Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@ecrin_boooks

Çok mutluyum dışarda kar yağıyor ve karla oynamayı gerçekten çok seviyorum keşke her kış böyle dolu dolu yağsa.
"Nicola hadi kız eve gir hasta olacaksın," diye bağırmıştı Babam. Babamın adı Noah, üvey annemin adı Diana. Benim annem bir hastalıktan dolayı vefat etmişti babamda işler yüzünden bana çok fazla vakit ayıramıyordu. O yüzden bir kadınla evlenmişti o da Diana. Ama bana bir zararı yoktu bana çok iyi davranıyordu sadece onun kızı Victoria bana kötü davranıyor.
"Baban haklı kızım gel biraz ısın," dedi üvey annem. Gördüğünüz gibi bana iyi davranıyordu sırf bana iyi davranıyor diye fazla anne demiyorum ona çünkü benim gerçek annem vardı Alice'di adı.
"O senin kızın mı?" Bunu söyleyen Victoria'ydı alışmıştım bu durumlara, bana sürekli öyle davranıyordu. "Victoria kardeşinle böyle konuşman hoşuma gitmiyor kızım." Üvey annem ikimizi de eşit seviyordu ve bundan çok mutluydum.
"O benim kardeşim de-" Babam sözünü kesmişti. "Victoria şimdi sırası mı?" Yerimden sıçradım, Babamın bağırmasına. Biraz sinirli bir insandı Babam. "Noah biraz sakin olabilir misin? Alışmak kolay değil tabii," üvey annem demişti bunu kızını koruması için. Normalde bende olsam, azda olsa savunurum yani. Savunacak bir şey yok ortada altı ay geçmişti evleneli.
"Diana altı ay geçti ne zaman düzelecek bunların arası, ne zaman düzelecek? Kardeş dediğin korur sahip çıkar ama bunlar ne!" Babam çok sinirlenmişti ama bir yandan haklıydı ablam bana hiç ısınamadı hep kötülüyordu beni.
"Kardeşinden özür dile Victoria." Üvey Annem kavga uzamasın diye sanırım böyle dedi. "Ama anne"
"İtiraz etme, hemen özür dile!" Annem sesini yükseltmeye başlamıştı. "Sorun değil ben alıştım artık," dedim.
"Alışma kızım o senin kardeşin siz birbirinize destek olu-" üvey ablam Babamın sözünü kesti.
"O benim kardeşim değil!" Şimdi yandı işte. “Benimle bu şekilde konuşamazsın biz seni annenle böyle eğitmedik. Saygını bozma bende seni bozmayayım!"
Daha fazla dayanamayıp dışarı attım gene kendimi büyük çam ağacının yanında kütük var ona oturdum.
Keşke Victoria'yayla iyi anlaşabilsem ama işte her zamanki gibi. Üvey diye yapıyor bütün bunları kesin. Biraz oturduktan sonra ormana gezintiye çıkmaya karar verdim. Kar dizlerime kadar yağmıştı yürümekte zorlanıyordum.
Ooo buraya birileri gelmiş ayak izleri var her tarafta, bir şeyler yapmışlardı buraya, tam olarak ne yaptığını hiç anlamadım.
Ayağımla bir şeye basmıştım görmek için karı eşeledim ve bir ipe basmıştım. bu bir tuzak! Bir anda çuval gibi bir şeyin içine girmiş oldum. Ardından kendimi havada buldum.
Bu şey iplerden örülmüştü. İpler yırtılmıyordu kalın iplerden tercih edilmişti. Kesin bu bir hayvan tuzağı içindi. Ne kadar güzel, hayvan tuzağına yakalanmam.
"Kimse yok mu? Yardım edin!" Bağırmaya başladım ama kimse yoktu. Daha çok bağırmaya başladım. Birinin geldiğini duydum o yöne doğru baktım. siyah saçlı çekik gözlü bir erkek tam altımda duruyordu. Şerefsiz kesin o kurdu tuzağı.
"Bekle şimdi kurtarıcam seni." Bir zahmet. Bir tane ipi kesiyordu bu ip ağaca bağlıydı. İpi kesince bir anda onun üstüne düştüm kafamı çarptığım için başım dönüyor gözlerim kararıyordu.
"Hey iyi misin?" Omuzumdan beni dürtüyordu. Hiçbir tepki bile vermedim. gözlerim kapanmıştı çünkü kafamı çarptığım yer taş olduğu için başım dönüyordu. Elimi kafama doğru götürdüğümde, sanki bir şey akıyor gibi hissettim. Kafam kanıyordu, karın kırmızı ile kapandığını gördükten sonra gözlerim tamamen kapandı.
"Hey aç gözünü, lanet olsun." Bir anda bedenimin havalandığını hissettim. Beni bir yere götürüyordu vücudum buz kesiyordum üşüyordum. Kafasındaki bereyi çıkarıp benim kafama koymuştu sonrasında zaten komple gitmiştim, bayılmışım.
🔮

Uyandığımda bir koltukta yatıyordum üstümde bir yorgan vardı ve şömine yanıyordu bir evdeydim.
Kendime anca gelmeye başladım kafamda bir bez vardı sanırım yaraya pansuman yapılmıştı.
"Şükür kalktın." Bir anda o sese döndüm ve hemen ayağa kalktım, hızlı kalktığımda başım dönmeye başladı yanımdaki duvardan destek almıştım. Yanıma doğru yaklaştı.
"İyi misin? Merak etme bende zarar gelmez. Kafanı sert vurdun sanırım biraz dinlen." Elimden ve kolumdan tutarak geri koltuğa götürdü. Oturunca uzanıp kendimi uykuya verdim çünkü çok yorgundum. Bunu neden yaptım emin değilim. Hiç tanımadığım ve beni ilk defa gören bir adam beni evine getiriyor bende uykuya dalıyorum ne kadar iyi bir durum bu.
Sanırım bir-iki saat falan uyudum tam emin değildim belki de yarım saattir.
"Şey... Beni kurtardığın için teşekkür ederim."
"Rica ederim. Elimden geldiği kadar insanlara yardım eden biriyimdir." Kendini övüyor buda
"Ben artık gideyim tekrardan teşekkür ederim," Dedim.
"Bir dakika bir durur musun?" Ne diyecek acaba? Bir an önce buradan çıksam iyi olacak.
"İsmin nedir?" Tanışmak istiyor sanırım.
"Benim adım Nicola memnum oldum senin ki ne?"
"Benim adımda Edward bende memnum oldum. İstediğin zaman gelebilirsin genellikle yalnız duruyorum burada.
Yardıma ihtiyacın varsa hiç çekinmeden söyleyebilirsin."
İyi bir insana benziyordu ama gerçekten öyle miydi?
"Tamam." Dedim geçtim kenara.
Dışarı çıktım ama ben bu yolu bilmiyorum nereye gelmiştim böyle.
"Yolu biliyor musun?" Bilsem durmazdım burada zaten.
"Hayır buraları bilmiyorum."
"Zamanında öğrenirsin, gel benimle seninle karşılaştığımız yere kadar götüreyim."
Zamanla öğrenirsin derken sürekli buraya falan geleceğimi mi düşündü acaba?
"Tamam sağol." Yola çıkmıştık, kar gene yağıyordu, lapa lapa çok güzel. Saat kaç acaba? Babam beni merak etmiş midir acaba. Off buda soru mu? Tabii etmiştir kim bilir ne kadardır oradayım. Keşke sonradan yine tekrar uyumasaydım merak etmemiş olurlardı. Adımlarımı hızlandırmaya başladım hemde baya hızlı yürüyordum.
"Noldu niye hızlandın." Buda sorumu geç kalıyordum eve.
"Ailem merak etmiştir beni o yüzden hızlandım."
"Anladım."
Bir ses duydum ve bu ses tanıdıkdı. Sese yaklaştığımda bu sesin üvey ablama aitti.
"Nicola neredesin seni serseri." Burada bile aynı şekil bağırıyor bari ismimle bağırsa daha iyi olurdu.
"Ablam beni arıyor ben gidiyorum. Sağol her şey için."
"Rica ederim her zaman." Her zaman mı? Yardım etmeyi seven bir insan sanırım.
"Görüşürüz," Dedim.
"Görüşürüz dikkat et kendine."
"Sende," Deyip ayrıldım yanından.
Koşa koşa üvey ablamın yanına doğru gitmeye çalıştım, yerde o kadar kar var ki zar zor koşuyorum. Bir yere takılıp düştüm sanırım taşa takılmıştım.
"Hani dikkat edecektin ya öyle dedin." Hâlâ gitmemişti buradaydı.
"Sen beni mi takip ediyorsun?"
"Hayır seni takip etsem hiç çekinmeden yanında dolaşırdım. Malum kimse seni korumuyor," ne alakaysa.
kolumdan destek verip yardım etmişti.
"Ne zamandır böyle oluyor." Ne bileyim ben sürekli sakarlığımla mı ilgileneyim?
"Sakar olduğum için arada böyle şeyler oluyor," dedim.
"Dikkat etmelisin." Keşke dikkat edebilsem. Ayy ablam hala bağırıyor ben gideyim onun yanına.
"Ben gideyim kızmasın bana daha fazla."
"Tamam bay bay."
"Bu sefer takip etme," dedim. Hiçbir şey söylemeden yanımdan uzaklaştı.
Hemen, yine üvey ablamın yanına doğru gittim bir türlü varamadım.
"Nedesin sen? her yerde seni arıyorum burada!" Deyip bana bir tane tokat attı. Yere sendeledim burnum kanamaya başladı.
"Senin yüzünden bana kızıyorlardı haberin var mı? Kaç saattir eve gelmiyorsun. Merak ediyorlar, hep seni. Tabii sen ne anlarsın ki."
Aynen ben ne anlarım ki, hiç anlamıyorum.
"Kalk, yürü gidiyoruz." Benim kolumu çekiştirerek götürüyordu. Canımı yakıyordu hain köpek.
"Canımı acıtıyorsun farkında değil misin?" Dedim.
"Ay pardon majesteleri bir dahakine daha dikkatli olurum. Ne diyorsun be yürü ya." Hâlâ kolumu çekiştiriyordu bir türlü bırakmamıştı sanki bir yere kaçacağım. Burnumdaki kanı silmeyeceğim görsünler ne yaptığını.
Yaklaşık beş ila on dakikadır yürüyorduk anca gelmiştik eve. burnumdaki kan kurumuştu, kalmıştı.
"Bak şu kızına sokaklardan topluyorum." Beni solana Babamın ve üvey annemin önüne fırlatmıştı.
"Terbiyesizlik yapma, sen nasıl bir insansın nasıl itebiliyorsun kardeşini. Burnundaki kan mı?"
"Evet baba ablam beni-" Sözümün kesilmesinden hiç hoşlanmam.
"Yalancı köpek seni ağacının dalına çarptın." Sensin yalancı köpek.
"Hayır sen bana tokat atınca oldu."
"Kardeşine vurdun mu?" Üvey annem demişti bunu.
"Hayır ben vurmadım." Hâlâ yalan söylüyor.
"Victoria kardeşinden özür dile hemen!" Babamın sesi öfkeli çıkmıştı.
"Hayır istemiyorum o yalan söylüyor."
Sen harbi bir bayat malsın.
"Farkında mısın? Böyle bir olayı ben niye yalan söyleyim, mal mıyım ben?" Dedim. Artık yeter hep beni kötülemesinden bıktım.
"Mal olduğun için söy-"
"Yeter! Hemen geçin odanıza çıkmayın, ormana da bir hafta çıkmak yok."
Hayır ama ben ormansız yapamazdım, ormanı çok seviyorum orası bana huzur veriyor. Tek huzur verecek yer orası olduğunu düşünüyorum ve öyle hissediyorum.
Odama gidip kapıyı kapattım. Şu ormana bak ya, kar yağınca gerçekten çok güzel bir manzarası oluyor. Şuan tek yaptığım pencereye bakmak oluyor başka hiçbir şey yapamamak gerçekten çok üzücü. Burnumdaki kan hâlâ durduğunu fark ettim bir tane bez parçası alıp kanı silip çöpe attım.
Ama benim ormana gitmen lazım. Odama sıkılırım. En çok sevdiğim yer orasıydı. O kadar güzel hissediyor ki. Gerçi kitap okuyabilirim çok seviyorum çünkü, ama ben ormanda daha çok vakit geçirdiğim için daha çok seviyorum. Aklıma takıldı, herkes yatarken çıkacağım ama karanlık olduğu için fenerimi de alacağım o zaman daha net görürüm. Şimdi zamanın biraz geçmesi için kitap okuyacağım.

                                 🔮

"Ya ama o kıza yazık değil mi şimdi? madem istemiyorsun ayrıl illa aldatman mı gerekiyor?" Kendi kendime söyleniyordum kitaba hava kararmış saatin kaç olduğunu fark etmedim.
Öncelikle saate baktım. saat on buçuk mükemmel bir zaman dilimi. Şimdi üvey annemi, üvey ablamı ve babamı kontrol etme zamanı.
Önce üvey ablamın odasını kontrol etmek yavaş yavaş odadan çıktım ve sessizce yürümeye özen gösterdim.
Şimdi Victoria üvey ablamın kapısındaydım anahtar deliğinden baktım evet oradaydı ve uyuyordu. Tamam şimdi sıra üvey annem ve babamda.
Odasına doğru yaklaştım yine anahtar deliğinden baktım. Babamı gördüm uyuyordu. Üvey annem, lanet olsun ki o hâla ayakta yavaş yavaş odama giderken ses çıkardım lanet olsun cidden.
Anahtar deliğine tekrar baktım, buraya geliyordu ne yapabilirdim acaba? Buldum, hemen saçımı karıştırdım gözümü biraz kıstım kendimi uykudan yeni uyanmış moduna soktum.
"Kızım daha uyumadın mı?"
"Yok ben uyuyordum şimdi kalktım. Çok susamıştım o yüzden mutfağa doğru giderken ses çıkardım yanlışlıkla. Uyandırmadım değil mi?" Zaten uyumuyordu da neyse.
"Yok canım ben şimdi yatıyordum zaten. Sende geç kalma suyunu iç yat."
Aynen yatacağım(!)
"Tamam uyuyacağım zaten uykum var." Gram uykum yok ve uykuda hissetmiyorum.
Üvey annem odasına gidince ne olur, ne olmaz mutfağa su içmeye gittim. Suyumu doldurup içtikten sonra tekrardan anahtar deliğinden baktım evet uyuyordu sonunda. Odama gittim yorganımı içine yastık koydum bir kaç tane içinde uyuyorum diye görünsün. Pelerinimi alıp giydim, kafamı örtüm, fenerimi alıp pencereden çıktım.
Ooo dondum bu ne çok esiyor ve yine lapa lapa kar yağıyor. Bu seferki daha çok yağıyordu. Biraz etrafta gezineyim sonra hemen içeri geçerim. Gece daha güzel oluyor. Yüzüme vuran rüzgarla rahatlıyor ve huzur buluyordum.
Ne oluyor ya korkmaya başladım sesler geliyor, bu yürüme sesi tamda arkamdan geliyor.
Işığı tutuyorum o tarafa ama kimse yok. Adımlarımı hızlandırdım, eve gidemezdim çünkü görürse evimin yerini öğrenir. Yorulduğum için bir ağacın arkasına saklanıp nefes almaya çalıştım lanet olsun bende panik atak var terliyorum ve korkuyordum umarım bayılmam. Tekrar aynı sesi duydum ve ani hızda ağzımı kapatmıştı kollarımı birbirine bağladı, çırpınıyordum kaçmak için ama ne kadar çırpınırsam o kadar sert tutuyordu.
"Senin gibi birinin bu saate ne işi var. Sadece tavşan avlamak istemiştim ama karşıma sen çıktın hedefim değişti. Akşam yemeğini benimle eşlik etmek ister misin?"
Hayır bırak beni titremeye başladım nefes alamıyordum, kalbim yerinden çıkacak neredeyse çok hızlı atıyor. Off midem çok kötü bulanıyor göğsümde sert bir baskı oluşuyor.
"Uslu dur artık hadi yürü." Beni zorla yürütüyordu bırakmıyordu sersemlemiştim.
"Ee yeter be!" Kılını çekti.
"Önce seni öldürmeye başlayalım o zaman." Tam çektiğim anda gözlerimi sıkıca kapattım. Görmek istemiyordum ölümümü görmek istemiyorum. Bir anda adam beni bırakıp yere yığıldı gözlerimi açtığımda göğsüne biri ok atmıştı
Kim beni kurtardı ve bu kadar iyi bir de çok hızlıydı. Etrafıma baktım ama kimseyi göremedim korkudan onun kılıcını aldım ve sağa sola doğru uzatmaya başladım. Sesler geliyordu birinim bana yaklaştığını hissettim.
"Yaklaşma git yoksa seni öldürürüm." Dönüşmesi savaşmayı bilmiyordum ama kendimi savunmak için bunu yapmalıydım. Ses yaklaştı ve tam ona saplarken kılıcım düştü ne olduğunu, ne ara olduğunu ve bu kadar hızlı olduğunu anlayamadım.
"Beni öldürmek istiyorsan iki kez düşünmeni tavsiye ederim." Bu ses Edward bu onun sesiydi.
"Edward sen misin?" Dedim emin olmak için.
"Benden başka kimse seni kurtaramayacağı için."
Feneri ona tutmuştum artık yüzünü görüyordum. Dayanamadım bir anda sarıldım ama sonra hemen geri çektim.
"Kusura bakma ben bir anda-“ Edward Sözümü kesti
"Sorun değil," Dedi.
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim," Dedi Edward tekrardan söze girdi.
"Bu saatte dışarıda ne işin var senin?”
"Senin ne işin var," Feneri hâlâ ona tutuyordum.
"Şu Feneri bana tutmayı bırakırsan anlatacağım, gözümü alıyor." Haklıydı onun yüzüne tutup duruyorum.
"Pardon," Feneri yüzünden çektim.
"Sabaha karşı aç kalmamak için av yapmaya çıktım." Bu saatte neden herkes avlanmaya çıkıyor onu anlamıyorum.
"Bu saatte," dedim çünkü saat geçti tabii yazın olsaydı fazla karanlık olmazdı.
"Sabah üşendiğim için bu saatte avlanıyorum." Sabah niye üşensin ki bence başka şeylerin peşinde. Öğreniriz kısa zamanda.
"Peki ben gidiyorum eve doğru."
"Sen niye buradasın?”
"Hava almaya çıkmıştım sadece," Aynen hava almaya çıktım.
"Hava almaya?" Hayır evden kaçmıştım dönecektim maalesef.
"Evet yalan borcum mu var?" O sırada yalan söyleyen ben.
"Peki sen öyle diyorsan öyledir." Aynen öyle.
"Evet öyle zaten." Deyip gülmüştüm. O nasıl bakmak öyle gözleri parlıyordu sanki.
"Noldu niye öyle baktın," Dedim.
"Hiç." Hiç mi? Yalan söylüyor gibi bir ifade var yüzünde.
"Emin misin?" Dedim.
"E-evet." Kekeleyerek söylüyordu kesin yalan söylüyor çok net. Gülüşümü tutamadım.
"Noldu?" Dedi. Şimdi bende aynı cevabı vereceğim ona.
"Hiç." Gene gülmeye başlamıştım.
"Sen ne kadar fena bir kızsın ya." Öyleyim zaten.
"Kaç yaşındasın sen?" Dedi.
"On yedi sen kaç yaşındasın?" Dedim.
"Biraz küçükmüşsün. Bende on dokuz." On dokuz mu? Ben onu On yedi falan sanmıştım gerçi pek bir fark yok.
"Sende baya büyükmüşsün." Dedim gülerek. Aniden rüzgar esti baya donmuştum hasta olmasam bari. Bu arada yaşımızda pek bir fark yoktu da, neyse.
"Ben gideyim artık hava çok soğudu, üşümeye başladım." Dondum bu ne buz gibi.
"Tamam, görüşürüz o zaman."
"Görüşürüz."
Deyip ayrıldım yanından, adımlarımı hızlandırarak yürümeye başladım. Çok fena rüzgar var ve lapa lapa kar yağıyor. Gece gece dışarı çıkarsam olacağı buydu.
Eve vardım sonunda ama bir dakika ışıklar açık ve pencere kırık hemen odamın penceresinden girdim ve kapattım, üstümü hemen değiştirip pijamalarımı giyip yorganın içindeki yastığı çıkardım. Üvey ablam yine bana bağırıyordu ama sesi ağlamaklı çıkıyordu. Hemen seslendiği yere doğru gittim.
"Nicola kalk artık gel buraya," deyip durdu.
"Geldim patlama," Şoka girmiştim. Hayır hayır bu gerçek değil, bu ger- yere sendeledim. Üvey annemin nabzından bıçak saplamışlardı, babamın tam kalbinin oraya saplanmıştı. Her taraf kan gölü olmuştu, evet ağlıyordum. Her tarafta çığlık atıp ağlıyordum kendime kızıyorum bir yandan çünkü hiçbir şey gelmiyordu elimden, sadece ağlıyordum.

Loading...
0%