Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@ecrinn_tuskannn

 

                                             

                            

02.04.2000

_Arkan Demir_

 

İçimi ne kadar acıtırsa acıtsın çok sevdiğim bir şeyi geride bırakmak bana hep çok korkunç bir şeymiş gibi geldi, sonra bir gün Kendi canımdan daha değerli birini kaybettim.

 

Acının ayaklanıp beni olduğum yerden kazıyarak götürdüğünü hissettim. Huzursuzluk değildi bu. Tanımlaması güç bir boşluk duygusuydu.

 

İçimde bir düşman barınıyor ama nedir, kimdir o, bilmiyorum. O canımdan bile değerli sevdiğim kadındı, yaşam kaynağımdı...

 

Tüm ışıklar sönmüştü kapkaranlık bir hayat beni ele geçirmişti. Bu karanlık hayatın içinde beyaz bir renk bile yer edinemiyordu.

 

Onun mezarındaydım. Hayır, ağlamıyordum. Dışarıdan biri beni görse muhtemelen üzülmediğimi düşünürdü. Oysa en büyük acılar sessiz çığlıklarla içe akıtılan gözyaşlarında saklıydı.

 

Herkes gidene kadar olduğum yerde öylece dikilmiştim. Herkesin gittiğinden emin olduktan sonra yavaş adımlarla mezara yaklaştım ve mezarın yanı başında durdum.

 

Dizilerimin üstüne çökerken titrek bir nefes aldım. Titreyen parmaklarımı toprağın üstünde gezdirdim.

 

"Benim güzel karım...bak ben geldim..."

Yutkundum. Göz yaşlarımın akmaması için büyük çaba sarf ediyordum. Erkekler ağlamaz gibi sözlerden dolayı değildi. Benim güzel karım buradaydı. Ben ağlarsam üzülürdü. Ben ona kıyamazdım ki..

 

Dudaklarımda minik bir gülümseme belirdi..

"Güzel bir yerdesin... Değil mi... mutlusun.. mutlusun değil mi ay ışığım?"

 

Akmaması için direndiğim göz yaşları gözümden süzüldü. Elimin tersiyle hızla göz yaşlarımı sildim.

"Ben ağlamıyorum.. mutlu ol sen.. üzülme tamam mı?.."

 

Mezarın taşında parmaklarımı gezdirdim. Göz yaşlarımı tutamadım daha fazla.. hıçkırarak ağlıyordum.

   

 

                      ~***~

 

    

20.01.2024

_Alin schwarz_

 

Bir bardaydım ve yağmur yağıyordu. Yüzümde bir gülümseme peydah etti. Oturduğum masadan kalktım ve dışarı doğru sarsak adımlarla yürüyordum ki bir bedene çarpmamla gözlerim fal taşı gibi açıldı. Kafamı kaldırıp karşımdaki adama baktım.

 

Simsiyah saçlı, yeşil gözlü, uzun ve iri bir adamdı. Boyu 1.90 civarlarında olmalıydı.

"Gittiğin yere dikkat etsene."

Sesi duygusuz ve sertti.

  

"Başkalarına laf edeceğine şu konuşma şeklini düzelt be.

Dikkat etsene değil. Dikkat eder misiniz? Demen lazım. Hem ilk sen bana çarptın!"

 

Adamın kaşları çatıldı. Sanki çok konuşmuşumda bıkmış gibi bakıyordu. O birşey deneyince ağzımı açıp birşey diyecektim ki konuşmamam için parmağını dudağıma bastırdı.

 

"Sen hiç susmaz mısın ne kadın? Sen- pardon sizdiniz bana çarpan." Ona dik dik baktım. Hala parmağını dudağımdan çekmemişti. En sonunda parmağını çeksin diye parmağına dişlerimi geçirip ısırdım.

 

Adamın gözleri şaşkınlıkla büyüdü ve parmağını çekti.

"Hay sikeceğ-"

Onun konuşmasını böldüm.

"Birde küfür mü ediyorsun? Ne kaba ne boktan bir adamsın böyle! İlk sen bana çarptın özür dile benden."

 

Adam sabır dilercesine bir nefes aldı. "Ya sabır ilk bana çarpan sizdiniz. Özür falan dilemeyeceğim."

 

Ofladım. "İyi öyle olsun taş kalpli küstah herif!"

Biraz yüksek konuştuğumuz için barda oturan birkaç kişi bize bakıyordu. Onun yanından geçerken bilerek ona çarptım.

 

Birkaç adımda fazla ilerleyemerek cam olan kapıya tosladım. Yere yapıştım. Yüzümü buruşturdum popom acımıştı! Kafamı çevirip arkama baktım.

 

Kollarını göğsünde birleştirmiş bana bakıyordu.

"Dışarı çıkmayayım diye bana büyü yaptın değil mi?! Pislik herif hemen şu büyüyü boz!"

 

Sözlerimle gözlerini devirdi. Birkaç adım atıp tam önünde durdu.

"İyice saçmalıyorsun. Ben müslümanım amına koyayım büyük yapmayı nereden bileyim?"

 

Kapıya doğru gitti ve kapıyı açtı.

"Konuşacağına kapıyı açsaydın böyle olmazdı. Kalk yerden hadi."

Rezil olmuştum yine değil mi? Gerçi şu an hiç umrumda değildi. Adama dik dik baktım.

 

"Olmaz ki popom acıyor."

Onun sabrını fazlasıyla sınamış gibiydim. Öfkeyle nefes aldı. Sanki burun deliklerinden ateş çıkıyor gibiydi.

 

Kolumdan tutup beni tek koluyla kaldırıp dışarı çıkarttı. Gözlerim faltaşı gibi açıldı.

"Ne yaptığını sanıyorsun be! Bırak beni!!"

 

"Bana bak kadın! İki dakikada hayatıma girdin ve başıma bela oldun! Bir sus bırakacağım."

Yavaşça beni yere indirdi. Ona baktım. "Popom çok acıyor... umarım seninle bir daha karşılaşmam. Çok gıcık bir adamsın.."

 

Adam sıkıntıyla kollarını göğsünde birleştirdi.

"Zaten istesende beni bie daha hiç göremezsin. Ne kadar içtin de bu denli sarhoş oldun?"

 

Onun yüzüne baktım ve bir an ne kadar içtiğimi düşündüm..

"Nereden bileyim ben? Hatırlamıyorum ki.."

İç çekti.

 

"Adını hatırlıyor musun bari?"

Biraz alaycı bir şekilde konuştu.

 

Kaşlarımı çattım ve ona dik dik baktım.

"Elbette hatırlıyorum adım Alin. Senin adın ne ki?"

 

Dilini damağına üç kez vurdu.

"Neden söyleyeyim ki adımı?"

 

"Adını merak ediyorum! hadi söylesene"

 

"Peki bunu merak etmen umrumda mı? Elbette hayır."

 

"Ama sen benim adımı biliyorsun. Benim de senin adını bilmeye hakkım var."

 

"Böyle bir hakkın olduğunu sanmıyorum. Yürü seni taksiye bindireceğim evinin yolunu biliyorsundur umarım."

 

Beni kolumdan tutup taksi durağının olduğu yere yönlendirerek yürüdü. Buna itiraz etmedim çünkü gerçekten yorulmuştum. Uyumaya ihtiyacım vardı.

İtiraz etmediğime şaşırmış gibiydi.

 

"Hayret Alin hanım itiraz etmiyorsunuz ne oldu birden böyle ha?"

 

Adını ilk defa kullanmıştı. Ses tonu adımı Söylerken hoşuma gitmişti..

Siktir ben ne saçmalıyorum böyle? Kendime kızar gibi kafamı salladım.

 

"Yoruldum ve biraz uykum var.İtiraz edecek bir durumda değilim."

 

Ben konuştuğum sırada bir taksi durdurdu. Sonra bana baktı.

 

"Sen artık adresini söyler evine gidersin. Hadi eyvallah"

 

Kolumu bıraktı ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Bu kadar çabuk gitmesini kesinlikle beklemiyordum..

Arkasından bakakaldım...

 

Ne değişik bir adam diye düşündüm.

 

"Hayde ne direk gibi dikilmişsen? Arabaya geçuversene kizum"

 

Taksici adamın sesini duyunca ona döndüm. Mal gibi dikilip kalmıştım.. taksinin kapısını açtım ve arka koltuğa oturdum..

 

"Özür dilerim öyle birden dalıp gitmişim.."

 

Taksici adamın beyaz kısa saçları,kirli sakalı vardı ve bir de kocaman göbeği vardı.

Taksi şoförü güldü.

 

"Hiç önemlu değil. Söyleyiver bakayum o yakişuklu geç adama aşuk musun da? Öyle bakakaldun arkasundan."

 

Neden böyle düşünüyordu ki? yüzümün kırmızı renk aldığını hissettim..

 

"NE? Hayır aşık falan değilim! Onun adını bile bilmiyorum."

 

"Tanimaduğun adamun arkasundan ne diye öyle bakayadun da?! Bak ben senun baban sayilurum. Bi sikuntun falan varsa bana söyleyiveresun."

 

Taksi şoförlerinin hepsiyle bu kadar iyi dedikodu yapılması şaka gibiydi. Böyle adamlar gerçekten hoşuma gidiyordu çoğunlukla pozitif enerjileri oluyordu ve bu beni gülümsemeye yetiyordu.

 

"Onu bugün ilk defa gördüm. Ne bileyim öyle birden gitmesi beni şaşırttı."

 

Taksici adam arabayı çalıştıemıştı.

 

"Ha demekku aşuk oluyorsun? Böyla içinde aşk kuvilcimi gibi birşey mi var da? Öyleyse ben çok iyu anlarım. Bende benum hanuma bakinca hep öyle oliyi. Bağa nereye gidduğunu söylemedun? Nereye götirem?"

 

    

                      ~***~

 

Taksi şoförüyle yol boyunca sohbet ettik. E tabii sarhoş olmamdan kaynaklı her bi haltımı anlatmıştım. Birlikte ağlamıştık bile!

Bir taksi şoförüne bu kadar bağlanacağımı kim bilebilirdi ki? Deli miydim ben?

 

Eve gittiğimde üstümü değ

iştirmeye zahmet bile etmeden yatağıma uzanmıştım.

Horlayarak derin bir uykuya dalmıştım.

 

Loading...
0%