor?"
"Senden kimse birşey istemiyor.Onların derdi benimle ve seni aracı görüyor.Neyi planladığımı da boşver.Halledicem."
"Emin misiniz?"
"Nahide,bana güven."
Atalay kafeden ayrıldıktan sonra Çağla Nahide'nin yanına gelerek"sence biz neye bulaştık?"niye sordu.
Nahide elini kafasına yasladı ve sıkılmış bir şekilde cevap vererek"inan hiçbir fikrim yok Çağla."dedi ve ofladı.
"Ona güveniyor musun?"
"Şuan buna mecbur gibiyiz."
***
"Tamam efendim on dakikada orda oluruz."
"Ne diyor?"
"Bizi ofisine çağırıyor.Birileri canını sıkmış bizde gidip sıkalım."
Atalay bürosuna dönmüş kafasında planlar kuruyordu.Soner belalı bir adamdı ve Atalayla daha önce hiç birbirlerine girmemişlerdi.Aklında şuan ufak tefek işler vardı ama yeterli gelecek mi bilmiyordu.
Biraz sonra kapı çaldı ve Atalay'ın"gel"demesiyle adamlar içeri girdiler.
"Soneri tanıyorsunuz değil mi?"
"Evet efendim biliyoruz."
Atalay ayağa kalktı büyük pencerenin önüne doğru yürüdü ve durdu.Dışarıya çıkmış sandalyede oturan Nahideyi gösterdi ve adamlara dönmeden konuştu:"Soneri takip edeceksiniz.Bu kızın yakınında görürseniz bana haber vereceksiniz.Sakın gözünüzden kaçırmayın.Kıza dokunursa eğer sizi mahvederim.Duydunuz mu?"
"Evet efendim siz merak etmeyin."
"Şimdi gidin Soneri bulun."
Nahide artık içerde durmak yerine dışarda durmayı tercih etmişti.Biri gelirse önceden görebilmek için.Akşam yakın kız arkadaşları ile birlikte yemek ayarlamışlardı o yüzden morali yerindeydi.
Elindeki çayıyla etrafı kolaçan ederken Atalay'ın bürosunun olduğu cama göz ucuyla bakmaya çalıştı ama pek de göz ucuyla olmamıştı.Baktığı an Atalay'ın pencereden ayakta dikildiğini gördü ve cebinden telefonunu çıkarmıştı.
Tam o sırada Nahide'nin kucağındaki telefon titremeye başladı.Atalayı ismiyle değil de nokta şeklinde kaydetmişti ve arayanın onun olduğunu anlayıp telefonu açtı bir taraftan da yukarı ona bakıyordu.
"Hayırdır dalmış gibisiniz?"
"Sen beni mi gözlüyorsun ordan?"
"Ne münasebet neden gözliyim sizi?"
"Onu bilmiyorum işte."
"İsteğinizi söyleyin Atalay bey."
"Çay ve tiramisu.Canım tatlı çekti"
Nahide pencereye bakmaya devam ederek telefonu kapattı ve kafeye girdi.Çay ve tiramisuyu hazırlayıp dükkandan çıktı.Asansöre binip mimarlık bürosunun olduğu kata ulaştı ve kapıyı çaldı."Gel"sesiyle beraber içeri girdi.
Atalay kafasını dahi kaldırmamış ve önündeki geniş bir kağıda birşeyler çiziyordu.Nahide dayanamayıp sordu:
"Resimle mi uğraşıyorsunuz?"
"Bugün biraz canım sıkılmış olabilir."
Nahide ne çizdiğini görmek için arkadan dolaşıp Atalay'ın oturduğu koltuğa elini koydu ve resime bakmaya başladı.Atalay da bir an dönüp naptığını anlamaya çalışırcasına Nahideye baktı.
"Ağlayan bir kadın..bunu çizmenizin nedeni var mı?"
"Evet, kadına şiddete dikkat çekmek istedim.Sergimin olduğunu biliyor muydun?"
"Açıkçası görmek isterim."
"Yarın seni götürebilirim?"
"Bana uyar."
Nahide büroda fazla oyalanmayıp kafeye geri döndü ve ufak tefek işlerini halletmeye başladı.İşleri bittikten sonra Çağla ile birlikte kendilerine moral kahvesi yaptılar.Bu esnada da ikisi de akşam ne giyeceklerini düşünüyorlardı.
***
"Akşam,nerde olurlarsa olsunlar o kızı buluyoruz, alıyoruz ve her zamanki yere götürüyoruz.Hiçbir aksama istemiyorum.Nasıl oluyormuş bakalım sevdiği birinin canının yanması."
"Dükkanı boşalttık efendim."
"Silahlar?"
"Hazır efendim"
"Kafenin önüne gidiyoruz hazırlanın."
Nahide ve Çağla akşama doğru kafeyi kapattılar ve yolun yarısında da birbirlerinden ayrıldılar.Nahide üzerine diz kapaklarından hafif yukarda simli,siyah bir elbise giymişti.Makyajını da kırmızı renk üzerinden yaptı ve saçlarını maşayla hafif dalgalandırdı.Hazırlandıktan sonra da evin önüne çıkıp Çağlayı aradı.
Bu esnada evin çok arkasında bulunan siyah passattan tabiki haberi yoktu.Soner ve adamları evin gerisinden Nahideyi izliyordu ve takip edeceklerdi.Tabiki kendilerinin de gözlendiklerinden habersiz.
Nahide'nin biraz bekleyişinden sonra Çağla arabasıyla geldi ve Nahideyi aldıktan sonra gitmeye başladılar.
"Bebeğim çok güzel olmuşsun.Bu elbiseyi daha önce görmemiştim yeni mi?"
"Yeni aldım kuşum evet indirimdeydi kaçırmadım ve sende çok güzelsin"
"Yerim yaa"
***
"Atalay bey,Soner şuanda Nahide ve Çağla hanımı takip ediyor ve biz de arkalarındayız."
"Sakın kaçırmayın durduğunuz yerin konumunu da bana atın oraya gelicem."
Yaklaşık on dakika kadar sonra Çağla şahane bir restoranın önünde durdu ve ikisi beraber arabadan indiler.Soner ve adamları ise restorana varmadan çok arka yerde arabayı durdurup indiler ve Nahide ile Çağlayı takip ettiler.
Bu sırada restoranın konumu Atalaya ulaşmıştı ve büyük bir hızla Atalay da restorana gelmişti.O da adamlarıyla beraber Soneri aramaya koyuldu.
"Selam kızlarr,görüşmüyoduk uzun zamandır özlemişiz valla"
"Evet canım bizde sizi çok özledik nasılsınız?"
"İyiyiz canım şuanlık pek bir işimiz yok.Siz napıyorsunuz?"
"Biz de Çağla ile ortak bir kafe açtık şuan orayı işletiyoruz."
"Ooo bu süpermiş yalnız hayırlı olsun yakın bir zamanda uğrarız."
Sohbetlerine devam ederlerken gözlendiklerinin tabikide farkında değillerdi.Soner, adamları ile beraber hem müşteri kılığında oturuyolardı.Hemde Nahideyi gözlüyorlardı.Atalay ise onları arıyordu hâlâ.
Nahide masadan kızlardan müsade isteyip kalktı ve lavaboya doğru ilerlemeye başladı ve Soner ise tam olarak içeri girmesini bekledi.Daha sonra ayaklanarak adamları uyardı ve"lavabonun girişini kontrol edin"dedikten sonra lavaboya doğru ilerledi.
Kadınlar tuvaletinin eşiğine kadar geldikten sonra sinsice Nahide'nin içerden çıkmasını bekledi.Elindeki mendille de çıkar çıkmaz onu bayıltacaktı ve önceden ayarlanmış yere götürecekti.Şuan ise sakince bekliyordu.
Dışa yansıyan aynadan Nahide'nin elini yıkadığını fark etti ve kendini hazırladı.Göz ucuyla Nahideyi izlerken kendini bir anda yerde buldu ve kendi kendine gözünü açmadan"noluyor lan"dedi.Bir güç onu kaldırdı ve engelliler tuvaletine soktu.Kapıyı da arkadan kitledi.
"Sen birtek beni hesaba katamadın sanırım?"
"Sen nasıl girdin lan buraya?"
"İzin mi verecektim lan yapacaklarına!ben seni uyarmadım mı lan köpek!"
Atalay Soner'in yüzüne bir tane yumruğu indirdi ve yerden kaldırıp yakasını tuttu ve bir yumruk daha attı.Ayağa kalkamayacağı kadar dövdükten sonra telefonundan adamını aradı ve gizli bir şekilde adamları Soneri alıp restorandan çıkardı.Ondan önce de Soner'in adamlarını halletmişlerdi.
Atalay da saçını başını aynada düzeltti ve kimse görmeden engelli tuvaletinden çıktı ve restoranda gözleri Nahideyi aradı.Gözü onu bulduğunda ise keyifli bir şekilde güldüğünü gördü ve keyfi yerine geldi.Güzelliğini görünce de farkında olmadan bir süre ona bakmayı sürdürdü.Daha sonra da ona görünmeden restorandan ayrıldı.
"Efendim nereye götürelim?"
"Benim eski evimi biliyorsunuz. oraya götürün tuvalete kitleyin ben oraya gidicem."
"Tamamdır Atalay bey."
***
"Müthiş bir geceydi baya da güldük.Bunu tekrarlayalım"
"Tabiki ya hep toplanırız bundan sonra.Biz gidelim iyi geceler kızlarr"
"İyi geceler iyi bakın kendinize."
Nahide ve Çağla tek kaldıktan sonra Nahide Çağlaya"canım ben biraz hareket edeyim evde fazla uzak değil zaten buraya yaya gideyim ben burdan ayrılalım"dedi.
Çağla ise buna sıcak bakmamıştı ve Nahideye"emin misin gece bu saatte?"diye sordu.Nahide ise fikrini değiştirmeyince zorlamadı ve arabasına binip gitti.Nahide ise tek başına yürüyordu.
Yolda düşünceli bir şekilde yavaş adımlarla ilerliyordu.Bir süre sonra ayağındaki topuklular yüzünden de ayağı ağrımaya başlamıştı.
Yoluna devam ederken telefonuna bir mesaj gelmişti."Nahide eve ulaştın mı?"Çağla merakta kalmıştı.
Karşıdan karşıya geçerken aynı zamanda Çağlaya cevap yazmaya çalışıyordu ki yoldan gelen hızlı motoru görene kadar..motorcu yoldan geçen Nahideyi fark etmemiş ve hızını kesmemişti.Nahide ise telefonuna bakıyordu ve gelen motordan habersizdi.
Motorcu karşıya geçen Nahideyi son anda fark ederek yönünü değiştirmeye çalışmıştı ama motorun direksiyonu çok hızlı bir şekilde Nahide'nin koluna çarpmıştı.Nahide ise ne olduğunu anlayamadan birden kendini yerde buldu.Motor ise kenara zar zor durmuştu.
Nahide'nin kötü bir şekilde canı acıyordu ve kolunu tutup gözlerini sıkıyordu.Motorun geliş sesini bile duymamıştı.Gece zaten yorgundu ve kafası yerinde değildi.
Kenarda zar zor durmuş olan motorun sahibi kaskını hızla çıkardı ve Nahide'nin yanına koştu.
"Hanımefendi iyi misiniz?"
"Biraz acıyor ama iyiyim ve siz insan görmüyor musunuz bu saatte bu hızla nasıl gidiyorsunuz acaba !?"
"Özür dilerim haklısınız bir yere yetişmeye çalışıyordum"
Nahide kafasını motorun olduğu yere çevirdi ve yere düşen bir demet kırmızı gül ile çikolata paketini gördü.Adamın üstü de zaten özenliydi.
"Sanırım kız istemeye gidiyordunuz?"
"Evet öyle"
Nahide bulunduğu yerden kendi başına ayaklandı ve gitmeye çalışacakken arkadan adam ona"canınız acıyor gibi kolunuza baktırabiliriz hastanede?"diye bir teklif sundu.
Nahide başta bunu kabul etmemeyi düşündü ama kolu en ufak harekette acıyordu.Bir an yerinden kopup gittiğini düşündü.Bir muayeneden zarar gelmeyeceğine karar verdi.
"Sağ olun.Kendim gidip bir baktırırım ben."
"Benim yüzümden bu haldesiniz sizi götüreyim ben."
"Beyefendi bakın istemeniz varmış,sizi bekleyen insanlar var.Ben kendim baktırırım."
"Hanımefendi.Bu konuda hatalıyım ve izin verin yardımcı olayım."
Nahide kolunu tutarak adama bakmayı sürdürdü ve teklifi kabul etti.Bu arada da Çağlaya mesaj yazamamıştı.Tamamen aklından çıkmıştı.
"Buna mı binicez?"
"Korkar mısınız?"
"Hayır ama,olmaz birşey değil mi?"
"Yavaş giderim."
Adam motora binip kaskını taktı ve Nahide de yavaş bir şekilde arkasına bindi.Adama tutunmak yerine de arkadan tutunmayı tercih etti.Olanlara inanamıyordu.Sadece sabır diledi.
"İsminiz ne?"
"Nahide ismim."
"Memnun oldum Nahide."
"Bende,Senin?"
"Oğuz."
Yakınlarda bir hastaneye geldiler ve içeri girdiler.Nahide oturmuş doktoru bekliyordu ki doktor önemli bir hasta için birkaç dakika müsade isteyip odadan ayrıldı.Oğuz ve Nahide ise doktoru beklemeye başladı.
Bu sırada Çağla meraktan ölüyordu.Akşam zaten Nahide ile dönmemişti ve attığı mesaja cevap vermediği için de telaşa kapılmıştı.Arayacağı başka kimse de yoktu çünkü tek başınaydı.
Birden aklına nedense Atalayı aramak geldi ama düşününce vazgeçti.Sonuçta Atalay Nahide'nin nerde olduğunu nerden bilebilirdi?ya biliyorsa..
"Atalay bey iyi geceler rahatsız ettim sizi."
"Tanıyamadım?"
"Çağla ben Nahide'nin arkadaşı."
"Seni dinliyorum Çağla."
"Bugün kızlarla bir restoranda yemek yedik ve çıkışta Nahide kendi gitmek istedi.Ona ulaşmak istedim evine varıp varmadığını öğrenmek için ama ulaşamıyorum.Nerde olduğu hakkında bir fikriniz var mı?"
"Aradın mı?"
"Evet aradım.Telefona cevap veremiyor dedi."
"Ben bir ulaşmaya çalışayım.Bulursam seni haberdar ederim."
"Sağ olun teşekkür ederim."
Bu telefon konuşmasından sonra Atalay'ın içine büyük bir kurt düştü.Hesap edemediği birşey mi oldu gibi düşündü ve düşündüğü gibi çıkmaması için dua etti.Nahideyi bir de kendisi aradı.
Oğuz ve Nahide ise hiç konuşmadan doktoru bekliyordu.Yoğun bakımdaki bir hasta sanırım fenalaşmıştı ve Nahide'nin aklından kalkıp gitsem mi gibisinden düşünceler geçmeye başlamıştı.Çalan telefon ile bu düşünceleri son buldu.Oğuz ise arayanın nokta olarak kaydedildiğini görünce kim olduğunu merak etmişti.
"Atalay bey?"
"Nahide nerdesin sen?"
"Ee şey.. şöyle bir kaza atlattım ben ama önemli birşey yok."
"Ne?ne kazası?Nahide iyi misin?"
"Atalay bey dediğim gibi birşey yok hastanedeyim muayene olup evime gidicem zaten."
"Hastanenin ismini söyle çabuk"
"Gelmenize gerek yo-"
"Nahide hastaneyi söyle."
Nahide konumu Atalaya söyledi ve telefonu Atalay yüzüne kapattı.Bunun bu kadar büyümesini istememişti ve hastaneye gelmese de olurdu diye düşünüyordu.Oğuz ise sadece ona bakınıyordu.
Atalay ise çıldırmış gibi evinden siyah deri ceketini alıp çıktı ve koşarak arabasına binip hastaneye gitmeye başladı.Önemli birşey olmasından korkuyordu ve arabayı ise çok hızlı kullanıyordu.Kafasında binbir türlü düşünce kurmuştu.
Hastaneye gidip Nahide'nin yerini öğrendikten sonra odaya doğru çıkmaya başladı ve soluğu Nahide ve Oğuz'un yorgun bir şekilde bulunduğu odada aldı.Koşarak Nahide'nin yanına geldi.
"Sen iyi misin?"
"İyiyim önemli birşey yok ve gelmenize de gerek yoktu."
"vardı Nahide bunu boşver artık."
Konuşmalarından sonra Atalay ayakta dikilen Oğuza baktı ve onu baştan aşağı süzdü ve bugünün onun için önemli bir gece olduğunu ilk de o da fark etti.Hızlıca ona dönerek sordu:"Sen kimsin ve bunun sorumlusu sen mi oluyorsun?"
Tam o sırada da Oğuz kafasını Atalaya doğru döndürdü ve yüzüne doğru baktı.Atalayın gözleri fal taşı gibi açılmıştı ve Oğuzdan cevap bekliyordu:"maalesef öyle"
"Olay nasıl oldu?"
"Motorla hız yapmıştım.Nahideyi görmedim direksiyon koluna çarptı."
"Gecenin bu saatinde ne hızı hemde şehir içinde sen ne yaptığının farkında mısın lan"
Tam o anda zaten stres ve gerginlikten başı ağrıyan Nahide Atalay'ın sesine dayanamayıp"Atalay bey olan oldu başım kötü bağırmayın lütfen"dedi kolunu tutarak.
Atalay ise ona yaklaştı ve kolunu inceledi.Tam sıkıntılı olan yeri bulmak için hafifçe kolunun farklı yerlerine bastırdı ve ortada bir yerde Nahide'nin ağzından"of!"diye bir ses çıktı.Atalay ise ona"tamam sakin.Doktor gelip bakıcak gerekli olanı yapacak ve burdan gidicez"dedi Nahideyi rahatlatmaya çalışarak.
O sırada yanlarında olan Oğuz'un telefonu çalmaya başladı ve Atalay ile Nahide de bakışlarını oraya yöneltti.Telefondaki kız sinirli bir şekilde konuşmaya başladı.
"Oğuz kaç saattir bahaneler ile babamları tutmaya çalışıyorum sen nerdesin Allah aşkına!?"
"Selin,bak bilmediğin şeyler oldu.Beklenmedik şeyler yaşadım.Ailene söyle yarım saate ordayım söz veriyorum."
"Oğuz iki saattir zaten yarım saate gelir diyorum ben.Gelmek istemeyip bahane buluyorsan lütfen hiç gelme !"
"Ne biçim konuşuyorsun Selin?neler yaptım senin için istemeye gelmemek için bahane mi bulucam bide?"
"Oğuz ya gelirsin beni alırsın ya da ben gelmiyormuş derim münasebeti de keseriz sen bilirsin."
Oğuz cümlelerine devam edecekken telefonu yüzüne kapanmıştı ve bir süre telefon ekranına bakmayı sürdürdü.Nahide ise orda atıldı.
"Sana gelmemen gerektiğini söyledim ben ama"
"Bende sana geleceğimi söyledim ve olması gereken buydu."
Atalay birden söze girdi.
"Beni neden aramadın sen?"
"Sizi mi?neden arayacaktım sizi?"
"Nahide kaza geçirmişsin ve beni arayabilirdin seni buraya ben getirirdim."
"Atalay bey o an o panikle telefonun varlığını unuttum ben."
Bu cümleden sonra Nahide'nin aklına birden Çağla geldi ve hâlâ Çağla Nahideden bihaberdi.panik halinde konuşmaya başladı.
"Çağla hâlâ nerde olduğumu bilmiyor."
"Doğru ya ben ona haber verecektim."
"Siz beni,Çağladan dolayı mı aradınız?"
"Evet hanımefendi.Sana ulaşamayınca seni bana sordu."
Konuşmasından sonra Atalay cebinden telefonu çıkardı ve Nahideye vererek"arkadaşını ara haber et"dedi.Nahide de Çağla'nın numarasını son konuşulanlardan bulup aradı.
"Nahide ! kızım sana ulaşamadım kaç saattir nerdesin sen !?"
"Balım korkma iyiyim eve geçicem birazdan telefona bakmıyordum."
"Kızım ödümü kopardın ya.Atalay seni buldu değil mi?"
O an Nahide bakışlarını yerden kaldırıp hafifçe Atalaya baktı ve onun yüzünde de zafer gülüşü vardı.
"Öyle oldu evet yanımda."
"Anladım canım,iyiysen sıkıntı yok görüşürüz seviyorum seni."
"Bende seni canım kendine dikkat et."
Telefonu Atalaya geri verdi ve tam o sırada da doktor içeri girdi.Nahideden kolunu uzatmasını istedi ve hem gözlem yapıp dokunarak,hemde röntgenden izleyerek kolunu inceledi.
"Genel olarak birşey yok.Bir süre ağır taşıma sadece.Kolunu zorlama.Şiddetli ağrı hissedersen de tekrar gel."
"Teşekkürler doktor bey kolay gelsin."
Üç kişi beraber hastaneden çıktılar ve Oğuz acele ile Nahideye dönüp"tanışma olayının böyle olmasını istemezdim hakkını helal et özür dilerim,kendine iyi bak"dedi ve gülümsedi.Arkadan ise Atalay onları izlemişti.
"Bende böyle olsun istemezdim olan oldu sorun yok.Kızı daha fazla bekletme"
Oğuz ordan motorla ayrıldıktan sonra Atalay panik içinde üstünü arıyordu.Nahide de ona ne olduğunu sormuştu.Atalay da ona"ben evden aceleyle çıktım evin anahtarı da içerde kaldı"dedi.
Nahide de düşündükten sonra ona döndü ve kendisine yapılan iyiliği o da ona yapmak isteyerek teklifini sundu."Benim evim boş.Anahtarım var gece gelmek isterseniz eğer.."
"Bana uyar gidebiliriz."
Nahide sözünü tamamlayamamıştı ki cevap gelmişti.Kendi kendine de gülmüştü.Atalay ise onu fark etmeden yan koltuğun kapısını Nahideye açmıştı.Nahide teşekkür ederek bindi.Atalay da kapıyı kapatıp bindi ve rotalarını Nahide'nin evine döndürdüler.
"Evin küçükmüş."
"Bana yetiyor memnunum."
Salona geçtiler ve Atalay en büyük koltuğa geçip bütün alanı kaplicak şekilde yayıldı.Nahide ise tekli koltuklardan birine oturdu.Biraz sessizce durdular ve Nahide Atalaya soru yöneltti:
"Getirmemi istediğiniz birşey var mı?"
"Kafede değiliz Nahide."
"Evet ama misafirimsiniz,bir isteğiniz varsa getirebilirim?"
"Soğuk suyun var mı?"
"Elbette."
Nahide kalkıp oldukça küçük olana mutfağına gitti ve küçük şişedeki soğuk suyu bardağa doldurdu.Suyu götürmeden aklına dolapta yeni aldığı ama hiç yemediği meyveler geldi.Birde meyve tabağı yaptı ve salona doğru gitti.
Atalay hiç olmadığı kadar rahat oturuyordu ve evi kendi evi gibi benimsemişti.Nahide'nin elinde su ve meyve tabağını görünce de keyfi yerine geldi.
"Çok düşüncelisin."
"Öyle olmam gerek."
Tabakta biraz çilek,ondan biraz fazla kiraz ve kayısı vardı.Tabaktaki bütün kirazlar bitmişti ve çilekle kayısıdan hâlâ çokça vardı.
"Sanırım kirazı çok seviyorsunuz?"
"Evet en sevdiğim meyve,bide kavun."
"Şey,ben size bir yatak açayım buraya.Saat de geç işleriniz vardır hemen uyuyun."
Atalay tam Nahide ayağa kalkacakken konuşmaya başlayarak onu durdurdu:
"Nahide,bana siz sız bey şeklinde hitap etme.Sadece Atalay de."
"Nasıl istersen Atalay."
Nahide bu şekilde konuşunca kendini değişik hissetmişti ama hızlı alışacağını düşünüyordu.Ki ona karşı çekince ve yabancılığı çokça azalmıştı.
Konuşmadan sonra Nahide ayaklandı ve yan odadaki bir dağ şeklini almış pike,nevresim ve yastıklarının olduğu yere geldi.Ardından da Atalay gelip Nahideyi yatak takımları ile kendisi arasına aldı ve konuşmaya başladı:
"Yardım edebilir miyim?"
"Olmaz misafirsin geç otur ben hallederim."
"Belki oturmaktan canım sıkılmıştır?"
"Atalay-"
"Nahide, şu mavili pikeyi istiyorum"
Nahide Atalayın gösterdiği yere bakıp oradan mavi pikeyi çekip çıkardı ve ona verdikten sonra sordu:
"Sanırım en sevdiğin renk de mavi."
"Evet maviyi severim ama en sevdiğim bir renk daha var."
Bu cümleden sonra Atalay Nahide'nin geceden kalmış kırmızı dudaklarında gözlerini gezdirdi ve gözlerini tekrar Nahide'nin gözlerine kenetledi.
"Kırmızıyı da çok severim tablolarımda çok kullanırım.Bazen içim patlayacak bir volkan gibi olduğunda kırmızı ile resmederim.Ateşi,gülü,bazen kan pompalamaya çalışan ama artık gücü kalmamış bir kalbi,bazen kırık bardaktaki yarıya kadar doldurulmuş bir şarabı..kırmızı ile çoğu şeyi resmedebilirim."
Birkaç saniye nevresimlerin yanında Hiçbir şey söylemeden bakıştılar.Nahide Atalay'ın gözlerinde bir anlam bulmaya çalışıyordu.Atalay'ın bakışları gözlerinin derinine kadar gidiyordu.Resmen baktığı zaman dalıyordu.
"Bende çok severim kırmızıyı.Gülü en sevdiğim çiçek yapan da kırmızı.
Atalay buna "hmm"şeklinde cevap verdikten sonra bir süre yine sessiz kaldılar ve sessizliği Nahide bozdu:
"Geç oldu yatağını açayım uyu artık"
Atalay Nahideyi kıstırdığı yerden kolunu yavaşça çekerek kurtardı ve nevresimleri aldıktan sonra içeri gittiler.Nahide salondaki koltuğu Atalaya hazırladıktan sonra ona döndü:
"İstediğin bişey var mı?'
"Süt."
Nahide cevabı duyunca şaşırmış gözlerle Atalaya baktı.
"Ben uyumadan önce süt içmeyi severim."
Atalay Nahideye fırsat vermeden kendisi kalkıp buz dolabını açtı ve yan taraftaki bir paket sütün içinde kaldığı kadarının hepsini içti.Nahide dayanamayıp gülmeye başlamıştı.
"Ben komik olan bir şey göremiyorum."
"Ne zaman bu kadar yaşlandın?"
"Ha?Ne?"
"Beyaz bıyıkların çıkmış"
Atalay konuşmanın ardından diliyle dudağının üstünde kalan sütleri temizledi.
"Şimdi genç ve yakışıklı mıyım?"
"Seni egoist."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |