@ecomeco
|
Keyifli okumalar Şarkı: Paramparça-Teoman 🍀 ❤️ 🍀 🍀🍀
Issız ve soğuk sokakta sadece ben ve burada olduğunu hissettiğim ruhlar vardı. Yağmur çiseliyordu. Muhtemelen altı yaşlarındaydım. Sokak lambasının altında bekliyordum. Sonra... Sonra yukarıdan süzülerek kırmızı bir yonca düştü. Yavaş yavaş, süzülerek aşağı düşüyordu. Süzüldü ve düştü. Göz hizama gelene kadar bu böyle devam etti. Göz hizama geldiğinde havada asılı kalmış gibi durdu. O küçük çocuk ilk defa kırmızı bir yonca görmüştü. Dikkatli bakınca yoncanın üstünde kırmızı lekeler olduğunu gördüm. Sonra onun kan olduğunu farkettim. Üstündeki lekeleri hırkamın kenarıyla nazikçe sildikten sonra cebime koymuştum ve o gün o sokak lambasının altında onu asla yanımdan ayırmayacağıma söz vermiştim. Yağmurun hızlandığını fark ettiğim için de yetimhaneye geri dönmek için oradan ayrılmıştım. Yetimhaneden her gün kaçardım. Ama asla fark etmezlerdi çünkü Mert her zaman bana yardım ederdi. Ben yokken de beni idare ederdi. O gün yetimhaneye döndüğümde bahçede hiç kimsenin olmadığını fark ettim. İçeriye doğru ilerledim ama hiçbir ses yoktu. İlerledikçe korkmaya başlamıştım çünkü yerde yarım yamalak da olsa kan vardı. İşte, altı yaşındayken yaşadım ilk tranvamı. Sonra kaldığım odadaki bütün çocukların kanlar içinde yerde yattığını gördüm. Hiçbiri yaşamıyordu. Sonra yetimhanenin her tarafına baktım ama hiç kimse yaşamıyordu. Hatta bazı görevliler çocukları korumaya çalışmış olmalılar ki cesedleri birbirine sarılmış halde duruyordu. Her yerim kan olmuştu. Sonra dizlerimin bağı çözüldü ve yere yığıldım. Yerde bir kaç dakika yattıktan sonra polis ve ambulans sirenlerini duymaya başlamıştım. Polisler altı yaşındaki silahsız bir çocuktan şüphelendiler. O çocuk bendim. Üç yıl boyunca ıslahevinde tutuldum. Resmen işkenceydi. Hele ki altı yaşındaki bir çocuk için. Islahevinden çıktığımda dokuz yaşındaydım. Yeni bir yetimhaneye yerleştirildim. Orada bana iyi yaklaşmıyorlardı. Benimle konuşmuyorlardı bile. Bazen yemeklerimi alıyorlardı. Onlar yüzünden kaç gün aç kaldığımı hatırlıyorum. Bazen kıyafetlerimi yırtmaya çalışıyorlardı. Kırmızı yoncayı alacaklar diye ödüm kopuyordu. On yaşındaydım. Doğum günümü kutlayan bir kişi bile olmamıştı. Ama sonra yatağıma yattığımda yastığımın altında bir sertlik fark ettim. Bir doğum günü kartı. Kötü bir el yazısıyla yazılmış ama okunabilir. Üstünde mavi sim ve pullarla "İyi ki doğdun Mavi" yazıyor. İlk kez biri doğum günümü kutlamıştı. Keşke karta ismini de yazsaydı ama kartta isim yerine büyük bir E harfi vardı. On bir yaşındaydım. Dudağım kanıyor çünkü dudağım patladı. Görevliye düştüm dedim ama düşmedim. Arda denen çocuk ve arkadaşları kameraların olmadığı bir yerde beni köşeye sıkıştırdılar. Arda on üç yaşındaydı. Daha önceden hiç bu kadar ileri gitmemişti. Arkadaşları kollarımdan tuttular sonra da Arda yumruk atmaya başladı. Gözüm morardı, dudağım patladı. O gece yatağa yattığımda kırmızı sim ve pullarla yazılmış bir kart daha buldum. Geçen seneye göre yazısı daha güzel. "İyi ki doğdun, umarım çabuk iyileşirsin" On iki yaşındaydım. Artık hergün yetimhaneden kaçmaya başladım. Elimde olsaydı bir daha geri dönmemek üzere kaçardım ama sokakta kalmak istemiyordum. Özellikle sabah erken saatlerde çıkıp akşama kadar geri dönmüyorum. Sabah erken uyandığım için ilk olarak parka gidip etrafı kapalı olan kaydırağın düz olan kısmına çıkıp orada uyuyordum. Orada beni kimse görmüyordu. O gün akşama kadar orada kaldım. Ara sıra uyumuşum. Uyandığımda yanımda yeşil simler ve pullarla yazılmış bir doğum günü kartı vardı. Gördüğümde yüzümde ister istemez bir gülümseme oluştu. Bu "E" her kimse beni izliyor olmalı diye düşünmüştüm. Parktaki direğin üstündeki saate baktığımda saatin on bir buçuk olduğunu gördüm. Ve hızlı adımlarla aşağı inerek yetimhaneye doğru yürümeye başlamıştım. Sonra biri bileğimden tutup beni ara bir sokağa çekmişti. Bu kişi tek zorbam olan Arda. Onu gördüğümde ani bir cesaretle sol yanağına kuvvetli bir tokat attım. Sonra onu duvara ittim ama o kadar güçlü değilmişim öğrenmiş oldum. Arda ona vurmamama rağmen yere yığıldı ve vücudu kesilmeye başladı. Kollarında, bacaklarında bir sürü kesik vardı. Ama özellikle de olan yüzüne oluyordu dudağı patlamıştı, gözleri mosmordu ve bir sürü kesik izi. Aslında rahatlamıştım. Bana yaptığı onca şeyden sonra onu kurtarmayı asla düşünmedim. Onu o sokakta bırakarak yetimhaneye geri döndüm. Bugün benim doğum günüm. On üç yaşındaydım. Artık Arda bana bulaşmıyor. Bazen bileklerinin kesilmiş olduğunu görüyorum. Göz altları her zaman mosmor ve saçları her zaman dağınık. Sanki her gün öcü görüyormuş gibi. Ama umrumda değil. En azından böyle daha insancıl. O gece yastığımın altında kart bulamadım. Onun yerine küçük bir müzik kutusu var. Müzik kutusunun tabanında büyük bir "E" harfi var. Bu benim ilk hediyem. On dört yaşındayım. Artık her gece uyurken müzik kutusunu dinliyorum. Arda ve arkadaşları yetimhaneden kaçmış. Anne ve yavru ördekleri gibi. Yetimhanedekilerin çoğu mutlu. O gün yastığımın altında bir doğum günü kartı daha buldum. Bugün benim doğum günüm. Güncel... Artık 15 yaşındayım. Yine yetimhaneden kaçtım ve parka doğru yürümeye başladım. Kaldırımda yürürken önümde biri durdu ve devam etmemi engelledi. Siyah saçları alnının bir kısmını kapatıyordu.
Umarım bölümü sevmişsinizdir. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 🍀 ❤️ 🍀
|
0% |