Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@ecrin_boooks

İşte beklenen gün geliyor.

Yapamazsam ne olacak peki.

Ama başarabilirim.

Hiçbir şey bana engel değil.

Sen öleceksin çünkü bunu ben yapacağım.

Bunu bizzat ben sağlayacağım.

Hem de kendi ellerimle.

"Bütün her şey senin yüzünden oldu farkında mısın ben senin yüzünden bu hale geldim." Hayır, ben bir şey yapmadım her seferinde beni suçluyor.

"Ben ne yaptım?" Konuşmamı beklemeden bana tokat attığı an yere doğru sendeledim.

"Daha ne yapacaksın, her şey senin yüzünden. Annem ve babamın ölümü ve saldırıya uğramam, pes etmeseydim ben orada ölüyordum farkında mısın?" Sanki her şeyi ben plandım. "Ben mi çağırdım Edward'ı, ben mi öldürdüm annemle babamı neden her şeyi ben yapmışım gibi konuşuyorsun?" Artık sesimi yükseltmiştim.

"Aynen ormana giden de bendim ya Edward' a evimin yeri-" sözünü kesmem gerekiyor çünkü yanlışı var.

"Ben salak mıyım da evimi göstereceğim başım beladayken beni o korudu, başıma bir şey gelir diye benimle birlikte geldi. bulduğu için bende ona kızgınım ve sende benimle birlikte ormana gittiğini hatırlatırım."

Bana tekrardan vuracağı zaman refleksle elimi kaldırdım onu engellemiştim ama ne yaptığımı bende inanamadım dövüşte iyi değildim.

"Kavga istiyorsun yani tamam o zaman," kılıcını eline aldı ve bana da bir tane fırlattı. Elime aldım ama ne yapacağımı bilmiyorum, hiç bir hareketi bile düzgün yapamazdım.

"ben o hareke-" derken sözümü tamamlama izin vermedi.

Direk kılıcını bana doğru hızlı bir şekilde uzattı. onun kılıcı vurdum ama pek de faydası olmadı. hiç yerinden bile kıpırdamadı.

"Yapabileceğin bu mu? Emin ol yüzde beşini sana kullanıyorum hatta az bile." bu kadar zayıftım işte.

Tekrardan kılıcını bana doğru uzattı, kendi kılıcımı ona doğru uzattım. Şuan ikimizin de kılıcı ortada birleşti ikimizde kitlendik. Ama gücüm artık tükenmişti beni duvara doğru ittirmişti orada sıkışıp kalmıştım. Kılıcıyla beni ittiriyor ama bırakmıyordum, bırakırsam yüzüm ortadan ikiye bölünecekti.

"Şimdi işin bitti senin o kadar zayıfsın ki istesem seni şuracıkta öldürebilirim." İyice sinirlerim bozulmuştu.

"Artık o kadar kolay lokma değilim." Sinirden birden onu söyledim ama şimdi naneyi yedim.

"Öyleme, ama sen asıl gücü görmedin." İyice kılıcı bastırmaya başladı artık titremeye başladım.

"Ne oldu zorlanıyor musun?" Victoria artık git, valla öleceğim burada. Dayanamadım aşağıya doğru eğilip boşluğunu kılıçla çizik büyük bir çizik atıp karşı tarafa takla atarak geçtim o sırada Victoria acı içinde bağırmıştı.

"Seni öldüreceğim!" Diye bağırmaya başladı. Yanıma doğru geldi tekrardan bir hamle yaptı kılıcımı düşürmeyi başarmıştı, ayağıyla kılıcımı uzaklaştırdı.

"Şimdi ne yapacaksın bakalım?" En iyi yaptığım şeyi yapacağım tabii ki kaçmak. hemen başladım kaçmaya.

"Öyle kaçıp gitmek yok." Kılıcını bana doğru attı boşluğuma saplanmıştı boğazım yırtılana kadar çığlık attım. Bu kadar iyi miydi hedefleri?

"Benden kaçamazsın demiştim." kılıcı çıkarmaya çalışıyordum ama canım çok acıyordu. Her taraf kan gölüne dönmüştü.

kılıcı çıkardım elimdeydi ama yine kan akmaya devam ediyordu hem benden hem de Victoria'dan. Yerden benim kılıcımı almıştı bana doğru yaklaşıyordu ama engel olmadım ölmek istiyordum bu acı çok fazlaydı benim için artık dayanamayacak gücüm kalmamıştı.

"Öldür beni, durma hadi yap öldür beni!" Boğazım yırtılacak en sonunda o kadar çok bağırdım ki ama o yapmıyordu öldürmüyordu. "Diğer dünyada görüşürüz," dediği an kılıcını bana sapladı. Gözlerimi açtığımda bunun bir kabus olduğu gördüm ter içindeydim. Ağamaya başladım çok korkmuştum yataktan kalktım elimi yüzümü yıkadım. Kapının açılmasıyla irkildim, o kadar hızlı girilir mi?

"Noluyor bağırıp duruyorsun?" Dedi.

"Kabus gördüm sadece, iyiyim," dedim ama korkmuştum.

"İyi olduğunu sormadık," dedi Victoria her zamanki hâli işte ne beklersin.

"Gel benimle işimiz var," sabah sabah ne işi, kim bilir ne çıkardı ortaya.

Bir şey demeden onu takip ettim. Çatı katına ulaşmıştık ve orada bir sürü kılıçlar, yalar, oklar, zırh vb. Eşyalar vardı.

Elime bir tane kılıç verdi ve kendine de bir tane aldı. Tahmin ettiğim şeyi mi yapacak yoksa?

"Benimle dövüşmeni istiyorum ne kadar iyisin onu test etmek istiyorum." Kabusum gerçek olmasın lütfen.

"Sonrada gel beni öldür," dedim bir anda da demez olaydım. Şuanda bana dik dik bakıyor.

"Seni öldürmek isteseydim döverken hiç gözünün yaşına bakmazdım," dedi. Ama pekte inanmadım.

"Bakma bana öyle başla hadi," dedi ama ben hazır falan değildim.

"Üzgünüm abla ama yapamam," dedim. Ben niye şimdi buna abla dediysem kızar şimdi.

"Kendini savunmayı öğrenmen lazım her zaman yanında olamam," dedi. Boş boş onun suratına bakıyordum bu söylediklerine inanamadım çünkü.

"Hazır. Bir, iki ve üç başla," dediği an kılıcımı ona doğru hamle yaptım ama kılıcıma tekme atarak elimden düşmesine sebep oldu.

"Bu kadar kolay olamazsın hadi devam," dedi ama ben zayıf olduğum için ona engel olamadım. Benden çok iyi dövüşüyordu.

"Hazır. Bir, iki, üç ve başla." Tekrar bir hamle daha yaptım ama yine sürekli benden kaçabiliyordu.

En sonunda kılıçlarımız ortada birleşti ikimizde kaskatı kesildik. Ben onun kılıcını bastırıyorum o benimkini bastırıyor.

"Hadi bakalım böyle bir durumda ne yaparsın?" Hiçbir şey. ne yapacağım taktik falan bilmiyorum, öğretmedi ki direk dövüşe başladım.

"Hiçbir şey, ben bilmiyorum," dedim. Başka çarem yok bilmiyordum.

"Kendine sürekli bilmiyorum dersen yapamazsın. Zekanı kullan ve odaklan," dedi.

Düşünmeye başladım ne yaparsam onu engelleyebilirim?

Duruşum farklıydı ama göz gözeydik dikkatini dağıtabilirdim. Hızlı hareket edip kılıcını sağ tarafa ittirip, sol tarafa geçip ayağına çembe attım böylece onun düşmesini sağladım.

"İyi misin canın çok yandı mı?"

Elimi ona uzattım kalkması için ama o elimi tutup hemen beni kendisine çekip ayaklarını karnıma koyup ters takla attırdı, yere düştüm ama kılıç olan kolumu tutuyordu. Ayağa kalkıp kılıcıma bastı ve kendi kılıcını kaldırdı korkudan gözlerimi kapattım bakmak istemiyordum. Ama kılıcı bana değil kenara sapladı.

"Fena değil ama yine de çok zayıfsın tüm gücümü kullanmadım sana bile," dedi. Tüm gücünü kullansaydı şuan nasıl olurdum kim bilir.

"Savaşırken düşmanına acıma kalkmasına izin verme. Mümkünse gözlemle hangi tarafı iyi kullanıyor ona bak ve hemen oraya bir baskı uygula o tarafını kullanmasın. Anladın mı demek istediğimi?" Dedi.

"Anladım. Bitti mi şimdi gidebilir miyim yoruldum çünkü?"

"Git ama bilgin olsun sana dövüşmeyi öğretmeyeceğim çünkü beceremiyorsun," dedi. Aslında onu devirmeyi başarmıştım neden böyle dedi anlamadım.

"Ama seni düşürmeyi başardım," dedim.

"Ben sana gücümü uygulamadım ama emin ol karşı tarafın sana bütün gücü uygulayacaktır," dedi.

Haklıydı ben onu devirdim ama o bana gücünü uygulamadı nefes nefese bile değildi ama ben sanki bir kurt saldırısından kaçmışım gibiydim.

Kılıcımı yerine bırakıp odama alt kata indim. Kıyafetlerimi çıkarıp daha rahat ve kalın şeyler giydim.

İnanamıyorum ya resmen beni o karın altında dövüş yaptırdı ayakta zor durdum zaten kayıyor her taraf ama soğuk değildi o kadar hareketin ardından tabii.

Biraz dışarı çıkıp hava alıcam evde durunca üzerimde bir bulantı hissediyorum. Ev çok havasız geliyor bana, havalandırınca da aynı halt oluyor.

Tam kapıdan çıkacakken Victoria bana seslendi.

"Nereye gidiyorsun?" Sanki umurunda.

"Ne oldu takip mi edeceksin yine?" Dedim.

"Bir abla olarak bilmem gerekiyor," dedi. Sanki bana çok iyi ablalık yaptın ya bu zamana kadar.

"Ormana gidicem hava almaya," dedim trip atarcasına.

Kapıyı sertçe çekip hızlı adımlarla yola çıktım, adımlarım sertti ama bazı zeminler kaygındı tam düşerken tekrardan dengemi düzelttim.

Bir anda öff diye çığlık atıp ağaca tekme attım. Lanet olsun ayağım canım çok yandı. Ayağımı tutuyordum, tek ayak üstünde zıplayıp duruyordum ama yerler kaygan olduğu için tam düşerken bir el beni kendine çekti.

"Ayağın tabanıyla vursan anlarımda ayak ucuyla vurmakta sende görüyorum," dedi. Bu Edward'tı bununla neden karşılaşıyorum onu da anlamıyorum.

"Neden sürekli buralardasın?" Bu soruyu sormak istemedim ama merak ettiğim için sormuştum.

"Bu soruyu biliyorsundur diye tahmin etmiştim ama yine de söyleyeyim, ben av yapıyorum hem yemek için hemde kendimi geliştirmek için," dedi. Aslında gerek yoktu kendisi yeterince iyi dövüşebiliyordu.

"Beni de eğitebilir misin?" Dedim. Normalde yapamam beceremem ama bir yandan çok istiyordum.

"Efendim anlamadım," dedi.

"Savaşçı olmak istiyorum," kelimeleri bastırarak söyledim.

Bana biraz öyle boş boş suratıma baktı ve bende aynı şekilde.

"Gel benimle," dedi. Soru sormadan onu takip ettim.

Evine gelmiştik. Kapıyı açıp elinde iki tane kılıç vardı sanırım birini bana diğerini kendine almıştı.

"Takip et beni," dedi.

Yine bir yerlere gitmeye başlamıştık ama bu sefer fazla uzaklaşmamıştık.

Burada karlar daha azdı ve yerde bir muşamba vardı üstü hep kar olmuştu.

Muşamba kaldırınca yerin tahta olduğunu gördüm sanırım burada çalışıyordu.

Kılıcın bir tanesini bana verdi bir tanesi kendi elindeydi ve gelişigüzel bileğinde döndürdü.

"Önce bir test edelim bakalım nasıl savaşıyorsun, ona göre öğreticem."

Kalbim yerinden çıkacak gibiydi çok hızlı atıyordu.

"O kadar heyecanlısın ki kalbin küt küt atıyor," dedi sırıtarak. Bende panik atak var umarım bir şey olmaz.

"Hazır bir, iki ve üç başla." Hemen benim üstüme doğru yaklaştı o kadar hızlıydı ki kılıcı gelişigüzel salladım.

Ama hemen kılıcım elimden düştü.

"Yavaş olur musun lütfen?" Dedim.

"Zekanı çalıştır ve odaklan," dedi ciddi bir sesle.

"Hadi bir daha. Hazır bir ik-" üç demeden ben saldırdım ama yanlış yöndeydim bu nasıl mümkündü.

"Ben orada mıyım?" Dedi gülerek.

"Yalancı çekildin deme oradan," dedim sinirle.

"Evet başka ne yapayım çekilmesem ölürdüm," dedi.

"Bir dahakine üç deyince başla," dedi kızgın bir sesle.

"Hazır bir, iki ve üç," dediği an hızlı bir şekilde saldırdım.

Kolumu tutup sırtını bana dönerek, kolumu omzuna attı ve beni düşürdü, resmen takla atmıştım.

Kendimi onun tarafına döndürdüm ve kılıcına tekme atıp düşürdüm. Kendi kılıcımı onun boğazına dayadım.

"Ben kazandım," dedim nefes nefese. Hava soğuk ve karlı ama terlemiştim.

"Aferin sana, böyle devam et. Ama çok zayıfsın gücümü resmen hiç kullanmadım," dedi.

"Eee ne diyorsun eğitecek misin?" Dedim.

"Bakarız ama eğer izin verirsen senin suikastçın olmak istiyorum," dedi. Nerden çıktıysa artık bu iş.

"Neden?" Dedim kaşlarım çatık bir halde.

"Kendini iyi savunamıyorsun çünkü, eğer ben olmasaydım o gece vakti çoktan ölmüştün." Haklıydı o olmasaydı ben çoktan ölmüştüm.

"Bir şartım var," dedim kararlı ses tonuyla.

"Evet seni dinliyorum," dedi.

"Beni yeteri kadar koruyabilecek misin?" Dedim yüzüne bakarak.

"Benim nasıl dövüştüğümü unuttum galiba," dedi sırıtarak.

Suratına bir yumruk geçirdim napıcak diye ama benim canım yandı.

"Bir şeydi becer, bakayım eline." Dedi elimi alarak.

"Senin gücün yokken bana nasıl vurabilirsin ben onu anlamıyorum," dedi elimi incelerken.

Elimi ondan geri çektim.

"Hani hiç kıpırdamadın bile böylemi koruyacaksın beni," dedim trip atarcasına.

"Karşımda sen varsın, düşmanın yok," dedi bana.

"Tamam o zaman," dedim.

Tekrardan muşambayı oraya serdi ve içeri doğru geçtik.

Üşümüştüm hava çok soğuktu. Biraz ısınmaya başladı ama henüz değil hâlâ çok soğuk vardı.

"Biraz ısın ondan sonra seni eve bırakarım," dedi. Eve gitmem gerekiyordu bu soğukta dışarda kalırsam soğuktan ölürüm herhalde.

"Cama bir baksana ne görüyorsun," dedi. Sadece oradan kraliyet görünüyor başka bir şey yoktu.

"Kraliyet var başka bir şey yok," dedim.

"Orada yaşamak istiyorum, hatta kraliyette yaşamak için onlarla iş birliği bile yapıyorum." Şaşırmıştım bence çok iyilerdi orada yaşaması için onlarda yardım ediyor.

"Bence gayet iyi hem onlarda yardım ediyorlar sana," dedim.

"Isındıysan gidelim mi artık?" Dedi. Soruma cevap vermemişti gerçi banane ya ne yaparsa yapsın.

"Tamam hadi gidelim üşümüyorum şuan," aslında biraz daha ısınsam iyidi ama bizim ev sıcaktır. Kapıdan çıktığımızda ona bazı sorular sordum.

"Görev mi veriyorlar sana oradan," dedim.

"Evet hatta benimle birlikte yanılmıyorsam beş kişi falan belkide daha fazla." Gözlerimin açılmasına engel olamadım. Beşten fazla mı? Herkese görev yetiyor herhalde.

"Senin görevin nedir?" Merak etmeye başlamıştım. Yutkundu.

"Ben genellikle avla uğraşıyorum," dedi ama kararsızlık sanki.

"Başka," dedim azını arayarak.

"Çok hatırlamıyorum ama bitkiler falanda toplamaya çalışıyorum yemek için. Bazen de arkadaşımla görevleri değiştiriyorum yapamadığımız görev oluyor."

"Ne mesela?" Bu sefer merak ettiğim için soruyorum.

"Sen benim ağzımı mı arıyorsun?" Merak etmiştim bunu o yüzden yalan sayılmaz.

"Sadece merak ettim," dedim.

"Evine vardık, hadi sen git merak etmesinler."

"Merak edecek kimsem yok ki benim." Cevap vermedi ben eve girince oda gitmiş oldu.

Mutfağa geçip kendime atıştırmalık bir şeyler hazırladım odama doğru gittiğimde Victoria oradaydı.

"Napıyorsun benim odamda!" Sesim sert çıkmıştı.

"Eşyalarını topladım rutubet kokuyor oda," dedi iğrenmiş bir şekilde.

"Sen benim odamı mı topladın?" Ondan beklenilmeyecek bir performans.

"Sana ısınmaya çalışıyorum anla artık," dedi oflayarak.

"Sende ister misin?" Diye sordum.

"Yok sağol, ben içeri gidiyorum bir şey olursa seslen."

Bir şey demedim ve yavaş yavaş yemeğimi yemeye başladım.

(2 yıl önce.)

"Hadi artık kadın uyanmadan gidelim buradan."

"Tamam geliyorum."

"Çabuk ol!"

"Umarım geç fark ederler, suyunu ve ilaçlarını değiştirdim daha iyi etki etsin diye."

"Kafan çalışmaya başlamış."

"Kraliyet bizimle gurur duyacak."

"İşin bitti mi?"

"Evet."

"Kadının adı Alice'miş."

"Evli mi?"

"Evet evli ama eşinin adını bilmiyorum."

"Çocuğu var mı?"

"Evet on altı yaşında bir kızı var hatta kızın adı Nicola."

"Doğru yere gelmişiz demek ki." Ardından biri daha gelir.

"Benim görev bitti, sizin."

"Evet hadi gidelim."

(Günümüz.)

Yatın tekrardan yanına gideyim iyice öğretsin bana dövüşmeyi yoksa karşımdaki kişi benimle dövüşmek isterse rezil olmak istemiyorum.

Tabağımı bitirmiştim mutfağa geçip masaya bıraktım ve bir bardak su alıp odama gittim. Biraz kitap okursam vakit geçer umarım.

 

 

 

Loading...
0%