@ecomeco
|
Keyifli okumalar Şarkı:Uyursam Geçer Mi? - Canozan 🍀 ❤️ 🍀
Gözlerimi açtığımda yatakta yatıyordum. Doğrulup etrafıma bakındım. Pastel yeşil duvarları çok hoş görünüyordu. Odayı incelemeye devam ederken köşede duran boy aynasını gördüm. Aynadan kendime bakınca dün geceyi hatırladım. Dağınık saçlarım ve kanlı giysilerim bütün olanları hatırlamama sebep oldu. Peki şuan neredeydim? Yataktan kalktım ve odanın kapısına doğru yürüdüm. Kapıyı yavaşça açtım ve koridora çıktım. Kapının biraz ötesindeki merdivenleri fark ettiğimde yavaşça merdivene doğru yürüdüm ve aşağı inmeye başladım. Alt kata geldiğimde koltukta arkası dönük oturan bir adam vardı. Dün gece yanımda olan tek kişi Erendi. Koltukta oturan kişinin o olması muhtemeldi. Yavaşça ona doğru ilerlediğimde beni fark etmiş olacak ki koltuktan kalktı. Yüzü hâlâ görünmüyordu. "Günaydın." Sesinden Eren olduğu anlaşılıyordu. Rahatlamıştım. Neden rahatlıyorum ki? Sadece bir gündür tanıdığım birinin yanındayım ve bunları düşününce dün gece olanlar da hiç normal değildi. "Neden buradayım?" diye sordum sakince. Önce olanları anlamak en mantıklısıydı. Bana dönerek konuşmaya başladı. "Dün gece koşarken uyuyakaldın. Seni yetimhaneye veya başka bir yere bırakamayacağım için de evime getirdim. İstemezsen gidebilirsin ama hatırlatırım ki gidecek bir ailen veya kalabileceğin bir yetimhane yok." Aile yok. "Eren." "Efendim." "Sen kimsin tam olarak? Bence haklı bir soru çünkü yıllarca bana kart gönderiyorsun. Hadi belki bu normal, bir gün bam diye biri geliyor yonca falan diyor ertesi gün kaldığım yetimhanedeki herkes ölüyor, ben hariç. Sonra bir anda bir kaç saat önce tanıştığım kişi geliyor ve kaçıyoruz. Hem de hiç bir suçum yokken. Kimsin sen? " " Hiç bir suçun yokken, öyle mi? " Ne demek istediği hakkında hiç bir fikrim yoktu. Oturmamı işaret ettiğinde karşısındaki koltuğa oturdum. " Ben Eren, açık konuşacağım. Her şeyi bilmek ister misin? " " Zaten bunu istemiştim. " " İkimiz de kırmızı yonca kullanıyoruz. Kırmızı yoncayı bulan kişiler artık normal bir insan olamaz. Ayrıca şunu da söyleyeyim, yoncanın kırmızı olma sebebi daha önceden yoncayı kullanan kişilerin kanı. Dün parkta elini kesmiştim ya kırmızı yoncayı kullanan kişilerden birisin artık. Beni suçlama, bunu yapmasaydım ölecektin. Yonca kullanıcısıyla bağlanır. Yonca ölürse kullanıcı da ölür. Ama kullanıcı ölürse yonca var olmaya devam eder. " İki şekilde de ben ölüyorum. Çok saçma. " Yonca hakkında bilmen gereken son şey de yoncayı bulanların kendilerine özel güçleri olması. Yonca hakkında bunları bilmen yeterli. " " Hiç bir suçun yokken kaçma kısmına gelirsek, yetimhanedekilerin hepsini senin öldürdüğünü söyleseydim bu ağır gelir miydi? " Şaka yapıyor olmalıydı. Benim yaptığımı mı söylüyordu yani? On beş yaşındaki bir kız çocuğu bunu nasıl yapabilirdi ki? Ben yapmadım zaten, beni suçlayamaz. " Altı yaşındayken olanları hatırladın mı? Kırmızı yoncayı bulduktan sonra yetimhaneye gittiğinde herkes ölmüştü hani, onu da senin yaptığını söyleseydim her şeyi bilmek ister miydin?" Nasıl yani, bunları ben yapmış olamam. Ama iki gündür tanıdığım birine de güvenmem. " Sana inanmıyorum, bunları ben yapmadım. " " Evet, belki sen yapmamış olabilirsin ama kesinlikle ruhun yaptı. " " Bu da senin güçlerinden biri, şuan kontrol edemesen ve büyük bir soruna yol açsa da bunu öğrenmen lazım." Her şey normalmiş gibi çok rahat konuşuyordu. " Ruhunu bedeninden çıkarabiliyor ve şuan yapamasan da onu kontrol edebiliyorsun. Kullanabilene çok değerli bir silaha dönüşebilir ama bu senin gücüne kalmış bir şey. " " Senin bir gücün var mı peki? " Bu soruma cevap vermeyecek gibi duruyordu. "Cevap vermeyecek misin?" "Bilmene gerek olduğunu sanmıyorum." Eren'e hâlâ güvenmiyordum. Kim güvenirdi ki, onu tanımıyorum bile. "Odanı sevdin mi?" "Odam?" "Yukarıda pastel yeşili duvarları olan odayı diyorum, orası senin odan." "Burada kalacağıma neden bu kadar eminsin?" "İstersen gidersin. Umrumda olmaz." "Odamı bile hazırladığına göre umurunda sanki." "Karnın acıkmadı mı senin?" Konuyu değiştirmeye çalıştığına göre belli ki gerçekten umrundaydım. "Evet, acıktı." Koltuktan kalkıp mutfak olduğunu tahmin ettiğim yere doğru ilerledi. Ben de peşinden gittim. Evet burası mutfaktı. "Ben kahvaltıyı hazırlarken sen de telefona falan baksana, kuyruk gibi peşimde mi dolaşacaksın?" Telefon mu? Ben telefonu yetimhanede unutmuştum. Yetimhaneyle birlikte yandı mı yoksa? "Merak etme ben telefonu aldım, yanmadı yani, salonda sehpahanın üstünde." Salona gittim ve telefonu aldım. Telefonu açtığımda ilk işim "Yakışıklı olan" diye kaydedilen kişiyi "Eren" e çevirmek oldu. Biraz sonra Eren kahvaltının hazır olduğunu söyledi ve kahvaltı ettik. Günün çoğunu "odamda" geçirdim. Düşünülecek çok şey vardı. Ara sıra içim geçmiş derken akşam oldu. Akşam yemeği için Eren pizza sipariş etti. Biraz oturduktan sonra yine yukarı çıktım. Yatakta uzanırken bir şey fark ettim. Eren'in güçlerini öğrenebilmem için güçleri kullanmaya mecbur bırakabilirim. Bunun için onu zor durumda bırakmam gerek. Odaya bakındım. Boy aynası. Aynaya doğru yürüdüm. Amacım Eren'i öldürmek değil, sadece güçlerini öğrenmek. Masadaki bibloyu alıp aynayı kırmak için kullandım. Çıkan ses Eren'in duyabilmesi için yeterliydi. Kırılan parçalardan en büyüğünü aldım ve elimle iyice kavradım. Odanın kapısı açıldığında içeri giren kişi Erendi. "N'oldu?!" Arkamda sakladığım elimde tuttuğum aynayla Eren'e doğru yürüdüm. "Sana bir şey oldu mu, iyi misi-" sözünü bitirmeden aynayı karnına sapladım. Amacım sadece güçlerini öğrenmek. Nedenini anlamadığım bir şekilde gülmeye başladı. Canı acıdığı belliydi. O zaman neden gülüyordu?
Umarım bölümü sevmişsinizdir Oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayın 🍀🍀 |
0% |