Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@ecrin_boooks

Seni ilk gördüğüm zaman öldürecektim.

İster bağır,
İster şiddet yap,
İster zindana at.

Ben her zaman senin yanında olacağım ve her fırsatta seni öldürmeye çalışacağım ama sen beni farkedemeyeceksin.
Kendi kanın ile boğulacaksın.

Kaskatı kesilmiştim şuan karşımda Edward, Kral karşımda ve ne yapacağımı bilmiyordum. Korkuyordum hatta titriyor, midem bulanıyor sanırım her şey korkudan olduğu içindir. Evet korkuyordum ama kesinlikle korktuğumu belli etmiyordum saklıyordum eğer korktuğumu anlarlarsa beni o yönden korkutmayı deneyeceklerdi.

"Neler oluyor burada?" Diye sordu Kral. Tam konuşacağım esnada Alex söze altadı. "Benim odama zorla girdi ve benimle olmak istediğini söyledi," ne! Söylediklerin hepsi yalandı. "Hayır yalan söyleme sen çağırdın!" Diye bağırdım. Kimse bana iftira atmaya hakkı yok. "Bana sesini yükseltme diye kaç defa uyarıcam seni," derdi hâla ona saygı göstermem de. "Efendim. Yalandır kendisi beni çağırdı ve benimle olmak is-" Sözümün kesilmesinden hiç hoşlanmıyorum. "Sen bana iftira atmaya nasıl cüret edersin," ben bunu öldürürüm. Kim olduğu umrumda olmaz hemen öldürürüm. "Sen bana iftira atıyorsun bilmem anlatabildim mi?" Dedim kızarak. "O kadar yardım ettim sana karşılığı bu mu? Bana iftira atmak," yok ben yine katil olucam onu istiyor herhalde. "Bana iftira atmayı bırak yoksa..." devamını getirmeye cesaretim yoktu. "Yoksa ne?" Yeter artık. "Öldürürüm seni!" Diye bağırdım. Hatta o kadar çok bağırdım ki sesim bile yankılandı. "Muhafızlar atın şunu zindana su bile vermeyin!" Diye bağırdı Kral. "Sen öldün Alex! Seni ben öldüreceğim bunu bilmiş ol." Kafayı yemiştim iyice ama bunlar benim umrumda değildi. Muhafızlar benim kollarımdan tutup götürüyorlardı. "Sen öldün!" Diye bağırdım. "Alex sen öldün beni duyuyor musun?" Diye bağırdım. Şuan gelen geçen bana bakıyordu.

Zindana doğru beni fırlatmışlardı anlaşılan burada kalacaktım. Peki ben sakinleşir miyim? Tabii ki hayır. "Seni öldüreceğim!" Diye bağırdım tekrardan. Sesim artık hırıltılı çıkıyordu. "O sesini kes!" Diye bağırdı. "Seni öldüreceğim!" Diye bağırdım tekrardan. "Bağırma sus artık!" Muhafızların sözünü dinleyecek halde değildim. "Senide öldüreceğim!" Boğazımdan eser kalmamıştı artık. "Hepinizi öldüreceğim!" Diye bağırdım. En sonunda beni susturamadı yüzüme okkalı bir tokat attı. Yere doğru sendeleyip ağzımdaki kanı tükürdüm. Yanağım zonkluyordu ve boğazım acıyordu.

"Edward nerdesin?" Diye bağırdım. Ben kendim bir şey yapmıyordum bari ondan yardım isteyim. "Edward!" Acaba beni duyabiliyor muydu? "Edward yardım et bu adam beni öldürecek!" Diye bir yalan uydurdum. Yüksek bir şekilde öksürmeye başladım. "Bırak beni dokunma bana!" Diye bağırdım. "Kafayı mı yedin?" Evet yedim var mı itirazın? "Dokunma bana, bırak beni!" Galiba Edward beni duymuyordu ya da o gelmiyordu. "Edward!" Hayatımda hiç bu kadar bağırdığımı hatırlamıyorum. Öyle bir öksürdüm ki boğazım yırtıldı. "Bana dokunma!" Ben pes etmeyecektim. "Kapa çeneni!" Muhafız tam bana tokat atacağı sırada gözlerimi kapattım. Keşke kapatmaz olaydım çünkü Edwart gelmişti ve muhafızı elini havada yakalamıştı.

"Sen ne hakla benim kadınıma el kaldırmaya cüret edersin!" Ben onun kadınımıydım? Hafif gülümse olmuştu yüzümde ama belli etmedi. "Ben ona vu-" bak nasıl yalan söylüyor. "Kimse ona böyle davranamaz anladın mı?" Edward muhafızı boğazlamıştı. O kadar çok sıktı ki ağzından kan gelmeye başladı. Muhafız Edward'a tekme atınca yere sendeledi. "Edward!" Diye bağırdım. O sırada Muhafız benim saçımı tutup duvara vurdu. Kafam kanıyordu ve yere sendelemiştim. Gözlerim bulanıklaştı açmakta zorlanıyordum. "Seni öldürürüm!" Edward öyle bir bağırdı ki sesi kulağımda bir kaç kere yankılandı.

"Seni öldürürüm!"

"Seni öldürürüm!"

"Seni öldürürüm!"

Bugün ölmek istiyordum artık pes etme noktasına gelmiştim. Edward' ın ne yaptığını anlamıyordum. Tek anladığım o adamın boynunu kırmıştı. Yanıma uçarak gelmişti resmen. "Nicola iyi misin?" Ona cevap bile verecek kadar zorlanıyordum. "Nicola bana cevap ver lütfen?" Gözlerimi bile açmakta zorlanıyorum ona nasıl cevap verecektim? "E-Edward," sadece onun ismini söyledim kendimi zorlayarak. "Lütfen konuş benimle, devam et." Konuşacak güçte değildim. "Ö-öldür beni," tek kelime oydu.

"Öldür beni."

"Öldür beni."

"Öldür beni."

Yaşamak istemiyorum. Artık bu benim son nefes alış verişimdi. "Hayır hayır! dayan biraz sen yaşayacaksın," yaşamak istemiyorum ölmek istiyorum.

"Ben yaşamak istemiyorum."

"Beni öldür."

"Beni sen öldür."

"Başkasının elinde ölmek istemiyorum."

Bütün gücümle sadece bunu söylemiştim, devamı yoktu. "Ben yaşadığım sürece sende yaşayacaksın," dedi. "Ve ben senin ölmene izin vermem," dedi. Ayaklarımın kesildiğini hissettim, şuan onun kollarındaydım. Artık bilincim kapalıydı.

7 saat sonra...

"Ne olacağını bilemeyiz, her an her şeyle karşılaşabiliriz. Sadece onun uyanmasını beklemeliyiz," bazı sesler gelmeye başladı.

"Uyanmasını mı bekleyeceğiz şimdi?" Bu sesi tanıyordum. Bu ses Edward'a aitti

"Sanırım uyanıyor," Bu kişiyi tanımıyorum.

Gözlerimi açtım ama açık olduğundan şüpheliyim. "Nicola nasıl hissediyorsun?" Bu kişiyi tanımıyorum ama yinede cevap versem iyi olacaktım. "Başım biraz ağırıyor ama ışıkları açsanız daha iyiydi kimseyi göremiyorum," dedim.

"N-Nicola ışıklar yanıyor," dedi Edward. Umarım yaptıkları şakadır çünkü karanlıkta kalmak istemiyorum. "Nicola ışıklar açık, sen bizi göremiyor musun?" Sağıma soluma baktım ancak kimseleri göremedim. Ayağa kalktım, bazı yerlere bakındım, her baktığım yerler yine aynı karanlıktı. "Neden hiçbir şey göremiyorum!" Diye bağırdım. "Nicola sakin ol ve lütfen bağırma!" Tanımadığım bir insanın sesiydi bu. Böyle bir durumda nasıl sakin olabilirim? Deliricem. "Işıkları açın!" Bazı yerlere gitmeye çalıştım ama önüme sürekli bir engel çıkıp duruyordu. Bir anda birisinin kollarında buldum kendimi. Ne kadar çok çırpınırsam beni daha sert tutuyordu. "Dokunmayın bana!" Öyle bağırdımki boğazım tahriş olmuştu. Yatağa yatırdı beni.

"Nicola lütfen beni dinle, şuanda gözlerine bakmam lazım. Ne olduğunu anlamam için," çıldırmanın bir faydası olmadığı için artık çırpınmayı bırakmıştım. Gözlerime dokunuyordu ve sanırım Işık falan tutuyordu gözüme.

"Göz içi sıvısının yeterli boşalamamasına bağlı olarak göz içinde basınç yükselir ve yükselen göz içi basıncı da görmeyi sağlayan göz siniri hücrelerine zarar verir. Göz siniri hücreleri yükselen göz içi basıncı nedeniyle hasar görerek yavaş yavaş öldükçe çevreden merkeze doğru görme kaybı ortaya çıkar."

"Banane gözün nasıl kör olacağından iyileşmek istiyorum!" Diye bağırınca, Edward koluma vurarak beni susturdu.

"Gözü kanlanmış, çok kolay bir şekilde görebiliyorum." Hâla işinin kolaylığını bakıyor.

"Sonuç nedir onu söyle?" Diye bağırdı. Edward tekrardan koluma vuracakken elini tuttum. "O bir kere olur daha fazla olmaz!" dedim kızarak. "Gözlerin görüyor mu senin?" Dedi Edward.

"Bana inan-"

"Mümkün değil görmesi. Göz kanaması çeşitli rahatsızlığa yol açar ve iki gözünü de etkileyebilir." Doktor konuştu.

"Belirtileri neler peki," sanki çok umrunda. "Ani görme kaybı, görmede azalma, gölgeli görme, göz önünde kırmızı renkli görüntü oluşması, uçuşan cisimler ya da örümcek ağına benzer görüntüler görülmesi."

"Tamam en iyi sizsiniz," dedim trip atarcasına. Bune ya bilmişlik taslıyor herif resmen.

"Kafasını vurduğu zaman yüksek basınç oldu sanırım," Bir şey de emin
olsa şaşardım.

"Ee sonuç?" Dedi Edward. Çokta umrundaydı sanki.
"Bir kaç gün kör kalabilir," ne! Hayır olamaz.
"Ne! Hayır ya, iyileşmenin yolu yok mu?" Diye sordum.
"Maalesef kendi düzelmesi lazım," Hay ben böyle işin.
"O yüzden senin körlüğün geçene kadar birinin sana eşlik etmesi gerekiyor," dedi hekim kadın.

"Kimsenin yardımına ihtiyacım yok benim!" Diye kızdım. Bunu demeseydim daha iyidi, kendi başıma halledemezdim çünkü.

İlerlerken ayağımbir cisme çarptı, tam düşeceğim esnada Edward'ın beni belimden yakalamasıyla kurtulmuştum.

"Bensiz ilerleyebilceğini mi sanıyorsun?" Haklıydı birinin bana yardım etmesi gerekiyordu. "Kendim halledebilirim," farkına vardığım halde neden böyle dedim? "Seni bu zamana kadar kim kurtardı sanıyorsun," anlık duraksadım. "Tuzaktan ben kurtardım, kafan kanamıştı yine ben kurtardım, yolu bilmiyordun ben yardım ettim sana, iki kere zindana girdin yine ben kurtardım seni." Bana bunu demek istiyordu 'ben olmadan bir hiçsin.' Belki de öyleydi onun olmadığı zaman ben bir hiçtim. "Tamam o zaman ama kolum dokunma," dedim. "Onun dışında istediğim yerlere dokunabilir miyim?" Umarım düşündüğüm şeyi yapmıyordur. Kapından birinin geldiğini hissettim.

"Kral Nicola'yı çağıyor."
"Noldu beni mi özlemiş?" Dedim. "Gidince ona sorarsın özlemiş mi özlememiş mi?" Atarlı kız. "Bana bak!" Edward'ın sert sesini duydum. "Bağışlayın böyle demek istemedim. Bir an sinirle söy-" Edward cariyenin sözünü kesmişti. "Benimde sinirliyken birçok şey yaptığım oluyor. O yüzden düzgün konuş!" Dedi Edward. "Affınızı dilerim," dedi cariye. "Sende düş önüme!" Dedi Edward benim omzumdan ittirerek. Bana bile kızması komiğime gitmişti açıkçası.

Edward beni yönlendiriyor, öyleyece gidiyordum. Sanki ben köpeğim o benim sahibim gibi. Bir gün ben onun sahibi olucam ve o benim köpeğim.

Kralın odasına gelmiştim, Edward anlattığı gibi başımı öne eğdim. Ne var ne istiyorsun? Diye sorasım geldi.

"Beni çağırmışsınız, bir arzunuz mu vardı?" Dedim sakin bir ses tonuyla.

"Olanları duydum nasılsın şuan?" Bunun için mi çağırmıştı beni. Herkesin uzaklaştığını duydum sanırım Kral benimle yalnız konuşmak istiyordu.

"Kabul edin. Nasıl olacağımı merak etmediniz," dedim. Keşke yüz ifadesini görseydim. "Evet seni bu sebep için çağırmadım, senin nasıl olduğunla ilgilenmiyorum." Niye soruyon o zaman? "Bana bir teşekkür borçlusun," gözlerimi devirdim. "Ne hakkında beni zindana attığın için mi?" Dedim. "Kelleni almam gerekirken seni zindana attım ayrıca bu cezanın içinde oğlumda var," senin oğlunun... "Ne yapmamı istiyorsun açık açık anlat!" Dedim sert bir ses tonuyla.

"Akıllanmıyorsun."

"Siz sanki çok akılıydınız."

"Senin gibileri ben ne yaptım biliyor musun?"

"Umrumda bile değil."

"Senin gibilerden bahsediyorum ve bu umrunda değil," bunu söylerken gülüyordu.

"Kimse benim gibi olamaz."

"Seninle daha fazla uğraşamayacağım ve hemen oğlumun odasına gidip özür dileyeceksin."

"Neden bena tecavüz uygulamaya çalıştığı için mi?" Dedim bağırarak. "Nicola! Bazen karşında kimin olduğunu unutuyorsun," patlayacaģım ve beni kimse durduramayacak. "Ben karşımda kim varsa ona göre Konuşmamı yaparım," dedim.

Yanıma yaklaştığını hissettiğimde geri geri gittim ama bir cisme çarptığım için yere düştüm.

"Görmüyorsun öyle değil mi?" Görmediğim çok belli. "Evet, bir tek buna zekan yetti sanırım," dediğim anda suratıma bir tane tokat geçirdi. Alışmıştım acılara artık. Benimki görselerdi alışmaya bile dayanamazdı.

"Sana acımakla hata yapmışım. Sen zavallının tekisin," Bu cümle beni çok sinirlendirdi. "Bana bunları söyleyeceğine git kendi yansımana bak. İnsanın içini çürütüyorsun," dedim. Yüzüme bir tokat daha atacağı esnada elini yakaladım.

"O ilk ve sondu," dedim. "Muhafızlar!" Gene başladı. "Emrinizdeyim Kralım," bunun emirlerine uymayın! "Cariyeyi oğlumun yanına götürün," gebersin senin oğlun. "Eğer onun yanına beni götürürsen oğlun ölecek bilgin olsun!" Diye bağırdım. "Hiçbir güç beni ve Vârisimi öldüremez!" Benim gücümü görmediniz tabii o yüzden böyle konuşuyorsunuz.

Kollarımdan tutarak hızlı ve dikkatli bir şekilde beni götürmeye çalışıyorlar. Odaya geldiğimde kapının kenarını tutarak kendimi geri çektim, içeri girmemek için. "İçeri gir diyorum sana!" Muhafızlarda bıkmıştı benden. "Vâris Alex. Efendimiz cezayı sizin vermenizi istediler," Bütün lanetler onu bulsun. "Bırakın beni girmicem dedim!" Diye bağırmaya başladım. "Siz gidin ben onu içeri almasını bilirim," öldürücem onu istiyor. Beni ittirerek kapıyı kapatıp arkamdan kilitlediler. Kapıya doğru yumruklamaya başladım.

Bir anda ayaklarımın yerden kesildiğini fark ettim. Alex'in omzundaydım lanet olsun. "Bıraksana beni hayvan!" Diye bağırdım. Beni yatağının üstüne bıraktı. Kusuyormuş gibi tepki verdim. "Beni bu iğrenç yatağına koyma!" Diye bağırdım. Kalkacağım esnada beni belimden tutarak tekrar yatağına koydu.

"Ne istiyorsun?" Dedim bağırarak. Artık yeter, söylesin. "Bu soruyu sana daha önce söylemiştim," dedi. 'Seni istiyorum,' sözü mü? "Sen git bana iftira at sonra senin istediğini yapıcam, başka emrin." Gerizekalının teki. "Tek kelime seni istiyorum bu kadar emrim," başlayacam onun emrine.

"Dokunma bana!" Diye bağırdım tüm gücümle. "Kafayı mı yedin?" Dedi. İftira atmaya sırası bendeydi. "Bırak, dokunma bana!" Diye bağırdım. Tişörtümün kol kısımlarını yırtmaya başladım, boğazımın bazı kısımlarında yırttım. "Dokunma bana!" Diye bağırdım tekrardan. O beni susturmaya çalışıyordu ama yapamıyordu. "Yardım edin!" Diye bağırdım. Acaba kapıdaki muhafızlar ne yapıyordu.

"Nicola!" Bu Edward'ın sesiydi. "Edward yardım et beni taciz etmeye çalıştı," ağlamaklı ses çıkardım. "Yok artık," ne yani benimle olmaya çalıştığı an hiçbir şey miydi? "Yalancı!" Diye bağırdım. "Sen bittin Alex." Dedi Edward. Yırtık kollarımı kapatmaya çalışıyordu. "Bugün o ölecek," dedim.
"Sen ölürsün sakın deneyim deme!" Diye kızdı Edward. "Ben ölmem, öldürürüm," dedim kendimden emin bir şekilde.

"Benim malımı bir yere götürmeye hakkın yok." Anlık duraksadım. Ben Prens Alex'in malı değilim. "Ben senin malım değilim," dedim. Kendini bir şey sanmasından nefret ediyorum. "O senin nerden malın oluyor?" Diye sordu Edward sakin bir ses tonunu tercih etmişti.

"Ben kimsenin malı değilim ve bu söylediğim söz ikiniz içinde geçerli." Kimse beni alıp satamaz.

"Ben öyle diyorsam öyledir!" Diye bağırdı Prens.

"Bir şeyi unutuyorsun," dedim. Önce bilmesi gereken bazı şeyler vardı.

"Neymiş bilmek istiyorum," bilmek istemesen bile bileceksin.

"Birini bir mal olarak alırken dikkat edeceksin ki senin aldığın o mal seni kullanmasın!" Diye söyledim ona sert bir ses tonuyla.

"Kimse beni kullanmaz, kullandırmam."

"Çok güveniyorsun kendine."

"Evet. O yüzden sen kendine dikkat et."

"Asıl sen kendine dikkat et en beklemediğin anda seni öldürebilirim!" Diye bağırdım tüm gücümle.

"Ağalar, nöbetçiler!" Diye bağırdi Prens. "Atın şunu zindana işkence yaptırın," hayır hayır işkence olmaz! "Hayır!" Diye bağırdım. "Dokunmayın bana!" Diye bağırdım yine. İki kişi kollarıma girdiler. "Dokunmayın bana!" Diye bağırdım boğazım yırtılana kadar.

Sinirime hakim olamadım ikisinin kafalarını birbirine tokuşturdum. Yere düştükleri anda kaçmaya başladım. Gözümde görmüyor ama ondan uzaklaşırsan daha iyi olur. Hepsi peşime düşmüşlerdi, iki nöbetçi kolaydı fazla koşamıyorlardı ama Prens uçuyor resmen. Koşma seslerinden anlıyorum.

Önümde birinin olduğunu hissedip durdum, hızıma hakim olamadım dengemi kaybedip yere düştüm. Prens bana yetişip iki kollarımı tuttu bende kendimi ona döndürerek, tuttuğu kollarımı alıp kendime çektim. Ayaklarımı da karnına koyup yan tarafa attırdım. Tam kalktığım sırada benim ayağımdan tutarak tekrar düşmemi sağladı.

"Öyle kaçıp gitmek yok," dedi. "Bana emir veremezsin!" Dedim bağırarak.

"Ben senin pr-"

"Sen benim hiçbir şeyim olamazsın!"

Gözlerim yavaş yavaş açılıyordu kör rolü mü yapsam daha mı avantajlı olurum. Üzerime gelip kollarımı arkada bağlamaya çalıştı, kendimi döndürüp karnına tekme atacaktım ama ayağımı tuttup kendine çekti. Yakasını tutup sol tarafa attım. Hemen ardından suratına bir yumruk, bir tane daha, bir tane daha, bir tane daha ve bir tane daha. Arkamdan muhafızlar gelirken onlara doğru koştum. Tam ortalarından kaydım ve sağ tarafındaki Muhafız kılıcını alıp onun ayağını kestim. Ayağa kalkıp Prensin yanına koştuğum sırada biri benim yakamdan yakaladı, ona dönüp koluna sol elimle yumruk ve sağ elimle suratına attım. Prens tam yerden kalkacağı sırada yanına koştum. Sonra karnına kılıcı sapladım. Zırh giymemesi çok iyi bir durumdu. Hâla ölmemişti. Yanına gidip kulağına fısıldadım.

"Ben size ne demiştim?" Dedim. Onun bana cevap verecek hali yoktu, ağzında kanlar birikmişti. "Ben söyleyeyim o zaman." Yüzümde sinsi bir gülüş vardı.
"Ben ölmem, öldürürüm." Bu cümle yankılandı, kulağımda.

"Ben ölmem, öldürürüm."

"Ben ölmem, öldürürüm."

"Ben ölmem, öldürürüm."

Bu sözlerim bana kötü davrananlar için geçerli ve kraliyet içinde.

Ayağa kalkıp çıkış kapısına ilerlerken karşıma biri çıkmasıyla durdum. Şoka girmiştim, gözlerim kocaman açmıştım. Karşımdaki benim annemi öldüren kişiydi. Nasıl olabilir? O yaşıyor muydu?

Loading...
0%